Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 7. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri’nin 2. Sezonunda Eregion’un Yağmalanması’na ve 7. bölüme geldik. Bölümde ne yazık ki büyük hayal kırıklığı yaratan bazı anlar vardı ve bu anların hikaye açısından çok daha önemli detayları gölgede bırakması fazlasıyla üzdü. İyi, kötü ve çirkin olarak detaylı bir şekilde analiz edeceğim inceleme videosu başlıyor.

Uzak diyarlardan gelen yabancılar ve kadim dostlar, Orta Dünya’ya hoş geldiniz.

Güç Yüzükleri 2. Sezon 7. Bölüm İncelemesi:

İncelemeye başlamadan önce şuna değinmek istiyorum. Şimdiye kadarki incelemelerimden de anlamış olacağınız üzere, benim incelemelerim lore odaklı analizler ve diziden ince detaylarla alakalı oluyor. Bu videoları tamamen sizin Orta Dünya’dan daha fazla keyif almanız ve kaçırmış olabileceğiniz detayları yakalamanıza yardımcı olabilmek amaçlı çekiyorum.

Doğruya doğru, eğriye eğri diyorum kaynak göstererek. Hep böyle yaptım, böyle de devam edecek. Bu doğrular subjektif şeyler değil, bizzat Tolkien’in yazdığı kitaplardan referans gösterilerek alınmış, tartışmaya kapalı, objektif doğrular. Bunlarla ilgili derdi olanın ya art niyeti ya da Tolkien’le derdi vardır.

Bunun dışındaki alanlarda kalan ve seyir keyfi çerçevesinde değerlendirdiğim şeyleri, sevdiğim ve sevmediğim şeyler olarak ayırıp saygılı bir üslupla ifade ediyorum. Bu sezon ilk 5 bölüm sevdiğim şeyler çok daha ağır bastı, özellike 1, 2 ve 5. bölümlerden inanılmaz keyif aldım. 6. ve 7. bölümlerde ise sevmediğim şeyler çok daha fazlaydı. Bunların hepsinde ya da bazılarında hemfikir olabiliriz, tamamında farklı da düşünebiliriz.

Burada devreye saygı duymak ve sınır bilmek giriyor. Hiç kimsenin sevdiği ya da sevmediği şeyle ilgili hesap verme zorunluluğu yok. Birbirimizden çok farklı olabileceğimizi, farklı beğenilerimizin olabileceğini, bu farklılığın kötü bir şey olmadığını ve saygı sınırının asla çiğnenmemesi gerektiğini hatırlatıyor ve incelemeye geçiyorum.

Bölümün adı “Ölecekler Ne Yazık”. Tek Yüzük şiirinde insanlarla alakalı bölüme, yani “Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlar’a, ölecekler ne yazık” dizesine dair bir gönderme bu bölümün adı. Zaten bölümün odağında da bu yüzüklerin yapımı var. Bu göndermeyle beraber Tek Yüzük şiirinden de sadece Tek Yüzük’ün kendisiyle alakalı dize kalmış oldu geriye.

Bölüm Celebrimbor’u Sauron’un illüzyonu altında göstererek başlıyor. Savaş altındaki Eregion Celebrimbor’a güllük gülistanlık bir çalışma ortamı olarak gözüküyor. Dokuzları tamamlamak üzere olan Celebrimbor’u, ileriki bir sahneye foreshadowing olacak şekilde yüzüklerin metalini keserken görüyoruz.

İllüzyon, savaşın da Sauron’un dikkatini dağıtması sebebiyle ufak hatalar veriyor ve Celebrimbor odada garip hareketler yapan fareyi, yüzüklerden birinde kullandığı Fëanor’un çekicindeki eksik taşı ve aynadaki gerçek halini fark ediyor.

Bu esnada şehir ağır kuşatma altında ve Annatar Celebrimbor’un aklını yitirdiğini şehirdeki Elflere kabullendirmiş durumda. Ve bu sayede kendini Eregion lordu ilan ederek şehri yönetiyor.

Kuşatma esnasında sahnelerdeki gerçekçilik hissiyatını bozan bazı ufak anlar var. Şehir bombardımana tutulurken, kaçışan Elfler bir anda şehir meydanında durup Annatar’la konuşmaya başlıyorlar. Ardından tam da bu sahnenin 30 saniye sonrasında saldırının kesildiğini söylüyorlar. Bunu başta yapıp sonra konuşsalar kurgusal açıdan daha gerçekçi bir deneyim yaşatırlar.

Daha önceki bölümlerde Mirdania’nın Sauron’a dokunduğunu ve Sauron’un bundan hiç hoşnut olmadığını görmüştük. Burada da tekrar dokunuyor ve bu muhtemelen son damla oluyor.

