Orta Dünya Ansiklopedisi – Orta Dünya – Yüzüklerin Efendisi https://ortadunya.com Gerçek Dünyadan Fazlasını Arayanlara Sun, 07 Jul 2024 13:43:35 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.8 96887370 Sauron Kimdir? (2. Çağ) https://ortadunya.com/sauron-ikinci-cag/ Sun, 07 Jul 2024 13:43:35 +0000 https://ortadunya.com/?p=18369 Karanlıklar Efendisi Sauron, Yüzüklerin Efendisi unvanını aldığı 2. Çağ’da neler yapmıştır? Efendisi Melkor’un sürgününden sonra Orta Dünya’ya kötülüğü tekrar nasıl yaymıştır? Annatar formu tam olarak nedir ve Elfler ile Númenorluları nasıl kandırmayı başarmıştır?

Sauron Hep Kötü müydü?

“Başlangıçta hiçbir şey kötü değildir. Sauron bile değildi.” (Yüzüklerin Efendisi – Yüzük Kardeşliği – Elrond’un Divanı)

Bir Maia olan Sauron köken olarak kötü bir varlık değildir. Saplantı seviyesine ulaşmış mükemmeliyetçiliği sebebiyle asıl Karanlıklar Efendisi olan Melkor’un etki alanına girer. Melkor, Sauron’un ruhunu çarpıtır ve kötülüğün en büyük hizmetkarlarından biri olmasına sebep olur.

Sauron hep kötü müydü?

1. Çağ’ın sonunda, mağlubiyetinin ardından Melkor Zamansız Boşluk’a sürgün edilir. Sauron ise korku içinde yaptıklarından pişmanlık duyduğunu söyler. Valar tarafından yargılanması için Valinor’a gelmesi emredilir. Ancak Sauron bunu bir aşağılanma olarak görür ve kaçarak Orta Dünya’da saklanmayı tercih eder.

Orta Dünya’yı İyileştirmek İsteyen Sauron

2. Çağ’ın başlarında Sauron, Orta Dünya’nın Valar tarafından ihmal edildiğini düşünür. Efendisinin yokluğunda ilk başlarda yavaş yavaş, iyi niyetlerle başlayarak harabe olarak gördüğü Orta Dünya’yı iyileştirmeyi ve yeniden düzenlemeyi hedefler. Ancak bozulmuş ruhu sebebiyle içindeki kötülük nükseder. Özellikle Valar’a ve Elflere karşı yoğun bir nefretle dolup taşar. Kötülüğün yeniden vücut bulmuş hali olarak, mutlak güç için yanıp tutuşan bir varlık haline gelir.

2. Çağ’ın 500 yılı civarında Sauron’un gücü iyice artmaya başlar. Valar’ın artık Orta Dünya’yı tümüyle unuttuğuna inanan Sauron, Orta Dünya’yı ele geçirme planları yapar. Efendisi Melkor’un aksine, Sauron Orta Dünya halklarını yok etmeyi değil, yönetmeyi ve kontrol etmeyi amaçlar. Bu yönüyle Melkor’dan daha kurnaz ve mahir olarak görülür.

Sauron ile Melkor Arasındaki Fark

Ayrıca The History of Middle-earth, Morgoth’s Ring kitabında Sauron – Melkor kıyaslaması şu şekilde geçer:

“Sauron İkinci Çağ’da, Birinci Çağ’ın sonundaki Morgoth’tan daha güçlüydü. Neden mi? Çünkü yapısı itibariyle çok daha küçük olmasına rağmen, henüz o kadar alçalmamıştı. Sonunda o da başkalarının kontrolünü ele geçirme çabasıyla (varlığının) gücünü israf etti.”

Melkor tarafından zaten yozlaştırılmış olan Doğu ve Güney’deki birçok İnsan, Sauron’un izinden giderek kötülüğe yönelir. İnsanları tuzağına kolayca düşürebilen Sauron, İlk Çağ’da Melkor’a karşı Elflerle güçlerini birleştiren Edain’in soyundan gelen Númenorlulardan ise çekinir. Onlara karşı harekete geçmeye henüz cesaret edemez.

600 yılına gelindiğinde, Númenorlular Orta Dünya kıyılarını keşfetmeye ve Elflerle dostluk kurmaya başlarlar. 882 yılında, Doğu’da bir gölgenin yükseldiğini hisseden Gil-galad, Númenor Kralı Tar-Meneldur’a bir mektup yazar. Doğu’da yeni bir gölgenin ortaya çıktığı konusunda Númenorluları uyarır ve onların yardımını ister.

2. Çağ’da Sauron

2. Çağ’ın 1000 yılı civarında, Sauron Númenórluların artan gücünden korkar ve Mordor’u kendi diyarı olarak seçer. Mordor üç tarafı yüksek sıradağlarla çevrili bir bölgedir. İçinde Orodruin, yani Hüküm Dağı olarak bilinen volkanik bir dağ vardır. Hüküm Dağı 1. Çağ’da Melkor tarafından yaratılmıştır. Mordor adının da yine Melkor tarafından verildiği ve bu bölgenin Sauron için tasarlandığı düşünülmektedir. Mordor sıradağlarına yerleştiği bilinen ilk varlık, 1. Çağ’ın sonunda Beleriand’daki Öfke Savaşı’ndan kaçan Shelob’dur.

Mordor’a yerleşen Sauron Hüküm Dağı’nın yüksek ısısını güçlü bir demirci ocağı olarak kullanmayı planlar. Hüküm Dağı yakınlarında Kara Kule olarak bilinen Barad-dûr’un da inşasına başlar.

Sauron, Melkor gibi kaba kuvvet kullanmak yerine, zekasını ve kurnazlığını kullanır. Orta Dünya’yı yönetme planının bir parçası olarak, Elfleri kendi hizmetine sokmak ister. İnsanları etkisi altına almanın oldukça kolay olduğunu bilmesine rağmen, çok daha güçlü gördüğü Elfleri gözüne kestirir.

Annatar Ortaya Çıkar

Gizlice gücünü artıran Sauron, 2. Çağ’ın 1200 yılında Eriador’a gider ve göze hoş gelen bir kılığa girerek kendisini Valar’ın bir elçisi olarak tanıtır.

Annatar Sauron

Bitmemiş Öyküler, Galadriel ve Celeborn’un Öyküsü bölümünde şöyle geçer:

“Eregion’a geldiğinde kendisine Valar tarafından Orta Dünya’ya gönderilmiş bir elçi süsü veren (ve böyle yapmakla “Istari’nin gelişini önceden tahmin ettiğini kanıtlayan”) Sauron Elflere yardım etmek üzere orada kalma emri aldığını iddia etmişti.”

Elflerin Yüce Kralı Gil-galad ve elçisi Elrond, bu elçinin aslen kim olduğunu anlamasalar da, ona güven duymazlar. Bu sebepten Sauron Lindon’da hiç hoş karşılanmaz.

Şansını diğer Elflerle denemek isteyen Sauron Eregion’a gider ve kendini Annatar yani “Hediyelerin Efendisi” olarak tanıtır.

Hollin adıyla da bilinen Eregion, 2. Çağ’da Khazad-dûm’un Batı kapısına yakın bir bölgede kurulmuş bir Elf diyarıdır. En maharetli Elf demircileri ve gelmiş geçmiş en büyük zanaatkar Fëanor’un torunu Celebrimbor burada yaşar.

Annatar Eregion’da çok büyük bir memnuniyetle karşılanır. Yalnızca o esnada Eregion’da yaşamakta olan Galadriel ona güvenmez.

Sauron Galadriel’i baş düşmanı olarak görür. Galadriel’i hem yatıştırmaya çalışır hem de aynı zamanda, Celebrimbor ve Elf demircilerini ona karşı doldurur.

Yine Bitmemiş Öyküler, Galadriel ve Celeborn’un Öyküsü bölümünde bu konu şu şekilde işlenir:

“(Sauron) Galadriel’in onun en büyük düşmanı olacağını ve önüne her fırsatta engel çıkaracağını hemen sezdi ve kendisine yönelik alaylarını ve küçümsemelerini sabırla ve hoşgörüyle karşılıyormuş gibi davranarak, onun gönlünü kazanma çabasına girdi… Zamanla Mirdain üzerindeki nüfuzu öyle bir seviyeye ulaştı ki, onların aklını çelip Eregion’un yönetimini ele geçirmek üzere Galadriel ve Celeborn’a isyan etmelerini sağladı.”

Nihayetinde Sauron’un uğraşları başarılı olur ve Galadriel, kızı Celebrían ile birlikte Lórinand’a gider. Khazad-dûm’dan geçmek istemeyen Celeborn ise mecburen Eregion’da kalır.

Celebrimbor ve Gwaith-i Mírdain

Çağının en büyük zanaatkarı Celebrimbor ve Eregion’daki Noldor demircileri, bilgiye aç oldukları için Annatar’dan pek çok şey öğrenirler. Annatar’ın öğretileri ve Celebrimbor’un liderliğiyle Gwaith-i-Mírdain yani Mücevher Ustaları Topluluğu, Fëanor hariç tüm demircilerden daha yetenekli hale gelir.

Elflerin solmakta olduğunu bilen Sauron, onların bu zaafından faydalanmak ister.

Elf halkından herhangi bir kişi, bedensel olarak ölmez ya da deniz yoluyla Orta Dünya’dan ayrılıp Valinor’a gitmezse, eninde sonunda solup gider. Fëa’ları yani ruhları bedenlerini tükettiğinde ve o beden yalnızca ruhun bir anısı haline geldiğinde, Elflerde solma meydana gelir.

Böylece Sauron, Elflerin Orta Dünya üzerindeki güçlerini korumalarına ve yaşadıkları yerleri Valinor’a benzetmelerine yardımcı olacak bir yol önerir. Önerdiği yol Güç Yüzükleri’dir.

Sauron ve Güç Yüzükleri

Annatar, kullanan kişinin doğasında var olan yetileri geliştiren güç yüzüklerinin nasıl yapılacağı konusunda Elf demircilerini eğitir. Elfler ilk başta, sadece deneme niteliğinde olan daha zayıf yüzükler yaparlar.

2. Çağ’ın 1500 yılına gelindiğinde ise, Sauron’un doğrudan katkısıyla, sonradan dokuzlar ve yediler olarak bilinecek olan 16 alî yüzük dövülür.

Annatar asıl planını hayata geçirmek için Eregion’dan ayrılır ve gizlice Mordor’a doğru yola çıkar. Annatar’ın yokluğunda Celebrimbor ondan edindiği bilgileri kullanarak, Üç Yüzük’ü döver ve bu yüzükler 1590 yılı civarında tamamlanır. Elfler bu 3 Yüzük’ü Sauron’un eli değmeden yapmışlardır.

Sauron Tek Yüzük’ü Döver

1600 yılına geldiğinde ise, Sauron tek başına Hüküm Dağı’nın kalbinde Tek Yüzük’ü döver. Amacı diğer tüm yüzüklere ve onları takanlara hükmetmektir. Bu yüzden iradesinin çok büyük bir kısmını bu hükmeden yüzüğe aktarır. Böylece, Tek Yüzük’le beraber Sauron en güçlü haline ulaşır. Bu esnada Barad-dûr’un inşasını da tamamlar.

Tek Yüzük’ün Sauron’un gücü üzerindeki etkisi, J.R.R. Tolkien’in 131 no’lu mektubunda net bir biçimde ifade edilir:

“(Sauron), Mordor’da, Ateş Dağı’nın yakınındaki Barad-dûr’un büyük karanlık kulesinden, Tek Yüzük’ü kullanarak büyüyen bir imparatorluğu yönetir. Ancak bunu başarmak için kendi içsel gücünün büyük bir kısmının Tek Yüzük’e geçmesine izin vermek zorunda kalmıştır. Onu taktığı sürece, yeryüzündeki gücü gerçekten de artmıştır. Ama onu takmasa bile, bu güç vardır ve kendisiyle ‘ahenk’ içindedir: (Sauron) ‘azalmamıştır’.”

Tek Yüzük som altından yapılmış basit bir yüzük gibi görünse de, hiçbir şekilde deforme olmaz. Yalnızca dövüldüğü yer olan Hüküm Dağı’nın ateşlerinde yok edilebilir.

Sauron Tek Yüzük

Sauron Tek Yüzük’ü takar takmaz, Celebrimbor ve Elfler bu durumun farkına varırlar. İhanete uğradıklarını anlayıp yüzüklerini çıkarırlar. Celebrimbor’un yaptığı Narya, Nenya ve Vilya Sauron tarafından dokunulmamış olmasına rağmen, Sauron’un öğretileriyle yapılmış oldukları için yine de Tek Yüzük’e bağlıdırlar. Bu yüzden Elfler bu 3 yüzüğü de Sauron’dan saklar ve onları kullanmazlar.

Sauron yüzüklerin kendisine verilmesini ister. Onun bilgisi olmadan yapılamayacaklarını ve bu yüzden ona ait olduklarını söyler. Elfler bunu reddedince Sauron öfkelenir ve savaş kaçınılmaz olur.

Bu süre zarfında Sauron istilayı önlemek için Mordor’a Kara Kapı’yı inşa eder. Mordor’un Doğu ve Güneyinde, yani Rhûn ve Harad’ta yaşayan İnsanlar üzerindeki nüfuzunu genişletir ve kendisini onların Kralı ve Tanrısı olarak tanıtır. İnsanlar, Orklar, Troller ve diğer kötücül yaratıklardan oluşan devasa bir ordu kurar. Birçok korunaklı yer inşa ettirir ve emrindeki birlikleri silahlandırır.

Eregion Savaşı (Eregion’un Yağmalanması)

Elfler ve Sauron arasındaki savaş 1693 yılında başlar. Sauron 1695’te büyük bir kuvvetle Eriador’a bir saldırı başlatır ve Eregion’u işgal eder. Elrond’un komutasındaki bir birlik, Lindon’dan Gil-Galad’ın emriyle Eregion Elflerine yardım etmek için gelir. Ancak Sauron’un ordusu karşısında sayıca az kalır ve ablukayı kıramazlar.

Eregion yok edilir. Sauron’un işkence ettiği Celebrimbor, Dokuz Yüzük’ü ve hatta daha sonra Yedi Yüzük’ü teslim eder. Üç Yüzük’e kıyasla Karanlıklar Efendisi için bunların değerinin daha az olduğunu bildiğinden, savaştan önce Galadriel’in öğüdü üzerine, Üç Yüzük’ü çok uzaklara; Galadriel, Gil-Galad ve Círdan’a göndermiştir. Celebrimbor Üç Yüzük’ün yerini ve taşıyanların kimliklerini gizlemeyi başarır. Ancak Sauron bu yüzüklerin kimlerde olduğunu tahmin eder.

Ork oklarıyla vurulan Celebrimbor öldürülür. Elrond’un ordusuyla yüzleşmek için dönen Sauron’un orduları, Celebrimbor’un cesedini bir kazığa geçirerek, onu bir sancak olarak kullanır.

Sauron ve Celebrimbor

Elrond’un ordusu kuzeye doğru kaçar. Burada Elrond ileride Imladris’i kuracağı saklı vadiyi bulur. Hayatta kalan diğer Elfler neredeyse Mavi Dağlar’a kadar geri püskürtülürken, Elflere desteğe gelen Cüceler de Khazad-dûm duvarlarının ardına çekilmek zorunda kalır.

Sauron’un ordusu 1699’da Eriador’u istila eder. Gil-galad Sauron’un işgaline karşı Lindon’da direnir. 1700 yılına gelindiğinde, Tar-Minastir Elflerin yardım çağrısına yanıt verir. Númenórlular ve Elfler, Sauron’un ordusunu geri püskürtür. Sauron Sarn Ford yakınlarında yenilgiye uğrar ve takviye aldığı Tharbad’a çekilir. Ancak Númenórlu amiral Ciryatur, Gwathló nehrine bir filo göndermiştir ve Sauron’un ordusu arkadan da saldırıya uğrar. Böylece Sauron tamamen bozguna uğratılır. 1701 yılında Karanlıklar Efendisi kıl payı kurtularak muhafızları ve bir avuç orktan başka kimsesi kalmadan Mordor’a kaçar.

Böylece Eriador kurtarılır, ancak Celebrimbor hunharca katledilmiş ve Eregion yok edilmiştir. Ayrıca Güç Yüzükleri’nin büyük bir kısmı Sauron’un eline geçmiştir. Sauron geri çekilirken Eriador’daki birçok ormanı da yakmış ve en güçlü düşmanlarının çoğunda büyük tahribatlar yaratmıştır.

1800’lü yıllara gelindiğinde, Númenórlular Orta Dünya’da egemenlik kurarken, Sauron ise gücünü toparlar ve ordularını yavaş yavaş yeniden inşa eder. Bu esnada Rhûn ve Haradlı İnsanlar üzerindeki nüfuzunu daha da artırır.
Sauron, Güç Yüzükleri’ni dağıtarak en ölümcül hizmetkârlarını yaratmaya başlar.

Elfler onu hayal kırıklığına uğrattığı için, Dokuz Yüzük’ü İnsanlara dağıtır. Bunların üçünü yozlaşmış Númenor lordlarına ve birini Doğuluların kralına verir. Diğer beşini hangi İnsanlara verdiği bilinmez. Cüce efendilerine ise Yedi Yüzük dağıtır.

Sauron’un iradesine hizmet etmeye en yatkın olan insanlar, güçlü büyücüler ve krallar olurlar. Cücelerin de açgözlülükleri artar ve iyice hazinelerine düşkün hale gelirler.

Dokuzları takanların hepsi Sauron’un iradesinin kölesi olur ve birer tayf’a dönüşürler. Cüceler ise çok daha dayanıklı ve dirençli çıkar. Yüzükler onları birer köle haline getiremez. Yüzüktayfları, yani Nazgûl ilk olarak 2251 yılı civarında ortaya çıkar.

Númenorlular ve Ar-Pharazon Sauron’a Karşı

Tüm Orta Dünya’ya hükmedeceğine inanan Sauron, kendini Kralların Kralı, İnsanların Kralı ve hatta Dünyanın Efendisi olarak ilan eder.

Sauron Eriador’daki yenilgisinde büyük pay sahibi oldukları için Númenorlulardan nefret eder ve onlardan intikam almak ister. Daha önce yapmaya cesaret edemediği şeyleri yapmaya ve Orta Dünya kıyılarındaki Númenor yerleşkelerine saldırmaya başlar.

Bu durum, çoktan gölgenin etkisi altına girmeye başlamış olan kibirli Númenórluları kızdırır. Númenor Kralı Ar-Pharazôn İnsanların Kralı unvanını almaya ve Sauron’u hizmetkârı yapmaya karar verir. Bu amacını gerçekleştirmek için beş yılını büyük bir ordu hazırlamakla geçirir. 3261 yılında Númenor donanması Umbar Limanı’nda karaya çıkar. Ar-Pharazôn ve ordusu oradan kuzeye, Mordor’a doğru yürür. İhtişamları ve kudretleri o kadar büyüktür ki, Sauron’un hizmetkârları bile yaklaşmakta olan ordunun büyüklüğünden korkup onu terk eder.

Númenorluları savaşarak yenemeyeceğini anlayan Sauron, yine göze hoş gelen bir surete bürünür ve alçakgönüllülükle Ar-Pharazôn’un önünde eğilir. Ar-Pharazôn, Sauron’un unvanlarını elinden alır ve Númenor’a rehine olarak götürülmesine karar verir. Sauron bu karar karşısında dehşete düşmüş gibi davranır, ancak aslında Númenórluları yok etme planına daha da yaklaşmıştır.

Ak Ağaç ve Melkor Tapınağı

Sauron adaya ayak basar basmaz kibirli Kralları’ndan başlayarak Númenórluların zihinlerini çarpıtmaya çalışır. Ar-Pharazôn’a iltifatlar eder ve bilgisini onun istediği her şeyi elde etmesine yardımcı olmak için kullanır. Ar-Pharazôn bu dalkavukluğa karşılık verir ve Sauron’u Númenor’a gelişinden üç yıl sonra baş danışmanı yapar.

Ar-Pharazôn Tek Yüzük hakkında hiçbir şey bilmez. Böylece Sauron Yüzük’ün de gücünü kullanarak birçok Númenórluyu yozlaştırır.

Númenor Kralları Elflerden ve Valar’dan çoktan uzaklaşmışlardır ve kendilerini yaratan Eru’ya tapınmazlar. Kaderlerinde ölüm olduğu gerçeğine ve Valinor’a girmelerinin yasak olmasına içerlerler.

Sauron bu düşmanlığı iyice besler ve Numenorluların ölüm korkusuyla oynar ve onları karanlığa tapmaya ikna eder. Büyücü Zigûr olarak bilinmeye başlayan Sauron, bir Melkor tarikatı kurar ve Baş Rahip olur. Ak Ağaç Nimloth’u kestirir ve yerine içinde Valar’a sadık olanların kurban edildiği büyük bir Tapınak inşa ettirir.

Númenor’un Çöküşü

Sonunda Ar-Pharazôn’u Valar’a karşı isyan etmeye ikna eder. Ölümsüzlük elde edeceklerini iddia ederek Valinor’a saldırmalarını sağlar. Hazırlıklar dokuz yıl sürer. Ar-Pharazon büyük bir donanma inşa ederek 3319’da Batı’ya yelken açar. Ölümsüz Topraklar’ı zorla ele geçirmeye niyetlenir. Fakat Ar-Pharazôn kıyıya ayak bastığında, Eru müdahale eder. Númenor donanması batar ve Ar-Pharazôn yeraltına gömülür. Númenor adası ise dev bir dalga tarafından tamamen yok edilir ve Númenor suların altında kalır. Eru denizleri bükerek dünyayı yuvarlak hale getirir ve böylece İnsanlar Ölümsüz Topraklara bir daha asla yelken açamazlar.

Numenor'un Çöküşü

Númenor’un Çöküşü esnasında Sauron Melkor Tapınağı’ndadır. Ar-Pharazôn’un savaş borularını duyduğunda güler; fırtınayla yıldırım seslerini duyduğunda da güler ve üçüncü kez, Edain’den artık sonsuza dek kurtulduğunu düşünürerek yine keyifle gülerken, kendi başına yaptığı kutlamanın orta yerinde, Melkor Tapınağı’yla beraber uçurumun dibini boylar ve sular altına gömülür.

Ancak Sauron ölümlüler gibi etten ve kemikten değildir. İçinde büyük kötülükler barındırdığı bedeninden sökülüp atılmasına ve bir daha asla göze hoş görünemeyecek olmasına rağmen, ruhu yine de kendisini kurtarır. Derinlerden yukarıya çıkar ve denizin üzerinden kara bir rüzgâr gibi süzülüp, Mordor’a geri döner. Barad-dûr’da Tek Yüzük’ü yeniden takar ve aldığı yeni biçim çok korkunçtur. Bu noktadan sonra, Efendisi Melkor’dan boşalan korkutucu Karanlıklar Efendisi rolünü büyük ölçüde doldurur ve Orta Dünya’yı kaba kuvvet yoluyla yönetmeye yönelir.

Silmarillion’da geçen “Barad-dûr’da müthiş Yüzük’ünü yeniden eline aldı” ifadesi, Ar-Pharazôn’a teslim olduğunda yüzüğünü geride bıraktığı şeklinde yoruma açık olsa da, Sauron’un Númenorluları kolayca etkisi altına alması sebebiyle, yaygın kanı yüzüğünü Númenor’a götürdüğü ve derinlerden kurtardığı yönündedir.

Sauron’un hilelerine boyun eğmeyen ve Sadıklar olarak adlandırılan Númenorlu bir grup bu felaketten kurtulmayı başarır. Bunların başında Elendil ve oğulları Isildur ile Anarion gelir. Bu grup Orta Dünya’ya yelken açar ve 3320 yılında Gondor ve Arnor krallıklarını kurar.

Sauron gücünü yavaş yavaş geri toplar ve tebaası olan İnsanlar da onun hizmetine geri dönerler. Bunların arasında Sauron tarafından yozlaştırılmış ve Kara Númenorlular olarak adlandırılan Númenor kökenli İnsanlar da vardır.

Sauron, yeni kurulan Gondor Krallığı’ndan başlayarak Orta Dünya’yı fethetme planına devam eder. 2. Çağ’ın 3429 yılında Gondor’a karşı bir saldırı başlatır. Isildur’un Mordor sınırlarındaki kalesi Minas Ithil’i ele geçirir ve buradaki Ak Ağacı yakar. Fakat çok erken ve yeterli gücü kazanamadan saldırdığı için Anárion onun Osgiliath ve Minas Anor’u almasını engeller. Sauron’un kuvvetleri Mordor’a çekilmek durumunda kalır.

Son İttifak Savaşı

Sauron tehdidine karşı Númenórlular Elf Kralı Gil-galad ile Son İttifak’ı kurar ve Mordor’a doğru yola çıkarlar. Bunu öğrenen Sauron, onları pusuya düşürmek için Mordor’dan bazı orkları Dumanlı Dağlar’a gönderir. Ayrıca İttifak’ın Anduin’deki ilerleyişini yavaşlatmak için Enthanımları’nın bahçelerini yakar. Yine de İttifak Mordor’a ulaşmayı başarır.

Elendil’in liderliğindeki İnsanlar ve Gil-galad’ın liderliğindeki Elfler, 3434 yılında gerçekleşen Dagorlad Savaşı’nda Sauron’u mağlup ederler ve Barad-dûr kuşatılır.

Barad-dûr Kuşatması 3441 yılına kadar, yani tam yedi yıl sürer. Sauron kalesinden çıkmak zorunda kalır ve doğrudan çatışmaya girer. Hüküm Dağı’nın eteklerinde Sauron Elendil ve Gil-galad ile çarpışır.

Son İttifak Savaşı

Sauron Elendil’i öldürür ve Narsil kralın bedeninin altında ikiye ayrılır. Gil-galad’ı ise kara elleriyle kavrar ve yakıp kavurarak öldürür. Buna karşın Sauron yine de yenilgiye uğrar. Elendil’in oğlu İsildur, babasının kılıcı Narsil’in kırık parçasıyla Sauron’un elinden Tek Yüzük’ü kesip alır. Bu ağır darbeye dayanamayan Sauron’un ruhu bedenini terk eder ve uzaklara kaçar.

J.R.R. Tolkien’ın 211 no’lu mektubunda Tek Yüzük’ü kaybedince Sauron’un fiziksel formunu yitirmesi şu şekilde açıklanır:

“Sauron’un Yüzüğü, kişinin hayatını ya da gücünü bir dış nesneye yerleştirmesinin çeşitli mitsel yöntemlerinden yalnızca biridir. Böylelikle bu nesne, kişinin kendisi için feci sonuçlar doğuracak şekilde, ele geçirilmeye ya da yok edilmeye maruzdur.”

Tek Yüzük’ü ele geçiren Isildur, Elrond ve Círdan’ın tüm yakarışlarına rağmen yüzüğü Hüküm Dağı’nın ateşlerine atmayı reddeder. Babasının ve kardeşinin ölümüne karşılık onu bir ganimet olarak alır. Bunun sonucunda Sauron yenilmiş olsa da ruhu yok olmaz. Fiziksel bir beden oluşturma yeteneğini uzun bir süre kaybeden Sauron gücünü yavaş yavaş yeniden toplamak üzere Mordor’un doğusundaki karanlık topraklarda saklanır. Orduları dağılan Sauron’un en korkunç hizmetkarları, Dokuzlar da gölgelere çekilir ve efendilerinin tekrar yükseleceği günü beklemeye başlar.

Diğer yazılarımızda Sauron’un Birinci ve Üçüncü Çağ’larda yaptıklarını da izleyebilirsiniz.

Sauron Kimdir? (1. Çağ)

Yüzüklerin Efendisi ve Orta Dünya’dan ilginç bilgileri kaçırmamak için takip etmeyi unutmayın.

Eğer bir Yüzüklerin Efendisi hayranıysanız, Orta Dünya sohbetleri için sizi Discord kanalımıza davet ediyoruz: https://discord.gg/ortadunya

]]>
18369
Galadriel Kimdir? (1. Çağ’da Galadriel’in Hayatı) https://ortadunya.com/galadriel-kimdir-1-cag/ https://ortadunya.com/galadriel-kimdir-1-cag/#respond Sun, 12 Mar 2023 10:38:31 +0000 https://ortadunya.com/?p=17888 Işığın hanımı, Noldor Prensesi Galadriel kimdir? Nasıl bir mizacı vardır ve ne gibi yeteneklere sahiptir? Hangi savaşlarda yer almıştır? Zırh giyip, silah kuşanabilir mi? Ve Birinci Çağ’da yaşanan olaylardaki rolü nedir?

Galadriel Kimdir? (1. Çağ’da Galadriel’in Hayatı)

Galadriel, Ağaçlar Çağı’nın 1362 yılında, Noldor prensi Finarfin ve Teleri prensesi Eärwen’in dördüncü çocuğu ve tek kızı olarak Aman kıtasında dünyaya gelir. Babası ona “soylu kadın” anlamına gelen Artanis ismini verir. Büyüdükçe alışılmadık derecede uzun boylu, atletik ve güçlü bir görünüme kavuşur. Annesi Eärwen onu “erkek-kadın” anlamına gelen Nerwen olarak adlandırır. Çok daha sonraları Doriath’ta tanışacağı eşi Celeborn, ona saçlarının güzelliği sebebiyle, “Işıltılı Çelenkle Taçlanmış Kız” anlamına gelen Alatáriel ismini verir, ki bunun da Sindarin’deki karşılığı Galadriel’dir.

Vanyar, Teleri ve Noldor soylarına dayanan karışık bir kökeni olmasına rağmen, Noldor Kralı Finwë‘nin torunu olması sebebiyle Noldor prensesi olarak anılır.

Saç rengini babası Finarfin ve büyükannesi Indis’ten almış olmasına rağmen, Eldar yani Elfler arasında saçlarının Valinor’un İki Ağacının ışığını yakaladığı ve bunun sonucunda eşsiz ve göz kamaştırıcı bir altın ve gümüş rengi olduğu söylenir.

Eldar’dan pek çok kişi, Fëanor‘un en büyük eseri olan Silmaril’leri tasarlarken, ağaçların ışığını yakalama fikrini Galadriel’in saçlarından ilham aldığını düşünür. Fëanor Galadriel’in saçlarının güzelliğine hayrandır. Onu izlerken mest olur. Ona saçından bir bukle kesip vermesi için Galadriel’e her biri ayrı zamanlarda olmak üzere tam üç kez yalvardıysa da, Galadriel ona saçından bir tel dahi vermez. Fëanor’un ruhunda, korkuyla karışık bir nefret ve karanlık şeyler olduğunu sezer, fakat aynı karanlık gücün gölgesinin, kendisi de dahil olmak üzere tüm Noldor halkının üzerine düştüğünü fark edemez. Galadriel’in Fëanor’dan sonra Noldor’un en kudretlisi olduğu söylenir. Yine de zekâ ve bilgelik bakımından ondan üstündür. Eldar halkının en yüce iki ferdi olan bu iki akrabanın yıldızları hiçbir zaman barışmaz.

Galadriel gençlik yıllarında oldukça gururlu ve kibirlidir. Bildiği yoldan asla şaşmaz. Dizginlenemeyen, asi ve özgür bir ruhu vardır.

Bitmemiş Öyküler – Galadriel ve Celeborn’un Öyküsü bölümünde Galadriel’in karakteri şu şekilde anlatılır:

“Galadriel gururlu, güçlü ve bildiği yoldan şaşmayan biriydi; akrabaları içinde kendisine en yakın gördüğü ağabeyi Finrod’un uzak diyarları sahiplenip kimsenin vesayeti altında olmaksızın dilediğince yönetme düşlerini o da paylaşıyordu. Çocukluk yıllarından bu yana başkalarının zihnini okumak gibi hayret uyandırıcı bir özelliği vardı; karşısındaki hakkında hüküm verirken merhametli ve anlayışlı davranır, iyi niyetini kimseden esirgemezdi.”

Melkor Valinor’un İki Ağacı Laurelin ve Telperion’u Ungoliant ile beraber yok edip, Valinor’u karanlığa boğduktan sonra, Noldor Kralı Finwë’yi öldürür. Silmaril’leri çalarak Helcaraxë üzerinden Orta Dünya’ya kaçar. Bunun üzerine Fëanor Melkor’u, “Dünya’nın Kara Düşmanı”, yani Morgoth olarak isimlendirir ve kendini Noldor’un yeni kralı ilan eder. Babasının ölümünden ve Silmaril’lerin çalınmasından Melkor’un akrabası olarak gördüğü Valar’ı sorumlu tutar.

Noldor halkını peşinden sürükleyerek, Orta Dünya’daki muazzam toprakları elde etmek ve özgürlüklerini kazanmak için kışkırtır. Melkor’un yalanlarının bir yankısı olarak, Orta Dünya’nın hakimiyetini İnsanlara verebilmek için Valar’ın onları kandırıp hapsettiğini söyler. Böylece Melkor’a karşı duyduğu intikam duygusuyla kavrulan Fëanor’un yemini gerçekleşir. Fëanor ve yedi oğlu, Silmaril’leri ele geçirinceye kadar dinlenmemeye ve onları alıkoyanlara savaş açmaya yemin ederler. Öyle bir yemin etmişlerdir ki, iyi veya kötü asla bozulamaz ve sonuçları peşlerini bırakmaz.

Galadriel bu olaylar esnasında önsezi sahibi ve hür bir şekilde hareket eder. Fëanor’un ve oğullarının ettiği yemini etmez. Ancak Fëanor’un Orta Dünya ile ilgili sözlerine gönülden katılır. Bahsedilen geniş korumasız toprakları görmeye ve kendi krallığını yönetmeye son derece heveslidir. Bu da kalbindeki derin bir arzuyu alevlendirir. Böylece, Noldor’un Valar’a karşı başlattığı isyanın liderlerinden biri olur.

