Amazon’un Güç Yüzükleri Dizisiyle İlgili En Merak Edilen 10 Soru

Dizinin yapımcıları John D. Payne ve Patrick McKay, Güç Yüzükleri dizisiyle ilgili en merak edilen 10 soruyu yanıtlıyor. Vanity Fair‘in özel haberini Bengisu Baydar sizler için Türkçe’ye çevirdi.

Amazon’un Güç Yüzükleri Dizisiyle İlgili En Merak Edilen 10 Soru

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisinde geçen karakter ve yerlerin ilk görselleri sadece Vanity Fair’e özel bir yazıyla geçen hafta paylaşılmıştı. Dizinin ilk teaser trailer’ının geçtiğimiz Pazar günü düzenlenen Super Bowl müsabakasında yayınlanmasıyla J.R.R. Tolkien hayranları bu yeni Orta Dünya hikayesine daha yakından bakma imkanı buldu. Yapımcılar Patrick McKay ve John D. Payne de artık projeye ilişkin daha ayrıntılı bilgiler paylaşarak Tolkien hayranlarının diziyle alakalı kimi sorularına cevap verebilecek. Orta Dünya’nın İkinci Çağ’ında geçen dizi, Bilbo ve Frodo Baggins’in maceralarından uzun zaman öncesini konu alıyor.

Dizi Yüzüklerin Efendisi Filmlerini Andıracak Mı?

McKay’in belirttiğine göre ikili bu yeni hikayeyi oluştururken farklı ama tanıdık bir his uyandırmayı amaçlamış. Yapım Peter Jackson’ın tasarladığı Yüzüklerin Efendisi evreninin bir uzantısı olmasa da hayranların beyaz perdeden tanıdığı dünyayla ters düşmemeye niyetli. Bu bağlamda Morfydd Clark (Galadriel) ve Robert Aramayo (Elrond) gibi kimi aktörler, canlandırdıkları karakterlerin filmlerde gördüğümüz daha yaşlı hallerine dönüştürülebilecekleri için de kadroya dahil edilmiş. Aynı şekilde, elf kralı Gil-galad rolündeki Benjamin Walker’ın da Yüzük Kardeşliği filminde aynı karakteri cameo rolünde canlandıran Mark Ferguson’la olan benzerliği dikkat çekiyor.

Yine de dizide daha farklı bir dünya göreceğimizi göz önünde bulundurmak makul bir yaklaşım olabilir- hiç değilse yasal nedenler buna işaret ediyor. Prodüksiyon tasarımı Jackson’ın filmlerinde betimlenen dünyayla benzerlik gösterse de filmlerin birebir aynısı değil. Örneğin, Kral Elendil’in Prime Video tanıtım posterlerinde ilk defa gördüğümüz kırık kılıcı Narsil, Kralın Dönüşü filminde Aragorn’un kullandığı halinden oldukça farklı görünüyor.

Amazon dizisinin elindeki diğer bir avantaj da Númenor, Lindon, Eregion ve ilk defa zarar görmemiş haliyle göreceğimiz cüce diyarı Khazad-dûm gibi Jackson’ın filmlerine konu olmayan yerleri işlemesi. Güç Yüzükleri’nin geçtiği dönemde Barad-dûr kulesi, Mordor’un Kara Kapısı ve Durin’in Kapıları gibi Orta Dünya’nın en tanınır yapıları henüz inşa edilmemişti. Jackson’ın Hobbit üçlemesi ve Guillermo del Toro’nun Kızıl Tepe filminde de çalışmış olan kostüm tasarımcısı Kate Hawley, filmlerde örneğini Arwen karakterinin üzerinde gördüğümüz kadife dökümlerden binlerce yıl önce kullanılan bir giyim tarzı geliştirmiş Orta Dünya için.