Savaşın ilk anlarına gelecek olursak, bence bu savaşı izlediğimiz diğer savaşlardan ayıran en özgün an, mancınıkların dağdaki kayaları devirerek nehir sularına bent çekme anı oldu. Bu kısımdaki görselliği izlemek çok keyifliydi. 7. bölümdeki savaş sahnelerinde hoşuma giden nadir şeylerden biri oldu bu özgünlük.

Burada şöyle bir detaya değinmekte fayda var. 1. sezonda surları ve bazı önemli binaları olmadan gördüğümüz Eregion’a, hatırlayacak olursanız Elf Cüce işbirliği sayesinde yeni yapılar yapılmış ve de 3 metre yüksekliğinde sur inşa edilmiş olduğu Gil-galad tarafından bahsedilmişti.

Khazad-dûm’a döndüğümüzde ise Kral Durin savaşı ciddi bir kazanç kapısı olarak görüyor ve mithril çıkarmaya acilen devam edilmesi gerektiğini söylüyor. Geçen bölüm de tahmin ettiğimiz gibi, Narvi ve Cüce halkı Kral Durin’in gözünün dönmüşlüğünü fark ederek Prens Durin’in yanında yer alıyor.

Bir Elf’in gelişinden haberdar edilen Prens Durin, bu kişinin tüm Cüce diyarlarından sürülmüş olan Elrond olduğunu öğreniyor. Elrond’un gizlice Khazad-dûm’a sokulmasının sebebi, geçen sezon Prens Durin’le beraber mithril damarı aramaları ve devamında Kral Durin’e yakalanmalarıydı.

Savaşa dönecek olursak, önceki bölümde yağmalamanın yapılacağı şehrin, yani kitaptaki adıyla Ost-in-Edhil’in bir zanaatkar şehri ve Gwaith-i-Mirdain gibi bir mücevherciler loncasının bulunduğu bir ticaret noktası olduğunu söylemiştim. Bu yüzden bu şehrin savunması güçlü değil. Zaten kitapta da tek taraflı savaş oluyor ve hem Elrond’un orduları, hem de Cücelerden gelen yardıma rağmen şehir düşüyor ve yağmalanıyor.

Atölyeye döndüğümüzde Celebrimbor’un illüzyonda olduğunun artık tamamen farkına vardığını görüyoruz. Burada Sauron’a odadaki farenin kendini tekrar eden garip davranışlarını, közdeki sürekli yanan ateşi ve işaretleyerek bitmediğini gördüğü mumu gösteriyor. Buradaki anlatımı Truman Show’da Jim Carrey’nin arabadayken karısına kendini tekrar eden şeyleri gösterdiği ve yapay bir şeyin içinde olduğunu ispatladığı ana benzettim ve çok beğendim.

Foyasının ortaya çıktığı ve Valar’ın hiçbir elçisinin böyle şeyler yapmayacağı söylendiği anda Sauron’un yüzünün sinirden seğirdiğini görüyoruz. Fëanor’un çekiciyle kırılan camla beraber Celebrimbor gerçekliğe dönüyor. Uğradığı manipülasyonların ve psikolojik işkencenin farkına varınca mental bir çöküş anı yaşıyor.

Burada hem Charles Edwards’ın hem de Charlie Vickers’ın oyunculuğu gerçekten muhteşem. Zaten her bölümde olduğu gibi bu ikilinin olduğu sahneler yine bu bölümün en güzel sahneleri oldular.

Celebrimbor’un Sauron’un asıl kimliğini öğrendiği sahnelerde, geçen bölüm tahmin ettiğimiz gibi mithril olarak kendisine gözüken şeyin Sauron’un kanı olduğunu öğreniyoruz. Dokuzlarda bu sayede bizzat Sauron’un özü yer almış oluyor.

Muhtemelen pek çoğunuzun dikkatinden kaçmıştır ama Yüzük Kardeşliği filminde Sauron’un Tek Yüzük’ü dövdükten sonra eline aldığı sahnede elinde bir hançer tuttuğunu görüyoruz. Peter Jackson bu sahne için çizimlerini hazırladığı bir anlatım planlamış ancak filmlerde yer vermemiş. Bu çizimlerde altın ile Sauron’un elini keserek çıkardığı zift karası kanı birbirine karışıyor ve Tek Yüzük bu şekilde oluşturuluyor.

Sauron’un kanının kara olması ise Morgoth ile Fingolfin arasındaki dövüşe bir gönderme.

