Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 4. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Güç Yüzükleri 2. Sezon 4. Bölüm: Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri’nin 2. sezonunun ilk yarısını 4. bölümle beraber tamamladık. Önceki 3 bölümden pek çok açıdan farklı bir bölüm izledik, bu durumun hem olumlu hem de olumsuz yanları vardı. Bunların tamamını konuşacağımız 4. bölüm detaylı incelemesi başlıyor.

Uzak diyarlardan gelen yabancılar ve kadim dostlar, Orta Dünya’ya hoş geldiniz.

Güç Yüzükleri 2. Sezon 4. Bölüm İncelemesi:

Bölümün adı “En Yaşlı Olan”. Bölümün adını öğrenince yüzüme direkt bir gülümseme yerleşti ve bölümle alakalı beklentilerim çok yükseldi. “En yaşlı olan” adıyla kastedilen tabii ki de Tom Bombadil.

Öncelikle bu bölümü benim için olumlu kılan temelde iki öğe vardı. Birincisi Tom Bombadil’in kusursuz bir şekilde işlenmesi, diğeriyse Entler ve Enthanımlarının olduğu sahnelerin yarattığı çok olumlu hissiyatlardı.

Bölümü benim gözümde olumsuz kılan şeylerse yan hikayelerin ana hikayeden kopuk hissettirmeleri ve daha az ilgi çekici olmaları.

Benim gibi kitap hayranları için son derece keyifli olan Tom Bombadil ve Ent sahneleri ise genel izleyici için yine daha az ilgi çekici olmuş olabilir.

İncelemeye Elrond ve kafilesiyle başlayalım. Elf ekibinin Eregion ve Lindon arasındaki iletişimin kopma sebebini araştırmak, ulakların akıbetini öğrenmek ve Sauron’un Eregion’a ulaşıp ulaşmadığını öğrenmek için Lindon’dan yola çıktıklarını görüyoruz. Bu keşif gezisi için Elrond ve Galadriel yanlarına 1 haritacı, 1 okçu ve 2 kılıç ustası alıyorlar.

Mithlond’tan yola çıkan ekibin geçmeye çalıştığı nehrin adı Baranduin, yani Brendibadesi nehri. Bu nehri daha önce Yüzüklerin Efendisi hikayesinde 4 Hobbit Nazgûl’den Erdiyarı şatı ile kaçarken de görmüştük. Bahsedilen Axa köprüsü ise Hobbitler Shire’a yerleşmeden ve Taşyay köprüsünü inşa etmeden yapılmış bir köprü gibi duruyor.

Bu köprüyü yıkan şey Sauron’un yarattığı bir fırtına. 2. bölümde Eregion’da yağmur ve fırtınanın başladığı sahnede Sauron’un yüzündeki değişimi fark etmiştik. Belli ki hem köprüyü yıkan fırtınada, hem de ulakları öldüren Höyüklü Kişiler’de doğrudan Sauron’un parmağı varmış. Filmlerde Saruman’ın Caradhras’ta çıkardığı fırtınaya benzer bir şekilde, bu geçişi kapatmış ve Elfleri istediği yere yönlendirmiş.

Elf kafilesi burada Kuzey’e yönelseydi, Kuzey Yaylaları ve Fırtınabaşı’nın da olduğu Fırtına Tepelerini geçmek ve yollarını fazlaca uzatmak zorunda kalacaktı.

Kafile, Güneyden yola devam ederek Tom Bombadil’in asıl evi Yaşlı Orman’ın yakınındaki Tyrn Gorthad’tan geçmeye karar veriyor. Tyrn Gorthad, ortak lisanda Höyük Yaylaları demek. Burası Höyüklü Kişiler’in höyük mezarlarının bulunduğu bir bölge.

Öncelikle Höyüklü Kişiler, kötücül ruhlar tarafından diriltilen ölü bedenlere sahip hortlaklardır. Melkor tarafından yozlaştırılarak yaratıldıkları düşünülür. Necromancer yani bir ölüm büyücüsü olan Sauron’un ve 3. Çağ’daki hikayelerde de Cadı Kral’ın emrindedirler.