Silmarillion – Noldor’un Kaçışına Dair bölümünde bu durum şu şekilde aktarılır:

“Noldor içindeki tek kadın, Galadriel, o gün uzun boyu ve heybeti ile çekişmekte olan prensler arasında dikilirken, gitmeye dünden hevesliydi. Fëanor’un yeminini etmedi, ama Orta Dünya’ya dair sözleri onun da kalbinde yanan ateşti, çünkü uçsuz bucaksız, sahipsiz toprakları görmeye ve orada kendi ülkesinin başına geçmeye can atıyordu.”

Böylece, Kral Fëanor’un liderliğindeki Noldor halkı kuzeye yürür. Orta Dünya’ya gidebilmek için gemilere ihtiyaç duyarlar. Alqualondë’de yaşayan Teleri Elf’lerinden gemilerini kullanmak için izin isterler. Ancak bu istek Falmari, yani Valinor’lu Teleri halkı lideri olan Olwë tarafından reddedilir. Fëanor, gücünün yeterli olduğuna kanaat getirince, gemileri ele geçirmek için harekete geçer. Böylece, Elflerin Elflerle savaştığı ilk Akraba Kıyımı gerçekleşir. Teleri, Fëanor’un halkını üç kez püskürtür ve her iki taraf da çok büyük kayıplar verir.

Ancak Noldor’un imdadına başında Fingon‘un bulunduğu, Fingolfin’in öncü topluluğu yetişir. Bu gruba Galadriel de dahildir. Bir çarpışmanın gerçekleştiğini ve akrabalarının yenildiğini görüp, kargaşanın nedenini öğrenmeden öne atılırlar. Bazıları Teleri’nin, Valar’ın emri üzerine, Noldor’un yollarını kesmeye çabaladıklarını düşünür. Sonunda Teleri yenilgiye uğrar ve Alqualondë’de yaşayan denizcilerin büyük bir bölümü haince katledilir ve Noldor halkı gemileri ele geçirir.

Galadriel bu savaşta annesinin akrabaları olan Teleri Elf’lerini korumak için Fëanor’a karşı savaşmıştır.

Bitmemiş Öyküler – Galadriel ve Celeborn’un Öyküsü bölümünde şu şekilde aktarılır:

“Teleri’ye yapılan acımasız saldırıdan ve gemilerinin yağmalanmasından sonra bile, annesinin akrabalarını savunmak için Fëanor’a karşı amansızca savaşan Galadriel yolundan sapmadı. Merhamet dileyen yenik bir zavallı gibi geri dönmeyi gururuna yedirmesi söz konusu olamazdı; bundan böyle her nereye giderse gitsin Fëanor’u takip edip onun planlarını bozmak ve yoluna köstek olmak için yanıp tutuşuyordu.”

Ayrıca History of Middle-earth – Morgoth’s Ring kitabında da şöyle geçer:

“İkinci ordunun savaşa katılımını anlatan pasajdan kenar notu: ‘Finrod ve Galadriel, Alqualondë’yi savunmak için Fëanor’a karşı savaştı.’

Nature of Middle-earth kitabındaki alternatif hikayede ise Celeborn da bu savaşa dahildir ve bu durum şu şekilde belirtilir:

“Alqualondë’nin yağmalanması sırasında Galadriel, Fëanor’un oğulları ile olan mücadelesinde Celeborn ile beraber savaşmıştır. Yine de Galadriel sürgüne gider, çünkü Fëanor’un oğullarını sevmemesine rağmen kişisel olarak kibirli ve asidir. Özgürlük istemektedir.”

J.R.R. Tolkien’in 6 Mart 1973’te yazdığı 348 no’lu mektubuna göre, Galadriel atletik hünerler sergileyebilen bir Amazon kadını gibidir.

“Galadriel o zamanlar Amazon kadını mizacındaydı ve atletik hünerler sergilerken saçlarını bir taç gibi bağlardı.”

Bu bilgilerin ışığında Galadriel’in bazı savaşlara katıldığı ve fiziksel olarak savaşabilecek donanıma sahip olduğu çıkarımını yapabiliriz. Galadriel bir Noldor Elf’idir. Ve Noldor Elf’i demek savaş ve zanaat konularında bilgi ve beceri sahibi olmak demektir.

Ayrıca, Galadriel’in olgunluğu, bilgeliği ve dinginliği çok büyük zorluklardan sonra kazanılmıştır. Ağaçlar Çağı ve 1. Çağ’da yüreği Fëanorvari bir ateşle kavrulmaktadır.

Alqualondë’deki kıyım üzerine Vala Mandos’un hükmü gerçekleşir. Mandos, Valar’a karşı isyan etmeye devam etmeleri halinde başlarına gelecek olan keder konusunda Noldor’u uyarır ve onları lanetleyen hükmünü duyurur.

Mandos’un Hükmü karşısında dehşete düşen ve Akraba Kıyımı’nda payı olmayan Galadriel’in babası Finarfin ve halkı, Noldor’un izlediği yolu terk ederek Valmar’a geri döner. Valar tarafından bağışlanır ve Noldor’un Yüce Kralı olur.

Galadriel ile erkek kardeşleri her şeye rağmen Orta Dünya’ya gitmekte kararlıdır. Galadriel, sürgün yoluna bir kez çıkınca kararından ödün verip geri dönmek istemez. Mandos’un Hükmü’ne kulak asmayarak Valar’ın son mesajını da reddeder. Galadriel, Teleri soyundan gelen annesinin akrabalarını korumak için Fëanor’a karşı amansızca mücadele vermesine karşın, Teleri’ye yapılan bu acımasız saldırı ve gemilerinin yağmalanmasından sonra bile yolundan sapmaz.

Fëanor ve halkı Teleri’den çalınan gemilerle Beleriand’a doğru yelken açarlar. Losgar’a vardıktan sonra, Fëanor akrabaları için gemileri geri göndermek yerine, onları yaktırır. Geride kalan Fingolfin ve takipçilerini gereksiz birer yük olarak görür ve yararsız olduklarını düşünür. Dünya o zamanlarda düz olduğundan, Galadriel ve Aman kıtasındaki diğer Elfler Beleriand’ta yanan gemileri uzaktan görürler.

Geride kalan Noldor halkının Aman kıtasının Kuzey’inde yer alan Gıcırdayan Buz, yani Helcaraxë üzerinden geçerek Orta Dünya’ya ulaşmak dışında bir seçeneği kalmaz. Galadriel ve Noldor halkı böylece Kuzey’e gider. Aralarında Turgon’un karısı Elenwë’nin de bulunduğu pek çok kişi Helcaraxë’yi geçerken ölür. Galadriel bu esnada 1322 yaşındadır.

Galadriel Kimdir

Beleriand’a vardıklarında, Finarfin Hanedanı’ndan olanlar Doriath’a girmek için can atarlar. Doriath’ta Teleri Elfleri’nin kralı Thingol, eşi Melian ve kızları Luthien ile beraber yaşar. Thingol, Galadriel’in diğer dedesi, Olwe’nin kardeşidir. Noldor’u soğuk karşılar. Yalnızca davet ettiği kişileri, sorguladıktan sonra kabul eder.

Galadriel ve Finrod da kabul edilen kişiler arasındadır. Teleri soyundan gelen anneleri Eärwen ile olan akrabalık bağı sebebiyle Doriath’a kabul edilirler. Finrod Doriath’ta çok uzun süre kalmaz. 1. Çağ’ın 52 yılında Nargothrond’u kurmak için Narog Mağaraları’na doğru yola çıkar.

Galadriel kardeşi Finrod’u ziyaret etmek için sıkça Nargothrond’a gitse de, gizli diyar Doriath’a yerleşir. Burada Thingol’ün akrabası olan Doriath Prensi Celeborn ile tanışır ve ona aşık olur.

Aşklarına rağmen, Eldar’ın savaş sırasında evlenmekten ve çocuk doğurmaktan kaçınma geleneğine uyarak evlenmezler, ancak savaş bitene kadar nişanlı olarak kalırlar.

Galadriel, Thingol’ün eşi ve Orta Dünya’da kalmaya karar vermiş bir Maia olan Melian ile yakın arkadaş olur ve ondan Orta Dünya’nın tarihi ve ilmiyle ilgili pek çok şey öğrenir.

Lembas yapmak için gerekli olan Batı Mısırı tohumu Beleriand’ta tükenip gitmiştir. Noldor’un bu tahılı Beleriand’a geri getirmesi ve Manwë ile Varda’nın da lütfuyla tekrar lembas yapılır. Galadriel lembas yapma sanatının ana mirasçılarından biridir. Bu sanatı bilen bir diğer kişi olan Melian’ın da bundan istifade ettiği düşünülür.

Doriath‘ta yıllar geçer ve Galadriel ile Melian birbirleriyle sık sık Valinor hakkında konuşurlar. Melian, Noldor’un Sürgünü’nün nedenlerini öğrenmeye heveslidir, ancak Galadriel ona Ağaçlar’ın ölümünden sonra olanlarla ilgili hiçbir şey anlatmaz.

1. Çağ’ın 66 yılında Melian ona bu konuyu doğrudan sorar. Galadriel ise Silmarillerin hikâyesini ve Noldor’un Valar’ın iradesine karşı Aman’dan nasıl kaçtığını anlatır. Ama yine de Fëanor’un Yemini’nden, Akraba Kıyımı’ndan ve Losgar’da gemilerin yakılmasından bahsetmez.

Melian Galadriel’in anlatmadığı şeyler olduğunu sezer, ancak Galadriel ona daha fazlasını anlatmayı reddeder.

Thingol daha sonraları Galadriel’in kardeşi Angrod’dan tüm hikâyeyi öğrenir. Galadriel’in kardeşleri her ne kadar Akraba Kıyımı’nda masum olsalar da, öfkelenen Thingol onlara Doriath’ı terk etmelerini söyler. Galadriel’in ise kalmasına müsaade edilir.

Nargothrond Krallığı’nın tamamlandığı ve Finarfin’in tüm çocukları için bir şölen düzenlendiği 1. Çağ’ın 102 yılına kadar Galadriel Doriath’ta kalır. Daha sonra bir süre Nargothrond’ta yaşar. Bu süre zarfında Finrod’a neden evlenmediğini sorar. Finrod ise bu soruya krallığı hakkında karanlık öngörülerle cevap verir.

Doriath’a döndüğünde, 420 yılında, Galadriel başka bir kehanet daha duyar; Melian ona Doriath Krallığı’nı çevreleyen ve büyülü bir çit olan Melian Kuşağı’ndan geçecek bir insandan, yani Beren’den bahseder.

Galadriel’in Mücevher Savaşı’ndaki olayların genel seyrinde önemli bir rolü olmaz. 455 yılında, Dagor Bragollach, yani Ani Alev Savaşı’nda ağabeyleri Angrod ve Aegnor hayatını kaybeder. 465 yılında ise Tol-in-Gaurhoth, yani Kurtadamlar Adası’nda Sauron tarafından esir tutulan ağabeyi Finrod Felagund, Beren’i korurken can verir.

Yüzüklerin Efendisi – Yüzük Kardeşliği kitabına göre, Nargothrond’un 495 yılındaki yıkılışından önceki bir zaman diliminde, Galadriel ile Celeborn Mavi Dağlar’ı aşıp, İlk Çağ’ın son yıllarındaki savaşlardan uzak bir yere, Eriador’a giderler.

Bitmemiş Öyküler kitabına göre ise, Galadriel ile Celeborn’un 1. Çağ’ın sonuna kadar Beleriand’da kaldığı ve Doriath’ın Yıkımı’ndan kaçtığı düşünülür.

Doriath Kralı Thingol, Cüce zanaatkârlardan Beren tarafından geri alınan Silmaril ile cüce yapımı kolye Nauglamír’i birleştirmelerini ister. Cüceler hem Silmarili hem de Nauglamir’i görünce bu mücevherlere sahip olmak isterler, ancak iş tamamlanıncaya bu düşüncelerini belli etmezler. Nauglamír konusundaki anlaşmazlık nedeniyle, Thingol Cüceler tarafından öldürülür. Bu durum Menegroth’un yağmalanmasına ve sonunda Doriath’ın yıkılarak halkının dağılmasına yol açan olaylar silsilesini başlatır.

503 yılında Doriath, Beren ve Lúthien’in oğlu Dior’un yönetiminde kısa bir süreliğine yenilenir. Silmaril’lerden birinin Doriath’ta olduğunu öğrenen Fëanor’un Oğulları, Dior’a mesaj göndererek Silmaril’in iadesini talep ederler. Dior cevap vermez. Böylece 506 yılında Dior, Fëanor’un oğulları tarafından saldırıya uğrar ve öldürülür. Elf’in Elf’i öldürdüğü bu olay, Arda tarihinde 2. Akraba Kıyımı olarak geçer. 507 yılına gelindiğinde ise, Doriath tamamen yok edilir. Galadriel ile Celeborn ise bu yıkımdan kaçmayı başarır.

1. Çağ’ın sonundaki Öfke Savaşı’nda Melkor yenildikten sonra, Valar Noldor’u affeder. Böylece, Noldor halkının çoğu Ölümsüz Topraklar’a geri döner. Ancak Galadriel, Celeborn’la beraber Orta Dünya’da kalır.

Galadriel için Valar’ın affı farklı kaynaklarda 2 ayrı şekilde işlenir.

İlkinde, Galadriel, Valar’ın affını reddeder. Valinor’dan ayrılmasına neden olan gururu burada da devreye girer ve bu affı kabul etmez. Savaş sonrası evlendiği Celeborn’a duyduğu aşk da bu konuda onu etkiler. Bir zamanlar Aman kıtasında yaşamış olduğu için, Elflerin kabul gördüğü Eressëa adası ona cazip gelmez.

İkincisinde ise, Galadriel Noldor’un isyanında liderlik rolü üstlenmesi sebebiyle Valar’ın affına dahil edilmez. Geri dönmesine izin verilmez ve ona bir yasak konur.

Her iki durumda da Galadriel hala Orta Dünya’da bir bölgeyi yönetmeyi ve kendi ülkesini kurmayı ister.

Böylece Galadriel’in hedeflerine daha da yaklaşacağı ve Orta Dünya’daki olaylarda çok önemli roller oynayacağı 2. Çağ başlar.

Galadriel Kimdir? (2. Çağ’da Galadriel’in Hayatı) yazısı ve videosu pek yakında portalımızda ve Orta Dünya YouTube kanalında.

Eğer bir Yüzüklerin Efendisi hayranıysanız, Orta Dünya sohbetleri için sizi Discord kanalımıza davet ediyoruz: https://discord.gg/ortadunya

]]>
https://ortadunya.com/galadriel-kimdir-1-cag/feed/ 0 17888
Arwen ve Aragorn Aşkı (Arwen ile Aragorn’un Öyküsü) https://ortadunya.com/arwen-ve-aragorn-aski/ https://ortadunya.com/arwen-ve-aragorn-aski/#respond Wed, 23 Nov 2022 15:00:14 +0000 https://ortadunya.com/?p=17730 Yüzüklerin Efendisi’nde Arwen ve Aragorn ilk kez karşılaştıklarında, Arwen 2710, Aragorn ise 20 yaşındadır.

Arwen, büyükannesi Galadriel’le Lothlórien’de bir süre yaşadıktan sonra babasının yanına, Ayrıkvadi’ye döner. Aragorn ilk görüşte Arwen’e aşık olur ve bir rüya gördüğünü zanneder. Gördüğü kişinin Lúthien olduğunu düşünür.

Arwen ve Aragorn Aşkı (Arwen ile Aragorn’un Öyküsü)

Yaklaşık otuz yıl sonra, Lothlórien’deki Cerin Amroth tepesinde tekrar bir araya gelirler. Arwen, Aragorn’un aşkına karşılık verir. Ölümlü olmayı ve Orta Dünya’da kalmayı seçer. Ölümsüz Topraklar’a, yani Valinor’a gitme hakkından vazgeçer. Babası Elrond ise, Aragorn Kral olana ve Gondor ile Arnor tahtına çıkana kadar bu evliliğe izin vermez.

Arwen’in Aragorn’a olan inancı asla azalmaz. Savaşa giden Aragorn için bir sancak örer. Aragorn bu sancağın verdiği cesaretle Ölülerin Yoluna girer ve Pelennor Çayırları’nda Kral’ın Dönüşünü bu sancakla duyurur.

Arwen ile Aragorn Yüzük Savaşı’nın kazanılmasından sonra 3. Çağ’ın 3019 yılında Yaz Ortası Günü’nde evlenirler. Arwen Yeniden Birleşmiş Krallık’ın Kraliçesi olur. Valinor’a giden gemideki yerini Frodo’ya verir. Eldarion adında bir oğulları ve birçok kızları olur.

Arwen ve Aragorn

122 yıl evli kaldıktan sonra Aragorn ölür. Aragorn’un ölümüne dayanamayan Arwen kederine yenik düşer ve 1 yıl sonra o da ölür. Birbirilerine bağlılık yemini ettikleri Cerin Amroth tepesine gömülür. Arwen öldüğünde 2901, Aragorn ise 210 yaşındadır.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: Rings of Power yani Güç Yüzükleri dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

]]>
https://ortadunya.com/arwen-ve-aragorn-aski/feed/ 0 17730
Mithril https://ortadunya.com/mithril/ https://ortadunya.com/mithril/#respond Fri, 16 Sep 2022 08:26:21 +0000 http://www.thewhitetree.org/?p=5216  

mithril

Bulunduğu Yerler: Khazad-dum, Numenor
İçeriğinde Mithril Bulunan Nesneler: Bilbo’nun mithril zırhı, Nenya, Elendilmir, Minas Tirith’in Hisar Muhafızları’nın miğferleri, Arwen’in Aragorn için diktiği sancak, (4.Çağ ve sonrasında) Minas Tirith’in Cümlekapısı
Diğer İsimleri: Moria gümüşü, Çelik-gümüş, Hasgümüş, Mistarille

Mithril’in adı Sindarin’deki iki kelimeden gelir. ” mith ” gri ve ” ril ” parlak demektir. Quenya lisanındaki adı ise ” Mistarille ” ‘dir. Mithril bazı yerlerde ” Gerçek Gümüş ” ve ” Moria Gümüşü ” gibi isimlerle de kullanılır. Cücelerin Mithril için söyledikleri bir isim de vardır, bunu sır olarak saklarlar. Mithril bir çelikten daha güçlüdür ancak tüy kadar hafiftir de, bu özelliği onu oldukça kullanışlı yapar. Ne kadar işlense de eski halinden bir şey kaybetmez.

Her ne kadar değerli olsa da Üçüncü Çağ’ın sonunda Orta Dünya’da çok seyrek rastlanıyordu. Balrog Cücelerin Khazad-dum’daki krallıklarını yıktıktan sonra Orta Dünya’da bulunan tek Mithril madeni de kapandı. Moria cüceler tarafından terk edilmeden önce mithril’in değeri altının on katıydı fakat cüceler Moria’dan ayrıldıktan sonra mithril üretimi durdu ve adeta paha biçilmez oldu.

Mithril Yüzük Kardeşliği ve Hobbit’te şöyle anlatılmıştır;

“Mücevher yığınları mı?” dedi Gandalf. “Hayır. Orklar defalarca Moria’yı talan ettiler; yukarı salonlarda bir şey kalmadı. Ve cüceler kaçtığından beri kimse derinliklerdeki galerileri ve hazine dairelerini aramaya cesaret edemiyor: Buraları ya sulara ya da bir korku gölgesine gömülmüş durumda.”

“O halde cüceler ne zoruna geri gelmek istiyorlar?” diye sordu Sam.

“Mithril için,” diye cevapladı Gandalf. “Moria’nın zenginliği cücelerin oyuncağı olan altından ve değerli taşlardan gelmiyordu; onların hizmetkârı olan demirden de gelmiyordu. Onların hepsini burada buldular gerçi, özellikle de demiri; fakat bunun için kazmalarına gerek yoktu: istedikleri her şeyi ticaretle elde edebilirlerdi. Çünkü Moria Gümüşü dünyada bir tek burada çıkardı: Kimileri hasgümüş der ona, Elfçesi mithril’dir. Cücelerin de takmış olduğu bir isim var ama kimseye söylemezler. Altından on kez daha değerliydi mithril, şimdi ise paha biçilemez; çünkü toprak üzerinde çok az kaldı, burada kazı yapmaya ise orklar bile cesaret edemiyor.

Maden damarları kuzeye Caradhras’a ve derinlerdeki karanlığa doğru uzanmakta. Cüceler o günleri hiç anlatmazlar; fakat mithril nasıl servetlerinin temeli idiyse, çöküşlerinin de sebebi oldu: Açgözlülük edip çok derinleri kazdılar ve onları buradan süren şeyi, yani Durin’in Felaketi’ni uyandırdılar. Gün ışığına çıkardıkları kadarının da hemen hemen hepsi orkların eline geçip bu gömülere göz diken Sauron’a bac olarak gitti.

“Mithril’i kim istemezdi ki! Bakır gibi dövülebilir, cam gibi cilalanabilirdi; cüceler onunla su verilmiş çelikten hem daha sert, hem daha hafif bir metal yapıyorlardı. Güzelliği bildiğimiz gümüşe benziyordu ama mithril’in güzelliği ne kararır, ne donuklaşırdı. Elfler çok severlerdi onu; nice işlerin yanında, kapıların üzerinde görmüş olduğunuz ithildin’i yani yıldız-ay’ı da mithril’den yapmışlardır. Bilbo’ya Thorin’in verdiği mithril-örgüsü bir zırh vardı. Acaba o zırha ne oldu? Herhalde hâlâ Ulığ Kazın’daki Belek Evi’nde toz topluyordur.”

“Ne?” diye bağırdı Gimli sessizliğinden aniden çıkarak. “Moria gümüşünden bir zırh mı? Bu krallara layık bir hediye!”

“Evet,” dedi Gandalf. “Ona hiç söz etmedim, ama o zırhın değeri içindekilerle birlikte tüm Shire’ı satın almaya yeterde artardı.”

Frodo hiçbir şey söylemedi ama elini tuniğinin altına sokarak zırhının örgüsüne dokundu. Ceketinin altında Shire’a denk bir pahayla etrafta dolaşıyor olduğu düşüncesi elini ayağını birbirine dolaştırmıştı. Bilbo biliyor muydu acaba? Hem de gayet iyi bildiğinden emindi Frodo. Bu gerçekten de krallara layık bir hediyeydi. Fakat şimdi düşünceleri karanlık Madenler’den çıkmış, Ayrıkvadi’ye, Bilbo’ya ve Bilbo’nun hâlâ orada yaşadığı zamanlardaki Çıkın Çıkmazı’na gitmişti. Bütün kalbiyle yeniden orada, o günlerde olmayı, çimenleri biçmeyi, çiçekler arasında oyalanmayı, Moria’yı veya mithril’i veya Yüzük’ü-hiç duymamış olmayı diliyordu.

Yüzük Kardeşliği

Moria Khazad-dûm

Artık cüceler duvarlardan örgü zırh ve silahlar indirip silahlandılar. Thorin altın kaplamalı halkalardan yapılma bir zırh içinde, al taşlar kakılmış kemerine sıkıştırdığı gümüş saplı baltasıyla gerçekten de kral gibi görünüyordu.

“Bay Baggins!” diye haykırdı. “İşte ödülünüzün ilk ödemesi! Eski paltonu çıkar da bunu giy!”

Bunun üzerine Bilbo, uzun zaman önce genç bir elf prensi için yapılmış, örme zırhtan küçük bir yelek giydi. Elflerin mithril dediği, gümüş-çelikten yapılmıştı ve onunla takım inciler ve kristallerle süslü bir de kemeri vardı. Hobbitin başına alttan çelik kasnaklarla güçlendirilmiş ve kenarı beyaz mücevherlerle süslenmiş desenli meşinden hafif bir miğfer yerleştirildi.

The Hobbit

Mithril Yelek

Bilbo mithril yeleği ilk kez Beş Ordular Muharebesinde giydi ve onu Shire’dan ayrılırken bile yanında taşıdı. Bir süre sonra yeleği yeni bir görev aldığını öğrenen Frodo Baggins’e verdi. Yelek Frodo’nun hayatını üç kez kurtarmıştır.

Yelek Frodo’yu ilk kez Moria Mazarbul odasında da bir ork mızrağından korumuştur.

Çekilmeye başladıklarında, daha Pippin ile Merry dışarıdaki merdivene ulaşamadan, neredeyse insan boyunda, tepeden tırnağa kara zırhlara bürünmüş kocaman bir ork reisi odanın içine sıçradı- adamları da arkasından kapıya yığıldılar. Ablak ve basık yüzü esmerdi gözlen kömür gibi, dili kırmızıydı; büyük bir mızrak kullanıyordu’ Kocaman kalkanının bir hamlesiyle Boromir’in kılıcını karşılayıp onu geriye, yere düşürdü. Saldıran bir yılan hızıyla eğilip Aragorn’un hamlesinden sıyrılarak Grup’a daldı ve mızrağını dosdoğru Frodo’ya sapladı.

Darbe Frodo’yu sağ yanından yakalamış, savurup duvara yapıştırmıştı. Sam bir çığlık atarak kılıcını mızrağın sapına indirmeye koyuldu, sap koptu. Fakat ork tam elinde kalan sapı bir yana atıp palasını çekmişti ki, Anduril miğferine iniverdi. Alev gibi bir şimşek çaktı, miğfer paramparça oldu. Ork kafası yarılmış olarak yere yığıldı. Boromir ile Aragorn kapıya doğru atılınca orkun adamları uluyarak kaçtılar. Dum, dum diye yankılanmaktaydı davullar derinliklerden. O büyük ses yeniden gümbürdedi.

“Haydi!” diye bağırdı Gandalf. “Artık bu son şansımız. Var gücünüzle kaçın!”
Aragorn, Frodo’yu duvarın yanında yattığı yerden kucaklayıp Merry ile Pippin’i de öne doğru iterek merdivenlere yönlendi. Diğerleri de peşindeydiler; bir tek, bütün tehlikeye rağmen başı önünde Balin’in mezarının yanında oyalanan Gimli’nin Legolas tarafından zorla çıkarılması gerekmişti. Boromir menteşeleri üzerinde zorlukla hareket eden doğudaki kapıyı abanarak örttü: Kapının her iki yanında büyük demir halkalar vardı, fakat açılmayacak şekilde tutturmak mümkün değildi.

“Ben iyiyim,” dedi Frodo güçlükle. “Yürüyebilirim. Yere indir!”

Aragorn hayretten Frodo’yu düşürüyordu neredeyse. “Öldün sanıyordum!” diye bağırdı.
“Henüz değil!” dedi Gandalf. “Fakat hayreti sonraya bırakalım. Hemen gidin, hepiniz, merdivenlerden aşağıya! Aşağıda beni bir iki dakika bekleyin ama hemen gelmezsem yolunuza devam edin! Çabuk, çabuk gidin, sağa ve aşağıya giden yolları seçin.”

***
“Ben iyiyim,” dedi giysilerine dokunulmasına pek istekli olmayan Frodo. “Biraz yemek, biraz da istirahat yetti bana.”

“Hayır!” dedi Aragorn. “Şu Örsle çekicin sana ne yaptığına bir bakmamız lazım. Ben sağ kalmış olduğuna bile inanamıyorum hâlâ.” Frodo’nun eski ceketini ve yıpranmış tuniğini nazikçe sıyırdı ve hayretle nefesini tuttu. Sonra güldü. Gümüş yelek gözleri önünde çırpıntılı bir deniz üzerindeki ışık gibi parlamaktaydı. Dikkatlice çıkartıp havaya kaldırdı; yeleği süsleyen değerli taşlar yıldız gibi ışıldadı, halkaları göl üzerinde yağmuru andıran bir sesle titreşti.

“Bakın dostlarım!” diye haykırdı. “Burada, elf prenslerine layık güzel bir hobbit derisi var! Hobbitlerin böyle derileri olduğu bilineydi, Orta Dünya’nın bütün avcıları Shire’a akın ederdi.”

“Ve dünyadaki bütün avcıların okları da bir işe yaramazdı,” dedi hayranlıkla zırha bakakalan Gimli. “Bu mithril zırhı. Mührü! Bu kadar zarifini ne gördüm, ne duydum. Gandalfın sözünü ettiği zırh bu mu? Az bile söylemiş. Fakat münasip bir armağanmış doğrusu!”

“Ben de Bilbo ile o küçük odasına kapanıp ne yaptığınızı merak edip duruyordum,” dedi Merry. “Bizim ihtiyar hobbit çok yaşasın! Onu her zamankinden çok seviyorum. Umarım ona olanları anlatma fırsatımız olur!”

Frodo’nun sağ yanında ve göğsünde kararıp morarmış bir çürük görünüyordu. Zırhın altında yumuşak deriden bir gömleği vardı fakat bir noktada halkalar bundan geçerek etine batmıştı. Sol yanında da duvara çarptığı yer berelenip çürümüştü. Diğerleri yemeği hazırlarken Aragorn athelas’lı suyla yaraları yıkadı. Keskin bir rayiha bütün vadiye yayıldı ve dumanlan tüten suyun üzerine kim eğildiyse kendisini canlanmış ve güçlenmiş hissetti. Kısa bir süre sonra Frodo acısının geçtiğini fark etti, nefesi de rahatlamıştı: Gene de daha birkaç gün tutuk tutuk ve bereli kalacaktı. Aragorn Frodo’nun böğrüne yumuşak bezlerden bir destek yaptı.

“Zırh harikulade hafif,” dedi. “Eğer taşıyabileceksen yine giy. Üstünde böyle bir şey olduğunu bilmek içimi rahatlatıyor. Uyurken bile çıkarma; tabii bir süre için emniyette olacağın bir yere yolun düşerse o başka, ama maceran devam ettiği sürece bu pek sık rast gelmeyecektir.”

Yemeklerini yedikten sonra Grup yola devam etmek için hazırlandı. Ateşi söndürüp bütün izlerini sakladılar.

Yüzük Kardeşliği

İkinci seferde Moria’dan kaçış sırasında ona isabet eden bir oku engelledi;

Mithril

“Önünüze bakın!” diye bağırdı Gandalf. “Köprüye yaklaştık. Tehlikeli ve dar bir köprüdür.”

Frodo aniden önünde kara bir uçurum gördü. Salonun sonunda zemin yok oluyor ve bilinmeyen bir derinliğe dalıyordu. Dış kapıya ulaşmak için, ne bir kenar taşı ne de parmaklığı olan ve elli ayak uzunluğunda tek bir yay çizerek uçurumu aşan dar bir taş köprüden geçmek gerekliydi. Bu, cücelerin herhangi bir düşman ilk Salon’la dış geçitleri ele geçirirse diye geliştirmiş olduğu çok eski bir savunma önlemiydi. Buradan sadece tek sıra halinde geçebilirlerdi. Gandalf tam kenarda durdu, diğerleri de arkasında toplandı.

“Önden git Gimli!” dedi. “Pippin ve Merry, onun arkasına. Doğru ileri, sonra kapının ardındaki merdivenlerden yukarı!”

Oklar aralarına düşüp duruyordu. Biri Frodo’ya çarpıp geri sekti. Bir diğeri kara bir tüy gibi Gandalf m şapkasına saplandı. Frodo arkaya baktı. Ateşin gerisinde kaynaşan kara şekiller görebiliyordu: Yüzlerce ork vardı sanki. Ateşin ışığında kan gibi al al parlayan mızraklarını ve palalarını sallıyorlardı. Dum, dum diye gürlüyordu davul sesleri, gitgide daha da güçlenerek, dum, dum.

Mesafe küçük yayının menzilinden fazla gibiydi, ama Legolas gene de dönüp yayına bir ok taktı. Yayı gerdi fakat eli boşaldı, ok kayıp düştü.

Yüzük Kardeşliği

Üçüncü seferdeyse Anduin’i kayıklarla geçerlerken bir Ork oku yeleğinden sekti;

“Hep beraber, asılın küreklere!” diye bağırdı Boromir. “Asılın! Yoksa sığlığa oturacağız.” Daha o seslenirken, Frodo kayığın alt omurgasının bir kayaya sürtündüğünü hissetti.

Tam o anda yay kirişinden çıkan sesler duyuldu: Üzerlerinden birkaç ok ıslık çalarak geçti, bazıları aralarına düştü. Bir tanesi Frodo’ nün omuzları arasına isabet etti; Frodo küreği bırakıp bağırarak öne sendeledi: Fakat ok, gizli zırhı tarafından engellenerek geri sekti. Bir başka ok Aragorn’un kukuletasını delip geçti; bir üçüncüsü Merry’nin elinin hemen yanına, ikinci kayığın borda tirizine saplandı kaldı. Sam, doğu kıyısının altında uzanan çakıllı sahilde kara kara şekillerin ileri geri koşturduklarını görebiliyordu. Çok yakın görünüyorlardı.

“Yrch!” dedi Legolas, kendi diline dönerek.

“Orklar!” diye bağırdı Gimli.

“Gollum’un işi değilse ne olayım,” dedi Sam Frodo’ya. “Öyle de güzel bir yer seçmişler ki. Nehir bizi tam kucaklarına atmaya aht etmiş sanki!”

Yüzük Kardeşliği

Orta Dünyadaki diğer Mithril objeler ;

Kral Elessar ve yardımcıları tarafından, Orthanc’ın bölmelerinden/hücrelerinden birinde; beyaz bir elf yıldızı şeklinde bir kristalin kurdele ile bir parça mithrill’e bağlandığı; uzun süredir kayıp olan Elendilmir bulundu.

Minas Tirith’in hisar muhafızlarının miğferleri de mithrilden yapılmıştı.

Aragorn’un gemileri Minas Tirith’i kurtarmak için Anduin’den geçerken gemide dalgalanan sancakta mithril ve altından yapılma bir taç vardı.