Silmarillion’un Beleriand’ın Yıkılışına Ve Fingolfin’in Ölümüne Dair bölümünde şöyle geçer:

“Ama sonunda Kral bitkin düştü ve Morgoth kalkanıyla üç kez onun üzerine yüklendi. Fingolfin üç kez dizlerinin üzerine çöktü ve üç kez yeniden ayağa kalktı; kırık kalkanı ve paralanmış miğferiyle cesaretini elden bırakmadı. Ama etrafındaki toprağın tamamı yarılmış, çukurlarla dolmuştu; Fingolfin de tökezleyip Morgoth’un ayaklarının dibine düştü ve Morgoth, neredeyse bir tepe kadar ağır olan sol ayağını onun boynunun üzerine dayadı. Fingolfin son ve umutsuz darbesini indirmek üzere Ringil’le ayağı yardı ve dumanlar çıkaran kara bir kan fışkırıp Grond’un açtığı çukurları doldurdu.”

Burada geçen bir başka ifade çok kritik, Sauron Eregion’a geldiğinden beri Celebrimbor’dan çok şey öğrendiğini söylüyor. Kitaplarda da hem Sauron hem Celebrimbor birbirinden öğrendikleriyle Güç Yüzükleri’ni yapmayı başarmışlardır. Tek taraflı bir öğreti değildir yani bu yüzüklerin yapılması.

Celebrimbor dışarı çıktığı zaman bir mancınığın etkisiyle üzerine gelen moloz yığınıyla yere düşüyor. Toplamda 2 kez dışarı çıktı ve 2 seferde de bunun çok benzerini yaşadı. Aynı sahnenin 2 kez aynı karaktere yaşatılması gereksiz olmuş.

Burada yine savaştaki gerçeklikten izleyiciyi koparan bir an olarak Mirdania’nın surların tepesinden savaşı izlemesini örnek gösterebilirim. Yanındaki Elf okçuları ok atarken surdaki açıklıktan savaşı izliyor. Bu sahnenin okların menzilinden uzak, daha güvende hissettirecek bir konumda ya da en azından Orkların görüş alanından uzak olması için birkaç adım içe doğru çekilmesi gerçekçilik hissiyatını artırırdı.

Sauron’un sözünü tuttuğunu ve Mirdania’yı ölümle mükafatlandırdığını görüyoruz. Kitapta da Mutsuz Gorlim’i karısıyla bir araya getirerek mükafatlandıracağını söylemiş ve Gorlim’i de öldürerek zaten çoktan ölmüş karısının yanına göndermişti.

Savaşın gerçek manada başladığını gördüğümüz süvari akını olan kısma geldiğimizde değinmek istediğim şeyler var. Burada zırhlar çok iyi, ordu harika gözüküyor, Tolkien’in çizimlerinde tasvir ettiği gibi Gil-galad’ın sancakları mavi ve gümüş, Nolwa Mahtar parçası da çalıyor, farklı çekim açılarıyla müthiş gaza geliyoruz, ama o da ne? Ordu acil fren sistemiyle zınk diye duruyor ve tüm hevesimiz kursağımızda kalıyor. O atlılar nasıl öyle durabiliri hadi geçelim, “noro lim” deyince turbo modunu açan at, “daro” deyince anında duruyor olsun. Ancak bu anticlimactic an yaşatılmamalıydı, şöyle doya doya bir süvari saldırısı izlemeliydik. Çocukken külahta bir dondurma alırsınız da, tam diliniz değecekken dondurmanın topu yere düşer ya. Bu sahnede tam olarak o hissiyatı yaşadım.
Klişe olmasın, farklı olsun demişler ama klişeler bazen iyidir.

Bu sahnedeki tek güzel şey iyi ve kötünün, aydınlık ve karanlığın görsel olarak muhteşem betimlendiği andı. Ancak bu kareyi yakalamak için böyle bir hayal kırıklığını yaratmayı son derece yersiz buluyorum.
Devamı ise çok daha büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Hobbit’teki Elf-Cüce aşkından beridir ilk defa bu kadar derinden üzüldüm diyebilirim.

Elrond ve Galadriel arasındaki öpüşmeyi farklı açılardan ele alarak değerlendirmek istiyorum.

1. açı bu karakterlerin hikayesini bilenlerin açısı. İlla komple kitapları okumanız gerekmiyor bu açıdan bakmak için. Bu karakterlerin hikayesini biraz bilmek ve Orta Dünya’yı özümsemek yeterli.

