5 yıl süren uzun bekleyiş sona erdi ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 1. sezonunun ilk 2 bölümü yayınlandı. Bu yazımızda dizinin ilk 2 bölümüyle alakalı tartışmaları ve kritik sahneleri ele alacağız.
Güç Yüzükleri İlk 2 Bölüm Detaylı İncelemesi
İncelemeye geçmeden önce şunu vurgulamakta fayda var. Bu dizinin adının Yüzüklerin Efendisi ismini içermesi tamamen bir marketing kararı. Yoksa bu dizi Yüzüklerin Efendisi hikayesini anlatmıyor. Bu dizi Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit’in geçtiği 3. Çağ’dan çok öncesini, yani 2. Çağ’ı anlatıyor.
2. Çağ’ın kendine ait bir kitabı yok. 2. Çağ’ın diyalogları yok denecek kadar az. 2. Çağ’ın birbirinden zaman olarak uzak 4-5 ana olayı dışında kesintisiz bir hikayesi yok. 2. Çağ’da geçen karakterlerin davranış biçimleriyle alakalı bazı notlar var ama netleşmiş bir metin yok gibi bir şey. Tolkien’in en detaylı aktardığı Çağ olan 3. Çağ ile mukayese bile edilemez bu yüzden. Bu Çağ’ın bazı kitapların kıyısında köşesinde bahsedildiği hikayeleri ve bir kronolojisi var yalnızca. Büyük oranda boş geçen 3441 yıldan oluşuyor 2. Çağ. Bunun sebebi de bu Çağ’ın Tolkien’in en az değindiği Çağ olması. Ve henüz dizi 2. Çağ’daki bu ana olaylardan herhangi birine gelmedi bile.
Bu sebepten senaristler bizlere kendi hikayelerini anlatacaklar. Dizinin odak noktası Silmarillion’da anlatılan 1. Çağ ya da Yüzüklerin Efendisi’nde anlatılan 3. Çağ değil. Odak noktası tamamen 2. Çağ’daki 4-5 ana olayla perçinlenmiş senaristlerin kendi hikayeleri.
İzlediğimiz şeyin adı Güç Yüzükleri, Yüzüklerin Efendisi değil. Ve bu yazar tarafından bolca boşluk bırakılmış, yazarın torunu Simon Tolkien’den de danışmanlık alınarak doldurulan bir adaptasyon.
Dizide öyle diyaloglar vardı ki, bunlardan biri Elrond ile Celebrimbor arasında geçti, Tolkien’in kaleminden çıkmış hissiyatı yarattı. Feanor’dan, Silmaril’lerden ve Morgoth’tan bahsedilen kısımdan bahsediyorum örnek vermek gerekirse.
Ben şahsen diziyle ilgili gelişmeleri çok yakından takip eden ve tüm Tolkien kitaplarını özümsemiş biri olarak bu 2 bölümü ve verdiği hissiyatı beğendim. Eksik olan, mantık hataları olan yerleri elbette ki var. Bunları az sonra anlatacağım zaten.
Şunu da belirtmekte fayda var. Dizi anneniz ve babanızla veya çocuklarınızla rahatlıkla izleyebileceğiniz bir dizi. Ya da odanın kapısı açılır da annem abuk bir sahne görür endişesi yaşamayacağınız bir dizi.
Dizi bence genel olarak güzel bir başlangıç yaptı. Görsel efektler üst düzey, müzikler muhteşem, oyuncuların performansı ve birbirleriyle olan kimyaları çok iyi. Senaryoyu ise henüz görmedik, bunu unutmamakta fayda var. Toplamda 50 saat ve 5 sezon sürecek olan maceranın yalnızca ilk 2 saatini izledik. Bu şekilde baktığımızda yalnızca mevcut içeriğin %4’ü bu.
Dizi erişkin Galadriel’in anlatımıyla çocuk Galadriel’i gördüğümüz bir prologue ile Valinor’da başlıyor. Elflerin çocukken de oldukça zorba olabildiklerini görüyoruz. Bu kısmın amacı bize ne Valinor’u ne de Ağaçları göstermek. Amaç Silmarillion’u anlatmak da değil. Bu yüzden buradaki sahneler genel izleyicinin kafasını karıştırmadan en sade şekilde anlatılmak zorunda. Feanor’un yemini, Akraba Kıyımı, Beleriand Savaşları bilerek detaylı anlatılmıyor.
Prologue’un amacı tamamen Galadriel’in abisi Finrod’a olan derin sevgisini vurgulamak ve abisinin ölümünden sorumlu Sauron’a karşı mücadele etme motivasyonunu Galadriel’e yüklemek. Aralarında geçen gemi ve taş konuşması ise bir iyilik ile kötülük metaforu. Buna gemiden atlama kısmında daha detaylı değineceğim.