Cadı-Kral’ın kuşatma sırasında kırdığı Minas Tirith’in cümle kapısı; Gimli Aglarond’un lordu olduktan sonra o ve cüceleri tarafından çelik ve mithril kullanılarak yenilendi.

Galadriel’in Elf yüzüğü Nenya mithril’in içine yerleştirilmiş adamant mücevherinden oluşur.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

]]>
https://ortadunya.com/mithril/feed/ 0 5216
Tulkas https://ortadunya.com/tulkas/ https://ortadunya.com/tulkas/#respond Wed, 03 Aug 2022 13:16:40 +0000 https://ortadunya.com/?p=17211 Tulkas

“Böylece, öfkesi güçlü bir rüzgar gibi eserek önündeki bulut ve karanlığı dağıtan Güçlü Tulkas geldi.”

-Quenta Silmarillion, “Günlerin Başlangıcına Dair”

Tulkas bir Ainu ve Vala idi. Valar arasında en savaşçı olandı ve Vala Nessa’nın da eşiydi.

Tarihçesi

Tulkas, Arda’ya diğer Ainur’un inişinden tam 1499 Valian Yılı sonra inerek, Arda’ya en son inen Ainur oldu. Melkor ile yaşanan ilk savaşı Valinor‘dan duymuş ve Valar’ın yardımına gelmişti. Eğer bu savaşta Valar’a yardım etmeseydi, Karanlıklar Efendisi, Valar’ı yenebilirdi; fakat Tulkas’ın kahkahasını duyan ve hiddetini hisseden Melkor ondan kaçtı ve böylelikle de Arda’nın Baharı başlamış oldu.

Illuin ve Ormal isimli iki lambanın inşa edilmesi ve Valar’ın Almaren’e yerleşmesinden sonra, Tulkas büyük bir şölen eşliğinde Nessa ile evlendi. Şölenin ardından bitkin ve tatmin olmuş bir şekilde uykuya daldığında, Melkor tekrar saldırması gereken vaktin geldiğine karar verdi ve inşa edilen lambaları yok ederek büyük bir felakete sebep oldu.

Tulkas aynı zamanda sabırsızlığa meyilli bir kişiliğe sahipti; Elflerin Uyanışı’ndan önce de Melkor ile savaşmak istemiş ve diğer Valar’ı da onunla savaşmaya çağırmıştı.

Oromë, Ilúvatar’ın Çocukları’nın (Elfler) uyandığının haberini verdiğinde ise Manwë, Máhanaxar’da (Hüküm Çemberi) bir konsey toplantısı gerçekleştirdi ve Eru’nun isteğinin, Elflerin iyiliği uğruna Orta Dünya’nın hakimiyetinin geri alınması olduğunu açıkladı. Tulkas bu haberden memnun kalmıştı. Güçlerin Savaşı’nda, Utumno’da gerçekleştirilen uzun bir kuşatma süreci sonrasında, Melkor ile güreşen ve onu yere çalan kişi de gene Tulkas idi. Melkor’u, Aulë tarafından dövülmüş efsunlu zincir Angainor ile bağladı ve Melkor’un boşlukta hapsedilişi üzerine, Orta Dünya bir süreliğine Melkor’un etkisinden kurtuldu.

Melkor’un cezası tamamlandığında, Melkor yaptığı her şey için af diledi ve Manwë tarafından affedildi; fakat Tulkas bu karardan hiç memnun kalmamış, Melkor’a da hiçbir zaman güvenmemişti. Karardan memnun kalmamasına rağmen isyan etmedi ve Manwë’nin kararını kabul etti.

Melkor’un, Valinor’u yalanları ile karıştırıp kaçmasından sonra, Tulkas ve Oromë onu Aman’ın kuzey taraflarında aradı ama Melkor çoktan güneye doğru kaçmıştı. Melkor, Ungoliant ile işbirliği yaparak Valinor’un Kararışı’na (Valinor’un Ağaçları’nın yok edilmesi) sebep olduğu zaman da Tulkas, gene Oromë ile birlikte Melkor’u aramış; fakat Ungoliant’ın sebep olduğu karanlığı geçmeyi başaramadıklarından Melkor’a ulaşamamışlardı. Bu olaydan kısa bir süre sonra Tulkas, Feanor‘u, Silmariller’i teslim edip etmemek konusunda bir karar alması için de acele ettirmişti.

Denir ki, Dagor Dagorath’ta, Tulkas bir kez daha Melkor ile yüzleşecek ve onunla direkt olarak dövüşerek, yenilmesinde büyük bir rol oynayacakmış. Bu dövüşün galibi bilinmese de, söylenene göre Melkor’un katli, Túrin‘in elinden olacakmış.

Karakteri ve Güçleri

Tulkas, hiçbir bineğe ihtiyaç duymamasının yanı sıra, çok güçlü ve hızlıydı; asla da yorulmazdı. Güreş ve dövüş gibi yiğitlik ve güç gerektiren aktivitelerden keyif alırdı. Bu kadar güçlü olmasına rağmen, dehşetengiz değildi. Hem eğlenirken, hem de savaşırken kahkahalar ile güler ve onun öfkesi karanlıklar ile bulutları dağıtırdı.

Gözüpek bir dost olmakla beraber, zor sinirlenir ve aynı zamanda da zor affederdi; bu yüzden Melkor’un salınması kararını da hiçbir zaman desteklememişti. Dikkatsiz bir kişiliğe sahipti ve geçmişten de pek bir şey öğrenmezdi; hızlı ve düşünmeden hareket eder, akıl danışılacak birisi olarak da akıllara gelmezdi; ama her zaman cesur, gözüpek bir dost idi.

Teni ve vücudu sağlıklı; saçları ve sakalları da altın sarısıydı.

Fiziksel olarak en güçlü Valar olmasının yanı sıra, Melkor’un yüzüne gülecek cesarete sahip olan da tek varlıktı.

Tulkas İsminin Etimolojisi

Tulkas ismi, Quenyada “istikrarlı, sağlam” anlamlarına gelirdi. Tulukhastāz, Tulkas’ın Valarin dilindeki orijinal ismiydi.

Noldorinde (bir Elf lehçesi) ise adı Tolchas‘tı.

Diğer İsimleri

Astaldo (“Yiğit”) olarak da bilinirdi. Astaldo ismi, önceden gene Tulkas için kullanılan Poldórëa isminin yerine gelmiştir.

Eriol’un Eski İngilizce çevirilerinde, Tulkas aynı zamanda Afodfrea “Güç-hükümdarı” olarak da anılır.

Eski el yazmalarında, Tolkien, Tulkas için Ender diye bir soy ismi düşünmüştür.

Genolojisi

Evrendeki Diğer Versiyonları

Bazı versiyonlarda, Tulkas’ın Eä’ya inmeyen ruhlardan birisi olduğu söylenir. Diğer versiyonlarda ise, Tulkas’ın, Manwë’ye yardım etmek için Arda’ya gelene kadar Eä’nın uçsuz bucaksız bölgelerine gelen ruhlardan birisi olduğu söylenir.

Kayıp Öyküler Kitabı‘nda, Tulkas gene genç bir Vala’dır; fakat Valar’ın en genci değildir (en genci Ómar Amillo idi). Telimaktar adında da bir oğlu vardır.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Rings of Power (Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Kaynakça

  • Tolkien Gateway: https://tolkiengateway.net/wiki/Tulkas
  • Silmarillion
  • The History of Middle-earth

 

]]>
https://ortadunya.com/tulkas/feed/ 0 17211
Massánië https://ortadunya.com/massanie/ https://ortadunya.com/massanie/#respond Mon, 01 Aug 2022 15:33:19 +0000 https://ortadunya.com/?p=16785 Massánië veya Sindarin dilindeki hali ile Besain (Leydi, ekmek veren), Lembas’a (Yol-ekmeği) sahip olan ve onu halkına dağıtan Elf kraliçesinin ismidir.

Massánië lembas

Massánië Kimdir?

Sadece Yavannildi (Yavanna’nın kızları) olarak bilinen Elf kadınları, Lembas’ın yapımında kullanılan tarife sahipti. Valar’dan öğrendikleri lembas yapma sanatı aralarında hep bir sır olarak kaldı ve bu yüzden sadece onlar bu yiyeceğin üretiminde kullanılan mısır koçanlarını işleyebilir ve peksimete çevirebilirlerdi. Bununla birlikte, tahıl bizzat Yavanna’nın kendisinden geldiği için, sadece kraliçe ya da büyük veya küçük herhangi bir halkın Elf kadınları arasında en yüce olanı, Lembas’ın korunması ve dağıtılması hakkına sahipti. Bu kadınlar da Massánië ya da Besain olarak bilinirlerdi.

Galadriel massaine

Lembas’ı paylaştığı bilinen kişiler ise yalnızca Doriath kraliçesi Melian (Beleg ve Túrin‘e) ve Lorien Hanımı Galadriel’dir (Yüzük Kardeşliği’ne).

Massánië Kelimesinin Etimolojisi

Massa (“ekmek”) ve anta- (isim fiil, “vermek”) kelimelerinden gelmekte olup, Quenya’dır ve “Leydi, ekmekveren” anlamlarına gelir. Sindarin hali olan Besain de aynı anlama gelir.

Lembas (Elf yol-ekmeği) ile ilgili yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Rings of Power (Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

Kaynakça

  • J.R.R. Tolkien, The Peoples of Middle-earth
  • https://tolkiengateway.net/wiki/Massánië
]]>
https://ortadunya.com/massanie/feed/ 0 16785
Kralların ve Hükümdarların Yıllıkları – Yüzüklerin Efendisi Ekler- Ek A (Türkçe Çeviri) https://ortadunya.com/yuzuklerin-efendisi-ekler-turkce-ceviri/ https://ortadunya.com/yuzuklerin-efendisi-ekler-turkce-ceviri/#comments Thu, 21 Jul 2022 14:54:00 +0000 https://ortadunya.com/?p=17037 Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü kitabının sonunda Yüzüklerin Efendisi Ekler (ing. The Lord of the Rings: Appendices) adında oldukça geniş kapsamlı bir bölüm yer alıyor. Başlı başına bir Orta Dünya cep kitabı olarak da ele alınabilecek bu bölümde Orta Dünya’nın önemli tarihi olayları, karakterleri, ırkları ve daha pek çok detay aktarılıyor. Ancak kitabın Türkçe çevirisinde bu bölümün yalnızca 3. Çağ ile alakalı olan kısa bir kısmı yer alıyor. Bu eksikliği gidermek adına Ekler bölümünün tamamını sizler için çevirdik.

Bu başlıkta Ek A (ing.Appendix A) bölümünün Kralların ve Hükümdarların Yıllıkları kısmı bulunuyor. Ek A‘nın diğer bölümleri ile Ekler‘in kalanı için portalımızı inceleyebilir ya da sayfa sonunda yer alan yönlendirmeleri takip edebilirsiniz.

Yüzüklerin Efendisi Ekler- EK A

KRALLARIN VE HÜKÜMDARLARIN YILLIKLARI

Yüzüklerin Efendisi Ekler

Paylaşılan Yüzüklerin Efendisi Ekler’inin çoğunun, özellikle de A‘dan D‘ye kadar olan bölümlerin kaynaklarıyla ilgili olarak Önsöz‘ün sonundaki nota bakabilirsiniz. Ek A Bölüm III, Durin’in Halkı, Peregrin ve Meriadoc ile dostluğunu sürdüren ve onlarla Gondor ve Rohan’da pek çok kez karşılaşan Cüce Gimli’den alınmış olmalıdır.

Kaynaklarda rastlanan efsaneler, tarihler ve ilim çok kapsamlıdır ve yalnızca bir kısmının kısaltılmış hali burada sunulmuştur. Bunların asıl amacı Yüzük Savaşı’nı ve kökenlerini açıklamak ve ana hikâyedeki bazı boşlukları doldurmaktır. Bilbo’nun başlıca ilgi alanı olan İlk Çağ’ın kadim efsanelerine, Elrond ile Númenor Kral ve Şeflerinin soyuyla ilgili oldukları için çok kısaca değinilmiştir. Daha uzun yıllıklardan ve öykülerden yapılan gerçek alıntılar tırnak işareti içine alınmıştır. Daha sonraki tarihlerde yapılan eklemeler parantez içine alınmıştır. Tırnak içindeki notlar kaynaklarda bulunur. Diğerleri editoryaldir.

İ.Ç. (İkinci Çağ) veya D.Ç. (Dördüncü Çağ) olarak işaretlenmedikleri sürece, verilen tarihler Üçüncü Çağ’a aittir. Üçüncü Çağ, Üç Yüzük’ün Eylül 3021’de tarihe karışmasıyla sona ermiş kabul edilir; ancak Gondor’daki kayıtlar açısından D.Ç. 25 Mart 3021’de başlamıştır. Gondor ve Shire Hesabı’nın nasıl tarihlendirildiği hakkında Yüzük Kardeşliği s. 3 ve Kral’ın Dönüşü s. 123’te daha detaylı bilgiye ulaşılabilir. Listelerde kralların ve hükümdarların isimlerini takip eden tarihler, eğer sadece bir tarih verilmişse, ölüm tarihleridir. Buradaki † işareti savaşta ya da başka bir şekilde erken bir ölümü belirtir, ancak her zaman olayla ilgili bir kayıt yer almaz.

NÚMENOR KRALLARI

NÚMENOR

Yüzüklerin Efendisi Ekler Numenor

Fëanor sanat ve ilimde Eldar’ın en yücesiydi, ama aynı zamanda en gururlusu ve en dik başlısıydı. Üç Mücevher’i, yani Silmarilleri yaptı ve onları Valar’ın topraklarına ışık veren İki Ağaç’ın, Telperion ve Laurelin’in ışıltısıyla donattı. Mücevherlere sahip olma tutkusuna kapılan düşman Morgoth onları çaldı ve Ağaçları da yok ettikten sonra onları Orta Dünya’ya götürüp büyük kalesi Thangorodrim’de muhafaza etti. Fëanor, Valar’ın isteğine karşı gelerek Ölümsüz Topraklar’ı terk etti ve halkının büyük bir kısmıyla birlikte Orta Dünya’ya sürgüne gitti; zira kibri yüzünden Mücevherler’i Morgoth’tan kaba kuvvetle geri almaya niyet etmişti. Bu olayın neticesinde Eldar ve Edain’in Thangorodrim’e karşı beyhude taarruzları başladı ve nihayetinde tümüyle mağlup oldular. Edain (Atani), Orta Dünya’nın Batısına, Büyük Deniz’in kıyılarına varan ilk üç İnsan kavminden oluşuyordu ve Düşman’a karşı Eldar’la ittifak kurmuşlardı.

Eldar ve Edain halkları arasında üç birliktelik yaşandı: Lúthien ve Beren; Idril ve Tuor; Arwen ve Aragorn. Sonuncusuyla, Yarı Elflerin uzun süredir dağılmış olan kolları yeniden birleşti ve soyları yeniden kuruldu.

Lúthien Tinúviel, Doriath hükümdarı Kral Thingol Gri Pelerin’in kızı olarak İlk Çağ’da dünyaya geldi. Ancak annesi Melian Valar soyundandı. Beren, Edain’in İlk Hanesi’nden Barahir’in oğluydu. Birlikte Morgoth’un Demir Tacı’ndan bir Silmarili kurtardılar. Lúthien fani hayatı seçti ve böylelikle Elf soyundan ayrıldı. Dior onun oğluydu. Silmarili himayesine alacak olan Elwing onun kızıydı.

Idril Celebrindal, Saklı Şehir Gondolin’in kralı Turgon’un kızıydı. Tuor, Edain’in Üçüncü Hanedanı Hador Hanesi’nden Huor’un oğluydu ve Morgoth’a karşı verilen mücadelenin en şanlı kahramanıydı. Denizci Eärendil onların oğluydu.

Eärendil Elwing’le evlendi ve Silmarilin gücüyle Gölgelerin* içinden geçerek Batı’nın en uç yakasına geldi ve hem Elflerin hem de İnsanların elçisi olarak konuşarak Morgoth’un devrilmesini sağlayan yardımı elde etti. Eärendil’in ölümlü topraklara dönmesine izin verilmedi. Silmarili taşıyan gemisi bir yıldız olarak göklerde süzülecek, Orta Dünya’da Büyük Düşman ya da hizmetkârları tarafından ezilenlere bir umut işareti olacaktı. İki Ağaç’ın Morgoth tarafından zehirlemesiyle kadim ışıkları sadece Silmarillerde korunmuştu; ama mücevherlerin ikisi İlk Çağ’ın sonunda kayboldu. Bu öykünün tamamı ve Elfler ile İnsanlarla ilgili daha pek çok şey Silmarillion‘da anlatılır.

Eärendil’in oğulları Elros ve Elrond, Peredhil ya da Yarı Elf idi. İlk Çağ’ın kahraman Edain’in şeflerinin soyu yalnız onlarda korunmuştu; ve Gil-galad’ın düşüşünden sonra Yüce Elf Krallarının Orta Dünya’daki soyu da yalnızca onlardan gelenler tarafından temsil edildi.

İlk Çağ’ın sonunda Valar, Yarı Elflere hangi soya mensup olacaklarına dair geri dönülmez bir seçim hakkı verdi. Elrond Elf soyundan olmayı seçti ve bir hikmet ustası oldu. Bu yüzden ona, hala Orta Dünya’da kalan Yüce Elfler’le aynı lütuf bahşedildi: ölümlü topraklardan yorulduklarında Gri Limanlar’dan En Batı’ya yelken açabileceklerdi; ve bu lütuf dünyanın değişiminden sonra da baki kaldı. Ama Elrond’un çocuklarına da bir seçenek sunulmuştu: Elrond’la birlikte dünyanın diğer ucuna gitmek; ya da kalırlarsa fani bir bedende Orta Dünya’da ölmek. Bu nedenle Elrond için Yüzük Savaşı’nın tüm sonuçları kederle doluydu.

Elros İnsanlarla olmayı, Edain’le kalmayı seçti; ama ona alt İnsanlarınkinden çok daha uzun bir ömür bahşedildi.

Valar yani Dünyanın Muhafızları, Morgoth’a karşı verdikleri mücadelede çektikleri acıların ödülü olarak Edain’e Orta Dünya’nın tehlikelerinden uzakta yaşayabilecekleri bir diyar bağışladı. Bu yüzden bu İnsanların çoğu Deniz’e yelken açtı ve Eärendil Yıldızı’nın rehberliğinde, Ölümlü Topraklar’ın en batısındaki büyük Elenna Adası’na geldi ve orada Númenor Krallığı’nı kurdular.

Adanın ortasında yüksek bir dağ vardı, adı Meneltarma’ydı ve bakışı ufka varanlar dağın zirvesinden Eressëa’daki Eldar Limanı’nın beyaz kulesini seçebilirdi. Eldar batıdaki o topraklardan gelip Edain’i bilgi ve pek çok armağanla zenginleştirdi; ama Númenorlulara bir emir verilmişti, ‘Valar’ın Yasağı’: kendi kıyılarının ulaşmadığı Batı yakalarına yelken açmaları ya da Ölümsüz Topraklar’a ayak basmaya kalkışmaları yasaklanmıştı. Her ne kadar onlara başlangıçta alt İnsanlarınkinin üç katı kadar uzun bir ömür bahşedilmiş olsa da ölümlü olarak kalmaları gerekiyordu, zira Valar’ın İnsanların Armağanı’nı (ya da daha sonraki adıyla İnsanların Kıyameti’ni) onlardan geri alma yetkileri yoktu.

Elros Númenor’un ilk Kralıydı ve daha sonra Yüce Elf adıyla Tar-Minyatur olarak tanındı. Onun soyundan gelenler uzun ömürlü olsa da ölümlüydü. İlerleyen yıllarda güce gelip Eldar’ın yazgısı olan ölümsüzlüğü dünya yaşamı içinde arzuladıklarında Yasak’a karşı yakınıp atalarının seçimini hakir gördüler. Bu şekilde, Sauron’un meşum öğretisi altında, Akallabêth’te aktarıldığı gibi, Númenor’un Çöküşü’ne ve kadim dünyanın mahvına neden olan isyanları başladı.

Bunlar Númenor’un Kral ve Kraliçelerinin isimleridir; Elros Tar-Minyatur, Vardamir, Tar-Amandil, Tar-Elendil, Tar-Meneldur, Tar-Aldarion, Tar-Ancalimë (İlk Hükümdar Kraliçe), Tar-Anárion, Tar-Súrion, Tar-Telperiën (İkinci Kraliçe), Tar-Minastir, Tar-Ciryatan, Büyük Tar-Atanamir, Tar-Ancalimon, Tar-Telemmaitë, Tar-Vanimeldë (üçüncü Kraliçe), Tar-Alcarin, Tar-Calmacil, Tar-Ardamin.

Ardamin’i takip eden Krallar Asa’yı Númenor (ya da Adunaic) dilindeki adlar ile teslim aldılar; Ar-Adûnakhôr, Ar-Zimrathôn, Ar-Sakalthôr, Ar-Gimilzôr, Ar-Inziladûn. İnziladûn bu kralların yolundan döndü ve “İleri Görüşlü” anlamındaki Tar-Palantir adını aldı. Kızı dördüncü Kraliçe Tar-Míriel olarak tahta geçmeliydi, ancak Kral’ın yeğeni asayı gasp etti ve Númenorluların son Kralı Altın Ar-Pharazôn oldu.

Tar-Elendil’in dönemine gelindiğinde Númenorluların ilk gemileri Orta Dünya’ya geri dönmüştü. Büyük çocuğu Silmariën adında bir kızdı. Oğlu Valandil, ülkenin batısındaki Andúnië Lordlarının ilkiydi ve Eldar’la olan dostluklarıyla tanınırlardı. Lordların sonuncusu Amandil ve oğlu Uzun Elendil’in nesli Tar-Elendil’e kadar uzanıyordu.

Altıncı Kral ardında sadece bir kız çocuğu bıraktı. Bu kız ilk Kraliçe oldu; çünkü o dönemde, ister erkek ister kadın olsun, Kral’ın en büyük çocuğunun asayı alması kraliyet hanedanının bir yasası haline gelmişti.

Númenor Krallığı İkinci Çağ’ın sonuna dek varlığını sürdürdü, gücü ve ihtişamı giderek arttı; İkinci Çağ’ın yarısı geçene dek Númenorlular da bilgelik ve neşeyle büyüdüler. Üzerlerine düşecek olan gölgenin ilk işareti on birinci Kral Tar-Minastir’in günlerinde ortaya çıktı. Gil-galad’ın yardımına büyük bir kuvvet gönderen oydu. Eldar’ı severdi ama onları kıskanırdı. Númenorlular artık şanlı denizcilerdi, doğudaki tüm denizleri keşfetmiş, artık Batı’yı ve yasak suları arzulamaya başlamış; saadetleri arttıkça Eldar’ın ölümsüzlüğüne heves eder olmuşlardı.

Dahası, Minastir’den sonra gelen Krallar servet ve güç hırsına kapıldılar. Başlangıçta Númenorlular Orta Dünya’ya Sauron’dan etkilenen İnsanlara yol göstermek, onların elinden tutmak için gelmişlerdi; ancak artık sığınakları kalelere dönüşmüş, geniş kıyı bölgelerini boyundurukları altına almışlardı. Atanamir ve halefleri ağır haraçlar topladı ve Númenórluların gemileri ganimet dolu olarak geri döndü.

Tar-Atanamir Yasak’a karşı ilk kez açıkça konuşan ve Eldar ömrünün kendi hakkı olduğunu dile getiren kral oldu. Böylece gölge koyulaştı ve ölüm düşüncesi İnsanların kalplerini kararttı. Böylelikle Númenorlular bölündü: bir tarafta Krallar ve onları takip edenler vardı, Eldar ile Valar’dan uzaklaşmışlardı; diğer tarafta ise kendilerine Sadıklar diyen az sayıda kişi vardı. Çoğunlukla ülkenin batısında yaşıyorlardı.

Krallar ve yandaşları zamanla Eldarin dillerini kullanmayı bıraktılar; ve sonunda yirminci Kral kraliyet adını Númenor usulünde aldı ve kendisine Ar-Adûnakhôr yani “Batının Efendisi” dedi. Bu, Sadıklar’a uğursuzca geldi, çünkü şimdiye kadar bu unvanı sadece Valar’dan birine ya da bizzat Manwe’ye vermişlerdi. Nitekim Ar-Adûnakhôr, Sadıklar’a zulmetmeye ve Elf dillerini açıkça kullananları cezalandırmaya başladı; ve Eldar bir daha Númenor’a uğramadı.

Númenorluların gücü ve zenginliği yine de artmaya devam etti; ama ölüm korkuları arttıkça ömürleri azaldı ve neşeleri söndü. Tar-Palantir kötülüğü iyileştirmek için uğraştı; ama artık çok geçti ve Númenor’da isyan ve çekişme başladı. O öldüğünde, isyanın lideri olan yeğeni asaya el koydu ve Kral Ar-Pharazôn olarak tahta geçti. Altın Ar-Pharazôn tüm Krallar arasında en gururlu ve en güçlü olanıydı ve dünyanın krallığından daha azına razı değildi.

Ar-Pharazôn, Orta Dünya’nın hakimiyeti için Büyük Sauron’a meydan okumaya karar verdi ve sonunda kendisi de büyük bir donanmayla yelken açıp Umbar’da karaya çıktı. Númenorluların kudreti ve ihtişamı o kadar büyüktü ki, Sauron’un kendi hizmetkarları onu terk etti; ve Sauron boynunu eğdi, hürmet gösterdi ve af diledi. Sonra Ar-Pharazôn gururunun verdiği ahmaklıkla onu bir tutsak olarak Númenor’a getirdi. Sauron çok geçmeden Kral’ı büyüledi ve danışmanlığına hakim oldu. Sadıklar’dan geriye kalanlar hariç tüm Númenorlular’ın kalbi kısa zamanda karanlığa sürüklenmişti.

Böylece Sauron Kral’a yalan söyledi; Ölümsüz Topraklar’a hükmedenin sonsuz yaşama sahip olacağını ve Yasak’ın sadece İnsan Kralları’nın Valar’a üstün gelmesini engellemek için konduğunu anlattı. “Lakin Yüce Krallar hakkı olanı alır” dedi.

Zaman içinde Ar-Pharazôn bu telkine kulak verdi, çünkü günlerinin azaldığını hissediyor ve ölüm korkusuyla yanıp tutuşuyordu. O zaman dünyanın gördüğü en büyük silahları hazırladı ve her şey hazır olduğunda borazanlarını çalıp yelken açtı; ve Valar’ın Yasağı’nı çiğneyerek, Batı’nın Efendileri’nden sonsuz yaşamı koparmak için savaşa gitti. Ama Ar-Pharazôn Kutsanmış Aman’ın kıyılarına ayak bastığında, Valar himayelerini bıraktılar ve Tek Olan’ı çağırdılar ve dünya değişti. Númenor alaşağı edilip Deniz tarafından yutuldu ve Ölümsüz Topraklar dünyanın sınırlarından ebediyen soyutlandı. Númenor’un ihtişamı böylece sona ermiş oldu.

Elendil ve oğulları, Sadıklar’ın son liderleri, Númenor’un asil ağacı Nimloth’tan bir fide ve Yedi Gören Taş’ı (Eldar’ın Hanelerine armağanı) bulunduran dokuz gemiyle Çöküş’ten kaçtılar; ve büyük bir fırtınanın rüzgârıyla Orta Dünya kıyılarına sürüklendiler. Ve o yörelerin Kuzeybatısında sürgündeki Númenor diyarlarını, Arnor ve Gondor’u kurdular. Elendil Yüce Kral’dı ve Kuzey’de, Annúminas’ta hüküm sürüyordu; Güney’deki yönetim ise oğulları Isildur ve Anárion’a emanet edilmişti. Orada, Minas Ithil ile Minas Anor arasında, Mordor sınırlarından çok uzak olmayan Osgiliath’ı kurdular. Yıkımın ardından en azından böylesine bir iyiliğin geldiğine, Sauron’un yok olduğuna inanıyorlardı.

Ama durum öyle değildi. Sauron gerçekten de Númenor’un yıkıntılarının arasında zarar almıştı, böylece nicedir içinde yürüdüğü bedensel formu yok oldu; karanlık rüzgarın taşıdığı bir nefret ruhu olarak Orta Dünya’ya kaçtı. Bir daha asla İnsanlara güzel görünen bir şekle bürünemedi, karanlık ve berbat bir hale geldi ve gücü o günden sonra yalnızca dehşetten geldi. Mordor’a yeniden girdi ve orada bir süre sessizlik içinde saklandı. Ama Elendil’in, en çok kin beslediği İnsanın ondan kaçtığını ve şimdi sınırlarında bir krallık kurduğunu öğrendiğinde öfkesi büyük oldu.

Bu yüzden bir süre sonra, Sürgünler daha kök salmadan onlara savaş açtı. Orodruin bir kez daha alev aldı ve Gondor sakinlerince yeniden Amon Amarth yani Hüküm Dağı adıyla anıldı. Ama Sauron kendi kuvvetleri yeterince güçlenmeden çok erken saldırdı. Gil-galad’ın gücü ise onun yokluğunda artmıştı; ve Sauron kendisine karşı kurulan Son İttifak Sauron’u devirip ve Tek Yüzük ondan aldı. İkinci Çağ böylece sona erdi.

SÜRGÜNDEKI DIYARLAR

Kuzey Soyu

Isildur’un Varisleri

Arnor. Elendil S.A. 3441, Isildur † , Valandil 249, 1 Eldacar 339, Arantar 435, Tarcil 515, Tarondor 602, Valandur † 652, Elendur 777, Eärendur 861.

Arthedain. Fornostlu Amlaith (Eärendur’un en büyük oğlu) 946, Beleg 1029, Mallor 1110, Celepharn 1191, Celebrindor 1272, Malvegil 1349, Argeleb I †i356, Arveleg I 1409, Araphor 1589, Argeleb II 1670, Arvegil 1743, Arveleg II 1813, Araval 1891, Araphant 1964, Arvedui Last-king †1975. Kuzey krallığının sonu.

Şefler. Aranarth (Arvedui’nin büyük oğlu) 2106, Arahael 2177, Aranuir 2247, Aravir 2319, Aragorn I †2327, Araglas 2455, Arahad I 2523, Aragost 2588, Aravorn 2654, Arahad II 2719, Arassuil 2784, Arathorn I †2848, Argonui 2912, Arador †2930, Arathorn II †2933, Aragorn II FA. 120.

Güney Soyu

Anárion’un Varisleri

Gondor Kralları. Elendil, (Isildur ve) Anárion †İ.Ç. 3440, Anárion oğlu Meneldil 158, Cemendur 238, Eärendil 324, Anardil 411, Ostoher 492, I. Rómendacil (Tarostar) †541, Turambar 667, I. Atanatar 748, Siriondil 830. Bunu dört ‘Gemi Kralı’ izledi:

Tarannon Falastur 913. İlk çocuksuz kraldı ve yerine kardeşi Tarciryan’ın oğlu geçti. Eärnil I †936, Ciryandil †1015, Hyarmendacil I (Ciryaher) 1149. Gondor artık gücünün doruğuna ulaşmıştı.

Atanatar II Alcarin ‘Şanlı’ 1226, Narmacil I 1294. İkinci çocuksuz kraldı ve yerine küçük kardeşi geçti. Calmacil 1304, Minalcar (naip 1240-1304), Rómendacil II1304 olarak taç giydi, 1366’da öldü, Valacar 1432. Onun zamanında Gondor’un ilk felaketi olan Akraba Çekişmesi başladı.

Valacar’ın oğlu Eldacar (ilk adı Vinitharya) 1437’de tahttan indirildi. Gaspçı Castamir †1447. Eldacar yeniden tahta çıktı, 1490’da öldü.

Aldamir (Eldacar’ın ikinci oğlu) †1540, Hyarmendacil II (Vinyarion) 1621, Minardil †1634, Telemnar †1636. Telemnar ve tüm çocukları vebada öldü; yerine Minardil’in ikinci oğlu Minastan’ın oğlu olan yeğeni geçti. Tarondor 1798, Telumehtar Umbarda-cil 1850, Narmacil II †1856, Calimehtar 1936, Ondoher †1944. Ondoher ve iki oğlu savaşta öldürüldü. Bir yıl sonra 1945’te taç, Telumehtar Umbardacil’in soyundan gelen muzaffer general Eärnil’e verildi. Eärnil II 2043, Eärnur †2050. Burada Kralların soyu, 3019 yılında Elessar Telcontar tarafından yeniden kurulana kadar sona erdi. Krallık daha sonra Vekilharçlar tarafından yönetildi.

Gondor Vekilharçları. Húrin Hanedanı: Pelendur 1998. Ondoher’in düşüşünden sonra bir yıl hüküm sürdü ve Gondor’a Arvedui’nin taç iddiasını reddetmesini salık verdi. Avcı Vorondil 2029. Mardil Voronwë ‘Sarsılmaz’, Hükümran Vekilharçların ilki. Halefleri Yüce Elf isimlerini kullanmayı bıraktı.

Hükümran Vekilharçlar. Mardil 2080, Eradan 2116, Herion 2148, Belegorn 2204, Húrin I 2244, Turin I 2278, Hador 2395, Barahir 2412, Dior 2435, Denethor I 2477, Boromir 2489, Cirion 2567. Onun zamanında Rohirrim Calenardhon’a geldi.