Jackson filmleri ve dizinin tek kesişim noktası Hawley değil. Üçlemelerin yapımında yer alan saygın konsept sanatçısı John Howe da Güç Yüzükleri kadrosunda yer alıyor. “Orta Dünya tecrübesi bulunan büyük isimlerle çalışma imkanı bulduğumuz için şanslıyız,” diyor Payne. “Önceki Orta Dünya uyarlamalarında elde ettikleri deneyimlerden yararlanabildiğimiz için de. Peter Jackson ile irtibata geçtik ancak programlarımızdaki uyuşmazlığa COVID de eklenince bir araya gelip kahve içmek için bile fırsat bulamadık. Yine de gelecekte böyle bir şeyin olmasını isteriz.”

“Şu an için kendisiyle ilişkimiz hayranlıkla sınırlı,” diye ekliyor McKay.

İkili, tek ilham kaynaklarının Jackson’ın filmleri olmadığını eklemeyi de ihmal etmiyor. “Çektiğimiz dizinin yer almasını istediğimiz evren Tolkien’in yarattığı evren – ki bu Peter’ın filmleriyle de kalmayıp Led Zeppelin’i, John Howe’un eserlerini ve Hobbit çizgi filmini de de kapsayan bir terim,” diyor McKay.

İzleyici Ne Kadar CGI (Özel Efekt) Görmeyi Beklemeli?

Super Bowl’da verilen teaser trailer’ında da gördüğümüz gibi Güç Yüzükleri’nde bolca yaratıcı görsel efekt olacak. Ancak son zamanlarda, Lucasfilm ve Star Wars’un da etkisiyle, fantazya konulu filmlerde ve bu yapımların hayran kitlelerinde gereğinden fazla görsel efekt kullanımına karşı bir duruş ortaya çıkmış gibi görünüyor. Aşırı olduğu hissedilen bu efekt kullanımı, Jackson’ın Hobbit filmlerinin kimi hayranlar tarafından beğenilmemesine neden olmuştu. McKay ve Payne tercihlerini kullanışlı efektlerle stüdyo dışı çekimlerinden yana kullanmış – bu durum kimi zaman devasa bütçelerini zorlasa bile.

“Örnek olarak Khazad-dûm verilebilir,” diyor Payne. İkili cüce diyarını aslında Yeni Zelanda’daki bir madenci şehrinde sahnelemek istediklerini belirtiyor ve ekliyor, “Orada Lost World adında kendi ekosistemi olan devasa bir yeraltı mağarası vardı. Acayip havalı bir yerdi.” Oyuncularla birlikte 300 kişilik bir ekibi mağara keşfine çıkarma fikrinin pek de kullanışlı olmadığı gören ikili, bu fikirden vazgeçip bu mekanın ihtişamlı bir versiyonunu sesli stüdyo ortamında inşa etmiş.

McKay ve Payne, masalsı diyarlara ait vahşi yaratıklar ve iddialı çekim mekanları kurgulama sürecindeyken Orta Dünya’da geçen bir dizi yapmanın en çetrefilli yanının hiç akla gelmeyecek bir yerde yattığını fark etmiş. Payne dizinin görsel efekt koordinatörünü anarak şöyle diyor; “Birinci sezonda yazılan en karmaşık sahne nedir öğrenmek ister misin? Bir elf ve cücenin koridorda yan yana yürümesi.”

“Her sahneyi iki kere çekmelisiniz,” diyor Payne ve ekliyor. “Tıpkı sinir bozucu bir matematik problemi gibi. Saatte X metre hızla hareket eden bir hobbit, bir cüce, bir insan ve bir elften hangisi Hüküm Dağı’na daha önce varır? Konu gerçekten de milimetrik hesaplara, tekrar çekimlerinde aynı hareketleri tıpatıp yapabilmeye geliyor. Sonunda ortaya çıkan şey aktörlerden birini uzun diğerini de kısa gösteren bir efekt oluyor. Dizideki özel efekt sanatçılarımız gerçek birer büyücü; izleyiciyi merakta bırakacak bir çuval dolusu numaraları var.” Payne sanatçıların “eski ya da yeni bilinen her türlü yöntemi deneyeceğini ve bunun daha önce yapılmış hiçbir şeye benzemeyeceğini” belirtiyor. Sıra dışı canavarlardan bazıları bilgisayar ortamında oluşturulmuş olsa da orkların olduğu sahnelerde baktığımız şey bir piksel yığınından ziyade kostümlü oyuncular olacak.