Öpüşme her ne kadar bir gerekçeye, yani dikkatleri dağıtarak iğneyi Galadriel’e vermeyi amaçlayan ve romantik hiçbir anlamı olmayan bir sahne olsa da, bölüm senaryosu yazılırken böyle bir sahneyi yazmak Tolkien’i umursayan hiç kimsenin aklına rating için olsa dahi gelmez, gelmemeli.

Hate-watch yapanları iyice kudurtalım, karakterleri ship’leyenlere malzeme çıkaralım, sosyal medyada dizi en tepeden gündem olsun, rating patlaması yaşansın diye yaptığınız sahne gerçek hayranları üzdüğü ve yaraladığıyla kaldı.

Dizi için bu sahnenin sağladığı getiri, götürüsünün bence çok altında kaldı.

Bırakın, insanlar bölümdeki harika yazılmış Annatar ve Celebrimbor sahnelerini konuşsun bu saçma sapan sahne yerine. Yaptığınız olumlu şeylerle konuşturun kendinizden. Negatif etkileşim de etkileşimdir, reklamın iyisi kötüsü olmaz gibi anlayışlar bu evrene uymuyor. Diziyi izlerken mutlu olmak istiyoruz, zaten bunun için izliyoruz. Sırf gündem olsun diye gerçek hayranları üzmeye hakkınız yok.

Bu sahneden sorumlu olan bölüm yazarıyla 3. sezon çalışılmayacak diye biliyorum, onun yerine The Crown dizisinden 2 yazar alındı. Ancak bu adamın gelecekte sete dahi alınmaması lazım.

2. açıya, yani karakterlerin geleceği hakkında pek bir şey bilmeyenlerin açısına değinecek olursak, bu gruptan bu sahneyle ilgili sorunu olanı görmedim. Olmaması da onlar açısından normal.

Dizideki Elrond şu an Galadriel’in kızıyla evli değil, Galadriel’in kızı zaten henüz doğmadı, Galadriel ise dul, Celeborn’un ölü olduğu zannediliyor. Bu sahne hiçbir açıdan ensest değil bu yüzden.

Ayrıca, romantik olarak da yazılmamış, iki karakter arasında sadece bir dostluk bağı gösterildi şimdiye kadar. Genel izleyici grubu için Orkların dikkatini dağıtıp iğneyi Galadriel’e vermekten ibaret bu sahne.

Bunun pek çok örneği var sinemada. Karayip Korsanları’nın 2. filminde Elizabeth Swann, Willaim Turner ile birlikte olmasına rağmen Jack Sparrow’la öpüşmüş ve bu sayede dikkatini dağıtarak kelepçe takmayı başarmıştı.

Captain America: Winter Soldier filminde Black Widow ve Captain America o esnada onları arayanların dikkatini dağıtmak için yürüyen merdivenlerde öpüşmüş ve bu sayede onlara bakmamalarını sağlamıştı.

Genel izleyici için her ne kadar normal bir sahne olsa da bu, bu sahnenin sağladığı getiri, götürüsünün çok altında kaldı. Genel izleyici olumsuz hiçbir şey düşünmese de, bizi çok üzdü.

Ayrıca, dizi yapımcılarının bu sahneyle verdiği mesaj da, “Bu diziyi çekerken bizim önceliğimiz genel izleyici. Öncelik listesinde siz daha alt sıralardasınız” oldu.

Bu sahneyi ben çeksem, zaten en başta 6. bölüm incelemesinde de rahatsızlığımı ifade ettiğim gibi Galadriel’i ketum yapar ve herhangi bir bilgi verdirmezdim. Böyle bir sahneye de gerek kalmazdı. Hadi böyle bir sahne çekmek zorunda kaldım diyelim, Elrond iğneyi vermek için sadece sarılabilir, Galadriel’in alnını ya da elini öperek bu iğneyi pekala verebilirdi.

Bu tatsız sahneyi geride bırakıp Adar ile Elrond müzakeresindeki bir başka detaya geçecek olursak, Adar burada Maia Melian’dan bahsediyor. “Balrog of Morgoth” denilmesine benzer şekilde “Melian of the Valar” olarak, yani Valar’ın bir hizmetkarı olarak anılıyor.

Melian Elrond’un 4 kuşak öteden atası, annesi Elwing’in büyük büyükannesidir. Bu yüzden Elrond 16’da 1 oranda Maiar kanı taşır. Melian çok bilge ve öngörüsü yüksek bir Maia’dır.

Adar’ın 1. Çağ’da Melkor tarafından ele geçirilerek işkencelerle yozlaştırıldığını zaten biliyoruz. Melian’ı tanıyor olması, bilindik bir Elf çıkma ihtimalini bence artırdı.

