Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 3. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Güç Yüzükleri 2. Sezon 3. Bölüm: 2. sezonun yayınlanan ilk 3 bölümünden sonuncusuna geldik. Diziye Númenor ve Pelargir yan hikayelerinin de eklendiği Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. sezon 3. bölüm incelemesi başlıyor.

Uzak diyarlardan gelen yabancılar ve kadim dostlar, Orta Dünya’ya hoş geldiniz.

Güç Yüzükleri 2. Sezon 3. Bölüm İncelmesi:

Bölümün adı “Kartal ve Asa”. Bu ad doğrudan bölüm sonunda yer alan taç giyme törenine bir gönderme.

Öncelikle, 3. bölümü genel olarak beğensem de özellikle Númenor bölümlerinde kurgusal sıkıntılar vardı, bu yüzden ilk 3 bölüm arasında en zayıf kalanıydı bence. Bunda yan hikayelerin Sauron’un hikayesi kadar güçlü olmamasının payı da büyük.

Númenor sahneleri çok daha derinlemesine işlenebilir ve buradaki bölünme net bir şekilde aktarılabilirdi. Çok fazla aceleye getiriyorlar gibi durmuş. Hatta belki de bu yüzden Númenor’u bu sezon komple es geçip, yarım yamalak girişeceklerine 3. sezona bırakabilirlermiş. Her türlü entrikayı ve taht oyununu işleyeyebileceğiniz bir potansiye sahip bu bölge.

Kralın adamlarının Elf düşmanı olduğunu ve ölümlü olmakla sorunlarının olduğunu biliyoruz. Sadıklar ise Valar’ın yolundan sapmamış, Elflerle dost olan kesim. Bu ayrışmayı daha fazla işlemeleri ve seyirciye aktarmaları gerekiyor ileriki bölümlerde.

Kuzey’den gelen soyluları ve Lord Belzagar’ı gördük. Bu karakter belli ki bu ayrışmada ve Pharazon’un tahta yükselişinde büyük pay oynayacak bir karakter gibi duruyor. Daha fazla sahneye ve diyaloga ihtiyacı var.

Númenorlu sahnelerdeki önemli detayları konuşacak olursak, Tar-Palantir’in cenazesinin yapıldığı yerde gördüğümüz heykel Valar’dan Nienna’ya ait gibi duruyor. Nienna, keder ve hüznün Valië’sidir. Valinor’da Olórin olarak bilinen Gandalf da bir dönem kendisine hizmet etmiş ve ondan pek çok şey öğrenmiştir.

Miriel’e yanaşan ve oğlunu kaybetmiş acılı anneyi Lord Belzagar ve Pharazon’un galeyana getirdiği düşünüyorum. Kadın Miriel’e yaklaşmadan önceki bakışlarından bu harekette paylarının olduğu anlaşılıyor. Herkes panik olurken de ikisi son derece sakin köşesinde duruyor.

Kule sahnesine geçtiğimizde burada iki tane kritik bilgi var. Bunlardan birincisi, taç giyme törenlerini kutsamak için kartalların nadiren geliyor oluşu ve bunun çok olumlu bir işaret olarak görülmesi.

Kitaplara göre, İkinci Çağ’da Númenor’un başkenti Armenelos’taki Kral’ın Evi’nde Kartalların bir yuvası bulunmaktadır. Kartallar Valar’ın Kralı Manwë’nin habercileri olarak hizmet eden kuşlardır. Númenórlular, kartalların Meneltarma’nın zirvesini korumak için Manwë tarafından gönderildiğine inanırlar. Bu yüzden Númenor Kralları Valar’a düşman olmaya başladığı döneme gelinceye kadar, burada bir çift Kartal bulunur.

Kuledeki 2. kritik sahne ise Pharazon’un Miriel’e hangi renk kaftan giymek istediğini sorduğu kısım. Koyu kırmızı Númenor’un geleceği, beyazsa geçmişi için diyor. Miriel babasının da tercihi olan beyazı seçiyor. Pharazon’u ise daha sonra taç giyme töreninde koyu kırmızı renk kaftan giymiş ve “geleceğiniz benim” mesajı verirken görüyoruz.