Hallas 2605, Húrin II 2628, Belecthor I 2655, Orodreth 2685, Ecthelion I 2698, Egalmoth 2743, Beren 2763, Beregond 2811, Belecthor II 2872, Thorondir 2882, Túrin II 2914, Turgon 2953, Ecthelion II 2984, Denethor II. Yönetici Vekilharçların sonuncusuydu ve onu ikinci oğlu Faramir, Emyn Arnen Lordu, Kral Elessar’ın Vekilharcı, D.Ç. 82

ERIADOR, ARNOR VE ISILDUR’UN VARİSLERİ

Yüzüklerin Efendisi Ekler Orta Dünya Haritası

‘Eriador eskiden Dumanlı Dağlar ile Mavi Dağlar arasındaki tüm toprakların adıydı; Güney’de Grisel (Greyflood) ve Tharbad’ın yukarısından ona dökülen Glanduin ile sınırlıydı.’

‘Arnor en geniş olduğu dönemde, Mavi Dağlar’ın ötesindeki bölgeler ile Greyflood ve Loudwater’ın doğusunda Ayrıkvadi ve Hollin’in bulunduğu topraklar hariç tüm Eriador’u kapsıyordu. Lune’un ötesi, hiçbir İnsanın gitmediği yeşil ve sakin Elf diyarlarıydı; ama Cüceler Mavi Dağlar’ın doğu tarafında, özellikle de Hilal Körfezi’nin güneyinde, hala işletilmekte olan madenlerinin olduğu bölgelerde yaşarlardı ve hala da yaşamaktadırlar. Bu nedenle, biz Shire’a gelmeden önce uzun yıllar boyunca yaptıkları gibi, Büyük Yol üzerinde doğuya geçmeye alışkındılar. Gri Limanlar’da Gemi Ustası Círdan yaşardı ve kimilerine göre Son Gemi Batı’ya yelken açana dek hala orada yaşayacaktır. Krallar zamanında Orta Dünya’da kalan Yüce Elflerin çoğu Círdan’ın yanında ya da Lindon’un deniz kıyısındaki topraklarında yaşardı. Şimdi kalanlarsa çok azdır.’

Kuzey Krallığı ve Dúnedain

Elendil ve Isildur’dan sonra Arnor’un sekiz Yüce Kralı vardı. Eärendur’dan sonra oğulları arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden krallık üçe bölündü: Arthedain, Rhudaur ve Cardolan. Arthedain Kuzeybatı tarafındaydı ve Brendibadesi Nehri ile Mavi Dağlar arasındaki topraklarla Büyük Yol’un kuzeyinde Fırtına Tepeleri’ne kadar olan toprakları kapsıyordu. Rhudaur Kuzeydoğu tarafındaydı ve Ettenavlakları, Fırtına Tepeleri ve Dumanlı Dağlar arasındaydı ama Buzlupınar Nehri ile Gürültülüsu arasındaki Açı’yı da içeriyordu. Cardolan Güney’deydi ve sınırları Brendibadesi, Grisel ve Büyük Yol’du.

Arthedain’de Isildur’un soyu devam etti ve süregeldi ama Cardolan ve Rhudaur’da soy kısa sürede yok oldu. Krallıklar arasında sık sık çekişmeler yaşandı ve bu da Dúnedain’in zayıflamasını hızlandırdı. En önemli tartışma konusu Fırtına Tepeleri’ne ve Bree’nin batısına doğru uzanan topraklara sahip olmaktı. Hem Rhudaur hem de Cardolan, krallıklarının sınırında duran Amon Sûl’a (Fırtınabaşı) sahip olmak istiyorlardı; çünkü Amon Sûl Kulesi Kuzey’in ana Palantír’ine sahipti ve diğer ikisi de Arthedain’in elindeydi.

“Arnor’a kötülük Arthedainli Malvegil’in iktidarının başlarında geldi. Çünkü o zamanlar Angmar Krallığı Kuzey’de, Ettenavlakları’nın ötesinde yükseliyordu. Toprakları Dağlar’ın iki yanında uzanıyordu ve orada birçok kötü adam, Ork ve diğer kötü yaratıklar toplanmıştı. [O diyarın efendisi Cadı-Kral olarak bilinirdi, ama onun aslında Arnor’daki Dúnedain’i yok etmek amacıyla kuzeye gelen ve Gondor güçlüyken onların dağılmasından umutlanan Yüzüktayfları’nın şefi olduğu daha sonraları anlaşıldı]’

Malvegil oğlu Argeleb’in zamanında, diğer krallıklarda Isildur’un soyundan kimse kalmadığı için, Arthedain kralları tekrar tüm Arnor’un efendiliğini iddiasında bulundular. Bu iddiaya Rhudaur karşı çıktı. Orada Dúnedain azdı ve güç, Angmar ile gizli bir birlik içinde olan Dağlılar’ın kötü bir efendisi tarafından ele geçirilmişti. Bu yüzden Argeleb Fırtına Tepeleri’ni tahkim etti; ama Rhudaur ve Angmar’la yaptığı savaşta öldürüldü.

Argeleb oğlu Arveleg, Cardolan ve Lindon’un yardımıyla düşmanlarını Tepeler’den geri püskürttü; ve Arthedain ile Cardolan uzun yıllar boyunca Fırtına Tepeleri, Büyük Yol ve aşağı Buzlupınar (Hoarwell) boyunca bir hudut oluşturdular. Bu sırada Ayrıkvadi’nin kuşatıldığı söylenir.

Angmar’dan 1409 yılında büyük bir ordu çıktı ve nehri geçerek Cardolan’a girdi ve Fırtınabaşı’nı kuşattı. Dúnedain yenildi ve Arveleg öldürüldü. Amon Sûl Kulesi yakılıp yerle bir edildi; ama palantír kurtarıldı ve geriye çekilirken Fornost’a götürüldü. Rhudaur, Angmar’a tabi kötü İnsanlar tarafından işgal edildi ve orada kalan Dúnedain öldürüldü ya da batıya kaçtı. Cardolan harap oldu. Arveleg oğlu Araphor henüz yetişkin değildi ama yiğitti ve Círdan’ın yardımıyla düşmanı Fornost’tan ve Kuzey Yamaçları püskürttü. Cardolanlı Dúnedain’den geriye kalan sadık bir grup da Tyrn Gorthad’da (Höyük Yaylaları) direndi ya da arkadaki Orman’a sığındı.

Söylendiğine göre Angmar bir süre Lindon’dan ve Ayrıkvadi’den gelen Elf halkı tarafından bastırılmış; çünkü Elrond Dağlar üzerinden Lórien’den yardım getirmiş. Bu dönemde, Buzlupınar ve Gürültülüsu arasındaki Açı’da yaşayan Ülken Hobbitleri, savaşlar ve Angmar’ın korkusu yüzünden batıya ve güneye kaçtılar; çünkü Eriador’un toprakları ve iklimi, özellikle de doğusu, kötüleşip düşmanca bir hal almıştı. Bazıları Yabaneller’e döndü ve Ferah Çayırlar’ın bitişiğinde balıkçılardan oluşan bir nehir halkı haline geldi.

Argeleb II’nin günlerinde veba Güneydoğu’dan Eriador’a geldi ve Kardolan halkının çoğu, özellikle de Minhiriath’ta helak oldu. Hobbitler ve diğer tüm halklar büyük acılar çekti, ama veba kuzeye doğru ilerledikçe azaldı ve Arthedain’in kuzey bölgeleri çok az etkilendi. Bu sırada Cardolanlı Dúnedain’in sonu geldi ve Angmar ile Rhudaur’dan gelen kötü ruhlar terk edilmiş höyüklere girip yerleştiler.

‘Eskiden Höyüktepe Yaylaları olarak da anılan Tyrn Gorthad höyüklerinin çok eski olduğu ve birçoğunun İlk Çağ’ın diyarlarının kadim günlerinde, Edain ataları tarafından Mavi Dağlar’ı geçip Beleriand’a girmeden evvel inşa edildiği söylenir, ki şimdi Lindon topraklarından geriye kalan tek şey budur. Bu tepeler bu yüzden Dúnedain’in dönüşünden sonra da saygı görmüştür; lordlarının ve krallarının çoğu oraya gömülmüştür. [Bazıları Yüzük Taşıyıcısı’nın hapsedildiği höyüğün 1409 yılındaki savaşta ölen Cardolan’ın son prensinin mezarı olduğunu söyler]’

‘1974 yılında Angmar’ın gücü yeniden zuhur etti ve Cadı-Kral kış bitmeden Arthedain’e indi. Fornost’u ele geçirdi ve kalan Dúnedain’in çoğunu Mavi Dağlar’ın ötesine sürdü; aralarında kralın oğulları da vardı. Ama Kral Arvedui son ana kadar Kuzey Yamaçları’nda (North Downs) direndi ve sonra muhafızlarının bir kısmıyla kuzeye kaçtı; atlarının çevikliği sayesinde kaçabildiler.’

‘Arvedui bir süre Dağlar’ın uzak ucundaki eski cüce madenlerinin tünellerinde saklandı, ama sonunda açlık onu Lossoth’un, Forochel halkının yardımını aramaya mecbur etti. Onlardan bazılarını deniz kıyısındaki kampta buldu; fakat onlar Kral’a bile isteye yardım etmediler, çünkü Kral’ın onlara değer vermedikleri birkaç mücevher dışında verecek bir şeyi yoktu; ve Cadı-Kral’dan korkuyorlardı, onun istediği zaman buzları dondurup eritebildiğini söylüyorlardı. Ama çelimsiz krala ve adamlarına kısmen acıdıkları, kısmen de silahlarından korktukları için onlara biraz yiyecek verdiler ve onlar için kar kulübeleri inşa ettiler. Arvedui orada güneyden yardım gelmesini umarak beklemek zorunda kaldı; çünkü atları telef olmuştu.’

‘Círdan, Arvedui’nin oğlu Aranarth’tan kralın kuzeye kaçtığını duyunca, onu aramak için hemen Forochel’e bir gemi gönderdi. Gemi, ters esen rüzgârlar yüzünden günler sonra oraya vardı ve denizciler uzaktan, kayıp adamların yakmayı başardıkları küçük odun ateşini gördüler. Ama o yıl kışın etkisini yitirmesi uzun sürmüştü; o sırada Mart ayı olmasına rağmen buzlar yeni yeni kırılmaya başlamıştı ve kıyıdan çok uzaktaydı.’

‘Lossoth halkı gemiyi gördüklerinde şaşırdılar ve korktular, çünkü hafızalarında denizde böyle bir gemi görmemişlerdi; ama artık daha dost canlısı olmuşlardı ve kralı ve beraberindekilerden hayatta kalanları kızaklı arabalarıyla buzun üzerinden cesaret edebildikleri kadar uzağa taşıdılar. Bu şekilde gemiden bir kayık onlara ulaşabildi.’

‘Ama Lossoth tedirgindi; çünkü rüzgârda tehlike kokusu aldıklarını söylüyorlardı. Lossoth’un reisi Arvedui’ye şöyle dedi: “Bu deniz canavarına binmeyin! Eğer varsa, denizciler bize yiyecek ve ihtiyacımız olan diğer şeyleri getirsinler, sen de Cadı-Kral eve dönene kadar burada kalabilirsin. Çünkü yazın gücü azalır; ama şimdi nefesi ölümcül ve soğuk kolu uzundur.’

‘Ama Arvedui onun öğüdünü dinlemedi. Ona teşekkür etti ve ayrılırken yüzüğünü ona vererek şöyle dedi: “Bu senin hesaplayamayacağın kadar değerli bir şey. Yalnızca kadimliği için. Hanemizi sevenlerin ona duyduğu saygı dışında hiçbir gücü yok. Sana yardımı dokunmaz, ama muhtaç olursan, akrabalarım onu istediğin her şey karşılığında senden alırlar.’

‘Yine de Lossoth’un nasihati tesadüf ya da öngörü olarak isabetli oldu; çünkü gemi açık denize ulaşmamıştı ki, büyük bir fırtına çıktı ve kuzeyden kör edici karla birlikte geldi; gemiyi buzun üzerine geri itti ve üzerine buz yığdı. Círdan’ın denizcileri bile çaresiz kaldı ve gece buz geminin gövdesini ezdi ve gemi battı. Böylece Son-Kral Arvedui öldü ve onunla birlikte palantíri de denize gömüldü. Forochel’in battığı haberi Lossoth çok sonra öğrenildi.’

Shire halkı hayatta kalmayı başardı, ancak savaş onları kasıp kavurdu ve çoğu kaçıp saklandı. Kralın yardımına, bir daha geri dönmeyen bazı okçular gönderdiler; ve diğerleri de Angmar’ın devrildiği savaşa gittiler (Güney’in yıllıklarında bu konuda daha çok şey anlatılır). Bunu izleyen barış döneminde Shire halkı kendi kendini yönetti ve zenginleşti. Kral’ın yerine geçmesi için bir Reis seçtiler ve hallerinden memnundular; yine de uzun bir süre boyunca pek çok kişi Kral’ın geri dönmesini bekledi. Ama sonunda bu umut unutuldu ve sadece ‘Kral geri döndüğünde’, elde edilemeyen bazı iyilikler ya da düzeltilemeyen bazı kötülükler için kullanılan deyiş olarak kaldı. Shire’ın ilk Reis’i, Yaşlıer soyundan geldiğini iddia eden ve Batak yöresinden gelen Bucca’ydı. Bizim hesaplamamıza göre 379 yılında Reislik makamını devraldı (1979).

Arvedui’den sonra Kuzey Krallığı sona erdi, çünkü Dúnedain artık sayıca azdı ve Eriador’un tüm halkları zayıflamıştı. Yine de kralların soyu, Arvedui oğlu Aranarth’ın ilki olduğu Dúnedain Reisleri tarafından devam ettirildi. Oğlu Arahael Ayrıkvadi’de yetiştirildi, ondan sonra gelen tüm reislerin oğulları da öyle; evlerinin yadigârlarını da orada sakladılar: Barahir’in yüzüğü, Narsil’in parçaları, Elendil’in yıldızı ve Annúminas’ın asası.

‘Krallık sona erdiğinde Dúnedain gölgeler arasına karışıp gizli ve gezgin bir halk oldu; yaptıkları ve emekleri nadiren anlatıldı ya da kaydedildi. Elrond’un gidişinden beri onlardan çok az şey hatırlanıyor. Dikkatli Barış sona ermeden önce bile kötü şeyler Eriador’a yeniden saldırmaya ya da gizlice istila etmeye başlamış olsa da, Reisler çoğunlukla uzun ömürlerini yaşadılar. Derler ki, I. Aragorn kurtlar tarafından katledilmiş ve o zamandan beri Eriador’da bir tehlike olarak kalmış ve henüz sona ermemiştir. I. Arahad’ın günlerinde, daha sonra ortaya çıktığı üzere, uzun zamandır gizlice Dumanlı Dağlar’daki kaleleri işgal eden ve böylece Eriador’a giden tüm geçitleri engelleyen Orklar aniden kendilerini gösterdiler. 2509 yılında Elrond’un eşi Celebrían Lórien’e doğru yolculuk ederken Kızılboynuz Geçidi’nde pusuya düşürüldü ve beraberindekiler Orkların ani saldırısıyla dağılınca yakalanıp kaçırıldı. Elladan ve Elrohir tarafından izi sürülüp kurtarıldı, ancak büyük işkence çekmiş ve zehirli bir yara almıştı. Imladris’e geri getirildi ve Elrond tarafından bedeni iyileştirilse de Orta Dünya’daki bütün hazlarını kaybetti ve ertesi yıl Limanlar’a gidip Deniz’den geçti. Ve daha sonra, Reis Arassuil’in günlerinde, Dumanlı Dağlar’da sayıları yeniden artan Orklar toprakları yakıp yıkmaya başladı ve Dúnedain ile Elrond’un oğulları onlarla savaştı. Bu sırada büyük bir grup Shire’a girecek kadar batıya geldi ve Bandobras Took tarafından savuşturuldu.’

Bir zamanlar on beş Reis vardı, sonra on altıncı ve sonuncusu doğdu, Aragorn II, yeniden hem Gondor’un hem de Arnor’un Kralı oldu. “Kralımız deriz ona; kuzeye, yeniden kurulacakAnnúminas’taki evine geldiğinde ve Evendim Gölü kıyısında bir süre kaldığında, Shire’daki herkes neşe dolar. Fakat o bu topraklara girmez ve kendi koyduğu yasaya kendini bağlar, Büyük Ahali’den hiçbiri bu toprakların sınırlarından geçemez. Ama birçok güzel İnsanla birlikte sık sık Büyük Köprü’ye gider ve orada dostlarını ve onu görmek isteyenleri ağırlar; bazıları da onunla birlikte gider ve gönülleri istediği sürece onun evinde kalır. Reis Peregrin oraya pek çok kez gitmiştir; Belediye Başkanı Samwise Efendi de öyle. Kızı Güzel Elanor, Kraliçe Akşamyıldızı’nın nedimelerinden biridir.

Kuzey Soyu’nun gurur ve hayret kaynağı, güçleri gitmiş ve halkları azalmış olsa da, nesiller boyunca babadan oğula bozulmadan sürüp giden soylarıydı. Ayrıca, Orta Dünya’da Dúnedain’in yaşam süresi gittikçe kısalsa da, krallarının ölümünden sonra Gondor’da bu süre daha çabuk kısaldı; ve Kuzey’in Reisleri’nin çoğu hâlâ İnsanların iki katı yaşına kadar ve aramızdaki en yaşlıların bile günlerinin çok ötesinde yaşadı. Aragorn gerçekten de iki yüz on yaşına kadar yaşadı, Kral Arvegil’den beri soyundan gelen herkesten daha uzun yaşadı; Aragorn Elessar’da eski kralların saygınlığı yenilendi.

GONDOR VE ANÁRION’UN VARİSLERİ

Yüzüklerin Efendisi Ekler Orta Dünya Gondor Haritası

Barad-dûr’un önünde öldürülen Anárion’dan sonra Gondor’da otuz bir kral vardı. Sınırlarında savaş hiç durmasa da, Güneyli Dúnedain bin yıldan fazla bir süre boyunca, Şanlı Alcarin diye anılan İkinci Atanatar’ın saltanatına kadar, karada ve denizde zenginlik ve güç bakımından yükseldi. Yine de çürümenin belirtileri çoktan ortaya çıkmıştı; çünkü Güney’in ileri gelenleri geç evleniyor ve çocukları az oluyordu. İlk çocuksuz kral Falastur, ikincisi ise Atanatar Alcarin’in oğlu I. Narmacil’di.

Minas Anor’u yeniden inşa eden yedinci kral Ostoher’di; daha sonra krallar yazları Osgiliath yerine burada ikamet ettiler. Onun zamanında Gondor ilk kez Doğu’dan gelen vahşi adamların saldırısına uğradı. Ama oğlu Tarostar onları yenip kovdu ve Rómendacil ‘Doğu-kahramanı’ adını aldı. Ancak daha sonra Doğudölleri’nin yeni ordularıyla yapılan savaşta öldürüldü. Oğlu Turam-bar onun intikamını aldı ve doğuya doğru pek çok toprak kazandı.

On ikinci kral Tarannon’la birlikte, donanmalar inşa eden ve Gondor’un egemenliğini Anduin’in Ağızları’nın batı ve güney kıyıları boyunca genişleten Gemi-Kralları soyu başladı. Tarannon, Kaptan-ı Derya (ing. Captain of the Hosts) olarak kazandığı zaferlerin anısına “Kıyıların Efendisi” anlamına gelen Falastur adıyla taç giydi.

Yerine geçen yeğeni I. Eärnil, kadim Pelargir limanını onardı ve büyük bir donanma inşa etti. Umbar’ı denizden ve karadan kuşatıp aldı ve burası Gondor’un gücünün büyük bir limanı ve kalesi oldu. Ama Eärnil galibiyetinden mahrum kaldı. Umbar açıklarında çıkan büyük bir fırtınada birçok gemi ve adamıyla birlikte kayboldu. Oğlu Ciryandil gemi yapımına devam etti; ama Umbar’dan sürülen lordların önderliğindeki Haradlı İnsanlar büyük bir güçle bu kaleye saldırdılar ve Ciryandil Haradwaith’teki savaşta düştü.

Umbar uzun yıllar boyunca kuşatıldı ama Gondor’un deniz gücü yüzünden alınamadı. Ciryandil’in oğlu Ciryaher zamanını bekledi ve sonunda güç topladığında kuzeyden deniz ve kara yoluyla gelerek Harnen Nehri’ni geçti ve orduları Haradlıları tamamen bozguna uğrattı ve kralları Gondor’un efendiliğini kabul etmek zorunda kaldı (1050). Ciryaher daha sonra Hyarmendacil ‘Güney-kahramanı’ adını aldı.

Hyarmendacil’in kudretine, uzun saltanatının geri kalanında hiçbir düşman karşı koymaya cesaret edemedi. Yüz otuz dört yıl krallık yaptı ki bu Anárion Soyu’nun biri hariç en uzun saltanatıdır. Onun zamanında Gondor gücünün zirvesine ulaştı. Krallık o zamanlar kuzeyde Celebrant çayırlarına ve Kuyutorman’ın güney eteklerine; batıda Grisel’e; doğuda Rhûn Denizi’nin iç kesimlerine; güneyde Harnen Nehri’ne ve oradan da sahil boyunca Umbar yarımadasına ve limanına kadar uzanıyordu. Anduin Vadileri’nin İnsanları onun otoritesini kabul etti; Harad kralları Gondor’a saygı gösterdi ve oğulları Kral’ın sarayında rehine olarak yaşadı. Mordor ıssızdı, ama geçitleri koruyan büyük kaleler tarafından gözetleniyordu.

Böylece Gemi Kralları’nın soyu sona erdi. Hyarmendacil oğlu Atanatar Alcarin büyük bir ihtişam içinde yaşadı, öyle ki İnsanlar değerli taşların Gondor’da çocukların oynadığı çakıl taşları olduğunu iddia ettiler. Atanatar rahatı severdi ve kendisine miras kalan gücü korumak için hiçbir şey yapmazdı, iki oğlu da aynı mizaçtaydı. Gondor’un çöküşü o ölmeden önce başlamıştı ve şüphesiz düşmanları tarafından izleniyordu. Mordor üzerindeki nöbet ihmal edilmişti.

Yine de Valacar’ın günlerine kadar Gondor’un başına ilk büyük kötülük gelmemişti: Akraba çekişmesi iç savaşı, büyük kayıplara ve yıkımlara neden olmuş ve asla tam olarak telafi edilememişti.

Calmacil’in oğlu Minalcar çok zinde bir adamdı ve 1240 yılında Narmacil tüm endişelerinden kurtulmak için onu krallığın naibi yaptı. O tarihten itibaren babasının halefi olana kadar Gondor’u krallar adına yönetti. Başlıca endişesi Kuzeylilerle ilgiliydi.

Bunlar Gondor’un gücünün getirdiği barış sayesinde büyük bir artış göstermişti. Soy bakımından Dúnedain’e en yakın halk oldukları için (çoğunlukla eski Edain’in geldiği halkların soyundan geliyorlardı) krallar onlara yakınlık gösterdi; ve Doğulu İnsanlara karşı bir savunma olarak onlara Büyük Yeşilorman’ın güneyindeki Anduin’in ötesinde geniş topraklar verdiler. Çünkü geçmişte Easterlingler’in saldırıları çoğunlukla İç Deniz ile Kül Dağları arasındaki ovadan geliyordu.

I. Narmacil’in günlerinde, başlangıçta çok az güçle de olsa saldırıları yeniden başladı; bununla birlikte kral naibi, Kuzeylilerin her zaman Gondor’a sadık kalmadığını ve bazılarının ganimet hırsıyla ya da prensleri arasındaki kan davalarını ilerletmek için Doğudölleri ile güçlerini birleştirdiklerini öğrendi. Bu yüzden Minalcar 1248’de büyük bir kuvvetin başına geçti ve Rhovanion (Yabaneller) ile İç Deniz arasında kalabalık bir Doğudölleri ordusunu yenerek Deniz’in doğusundaki tüm kamplarını ve yerleşim yerlerini yok etti. Daha sonra Rómendacil adını aldı.

Rómendacil dönüşünde Anduin’in batı kıyısını Limlight’ın girişine kadar tahkim etti ve herhangi bir yabancının Nehrin aşağısına, Emyn Muil’in ötesine geçmesini yasakladı. Nen Hithoel’in girişindeki Argonath sütunlarını inşa eden oydu. Öte yandan adama ihtiyacı olduğundan ve Gondor ile Kuzeyliler arasındaki bağı güçlendirmek istediğinden, onlardan birçoğunu hizmetine aldı ve bazılarına ordularında yüksek rütbeler verdi.

Rómendacil, savaşta kendisine yardım etmiş olan Vidugavia’ya özel bir iltimas gösterdi. Kendisini Rhovanion Kralı olarak adlandırıyordu ve gerçekten de Kuzey prenslerinin en güçlüsüydü, gerçi kendi krallığı Greenwood ile Celduin Nehri arasında kalıyordu. 1250 yılında Rómendacil oğlu Valacar’ı Vidugavia’da bir süre ikamet etmesi ve Kuzeylilerin dilini, davranışlarını ve politikalarını tanıması için elçi olarak gönderdi. Fakat Valacar babasının planlarının çok ötesine geçti. Kuzey topraklarını ve onların halklarını sevmeye başladı ve Vidugavia’nın kızı Vidumavi ile evlendi. Geri dönmesi için birkaç yıl geçmesi gerekti. Bu evlilikten sonra Akraba Çekişmesi Savaşı başladı.

‘Çünkü Gondor’un ileri gelenleri aralarındaki Kuzeylilere zaten kuşkuyla bakıyorlardı; ve tacın varisinin ya da Kral’ın herhangi bir oğlunun daha aşağı ve yabancı ırktan biriyle evlenmesi daha önce duyulmamış bir şeydi. Kral Valacar yaşlandığında güney illerinde çoktan isyan çıkmıştı. Kraliçesi adil ve asil bir hanımefendiydi ama soylu olmayan İnsanların kaderine uygun olarak kısa ömürlü olmuştu ve Dúnedain onun soyundan gelenlerin de aynı kaderi paylaşmasından ve İnsan Krallarının ihtişamından düşmesinden korkuyordu. Ayrıca, artık Eldacar olarak anılsa da yabancı bir ülkede doğmuş olan ve gençliğinde annesinin halkına ait bir isim olan Vinitharya adını alan oğlunu da efendi olarak kabul etmek istemiyorlardı.’

‘Bu yüzden Eldacar babasının yerine geçtiğinde Gondor’da savaş çıktı. Ama Eldacar’ı soyundan uzaklaştırmak kolay olmadı. Gondor’un soyuna Kuzeylilerin korkusuz ruhunu ekledi. Yakışıklı ve yiğitti ve babasından daha çabuk yaşlandığına dair hiçbir belirti göstermiyordu. Kralların torunları tarafından yönetilen konfederasyonlar ona karşı ayaklandığında, gücünün sonuna kadar onlara karşı koydu. Sonunda Osgiliath’ta kuşatıldı ve açlık ve isyancıların daha büyük güçleri onu dışarı atıp şehri alevler içinde bırakana kadar uzun süre elinde tuttu. Bu kuşatma ve yanma sırasında Osgiliath’ın Yıldız Kubbesi yıkıldı ve palantír sularda kayboldu.’

‘Ama Eldacar düşmanlarını atlattı ve Kuzey’e, Rhovanion’daki akrabalarının yanına geldi. Hem Gondor’un hizmetindeki Kuzeyliler’den hem de krallığın kuzey bölgelerindeki Dú’nedain’den pek çok kişi orada ona katıldı. Çünkü birçoğu ona saygı duymayı öğrenmiş, birçoğu da gaspçısından nefret etmeye başlamıştı. Bu, Calimehtar’ın torunu, Rómendacil II’nin küçük kardeşi Castamir’di. Taca kan bağıyla en yakın olanlardan biri olmasının yanı sıra, tüm isyancılar arasında en çok takipçisi olanıydı; çünkü Gemilerin Kaptanı’ydı ve Pelargir ile Umbar’ın kıyılarında ve büyük limanlarında yaşayan halk tarafından destekleniyordu.’

‘Castamir tahta oturalı çok olmamıştı ki mağrur ve cimri olmayan biri olduğunu kanıtladı. İlk kez Osgiliath’ın alınışında açıkça gösterdiği gibi zalim bir adamdı. Esir alınan Eldacar oğlu Ornendil’in öldürülmesine neden oldu; ve onun emriyle şehirde yapılan katliam ve yıkım savaşın gerektirdiğinden çok daha fazlaydı. Tüm bunlar Minas Anor’da ve İthilien’de hatırlandı; ülkeyi pek umursamadığı, sadece donanmaları düşündüğü ve kralın makamını Pelargir’e taşımaya niyetlendiği anlaşılınca Castamir’e duyulan sevgi daha da azaldı.’

‘Böylece sadece on yıl kral olmuştu ki, Eldacar zamanının geldiğini görerek kuzeyden büyük bir orduyla geldi ve Calenardhon, Anórien ve Ithilien’den halk akın akın ona katıldı. Lebennin’de, Erui Geçitleri’nde Gondor’un gördüğü muazzam kanların döküldüğü büyük bir savaş yaşandı. Eldacar Castamir’i savaşta öldürdü ve böylece Ornendil’in intikamını aldı; ama Castamir’in oğulları kaçtı ve akrabalarından başkalarıyla ve filolardan kurtulan pek çok kişiyle Pelargir’de uzun süre direndiler.’

‘Orada toplayabildikleri tüm gücü topladıktan sonra (çünkü Eldacar’ın onları denizden kuşatacak gemisi yoktu) yelken açtılar ve Umbar’a yerleştiler. Orada kralın tüm düşmanları için bir sığınak ve tacından bağımsız bir beylik kurdular. Umbar, birçok İnsan hayatı boyunca Gondor’la savaş halinde kaldı, kıyı bölgeleri ve denizdeki tüm ulaşım için bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürdü. Elessar’ın günlerine kadar bir daha asla tamamen kontrol altına alınamadı; ve Güney Gondor bölgesi Korsanlar ile Krallar arasında ihtilafa sebebiyet veren bir toprak haline geldi.’

‘Umbar’ın kaybı Gondor için çok üzücüydü, zira sadece krallığın güneydeki toprakları azalmış ve Harad’ın İnsanları üzerindeki hakimiyeti gevşemiş değildi, aynı zamanda Númenor’un son Kralı Altın Ar-Pharazôn oraya inmiş ve Sauron’un kudretini dize getirmişti. Ardından büyük kötülükler gelmiş olsa da, Elendil’in takipçileri bile Ar-Pharazôn’un büyük ordusunun Deniz’in derinliklerinden gelişini gururla hatırladılar; ve Liman’ın yukarısındaki burnun en yüksek tepesine anıt olarak büyük beyaz bir sütun diktiler. Güneş’in ve Ay’ın ışınlarını alan ve açık havada Gondor kıyılarında ya da batı denizinin çok uzaklarında bile görülebilen parlak bir yıldız gibi parlayan kristal bir küreyle taçlanıyordu. Öylece durdu, ta ki Sauron’un artık yaklaşan ikinci yükselişinden sonra Umbar onun hizmetkârlarının egemenliği altına girene ve aşağılanmasının anıtı yıkılana dek.’

Eldacar’ın dönüşünden sonra kraliyet hanedanının ve Dúnedain’in diğer hanelerinin kanı alt İnsanlarınkiyle daha çok karıştı. Çünkü soyluların çoğu Akraba Çekişmesi’nde öldürülmüştü; Eldacar yardımlarıyla tacı yeniden elde ettiği Kuzeylilere lütuf gösterdi ve Gondor halkı Rhovanion’dan gelen büyük kalabalıkla yenilendi.

Bu karışım ilk başta korkulduğu gibi Dúnedain’in azalmasını hızlandırmadı; ama azalma yine de daha önce olduğu gibi yavaş yavaş devam etti. Kuşkusuz bunun nedeni her şeyden önce Orta Dünya’nın kendisi ve Yıldız Ülkesi’nin çöküşünden sonra Númenorluların armağanlarının yavaş yavaş geri çekilmesiydi. Eldacar iki yüz otuz beşinci yaşına kadar yaşadı ve on yılı sürgünde olmak üzere elli sekiz yıl krallık yaptı.

İkinci ve en büyük musibet, Eldacar’ın oğlu Minardil’in babası Umbar Korsanları tarafından Pelargir’de öldürülen yirmi altıncı kral Telemnar’ın saltanatında Gondor’un başına geldi (Korsanların başında Castamir’in büyük torunları Angamaitë ve Sangahyando vardı). Kısa süre sonra Doğu’dan kara rüzgârlarla ölümcül bir veba geldi. Kral ve tüm çocukları öldü, Gondor halkının büyük bir kısmı, özellikle de Osgiliath’ta yaşayanlar. Sonra bitkinlik ve adam azlığı yüzünden Mordor’un sınırlarındaki nöbet sona erdi ve geçitleri koruyan kaleler savunmasız kaldı.

Gölgenin Yeşilorman’da derinleştiği ve Sauron’un doğuşunun işaretleri olan pek çok kötülüğün yeniden ortaya çıktığı sırada bile bu olayların gerçekleştiği daha sonra fark edildi. Gondor’un düşmanlarının da acı çektiği doğrudur, yoksa Gondor’u zayıflığı içinde ezip geçebilirlerdi; ama Sauron bekleyebilirdi ve belki de asıl istediği şey Mordor’un açılmasıydı.

Kral Telemnar öldüğünde Minas Anor’un Ak Ağacı da soldu ve öldü. Ama onun yerine geçen yeğeni Tarondor, kaleye bir fide dikti. Kral’ın evini kalıcı olarak Minas Anor’a taşıyan oydu, çünkü Osgiliath artık kısmen terk edilmişti ve harabeye dönmeye başlamıştı. Vebadan Ithilien’e ya da batıdaki vadilere kaçanların pek azı geri dönmeye istekliydi.