Cücelere dönecek olursak, Prens Durin’in etkileyici bir konuşmayla Cücelerin desteğini aldığını ve savaşa gidildiğini görüyoruz. Burada Cücelerin dilinde Khuzdul’daki bilinen tek söz olan “Baruk Khazâd! Khazâd ai-mênu!” nun ilk kısmı söyleniyor. Savaş narası olan bu sözün ortak lisandaki anlamı: “Cücelerin Baltaları! Cüceler peşinizde!”

Ayrıca, Prens Durin buradaki konuşmasında Sauron’un Cücelerin demircilik sırlarını çaldığını ifade ediyor. Bu konuda herhangi bir metin olmasa da, tam Sauron’un yapacağı tarzda bir hareket ve karakteriyle uyuşan bir eklenti demircilik sırlarına özel bir ilgi duyup onları çalması.

İlerleyen sahnelerde Cüce ordusunun Kral Durin’in madenlere girmesi sebebiyle Eregion’a yardıma gidemediğini görüyoruz. Cüceler madenlerde tehlikeli bir şey olduğunun farkındalar, ancak bu yaratığın ne olduğunu bilmiyorlar. Kitapta da Balrog’la karşılaştıkları zaman ne olduğunu bilmediklerinden, 6. Durin’i öldürmesi sebebiyle bu yaratığa “Durin’in Felaketi” adını takıyorlar.

Bu yüzden final bölümünde Kral Durin’in Balrog’la karşılaşacağını ve muhtemelen öleceğini düşünüyorum. Khazad-dûm’da işler bu yüzden çok karışacak.

Her şeye rağmen Prens Durin geç de olsa Eregion’a yardıma gider mi bilemiyorum. Lore’a göre gitmesi ama geri püskürtülmesi gerekiyor. Eğer hiçbir şekilde gitmezlerse, filmlerde Elrond’un dediği gibi “Cüceler dağlarında saklanır ve başkalarının sıkıntılarını umursamadan zenginlik peşinde koşarlar” söyleminin temeli atılacak.

Khazad-dûm’un Batı Kapısı’nı gördüğümüz anlarda ise Durin’in Kapıları’nın henüz tamamlanmadığını görüyoruz. Lore’a göre bu kapının savaş anında tamamlanmış olması lazımdı. Eğer ki, başka bir yerde bu kapının 2. bir kapı olarak çoktan yapılmış olduğunu göstermezlerse, yıkılmış bir Eregion sonrası eklenmesi garip olur.

Savaşa dönecek ve savaşla alakalı genel bir yorum yapacak olursam, kesitler halinde izlendiği zaman çok güzel çekilmiş sahneler olsa da, bir bütün olarak bakıldığı zaman çok dağınık ve anlatımı karmaşık. Kurguda sorunlar olduğu çok belli.

Örneğin, Gil-galad Orta Çağ kralları gibi uzaktan orduyu izliyor ve bu yüzden onu savaşta sonradan görüyoruz. Ama onun geride kaldığını gösteren bir sahne yok. Ayrıca lore’a göre Elrond’un Lindon’dan gelen Elf ordusunu yönetiyor olması doğru olsa da, Gil-galad’ın burada olmaması lazımdı.

Elrond müzakere yaparken iki tarafın orduları nasıl bekledi, karşılıklı beklediler mi, ordular nasıl konumlandırıldı gösterilmemiş. Müzakere bitince ormanın içinde direkt başlamış bir savaş gördük. Savaş nasıl başladı tekrar görmedik.

Dediğim gibi çok güzel çekilmiş kesitler var, hatta harika tasarlanmış dövüş koreografileri var, ancak bunlar kötü kurgunun ve eksik düşünülmüş anların gölgesinde kalıyor. Savaşa komple kötü demek haksızlık olur, iyi demek de mümkün değil.

Beş mancınığı Elflerin yok ettiği söyleniyor ama en azından bunlardan birinin gösterilmesi güzel olabilirdi. Ufak şeyler ama bunlar izleyiciyi savaş ortamına sokuyor.

Adar’ın kampına geri dönecek olursak, Glûg karakterinde Orklar için duyduğu endişenin tavan yaptığını görüyoruz. Adar’ın Orkları önemsemediğini düşünmeye başlamış. Önceki bölümlerde ve bu bölümde bunun sinyali, bu karakterin söylemleri ve vücut diliyle bolca aktarıldı. Finalde bu karakter muhtemelen Adar’a isyan edecek, belki de ölümüne sebep olacak.