Taverna sahnesine gelecek olursak, buradaki kritik an Eärien’in Palantír’i Pharazon ve Lord Belzagar’a anlatması. Taç giyme töreni esnasında gördüğümüz şeylerin tamamı organize bir danışıklı dövüş bu yüzden.

Kalabalıktan çıkan homurtular, Eärien’in gelip Palantir’i fırlatması ve Miriel’ı suçlaması, Pharazon’un Miriel’i savunuyor gibi gözükerek “Yalan. Númenor’un gerçek hükümdarı Elf elinden çıkmış bir şeye asla itimat etmez. Palantir’i alın ve yok edin” demesi ve böylece Miriel’i itirafa zorlaması; bunların hepsi danışıklı dövüşün bir parçası.
Palantír’in Elendil’e neden bu tarz bir reaksiyon verdiğini henüz bilmiyor olsak da, Aragorn ve Pippin’in yaşadığına benzer bir durum söz konusu olabilir.

Palantíri Fëanor tarafından icat edildiği düşünülen uzakları görmek ve düşünce yoluyla iletişim kurmak için kullanılan, kullanan kişinin kudretine hem zamanda hem mekanda çok uzakta olup biten şeyleri görebilmesini sağlayan bir nesnedir.

Bitmemiş Öyküler, Palantíri bölümüne göre:

“Palantíri hiç şüphesiz, Númenor’da bile hiçbir zaman yaygın şekilde kullanılan veya geniş kitlelerce bilinen nesneler olmamıştır. Orta Dünya’da bulundukları süre zarfında, sadece krallar, hükümdarlar ve onların atadığı muhafızların onlara erişebildiği güçlü kulelerde, korunaklı odalarda tutulurlardı ve bunların gizli güçlerine başvurulmasından ya da halka sergilenmesinden özenle kaçınılırdı.”

Tam bu esnada asa alınıp taç giyme töreni tamamlanamadan gelen kartal Miriel’in kraliçeliğini kutsuyor. Ancak kargaşadan istifade eden Pharazon ve yardakçıları bu kartalın gelişini Pharazon içinmiş gibi göstererek taht yolunda önemli bir adım atmasını sağlıyorlar. Kartal da bundan hoşnutsuz oluyor ki hemen ayrılıp gidiyor.

Lore’a göre kartallar konuşabilirler. Peter Jackson filmlerinde de konuştuklarını görmemiştik. Dizide görürüz diye umuyordum, ancak onlar da belli ki kurgu gereği konuşturmadılar.

Bu bölümde Sauron’lu ve Eregion’lu sahneler az ama öz işlendi. Cücelerin mithril için ikna edilişine ve cüce yüzüklerin yapımına başlanmasına şahit olduk. Bu kısımlarda en çok sevdiğim sahneler hep oğul Durin’den geldi. Elrond’un onu övmeyeceğini bilecek kadar iyi tanıdığı bir dostu olması, babasıyla yaptığı gururlu ve duygusal konuşma ve yüzükler konusundaki bilge yaklaşımı.

Isildur’lu sahnelere gelecek olursak, Kara Orman’da karşılaştığı örümcek, Yüzüklerin Efendisi’nden tanıdığımız Shelob’un daha genç hali.

Shelob, Ungoliant’ın kızı olan dev bir örümcektir. 2. Çağ’daki Karanlık Yıllar’da Sauron’dan bile önce Mordor’a gelmiş ve yerleşmiştir.

Isildur Shelob’un 3. Çağ’daki yaşlı ve devasa hali ile karşı karşıya geliyor olsaydı, Sam gibi şansı yaver gitmeyebilirdi.

Yüzüklerin Efendisi, İki Kule – Efendi Samwise’ın Seçimi bölümünde şöyle geçer:

“Shelob ejderhalara benzemezdi, gözlerinden başka yumuşak yeri yoktu. Boğum boğum ve çukurlarla doluydu asırlarla yaşlanmış derisi, fakat içerden kat kat büyüyen şeytani katmanları onu daha da kalınlaştırmıştı. Kılıç derisini korkunç bir yara ile çentti fakat o iğrenç katmanlar, çeliği ister Elfler, isterse cüceler dövmüş, ister Beren’in isterse Turin’in eli kullanıyor olsun, insan gücüyle yırtılmazdı.”