Finrod ile Galadriel’in arasındaki 62 Valian yılı, yani 594 güneş yılı yaş farkına da değinmekte fayda var. Bu şekilde abi ve küçük kız kardeş şeklinde aktarılmalarının mümkün olduğu bir zaman dilimi mevcut.
Valinor’un İki Ağacı Laurelin ve Telperion’u muhtemelen Ungoliant’ın gözünden görüyoruz. Ağaç gövdesini saran, örümcek ağı hissi veren sis benzeri bir görüntü var ve örümcek tıslaması sesi geliyor.
Ağaçların öldürülmesinden sonra Tirion şehrini karanlıklar içinde görüyoruz. Burada şehre herhangi bir şey olmuyor, ancak bitkiler ölmüş.
Kitapları okuyanlar için, şu ana kadar Feanor’un Yemini izlenimi veren sahnenin aslında Feanor’un Yemini olmadığını anlıyoruz. Çünkü Finrod da orada. Ancak bu sahneyi ekleyerek, kitapları bilenleri heyecanlandırmak istedikleri açık.
Ayıran Denizler üzerinden Beleriand’a gidiş aktarılıyor ancak Beleriand haritası gösterilmiyor. Bunu ya haklara sahip olmadıkları için ya da detaylarını anlatamayacakları haritayı gösterip sıradan izleyicinin kafasını karıştırmamak amacıyla eklememişler. Yine de eklenmesi gereken bir detaydı. Kıtayı gösterip, sonra sular altında kalışını harita üzerinden güzel bir animasyonla aktarabilirlerdi.
Kartallar ve fellbeast’leri gördüğümüz sahnede arka planda Balroglar’ı görüyoruz. Gözden kaçabilen bir detay.
Finrod savaşırken onu birisi uzaktan ok atarak kurtarıyor. Bu oku atan Barahir olabilir.
Finrod burada Elfçe bağırıyor “Valaron kalanen! Firuvantë!” şeklinde. Yani, ve “Valar’ın ışığıyla ölecekler”.
Katledilenler Tepesi yani Haudh-en-Ndengin göndermesi olan sahneyi görüyoruz. Normalde burada cesetler olması gerekirken, yalnızca miğferleri görüyoruz.
Elflerin ölüm için bir kelimeleri olmadığı, şimdiyse pek çok kelimelerinin olduğu söyleniyor. Bu pek de doğru değil aslında, dizi için dramatikleştirilmiş bir ifade. Elfler, Cuivienen’de uyandıklarını onları ilk bulan Melkor olur. Ölümle, işkenceyle ve aldatmacalarla çok erkenden tanışırlar. Tabii ki, ölüm için kullandıkları kelimelerinin sayısı zamanla artmış olabilir.
In the end Morgoth would be defeated.” deniyor, yani “en nihayetinde Morgoth yenilecekti”. Yani anlatımın olduğu kısımda henüz yenilmiş değil. Sauron’la olan olaylar Morgoth yenilmeden önce yaşanıyor kitapta olduğu gibi.
Sauron’u çok ihtişamlı bir sahneyle görüyoruz. Elinde bir mızrak var ve lore’a göre sabit bir silahı yok. Mızrak kullanması bu açıdan normal. Ayrıca Galadriel’in onu betimlerken kullandığı kelimeler çok kritik: ”Zalim ve kurnaz bir büyücü.” Tek cümleyle ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Finrod kitaplarda Sauron’un peşine düşmüyor, ancak genel olarak kötülüğe karşı verdiği bir mücadele var. Tol-in-Gaurhoth’ta Beren’i savunurken Sauron tarafından gönderilen bir kurtadam tarafından öldürülüyor, ki bu da ölümünden Sauron’u sorumlu kılar.
Finrod’u gördüğümüzde, “pençe” detayından kitaplarda olduğu şekliyle öldüğünü tahmin ediyoruz. Bedeninde Sauron’un simgesi var. Bu simge Mordor’un haritadaki görünümünü de çağrıştırıyor, Sauron’un gözünü de.
Galadriel ve Elf kafilesi yola toplamda 4 gemi ile çıkıyorlar. Yani Forodwaith’tekinden çok daha fazla sayı ile başlayıp, zaman içerisinde sayıları azalıyor. Zaten Elrond heykellerle dolu olan, Lindon’daki alanda “Buraya daha kaç tane heykel oyduracaksın.” şeklinde bir cümle söylüyor.