Galadriel’in kaçtığı sahnelere değinecek olursak, aynı Sam ve Frodo’da olduğu gibi Galadriel’in kılık değiştirdiğini ve üzerindeki Ork giysileriyle kokusunu bastırdığını görüyoruz. Ormanın civarı zaten Elflerle dolu olduğu için, 2 Ork’un muhtemelen bu cılız kokuyu ve devamında 3. Ork’un Galadriel’in saçını fark etmeleri zaman alıyor.
Orkların makyajlarının bu sezon da üst düzey olduğunu belirtmekte fayda var, savaş sahnelerinde CGI ile arkaplana eklenmiş olanları saymasak bile yüzlerce figürana farklı farklı tasarımlarda makyaj yapılmış.

Galadriel’in Arondir ile bir araya geldiği kısımda, artık daha çok ve hatta hep bu şekilde görmek istediğimiz, kitaplardaki şefkatli Galadriel’i görüyoruz. Arondir’in Adar’ı öldürerek hayatını feda etmesine engel oluyor ve onu şehrin savunmasına yönlendiriyor.

Sahne açısından değerlendirecek olursak, ölürdü ya da ölmezdi ama bence uzaktan atılan bir okla Adar’a saldırıp kaçabilirlerdi. Adar’ı burada tamamen plot armour korudu gibi hissettim.

Celebrimbor’un atölyesine döndüğümüzde, Sauron burada Morgoth’la ilgili anlattığı anekdotla kitaplardaki karakter motivasyonunu mükemmel bir şekilde aktarıyor.

Diyor ki, “Morgoth yok etmek istedi, ben ise mükemmelleştirmek.”

Morgoth’s Ring kitabının Myth’s Transformed bölümünde de değinildiği gibi, Sauron başlangıçta Melkor kadar kötü değildir, çünkü kendisine değil bir başkasına hizmet ediyordur. Düzen, planlama ve koordinasyona düşkünlüğü, karışıklık ve kaostan hoşlanmaması onu mükemmeliyetçiliğe iter. Dünyayı bozmak ve yozlaştırmak isteyen Melkor’un aksine, Sauron dünyayı yönetmek ve kendi istediği bir düzene sokmak ister.

Burada Sauron’un bir tanrının elinden işkenceye uğramak nedir bilir misin sorusuna Celebrimbor’un verdiği “hayal bile edemem” cevabı ise retorik bir cevap. Sauron tanrısal bir varlık ve Orta Dünya tarihinde kimse onun elinden Celebrimbor kadar uzun süre zihinsel ve fiziksel bir işkenceye maruz kalmamıştır.

Sauron burada acının bazen ödüllendirici olabileceğinden ve iradesi daha güçlü olanın kazandığından bahsediyor. Kastettiği elbette ki, 1. bölümde Adar’ı Halbrand olarak manipüle ederken maruz kaldığı işkence ve tutsaklık.
Sauron’un en bilinen ünvanlarından biri de aldatıcıdır. Celebrimbor da Sauron’a, “Sen gerçekten de büyük bir aldatıcısın, kendini bile kandırabiliyorsun” diyerek Sauron’un en tehlikeli yönüne vurgu yapıyor.

Celebrimbor’un dokuzları demirci ocağına atarak yok etmeye çalıştığını görüyoruz, ancak bu ocağın ateşi bunu başarmakta yetersiz kalıyor.

Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği, Geçmişin Gölgesi bölümünde Gandalf Güç Yüzükleri’nin yok edilmesiyle ilgili şunu söyler:

“Ejderha Ateşi’nin Güç Yüzükleri’ni eritip imha edebileceği söylenir, ama artık dünyada içinde yeterince hararetli kadim ateş taşıyan bir ejderha kalmadı.”

Yüzükleri yok etmekte başarısız olan Celebrimbor, yüzükleri Eregion’dan uzaklaştırmaktan başka bir seçeneği olmadığını fark ediyor. Sauron’un yaptığı bir prangayla atölyeye bağlı olan Celebrimbor, hiçbir şekilde prangayı kıramıyor. Çareyi baş parmağını kesmekte bularak, zanaatinden dahi vazgeçerek büyük bir irade ortaya koyuyor.
Bu sahne doğrudan Celebrimbor’un amcası Maedhros’un 1. Çağ’da yaşadıklarına dair bir gönderme.

Morgoth’un elçisi tarafından yakalanan Maedhros sağ bileğinden Thangorodrim’in bir uçurumuna asılır. Kuzeni Fingon, Kartallar Kralı Thorondor’un yardımıyla onu kurtarmaya gelir. Ne yaptılarsa da prangayı veya zinciri kırmazlar. En sonunda Maedhros’un elini kesmek zorunda kalırlar. Ve Maedhros bu şekilde esaretten kurtulur.
Cüce tünellerinden geçerek şehre giren Galadriel Celebrimbor’dan dokuzları alarak şehirden ayrılıyor. Burada Celebrimbor’un şehri terk etmeyerek, ışığın karanlığa karşı galip geleceğine dair yaptığı umut dolu konuşma bana Samwise Gamgee’nin filmlerde Osgiliath’ta yaptığı konuşmayı anımsattı.