Tahta genç yaşta çıkan Tarondor, Gondor Kralları arasında en uzun saltanat süreniydi; ama ülkesinin içerden ıslahından ve yavaş yavaş güçlenmesinden başka bir şey başaramadı. Minardil’in ölümünü hatırlayan ve Anfalas’a kadar kıyılarını yağmalayan Korsanların küstahlığından rahatsız olan oğlu Telumehtar, kuvvetlerini topladı ve 1810 yılında Umbar’a saldırdı. Bu savaşta Castamir’in son torunları da öldü ve Umbar bir süreliğine tekrar kralların eline geçti. Telumehtar kendi adına Umbardacil unvanını ekledi. Ama kısa süre sonra Gondor’un başına gelen yeni kötülüklerle Umbar yine kaybedildi ve Haradlı İnsanların eline geçti.

Üçüncü kötülük, neredeyse yüz yıl süren savaşlarda Gondor’un azalan gücünü tüketen Arabasürücüleri (Wainriders) istilasıydı. Arabasürücüleri (Wainriders) Doğu’dan gelen bir halk ya da birçok halktan oluşan bir konfederasyondu; ama daha önce ortaya çıkanlardan daha güçlü ve daha iyi silahlanmışlardı. Büyük kafileler halinde yolculuk ederlerdi ve reisleri savaş arabalarında çarpışırdı. Daha sonra anlaşıldığı gibi, Sauron’un elçileri tarafından kışkırtılarak Gondor’a ani bir saldırı düzenlediler ve Kral 2. Narmacil 1856’da Anduin’in ötesinde onlarla yapılan savaşta öldürüldü. Doğu ve güney Rhovanion halkı köleleştirildi; ve Gondor’un sınırları o zaman için Anduin ve Emyn Muil’e çekildi. [Bu sırada Yüzüktayfları’nın Mordor’a yeniden girdiği düşünülür.]

Narmacil II’nin oğlu Calimehtar, Rhovanion’daki bir isyanın yardımıyla 1899’da Dagorlad’da Doğudölerri’ne (Easterlings) karşı büyük bir zafer kazanarak babasının intikamını aldı ve tehlike bir süreliğine önlendi. Kuzeyde Araphant’ın, güneyde ise Calimehtar oğlu Ondoher’in hüküm sürdüğü dönemde, iki krallık uzun süren sessizlik ve ayrılıktan sonra yeniden bir araya geldi. Çünkü sonunda, Númenor’da hayatta kalanlara pek çok yerden gelen saldırıyı tek bir güç ve iradenin yönettiğini anladılar. O sırada Araphant’ın varisi Arvedui, Ondoher’in kızı Fíriel ile evlendi (1940). Fakat iki krallık da diğerine yardım gönderemedi; çünkü Angmar, Arthedain’e saldırısını yenilerken aynı zamanda Arabasürücüleri (Wainriders) büyük bir güçle yeniden ortaya çıktı.

Arabasürücüleri’nin çoğu Mordor’un güneyine geçip Khand ve Yakın Harad’ın adamlarıyla ittifak kurdular; kuzeyden ve güneyden gelen bu muazzam saldırıda Gondor neredeyse yok olmak üzereydi. 1944 yılında Kral Ondoher ve iki oğlu Artamir ile Faramir, Morannon’un kuzeyindeki savaşta öldüler ve düşman İthilien’e akın etti. Fakat Güney Ordusu Komutanı Eärnil, Güney Ithilien’de büyük bir zafer kazandı ve Poros Nehri’ni geçen Harad ordusunu yok etti. Kuzeye doğru hızla ilerleyerek, geri çekilen Kuzey Ordusu’ndan toplayabildiği her şeyi topladı ve Gondor’un devrildiğine ve ganimeti almaktan başka bir şey kalmadığına inanarak ziyafet çekip eğlenen Arabasürücüleri’n (Wainriders) ana kampına yaklaştı. Eärnil ordugâha saldırdı ve arabaları ateşe verdi ve düşmanı büyük bir bozguna uğratarak İthilien’in dışına sürdü. Ondan önce kaçanların büyük bir kısmı Ölü Bataklıklar’da telef oldu.

‘Ondoher ve oğullarının ölümü üzerine, Kuzey Krallığı’ndan Arvedui, Isildur’un soyundan gelen ve Ondoher’in hayatta kalan tek çocuğu olan Fíriel’in kocası olarak Gondor tacında hak iddia etti. Bu iddia karşılık görmedi. Bu olayda Kral Ondoher’in Vekilharcı Pelendur başrolü oynadı.’

‘Gondor Meclisi cevap verdi: “Gondor’un tacı ve krallığı yalnızca, Isildur’un bu krallığı bıraktığı Anárion oğlu Meneldil’in varislerine aittir. Gondor’da bu miras sadece oğullar arasında sayılır; Arnor’da yasanın başka türlü tecelli ettiğini duymadık.”‘

‘Arvedui’nin buna cevabı şöyle oldu: “İki oğlu vardı Elendil’in, büyükleri Isildur babasının varisiydi. Duyduk ki bugün bile Gondor kral soyunun atası olarak Elendil bilinir, ona tüm Dúnedain diyarlarının Yüce Kralı olarak itibar edilir. Elendil sağken Güney’deki ortak hüküm oğullarına tahsis edilmiştir; lakin o hayattan göçtükten sonra Isildur babasının yüce makamını devralmak üzere hareket etmiş, Güney’in yönetimini ise aynı usulde kardeşinin oğluna vermiştir. Isildur ne Gondor’daki haklarından vazgeçmiş, ne de Elendil’in topraklarının mütemadiyen bölünmüş vaziyette kalmasını dilemiştir.’

‘”Üstelik geçmişte Númenor’da asa prens ya da prenses olsun kralın yaşça en büyük çocuğuna geçmiştir. Evet, bu kaideyi gözetmek savaş yükü çekilen sürgün diyarlarda mümkün olmamıştır, ancak halkımızın kanunu budur. Madem Ondoher arkasında varis bırakmadan göçüp gitmiştir bize de bugün kanunumuza başvurmak düşer.”‘

‘Gondor’un buna bir cevabı olmadı. Güney Ordusu Komutanı Eärnil krallık tacı üstünde hak iddia ediyordu; ve Dúnedain’ın tamamının onayıyla taç kendisine bahşedildi; ne de olsa o kraliyet soyundandı. Narmacil II’nin kardeşi Arciryas oğlu Calimmacil oğlu Siriondil’in oğluydu. Arvedui hak iddia etmede direnmedi; zira Gondorlu Dúnedain’a karşı çıkacak ne gücü ne de isteği vardı. Yine de onun soyundan gelenler krallıkları yok olduktan sonra bile davasını hatırlarından asla çıkarmadılar. Öyle ki Kuzey Krallığı’nın son izleri de bir sona yaklaşıyordu.

‘Arvedui gerçekten de adından da anlaşılacağı gibi son kraldı. Rivayete göre bu isim ona doğumunda Kahin Malbeth tarafından verilmiş ve Malbeth babasına şöyle demişti “Ona Arvedui diyeceksin, çünkü o Arthedain’deki son kral olacak. Yine de Dúnedain bir seçim yapacak ve daha az umutlu görüneni seçerlerse, oğlun adını değiştirecek ve büyük bir diyarın kralı olacak. Aksi takdirde, Dúnedain ortaya çıkıp tekrar birleşene kadar çok keder ve çok İnsan ömrü geçecek.”‘

‘Gondor’da da Eärnil’i yalnızca bir kral izledi. Belki de taç ve asa birleşmiş olsaydı, o zaman krallık korunur ve birçok kötülük önlenirdi. Arthedain’deki krallık, soylularının asil kökenlerine rağmen Gondor halkının çoğuna önemsiz görünse de Eärnil kibirli değil aksine bilge birisiydi.’

“Arvedui’ye, Güney Krallığı’nın yasalarına ve ihtiyaçlarına göre Gondor tacını aldığını bildiren mesajlar gönderdi, “ama Arnor’un asaletini unutmuyorum, akrabalığımızı inkâr etmiyorum ve Elendil’in krallıklarının birbirinden uzaklaşmasını istemiyorum. İhtiyacınız olduğunda, elimden geldiğince yardımınıza koşacağım.

Ancak Eärnil’in sözünü yerine getirmek için kendini kafi derecede emniyette hissetmesi uzun sürdü. Kral Araphant azalan gücüyle Angmar’ın saldırılarını püskürtmeye devam etti ve Arvedui de başa geçtiğinde aynı şeyi yaptı; ama sonunda 1973 sonbaharında Gondor’a Arthedain’in büyük sıkıntılar içinde olduğu ve Cadı-Kral’ın ona karşı son bir darbe hazırladığı haberi geldi. Eärnil bunun üzerine oğlu Eärnur’u bir donanmayla, elinden geldiğince hızlı ve büyük bir güçle kuzeye gönderdi. Çok geç kalmıştı. Eärnur Lindon limanlarına ulaşmadan önce, Cadı-Kral Arthedain’i fethetmiş ve Arvedui helak olmuştu.

“Ama Eärnur Gri Limanlar’a geldiğinde hem Elfler hem de İnsanlar arasında sevinç ve büyük bir şaşkınlık vardı. Gemilerinin su çekimi o kadar büyük ve sayısı o kadar fazlaydı ki, Harlond ve Forlond’un her ikisi de dolu olmasına rağmen zorlukla liman bulabildiler; ve onlardan büyük kralların savaşı için mühimmat ve erzakla birlikte güçlü bir ordu indi. Ya da bu, Gondor’un tüm gücünün yalnızca küçük bir parçası olmasına rağmen, Kuzey halkına öyle geldi. En çok da atlar övüldü, çünkü çoğu Anduin Vadileri’nden gelmişti ve yanlarında uzun boylu, güzel biniciler ve Rhovanion’un gururlu prensleri vardı.

“Sonra Círdan Lindon’dan ya da Arnor’dan kendisine gelmek isteyen herkesi çağırdı ve her şey hazır olduğunda ordu Mavi Dağlar’ı geçip Angmar’ın Cadı Kralı’na meydan okumak için kuzeye yürüdü. Söylendiğine göre o şimdi Fornost’ta yaşıyordu, orayı kötü halkla doldurmuş, kralların evini ve yönetimini gasp etmişti. Gururundan düşmanlarının saldırısını kalesinde beklemedi, onları karşılamak için dışarı çıktı ve daha öncekiler gibi onları Mavi Dağlar’a süpürmeyi düşündü.

“Ama Batı’nın Ordusu Evendim Tepeleri’nden onun üzerine indi ve Nenuial ile Kuzey Yamaçları (North Downs) arasındaki düzlükte büyük bir savaş oldu. Tepelerin etrafından dolaşan atlıların ana gücü kuzeyden inip onları hezimete uğratarak dağıttığında, Angmar kuvvetleri çoktan yollarını değiştirip Fornost’a doğru çekiliyordu. Ardından Cadı-Kral, enkazdan toplayabildiği her şeyle birlikte kuzeye doğru kaçarak kendi ülkesi Angmar’ı bulma arayışına girdi. Carn Dûm’un sığınağına ulaşamadan Gondor süvarileri, başlarında Eärnur varken onu yakaladı. Aynı anda Elf Beyi Glorfindel komutasındaki bir kuvvet de Ayrıkvadi’den çıktı. Sonra Angmar öyle bir bozguna uğratıldı ki, Dağlar’ın batısında o diyardan ne bir İnsan ne de bir ork kaldı.

“Ama anlatılanlara göre, her şey kaybolduğunda Cadı-Kral’ın kendisi aniden siyah bir atın üzerinde siyah cüppeli ve siyah maskeli olarak belirdi. Onu gören herkesi bir korku kapladı; ama nefretini kusmak için Gondor Komutanı’nı seçti ve korkunç bir haykırışla üzerine at sürdü. Eärnur ona karşı koyabilirdi; ama atı bu hamleye dayanamadı ve o ata hâkim olamadan savrulup onu çok uzaklara savurdu.

“Sonra Cadı-Kral kahkaha attı ve bunu duyan hiç kimse o çığlığın dehşetini unutamadı. Ama Glorfindel o sırada beyaz atına bindi ve kahkahasının ortasında Cadı-Kral kaçmaya başladı ve gölgelere karıştı. Zira savaş alanına gece çökmüştü ve o kaybolmuştu, nereye gittiğini kimse göremedi.

‘Eärnur atını gerisingeri sürdü, ama Glorfindel yaklaşan karanlığa bakarak şöyle dedi “Onu takip etmeyin! O bu topraklara dönmeyecek. Onun yazgısı artık çok uzaklarda ve düşüşü İnsan elinden olmayacak. Bu sözleri unutan pek olmadı; ama Eärnur’un öfkesi büyüktü ve zedelenen itibarının öcünü almaya niyet etmişti.’

‘Böylece Angmar’ın kötü krallığı sona erdi; ve Gondor’un Komutanı Eärnur, Cadı-Kral’ın esas nefretini kazandı; ama bunun ortaya çıkması için daha uzun yıllar geçmesi gerekti.’

Sonradan anlaşıldığı üzere, Kral Eärnil’in hükümdarlığı sırasında, Kuzey’den kaçan Cadı-Kral Mordor’a gelmiş ve orada, kendisinin başları olduğu diğer Yüzüktayflarını toplamıştı. Ancak Mordor’dan Cirith Ungol Geçidi’nden çıkıp Minas Ithil’i kuşatmaları 2000 yılını buldu. Burayı 2002 yılında aldılar ve kulenin palantírini ele geçirdiler. Üçüncü Çağ sürdüğü sürece kovulmadılar; Minas Ithil korku dolu bir yer haline geldi ve adı Minas Morgul olarak değiştirildi. Ithilien’de kalan halkın çoğu orayı terk etti.

‘Eärnur yiğitlikte babası gibi olsa da bilgelikte öyle değildi. Sağlam vücutlu ve hararetli bir adamdı; ama hiç eş almadı, çünkü tek zevki savaşmak ya da silah kullanmaktı. Yiğitliği öyle bir şeydi ki, zevk aldığı silahlı icralarda Gondor’da kimse ona karşı duramazdı; bir komutan ya da kraldan çok bir şampiyon gibiydi ve o zamanlar alışılagelenden daha ileri bir yaşa kadar dinçliğini ve becerisini korudu.’

Eärnur 2043’te tacı aldığında Minas Morgul Kralı ona teke tek dövüşte meydan okudu ve Kuzey’deki savaşta karşısına çıkmaya cesaret edemediği için onunla alay etti. O zaman için Vekilharç Mardil kralın öfkesini dizginledi. Minas Anor, Kral Telemnar’ın günlerinden beri krallığın başkenti ve kralların ikametgâhı haline gelmişti, artık Morgul’un kötülüğüne karşı her zaman tetikte olan şehir, Minas Tirith olarak yeniden adlandırıldı.

Eärnur tacı sadece yedi yıl elinde tutmuştu ki Morgul’un Efendisi meydan okumasını tekrarladı ve krala gençliğinin zayıf kalbine şimdi de yaşlılığın zayıflığını eklediğini söyleyerek alay etti. O zaman Mardil onu daha fazla tutamadı ve küçük bir şövalye birliği ile Minas Morgul’un kapısına kadar at sürdü. O atlılardan bir daha haber alınamadı. Gondor’da, sadakatsiz düşmanın kralı tuzağa düşürdüğüne ve Minas Morgul’da azap içinde öldüğüne inanılıyordu; ama ölümüne tanıklık eden kimse olmadığı için, Sadık Vekilharç Mardil uzun yıllar boyunca Gondor’u onun adına yönetti.

Artık kralların soyundan gelenler çok azdı. Akraba Çekişmesi’nde sayıları çok azalmıştı; krallar ise o zamandan beri yakınlarına karşı kıskanç ve dikkatli olmuşlardı. Üzerlerine şüphe düşenlerin çoğu Umbar’a kaçmış ve orada isyancılara katılmıştı; diğerleri ise soylarından vazgeçip Númenor kanı taşımayan eşler almıştı.

Dolayısıyla, saf kandan gelen ya da herkesin hak iddia etmesine müsaade edeceği bir taç sahibi bulunamadı; ve herkes Akraba Çekişmesi’nin hatırasından korkuyordu, böyle bir anlaşmazlık tekrar ortaya çıkarsa Gondor’un yok olacağını biliyordu. Bu yüzden yıllar uzasa da Vekilharç Gondor’u yönetmeye devam etti ve Elendil’in tacı, Eärnur’un bıraktığı yerde, Ölülerin Evleri’nde Kral Eärnil’in kucağında yatıyordu.

Vekilharçlar

Yüzüklerin Efendisi Ekler Vekilharçlar Denethor

 

Vekilharçlar Hanesi’ne Húrin Hanesi denirdi, çünkü Kral Minardil’in (1621-34) Vekilharcı, yüksek Númenor ırkından bir İnsan olan Emyn Arnenli Húrin’in soyundan geliyordu. Onun zamanından sonra krallar vekilharçlarını hep onun soyundan gelenler arasından seçmişlerdi; Pelendur’un günlerinden sonra ise vekilharçlık, babadan oğula ya da en yakın akrabaya geçen bir krallık gibi kalıtsal hale gelmişti.

Gerçekten de her yeni Vekilharç ‘kral dönene kadar onun adına asayı tutacağına ve hüküm süreceğine’ yemin ederek göreve başlardı. Fakat bunlar çok geçmeden pek dikkate alınmayan ritüel sözler haline geldi, çünkü Vekilharçlar kralların tüm gücünü kullanıyordu. Yine de Gondor’daki pek çok kişi hâlâ bir kralın bir süre sonra geri döneceğine inanıyordu; ve bazıları hâlâ gölgelerde yaşadığı söylenen Kuzey’in kadim soyunu hatırlıyordu. Fakat bu tür düşüncelere karşı Hükümran Vekilharçlar kalplerini katılaştırdı.

Yine de Vekilharçlar hiçbir zaman kadim tahta oturmadılar; taç giymediler ve asa tutmadılar. Sadece görevlerinin simgesi olarak beyaz bir asa taşıyorlardı; sancaklarının rengi de beyazdı; ama kraliyet sancağı koyu renkliydi ve üzerinde yedi yıldızın altında çiçek açmış beyaz bir ağaç vardı.

Soyun ilki sayılan Mardil Voronwë’den sonra, yirmi altıncı ve sonuncusu olan İkinci Denethor’un zamanına kadar Gondor’un yirmi dört Vekilharcı oldu. Başlangıçta sessizdiler, çünkü o günler Sauron’un Ak Divan’ın gücü karşısında geri çekildiği ve Yüzüktayfları’nın Morgul Vadisi’nde saklı kaldığı Dikkatli Barış dönemiydi. Fakat I. Denethor’un zamanından itibaren bir daha asla tam bir barış olmadı ve Gondor’un büyük ya da açık bir savaşı olmadığı zamanlarda bile sınırları sürekli tehdit altındaydı.

I. Denethor’un son yıllarında, Mordor’dan ilk olarak büyük güce sahip kara orklar olan Uruk ırkı ortaya çıktı ve 2475 yılında Ithilien’i geçip Osgiliath’ı aldılar. Denethor oğlu Boromir (daha sonra Dokuz Yoldaş biri olarak anıldı) onları yendi ve Ithilien’i geri aldı; ama Osgiliath sonunda harap oldu ve büyük taş köprüsü yıkıldı. Daha sonra orada hiç kimse yaşamadı. Boromir büyük bir komutandı ve Cadı-Kral bile ondan korkardı. Asil ve güzel yüzlü, bedeni ve iradesi güçlü bir adamdı ama o savaşta aldığı Morgul yarası günlerini kısalttı, acıdan büzüştü ve babasından on iki yıl sonra öldü.

Ondan sonra Cirion’un uzun hükümdarlığı başladı. Dikkatli ve ihtiyatlıydı ama Gondor’un ulaşabileceği alan daralmıştı ve düşmanları (ya da onları harekete geçiren güç) ona karşı engelleyemeyeceği darbeler hazırlarken, sınırlarını savunmaktan başka bir şey yapamıyordu. Korsanlar kıyılarını taciz ediyordu ama asıl tehlike kuzeydeydi. Rhovanion’un geniş topraklarında, Kuyutorman ile Akan Nehir arasında, tamamen Dol Guldur’un gölgesi altında vahşi bir halk yaşıyordu. Ferah Çayırlar’ın güneyindeki Anduin vadisi büyük ölçüde terk edilene kadar sık sık ormana akınlar düzenliyorlardı. Calenardhon halkı azalırken, bu Balchothlar doğudan akın akın gelen benzeri türden halklarla sürekli çoğalıyorlardı. Cirion, Anduin hattını tutmakta zorlanıyordu.

“Fırtınayı önceden gören Cirion kuzeye yardım gönderdi, ama geç kalmıştı; çünkü o yıl (2510) Anduin’in doğu kıyılarında birçok büyük tekne ve sal inşa eden Balchoth, Nehir’e akın etti ve savunanları silip süpürdü. Güneyden yürüyen bir ordunun önü kesildi ve Limlight üzerinden kuzeye sürüldü; orada aniden Dağlardan gelen bir Ork sürüsü tarafından saldırıya uğradı ve Anduin’e doğru sıkıştırıldı. Sonra Kuzey’den umulmadık bir yardım geldi ve Rohirrim’in boru sesleri ilk kez Gondor’da duyuldu. Genç Eorl atlılarıyla gelip düşmanı süpürdü ve Calenardhon topraklarında Balchoth’u ölümüne kovaladı. Cirion, Eorl’a yerleşmesi için o toprakları verdi ve Eorl, Cirion’a Eorl’un Yemini’ni ederek, Gondor Beyleri’ne ihtiyaç duyduklarında ya da çağırdıklarında dostluk yemini etti. On dokuzuncu Vekilharç Beren’in zamanında, Gondor’un başına çok daha büyük bir tehlike geldi. Uzun zamandır hazırlanmış olan üç büyük filo Umbar ve Harad’dan gelip büyük bir güçle Gondor kıyılarına saldırdı; düşman Isen’in ağzına kadar kuzeye birçok çıkarma yaptı. Aynı zamanda Rohirrim de batıdan ve doğudan saldırıya uğradı, toprakları istila edildi ve Ak Dağlar’ın vadilerine sürüldüler. O yıl (2758) kuzeyden ve doğudan gelen soğuk ve büyük karlarla Uzun Kış başladı ve neredeyse beş ay sürdü. Rohanlı Miğfer Tokmakel (Helm Hammerhand) ve iki oğlu bu savaşta öldü; Eriador’da ve Rohan’da sefalet ve ölüm vardı. Ama dağların güneyindeki Gondor’da işler daha az kötüydü ve bahar gelmeden Beren oğlu Beregond istilacıların üstesinden gelmişti. Hemen Rohan’a yardım gönderdi. Boromir’den beri Gondor’da ortaya çıkan en büyük komutandı; ve babasının yerine geçtiğinde (2763) Gondor gücünü toparlamaya başladı. Fakat Rohan’ın yediği darbelerden iyileşmesi daha yavaş oldu. Bu nedenle Beren Saruman’ı memnuniyetle karşıladı ve Orthanc’ın anahtarlarını ona verdi; ve o yıldan itibaren (2759) Saruman Isengard’da yaşadı.

Miğfer Tokmakel’in hikayesi için:

Beregond’un günlerinde, Nanduhirion’dan kaçan Orklar Rohan’ı geçip Ak Dağlar’a yerleşmeye kalkışana kadar sadece söylentileri güneye ulaşan “Cüceler ve Orklar Savaşı” Dumanlı Dağlar’da (2793-9) yapılmıştı. Bu tehlike sona ermeden önce vadilerde yıllarca savaşıldı.

İkinci Vekilharç Belecthor öldüğünde, Minas Tirith’teki Ak Ağaç da öldü; ama fidesi bulunamadığı için ‘Kral dönene kadar’ ayakta kaldı.

Túrin II’nin günlerinde Gondor’un düşmanları yeniden harekete geçti; çünkü Sauron yeniden güçlenmişti ve ortaya çıkacağı gün yaklaşıyordu. Halkın en dayanıklıları hariç hepsi Ithilien’i terk edip Anduin üzerinden batıya gitti, çünkü topraklar Mordor-orkları tarafından istila edilmişti. Turin, askerleri için Ithilien’de gizli sığınaklar inşa etti; bunlardan Henneth Annûn en uzun süre korunanı ve asker bulunduranıydı. Ayrıca Anórien’i savunmak için Cair Andros adasını tekrar tahkim etti. Ama asıl tehlike güneydeydi, Haradrim Güney Gondor’u işgal etmişti ve Poros boyunca çok fazla savaş vardı. Ithilien büyük bir güçle istila edildiğinde, Rohan Kralı Folcwine Eorl’un Yemini’ni tuttu ve Beregond’un getirdiği yardım için borcunu ödeyerek Gondor’a birçok adam gönderdi. Onların yardımıyla Turin, Poros geçidinde bir zafer kazandı; ama Folcwine’in oğullarının ikisi de savaşta öldü. Süvariler onları kendi halklarının geleneklerine göre gömdüler ve ikiz kardeş oldukları için tek bir höyüğe yatırıldılar. Haudh in Gwanûr, nehrin kıyısında uzun süre durdu ve Gondor’un düşmanları onu geçmeye korktu.

Turgon, Túrin’i izledi, ama onun zamanından en çok hatırlanan, ölümünden iki yıl önce Sauron’un yeniden ortaya çıkıp kendini açıkça ilan ettiği ve kendisi için uzun zamandır hazırlanmış olan Mordor’a yeniden girdiğidir. Sonra Barad-dûr bir kez daha yükseldi, Hüküm Dağı alev aldı ve Ithilien’in son halkı da uzaklara kaçtı. Turgon öldüğünde Saruman Isengard’ı kendine aldı ve onu sağlamlaştırdı.

“Turgon’un oğlu Ecthelion II, bilge bir adamdı. Kendisine kalan güçle ülkesini Mordor’un saldırısına karşı güçlendirmeye başladı. Yakın ya da uzak, değerli herkesi hizmetine girmeye teşvik etti ve güvenilir olduğunu kanıtlayanlara rütbe ve ödül verdi. Yaptığı pek çok şeyde, her şeyden çok sevdiği büyük bir komutanın yardımını ve tavsiyesini aldı. Thorongil halkı ona Yıldız Kartalı derdi Gondor’da, çünkü hızlı ve keskin gözlüydü ve pelerininin üzerinde gümüş bir yıldız taşırdı; ama kimse onun gerçek adını ve hangi ülkede doğduğunu bilmiyordu. Rohan’dan Ecthelion’a gelmişti, orada Kral Thengel’e hizmet etmişti ama Rohirrim’den değildi. Hem karada hem de denizde İnsanların büyük bir lideriydi, ama Ecthelion’un günleri sona ermeden geldiği gölgelere doğru yola çıktı.

‘Thorongil sık sık Gondor için Umbar’daki isyancıların gücünün büyük bir tehlike olduğunu ve Sauron savaş açmaya kalkarsa güneydeki tımarlara ölümcül bir tehdit oluşturacağını Ecthelion’a öğütlüyordu. Sonunda Vekilharç’tan izin alıp küçük bir donanma topladı ve gece vakti Umbar’a geldi ve orada Korsanların gemilerinin büyük bir kısmını yaktı. Liman Kaptanı’nı rıhtımdaki savaşta kendisi alt etti ve sonra filosunu küçük bir kayıpla geri çekti. Ne var ki Pelargir’e geri döndüklerinde, halkı büyük bir üzüntü ve şaşkınlık içinde bırakarak kendisini büyük bir onurun beklediği Minas Tirith’e dönmedi.’

‘Ecthelion’a bir veda mesajı göndererek şöyle dedi: “Şimdi başka görevler beni çağırıyor beyim ve kaderim buysa, Gondor’a tekrar gelene kadar çok zaman ve birçok tehlike geçmeli.” Kimseler bu görevlerin ne olabileceğini ya da ona gelen çağrının ne olduğunu tahmin edemese de, nereye gittiği biliniyordu. Çünkü kayığa binip Anduin’i geçti ve orada arkadaşlarıyla vedalaşıp tek başına yoluna devam etti; son görüldüğünde yüzü Gölge Dağları’na (Mountains of Shadow) dönüktü.’

Ölümünden dört yıl sonra babasının yerine Vekilharçlığa getirilen Ecthelion’un oğlu Denethor hariç, Thorongil’in gidişi Şehir’de endişe yarattı ve bu herkes için büyük bir kayıp gibi göründü.

‘Denethor II gururlu bir adamdı, uzun boylu, yiğit ve Gondor’da birçok İnsan ömrü boyunca yaşayan herkesten daha kral gibi bir adamdı; ayrıca bilge, ileri görüşlü ve ilimde bilgiliydi. Gerçekten de Thorongil’e en yakın akrabalarından biri kadar benziyordu ama yine de İnsanların gönlünde ve babasının saygısında yabancıdan sonra ikinci sıradaydı. O zamanlar pek çok kişi Thorongil’in, rakibi efendisi olmadan önce ayrıldığını düşünüyordu; oysa Thorongil hiçbir zaman Denethor’la yarışmamış, kendisini babasının hizmetkârından üstün tutmamıştı. Vekilharç’a verdikleri öğütler sadece bir konuda çelişiyordu: Thorongil sık sık Ecthelion’u Isengard’da Ak Saruman’a güvenmemesi, bunun yerine Gri Gandalf’ı dostça karşılaması konusunda uyarıyordu. Fakat Denethor ile Gandalf arasında pek az sevgi vardı; ve Ecthelion’un günlerinden sonra Minas Tirith’te Gri Hacı’ya daha az müsamaha gösterildi. Sonraları, her şey açıklığa kavuştuğunda, birçokları, zekâsı ince olan ve zamanının diğer adamlarından daha uzaklara ve daha derinlere bakan Denethor’un, bu yabancı Thorongil’in gerçekte kim olduğunu keşfettiğine inandılar ve onun ve Mithrandir’in, Gandalf’ın yerine geçmeyi tasarladıklarından şüphelendiler.’

‘Denethor Vekilharç olduğunda (2984), her şeyin yönetimini kendi elinde tutan usta bir efendi olduğunu kanıtladı. Çok az konuşurdu. Tavsiyelere kulak verdi ve sonra kendi fikrini izledi. Geç tarihlerde (2976), Dol Amroth’lu Adrahil’in kızı Finduilas’ı eş olarak almıştı. Çok güzel ve yumuşak kalpli bir kadındı ama on iki yıl geçmeden öldü. Denethor onu kendi tarzında, dünyaya getirdiği oğulların en büyüğü hariç, herkesten daha çok sevdi. Ama İnsanlara öyle geliyordu ki, o korunaklı şehirde, deniz kıyısındaki vadilerde çorak bir kayanın üzerine konmuş bir çiçek gibi solup gitmişti. Doğudaki gölge onu dehşete düşürdü ve gözlerini hep güneye, özlediği denize çevirdi.’

‘Onun ölümünden sonra Denethor eskisinden daha sert ve sessiz oldu ve Mordor’un saldırısının kendi zamanında geleceğini öngörerek kulesinde uzun süre tek başına oturup derin düşüncelere daldı. Sonradan, bilgiye ihtiyacı olduğu, ama gururlu olduğu ve kendi irade gücüne güvendiği için Ak Kule’nin palantirine bakmaya cesaret ettiğine inanıldı. Isildur’un palantiri Düşman’ın eline geçtiğinde, Minas Ithil’in düşüşünden sonra hiçbir Vekilharç, hatta krallar Eärnil ve Eärnur bile bunu yapmaya cesaret edememişti; çünkü Minas Tirith’in Taşı, Sauron’un sahip olduğu palantire en yakın olan Anárion’un palantiriydi.’

‘Bu şekilde Denethor, ülkesinde ve sınırlarının çok ötesinde olup biten ve İnsanların hayret ettiği şeyler hakkındaki büyük bilgisini kazandı; ama Sauron’un iradesiyle olan mücadelesi yüzünden zamanından önce yaşlandığı için bu bilgiyi pahalıya satın aldı. Böylece Denethor’un gururu umutsuzlukla birlikte arttı, ta ki o zamanın tüm eylemlerinde yalnızca Ak Kule’nin Efendisi ile Barad-dûr’un Efendisi arasındaki tek bir çarpışmayı görene ve yalnızca kendisine hizmet etmiyorlarsa Sauron’a direnen diğer herkese güvenmeyene dek.’

‘Böylece zaman Yüzük Savaşı’na doğru ilerledi ve Denethor’un oğulları yetişkinliğe eriştiler. Beş yaş büyük olan ve babası tarafından çok sevilen Boromir, yüzü ve gururuyla ona benziyordu ama başka pek az şeyde. Daha ziyade eski Kral Eärnur’a benzeyen bir adamdı; hiç eş almıyor ve esas olarak silahlardan zevk alıyordu; korkusuz ve güçlüydü ama eski savaşların hikâyeleri dışında ilme pek önem vermiyordu. Genç Faramir görünüş olarak ona benziyordu ama aklı başka türlü çalışıyordu. İnsanların kalplerini babası kadar kurnazca okuyordu, ama okudukları onu küçümsemekten çok acımaya sevk ediyordu. Nazik bir duruşu vardı, ilim ve müzik aşığıydı ve bu nedenle o günlerde pek çok kişi tarafından cesareti ağabeyinden daha az olarak değerlendirilirdi. Ama öyle değildi, çünkü tehlikede amaçsızca zafer aramazdı. Gandalf’ı Şehir’e geldiği zamanlarda karşıladı ve onun bilgeliğinden öğrenebileceği her şeyi öğrendi; ve diğer birçok konuda olduğu gibi bu konuda da babasının hoşuna gitmedi.’