Dizinin Kaynak Malzemesi Tam Olarak Nedir?

Öyleyse Amazon neleri satın aldı? “Yalnızca Yüzük Kardeşliği, İki Kule, Kralın Dönüşü, Ekler ve Hobbit’in haklarına sahibiz,” diyor Payne ve ekliyor, “Hepsi bu. Silmarillion, Bitmemiş Öyküler, Orta Dünya Tarihi serisi gibi diğer eserlerin hakları elimizde değil.” Bu durum dizinin külliyat bütünlüğü açısından büyük bir kısma erişimi olmadığı anlamına geliyor. Diğer bir yandan Tolkien hayranları, böylesine önemli bilgiler olmadan ikilinin nasıl İkinci Çağ ile ilgili bir hikaye anlatabileceğini merak ediyor. “Elimizdeki eserlerde İkinci Çağ’la ilgili bilmemiz gereken her şeyin bir örneği var,” diye belirtiyor McKay. “Bu çizgiden çıkmadığımız ya da haklarını tutmadığımız eserlerle göz göre göre çelişmediğimiz sürece Tolkien’in yazdığı en iyi hikayelerden bazılarını zenginleştirerek anlatmak için yeterince esneme payımız var.

“Bütün bu küçük ipuçlarına gökyüzündeki birer yıldızmış gibi baktık ve onları birleştirdiğimizde ortaya Tolkien’in İkinci Çağ’la ilgili hiç yazmamış olduğu bir roman çıktı,” diyor Payne. İkili bu tür Orta Dünya bilgilerine erişebildikleri diğer kaynaklara örnek olarak “The Fall of Gil-galad” ve “The Song of Eärendil” gibi bestelerle Yüzük Kardeşliği’nden “Hobbitler Hakkında”, “Elrond’un Divanı” ve “Geçmişin Gölgesi” bölümlerini gösteriyor. Yine de ilk sezonda uzun soluklu geçmişe dönüş hikayelerine ilk bölümün dışında yer verilmeyecek. Silmarillion’da işlenen Birinci Çağ konularının hakları hala Tolkien Vakfı’na ait.

“Noktaları birleştirme şeklimizin Tolkien’in vizyonuyla uyumlu olması için dünyaca ünlü Tolkien alimleriyle ve Tolkien Vakfı’yla birlikte çalıştık. Çalışmalarımızın uzmanların ve Vakıf’ın eserlere bakış açısıyla uyuşması bizim için oldukça önemliydi,” diyor Payne.

Peki Dizi Kulağa Yüzüklerin Efendisi Gibi Gelecek Mi?

Peter Jackson ve ekibi filmleri çekerken ana kaynaktan doğrudan yararlanabiliyordu ve uzun diyalog metinlerini Tolkien’in kitaplarından kolaylıkla alabilmek gibi bir avantajları vardı. Ancak McKay ve Payne hikayelerini nispeten kıt kaynaklar üzerinden oluşturmak durumunda. Tolkien’in dil kullanımına olan hayranlıkları da burada devreye giriyor. “Her yazar odası oturumuna kitaptan bir alıntıyla başlardık,” diyor Payne. “Sette de her gün herkese kitaptan bir alıntı e-postayla gönderiliyor.”

Birinci sezonun yazar odası seansları fantastik kurgu türünde deneyimli yeteneklerle doluydu. Game of Thrones ekibinde de yer alan Bryan Cogman projeyi faaliyete geçirirken takımın geri kalanı Jason Cahill (Fringe, Halt and Catch Fire), Stephany Folsom (Thor: Ragnarok), Justin Doble (Stranger Things), Gennifer Hutchison (Breaking Bad), Helen Shang (Hannibal), ve Glenise Mullins (Star Trek: Discovery) gibi isimlerden oluşuyordu.