Birinci Çağ’ın sonlarında Edain’in ataları, Beleriand’ın batısına göç etmeden önce Höyük Yaylaları’ndaki mezarların çoğunu inşa etmişlerdir. İkinci Çağ’da da Edain’in atalarından gelen pek çok kişi bu bölge civarlarında yaşarlar.
Ancak Höyüklü Kişiler’in ve Höyük Yaylaları’nın Orta Dünya tarihinde en çok bilinirliğinin olduğu çağ 3. Çağ’dır.

Angmar’ın Cadı-Kralı, yıkılan Dúnedain krallığı Cardolan’ın yeniden dirilmesini önlemek için kötücül ruhları Höyük Yaylaları’na gönderir. Yüzüklerin Efendisi hikayesinde de 4 Hobbit’in yolu Tom Bombadil’in yanından ayrıldıktan sonra Höyük Yaylaları ile kesişir. Maceraları neredeyse bir felaketle bitecekken, yine Tom Bombadil tarafından kurtarılırlar.

Höyüklü Kişiler ancak onlara karşı yapılan özel silahlarla yok edilebilirler. Bu özel silahlar Batıil hançerleri olarak geçer ve Cardolan zamanında Dúnedain tarafından yapılmış ve bu Höyük Mezarlara gömülmüşlerdir. Hatta kitapta da bu silahları Tom Bombadil 4 Hobbit’e verir. Cadı Kral da bu sayede Merry tarafından yaralanarak Éowyn tarafından öldürülebilir hale getirilir.

Dizi lore’una göre bu silahlar Cardolan’dan daha önce bu mezarlara yerleştirilmiş ve Elf kafilesi Elrond’un bu konudaki irfanı sayesinde Höyüklü Kişiler yenilgiye uğratılmıştır.

Bu sahnelerdeki güzel lore göndermelerinden bir diğeriyse, Höyüklü Kişilerin doğrudan kitaplarda yer alan ve Frodo’nun yüreğini korkuyla donduran büyülü şarkı sözü mısralarıdır:

“Soğuk olacak el de, kalp de, kemik de,
Soğuk olacak bu uyku taştan kabrin içinde
Bir daha hiç uyanmayacak, mekânı bu taştan yatak
Güneş bitip Ay ölene dek hiç uyanmayacak
Kara yeller içinde ölecek bir bir yıldızlar
Yine de bırak yatsın burada altın üzerinde onlar
Ta ki karanlıklar efendisi ölü deniz
ve çorak topraklar
üstünde elini kaldırana kadar”

Genel olarak Höyüklü Kişiler sahneleri bence fena değildi, ama çok aceleye getirilmiş gibi hissettim. Korku öğesi çok daha fazla işlenebilirdi. Hatta belki de kitaplarda Frodo ve Hobbitlere olduğu gibi Elfler de ele geçirebilir ve zar zor kendilerini kurtulabilirlerdi. Kılayakları ve Ülkenleri bu kadar çok göstermek yerine, bu tarz sahnelere daha çok yer verseler hem genel izleyiciyi hem de lore izleyicisini daha çok tatmin ederler diye düşünüyorum.

Elflerin hikayesini bölmeden devam edecek olursak, Galadriel’in yüzüğünü Elrond’a emanet ettiğini görüyoruz. Elrond’un ileride Vilya’yı da kullanacağını bildiğimiz için zaman içerisinde Elf Yüzükleri’ne daha ılımlı yaklaşacağını, belki de Nenya’yı bir noktada dizide kullanmasının buna etki edeceğini düşünüyorum.

Burada, Elrond babası Eärendil’in kehanetini hatırlatıyor ve Celebrimbor’un hayatının bir gün onun ellerinde olacağını söylüyor. Gelecek bölümlerde gerçekleşecek olaylar için çok önemli bir kehanet.