Ardından sayıları tekrar azalmış bir şekilde koşturan 20 Elf, sonra bir dağın tepesinde sayıları daha da azalmış 10 Elf. Burada takibin ne kadar uzun ve yıpratıcı olduğu vurgulanıyor.
Forodwaith’te Galadriel ve Thondir arasında konuşma geçen konuşmadan Elf kafilesinin uzun yıllar süren bu arayıştan artık umudunu kestiğini anlıyoruz.
Elflerden biri Galadriel’e durmasını söylüyor. Galadriel, bu sırada birinin düştüğünün farkında değil. Fark ettiğinde geriye dönüyor ve kendi örtüsünü veriyor.
Bu noktada grup belki de pes etmeye çok yakınken kalenin yakında olduğunu fark ediyorlar. Burası yüksek ihtimalle Melkor’un eski yeraltı kalesi Utumno’nun kalıntıları.
Alevin ısıtmadığına dair bir cümle geçiyor. Galadriel bunu bulundukları yerin kötülükle dolu olmasına bağlıyor. Hava akımında bir farklılık hissediyor ve buzla kaplanmış bir geçit fark ediyor. Geçidi Elfler’in yıkmasını söylüyor.
Orklar’ın Görünmeyen Dünya’nın güçleriyle uğraştığını söylüyor. Orta Dünya’da görülen ve görülmeyen dünya diye bir ayrım var. Gandalf, Sauron gibi bazı varlıklar her iki dünyada da yer alırken, bizim aşina olduğumuz çoğu varlık yalnızca görülen dünyada varlar.
Galadriel buradaki taşın üzerinde Sauron’un simgesini keşfederek Sauron’un burada bulunduğunu anlıyor.
Belki de prologue esnasında gördüğümüz orklarla kaplı yerde, merdivenden bir adım atan Sauron aslında buradaydı. Bu izin ve orkla ilgili durumun çok eski olduğunu söylüyor Thondir. Ki bu doğru. Sauron yaklaşık 500 yıl kadar saklanıyor. Nerede ve nasıl belli değil ama anlaşılan diziye göre bir dönem burada saklanmış.
Olabilecek en kuzeyde olmalarına rağmen daha da kuzeye gitmek istiyor Galadriel. Sayıları zaten git gide düşen Thondir, önce Yüce Kral Gil-galad’ın yanına gidip ona danışılmasının daha mantıklı olacağını söylüyor. Galadriel, düşmanı bir an önce bulmanın hırsıyla öneriyi kabul etmiyor.
Burada karşılarına çıkan kar troll’ünü birkaç Elf’i dövdükten sonra Galadriel tarafından solo’lanıyor. Ben şahsen böyle aksiyon sahnelerini pek sevmiyorum, ama insanlar Legolas anları dediğimiz sahneleri de seviyorlar. O açıdan eklenmesini anlayabiliyorum. Öte yandan keşke diğer Elf’ler de 3-5 bir şey yapsalardı da sonra Galadriel solosunu atsaydı.
Devamındaki sahnede yüzyıllardır Galadriel tarafından Orta Dünya’nın en ücra köşelerine sürülen, sayıları iyice azalan ve artık buna dayanamayan Elflerin kılıç bırakmasını görüyoruz. Elfler yılgınlıklarını ve yüzyıllarca önce işlenmiş bir simge yüzünden daha da kuzeye gidemeyeceklerini bu şekilde ifade ediyorlar. Bu bir başkaldırı değil, bir nevi görevden çekilme aslında. Öyle ki, Lindon’a beraber dönüyorlar.
Kılayaklar Anduin’in doğusunda, Ent Hanımlarının yakınındaki bölgede işlenmiş. Önce avcıları görüyoruz. Kendi aralarında şaka yapıyorlar. Ciddi bir şekilde Kılayaklar tehlikeli denmiyor. Sadoc muhtemelen göç dönemlerinde neler yaşandığını kaydettikleri bir kitap çıkarıyor. Avcıların olması gereken erken zamanda buradan geçtiğini anlıyor. Bir tuhaflık olduğunu söyüyor. Yanındaki üç kadından biri de bu daha önce yaşandığında Büyük Don yaşanmıştı diyor.
Elrond’u ise Gil-Galad’ın konuşmasını yazarken görüyoruz. Henüz dizide karakter tanıtımı yapılıyor ve Elrond, Lord Elrond değil yalnızca Elçi Elrond. Elrond’un toy zamanları yani.
Galadriel’den Elrond’un arkadaşı olarak bahsediliyor. Elrond ve Galadriel arasında ciddi bir yaş farkı var. Ayrıca Elrond’un ileride evleneceği Celebrian’ın da annesi Galadriel. Ancak ölümsüz varlıklar arasında belli bir erişkinlik düzeyinden sonra, yaş sebebiyle bir üstünlük olmayabilir. Yine de arkadaş ifadesi yadırganabilir bir ifade.