Amazon’un Vanity Fair’e görüntüleme hakkı tanıdığı ilk üç bölümdeki anlatım tarzında Tolkien’in betimlemelerinin ustaca biçimlendirildiğini görüyoruz. Bununla birlikte İncil’e ait metinlerin asil havası da gözümüzden kaçmıyor. “Patrick de ben de dini bir arka plandan geliyoruz,” diyor Payne. “Kutsal metinleri uzun uzadıya okuyarak çok zaman geçirdim. Üniversitede de İngiliz Dili okudum; o sıralar Shakespeare’i çok severdim. Hala da bazı oyunlarını dönüp tekrar okurum. Ayrıca uzun süre İbrani edebiyatında görülen paralellikleri inceledim. İşte bütün bunları alıp şairlerin ve kahinlerin binlerce yıl önce kutsal metinleri kitlelere ulaştırmak için kullandığı sözsel stratejilerle harmanladım. Tolkien’in de çoğunlukla bu tür yaratıcı teknikler kullandığı biliniyor.”

McKay senaryo metinlerini her karaktere uyacak şekilde tasarladıklarını anlatıyor. Harfoot hobbitleri İrlanda aksanını andıran renkli bir tınıyla konuşurken elflerin konuşması İngilizlerin ağdalı tarzını andırıyor. “Her bir ırkın konuşma biçimi için farklı bir ritim yapısı tasarladık,” diyor Payne. “Her ırk farklı vurguları olan uyak ölçüleri kullanıyor.” Bu detaylı yaklaşım dilbilim konusunda uzmanlaşan Profesör Tolkien’i memnun edermiş gibi duruyor.

Anladık Ama Bu Dizi Yüzüklerin Efendisi Hissi Verecek Mi?

Bu karar büyük ihtimalle izleyiciye ait olacak. Ancak McKay ve Payne, Tolkien’in işlediği temalar üzerine kafa yorarak uzun zaman harcamış. McKay, Peter Jackson’ın tam olarak hedefledikleri ruhu yakalamış olduğunu belirtiyor ve ekliyor, “İlk üç filmin özellikle beğendiğim tarafı kullanılan anlatımın Tolkien’in karakter ve evrenlerindeki kendine özgü tonu taşıması. Samimi olduğu kadar dinamik ve politik bir anlatım. Kimi zaman karanlık ve gergin bir hal alabiliyor ama o sıra dışı ve eğlenceli sevimliliğini de koruyor. Bağlam ne olursa olsun her türü böylesine hakkıyla icra edebilen bir yazar nadiren çıkar karşımıza. Tolkien’in üslubu bazen merak uyandırıcı, bazen ürkütücü, yeri geldiğinde muğlak, karmaşık ve bir hayli yaratıcı. Ama bu üslup her şeyden önce Orta Dünya’nın ta kendisi.

Görsellerde Görülen Cüce Prensi Gerçekten “Dördüncü Durin” Mi? Yoksa Bu Vanity Fair‘in Bir Hatası Mı?

Pek sayılmaz! Vanity Fair’in Güç Yüzükleri çekimlerinden aşina olduğumuz kızıl sakallı aktör Owain Arthur gerçekten de Prens Dördüncü Durin. Bununla birlikte, Tolkien alimlerinin de şiddetle katılacağı gibi, Sauron’un güç yüzüklerinden birini bahşettiği cüce prensi Üçüncü Durin’di. Doğru bildiniz, Üçüncü Durin de dizide olacak ve hatta kötü baba figürlerini oynamakta deneyimli biri tarafından canlandırılacak. Üçüncü Durin ve Dördüncü Durin Tolkien’in eserlerinde baba-oğul değil. Ayrıca “Durin” adı bir isimden çok daha fazlasını ifade ediyor. Yine de yapımcıların binlerce yıllık İkinci Çağ tarihini kısaltılmış bir zaman çizelgesine sığdırdıklarını hatırlamakta fayda var.