Savaş alanına döndüğümüzde Elrond ile Rian’ı duvarın yıkılmasını önlemeye çalışırken görüyoruz. Bu sahnelerde yine birkaç sıkıntı var.

Öncelikle, Rian karakteriyle hiçbir bağ kuramadık. Figüran gibi gösterilmekten öteye gitmedi. Ayrıca, bu karakteri canlandıran oyuncu Selina Lo dövüş sanatlarında uzmanlığı olan bir oyuncu, bu yönünden de hiç faydalanılmadı. Ya da faydalanıldıysa da, kurguya kurban gitti.

Bu yüzden Rian vurulduğunda ve devamında öldüğünde de hiçbir şey hissetmedik. Vuruluş anı da bir garipti, farklı açılardan nedense bir anda hedef oldu ve 5-6 ok yedi. Ayrıca attığı ok da, okun gidiş yönüyle alakasız bir açıyla isabet etti. İsabet ettiği objenin de ne olduğunu önceden göstermediler. Bunlar basit ama savaştaki gerçeklik hissiyatından uzaklaştıran hatalar.

Sonuç olarak Rian yediği oklara rağmen başarılı oldu ve patlamayı gerçekleştirdi.

Savaşın en güzel anlarından bir başkası Tepe Troll’ü Damrod’un savaş alanına girişi ve etrafa saldığı korku dolu anlar oldu. Gözüktüğü her an güzel olsa da, çok kısa sürede öldü. Ve bir artı olabilecekken, vasat olarak kaldı. Ben bu troll’den daha fazlasını beklediğim için, sahneleri çok az geldi. Kendisiyle Gil-galad, Elrond ve Arondir arasında daha uzun sürecek bir mücadele çok keyifli olurdu.

Sonuç olarak Damrod başarılı oluyor ve duvarı çatlatarak Orkların duvarı yıkmasını kolaylaştırıyor. Bu sebepten de ölürken kahkaha atarak ölüyor.

Annatar ve Celebrimbor’un kuledeki son sahnelerine geçecek olursak, bu kısımda geçen “Kendini benim gücüme teslim eden bir tek sen mi varsın sandın?” ifadesi çok kritik bir ifade. Sauron bütün Eregion’u burada bulunduğu süre zarfında etkisi altına aldı ve zihinlerini zehirledi. Bu sayede Eregion’lu Elf askerlerini kolaylıkla alt ediyor. Sauron’un burada yaptığı şey herkese her an yapabildiği bir şey değil.

Ayrıca şuna da değinmekte fayda var. Tek Yüzük olmadan Sauron bunları nasıl yapabiliyor gibi bir yanılgı var. Tek Yüzük Sauron’un gücünü artırır ve kanalize etmesini sağlar, ama asıl güç her zaman Sauron’un kendisinden gelir.
Tek Yüzük’ün Sauron’un gücü üzerindeki etkisi, J.R.R. Tolkien’in 131 no’lu mektubunda net bir şekilde ifade edilir:
“(Sauron), Mordor’da, Ateş Dağı’nın yakınındaki Barad-dûr’un büyük karanlık kulesinden, Tek Yüzük’ü kullanarak büyüyen bir imparatorluğu yönetir. Ancak bunu başarmak için kendi içsel gücünün büyük bir kısmının Tek Yüzük’e geçmesine izin vermek zorunda kalmıştır. Onu taktığı sürece, yeryüzündeki gücü gerçekten de artmıştır. Ama onu takmasa bile, bu güç vardır ve kendisiyle ‘ahenk’ içindedir: (Sauron) ‘azalmamıştır’.”

Savaş alanına döndüğümüzde bir başka heves kırıcı an bizi bekliyor, 5. günün şafağı gibi Cüceleri bekliyoruz ancak gelmiyorlar.

Ayrıca filmlerde Pelennor Çayırları Savaşı’nda olduğu gibi burada da güneş Kuzey’den doğuyor. Yapımcılar görsel olarak bunu beğeniyor olsa da, belirtmekte fayda var. Orta Dünya’da güneş dünyamızda olduğu gibi Doğu’dan doğar ve Batı’dan batar. Bunun tek istisnası güneşin ilk yaratılma anıdır. Güneş ilk kez Maia Arien aracılığıyla gökyüzündeki yerini aldığı zaman Batı’dan doğmuştur. Tam bu esnada ilk kez uyanan İnsanlar güneşi Batı’da görürler ve bu yüzden bütün iyi şeylerin Batı’dan geleceğine inanırlar.