Burada Isildur’dan aldığı bıçak darbesi sonucu Shelob’un gözünden yaralandığını görüyoruz. Aynı yarayı Yüzüklerin Efendisi’ndeki yetişkin Shelob’ta görebilmek mümkün.

Isildur kurtulduktan sonra su içmek için eğildiği ve ölülerin olduğunu fark ettiği bataklık ise Ölü Bataklıkları andırsa da, Ölü Bataklıkların oluşmasına sebep olacak Dagorlad savaşı henüz gerçekleşmedi. Zaten burası Mordor’un iç bölgeleri, Ölü Bataklıklar Kara Kapı’nın önünde ve dışarıda kalıyor. Ayrıca buradaki ölülerden birinden Isildur’un çizmelerini aldığını görüyoruz.

Estrid karakterine kısaca değinecek olursak. Adar’ın damgasını dağlayarak sildiğini görüyoruz. Kötü bir karakter hissiyatı vermedi bu karakter şimdilik, ancak belli ki hayatta kalabilmek için Adar’a ettiği yemin onu ne kadar bağlayacak göreceğiz.

Adar’ın adamlarının bulunduğu ve baltayla ağaç kestikleri kampa gelenlerse tabii ki Entler ve Enthanımları.

Ayrıca, geçen sezonda Berek’in aldığı yara ve Adar’ın elindeki mızrak izi gibi detayların atlanmaması da güzel ayrıntılar.

Adar demişken bölümün belki de en çok konuşulan kısmına, yani Orklara gelelim.

Glug isimli Ork’un Adar’a “Savaşa gitmek zorunda mıyız? Burada güvendeyiz.” dediğini görüyoruz. Peki Orklar savaşmaktan kaçınır mı? Bunun cevabı, evet.

Orklar da her canlı gibi hayatta kalmak ister, ölmekten korkar ve gerekirse savaştan bile kaçar.

Yüzüklerin Efendisi, Kralın Dönüşü – Gölge Diyarı bölümünde Orkların kırbaç zoruyla savaşa götürüldüklerini ve aralarında kaçakların da olduğunu, Frodo ve Sam’i de onlardan biri zannettiklerini görürüz:

“Hadi sizi sümüklü böcekler sizi!” diye bağırdı. “Yayılmanın sırası değil.” Onlara doğru bir adım attı ve karanlıkta bile kalkanlarının üzerindeki nişanları fark etti. “Firar ha?” diye hırladı. “Aklınızdan böyle bir şeyler mi geçiyordu yoksa? Dün akşamdan önce hepinizin Udûn’da olmanız gerekiyordu. Bunu biliyorsunuz. Hemen ayağa, sıraya girin yoksa numaralarınızı alır sizi rapor ederim.”

Bu konu ayrıca Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü animasyon filminde çok güzel bir parçayla işlenmiştir. Orkların savaşa gitmek istmeyişini anlatan parçanın adı: “Kırbacın olduğu yerde istek de vardır.” Telif sebebiyle kısa bir kesitini paylaşabiliyorum ama tamamını dinlemenizi kesinlikle öneriyorum.

Bir diğer mevzuya gelecek olursak, kitaplara göre Orklar da diğer canlılar gibi çiftleşerek ürerler. Peter Jackson filmlerinde gösterildikleri gibi çamurdan çıkmazlar. Ve evet Uruk-hai de çiftleşerek ürer, Goblin-men olarak da geçen Uruk-hai İnsan ve Ork kırmasıdır.

J.R.R. Tolkien’in 21 Ekim 1963 tarihli Mrs Munby’ye yazdığı mektubuna göre:

“Ork kadınları olmak zorundadır. Ancak Orkları kötü efendilerin hizmetindeki orduların askerleri dışında nadiren gördüğümüz hikâyelerde doğal olarak onların hayatları hakkında pek bir şey öğrenemiyorduk.”