Ayrıca, Elf yüzüklerinin iyileyici ve yenileyici etkilerini bu bölümdeki sahnelerde yine görüyoruz. Nenya’nın Galadriel’in öngörüsünü güçlendirmesinden kaynaklı gördüğümüz bazı anlar da var. Bunlar Sauron’un tacı, Elrond’un Orklar tarafından yakalanması, Eregion’un yağmalanması, Fëanor’un heykelinin yıkılışı ve esir alınan Gil-galad, Celebrimbor’un yere düşme anı ve Sauron’un tekrar Halbrand formunda Galadriel ile konuşmasını gördüğümüz öngörüler.

Elf kafilesinin Adar ve ordusuyla denk geldikleri yerse Gwathlo nehrinin yakınları.

Galadriel’in Adar tarafından yakalandığı sahnede Adar’ın Quenya dilinde, “Elen síla lúmenn’ omentielvo”, yani “Karşılaştığımız saatin üstünde bir yıldız parlıyor” dediğini görüyoruz.

Bu cümle doğrudan kitaplara bir gönderme. Yüzüklerin Efendisi’nde Frodo Baggins, Elf Gildor Inglorion’la karşılaştıkları anda bu cümleyi sarf ediyordu.

Ayrıca, Tolkien de bu kalıbın yaygın bir selamlama olduğunu, hatta bu ifadeyi kitaplardan çok daha önce yazdığını açıklamıştır.

Bu sahnedeki ilginç ve önemli bir başka detay ise, Adar’ın Galadriel’e Altáriel diyerek hitap etmesi. “Alatáriel” Galadriel’in Teleri dilindeki ismidir, Quenya dilindeki karşılığı da “Altáriel”dir. Ve bu isim ona eşi Celeborn tarafından verilmiştir. “Işıltılı Çelenk ile Taçlandırılmış Genç Kız” anlamına gelir, ki bu da Sindarin dilinde Galadriel demektir.

Adar’ın bu ismi bilmesi tamamen Elfçe konuşmasıyla ve Galadriel isminin Quenya karşılığını söylemesiyle alakalı olabilir. Öte yandan belki de Celeborn’u tanıyordur ve konu buradan Galadriel’in eşine bağlanacaktır. İzleyip göreceğiz.

Bölümün bana göre en iyi yanına, yani Tom Bombadil’e gelecek olursak, kendisinin diziye yansıtılışını mükemmel buldum. Güleç ve neşeli yanı, şarkı söylemesi, bilmece gibi konuşması, yeri geldiğinde koruduğu ciddiyeti, konuşmasının çoğunlukla kitaplardan alınan alıntılardan oluşması gibi detaylarla Tom Bombadil muhteşem olmuş. Bu karakterin doğru işlenişiyle ilgili derin endişelerim vardı, ancak dizinin en iyi başardığı işlerden biri oldu şu ana kadar. Oyuncu Rory Kinnear’ın da hakkını teslim etmek lazım, çok dengeli bir performans sergilemiş.

Sahnelere gelecek olursak, 1. sezondan beri Yabancı’nın peşinde olduğu takım yıldızı “Hermit’s Hat”, yani “Münzevi’nin Şapkası”nda geçen münzevi Tom Bombadil’miş. Hikayedeki rolü ise bir Istar olan Yabancı’yı doğru yöne doğru yönlendirmekten ibaret. Aynı Frodo ve Hobbitler Yaşlı Orman’da ve Höyük Yaylaları’nda kaybolduğunda yaptığı gibi.

Öncelikle bilmeyenler için Tom Bombadil kimdir sorusuna cevap verelim. Tom Bombadil, J.R.R. Tolkien’in hikayelerinde bıraktığı en büyük gizemdir ve devasa bir merak konusudur.

Tom Bombadil, Arda tarihi boyunca yaşamış en yaşlı kişidir. Orta Dünya ulu müzikle yaratılmış bir evrendir ve Tom Bombadil de sıklıkla şarkı söyler. Gücünün ve kudretinin ucu bucağı bilinmez. Tek Yüzük’ün bile kendisi üzerinde bir hükmü yoktur. Yardımseverdir ama 3. Çağ’da kendi toprakları olan Yaşlı Orman ve eşi nehir kızı Altınyemiş dışındaki dünyayla pek ilgilenmez.