‘Yine de kardeşler arasında büyük bir sevgi vardı ve bu Boromir’in Faramir’in yardımcısı ve koruyucusu olduğu çocukluk yıllarından beri böyleydi. O zamandan beri babalarının gözüne girmek ya da İnsanların övgüsünü kazanmak için aralarında hiçbir kıskançlık ya da rekabet çıkmamıştı. Gondor’da, Denethor’un varisi, Ak Kule’nin Komutanı Boromir’e rakip olabilecek biri çıkması Faramir’e mümkün görünmüyordu; Boromir de aynı fikirdeydi. Yine de sınavda aksi kanıtlandı. Ama Yüzük Savaşı’nda bu üçünün başına gelenler hakkında başka yerlerde çok şey anlatılır. Ve Savaş’tan sonra Hükümran Vekilharçlar’ın günleri sona erdi; çünkü Isildur ve Anárion’un varisi geri döndü ve krallık yenilendi; Ak Ağaç’ın sancağı bir kez daha Ecthelion Kulesi’nden dalgalandı.’

*Eärendil’in Belegaer’i aşarak Ölümsüz Topraklar’a (Valinor) ulaşmasını anlatan ve Yüzük Kardeşliği’nin Nice Buluşmalar bölümünde Bilbo tarafından söylenen Eärendil’in Şarkısı eserine yapılan bir atıf. Kelime ” O zaman Dünya’nın Sonu’ndan dönüp gölgeler içinden geçerek yeniden bulmak istedi, çok uzaklarda kalan evini” mısralarında geçiyor.

Ölümsüz Topraklar (Valinor) Neresidir?

Bir sonraki Ek A bölümü Durin’in Halkı‘nı okumak için buraya tıklayın.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: The Rings of Power (Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

]]>
https://ortadunya.com/yuzuklerin-efendisi-ekler-turkce-ceviri/feed/ 1 17037
Durin’in Halkı – Yüzüklerin Efendisi Ekler- Ek A (Türkçe Çeviri) https://ortadunya.com/durinin-halki-yuzuklerin-efendisi-ekler-turkce/ https://ortadunya.com/durinin-halki-yuzuklerin-efendisi-ekler-turkce/#comments Thu, 21 Jul 2022 14:39:45 +0000 https://ortadunya.com/?p=17066 Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü kitabının sonunda Yüzüklerin Efendisi Ekler (ing. The Lord of the Rings: Appendices) adında oldukça geniş kapsamlı bir bölüm yer alıyor. Bir önceki başlıkta Ek A’dan Kralların ve Hükümdarların Yıllıkları bölümünü çevirmiştik.

Bu başlıkta Ek A (ing.Appendix A) bölümünün Durin’in Halkı kısmı bulunuyor. Ek A‘nin diğer bölümleri ile Yüzüklerin Efendisi Ekler‘inin kalanı için portalımızı inceleyebilir ya da sayfa sonunda yer alan yönlendirmeleri takip edebilirsiniz.

Durin’in Halkı – Yüzüklerin Efendisi Ekler EK A

ölümsüz durin cüceler durin'in halkı

Cücelerin ortaya çıkışıyla ilgili olarak hem Eldar hem de Cücelerin kendileri tarafından garip hikâyeler anlatılır; ama bunlar günümüzden çok daha eskilere dayandığından burada çok az şey söylenmiştir. Durin, Cücelerin ırklarının Yedi Babası’nın en büyüğü ve Uzunsakallar’ın tüm krallarının atası için kullandıkları isimdir. Yapayalnız uyudu, taa ki zamanın derinliklerinde, halkının uyanış döneminde Azanulbizar’a gelene kadar. Dumanlı Dağların doğusundaki Kheled-zaram’ın yukarısındaki mağaralarda ve daha sonra Moria Madenleri’nin şarkılarda meşhur oldugu yerde mesken tutana dek.

Orada o kadar uzun yaşadı ki, her yerde Ölümsüz Durin olarak tanındı. Nihayetinde Kadim Günler geçmeden öldü, mezarı Khazad-dûm’daydı; ama soyu asla tükenmedi ve hanesinden beş kez atasına çok benzeyen birer varis çıktı ve Durin adını aldı. Cüceler onu gerçekten de geri dönen Ölümsüz olarak görüyorlardı; nitekim kendileri ve dünyadaki kaderleri hakkında pek çok tuhaf hikâyeleri ve inançları vardı.

İlk Çağ’ın sona ermesinden sonra Khazad-dûm’un gücü ve zenginliği çok arttı; zira Mavi Dağlar’daki kadim Nogrod ve Belegost şehirleri Thangorodrim’in yok edilmesiyle harap olunca birçok insan, birçok ilim ve zanaatla zenginleşti. Moria’nın gücü Karanlık Yıllar ve Sauron’un egemenliği boyunca sürdü, çünkü Eregion yok edilip Moria’nın kapıları kapatılmış olsa da Khazad-dûm’un salonları çok derin ve güçlüydü ve Sauron’un dışarıdan fethedemeyeceği kadar çok sayıda ve cesur bir halkla doluydu. Böylece halkı azalmaya başlasa da zenginliği uzun süre yok olmadan kaldı.

Üçüncü Çağ’ın ortalarında Durin tekrar kral oldu ve bu isimdeki altıncı kral oldu. Morgoth’un hizmetkârı Sauron’un gücü dünyada yeniden artmaya başlamıştı, ama Moria’ya bakan Orman’daki Gölge’nin ne olduğu henüz bilinmiyordu. Tüm kötülükler hareketleniyordu. Cüceler o sıralarda Baraz-inbar’ın altında, kazanılması her geçen yıl daha da zorlaşan mithril metalini aramak için derinlere daldılar. Böylece Thangorodrim’den gelen ve Batı’nın Ordusu gelişinden beri yeryüzünün temellerinde gizlenen dehşet verici bir şeyi uykudan uyandırdılar: Morgoth’un Balrog’u. Durin onun tarafından öldürüldü, bir yıl sonra da oğlu I. Náin; sonra Moria’nın ihtişamı sona erdi ve halkı yok edildi ya da çok uzaklara kaçtı.

Kaçanların çoğu Kuzey’e doğru yol aldı ve Náin’in oğlu I. Thráin, Kuyutorman’ın doğu yamaçlarının yakınındaki Yalnız Dağ Erebor’a geldi ve orada yeni işlere başladı ve Dağ’ın Altındaki Kral oldu. Erebor’da büyük mücevheri, Arkentaşı’nı, Dağın Kalbi’ni buldu. Ama oğlu I. Thorin oradan ayrıldı ve Kuzey’e, Durin’in halkının çoğunun toplandığı Gri Dağlar’a gitti; çünkü orası oldukça zengin ve az keşfedilmiş bir yerdi. Fakat ötelerdeki çorak arazilerde ejderhalar vardı; yıllar sonra tekrar güçlenip çoğaldılar ve Cücelere savaş açıp eserlerini yağmaladılar. Sonunda I. Dáin, ikinci oğlu Frór ile birlikte, salonunun kapısında büyük bir soğuk-ejder tarafından öldürüldü.

Çok geçmeden Durin’in Halkı’nın çoğu Gri Dağlar’ı terk etti. Dáin’in oğlu Grór birçok cüce ile birlikte Demir Tepeler’e gitti; ama Dáin’in varisi Thrór, babasının kardeşi Borin ve halkın geri kalanı Erebor’a döndü. Thrór, Thráin’in Büyük Salonu’na Arkentaşı’nı geri getirdi, kendisi ve halkı zenginleşti; yakınlarda yaşayan tüm insanların dostluğunu kazandılar. Çünkü sadece harika ve güzel şeyler değil, çok değerli silahlar ve zırhlar da yapıyorlardı; Demir Tepeler’deki akrabalarıyla aralarında büyük bir cevher trafiği vardı. Böylece Celduin (Akan Nehir) ve Carnen (Kızılsu) arasında yaşayan Kuzeyliler güçlendi ve Doğu’dan gelen tüm düşmanları geri püskürttü; Cüceler bolluk içinde yaşadı ve Erebor Salonları’nda ziyafet ve şarkılar vardı.

Böylece Erebor’un zenginliğinin söylentisi etrafa yayıldı ve ejderhaların kulaklarına ulaştı ve sonunda zamanının ejderhalarının en büyüğü olan Altın Smaug ortaya çıktı ve hiçbir uyarıda bulunmadan Kral Thrór’a karşı geldi ve alevler içinde Dağ’a indi. Çok geçmeden tüm krallık yok oldu ve yakındaki Dale kasabası harap olup terk edildi; Smaug Büyük Salon’a girdi ve orada altından bir yatağın üzerinde yattı.

Thrór’un akrabalarından birçoğu yağmadan ve yakılmaktan kaçıp kurtuldu; en son olarak da gizli bir kapıdan Thrór’un kendisi ve oğlu Thráin II çıktı. Aileleriyle birlikte güneye, uzun ve yersiz yurtsuz bir yolculuğa çıktılar. Onlarla birlikte akrabalarından ve sadık takipçilerinden oluşan küçük bir grup da gitti.

Yıllar sonra artık yaşlı, yoksul ve çaresiz olan Thrór, hâlâ sahip olduğu tek büyük hazineyi, Yedi Yüzük’ün sonuncusunu oğlu Thráin’e verdi ve sonra sadece Nár adında yaşlı bir yoldaşıyla birlikte uzaklaştı. Ayrıldıklarında Thráin’e Yüzük hakkında şöyle dedi:

“Bu senin için yeni bir servetin temeli olabilir, her ne kadar bu pek olası görünmese de. Ama altın üretmek için altın gerekir.

“Erebor’a dönmeyi düşünmüyorsun değil mi?” dedi Thráin.

“Benim yaşımda olmaz,” dedi Thrór. ‘Smaug’dan alacağımız intikamı sana ve oğullarına miras bırakıyorum. Ama yoksulluktan ve İnsanların beni küçümsemesinden bıktım. Ne bulabileceğime bakmaya gidiyorum.’ Nereye gittiğini söylemedi.

Belki de yaşlılık ve talihsizlikten; atalarının günlerindeki Moria’nın ihtişamını uzun uzun düşünmekten biraz delirmişti; ya da Yüzük, efendisi uyandığı için kötülüğe dönüyor, onu çılgınlığa ve yıkıma sürüklüyor olabilirdi. O zamanlar yaşadığı Dunland’dan Nár ile birlikte kuzeye gitti ve Kızılboynuz Geçidi’ni geçip Azanulbizar’a indiler.

Thrór Moria’ya geldiğinde Kapı açıktı. Nár ona dikkatli olması için yalvardı, ama Thrór ona aldırmadı ve eve dönen bir varis gibi gururla içeri girdi. Ama geri dönmedi. Nár günlerce saklanarak yakınlarda kaldı. Bir gün yüksek sesli bir bağırış ve boru sesi duydu ve bir ceset merdivenlere fırlatıldı. Bunun Thrór olmasından korkarak yaklaşmaya başladı ama kapının içinden bir ses geldi:

‘Haydi, sakallı! Seni görebiliyoruz. Ama bugün korkmana gerek yok. Sana bir haberci olarak ihtiyacımız var.

Sonra Nár yukarı çıktı ve bunun gerçekten de Thrór’un cesedi olduğunu gördü, ama başı kopmuştu ve yüzüstü yatıyordu. Orada diz çökerken, gölgelerin arasından ork kahkahaları duydu ve bir ses şöyle dedi:

“Dilenciler kapıda beklemeyip hırsızlığı denemek için gizlice içeri girerlerse, onlara yapacağımız şey budur. Eğer senin halkından biri bir daha iğrenç sakallarını buraya sokarsa, aynı şekilde karşılık görecekler. Git ve onlara bunu söyle! Eğer ailesi şu anda burada kimin kral olduğunu bilmek istiyorsa, ismi yüzünde yazılı. Ben yazdım! Onu ben öldürdüm! Ben efendiyim!’

Sonra Nár başını çevirdi ve alnına cüce rünleriyle AZOG adının okunabilecek şekilde damgalandığını gördü. Bu isim onun ve daha sonra tüm Cücelerin kalbine kazındı. Nár başı almak için eğildi, ama Azog’un sesi şöyle dedi:

‘Bırak onu! Çekil! Al sana ücret, dilenci-sakal.’ Küçük bir çanta gözüne çarptı. İçinde pek de değerli olmayan birkaç sikke vardı.

Nár ağlayarak Gümüşsuyu’ndan (Silverlode) aşağı kaçtı; ama bir kez arkasına baktı ve Orkların kapıdan gelip cesedi parçaladıklarını ve parçaları kara kargalara attıklarını gördü.

Nár’ın Thráin’e getirdiği hikâye buydu; ağlayıp sakalını yolduktan sonra sustu. Yedi gün oturdu ve tek kelime etmedi. Sonra ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Buna katlanılamaz!’ Bu, uzun ve ölümcül olan ve çoğunlukla yerin altındaki derin yerlerde yapılan Cüceler ve Orklar Savaşı’nın başlangıcıydı.

Thráin hemen kuzeye, doğuya ve batıya hikâyeyi taşıyan haberciler gönderdi; ama Cücelerin güçlerini toplaması için üç yıl geçmesi gerekti. Durin’in Halkı tüm ordusunu topladı ve diğer Ataların Evleri’nden gönderilen büyük kuvvetler de onlara katıldı; çünkü ırklarının en büyüğünün varisine yapılan bu onursuzluk onları öfkeyle doldurmuştu. Her şey hazır olduğunda, Gundabad’dan Gladden’e kadar bulabildikleri tüm Ork kalelerine saldırdılar ve teker teker yağmaladılar. Her iki taraf da acımasızdı, hem karanlık hem de aydınlık taraf ölüm ve zalimlikle doluydu. Ama Cüceler güçleri, eşsiz silahları ve dağların altındaki her inde Azog’u ararken duydukları öfkenin ateşiyle zafer kazandılar.

Sonunda önlerinden kaçan tüm Orklar Moria’da toplandı ve peşlerindeki Cüce sürüsü Azanulbizar’a geldi. Burası Kheled-zâram Gölü’nün etrafındaki dağların kolları arasında uzanan ve eskiden Khazad-dûm Krallığı’nın bir parçası olan büyük bir vadiydi. Cüceler tepenin yamacındaki eski konaklarının kapısını gördüklerinde vadide gök gürültüsü gibi büyük bir nara attılar. Ama tepelerindeki yamaçlarda büyük bir düşman ordusu dizilmişti ve kapılardan, Azog’un son bir ihtiyaç için geride tuttuğu çok sayıda Ork akıyordu.

İlk başta talih Cücelerin aleyhineydi; çünkü güneşsiz, karanlık bir kış günüydü ve Orklar tereddüt etmedi, sayıca düşmanlarından üstündüler ve daha yüksek bir yere sahiptiler. Böylece Azanulbizar Savaşı (ya da Elf dilinde Nanduhirion) başladı, Orklar hâlâ hatırladıkça ürperir ve Cüceler ağlar. Thráin önderliğindeki öncülerin ilk saldırısı kayıplarla geri püskürtüldü ve Thráin o zamanlar Kheled-zâram’dan çok uzakta olmayan, ulu ağaçlardan oluşan bir ormana sürüldü. Orada oğlu Frerin, akrabası Fundin ve daha birçokları öldü; Thráin ve Thorin de yaralandı. Savaş başka yerlerde de büyük katliamlarla bir o yana bir bu yana savruldu, ta ki sonunda Demir Tepeler’in halkı günü değiştirene dek. Alana geç ve taze gelen Grór’un oğlu Náin’in zırhlı savaşçıları Orkları Moria’nın eşiğine kadar sürdüler ve “Azog!” diye bağırdılar. Azog!” diye bağırarak önlerine çıkan herkesi baltalarıyla (mattocks) devirdi.

Sonra Náin Kapı’nın önünde durdu ve büyük bir sesle bağırdı: ‘Azog! Eğer içerideysen dışarı çık! Yoksa vadideki oyun çok mu sert?

Bunun üzerine Azog dışarı çıktı; demirden kocaman bir başlık takmış, çevik ve güçlü bir Ork’tu. Yanında onun gibi birçok savaşçı vardı; Náin’in bölüğüyle çarpışırlarken Náin’e döndü ve şöyle dedi.

‘Ne? Kapıma gelen bir dilenci daha mı? Seni de mi damgalamalıyım?’ Bu sözlerle Náin’in üzerine atıldı ve dövüştüler. Ama Náin öfkeden yarı kördü ve savaşmaktan da çok bitkindi, oysa Azog tazeydi, zalimdi ve kurnazlıkla doluydu. Çok geçmeden Náin kalan tüm gücüyle büyük bir hamle yaptı, ama Azog kenara çekilip Náin’in bacağına bir tekme attı, öyle ki balta Náin’in durduğu taşın üzerinde parçalandı, ama Náin tökezleyerek öne düştü. Sonra Azog hızlı bir vuruşla boynunu yardı. Zırhlı boyunluğu darbeye dayandı ama darbe o kadar ağırdı ki Náin’in boynu kırıldı ve yere düştü.

O zaman Azog kahkaha attı ve büyük bir zafer çığlığı atmak için başını kaldırdı; ama çığlık boğazında düğümlendi. Çünkü vadideki tüm ordusunun bozguna uğradığını, Cücelerin bir o yana bir bu yana gidip önüne geleni öldürdüğünü, onlardan kaçabilenlerin de çığlıklar atarak güneye doğru kaçtığını gördü. Ve muhafızlarının hepsi ölü yatıyordu. Döndü ve Kapı’ya doğru kaçtı.

Peşinden kırmızı baltalı bir cüce merdivenlerden yukarı sıçradı. Bu Dáin Demirayak’tı, Náin’in oğlu. Tam kapıların önünde Azog’u yakaladı ve orada onu öldürüp kafasını uçurdu. Bu büyük bir başarıydı, çünkü Dáin o zamanlar Cücelerin gözünde sadece bir delikanlıydı. Ama önünde uzun bir ömür ve pek çok savaş vardı, ta ki sonunda Yüzük Savaşı’nda yaşlı ama boyun eğmemiş olarak düşene dek. Ne kadar dayanıklı ve öfke dolu olsa da, Kapı’dan indiğinde yüzünün büyük bir korku hissetmiş biri gibi gri göründüğü söylenir.

Sonunda savaş kazanıldığında, geride kalan Cüceler Azanulbizar’da toplandılar. Azog’un başını alıp ağzına küçük bir para kesesi soktular ve sonra onu bir kazığa oturttular. Ancak ne şölen ne de şarkı vardı o gece; çünkü ölüleri kederden sayılamayacak kadar çoktu. Söylendiğine göre, sayılarının ancak yarısı hâlâ ayakta durabiliyordu ya da iyileşme umudu vardı.

Yine de sabah Thráin karşılarına dikildi. Bir gözü tedavi edilemeyecek kadar kördü ve bacağındaki yara onu sakatlamıştı; ama şöyle dedi: ‘Güzel! Zaferi kazandık. Khazad-dûm bizimdir!

Ama onlar cevap verdi: ‘Durin’in Varisi olabilirsin, ama tek gözünle bile daha net görmelisin. Biz bu savaşı intikam için yaptık ve intikamımızı aldık. Ama tatlı değil. Eğer zafer buysa, ellerimiz onu tutmak için çok küçük.

Durin’in Halkı’ndan olmayanlar da şöyle dedi: ‘Khazad-dûm bizim Atalarımızın evi değildi. Bir hazine umudu değilse, bizim için nedir ki? Ama şimdi, bize borçlu olunan ödülleri ve lütufları almadan gitmemiz gerekiyorsa, kendi topraklarımıza ne kadar çabuk dönersek o kadar memnun oluruz.

Sonra Thráin Dáin’e döndü ve şöyle dedi: “Ama eminim ki kendi akrabalarım beni terk etmeyecektir?” “Hayır,” dedi Dáin. ‘Sen Halkımızın babasısın ve senin için kanımızı akıttık, yine akıtacağız. Ama biz Khazad-dûm’a girmeyeceğiz. Siz de Khazad-dûm’a girmeyeceksiniz. Kapının gölgesinden sadece ben baktım. Gölgenin ötesinde hâlâ seni bekliyor: Durin’in Felaketi. Dünya değişmeli ve Durin’in Halkı Moria’da tekrar yürümeden önce bizimkinden başka bir güç gelmeli.

Moria (Khazad-dûm) Durin'in Halkı

Böylece Azanulbizar’dan sonra Cüceler tekrar dağıldılar. Önce büyük bir zahmetle tüm ölülerini soydular ki Orklar gelip orada silah ve zırh deposu kazanmasın. O savaş alanından giden her Cücenin ağır bir yükün altında ezildiği söylenir. Sonra birçok ateş yakarak akrabalarının tüm cesetlerini yaktılar. Vadideki ağaçlar büyük ölçüde kesildi ve o günden sonra da çıplak kaldı; yanıkların kokusu Lórien’de duyuldu.

Korkunç yangın küllendiğinde müttefikler kendi ülkelerine gittiler ve Dáin Demirayak babasının halkını Demir Tepeler’e geri götürdü. Sonra büyük kazığın yanında duran Thráin, Thorin Meşekalkan’a şöyle dedi: ‘Bazıları bu kellenin pahalıya alındığını düşünebilir! En azından biz onun için krallığımızı verdik. Benimle örse geri gelecek misin? Yoksa gururlu kapılarda ekmek dilenecek misin?

“Örse,” diye yanıtladı Thorin. ‘Çekiç en azından daha keskin aletler kullanana kadar kollarımızı güçlü tutacaktır.

Böylece Thráin ve Thorin (aralarında Balin ve Glóin’in de bulunduğu) takipçilerinden geriye kalanlarla birlikte Dunland’a döndüler ve kısa bir süre sonra Eriador’a gidip dolaştılar, sonunda Lune’un ötesindeki Ered Luin’in doğusunda sürgünde bir yurt edindiler. O günlerde dövdükleri şeylerin çoğu demirdendi, ama bir şekilde zenginleştiler ve sayıları yavaş yavaş arttı. Ama Thrór’un da dediği gibi, Yüzük’ün altın üretmesi için altına ihtiyacı vardı ve o ya da başka bir değerli metalden ya çok az vardı ya da hiç yoktu.

Bu Yüzük hakkında burada bir şeyler söylenebilir. Durin’in Halkı’ndan Cüceler onun Yedi’nin ilk dövüleni olduğuna inanırlardı; ve derler ki, Khazad-dûm Kralı 3. Durin’e Elf demirciler tarafından verilmişti, Sauron tarafından değil, gerçi Yedi’nin hepsinin dövülmesine yardım ettiği için şüphesiz onun şeytani gücü üzerindeydi. Ama Yüzük’e sahip olanlar onu göstermez ya da ondan bahsetmezlerdi ve ölümleri yaklaşana kadar nadiren teslim ederlerdi, bu yüzden diğerleri onun nerede bahşedildiğini kesin olarak bilmiyorlardı. Bazıları onun Khazad-dûm’da, eğer keşfedilip yağmalanmamışlarsa kralların gizli mezarlarında kaldığını düşünüyordu; ama Durin’in Varisi’nin soyundan gelenler arasında Thrór’un oraya düşüncesizce döndüğünde onu taktığına inanılıyordu (yanılıyorlardı). Daha sonra ona ne olduğunu bilmiyorlardı. Azog’un cesedinin üzerinde bulunamadı.

Yine de, Cücelerin şimdi inandığı gibi, Sauron’un sanatıyla bu Yüzük’ün kimde olduğunu, en son kimin özgür kaldığını keşfetmiş olması ve Durin’in mirasçılarının tekil talihsizliklerinin büyük ölçüde onun kötülüğünden kaynaklanmış olması pekâlâ mümkündür. Çünkü Cüceler bu yolla ehlileştirilemez olduklarını kanıtlamışlardı. Yüzüklerin onlar üzerinde sahip olduğu tek güç, kalplerini altın ve değerli şeylere karşı açgözlülükle tutuşturmaktı; öyle ki, bunlardan yoksun olduklarında diğer tüm iyi şeyler faydasız görünüyordu ve onları yoksun bırakan herkese karşı öfke ve intikam arzusuyla doluyorlardı. Ama başlangıçlarından itibaren her türlü tahakküme en kararlı şekilde direnecek türden yaratılmışlardı. Öldürülebilmelerine ya da kırılabilmelerine rağmen, başka bir iradenin kölesi olan gölgelere indirgenemezlerdi; ve aynı nedenle yaşamları herhangi bir Yüzük’ten etkilenmez, onun yüzünden daha uzun ya da daha kısa yaşamazdı. Sauron Yüzük sahiplerinden daha çok nefret ediyor ve onları ellerinden almak istiyordu.

Bu yüzden Thráin’in birkaç yıl sonra huzursuz ve hoşnutsuz olması belki de kısmen Yüzük’ün kötülüğünden kaynaklanıyordu. Altın arzusu aklından hiç çıkmıyordu. Sonunda, buna daha fazla dayanamayınca, düşüncelerini Erebor’a çevirdi ve oraya geri dönmeye karar verdi. Kalbinden geçenleri Thorin’e söylemedi; ama Balin, Dwalin ve birkaç kişiyle birlikte kalkıp veda etti ve yola çıktı.

Daha sonra başına neler geldiği hakkında çok az şey biliniyor. Öyle görünüyor ki, birkaç yoldaşıyla birlikte yola çıkar çıkmaz Sauron’un casusları tarafından avlandı. Kurtlar peşine düştü, Orklar yolunu kesti, kötü kuşlar yolunu gölgeledi ve kuzeye gitmeye çabaladıkça daha fazla talihsizlik ona karşı çıktı. O ve yoldaşları Anduin’in ötesindeki topraklarda dolaşırken karanlık bir gece geldi ve kara bir yağmur onları Kuyutorman’ın saçaklarının altına sığınmaya itti. Ertesi sabah kamptan ayrılmıştı ve yoldaşları onu boşuna aradılar. Günlerce onu aradıktan sonra sonunda umutlarını yitirip yola çıktılar ve sonunda Thorin’e geri döndüler. Thráin’in canlı olarak yakalanıp Dol Guldur’un çukurlarına getirildiği ancak çok sonra öğrenildi. Orada işkence gördü ve Yüzük ondan alındı ve sonunda orada öldü.

Böylece Thorin Meşekalkan Durin’in Varisi oldu, ama umudu olmayan bir varis. Thráin kaybolduğunda doksan beş yaşındaydı, mağrur duruşlu büyük bir cüceydi; ama Eriador’da kalmaktan memnun görünüyordu. Orada uzun süre çalıştı, ticaret yaptı ve kazanabildiği kadar zenginlik kazandı; batıda yaşadığını duyup yanına gelen Durin’in gezgin Halkı sayesinde kavmi çoğaldı. Artık dağlarda güzel salonları ve bolca mal stokları vardı; şarkılarında hep uzaklardaki Yalnız Dağ’dan söz etseler de günleri o kadar zor görünmüyordu.

Yıllar uzadı. Thorin’in yüreğindeki kor, Hanesi’nin hatalarını ve kendisine miras kalan Ejderha’nın intikamını düşündükçe yeniden alevlendi. Büyük çekici demirhanesinde çınlarken silahları, orduları ve ittifakları düşündü; ama ordular dağılmış, ittifaklar bozulmuştu ve halkının baltaları azdı; ve örsün üzerindeki kızıl demiri döverken umutsuz büyük bir öfke onu yaktı.

Ama sonunda tesadüfen Gandalf ile Thorin arasında, Durin Hanedanı’nın tüm talihini değiştiren ve bunun yanında başka ve daha büyük sonuçlara yol açan bir buluşma gerçekleşti. Bir seferinde Thorin bir yolculuktan batıya dönerken geceyi Bree’de geçirdi. Gandalf da oradaydı. Yirmi yıldır ziyaret etmediği Shire’a gidiyordu. Yorulmuştu ve orada bir süre dinlenmeyi düşündü.

Birçok kaygının yanı sıra Kuzey’in tehlikeli durumu da onu rahatsız ediyordu; çünkü Sauron’un savaş planları yaptığını ve kendini yeterince güçlü hisseder hissetmez Ayrıkvadi’ye saldırmaya niyetlendiğini biliyordu. Angmar topraklarını ve dağlardaki kuzey geçitlerini geri almak için Doğu’dan gelecek herhangi bir girişime karşı koymak için artık sadece Demir Tepeler’in Cüceleri vardı. Onların ötesinde ise Ejderha’nın çorak arazisi uzanıyordu. Sauron’un korkunç bir etkiyle kullanabileceği Ejderha. O halde Smaug’un sonu nasıl getirilebilirdi?

Gandalf oturmuş bunları düşünürken Thorin karşısına dikildi ve şöyle dedi: ‘Efendi Gandalf, sizi sadece simanızdan tanıyorum, ama şimdi sizinle konuşmaktan memnun olurum. Çünkü son zamanlarda sık sık aklıma geliyorsunuz, sanki sizi aramam isteniyormuş gibi. Gerçekten de öyle yapmalıydım, eğer seni nerede bulacağımı bilseydim.

Gandalf ona hayretle baktı. “Bu çok tuhaf, Thorin Meşekalkan,” dedi. “Çünkü ben de seni düşünmüştüm; Shire’a gidiyor olsam da, aklımda senin salonlarına giden yol da vardı.

“İstersen öyle adlandır,” dedi Thorin. ‘Onlar sadece sürgündeki fakir barınaklar. Ama eğer gelirsen orada hoş karşılanırsın. Çünkü sizin bilge olduğunuzu ve dünyada olup bitenler hakkında herkesten daha çok şey bildiğinizi söylerler; benim de aklımda çok şey var ve sizin öğütlerinizden memnun olurum.

“Geleceğim,” dedi Gandalf; “çünkü sanırım en azından bir sorunu paylaşıyoruz. Erebor Ejderhası aklımdan çıkmıyor ve onun Thrór’un torunu tarafından unutulacağını sanmıyorum.

Başka bir yerde bu buluşmanın nasıl sonuçlandığı anlatılır: Gandalf’ın Thorin’e yardım etmek için yaptığı tuhaf plan ve Thorin ile yoldaşlarının Shire’dan yola çıkıp Yalnız Dağ’ı aramaya başlamaları ve bu arayışın öngörülemeyen büyük sonuçlara yol açması. Burada sadece Durin’in Halkı’nı doğrudan ilgilendiren şeyler hatırlanmaktadır.

Ejderha Esgarothlu Ozan tarafından öldürüldü ama Dale’de savaş vardı. Çünkü Orklar, Cücelerin dönüşünü duyar duymaz Erebor’a saldırdılar; başlarında da Dáin’in gençliğinde öldürdüğü Azog’un oğlu Bolg vardı. Dale’deki o ilk savaşta Thorin Meşekalkan ölümcül bir yara aldı; öldü ve göğsünde Arkentaşı ile Dağ’ın altındaki bir mezara gömüldü. Kız kardeşinin oğulları Fíli ve Kíli de orada öldü. Ama Demir Tepeler’den yardımına gelen ve aynı zamanda onun yasal varisi olan kuzeni Dáin Demirayak, daha sonra Kral Dáin II oldu ve böylece Dağ’ın altındaki Krallık, Gandalf’ın istediği gibi yeniden kuruldu. Dáin büyük ve bilge bir kral olduğunu kanıtladı ve Cüceler onun zamanında yeniden zenginleşip güçlendi.

Aynı yılın yaz sonunda (2941) Gandalf sonunda Saruman ve Ak Divan’ı Dol Guldur’a saldırmaya ikna etti ve Sauron geri çekilip Mordor’a gitti, orada tüm düşmanlarından güvende olacağını düşünüyordu. Bu yüzden sonunda Savaş başladığında asıl saldırı güneye yöneldi; ama yine de Sauron, Kral Dáin ve Kral Brand yoluna çıkmasaydı, kuzeye uzanmış sağ eliyle büyük kötülükler yapabilirdi. Hatta Gandalf’ın daha sonra Minas Tirith’te bir süre birlikte yaşayan Frodo ve Gimli’ye söylediği gibi. Çok geçmeden Gondor’a çok uzaklardaki olayların haberi gelmişti.

“Thorin’in düşüşüne üzülmüştüm,” dedi Gandalf; “ve şimdi de Dáin’in düştüğünü duyuyoruz, biz burada savaşırken bile Dale’de savaşıyormuş. O koca yaşında, karanlık çökene kadar Erebor Kapısı’nın önünde Kral Brand’ın cesedinin başında durarak baltasını hâlâ söylendiği kadar güçlü bir şekilde kullanabilmesi bir mucize olmasaydı, buna ağır bir kayıp derdim.

Erebor Cücelerinin Soyu, Glóin’in oğlu Gimli tarafından Kral Elessar için belirlendiği şekliyle.

Durin'in Halkı Erebor Cücelerinin Soyu EK A Appendix A

Erebor’un Kuruluşu 1999

Dain I’in, Ejderha tarafından katledilmesi 2589

Erebor’a Dönüş 2590

Erebor’un Yağmalanması 2770

Thror’un Öldürülmesi 2790

Cüceler ve Orkların Savaşı, 2793-9.

Nanduhirion Savaşı, 2799.

Thráin gezintiye çıkıyor, 2841.

Thráin’in ölümü ve Yüzük’ünün kaybı, 2850.

Beş Ordular Savaşı ve Thorin II’nin ölümü, 2941.

Balin Moria’ya gider, 2989.

* Sürgünde olsun ya da olmasın, Durin’in Halkı’nın kralları olarak kabul edilenlerin isimleri bu şekilde işaretlenmiştir. Thorin Meşekalkan’ın Erobor yolculuğundaki diğer yoldaşları Ori, Nori ve Dori de Durin Hanedanı’ndandı ve Thorin’in daha uzak akrabalarıydı. Bifur, Bofur ve Bombur Moria Cüceleri’nden geliyorlardı ama Durin’in soyundan değillerdi.

“Yine de işler çok daha farklı ve çok daha kötü gidebilirdi. Büyük Pelennor Savaşı’nı düşündüğünüzde, Dale’deki savaşları ve Durin’in Halkı’nın yiğitliğini unutmayın. Neler olabileceğini düşünün. Eriador’da ejderha ateşi ve vahşi kılıçlar, Ayrıkvadi’de gece. Gondor’da Kraliçe olmayabilirdi. Şimdi buradaki zaferden sadece yıkıntı ve külle dönmeyi umuyor olabilirdik. Ama bu önlendi – çünkü Thorin Meşekalkan’la bir akşam Bree’de baharın kıyısında karşılaştım. Orta Dünya’da dediğimiz gibi, tesadüfi bir karşılaşma.