Peki Elf-İnsan Aşkı Nasıl Açıklanabilir?

Tolkien hayranları Hobbit filmlerinde izlediğimiz Legolas-Tauriel-Kili aşk üçgeni karşısında afallamış olabilir. Peter Jackson’ın özünde romantizm içermeyen hikayeye kattığı bu olay örgüsü filmde bir aşk hikayesi işleyebilmek adına aldığı bir inisiyatifti. Ama Orta Dünya’da nadiren görülseler de farklı halklar arasında yaşanan yasak aşk hikayeleri Tolkien’in ilgisini fazlasıyla çeken bir konuydu. Hikayelerindeki çiftlerden ikisi – Beren’le Lúthien’in yanı sıra Aragorn ve Arwen – birlikte olabilmek için sınırları aşıp geleneklere karşı gelmiş Elf-İnsan aşklarını konu alıyor. (Tolkien ile eşi Edith’in mezar taşlarında da Beren ve Luthien isimleri yer alıyor.) Bu örneklere nispeten az bilinen Andreth ve Aegnor aşkı da katıldığında farklı ırkların aşk hikayelerini özel yapan şeyin onlara nadiren denk gelinmesi olduğu düşünülebilir. Ancak hikayede bu tip ilişkilerin işlenmesi Tolkien’in hayatın geçiciliğine olan bakış açısına da işaret ediyor. Kim sonsuza dek yaşar? Kim göçüp gider? Ve bir kişi sevdiğiyle olabilmek için nelerden vazgeçebilir? Bu nedenle Elf Arondir’le İnsan Bronwyn arasında beliren yakınlık ilk sezonun ana konularından biri olmasa da McKay ve Payne’e Tolkien’in de merakını cezbetmiş bir konuyu işleme imkanı sunuyor.

Bunların Hepsi Kulağa Uydurma Gibi Geliyor! İzleyici Tolkien’e Sadık Kalan Bir Yapım İzleyebilecek Mi?

Doğrusunu söylemek gerekirse aranılan her şey burada. “Amazon’a İkinci Çağ’da yüzüklerin dövülmesiyle başlayan destansı olayları anlatan dört ya da beş tane hikaye işlemek istediğimizi söyledik,” diyor Payne. Bu başlangıç noktasının merkezinde meşhur elf ustası Celebrimbor ve Elrond yer alıyor. Elrond’u Eregion’da cüceler ve elfler arasındaki diplomatik ilişkileri yoluna koymaya çalışırken eski dostu Dördüncü Durin ile görüyoruz. “Binlerce yıl öncesine, ticari ve diplomatik ilişkilerin son hızda ilerlediği zamanlara dönüyoruz,” diyor McKay. “Elrond’u elf krallığı Lindon’ın başkentinde, Yüksek Elflerin altın çağındaki politik sahnenin geleceği parlak bir oyuncusu olarak görüyoruz.” Altın yapraklı ağaçları ve kayalıklı kıyılarıyla Lindon, yapımcılara Jackson’ın Yeni Zelanda’da yakaladığı manzaraları genişletme imkanı veriyor. “Kıyı taraflarına gitmek istedik,” diye belirtiyor McKay, “Orta Dünya’nın kıyıları daha önce hiç görülmemişti.”