Dizideki anlatıma göre, Rhûn’da bulunma sebebi 2. Çağ’da komple ormanla kaplı Orta Dünya’nın Doğu’da bozulmalar yaşaması ve bunu görmek için Tom’un Rhûn’a gelmiş olması.

Hatta diğer Istar’la da yolu kesişmiş. Ve buradaki konuşmalardan bu Istar’ın kötülüğe saptığını anlıyoruz. Yabancı ve Karanlık Büyücü’nün yüksek ihtimalle Mavi Büyücüler olduğu anlamına geliyor bu.

Belli ki Karanlık Büyücü daha önce Rhûn’a geldiği için Kültistler tarafından kötülüğe yönlendirilmiş. Yüksek ihtimalle biri iyi, biri kötü iki Mavi Büyücü’nün karşılaşmasını izleyeceğiz. Tolkien’in Mavi Büyücüler konusunda zaman içerisinde farklı yaklaşımları olmuştur, ancak nihai kararı iyiliğe katkı sağladıkları yönündedir. Bu yüzden ben Yabancı’nın başarılı olacağını ve Karanlık Büyücü’yü de iyiliğe çekeceğini düşünüyorum. Alatar ve Pallando olarak Doğu’da Sauron’a karşı mücadele edeceklerdir. Bir diğer ihtimalse, Yabancı’nın da kötülüğe dönmesi olacaktır, ancak bu ihtimali çok daha zayıf buluyorum.

Ayrıca, Yaşlı Orman’da yer alan Yaşlı Söğüt Adam’a benzer bir ağaç görüyoruz, Yaşlı Demirağacı Adam. Tom, Merry ve Pippin’i kurtardığı gibi Yabancı’yı da bu ağacın elinden kurtarıyor. Bu sahnelerde de öğreniyoruz ki, Yabancı asasını da ismi gibi kendi edinecek ve hem Sauron hem de Rhûn’daki Karanlık Büyücüyle yüzleşmesi gerekecek.
Kitaplarda Gandalf’ın asası dişbudak ağacından yapılmıştır. Yabancı eğer ki demirağacından asasını edinirse (ki ağaç en azından şu an için buna müsaade etmedi), bu durum Gandalf olma ihtimalini azaltan detaylardan biri olacak.

Yüzüklerin Efendisi, İki Kule – Altın Konak’ın Kralı bölümünde şöyle geçer:

“Büyücünün elindeki asa, yaşlılık için destekten daha fazla bir şey olabilir,” dedi Háma. Gandalf’ın yaslandığı dişbudak asaya dikkatle baktı. “Yine de kuşkudayken bir insan kendi aklına güvenmeli. Bence siz dostsunuz ve hiç kötü amacı olmayan onurlu kişilersiniz. Girebilirsiniz.”

Asa mevzusuyla ilgili şunu da ekleyebiliriz, Gandalf’ın kelime anlamı “Asalı Elf”tir. Nori ve Poppy’nin asadan bahsederken “Gand” dediğini de duymuştuk. Ayrıca Nori Yabancı’yı anlatmaya çalışırken de, “Grand Elf” diyerek arkadaşını tarif etmeye çalışıyor.

Tom Bombadil, evinde yer alan kuzuya “Iarwain” diye sesleniyor. Lore’a göre Tom Bombadil’in Sindarin dilindeki adı “Iarwain Ben-adar”dır, yani “en yaşlı ve babasız olan”. Iarwain ismi de tek başına “yaşlı-genç” anlamına gelir.
Yabancı banyo yaparken Altınyemiş’in sesini duyuyoruz. Tom Bombadil’in eşi Altınyemiş’in kökeni kesin olmamakla birlikte, Yaşlı Orman’da yer alan Gündüzsefası nehrinin bir nehir-ruhu olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden fiziki olarak burada değil, ruhani olarak burada. Ve yabancı da sesini bu sayede duyabiliyor.

Hobbitli sahnelere değinecek olursak, burada gördüğümüz Hobbitler, 3 Hobbit soyundan Ülkenler. Yüzüklerin Efendisi’nde gördüğümüz Samanpostlular ve dizide ilk sezonda gördüğümüz Kılayaklar’dan sonra bu soy 3. Hobbit soyu. Sméagol ve Déagol da bu soyun birer mensupları. Kitapta Gollum’un ninesinin yönettiği köy gibi burası da anaerkil bir düzenle yönetiliyor.