Dís, Thráin II’nin kızıydı. Bu tarihlerde adı geçen tek cüce kadındır. Gimli’nin söylediğine göre, cüce kadın sayısı çok azdır, muhtemelen tüm halkın üçte birinden fazla değildir. Büyük ihtiyaçlar dışında nadiren dışarıda dolaşırlar. Sesleri, görünüşleri ve eğer bir yolculuğa çıkmaları gerekiyorsa giysileriyle cüce-adamlara o kadar benzerler ki, diğer halkların gözleri ve kulakları onları ayırt edemez. Bu, İnsanlar arasında cüce-kadınların olmadığı ve Cücelerin ‘taştan büyüdüğü’ gibi aptalca bir görüşün doğmasına neden olmuştur.

Aralarındaki kadın sayısının azlığı yüzünden Cücelerin soyu yavaş yavaş artar ve güvenli bir konutları olmadığında tehlikeye girer. Çünkü cüceler hayatları boyunca sadece bir eş ya da koca alırlar ve her konuda olduğu gibi hakları konusunda da kıskançtırlar. Evlenen cüce erkeklerin sayısı aslında üçte birden daha azdır. Çünkü kadınların hepsi koca almaz: Bazıları hiç koca istemez; bazıları bir koca ister ama elde edemez ve bu yüzden de başka koca almaz. Erkeklere gelince, pek çoğu da evlenmeyi istemez, zanaatlarına dalmışlardır.

Glóin’in oğlu Gimli ünlüdür, çünkü Yüzük’le birlikte yola çıkan Dokuz Yoldaş’tan biriydi; ve Savaş boyunca Kral Elessar’ın yanında kaldı. Kral Thranduil’in oğlu Legolas ile aralarında büyüyen büyük sevgi ve Leydi Galadriel’e olan saygısı nedeniyle Elf-dostu olarak adlandırıldı.

Sauron’un düşüşünden sonra Gimli, Erebor’daki Cüce halkının bir kısmını güneye getirdi ve Işıltılı Mağaralar’ın Efendisi oldu. O ve halkı Gondor ve Rohan’da büyük işler yaptı. Minas Tirith için, Cadı-Kral tarafından kırılan kapıların yerine mithril ve çelikten kapılar yaptılar. Arkadaşı Legolas da Güney Elflerini Yeşilorman’dan çıkardı ve Ithilien’e yerleştiler ve orası bir kez daha tüm batı topraklarının en güzel ülkesi haline geldi.

Elessar hayatını kaybettiğinde Legolas da kalbinin sesini dinledi ve Deniz’in ötesine yelken açtı.

İşte Kırmızı Kitap’taki son notlardan biri

legolas gimli valinor durin'in halkı

Legolas’ın Glóin Gimli’nin oğlunu, Elf ve Cüce arasındaki tüm dostluklardan daha büyük olan dostlukları yüzünden yanına aldığını duymuştuk. Eğer bu doğruysa, bir Cüce’nin herhangi bir sevgi için Orta Dünya’yı terk etmeye istekli olması, Eldar’ın onu kabul etmesi ya da Batı’nın Efendileri’nin buna izin vermesi gerçekten de gariptir. Ama Gimli’nin de Galadriel’in güzelliğini tekrar görme arzusuyla gittiği söylenir; ve belki de Eldar arasında kudretli olan Galadriel onun için bu lütfu elde edebilmiştir. Bu konuda daha fazla bir şey söylenemez.

Bir sonraki Yüzüklerin Efendisi Ek’i, Ek B bölümü Yılların Öyküsü’nü okumak için buraya tıklayın.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: The Rings of Power (Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

]]>
https://ortadunya.com/durinin-halki-yuzuklerin-efendisi-ekler-turkce/feed/ 1 17066
Yılların Öyküsü Batı Ülkelerinin Kronolojisi – Yüzüklerin Efendisi Ekler- Ek B (Türkçe Çeviri) https://ortadunya.com/ek-b-yillarin-oykusu-turkce-ceviri/ https://ortadunya.com/ek-b-yillarin-oykusu-turkce-ceviri/#respond Thu, 21 Jul 2022 14:39:23 +0000 https://ortadunya.com/?p=17076 Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü kitabının sonunda Yüzüklerin Efendisi Ekler (ing. The Lord of the Rings: Appendices) adında oldukça geniş kapsamlı bir bölüm yer alıyor. Bir önceki başlıkta Ek A’dan Kralların ve Hükümdarların Yıllıkları ile Durin’in Halkı bölümlerini çevirmiştik.

Bu başlıkta Ek B (ing.Appendix B) bölümünün Yılların Öyküsü (Batı Ülkelerinin Kronolojisi) kısmı bulunuyor. Ek B‘nin diğer bölümleri ile Ekler‘in kalanı için portalımızı inceleyebilir ya da sayfa sonunda yer alan yönlendirmeleri takip edebilirsiniz.

EK B- YILLARIN ÖYKÜSÜ

(BATI ÜLKELERİNİN KRONOLOJİSİ)

Birinci Çağ, Valinor’un ordusu Thangorodrim’i yok ettiği ve Morgoth’u devirdiği Büyük Savaş’la sona erdi. Sonra Noldor’un çoğu Uzak Batı’ya döndü ve Valinor’un yakınındaki Eressëa’da yaşadı; Sindar’ın çoğu da Deniz’in ötesine gitti.

İkinci Çağ, Morgoth’un hizmetkârı Sauron’un ilk kez devrilmesi ve Tek Yüzük’ün alınmasıyla sona erdi.

Üçüncü Çağ, Yüzük Savaşı’yla sona erdi; ama Dördüncü Çağ, Efendi Elrond ayrılana ve İnsanların egemenliğinin ve Orta Dünya’daki diğer tüm ‘konuşan halkların’ düşüşünün zamanı gelene kadar başlamamış sayıldı.

Dördüncü Çağ’da daha önceki çağlar genellikle Kadim Günler olarak adlandırılırdı; ama bu isim sadece Morgoth’un kovulmasından önceki günlere verilmeliydi. O zamanın hikâyeleri burada kaydedilmemiştir.

İkinci Çağ

Barad-dur yılların öyküsü

Bu yıllar Orta Dünya İnsanları için karanlık yıllardı, ama Númenor’un ihtişamlı yıllarıydı. Orta Dünya’daki olaylara dair kayıtlar az ve kısadır, tarihleri de çoğu zaman belirsizdir.

Bu çağın başlangıcında Yüce Elfler’den pek çoğu hâlâ yaşıyordu. Bunların çoğu Ered Luin’in batısındaki Lindon’da yaşıyordu; ama Barad-dûr’un inşasından önce Sindar’ın çoğu doğuya geçti ve bazıları uzak ormanlarda krallıklar kurdu, halklarının çoğu Silvan Elfleriydi. Büyük Yeşilorman’ın kuzeyindeki kral Thranduil bunlardan biriydi. Lune’un kuzeyindeki Lindon’da, sürgündeki Noldor krallarının son varisi Gil-galad yaşıyordu. Batı Elflerinin Yüce Kralı olarak tanınmıştı. Lune’un güneyindeki Lindon’da bir süre Thingol’ün akrabası Celeborn yaşadı; karısı Elf kadınlarının en yücesi Galadriel’di. Bir zamanlar Nargothrond kralı olan ve Barahir oğlu Beren’i kurtarmak için canını veren İnsanların Dostu Finrod Felagund’un kız kardeşiydi.

Daha sonra Noldor’dan bazıları Dumanlı Dağlar’ın batısındaki Eregion’a ve Moria’nın Batı Kapısı’nın yakınlarına gittiler. Bunu yaptılar çünkü Moria’da mithril bulunduğunu öğrenmişlerdi. Noldor büyük zanaatkârlardı ve Cücelere karşı Sindar’dan daha az düşmanca davranıyorlardı; Durin halkı ile Eregion’un Elf zanaatkârları arasında gelişen dostluk, iki ırk arasında o güne dek görülmüş en yakın dostluktu. Celebrimbor Eregion’un Efendisi ve zanaatkârlarının en büyüğüydü; Fëanor’un soyundan geliyordu.

Year
1 Gri Limanlar’ın ve Lindon’un kuruluşu.
32 Edain Númenor’a ulaşır.
c. 40 Ered Luin’deki eski şehirlerini terk eden birçok Cüce Moria’ya gider ve sayıları giderek artar.
442 Elros Tar-Minyatur’un Ölümü.
c. 500 Sauron Orta Dünya’da yeniden hareketlenir.
521 Silmariën Númenor’da doğdu.
600 Númenorluların ilk gemileri kıyılarda belirir.
750 Eregion Noldor tarafından kuruldu.
c. 1000 Númenórluların artan gücünden endişelenen Sauron, kale yapmak için Mordor’u seçer. Barad-dûr’un inşasına başlar.
1075 Tar-Ancalimë Númenor’un ilk Yöneten Kraliçesi olur.
1200 Sauron Eldar’ı kandırmaya çalışır. Gil-galad onunla anlaşmayı reddeder; ama Eregion’un demircileri ikna olur.
Númenórlular kalıcı limanlar yapmaya başlar.
c. 1500 Sauron tarafından yol gösterilen Elf demircileri yeteneklerinin doruğuna ulaşır. Güç Yüzükleri’ni dövmeye başlarlar.
c. 1590 Üç Yüzük Eregion’da dövülür.
c. 1600 Sauron Orodruin’de Tek Yüzük’ü döver. Barad-dûr’u tamamlar.
Celebrimbor Sauron’un planlarını fark eder.
1693 Elfler ve Sauron’un savaşı başlar.
Üç Yüzük gizlenir.
1695 Sauron’un güçleri Eriador’u istila eder. Gil-galad Elrond’u Eregion’a gönderir.
1697 Eregion harabeye döner. Celebrimbor’un ölümü. Moria’nın kapıları kapatılır. Elrond, Noldor’dan geriye kalanlarla birlikte geri çekilir ve Imladris sığınağını kurar.
1699 Sauron Eriador’u istila eder.
1700 Tar-Minastir Númenor’dan Lindon’a büyük bir donanma gönderir. Sauron yenilir.
1701 Sauron Eriador’dan kovulur. Batı Toprakları uzun bir süre barış içinde yaşar.
c. 1800 Bu dönemden itibaren Númenórlular kıyılarda egemenlik kurmaya başlarlar. Sauron gücünü doğuya doğru genişletir. Gölge Númenor’un üzerine düşer.
2251 Tar-Atanamir’in ölümü. Tar-Ancalimon asayı alır. Númenórluların isyanı ve bölünmesi başlar. Bu sıralarda Dokuz Yüzük’ün köleleri olan Nazgûller ya da Yüzüktayfları ilk kez ortaya çıkar.
2280 Umbar, Númenor’un büyük bir kalesi haline getirilir.
2350 Pelargir inşa edilir. Sadık Númenórluların başlıca sığınağı haline gelir.
2899 Ar-Adûnakhor asayı alır.
3175 Tar-Palantir’in tövbe etmeye çalışması. Númenor’da iç savaş.
3255 Altın Ar-Pharazôn asayı ele geçirir.
3261 Ar-Pharazôn denize açılır ve Umbar’a varır.
3262 Sauron esir olarak Númenor’a götürülür; 3262-3310 Sauron Kralı kandırır ve Númenórluları yozlaştırır.
3310 Ar-Pharazôn Büyük Silahlanma’nın üretimine başlar.
3319 Ar-Pharazôn Valinor’a saldırır. Númenor’un Çöküşü. Elendil ve oğulları kaçar.
3320 Sürgündeki Diyarların Temelleri: Arnor ve Gondor. Taşlar (Palantir) bölünür. Sauron Mordor’a geri döner.
3429 Sauron Gondor’a saldırır, Minas Ithil’i alır ve Ak Ağaç’ı yakar. Isildur Anduin’den kaçar ve Kuzey’deki Elendil’in yanına gider. Anárion Minas Anor ve Osgiliath’ı savunur.
3430 Elfler ve İnsanların Son İttifakı kuruldu.
3431 Gil-galad ve Elendil doğuya, Imladris’e doğru yürürler.
3434 İttifak ordusu Dumanlı Dağlar’ı geçer. Dagorlad Savaşı ve Sauron’un yenilgisi. Barad-dûr Kuşatması başlar.
3440 Anárion katledilir.
3441 Sauron, Sauron, kendileri de savaşta hayatlarını kaybeden Elendil ve Gil-galad tarafından devrilir. Isildur Tek Yüzük’ü alır. Sauron ortadan kaybolur ve Yüzüktayfları gölgelere karışır. İkinci Çağ sona erer.

Üçüncü Çağ

sauron tek yüzük one ring yılların öyküsü

Bunlar Eldar’ın gücünü kaybettikleri yıllarıydı. Uzun süre huzur içinde yaşadılar, Sauron uyurken ve Tek Yüzük kaybolmuşken Üç Yüzük’ü kullandılar; ama geçmişin anısıyla yaşayarak yeni hiçbir şeye kalkışmadılar. Cüceler kendilerini derin yerlere saklayıp hazinelerini korudular; ama kötülük yeniden kıpırdanmaya başlayıp ejderhalar yeniden ortaya çıktığında, kadim hazineleri birer birer yağmalandı ve gezgin bir halk haline geldiler. Moria uzun süre güvende kaldı, ama sayıları azaldı, ta ki geniş konaklarının çoğu karanlık ve boş hale gelene dek. Númenórluların bilgelikleri ve yaşam süreleri de sıradan İnsanlarla karıştıkça azaldı.

Belki bin yıl geçtikten sonra ve Büyük Yeşilorman’ın üzerine ilk gölge düştüğünde, Orta Dünya’da Istari -ya da Büyücüler- ortaya çıktı. Daha sonra onların Uzak Batı’dan geldikleri ve Sauron’un gücüne karşı koymak ve ona direnme iradesi olan herkesi birleştirmek için gönderilen elçiler oldukları söylendi; lakin onun gücüne güçle karşılık vermeleri yahut Elflere ya da İnsanlara zorla ve korkuyla hükmetmeye çalışmaları yasaklanmıştı.

Bu yüzden İnsan suretinde geldiler, ama asla genç olmadılar ve sadece yavaşça yaşlandılar ve pek çok zihinsel ve eylemsel güce sahiptiler. Gerçek isimlerini çok az kişiye açıkladılar, ancak kendilerine verilen isimleri kullandılar. Bu düzenin en yüksek iki üyesine (ki beş kişi oldukları söylenir) Eldar Curunír, yani ‘Becerikli Adam’ ve Mithrandir, yani ‘Gri Hacı’ derlerdi, ama Kuzey’deki İnsanlar Saruman ve Gandalf olarak bilirdi. Curunír sık sık Doğu’ya yolculuk ederdi, ama sonunda Isengard’a yerleşti. Mithrandir Eldar’la dostlukta en yakın olanıydı ve çoğunlukla Batı’da dolaştı ve kendisine hiçbir zaman kalıcı bir mesken edinmedi.

Üçüncü Çağ boyunca Üç Yüzük’ün muhafızlığı sadece onlara sahip olanlar tarafından biliniyordu. Ama nihayetinde, ilk başta Eldar’ın en büyük üç kişisinin elinde oldukları anlaşıldı: Gil-galad, Galadriel ve Círdan. Gil-galad ölmeden önce yüzüğünü Elrond’a verdi; Círdan daha sonra yüzüğünü Mithrandir’e teslim etti. Çünkü Círdan Orta Dünya’daki herkesten daha uzağı ve daha derini görüyordu ve Mithrandir’i Gri Limanlar’da karşıladı, nereden geldiğini ve nereye döneceğini biliyordu.

“Bu yüzüğü al, Efendi,” dedi, “çünkü işlerin ağır olacak; ama o, üzerine aldığın yorgunlukta sana destek olacak. Çünkü bu Ateş Yüzüğü’dür ve onunla soğuklaşan dünyada kalpleri yeniden ateşleyebilirsin. Ama bana gelince, benim kalbim Deniz’de ve son gemi yelken açana kadar gri kıyılarda yaşayacağım. Seni bekleyeceğim.

Year
2 Isildur Minas Anor’a Ak Ağaç’tan bir fide diker. Güney Krallığı’nı Meneldil’e teslim eder. Ferah Çayırları Felaketi; Isildur ve üç büyük oğlu katledilir.
3 Ohtar, Narsil’in parçalarını Imladris’e getirir.
10 Valandil Arnor’un Kralı olur.
109 Elrond, Celeborn’un kızı Celebrían ile evlenir.
130 Elrond’un oğulları Elladan ve Elrohir’in doğumu.
241 Arwen Undómiel’in doğumu.
420 Kral Ostoher Minas Anor’u yeniden inşa eder.
490 Doğudölleri’nin ilk istilası.
500 I. Rómendacil Doğudöllerini yener.
541 Rómendacil savaşta katledilir.
830 Falastur, Gondor’un Gemici Krallar soyunu başlatır.
861 Eärendur’un ölümü ve Arnor’un bölünmesi.
933 Kral I. Earnil Umbar’ı alır ve burası Gondor’ın bir kalesine dönüşür.
936 Eärnil denizde kaybolur.
1015 Kral Ciryandil Umbar kuşatmasında öldürülür.
1050 Hyarmendacil Harad’ı fetheder. Gondor gücünün doruğuna ulaşır. Bu sıralarda Yeşilorman’ın üzerine bir gölge düşer ve insanlar oraya Kuyutorman demeye başlar. Kayıtlarda Periannath’tan ilk kez Kılayakların Eriador’a gelişiyle bahsedilir.
c. 1100 Bilgeler (Istari ve Baş Eldar) kötü bir gücün Dol Guldur’da bir kale yaptığını keşfeder. Bunun Nazgûl’lerden biri olduğu düşünülür.
1149 Atanatar Alcarin’in hükümdarlığı başlar.
1150 Samanpostlular Eriador’a girer. Ülkenler Redhorn Geçidi’nden geçip uzlupınar (Hoarwell) ve Gürültülüsu (Loudwater) arasına (The Angle) ya da Dunland’a giderler.
c. 1300 Kötü şeyler yeniden çoğalmaya başlar. Orklar Puslu Dağlar’da çoğalır ve Cücelere saldırır. Nazgûl yeniden ortaya çıkar. Onların lideri kuzeye, Angmar’a gelir. Buçukluklar (The Periannath) batıya doğru göç eder; çoğu Bree’ye yerleşir.
1977 Kral I. Argeleb, Rhudaur ile yapılan savaşta öldürülür. Bu sıralarda Ülkenler Buzlupınar (Hoarwell) ve Gürültülüsu (Loudwater) arasından (The Angle) ayrılır ve bazıları Yabaneller’e (Rhovanion) döner.
1356 Angmar’ın Cadı Kralı Arnor’u işgal eder. Kral I. Arveleg katledilir. Fornost ve Tyrn Gorthad savunulur. Amon Sûl Kulesi yok edilir.
1409 Gondor Kralı Valacar ölür ve Akraba Çekişmesi iç savaşı başlar.
1432 Osgiliath’ın yakılması ve palantír’in kaybı. Eldacar Rhovanion’a kaçar; oğlu Ornendil öldürülür.
1437 Eldacar geri döner ve gaspçı Castamir’i defeder. Erui Geçitleri Savaşı. Pelargir Kuşatması.
1447 Asiler kaçar ve Umbar’ı ele geçirir.
1448 Kral Aldamir, Harad ve Umbar Korsanları ile yapılan savaşta öldürülür.
1540 II. Hyarmendacil Haradlıları yener.
1551 Birçok Buçukluk (Periannath) Bree’den göç eder ve Argeleb II tarafından kendilerine Baranduin’in ötesinde toprak verilir.
c.1630 Dunland’dan gelen Ülkenler (Stoors) da onlara katılır.
1601 Korsanlar Pelargir’i yakıp yıkar ve Kral Minardil’i öldürür.
1634 Büyük Veba Gondor’u harap eder. Kral Telemnar ve çocuklarının ölümü. Ak Ağaç Minas Anor’da ölür. Veba kuzeye ve batıya yayılır ve Eriador’un birçok bölgesi ıssızlaşır. Baranduin’in ötesinde Buçukluklar (Periannath) hayatta kalır ama büyük kayıplar verir.
1636 Kral Tarondor, Kral’ın Evi’ni Minas Anor’a taşır ve Ak Ağaç’tan bir fide diker. Osgiliath harabeye dönmeye başlar. Mordor başıboş bırakılır.
1640 Kral Telumehtar Umbardacil, Umbar’ı geri alır ve Korsanları kovar.
1810 Arabasürücüler’in (Wainriders) Gondor’a saldırıları başlar.
1851 Gondor doğu topraklarını kaybeder ve Narmacil II savaşta düşer.
1856 Kral Calimehtar, Dagorlad’da Arabasürücüleri (Wainriders) yener.
1899 Calimehtar Minas Anor’da Ak Kule’yi inşa eder.
1900 Gondor ve Arnor yeniden temas kurar ve bir ittifak oluşturur. Arvedui, Gondorlu Ondoher’in kızı Fíriel ile evlenir.
1940 Ondoher savaşta düşer. Earnil Güney Ithilien’de düşmanı yener. Ardından Kamp Muharebesi’ni kazanır ve Arabasürücüleri’ni Ölü Bataklıklar’a sürer. Arvedui Gondor’un tacı üzerinde hak iddia eder.
1944 Eärnil II tacı alır.
1945 Kuzey Krallığı’nın sonu. Cadı-Kral Arthedain’i istila eder ve Fornost’u alır.
1974 Arvedui Forochel Körfezi’nde boğuldu. Annúminas ve Amon Sûl’un palantíri kayboldu. Eärnur Lindon’a bir filo gönderir. Cadı Kral Fornost Savaşı’nda yenilir ve Ettenavlakları’na kadar takip edilir. Kuzey’den kaybolur.
1975 Aranarth Dúnedain Reisi unvanını alır. Arnor’un aile yadigârları Elrond’un himayesine verilir.
1976 Frumgar, Éothéod’u kuzeye götürür.
1979 Bataklı Bucca Shire’ın ilk Reis’i oldu.
1980 Cadı Kral Mordor’a gelir ve orada Nazgûl’u toplar. Moria’da bir Balrog belirir ve VI. Durin’i öldürür.
1981 I. Náin öldürülür. Cüceler Moria’dan kaçar. Lórien’deki Silvan Elflerinin çoğu güneye kaçar. Amroth ve Nimrodel kayboldu.
1999 I. Thráin Erebor’a gelir ve ‘Dağ’ın Altında’ bir cüce krallığı kurar.
2002 Nazgûl Mordor’dan çıkar ve Minas İthil’i kuşatır.
2043 Sonradan Minas Morgul olarak bilinen Minas Ithil’in düşüşü. Palantír ele geçirilir.
2000 Eärnur Gondor Kralı olur. Cadı Kral ona meydan okur.
2050 Meydan okuma yenilenir. Eärnur Minas Morgul’a at sürer ve kaybolur. Mardil ilk Yöneten Vekilharç olur.
2060 Dol Guldur’un gücü artar. Bilgeler bunun Sauron’un yeniden şekillenmesi olabileceğinden korkar.
2063 Gandalf Dol Guldur’a gider. Sauron geri çekilir ve Doğu’da saklanır. Dikkatli Barış başlar. Nazgûl Minas Morgul’da sessiz kalır.
2210 I. Thorin Erebor’dan ayrılır ve kuzeye, Durin’in Halkı’ndan geriye kalanların çoğunun toplandığı Gri Dağlar’a gider.
2340 I. Isumbras on üçüncü Reis ve Took soyundan gelen ilk kişi olur. Yaşlıer Buckland’ı işgal etti.
2460 Dikkatli Barış sona erer. Sauron daha da güçlenmiş olarak Dol Guldur’a döner.
2463 Ak Konsey kurulur. Bu sıralarda Ülken Déagol Tek Yüzük’ü bulur ve Sméagol tarafından öldürülür.
2470 Bu sırada Sméagol-Gollum Dumanlı Dağlar’da saklanır.
2475 Gondor’a saldırı yeniden başlar. Osgiliath sonunda harap olur ve taş köprüsü yıkılır.
c. 2480 Orklar, Eriador’a giden tüm geçitleri engellemek için Dumanlı Dağlar’da gizli mevkiler oluşturmaya başlar. Sauron yaratıklarıyla Moria’yı ele geçirmeye başlar.
2509 Celebrían’ın yolu, Lórien’e giderken Kızılboynuz Geçidi’nde kesilir ve zehirli bir yara alır.
2510 Celebrían Deniz üzerinden ayrılır. Orklar ve Doğudölleri, Calenardhon’u istila eder. Genç Eorl, Celebrant Çayırı zaferini kazanır. Rohirrim Calenardhon’a yerleşir.
2545 Eorl, Wold’daki savaşta düşer.
2569 Eorl oğlu Brego Altın Salon’u tamamlar.
2570 Brego’nun oğlu Baldor Yasak Kapı’ya girer ve kaybolur. Bu sırada Ejderhalar uzak Kuzey’de yeniden ortaya çıkar ve Cüceleri etkilemeye başlar.
2589 Dáin I bir ejderha tarafından öldürülür.
2590 Thrór Erebor’a döner. Kardeşi Grór Demir Tepeler’e gider.
c. 2670 Tobold, Güneydirhem’e (Southfarthing) ‘pipo otu’ eker.
2683 Isengrim II onuncu Reis olur ve Büyük Kovukların kazılarına başlar.
2698 Ecthelion I, Minas Tirith’teki Ak Kule’yi yeniden inşa eder.
2740 Orklar Eriador’u istilalarını yeniler.
2747 Bandobras Took, Kuzeydirhem’de bir Ork grubunu yener.
2758 Rohan batıdan ve doğudan saldırıya uğrayıp istila edilir. Gondor, Korsan filoları tarafından saldırıya uğrar. Rohanlı Helm (Miğfer), Miğfer Dibi’ne sığınır. Wulf Edoras’ı ele geçirir. 2758-9: Bunu Uzun Kış izler. Eriador ve Rohan’da büyük acılar ve can kayıpları yaşanır. Gandalf Shire halkının yardımına gelir.
2759 Helm’in (Miğfer’in) ölümü. Fréaláf, Wulf’u kovar ve Yurt Kralları’nın ikinci soyu başlar. Saruman Isengard’a yerleşir.
2770 Ejderha Smaug Erebor’a iner. Dale yok edilir. Thrór, Thráin II ve Thorin II ile kaçar.
2790 Thrór Moria’da bir Ork tarafından öldürüldü. Cüceler intikam savaşı için bir araya gelir. Daha sonra Yaşlı Took olarak bilinen Gerontius’un doğumu.
2793 Cüceler ve Orklar Savaşı başlar.
2799 Moria’nın Doğu Kapısı önündeki Nanduhirion Savaşı. Dáin Demir-ayak Demir Tepeler’e geri döner. Thráin II ve oğlu Thorin batıya doğru dolaşır. Shire’ın ötesindeki Ered Luin’in güneyine yerleşirler (2802).
2800-64 Kuzeyden gelen orklar Rohan’ın başına bela olur. Kral Walda onlar tarafından öldürüldü (2861).
2841 Thráin II Erebor’u tekrar ziyaret etmek için yola çıkar, ancak Sauron’un hizmetkârları tarafından takip edilir.
2845 Cüce Thráin Dol Guldur’da hapsedilir; Yedi Yüzük’ün sonuncusu ondan alınır.
2850 Gandalf tekrar Dol Guldur’a girer ve buranın efendisinin aslında Sauron olduğunu, tüm Yüzükleri toplayıp Tek’ten ve Isildur’un Varisi’nden haber aramakta olduğunu keşfeder. Thráin’i bulur ve Erebor’un anahtarını alır. Thráin Dol Guldur’da ölür.
2851 Ak Divan toplanır. Gandalf Dol Guldur’a saldırılmasını ister. Saruman onu bastırır. Saruman Ferah Çayırları yakınlarında aramaya başlar.
2872 Gondorlu Belecthor II ölür. Ak Ağaç ölür ve fidesi bulunamaz. Ölü Ağaç ayakta kalır.
2885 Sauron’un elçileri tarafından kışkırtılan Haradrim, Poros’u geçer ve Gondor’a saldırır. Rohanlı Folcwine’in oğulları Gondor’un hizmetinde katledilir.
2890 Bilbo Shire’da doğdu.
2901 Ithilien’in kalan sakinlerinin çoğu Mordor Uruklarının saldırıları nedeniyle burayı terk eder. Henneth Annûn’un gizli sığınağı inşa edilir.
2907 Aragorn II’nin annesi Gilraen’in doğumu.
2911 Kötü Kış. Baranduin ve diğer nehirler donmuştur. Ak Kurtlar kuzeyden Eriador’u istila eder.
2912 Büyük seller Enedwaith ve Minhiriath’ı harap eder. Tharbad harap olur ve terk edilir.
2920 Yaşlı Took’un Ölümü.
2929 Dünedainli Arador oğlu Arathorn, Gilraen ile evlendi.
2930 Arador Troller tarafından katledilir. Minas Tirith’te Ecthelion II’nin oğlu Denethor II’nin doğumu.
2931 Arathorn II’nin oğlu Aragorn 1 Mart’ta doğar.
2933 Arathorn II katledilir. Gilraen Aragorn’u Imladris’e götürür. Elrond onu evlatlığı olarak kabul eder ve ona Estel (Umut) adını verir; soyu gizlenir.
2939 Saruman, Sauron’un hizmetkârlarının Ferah Çayırları yakınlarındaki Anduin’i araştırdığını ve Sauron’un Isildur’un sonunu öğrendiğini öğrenir. Telaşlanır ama Divan’a hiçbir şey söylemez.
2941 Thorin Meşekalkan ve Gandalf Bilbo’yu Shire’da ziyaret eder. Bilbo Sméagol-Gollum ile tanışır ve Yüzük’ü bulur. Ak Divan toplanır; Saruman Dol Guldur’a saldırmayı kabul eder, çünkü artık Sauron’un Nehir’i aramasını engellemek istemektedir. Sauron planlarını yaptıktan sonra Dol Guldur’u terk eder. Dale’de Beş Ordular Savaşı. Thorin II’nin ölümü. Esgarothlu Ozan Smaug’u öldürür. Demir Tepeler’den Dáin Dağ’ın Altındaki Kral olur (Dáin II).
2942 Bilbo Yüzük’le birlikte Shire’a döner. Sauron gizlice Mordor’a döner.
2944 Bard Dale’i yeniden inşa eder ve Kral olur. Gollum Dağlar’dan ayrılır ve Yüzük Hırsızı’nı aramaya başlar.
2948 Rohan Kralı Thengel oğlu Théoden doğdu.
2949 Gandalf ve Balin Shire’da Bilbo’yu ziyaret eder.
2950 Finduilas, Dol Amrothlu Adrahil’in kızı, doğar.
2951 Sauron kendini açıkça ortaya çıkarır ve Mordor’da güç toplar. Barad-dûr’u yeniden inşa etmeye başlar. Gollum Mordor’a doğru döner. Sauron, Dol Guldur’u yeniden işgal etmeleri için üç Nazgûl gönderir.
Elrond ‘Estel’e gerçek adını ve soyunu açıklar ve ona Narsil’in parçalarını teslim eder. Lórien’den yeni dönen Arwen, Imladris ormanında Aragorn’la karşılaşır. Aragorn Yabaneller’e gider.
2953 Ak Konsey’in son toplantısı. Yüzükler hakkında tartışırlar. Saruman, Tek Yüzük’ün Anduin’den Deniz’e geçtiğini keşfetmiş gibi davranır. Saruman kendisine ait olduğunu düşündüğü Isengard’a çekilir ve orayı güçlendirir. Gandalf’ı kıskandığı ve ondan korktuğu için, onun tüm hareketlerini izlemek üzere casuslar yerleştirir; ve Shire’a olan ilgisini not eder. Çok geçmeden Bree’de ve Güneydirhem’de (Southfarthing) ajanlar tutmaya başlar.
2954 Hüküm Dağı tekrar alev alır. Ithilien’in son sakinleri Anduin üzerinden kaçar.
2956 Aragorn, Gandalf ile tanışır ve dostlukları başlar.
2957-80 Aragorn büyük yolculuklarına ve gezintilerine çıkar. Thorongil adıyla kimliğini gizleyerek hem Rohanlı Thengel’e hem de Gondorlu Ecthelion II’ye hizmet eder.
2968 Frodo’nun doğumu
2976 Denethor Dol Amrothlu Finduilas’la evlenir.
2977 Bard’ın oğlu Bain, Dale Kralı olur.
2978 Denethor II’nin oğlu Boromir’in doğumu.
2980 Aragorn Lórien’e girer ve orada Arwen Undómiel ile tekrar karşılaşır. Aragorn ona Barahir’in yüzüğünü verir ve Cerin Amroth tepesinde birbirlerine bağlılık yemini ederler. Bu sıralarda Gollum Mordor sınırlarına ulaşır ve Shelob ile tanışır. Théoden Rohan Kralı olur. Samwise’ın doğumu.
2983 Denethor’un oğlu Faramir doğdu.
2984 Ecthelion II’nin ölümü. Denethor II, Gondor Vekilharcı olur.
2988 Finduilas genç yaşta ölür.
2989 Balin Erebor’dan ayrılır ve Moria’ya girer.
2991 Éomer Eomund’un oğlu Rohan’da doğar.
2994 Balin hayatını kaybeder ve cüce kolonisi yok edilir.
2995 Éomer’in kız kardeşi Éowyn doğdu.
c. 3000 Mordor’un gölgesi gittikçe artar. Saruman Orthanc’ın palantírini kullanmaya cesaret eder, ama Ithil-taşına sahip olan Sauron tarafından tuzağa düşürülür. Konsey’e ihanet eder. Casusları Shire’ın Kolcular tarafından sıkı bir şekilde korunduğunu bildirir.
3001 Bilbo’nun veda ziyafeti. Gandalf onun yüzüğünün Tek Yüzük olduğundan şüphelenir. Shire’daki muhafız sayısı iki katına çıkar. Gandalf Gollum’dan haber arar ve Aragorn’un yardımını ister.
3002 Bilbo, Elrond’un misafiri olur ve Ayrıkvadi’ye yerleşir.
3004 Gandalf Frodo’yu Shire’da ziyaret eder ve bunu sonraki dört yıl boyunca aralıklarla yapar.
3007 Bain oğlu Brand Dale’de Kral oldu. Gilraen’in ölümü.
3008 Sonbaharda Gandalf Frodo’ya son ziyaretini yapar.
3009 Gandalf ve Aragorn sonraki sekiz yıl boyunca aralıklarla Gollum’un peşine düşer, Anduin, Kuyutorman ve Rhovanion vadilerinden Mordor sınırlarına kadar ararlar. Bu yıllar içinde bir ara Gollum’un kendisi de Mordor’a girer ve Sauron tarafından yakalanır. Elrond Arwen’i çağırır ve o da Imladris’e döner; Dağlar ve doğudaki tüm topraklar tehlikeli olmaya başlamıştır.
3017 Gollum Mordor’dan salınır. Ölü Bataklıklar’da Aragorn tarafından yakalanır ve Kuyutorman’daki Thranduil’e getirilir. Gandalf Minas Tirith’i ziyaret eder ve Isildur’un kayıtlarını okur.