Galadriel Elrond’la bir araya geldiğinde ona Sauron simgesini gösteriyor ve Gil-galad’tan yeni bir birlik isteyerek arayışına devam edeceğini söylüyor. Elrond ise Gil-galad’ın onlara koyduğu sınırları aşarak birliğini Kuzey’e götürmesinden Yüce Kral’ın hoşnut olmadığını ve onun iyi niyetini suistimal etmemesi gerektiğini söylüyor. Gil-galad tüm Noldor halkının son Yüce Kralı ve bu açıdan Galadriel’den kademe olarak üstte. Ancak yine de, Yüce Kral’la görüşeceği zaman Elrond’tan randevu alacak bir Elf kesinlikle değil.
Gil-galad’ın yüzyıllardır düşmanın peşinde olan Elf kafilesini ve Galadriel’i törenle onurlandığı bir sekans izliyoruz. Burada Gil-galad kötülüğün bittiği yanılgısında. Ve sanki Valinor’a gidebilmek için ondan izin alınıyormuş gibi bir tablo çizilmiş. Bu iki durum da doğru değil, neden böyle bir değişiklik yapıldığını ise önümüzdeki bölümlerde öğreneceğiz.
Galadriel’i Valinor’a gönderme sebepleriyse artık huzur bulması için, ondan kurtulmak için değil. Ancak kitaplarda bu zaman diliminde Galadriel zaten yasaklı ve Valinor’a dönemez. Kendi ülkesini kurmak istediği için dönmek de istemez.
Devamında Galadriel’i abisi Finrod’un heykelinin önünde görüyoruz. Burada diğer heykeller arasında Luthien ve Huan net bir biçimde gözüküyor.
Güney topraklarını gördüğümüz kısımda, Doğu’daki bir otlakta bazı yabani otlar yüzünden zehirlenmeler yaşandığını öğreniyoruz. Güneyli insanlar Sayısız Gözyaşı Savaşı’nda Elf’lere ihanet etmeleri sebebiyle Elf’lerin gözlemi altındalar. Ancak bu durumun Arondir’in burada geçirdiği 79 yılın ardından, Gil-galad’ın emriyle sona erdiğini öğreniyoruz. Gil-galad’ı dizide tüm Elflerin kralı yapmışlar gibi duruyor şimdilik.
Güneyliler ise gerçek krallarının geleceği günü bekliyor. Buradaki gerçek kral kim belli değil.
Arondir ile Bronwyn arasında geçen sekansta, Bronwyn’in verdiği ot Alfirin tohumu yani Simbelmynë. Arondir’in yanındaki Silvan gözcüsü onu Bronwyn’le gördüğü için daha önce yaşanan Elf-İnsan ilişkilerinden bahediyor. Hepsinin sonucunun trajedi olduğunu söylüyor, ki bu güzel bir mesaj.
Bir köylü, şifacı Bronwyn’in evine geliyor. Hayvanının hasta olduğunu söylüyor. Hayvanın birkaç gün önce doğu taraflarında otladığını öğreniyorlar. Arondir o esnada ineği sağıyor. İnekten akan irin sayesinde zehirlenmiş bir toprak olduğundan iyice emin oluyor. Nöbetleri bitmeden önce orayı incelemek istiyor. Kendisi de otlardan anlayan Bronwyn de alarak o bölgeye gidiyorlar.
Bu esnada yalnız kalan Theo ve arkadaşı, daha önce tesadüfen gördüğü bir eşyayı arkadaşına göstermek için ahıra gidiyor. Burada babasının ortadan kaybolduğunu öğreniyoruz. Theo, kırık kara bir kılıç çıkarıyor. Kılıcın üzerinde Sauron’un simgesi var.
Gil-galad ve Elrond arasındaki sekansta, Gil-galad yeni ufuklara bakmamız gerek diyerek Elrond’u Celebrimbor’un yanında özel bir göreve gönderiyor. Ve bu ikili beraber Eregion’a gidiyorlar.
Bronwyn ve Arondir arasında geçen konuşmada Bronwyn’in Hordernli olduğunu ve Hordernlilerin Morgoth’a daha sadık olmasıyla bilindiğini öğreniyoruz. Brownyn ise bunun ön yargı olduğunu söylüyor. Çok kısa bir süre sonra Hordern’i yarıklar ve yangın içerisinde görüyoruz.