Bu sahnelerdeki en önemli detay ise “Sûzat”. Hobbitlerin ileride yaşayacakları topraklara dair bir kehanet. Sûza ve Sûzat kelimeleri “Shire” anlamına gelir. Duvardaki çizimlerde büyük bir ağaç, uzunca bir nehir, bir köprü ve Hobbit kovukları görüyoruz. Bu kehanette geçen yer doğrudan Hobbitköy.

3. Çağ’ın 1601 yılında, iki Hobbit kardeş Marcho ve Blanco, Arnor’un Yüce Kralı II. Argeleb’ten izin alarak, Brendibadesi Nehri’ni geçmeye ve diğer tarafa yerleşmeye karar verirler. Çok sayıda Hobbit onları takip eder ve eski yerleşkelerini geride bırakırlar. Brendibadesi’nin batı kıyısında buldukları yeni bölgeye Shire denir.
Yüksek ihtimalle dizinin 5. sezonunda Shire’ın bulunuşunu göreceğiz ve dizide şimdiden bu olayın temelleri atılıyor.

Dizide Hobbitlerin bu kadar çok yer alması bir Hobbit sever olarak benim bile pek hoşuma gitmiyor. Yabancı karakteri bence tek başına Rhûn’a gelmeli ve Hobbitler 5. sezona kadar hikayeden çıkarılmalıydılar. Ülkenler’in de Kılayaklar gibi ana hikayeye hiçbir katkıları olmadığı gibi, dizinin temposunu düşürüyorlar. Bir Yüzüklerin Efendisi Hobbitler olmadan düşünülemez diyenler olabilir, buna katılabiliriz de tabii ki. Ancak bu durumda daha ilgi çekici hikayelerin yazılması gerekiyor.

Karanlık Büyücü’nün emrindeki maskeli kişilere “Gaudrim” diye seslendiğini görüyoruz. “Gaudrim” kelimesi “tasarının halkı” demek. Bu kişilerin dahil olduğu bir cihaz ya da tasarı göreceğiz gibi duruyor. Maske takmalarınınsa bir sebebi var ve henüz bunu bilmiyoruz.

Hikayenin Arondir ve Isildur tarafına bakacak olursak, öncelikle Estrid karakteriyle ne yapmaya çalıştıklarını hala kestiremiyorum. Isildur’un eşi mi olacak derken, gerçekten de bir nişanlısı olduğu ortaya çıktı. Kötü mü, yoksa iyi mi derken, özünde iyi ama Adar’ın emrindeki vahşilerle bağlantılı biri çıktı.

Theo ise bu bölümde Arondir tarafından Pelargir lordu denilerek onore edildi. Bu durum, gelecekte Dağların Adamları’nın lideri olup Isildur’a verdiği yemini tutmayarak Ölülerin Kralı olma ihtimalini artıran bir durum oldu. Tabii, Nazgûl’den biri olma ihtimali de hala devam ediyor.

Ayrıca bu sahnelerde yer alan çeşmeyle Númenor ile Orta Dünya’daki insanlar arasındaki medeniyet seviyesi farkı vurgulanıyor. 2. Çağ’da Orta Dünya’da yaşayan insanların gelişmişlik düzeyi kitaplara göre çok düşüktü. Númenor Orta Dünya’da koloniler kurduktan ve özellikle Gondor ile Arnor kurulduktan sonra medeniyet Orta Dünya’daki insanlara geliyor.

Arondir, Isildur ve Estrid’in savaştığı İsimsiz Şey ise doğrudan kitaplara gönderme bir karakter. Gandalf, Yüzüklerin Efendisi, İki Kule kitabı, Ak Süvari bölümünde onlardan “en derin mağaraların çok çok altında, dünya isimsiz şeyler tarafından kemirilir.” diyerek bahseder. Bu sahnede yer verilmiş olmasını son derece yersiz buldum. İsimsiz bir şeydi, ama artık onun adı “akşam yemeği” diyerek espri yapmak için eklenmiş sadece. Hadi Arondir Elf olduğu için bu eti yiyince zehirlenmez ama böyle bir varlığın etini bir İnsan olarak ben yemezdim şahsen. Ayrıca, bulunduğu yerin de çok derin olmaması bence olmamış.