BÜYÜK YILLAR

3018

April

12 Gandalf Hobbitköy’e ulaşır.

Haziran

20 Sauron Osgiliath’a saldırır. Aynı zamanda Thranduil saldırıya uğrar ve Gollum kaçar.

Yıl Ortası Günü- Gandalf Radagast’la buluşur.

Temmuz

4 Boromir Minas Tirith’ten yola çıkar.
10 Gandalf Orthanc’ta hapsedilir.

 

Ağustos

Gollum’un izi kaybedilir. Gollum’un bu sıralarda hem Elfler hem de Sauron’un hizmetkârları tarafından avlandığı için Moria’ya sığındığı düşünülür; ama sonunda Batı Kapısı’na giden yolu keşfettiğinde dışarı çıkamamıştır.

Eylül

18 Gandalf sabah erken saatlerde Orthanc’tan kaçar. Kara Süvariler Isen Sığlıkları’nı geçer.
19 Gandalf Edoras’a bir dilenci olarak gelir ama içeri alınmaz.
20 Gandalf Edoras’a girer. Théoden ona gitmesini emreder: ‘İstediğin atı al, ama yarın gün kavuşmadan gitmiş ol!
21 Gandalf Shadowfax’la karşılaşır, ama at onun yaklaşmasına izin vermez. Gölgeyele’yi (Shadowfax) tarlaların ötesine kadar takip eder.
22 Kara Süvariler akşam vakti Sarn Ford’a ulaşır; Kolcuların nöbetçilerini kovarlar. Gandalf Gölgeyele’yi (Shadowfax) ehlileştirir.
23 Dört Süvari şafaktan önce Shire’a girer. Diğerleri Kolcuları doğuya doğru takip eder ve sonra Yeşil Yol’u gözlemek için geri döner. Bir Kara Süvari gece karanlığında Hobbitköy’e gelir. Frodo Çıkınçıkmazı’ndan (Bag End) ayrılır. Shadowfax’ı ehlileştiren Gandalf Rohan’dan yola çıkar.
24 Gandalf Isen’i geçiyor.
26 Yaşlı Orman. Frodo Bombadil’e gelir.
27 Gandalf Grisel’i geçiyor. Bombadil ile ikinci gece.
28 Hobbitler bir Höyüklü Kişi tarafından yakalanır. Gandalf Sarn Ford’a ulaşır.
29 Frodo gece Bree’ye ulaşır. Gandalf Gaffer’ı ziyaret eder.
30 Çukurçay (Crickhollow) ve Bree’deki han erken saatlerde baskına uğrar. Frodo Bree’den ayrılır. Gandalf Çukurçay’a gelir ve gece Bree’ye ulaşır.

Ekim

1 Gandalf Bree’den ayrılır.
3 Gece Fırtınabaşı’nda (Weathertop) saldırıya uğrar.
6 Fırtınabaşı’nın (Weathertop) dibindeki kamp yeri saldırıya uğrar. Frodo yaralanır.
9 Glorfindel Ayrıkvadi’den ayrılır.
11 Atlıları Mitheithel Köprüsü’nden uzaklaştırır.
13 Frodo Köprü’yü geçer.
18 Glorfindel alacakaranlıkta Frodo’yu bulur. Gandalf Ayrıkvadi’ye ulaşır.
20 Bruinen’in Nehri’nden kaçış.
24 Frodo iyileşir ve uyanır. Boromir gece Ayrıkvadi’ye varır.
25 Elrond’un Divanı.

Aralık

25 Yüzük Kardeşliği alacakaranlıkta Ayrıkvadi’den ayrılır.

3019

Ocak

8 Kardeşlik Hollin’e ulaşır.
11,12 Caradhras’ta kar.
13 Erken saatlerde Kurtlar tarafından saldırı. Kafile gece karanlığında Moria’nın batı kapısına ulaşır. Gollum Yüzük Taşıyıcısını takip etmeye başlar.
14 Yirmi bir numaralı salonda bir gece.
15 Khazad-dûm Köprüsü ve Gandalf’ın düşüşü. Bölük gece geç saatlerde Nimrodel’e ulaşır.
17 Kardeşlik akşam saatlerinde Caras Galadhon’a gelir.
23 Gandalf Balrog’u Zirakzigil’in zirvesine kadar takip eder.
25 Balrog’u aşağı atar ve orada ölür. Bedeni tepede yatar.

Şubat

15 Galadriel’in Aynası. Gandalf hayata döner ve trans halinde yatar.
16 Lórien’e veda. Batı kıyısında saklanan Gollum ayrılışı izler.
17 Gwaihir, Gandalf’ı Lórien’e getirir.
23 Kayıklar gece Sarn Gebir yakınlarında saldırıya uğrar.
25 Kardeşlik Argonath’ı geçer ve Parth Galen’de kamp kurar. Birinci Isen Sığlıkları Savaşı; Théoden’in oğlu Théodred katledilir.
26 Kardeşlik’in dağılması. Boromir’in ölümü; borusu Minas Tirith’te duyulur. Meriadoc ve Peregrin yakalandı. Frodo ve Samwise doğudaki Emyn Muil’e girerler. Aragorn akşam vakti Orkların peşine düşer. Éomer Ork grubunun Emyn Muil’den indiğini duyar.
27 Aragorn gün doğarken batı kayalığına ulaşır. Éomer, Theoden’in emirlerine karşı gelerek Orkları takip etmek üzere gece yarısı Doğuağıl’dan yola çıkar.
28 Éomer Orkları Fangorn Ormanı’nın hemen dışında yakalar.
29 Meriadoc ve Pippin kaçar ve Ağaçsakal’la buluşur. Rohirrim gün doğarken saldırır ve Orkları yok eder. Frodo Emyn Muil’den iner ve Gollum’la karşılaşır. Faramir Boromir’in cenaze kayığını görür. Ent Meclisi başlar.
30 Edoras’a dönen Éomer, Aragorn’la karşılaşır.

Mart

1 Frodo şafak vakti Ölü Bataklıklar’dan geçmeye başlar. Ent Meclisi devam eder. Aragorn Ak Gandalf’la karşılaşır. Edoras’a doğru yola çıkarlar. Faramir Ithilien’e gitmek üzere Minas Tirith’ten ayrılır.
2 Frodo Bataklıklar’ın sonuna gelir. Gandalf Edoras’a gelir ve Théoden’i iyileştirir. Rohirrim batıya, Saruman’a karşı at sürer. İkinci Isen Sığlıkları Savaşı. Erkenbrand yenilir. Ent Meclisi öğleden sonra sona erer. Entler Isengard’a yürür ve gece oraya ulaşır.
3 Théoden Miğfer Dibi’ne çekilir. Boruşehir Savaşı başlar. Entler Isengard’ın mahvını gerçekleştirir.
4 Théoden ve Gandalf Miğfer Dibi’nden Isengard’a doğru yola çıkarlar. Frodo, Morannon’un Çorak Toprakları’nın kenarındaki cüruf tepelerine ulaşır.
5 Théoden öğlen Isengard’a varır. Orthanc’ta Saruman’la müzakere. Kanatlı Nazgûl Dol Baran’daki kampı geçer. Gandalf Peregrin’le birlikte Minas Tirith’e doğru yola çıkar. Frodo Morannon’da saklanır ve alacakaranlıkta oradan ayrılır.
6 Aragorn erken saatlerde Dúnedain ile karşılaşır. Théoden Boruşehir’den (Hornburg) Harrowdale’e doğru yola çıkar. Aragorn daha sonra yola çıkar.
7 Frodo, Faramir tarafından Henneth Annûn’a götürülür. Aragorn gece karanlığında Dunharrow’a gelir.
8 Aragorn şafak vakti ‘Ölülerin Yolları’na çıkar; Erech’e gece yarısı ulaşır. Frodo Henneth Annûn’dan ayrılır.
9 Gandalf Minas Tirith’e ulaşır. Faramir Henneth Annûn’dan ayrılır. Aragorn Erech’ten yola çıkar ve Calembel’e gelir. Alacakaranlıkta Frodo Morgul Yolu’na ulaşır. Théoden Dunharrow’a gelir. Karanlık Mordor’dan dışarı akmaya başlar.
10 Şafaksız Gün. Rohan’ın Toplanması: Rohirrim Harrowdale’den yola çıkar. Faramir Gandalf tarafından şehrin kapılarının dışında kurtarılır. Aragorn Ringló’yu geçer. Morannon’dan bir ordu Cair Andros’u alır ve Anórien’e geçer. Frodo Yol Ayrımı’nı geçer ve Morgul ordusunun yola çıktığını görür.
11 Gollum Shelob’u ziyaret eder, ama Frodo’nun uyuduğunu görünce neredeyse pişman olur. Denethor Faramir’i Osgiliath’a gönderir. Aragorn Linhir’e ulaşır ve Lebennin’e geçer. Doğu Rohan kuzeyden istila edilir. Lórien’e ilk saldırı.
12 Gollum Frodo’yu Shelob’un inine götürür. Faramir Geçit Kaleleri’ne çekilir. Théoden Min-Rimmon’un altında kamp kurar. Aragorn düşmanı Pelargir’e doğru sürer. Entler Rohan’ın istilacılarını yener.
13 Frodo, Cirith Ungol Orkları tarafından esir alınır. Pelennor istila edilir. Faramir yaralanır. Aragorn Pelargir’e ulaşır ve filoyu ele geçirir. Théoden Drúadan Ormanı’nda.
14 Samwise Frodo’yu Kule’de bulur. Minas Tirith kuşatılır. Vahşi Adamlar’ın önderliğindeki Rohirrim Gri Orman’a gelir.
15 Erken saatlerde Cadı Kral Şehir’in Kapılarını kırar. Denethor kendini bir ateşte yakar. Rohirrim’in boru sesleri horoz ötüşü vaktinde duyulur. Pelennor Savaşı. Théoden katledilir. Aragorn Arwen’in sancağını çeker. Frodo ve Samwise kaçar ve Morgai boyunca kuzeye doğru yolculuklarına başlarlar. Kuyutorman’da ağaçların altında savaş; Thranduil Dol Guldur kuvvetlerini geri püskürtür. Lórien’e ikinci saldırı.
16 Komutanların tartışması. Morgai’den Frodo kampın üzerinden Hüküm Dağı’na bakmaktadır.
17 Dale Savaşı. Kral Brand ve Kral Dáin Demirayak düşer. Birçok Cüce ve İnsan Erebor’a sığınır ve kuşatılır. Shagrat Frodo’nun pelerinini, mithril zırhını ve kılıcını Barad-dûr’a getirir.
18 Batı’nın Ordusu Minas Tirith’ten yola çıkar. Frodo Carach Angren’i görür; Durthang’dan Udûn’a giden yolda Orklar tarafından yakalanır.
19 Ordu Morgul Vadisi’ne gelir. Frodo ve Samwise kaçar ve Barad-dûr’a giden yol boyunca yolculuklarına başlarlar.
22 Korkunç gece karanlığı. Frodo ve Samwise yoldan ayrılıp güneye, Hüküm Dağı’na yönelirler. Lórien’e üçüncü saldırı.
23 Ordu Ithilien’den ayrılır. Aragorn gönülsüzleri gönderir. Frodo ve Samwise silahlarını ve teçhizatlarını atarlar.
24 Frodo ve Samwise Hüküm Dağı’nın eteklerine doğru son yolculuklarını yaparlar. Ordu, Morannon’un Issızlığı’nda kamp kurar.
25 Ordu, Cüruf Tepeleri’nde kuşatılmıştır. Frodo ve Samwise Sammath Naur’a ulaşırlar. Gollum Yüzük’ü ele geçirir ve Kıyamet Çatlakları’na düşer. Barad-dûr’un çöküşü ve Sauron’un sonu.

Kara Kule’nin yıkılmasından ve Sauron’un yok olmasından sonra, ona karşı çıkan herkesin kalbinden Gölge kalktı ama hizmetkârlarının ve müttefiklerinin üzerine korku ve umutsuzluk çöktü. Lórien, Dol Guldur’dan üç kez saldırıya uğramıştı ama o diyarın elf halkının yiğitliği bir yana, orada yaşayan güç, Sauron bizzat oraya gelmedikçe kimsenin üstesinden gelemeyeceği kadar büyüktü. Sınırlardaki güzel ormanlara büyük zarar verilmiş olsa da, saldırılar geri püskürtüldü; ve Gölge geçtiğinde, Celeborn öne çıktı ve Lórien ordusunu birçok kayıkla Anduin üzerinden geçirdi. Dol Guldur’u aldılar ve Galadriel surlarını yıkıp çukurlarını açığa çıkardı ve orman temizlendi.

Kuzey’de de savaş ve kötülük vardı. Thranduil’in krallığı istila edildi ve ağaçların altında uzun savaşlar oldu ve yangın büyük yıkımlara neden oldu; ama sonunda Thranduil zafer kazandı. Ve Elflerin Yeni Yıl gününde, Celeborn ve Thranduil ormanın ortasında buluştular; ve Kuyutorman’ın adını Eryn Lasgalen, Yeşil Yapraklar Ormanı olarak değiştirdiler. Thranduil ormanda yükselen dağlara kadar olan tüm kuzey bölgesini kendi topraklarına kattı; Celeborn da Darağaçlar’ın aşağısındaki tüm güney ormanını aldı ve buraya Doğu Lórien adını verdi; aradaki tüm geniş orman Beorningler’e ve Ormanadamları’na verildi. Ama Galadriel’in gidişinden birkaç yıl sonra Celeborn krallığından usanıp Elrond’un oğullarıyla birlikte yaşamak için Imladris’e gitti. Yeşilorman’da Silvan Elfleri sorun yaşamadan kaldılar ama Lórien’de eski halkından sadece birkaç kişi ne yazık ki kalmıştı ve Caras Galadhon’da artık ne ışık ne de şarkı vardı.

Büyük ordular Minas Tirith’i kuşattığı sırada, uzun zamandır Kral Brand’ın sınırlarını tehdit eden Sauron’un müttefiklerinden bir ordu Karnen Nehri’ni geçti ve Brand Dale’e geri sürüldü. Orada Erebor Cüceleri’nin yardımını aldı; Dağ’ın eteklerinde büyük bir savaş oldu. Üç gün sürdü ama sonunda hem Kral Brand hem de Kral Dáin Demirayak öldürüldü ve Doğudölleri zafer kazandı. Ama Kapı’yı alamadılar ve hem Cüceler hem de İnsanlardan pek çoğu Erebor’a sığındı ve orada bir kuşatmaya dayandılar.

Güney’deki büyük zaferlerin haberi geldiğinde, Sauron’un kuzey ordusu dehşete kapıldı; kuşatılanlar ileri çıkarak onları bozguna uğrattı ve kalanlar Doğu’ya kaçarak Dale’i bir daha rahatsız etmedi. Sonra Brand’ın oğlu Bard II Dale’de Kral oldu ve Dain’in oğlu Thorin III Taşmiğfer Dağ’ın Altındaki Kral oldu. Kral Elessar’ın taç giyme törenine elçilerini gönderdiler; ve krallıkları o zamandan beri, yaşamlarının sonuna dek, Gondor’la dostluk içinde kaldı; Batı’nın Kralı’nın tacı ve koruması altındaydılar.

BARAD-DÛR’UN DÜŞÜŞÜNDEN ÜÇÜNCÜ ÇAĞIN SONUNA KADAR GEÇEN KISA GÜNLER

3019

S.H. 1419

27 Mart. Bard II ve Thorin III Taşmiğfer, düşmanı Vadi’den sürer.

28 Mart Celeborn Anduin’i geçti; Dol Guldur’un yıkımı başladı.

6 Nisan. Celeborn ve Thranduil’in buluşması.

8 Nisan Yüzük Taşıyıcıları Cormallen Alanı’nda onurlandırıldı.

1 Mayıs. Kral Elessar’ın taç giymesi; Elrond ve Arwen Ayrıkvadi’den yola çıkarlar.

8 Mayıs Éomer ve Éowyn, Elrond’un oğullarıyla birlikte Rohan’a doğru yola çıkar.

20 Mayıs Elrond ve Arwen Lórien’e gelir.

27 Mayıs Arwen ve maiyeti Lórien’den ayrılır.

14 Haziran. Elrond’un oğulları Arwen’i Edoras’a götürmek üzere kafileyi karşılar.

16 Haziran Gondor’a doğru yola çıkarlar.

25. Kral Elessar Ak Ağaç’ın fidanını bulur.

1 Esnek* Arwen Şehir’e gelir.

Yıl Ortası Günü. Elessar ve Arwen’in düğünü.

*Shire hesabında aylar 30 gün olduğu için, artan beş günün üçü haziranla temmuz arasına, ikisi de eski yıl ile yeni yıl arasına yerleştirilir, bu günler hiçbir aya dahil edilmezdi. Haziran ve temmuz arasındaki günlere Esnekgünler adı verilirdi. Bu hesapla, 1 Esnek, 30 Hazirandan sonraki gün oluyor, (y. n.)

18 Temmuz. Éomer Minas Tirith’e döner.

22 Temmuz Kral Théoden’in cenazesi yola çıkar.

7 Ağustos. Kafile Edoras’a gelir.

10 Ağustos Kral Théoden’in cenazesi.

14 Ağustos Konuklar Kral Éomer’den ayrılırlar.

15 Ağustos Ağaçsakal Saruman’ı serbest bırakır.

18 Ağustos Miğfer Dibi’ne gelirler.

22 Ağustos Isengard’a gelirler; günbatımında Batı’nın Kralı’ndan ayrılırlar.

28 Ağustos Saruman’a yetişirler; Saruman Shire’a doğru döner.

6 Eylül Moria Dağları’nı görünce dururlar.

13 Eylül Celeborn ve Galadriel ayrılır, diğerleri Ayrıkvadi’ye doğru yola çıkar.

21Eylül Ayrıkvadi’ye dönerler.

22 Eylül Bilbo’nun yüz yirmi dokuzuncu doğum günü. Saruman Shire’a gelir.

5 Ekim Gandalf ve Hobbitler Ayrıkvadi’den ayrılırlar.

6 Ekim Bruinen Geçidi’ni geçerler; Frodo ilk kez acısının geri döndüğünü hisseder.

28 Ekim Gece karanlığında Bree’ye varırlar.

30 Ekim Bree’den ayrılırlar. ‘Gezginler’ karanlıkta Brandywine Köprüsü’ne gelirler.

1 Kasım. Frogmorton’da tutuklandılar.

2 Kasım Subaşı’na gelirler ve Shire halkını ayaklandırırlar.

3 Kasım Subaşı Savaşı ve Saruman’ın Göçü. Yüzük Savaşı’nın sonu.

3020

S.H. 1420: Büyük Bolluk Yılı

13 Mart. Frodo hastalanır (Shelob tarafından zehirlenmesinin yıldönümünde).

6 Nisan. Parti Alanı’nda mallorn çiçekleri.

1 Mayıs. Samwise Rose ile evlenir.

Yıl Ortası Günü. Frodo belediye başkanlığından istifa eder ve Will Whitfoot görevine geri döner.

22 Eylül. Bilbo’nun yüz otuzuncu doğum günü.

6 Ekim. Frodo yine hastalanır.

3021

S.H. 142I: Üçüncü Çağın Sonu

13 Mart. Frodo yine hasta.

25. Samwise’ın kızı Adil Elanor’un doğumu. Bugün Gondor’un hesaplarına göre Dördüncü Çağ başladı.

21 Eylül. Frodo ve Samwise Hobbitköy’den yola çıktılar.

22. Yüzüklerin Bekçileri’nin Son Yolculuğu

29. Gri Limanlar’a gelirler. Frodo ve Bilbo Üç Taşıyıcı ile birlikte Deniz üzerinden yola çıkarlar. Üçüncü Çağ’ın sonu.

6 Ekim. Samwise Çıkınçıkmazı’na döner.

YÜZÜK KARDEŞLİĞİ’Nİ OLUŞTURANLARIN DAHA SONRA BAŞLARINA GELENLER

yılların öyküsü

(Shire Takvimiyle)

S.R. 1422 Bu yılın başlangıcıyla birlikte Shire’daki yıl hesabında Dördüncü Çağ başladı; ancak Shire Hesabı yıllarının tarihleri aynen devam etti.
1427 Will Whitfoot istifa eder. Samwise Shire’ın Belediye Başkanı seçilir. Peregrin Took, Uzunayrıklı Elmas ile evlenir. Kral Elessar, İnsanların Shire’a girmemesi için bir ferman yayınlar ve burayı Kuzey Asası’nın koruması altında Özgür Topraklar haline getirir.
1430 Peregrin’in oğlu Faramir doğdu.
1431 Goldilocks, Samwise’ın kızı, doğdu.
1432 Muhteşem olarak anılan Meriadoc, Buckland’ın Efendisi olur. Kral Éomer ve Ithilienli Leydi Éowyn tarafından kendisine büyük hediyeler gönderilir.
1434 Peregrin Took ve Reis olur. Kral Elessar Reis’i, Efendi’yi ve Belediye Başkanı’nı Kuzey Krallığı’nın Danışmanları yapar. Efendi Samwise ikinci kez Belediye Başkanı seçilir.
1436 Kral Elessar kuzeye doğru at sürer ve bir süre Evendim Gölü kıyısında konaklar. Brandywine Köprüsü’ne gelir ve orada dostlarını selamlar. Dúnedain Yıldızı’nı Efendi Samwise’a verir ve Elanor’u Kraliçe Arwen’in baş onursal nedimesi yapar.
1441 Efendi Samwise üçüncü kez Belediye Başkanı olur.
1442 Efendi Samwise, karısı ve Elanor ile birlikte Gondor’a gider ve bir yıl orada kalırlar. Efendi Tolman Cotton Belediye Başkanı’na vekâlet eder.
1448 Efendi Samwise dördüncü kez Belediye Başkanı olur.
1451 Güzel Elanor, Far Downs’ta Greenholmlu Fastred ile evlenir.
1452 Far Downs’dan Tower Hills’e (Emyn Beraid) kadar uzanan West-march, Kral’ın lütfuyla Shire’a dahil edilmiştir. Birçok hobbit oraya taşınır.
1454 Fastred ve Elanor’un oğlu Elfstan Fairbairn doğar.
1455 Efendi Samwise beşinci kez Belediye Başkanı olur.
1462 Efendi Samwise altıncı kez Belediye Başkanı olur. Reis onun isteği üzerine Fastred’i Westmarch’ın Muhafızı yapar. Fastred ve Elanor, soylarından gelen Fairbairn’lerin nesiller boyu mesken tutacağı Kule Tepeleri’ndeki Kulealtı’na yerleşirler.
1463 Faramir Took, Samwise’ın kızı Goldilocks ile evlenir.
1469 Efendi Samwise yedinci ve son kez Belediye Başkanı olur. 1476 yılında, görevinin sonunda doksan altı yaşındadır.
1482 Efendi Samwise’ın karısı Bayan Rose’un Yıl Ortası Günü ölümü. 22 Eylül’de Usta Samwise Çıkınçıkmazın’dan yola çıkar. Kule Tepeleri’ne gelir ve en son Elanor tarafından görülür; daha sonra Fairbairn’ler tarafından saklanan Kırmızı Kitap’ı ona verir. Aralarında Elanor’dan Samwise’ın Kuleleri geçip Gri Limanlar’a gittiği ve Yüzük Taşıyıcıları’nın sonuncusu olarak Deniz’in üzerinden geçtiği rivayeti aktarılır.
1484 Yılın ilkbaharında Rohan’dan Buckland’a, Kral Éomer’in Efendi Holdwine’ı bir kez daha görmek istediğine dair bir mesaj iletilir. Meriadoc o zamanlar 102 yaşındaydı ama hâlâ dinçti. Dostu Reis’e danıştı ve kısa bir süre sonra mallarını ve işlerini oğullarına devredip Sarn Ford üzerinden at sürerek uzaklaştılar ve Shire’da bir daha görülmediler. Daha sonra Efendi Meriadoc’un Edoras’a geldiği ve o sonbaharda ölmeden önce Kral Éomer’in yanında olduğu duyuldu. Sonra o ve Reis Peregrin Gondor’a gittiler ve orada kendilerine kalan kısa yılları geçirdiler, ta ki ölüp Rath Dínen’de Gondor’un uluları arasına gömülene dek.
1541 Bu yılın 1 Mart’ında* Kral Elessar vefat etti. Meriadoc ile Peregrin’in mezarları büyük kralın yatağının yanına konmuştu. Sonra Legolas Ithilien’de gri bir gemi inşa etti ve Anduin’den aşağı, Deniz’in üzerinden yelken açtı; ve söylendiğine göre onunla birlikte Cüce Gimli de gitti. Ve o gemi de gittiğinde, Orta Dünya’da Yüzük Kardeşliği’nden kimse kalmamıştı.

* Dördüncü Çağ, Gondor takvimiyle 120.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: The Rings of Power (Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

]]>
https://ortadunya.com/ek-b-yillarin-oykusu-turkce-ceviri/feed/ 0 17076
Lembas (Elf Yol Ekmeği) https://ortadunya.com/lembas/ https://ortadunya.com/lembas/#respond Thu, 07 Jul 2022 15:58:32 +0000 https://ortadunya.com/?p=16747

“Bir seferde az yiyin, ve sadece gerektiğinde; çünkü bunlar, diğer her şey başarısız olduğunda size hizmet etmeleri için verildi. Kekler günlerce tatlığını koruyacaktır, eğer size verdiğimiz gibi yapraklarına sarılı şekilde dururlarsa. Bunlardan bir tanesi, bir gezgini uzun ve yorucu bir gün boyunca ayakta tutabilir; bu gezgin Minas Tirith’in uzun insanlarından birisi olsa bile.”

-Yüzük Kardeşliği, “Lorien’e Veda”

Lembas, ya da ortak dildeki diğer isimleriyle Elf ekmeği yahut yol-ekmeği, Elfler tarafından yapılan özel bir yiyecekti.

Lembas’ın Tarihçesi

Lembas dağıtan Elf kraliçesi

Lembas’ın kökeni ve yapılışı yalnızca Pengolodh tarafından yazılan Lembas Hakkında (The Peoples of Middle-earth kitabının, 15. bölümü) isimli metinden bilinmektedir. Lembas, ilk kez Aman’da yetişen özel bir mısır ile Yavanna tarafından yapılmış, Orome tarafından da Büyük Yolculuk sırasında Elflere verilmiştir. Bundan dolayı, Lembas’ı yalnızca kadınların yapması bir Elf geleneği haline gelmiş ve Lembas’ın tarifini bilen bu kadınlara da Yavannildi denmiştir. Ayrıca, gelenek sadece bir Elf Kraliçesinin Lembas’ı bulundurmasını ve dağıtmasını da kapsıyordu; bu nedenle de ona Massánië (leydi, ekmek veren) veya Besain (Massánië’in Sindarin versiyonudur ve aynı anlama gelir) deniyordu.

Sadece nadir durumlarda Elf olmayanlara verilirdi; çünkü Lembas’ın onları ölümlü olmalarına karşı temkinli hale getireceğine ve Elfler arasında yaşamak isteyeceklerine inanınılırdı.

Lembas’ın üretildiği mısır, olgunlaşmak için çok az güneş ışığına ihtiyaç duyar ve her sezonda hasat edilebilmesinin yanında, tekrar hızlıca olgunlaşabilirdi. Yine de, Morgoth‘un kuzeyde yaşadığı zamanlarda o taraflardan gelen rüzgarlara dayanmak zorundaydılar; fakat Eldar, mısırları güneşli açıklıklarda ve korunan topraklarda yetiştirerek, üretimin devam etmesini sağladı. Koçanlar tırpan veya orak yardımı olmadan el ile toplanırken, saplar da topraktan söküldükten sonra örülerek, içerisinde tahılların taşındığı sepetler haline getiriliyorlardı.

Melian, Doriath kraliçesi, Lembas tarifini Yavanna’dan almış olan kraliçelerden bir tanesiydi. Lembas’ı, Túrin‘e vermesi için Beleg‘e vererek büyük bir lütuf göstermişti; çünkü daha önce hiçbir insana Lembas verilmemişti ve ilerleyen zamanlarda da tekrar verilmesi nadir olacaktı. Beleriand sular altında kaldıktan sonra, Lembas tarifi de Galadriel‘e ve diğer elflere geçmiş oldu.

Gemiler Turgon‘un emri üzerine batıya gönderildiğinde, denizciler gemide Lembas ile dolu bir çanta taşıyorlardı. Kazadan kurtulmayı başaran Voronwë, Gondolin’e olan yolculukları boyunca bu Lembasları Tuor ile paylaşmıştı.

Galadhrim (Lothlórien‘de yaşayan Elfler), Lothlórien’de büyük bir Lembas stoğu bulundururdu. Galadriel, bu stoğun bir kısmını ayrılmalarının üzerine Yüzük Kardeşliği’ne vermiş, Frodo Baggins ve Samwise Gamgee Mordor’a olan yolculukları boyunca büyük ölçüde bu Lembaslar ile yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Galadriel’in batıya olan göçü ve Arwen‘in ölüşünden sonra, Lembas üretimi Orta Dünya’da son bulmuş ve bu gelenek tamamen kaybolmuştur.

Tanımı

Kekler çok besleyiciydi ve eğer Mallorn yapraklarına sarılı şekilde kalırlarsa, aylarca tazeliklerini koruyabilirlerdi. Dış kısmında kahverengimsi bir renge sahipken, iç kısımlarında ise krem rengi tonlar daha yoğundu.

Gimli‘ye göre, Cram’e benziyordu (Dale’de yaşayan insanlar ve göl halkı tarafından yapılan bisküvi benzeri bir yiyecek); fakat Lothlórienli bir Elf, insanların yaptığı herhangi bir yiyeceğin Lembas kadar hoş ve güçlendirici olamayacağını söylemişti.

Tıpkı Elflerin diğer ürünleri gibi, Lembas da kötücül varlıklara karşı duyarlı ve saldırgandı; Gollum açıkça yemeyi reddetmişti. Frodo, Mordor’da Orklar tarafından yakalandığında, Orklar, Lembas’ın görünümünden, Gollum’un ettiğinden bile daha fazla nefret etmişlerdi.

Etimolojisi

Lembas kelimesi, Sindarindir ve Eski Sindarinde “yolculuk-ekmeği” anlamına gelen lenn-mbass kelimesinden türemiştir. Bu terimin kabaca bir çevirisi olarak genellikle “Yol ekmeği” olarak da adlandırılırdı. Bu kelime, İlkel Elfçede “evden ayrılırken alınan ekmek (uzun bir yolculuk için)” anlamına gelen, Quenyada karşılığı lerembas olan, le(n)dembassē kelimesinden gelmektedir. Ancak, Quenyada Lembas için kullanılan asıl terim, “yaşam-ekmeği” anlamına gelen coimas‘tır.

Lembas’ın Esin Kaynağı

Lembas, Eucharist (Hristiyanlık’ta kutsal ekmek) ile karşılaştırılmıştır ve hatta Yüzüklerin Efendisi’ndeki en açık Hristiyanlık sembolü olduğu söylenmişlerdir. Sonralarda, Tolkien’ın bizzat kendisi de Lembas’ın, kendisinin Katolik bir yazar olduğu çıkarımının yapılmasını sağlayacak birkaç detaydan birisi olduğundan bahsetmiş ve Lembas’ın dini önemini, Forrest J. Ackerman’a verdiği cevapta kabul etmiştir.

Uyarlamalardaki Betimleme ve Tasvirler

“Lembas, Elf yol-ekmeği. Küçük bir ısırık, yetişkin bir erkeğin midesini doldurmak için yeterlidir.”

Legolas, Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği, “Lorien’e Veda” (film sahnesi)

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Rings of Power (Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Kaynakça

  • J.R.R. Tolkien, The Peoples of Middle Earth, Of Lembas
  • J.R.R. Tolkien, Silmarillion
  • J.R.R. Tolkien, Bitmemiş Öyküler, Tuor’un Gondonlin’e Gelişi
  • J.R.R. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği
  • J.R.R. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi: İki Kule
  • J.R.R. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü
  • The Letters of J.R.R Tolkien
]]>
https://ortadunya.com/lembas/feed/ 0 16747