Silmarillion’un Elflerin Gelişine ve Melkor’un Esaretine Dair bölümüne göre:

“Çünkü Orkların yaşamları vardı ve Ilúvatar’ın Çocukları gibi çoğaldılar; ve Başlangıç’tan önce Ainulindalië’deki isyanından bu yana Melkor ne kendine ait bir yaşamı ne de yaşama benzer bir şey yapabildi: Bilgeler böyle der.”

Ayrıca, Orklarda baba oğul ilişkisi konusunda Azog’un oğlu Bolg da en çok bilinen örnektir.

Yani kitaplara göre kadın ve çocuk Orklar vardır. Üreme ve hayatta kalma konusunu netleştirdiğimize göre Orklarla alakalı değinilmesi gereken bir diğer mevzuya gelelim.

Orkların iradeleri, duyguları, düşünceleri, kişisel çıkarları, bireysel amaçları vardır. Bir karanlıklar efendisi olduğu zaman ona hizmet ederler, ancak o olmadığı zaman da birer zombi ya da robot gibi hareket etmezler.

Yüzüklerin Efendisi, İki Kule – Efendi Samwise’ın Seçimi bölümünde Gorbag ve Shagrat arasında şu konuşmalar geçer:

“Sana söyleyeyim, aşağıdaki şehirde çalışmak hiç kolay değil.”
“Burada, Shelob’un refakatinde yaşamayı dene bir de,” dedi Shagrat.
“Hiçbirinin olmadığı bir yeri tercih ederim. Ama şimdi savaş var; savaş bitince her şey daha rahat olabilir.”
“İyi gittiğini söylüyorlar.”
“Söylerler,” diye homurdandı Gorbag. “Göreceğiz. Ama yine de, eğer iyi giderse, çok daha fazla yerimiz olacak. Ne dersin? Eğer elimize bir şans geçerse, seninle birlikte yanımıza iki güvenilir delikanlı alıp, büyük patronların olmadığı, el altında yağmalanacak güzel şeylerin olduğu bir yere kaçalım mı?”
“Ah!” dedi Shagrat. “Eski zamanlardaki gibi.”
“Evet,” dedi Gorbag. “Ama buna güvenme. Aklımı kurcalayan bazı şeyler var. Dediğim gibi; Büyük Patronlar, evet,” sesi neredeyse bir fısıltıya dönüştü.

Son olarak Damrod’a değinecek olursak, muhteşem gözüküyor ve onun savaş sahnelerini izlemek için sabırsızlanıyorum. Ered Mithrin’in tepe troll’ünün taş devlerini öldürdüğünü, ejderha kemiği yediğini öğrendiğimiz sahnede belindeki kurukafalar dikkat çekiyor. Sauron’un nerede olduğunu soruyor. Bu konuda iki öngörüm var. Birincisi Sauron’un geçmişte Orklara yaptığı tarzda deneysel bir kötülüğü troll’lere de yapmış olabileceği. İkincisi ise böyle tehlikeli bir troll’ün güçlerini Sauron’a karşı sınamak ve onu da yenmek istiyor olması.

Bunlardan hangisi olduğunu Eregion Savaşı esnasında göreceğimizi düşünüyorum ve bu da bizi 3. bölüm incelemesinin sonuna getiriyor. 4. bölümün incelemesinin de çok yakında yayınlanacağını hatırlatmak istiyorum.
Orta Dünya ve Yüzüklerin Efendisi ile ilgili gelecek videoları kaçırmamak için kanalımıza abone olmayı ve bildirim simgesine tıklamayı unutmayın.

Gerçek dünyadan daha fazlası için, OrtaDunya.com’da görüşmek üzere.

Yüzüklerin Efendisi ve Orta Dünya’dan ilginç bilgileri kaçırmamak için takip etmeyi unutmayın.

Eğer bir Yüzüklerin Efendisi hayranıysanız, Orta Dünya sohbetleri için sizi Discord kanalımıza davet ediyoruz: https://discord.gg/ortadunya

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri 2. Sezon 1. Bölüm

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 1. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Güç Yüzükleri 2. Sezon 1. Bölüm: 2 yıllık uzun bir bekleyişin ardından Yüzüklerin Efendisi: Güç …