Filmlerde Hugo Weaving’in hayat verdiği gözlerden uzak yaşamayı tercih eden Elrond karakterini dizide stratejik ittifaklar kurmaya hevesli genç haliyle bağdaştırmak da ayrı bir merak konusu oluyor. Payne’e göre bu tezat maceranın sadece küçük bir kısmını oluşturuyor: “Üçüncü Çağ’dan tanıdığımız Elrond’un insanlardan yana pek umudu yoktu. Onların zayıf olduğunu söylüyordu çünkü zaaflarına yenik düştüklerini bizzat görmüştü. Üçüncü Çağ’daki Orta Dünya bir nevi afet sonrası ortamlarını andırıyor. Örneğin elflerin bu diyarı sonsuza dek terk etmeye çoktan hazır olması… Dizide Elrond’un iyimserlikten bezginliğe olan değişimine şahit olacağız.”

McKay ve Payne’in gündemlerindeki ikinci büyük hikayeyse Sauron’un vücut bulmuş haliyle güç kazanması olacak. Karanlık Lord’un bu daha genç ve daha akıl çelici halini kimin oynayacağına dair ortalıkta henüz bir bilgi yok. (Evet, Sauron, şu koca göz küresi, hikayeye göre bir zamanlar oldukça kışkırtıcı bir güzelliğe sahipti. Tolkien’in deyimiyle “İnsan ırkının gözüne alımlı gelirdi.”) Sauron’u oynayacak oyuncuyla ilgili pek bir şey bilmesek de Galadriel’in (ve yolunun kesiştiği İnsan Halbrand’ın) yolu Sauron’un peşinde dünyanın dört bir ucuna çıkıyor.

“Sauron’un hikaye örgüsü, eğer altından kalkılabilirse, seyircinin bu tür yapımlar izlerken görmeyi sevdiği sürpriz olaylardan biri olacak,” diyor Tolkien alimi Michael Drout. “İzleyiciler karakterlerden çok mekanları görmek için sabırsızlanacak.”

Haritalardan söz açılmışken… Amazon’un resmi hesapları dizinin haberini yıldız şekilli Númenor adasının haritasını paylaşarak verdiklerinde Tolkien hayranlarının heyecanı dünyanın dört bir ucunda yankılanmıştı. Payne, işlemek istedikleri üçüncü hikayenin de bu olduğunu söylüyor: Númenor’un Yükselişi ve Çöküşü. Çöküş kısmının hikayede daha önemli bir yer kapladığını söylemeye gerek yok. Tolkien’in Atlantis’i Aragorn’un ataları tarafından yönetiliyor. Númenorlular Orta Dünya’da yaşayan soydaşlarından daha gelişmiş bir medeniyete sahip olmalarının yanı sıra onlardan da çok daha uzun bir ömre de sahip.

Tar-Míriel ve Ar-Pharazôn karakterleri arasındaki taht kavgasının yapımcılara riskli saray entrikalarını son derece ilgi çekici bir şekilde sunma imkanı sağladığını Tolkien alimleri de biliyor. Númenor adasında hikayesine tanıklık edeceğimiz karakterlerden biri de günün birinde Tek Yüzük’ü Sauron’un parmağından koparacak olan genç denizci Isildur (Maxim Baldry). Isildur’un hikayenin devamında Yüzük’ün gücüne yenik düştüğünü de biliyoruz. (Ancak bu bir spoiler’dan öte hikayeyi Yüzüklerin Efendisi’ne taşıyan bir olay.) “Isildur’la tanıştığımızda Baba filminden Michael Corleone gibi bir karakter çıkıyor karşımıza,” diyor McKay. “İyimser ve naif bir ailenin genç bir üyesi olarak trajik bir karar alırken görüyoruz onu. Aptalca bir hata yaparken değil.” Isildur’un baştan çıkarılması ve babası Elendil’le olan ilişkisi yapımcıların listesindeki sonuncu hikayenin bir parçası: Son İttifak Savaşı.

Bütün bu hikayeler dizinin tüm sezonları boyunca işlenecek ama McKay’in dediğine göre ilk sezonun ana konusu kahramanlar etrafında dönecek: “Merkeze kötü karakteri koyan bir şey yapmak istemiyorduk. Yeni dünyaları ve içinde yaşayanları tanıtmak, büyük kahramanları seyirciye sunmak istedik. Bu karakterlerin bazıları tanınırken kimi de ilk defa boy gösteriyor olacak. İkinci sezonda insanların duymak için sabırsızlandığı Orta Dünya hikayelerini dinliyor olacağız.”