Savaş alanındaki son anlara gelecek olursak, burada Orklar doğrudan güneş ışığına maruz kalmıyorlar. Hem bulutlu bir hava var, hem savaş alanında bir sis bulutu, hem de güneş henüz tam doğmadı.

Savaşın sonunda hayatta kalan Elf sayısının az olması gerekse de, epik bir görüntü verme adına daha kalabalık yapmalılardı. Güçlerinin yetmeyeceğini baştan söylüyorlar, kitapta da zaten yeniliyorlar ama seyirci epik an ister. Burada 30 kişi değil, 300 kişi olup yine yenilebilirsin. Karşıda zaten kalabalık bir Ork ordusu var.

Son kısımlardaki en güzel anlardan biri her ne kadar savaş boyunca ne yaptığı belli olmasa da Gil-galad’ın mızrağı Aeglos ile yaptığı şov.

Hem Arondir’i hem de Elrond’u alt eden Adar’a da hakkını vermek lazım. Oyuncu değişimine rağmen bu sezonki en iyi karakterden biri oldu.

Arondir ile alakalı bir parantez açacak olursak, burada aldığı darbe ölümüne sebep olur mu kestiremiyorum. Sevilen bir karakter olduğu için bu ihtimali zayıf görüyorum.

Yıkılan sur, yenilen Elfler ve hayal kırıklığına uğrayan Elrond ile bölüm bitiyor ve Adar Nenya’yı ele geçiriyor.
Adar burada Sindarin lisanında Rúmil’in sözlerini unuttun mu diyor ve ekliyor: “öfkeyle savaşa gidilmez.“ 2. bölüm incelemesinde bahsettiğim Rúmil, Valinor’da Elflerin yazı sistemi ve bazı tarih öncesi metinlerini yazmasıyla bilen bir ilim ustasıdır. Bu karakter üzerinden bir Elf atasözü yapılmak istenmiş.

Nenya’nın Adar’ın eline geçmesine değinecek olursak, öncelikle lore’a göre Elf yüzüklerinin bu zaman diliminde Eregion’dan uzakta olması lazım. Dizi anlatımına göreyse, bu yüzük önceki bölümde açıklandığı gibi taçla beraber Sauron’u öldürmek için kullanılacak.

Elf yüzüklerinin iyileştirici ve yenileyici etkisi sebebiyle bu yüzüğün Adar üzerinde bir etkisi olur mu diye düşünmüyor değilim. İzleyip göreceğiz.

Bölümle alakalı son söz olarak şunu söylemek gerekiyor, Annatar ve Celebrimborlu kısımlar yine bu bölümün en iyi kısımları, 2. sırada ise Cüceler geliyor, geri kalan şeyler ise ya hayal kırıklığı ya da vasat. Bu bölüm ve 6. bölüm bu sezon en az beğendiğim bölümler oldular. İlk 5 bölümden büyük keyif almıştım ve gelecek bölümler için umutlanmıştım ama son 2 bölüm üzdü.

Ancak şunu unutmamakta fayda var. Yanlışlar ve doğrular ayrı değerlendirilir. 1 sahne kızdırdı diye 100 tane doğru işin üzeri çizilmez, ya da tam tersi 1 sahne çok güzel çekildi diye 100 tane yanlış bir anda güzel olmaz. Her zaman olduğu gibi güzel anların keyfini çıkaracağız, doğruya doğru eğriye eğri diyerek devam edeceğiz.

İzlediğiniz için teşekkür ediyor ve 2. sezon finali incelemesinde görüşmek üzere diyorum.

Orta Dünya ve Yüzüklerin Efendisi ile ilgili gelecek videoları kaçırmamak için kanalımıza abone olmayı ve bildirim simgesine tıklamayı unutmayın.

Gerçek dünyadan daha fazlası için, OrtaDunya.com’da görüşmek üzere.

Yüzüklerin Efendisi ve Orta Dünya’dan ilginç bilgileri kaçırmamak için takip etmeyi unutmayın.

Eğer bir Yüzüklerin Efendisi hayranıysanız, Orta Dünya sohbetleri için sizi Discord kanalımıza davet ediyoruz: https://discord.gg/ortadunya

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri 2. Sezon 4. Bölüm

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 4. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Güç Yüzükleri 2. Sezon 4. Bölüm: Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri’nin 2. sezonunun ilk yarısını 4. …