Geldik ilk bölümün en kritik kısmına. Galadriel ve birliğini bir Kuğu gemisiyle Valinor’a giderken görüyoruz. Valinor’a yaklaştıkça Elf kadınlar tarafından üzerlerinden zırhları ve silahları alınıyor. Galadriel abisinin hançerini istemeye istemeye veriyor. Valinor’dan gelen bir şarkı sesine eşlik ederek bu dünyanın gri yağmur perdesinin kalktığını görüyoruz.
Valinor’a yaklaşılırken eş zamanlı olarak başka bir yerde gökten bir anda meteor geldiğini görüyoruz. Bu meteor önce Lindon’dan, sonra çok uzaktan Güney diyarlarından ve son olarak Entler’in olduğu bölgeden görülüyor.
Bu esnada Galadriel gitmekte tereddüt ediyor ve aklına Finrod’un ona çocukken söylediği “Neden gemi yüzer ama taş batar bilir misin?” sözleri geliyor, çocuk Galadriel’in “Ama bazen ışık suyun içinde de olduğu gibi ışıl ışıl yansır. Hangi ışığa doğru gideceğimi nereden bileceğim?” sorusunun cevabını duyuyoruz: “Bazen karanlığa dokunmadan bunu bilemeyiz.”
O an çektiği ızdırapla hangi ışığı ışığa doğru gideceğine karanlığa dokunarak bulmaya karar veriyor ve kendini gemiden suya atıyor. Eş zamanlı olarak meteor da Kılayak’ların yaşadığı yere düşüyor. Meteor man, yani Stranger’ın kötü bir karakter olma ihtimalini artıran bir gönderme bu.
Gil-galad Lindon’da düşen bir yaprağın karardığını görüyor ve Orta Dünya’da barış döneminin geldiğini düşünmekle hata ettiğini yüzünden anlıyoruz.
İlk bölüm Nori’nin meteoru bulmasıyla sona eriyor.
İkinci bölüm Ayıran Denizler’in ortasında yüzen Galadriel ile açılıyor. Suya atlamasındaki mantık anlaşılsa da atladığı yer sıkıntılı. Orta Dünya’ya olan mesafe çok uzak. Galadriel bu kararı yüreğiyle veriyor, ama dizi açısından bakınca tuhaf kalıyor bu yüzdüğü kısımlar. Orta Dünya’ya kadar tamamen yüzmüyor olsa da senaryo açısından başka çözümler getirilebilirdi. Yine suya atladığı ama daha farklı bir şekilde kurtarıldığı bir senaryo olabilirdi.
Bir sonraki sahnede dizide bazen iyi bazen kötü bir karaktermiş gibi hissetirilen Meteor Man’i yani Stranger’ı görüyoruz.
Nori, Poppy’nin seslenmesinden tedirgin olup kratere doğru düştüğünde ateşin sıcak olmadığını fark ediyor. Bu önemli bir detay. İlk bölümde Utumno’nun yoğun kötülük içermesinden dolayı ateşin bile orayı ısıtmadığını söylemişlerdi.
Meteor man bilinci yerine geldikten sonra ürküyor, biraz zaman geçip sakinleştiğinde alevler sönüyor. Yeniden bilincini kaybettiğinde ise alevler yanıyor. Yani yalnızca gök yüzünden düşmesiyle oluşan bir alev değil etrafındaki, alevin kaynağı kendisi.
Burada Nori ve meteor man arasındaki bakışmada aralarında bir bağ oluşmuş izlenimine kapıldım. Bu yüzden bu adama yardım etme konusunda hevesli davranıyor.
“Meteor düşüyor, peki diğerleri de bunu görmüyor mu?” sorusunun cevabı olan sahneyi görüyoruz. Kılayakların bazıları görmüş ve huzursuz olmuşlar, hatta o bölgeyi terk etmek istiyorlar. Sadoc kamptan çıkmadıkları müddetçe güvende olacaklarını söylüyor.
Gil-galad, Elrond, Celebrimbor, Bronwyn ve Arondir gibi karakterler de Meteor’u görmüştü. Onlar arasında bu konuyla ilgili bir diyalog olması hoş bir dokunuş olabilirdi. Eksik kalmış. İleriki bölümlerde bununla alakalı bir durum umarım olur.
Nori ve Poppy, el arabasında taşıdıkları Yabancı’nın kim ve ne olabileceğini tartışırken bizim düşündüğümüz soruları soruyorlar. Burası ayrıca hoşuma gitti. Elf mi? Kulakları tutmuyor. Büyük ahaliden mi? İmkansız, çünkü gökten düşüyor. Ayrıca Elfler de insanlar da gökten düşmüyor ki. Hiç kimse düşmüyor.