Bu bölümde Tom Bombadil ile beraber en güzel yapılmış bir diğer şeye geçecek olursak, Ent ve Enthanımı’na bayıldım.

Öncelikle Ent’in ağır ağır, Enthanımı’nın çok daha hızlı konuşması harika bir detay olmuş. Ayrıca Enthanımı’nın kiraz ağacından yapılmış olması da görsel olarak inanılmaz yakışmış.

Orta Dünya’nın 2. Çağ’ında bu kıta komple ormanlarla kaplı ve taa ki Sauron tarafından yakılana ve Númenor kolonileri tarafından kaynak olarak kullanılana kadar böyle kalacak. Bu yüzden, Entleri harekete geçiren şey Adar ve ordusunun ilerlerken ormanları yaka yıka gitmesi olmuş.

Ayrıca, Enthanımının ektiği tohumlardan olan bitkiler yani bir nevi çocukları ölmüş. Onun için öfkeli ve ağlamaklı konuşuyor.

Enthanımı’nın “Bir ağaca hiç balta vurdun mu?” sorusu üzerine Arondir’in “Büyük bir acı verse de, maalesef vurdum” demesi, ilk sezonda Orkların zoruyla kestiği büyük ağaca bir gönderme.

Arondir Elfçe konuşarak acılarına neden olan şeyler için Enthanımı’ndan af diliyor ve onu sakinleştiriyor.

Yüzüklerin Efendisi, İki Kule kitabı, Ağaçsakal bölümüne göre Entlere konuşmayı Elfler öğretmiştir, Ağaçsakal da bu durumu şöyle anlatır:

“Bu işi elfler başlattı elbette, ağaçları uyandırıp onlara konuşmayı öğretip kendileri de ağaç lisanlarını öğrenerek. Zaten hep her şeyle konuşmayı arzulamışlardır ihtiyar Elfler.”

Enthanımı ise Arondir’e cevap olarak “Affetmek bir çağ sürer.” diyor. Bu söz Orta Dünya’nın tabiat anası ve aynı zamanda Demirci Aulë’nin eşi olan Valië Yavanna’nın Silmarillion’da geçen şu sözlerine bir gönderme:

“Ve bunlar içinde kalbimin kıymetlisi ağaçlardır. Büyüyüp boy atmaları bir ömür alır, yıkılıp devrilmeleri ise bir an ve dallarını meyvelerle bezeyip ödemedikçe diyetlerini, arkalarından ağlayan pek azdır. Düşüncelerimde beliren budur. Ama ağaçlar kökleri toprağa uzanan her şey adına konuşsa ve onlara yanlış yapanı affetmese!”

Şahsen doğaya ve ağaçlara diğer her şeyden çok düşkün biri olarak, bu sahneler bana çok dokundu. Umarım siz de keyif almışsınızdır diyor ve 5. bölüm incelemesinde görüşmek üzere diyorum.

Orta Dünya ve Yüzüklerin Efendisi ile ilgili gelecek videoları kaçırmamak için kanalımıza abone olmayı ve bildirim simgesine tıklamayı unutmayın.

Gerçek dünyadan daha fazlası için, OrtaDunya.com’da görüşmek üzere.

Yüzüklerin Efendisi ve Orta Dünya’dan ilginç bilgileri kaçırmamak için takip etmeyi unutmayın.

Eğer bir Yüzüklerin Efendisi hayranıysanız, Orta Dünya sohbetleri için sizi Discord kanalımıza davet ediyoruz: https://discord.gg/ortadunya

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri 2. Sezon 1. Bölüm

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 1. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Güç Yüzükleri 2. Sezon 1. Bölüm: 2 yıllık uzun bir bekleyişin ardından Yüzüklerin Efendisi: Güç …