Savaşçı Galadriel de Nereden Çıktı? Bu Kitaplarda Geçiyor Mu?

Tolkien uyarlamalarında kadın karakterleri aksiyon sahnelerinde betimlemek isteyen ekipler yıllar geçtikçe ortaya birbirinden yaratıcı fikirler çıkardı. İlk filmde Liv Tyler’ın canlandırdığı Arwen karakterini Bruinen Nehri’nin kıyısında Frodo’yu Nazgullerden kurtarırken görmüştük. Peki ya savaşçı Silvan Elfi Tauriel? İki olay örgüsü de tamamen Peter Jackson’ın hayal gücünün bir ürünü. Ama Eowyn’in Cadı Kral’ı öldürmeden önce “Ben erkek değilim!” diye haykırması doğrudan kitaplardan esinlenilmiş bir replik ve bu da Tolkien’in en azından kılıç savuran kadın karakter fikriyle oyalanmış olduğunu gösteriyor. Buna başka bir örnek de Galadriel’in gençlik çağı için kullanılan betimlemeler. Galadriel’in gençliğinde erkek emsallerinin çoğuna eş bir kudrete sahip olduğunu söyleyen Tolkien 1973’de yazdığı bir mektubunda şöyle diyor: “O günlerde Amazon kadınlarını andıran bir yapıya sahipti. Atletik müsabakalara katılırken saçını başının üstünde çelenk şeklinde toplardı.”

“Işıldayan saçlarla taçlandırılmış genç kız” anlamına gelen Galadriel adı da buradan geliyor. Bitmemiş Öyküler’de anlatıldığına göre “[Galadriel] cücelere de bir kumandan gözüyle bakar, onları Orklara karşı mücadele verecek kudretli savaşçılar olarak görürdü.”

“Dizideki Galadriel çok daha taşkın bir karakter. Öyle bir savaşçı düşünün ki kılıcı kestiği orkların sayısına dayanamayıp kırılmış. Peki bu genç ve asabi Galadriel nasıl oldu da o ağırbaşlı lidere dönüştü?” diyor McKay. Galadriel’in zırhı ve silahlarından daha önemli bir şey varsa o da içinde kopan fırtınalar. Sauron ve selefi Morgoth’un saldırılarından defalarca kez kurtulmuş ancak bu süreçte kardeşlerini de yitirmiş olan Galadriel’in bu hislerini Yüzük Kardeşliği filminde Tek Yüzük’le verdiği imtihan sırasında görüyoruz. Tolkien’in bu sahneyi anlattığı metin şöyle: “Karanlıklar Efendisi’nin yerine bir Ece oturtacaksınız. Ve ben karanlık da olmayacağım, Gündüz ve Gece gibi çok güzel ve korkunç olacağım! Deniz gibi, Güneş gibi, Dağ’daki Kar gibi zarif!.. Fırtına ve Şimşek gibi korkunç! Dünyanın temellerinden daha güçlü. Herkes beni sevecek ve önümde çaresiz kalacak!”

Güç Yüzükleri dizisi Galadriel’in Halbrand’la tanışma sahnesinde bu ana doğrudan atıfta bulunuyor: “Kaderin dalgaları yükseliyor.” Galadriel’in Halbrand’a söylediği bu söz, gelecekte Frodo Baggins’e vereceği nasihati andırıyor ve Halbrand’ı yükselen dalgaların yollarını nereye çıkaracağına dair kuşkularla baş başa bırakıyor. Orta Dünya Tarihi serisinde Tolkien, Tek Yüzük’ü “Galadriel’in gençliğinde arzuladığı her şey” olarak betimler. Yaşamı boyunca içindeki karanlıkla aşık atan Galadriel, binlerce yıl sonra bile Orta Dünya’da Sauron’un korktuğu birkaç kişiden biridir. Galadriel’in karakterindeki bu ikilik, onu ormanın dingin hanımı olmaktan çok daha öteye taşıyan bir katmanlılık olarak karşımıza çıkıyor. Morfydd Clark’ın Cate Blanchett’ın dehşet verici performansına ne kadar yaklaşabileceğini merak eden okurlar Saint Maud filmine bir göz atmalı.