Bronwyn ve Arondir’e döndüğümüzde, köyde yerin yarıldığını, etrafta sağlam bir şey kalmadığını görüyoruz. Burada asıl ilginç olan hiçbir ceset ya da yaralı olmaması. Bir evin içerisine girdiğinde yerde kazılmış bir tünel fark ediyorlar. Böylece bu yarıkların bir depremle değil, birilerinin ya da bir şeyin kazdığı bir tünel nedeniyle olduğunu anlıyoruz. Arondir tünele giriyor. Brownyn ise halkını ve oğlunu acilen uyarmak için köyüne dönüyor.
Ardından Elf Demircilerinin Diyarı, görkemli Eregion’u görüyoruz. Bir liman kenti sanılsa da, aslında nehir kenarında.
Burada çok enfes bir diyalog geçiyor Feanor’un çekiciyle alakalı.
“Gerçek yaratımın bedeli fedakârlıktır” sözünden sonra Celebrimbor şunu ekliyor, “Derler ki Morgoth Silmarilleri öyle güzel bulmuş ki, çaldıktan sonra haftalarca derinliklerine bakmaktan başka bir şey yapamamış. Ancak gözyaşından bir damla mücevherlerin üzerine düşünce kendi yansımasındaki kötülüğü görmüş ve bu huşu halinden uyanmış. O andan sonra bir daha onların ışığını seyretmemiş. Feanor’un eseri az daha büyük düşmanın yüreğine dokunacakmış.”
Celebrimbor, “Benim eserlerim ne başardı ki?” diyerek karakterinin motivasyonunu açıkça ifade ediyor. O yüzden Elrond’un onu övmesine rağmen “Daha fazlasını arzuluyorum.” diyor.
Hedefinin çok daha büyük, çok daha güçlü ve etkileyici bir eser yapmak olduğunu söyleyip “Şimdiye dek inşa edilenlerden daha güçlü demir ocağı olan bir kule” yapabilmesi adına Elrond’dan destek istiyor. Elrond böyle bir kuleyi inşası için gereken iş gücünün Cüceler tarafından sağlanabileceğini düşünüyor.
Sahne Khazad-dum’a geçtiğinde bir önceki sahnenin güzelliğini gölgede bırakan küçük bir detay fark ediyoruz. Aynı kıyafetlerle ve yaya bir şekilde bu kadar mesafeyi gelmiş olmaları. Arkaya bir at koymak çok mu zordu gerçekten?
Birazdan göreceğimiz Khazad-dum’un ihtişamının yanında önemsiz bir detay bu tabii.
Khazad-dum’un, Celebrimbor ve Narvi tarafından yapılan Batı Kapısı’ndan önceki asıl batı kapısını görüyoruz. Bu kapıyla ilgili detaylar da Yüzüklerin Efendisi Ek E’de geçiyor.
Yani henüz Celebrimbor ve Narvi’nin yapacağı kapıyı görmedik. Dizide görmemiz kesinlikle gerekiyor.
İçeriye kabul edilmeyen Elrond, Sigin-tarag ayini hakkını kullanıyor ve IV. Durin ile bir taş kırma yarışına girişiyor. Yarışı kaybederse tüm Cüce diyarlarından sürülecek. Hem diplomasi açısından hem de cücelerin inatçılığı ve gururuna oynamak için Elrond bu yarıştan bir süre sonra çekilecek. Aynı zamanda Durin ile baş başa kalmak da istiyor.
Burada cücelerle olan boy farkı yakın gibi dursa da, çekim açısıyla alakalı bir durum bu. Khazad-dum’un ihtişamı ise muhteşem. İçerisinde habitat olması da çok mantıklı bir dokunuş olmuş.
Gandalf’ın “Beni bir sokak hokkabazıyla karıştırma” sahnesindeki gibi Meteor man’in bağırmasını ve etrafını karartmasını izliyoruz. Meteor man konuşmayı bilmiyor gibi ama arka planda kötücül bir ses var. Benzerini daha önce Gandalf’la en az iki kez görmüştük filmlerde.
Nori kendisini tanıtmasını istediğinde, Meteor Man “Mana” ve “Urë” kelimelerini tekrarlayıp duruyor. Bu sözün “Isının eli” anlamına geldiği düşünülüyor. Bu Galadriel’in de bahsettiği Sauron’un alevi sönmeyen eli olabilir. Sauron’u aradığı ve yolunun Mordor’a düşeceği anlamına gelebilir bu durum.
Bir de bu sahne de çizdiği G harfi olan rünü görüyoruz. Bu rün Gandalf’ın Hobbit kapısına çizdiği rüne benziyor, ancak nedensellik açısından bir bağlantı henüz yok.