Anlaşıldı. Ya Dizide Büyücüler Olacak Mı?

Super Bowl’da gösterilen teaser trailer’da seyirciler gökten düşen uzunca bir insan görüntüsü yakalamıştı. İlk tepkimiz bu kişinin en dikkatsiz hayranların bile varlığından haberdar olduğu Istari büyücülerinden biri olup olmadığını merak etmek oluyor. Büyücüler Tolkien’in metinlerinde Orta Dünya’ya Üçüncü Çağ’da ayak basıyorlar ancak dizi bu konuda biraz daha esnek davranmış olabilir. Bu karakterin Gandalf, Radagast ya da Saruman olma ihtimalini sorduğumuzda “Doğrusu bu isimler o kategorideki yegane varlıklar değil. O yüzden belki evet, belki hayır. Ayrıca işin eğlenceli yanı merak etmek,” diyor McKay.

“Dizide Tolkien eserlerine seyirciyi durup düşündürecek türden atıflar olacak. Umarım ki izleyiciler bu parçaları kullanarak devasa bir yapbozu tamamlamaktan keyif alır,” diye ekliyor Payne.

Kesin bilinen bir şey var, o da bu esrarengiz karakterin hikayesinin teaser trailer’ında görülen Harfoot hobbiti Nori Brandyfoot’a (Markella Kavanagh) bağlandığı. “Güç iyilik ya da kötülük için kullanılabilir. Harfootlarınsa Büyük Ahali’yle yakın ilişkiler kurması yasak,” diyor McKay. Bununla birlikte Orta Dünya’daki çoğu kural çiğnenmek için koyulmuşa benziyor.

Sözün Kısası, Hayranlar Endişelenmeli Mi?

Hayran kitleleri her zaman endişe hissedecektir. Bu Yüzüklerin Efendisi gibi sevilen ve zamana meydan okuyan bir eseri uyarlamanın doğasında var. Yine de Tolkien’in hikayelerinin başkaları tarafından da anlatılmasını amaçladığını hatırlamakta fayda var. “Milton Waldman’a yazdığı mektupta geçiyor. 131. mektup,” diyor Payne, “birbirine bağlı ama resimle, müzikle, sahne yazınlarıyla ilgilenen diğer akıllara da yer bırakan bir mitoloji tasarlamak istediğini söylüyor. Tolkien, kendinden sonra gelen sanatkarların Orta Dünya’nın mevcut sınırlarını genişletmesini istiyordu. Bu dehşet verici olduğu kadar da mükemmel bir sorumluluk: Üstadın bizzat belirttiği arzusunu yerine getirmek ve Orta Dünya’daki işini kaldığı yerden devam ettirmek.”

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Peter Jackson Tolkien’in metinlerini uyarlamada oldukça esnek davranmış. Bu uyarlamaların hepsi hayranlar tarafından olumlu karşılanmasa da çoğu insanın Yüzüklerin Efendisi’ne bakış açısıyla bütünleşmiş durumda. Buna örnek olarak Aragorn’un kral unvanını üstlenmedeki gönülsüzlüğü verilebilir. “Bize bir çeşit vasilik emanet edildi,” diyor Payne. “İnsanlar bizden önce de Orta Dünya’da bulundu, birçok sanatçı bu evrene çeşitli yöntemlerle can verdi. İnsanlar bizden sonra da burada olacak. Ama Tolkien’in hikayelerini anlatma meşalesi artık bize teslim edildi.”

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!