Bu rünün çizildiği esnada Largo’nun ayağı, Meteor man’in elindeki odun parçasıyla aynı anda kırılıyor. Bunlar dramatik etki için art arda gösterilen sahneler. Bir büyü sonucu olan bir şey değil. Nori’nin sorumluluklarını aksatmasının bir bedeli yalnızca babasının ayağının kırılması.
Ya da Yabancı’yı gitmek istediği yere götürecek “tesadüf eseri” yaşanan bir kaza…
Kılayaklar göçebe bir topluluk. Largo’nun ayağındaki sakatlık topluluğun bütün düzenini bozacak. Muhtemelen arkada kalacaklar. Bu da bir sonraki sahnede Sadoc’un “Göç edebilecek mi?” diye endişeli bir şekilde sormasından anlaşılan bir durum.
Muhtemelen Largo, eşi Marigold, kızı Nori ve yetim arkadaşı Poppy Meteor man ile Kılayak topluluğundan bir noktada kopacaklar.
Hala denizde olan Galadriel’e geri döndüğümüzde, 2 haftadır yolda olan bir Güneyli bir grupla karşılaştığını görüyoruz. Deniz yaratığının parçaladığı gemilerinden kendi imkanlarıyla oluşturdukları bir sal yapmışlar. Çok yüksek ihtimalle birkaç gündür de açıklara doğru sürükleniyorlar. Asıl hedeflerini bilmiyoruz ama bu Numenor ya da zaten imkansız olan Valinor değildir. Grup Galadriel’i sala kabul etme konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Galadriel saçına dokunan adama sert tepki gösteriyor.
Bu esnada Deniz yaratığı tekrar saldırıyor. Galadriel gelene kadar civarda olmayan yaratıktan Galadriel’i mesul tutuyorlar ve aralarından biri Galadriel’i denize itiyor. Kendi bulunduğu kısmın bağlantısını salın geri kalanından ayıran Halbrand’ hayatta kalıyor. Devamında Galadriel’i de denizden çıkarıyor.
Sonraki sekansta Elrond ile Durin’i, cüce mühendisler için yapması oldukça basit bir alet olan kaldıraç mekanizmasında görüyoruz. 20 senedir görüşmemişer ve Durin bu duruma çok içerlemiş. Elfler ve diğer ırklar arasındaki zaman algısını, ayrıca ikili arasındaki dostluğu çok iyi aktaran bir sahne olmuş.
Bu bölümde Durin’in eşi Prenses Disa ve çocuklarıyla tanışıyoruz. Elrond, Durin ve Disa’nın birbirleriyle olan kimyası muhteşem. İzlemekten çok keyif aldım bu kısımları.
1.Durin, Elrond’un teklifini III. Durin’e iletip iletmemekle alakalı karar vereceğini söyleyip, Elrond’a gitmemesini söylüyor.
Bir sonraki sal sekansında Halbrand’ın köyünün orklar tarafından basıldığını öğreniyoruz. Galadriel arayışının nihayet bir karşılığı olacak düşüncesiyle Halbrand’ı sorguya çekiyor ve Orkların Güney Toprakları’nda olduğunu öğreniyor. Bu esnada Halbrand’ın kolyesini görüyoruz. Galadriel “Kolyendeki Halkının Kralı’nın simgesi mi diye soruyor. Halbrand ise halkımın kralı yok diyor. Kolyenin üzerindeki detaylardan henüz bir çıkarımda yapmak pek mümkün değil ama yanındaki ufak şişeden bir Bronwyn bağlantısı çıkabilir.
Ayrıca Orta Dünya’da insanlarının elflerden korktuğu ve onlara güvenmediği bilinir fakat esasında bu durum Elfler hakkında pek az şey bilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Bronwyn köylüleri ilk uyardığında ciddiye alınmıyor. Muhtemelen tünel kazmak için kullanılan farklı tip bir ork ile oğlu ve kendisi karşılaşıyor. Orkla uzun bir mücadelenin ardından orku öldürüp kafasını hana götürdüğünde köylüler uyarılarını dinliyor. Arondir’in ise tünellerde Orklar tarafından ele geçirildiğini görüyoruz.
Halbrand ile Galadriel’in sırf aksiyon katmak ve iki karakter arasında bağ oluşturmak için yapılmış, klişe bir fırtına sahnesini görüyoruz. Hayatta kalma iç güdüsü yüksek Halbrand ne hikmetse suya düşen Galadriel’i kurtarıyor.
Meteor man’in ateş böcekleriyle olan sekansı ise çok önemli gözüküyor. Orion takım yıldızı görseline bakarsak, Meteor man’in çizdiği şekil de bu takım yıldızını andırıyor. Orion’un Orta Dünya’daki karşılığı Menelmacar. Orion avcı olarak bilinir. Menelmacar da gökyüzünün kılıçeri.
Meteor man’in çizdiği şekil de elinde kılıç tutan birisini andırıyor gibi. Kayıp Öyküler Kitabında bu takımyıldız, Tulkas’ın oğlu Telimektar olarak geçmekte. Melkor, gökte Güneş’e ve yıldızlara saldırdığında Telimektar onunla mücadele edip onu yaralar. Nihayetinde Melkor, Zamandışı Boşluk’a atıldığında Telimektar Dagor Dagorath’a kadar gökte nöbetçilik yapar ve artık gökte Menelmacar yani Orion takımyıldızı olarak görülür.
Menelmacar, Silmarillion’a göre Son Savaş’ı önceden haber verecektir. Dizide Son Savaş olmayacak olsa da, İkinci Çağ’ın gelecek olan büyük savaşlarının yaklaşacağını gösteren bir alamet olarak kullanılıyor olabilir. Nori’nin bu yıldızları daha önce görmediğini söylemesi de bunun için bir ipucu olabilir. Nerede bulabileceğimi çok iyi biliyorum demesiyle de, muhtemelen astrolog Sadoc’a başvuracağını kastediyor. Bu takım yıldızı gerçekten de daha önce yoksa, Meteor man bu çizdiği yıldızları bulmak istiyor. O zaman bu karakter bu teoriye göre Telimektar olabilir. Bu karakterin Yüzüklerin Efendisi Ekler’inde telaffuzunun nasıl olduğuyla alakalı bir bilgi geçiyor sadece.
Kötücül bir varlık olma ihtimali bu teoriyle azalıyor. Rün teorisiyle beraber düşününce Gandalf da olabilir. Gandalf Varda’nın da bir hizmetkarıydı. O yüzden yıldızları bulmak istiyor olabilir. Varda Valar’ın Kraliçesi olan bir Valië’dir. Elbereth Gilthoniel olarak da bilinen, Yıldızlar’ın Hanımı’dır. Elfler tarafından fevkalade saygı duyulur. Orta Dünya’daki tüm kültürler yıldızlara ilahi anlamlar atfederler.
3. ve 4. Durin arasında geçen konuşmada bahsedilen sır muhtemelen Mithril. Elfin bilip bilmediğini merak ediyor 3. Durin. Elflere karşı çok daha mesafeli ve temkinli yaklaşıyor.
Güneylileri bölgeyi terk ederken gördüğümüz kısımda, Theo toparlanırken kırık kılıcına bakıyor. Elindeki yaradan kılıca doğru Theo’nun kanı süzülüyor. Kan kılıçta bir hareketlenmeye neden oluyor. Orta Dünya’da Gurthang adlı kılıç Beleg, Brandir ve Túrin Turambar’ın kanını içtiğini söyleyen bir kılıç. Ancak bu konuyla bir bağlantısı olma ihtimali bence düşük. Bu kılıç yüksek ihtimalle dizi için eklenmiş özel bir kılıç.
Orklar yaklaştığında parıldayan, yaraladığı zaman yaralanan kişiyi tayfa çeviren kılıçların olduğu bir evrende, hele bir de Yüzüklerin Efendisi’nin bir epic high-fantasy eser olduğu düşünülecek olursa, böyle bir kılıcın varlığı bu evrende son derece normal.
Dizi son sahnesinde 3. bölümü merak ettirecek bir sahneyle kapanıyor. Galadriel ve Halbrand’ı bir gemi buluyor. Çalan müzik Numenor müziği ve üzerlerine düşen gölgenin sahibi Elendil.
Bitirmeden önce tekrarlamak istiyorum. Toplamda 50 saat ve 5 sezon sürecek olan maceranın yalnızca ilk 2 saatini izledik. Bu iki bölümde filmler kadar etkileyici bir atmosfer olması sebebiyle insanlar bu bölümlerin dizi bölümü olduğunu unuttu, ancak izlediklerimiz toplam içeriğin yalnızca %4’ü.
Hep beraber yepyeni bir maceraya atıldık, keyfini çıkarmaya bakalım. 3. bölüm incelemesinde görüşmek üzere diyor ve hepinize iyi seyirler diliyorum.
Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!
The Lord of the Rings: Rings of Power yani Güç Yüzükleri dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.
YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.
Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri İlk 2 Bölüm Detaylı İncelemesi hakkında yorum yapmayı unutmayın!