Tek Yüzük Künye:
Yapım Tarihi ve Yeri: 2.Çağ 1600, Hüküm Dağı
Yaratıcısı: Sauron
Sahipleri: Sauron
Taşıyıcıları: Isildur, Gollum, Bilbo Baggins, Frodo Baggins, Samwise Gamgee
Diğer İsimleri: Yüzük, Hükmeden Yüzük, Isildur’un Felaketi
Tek Yüzük Tasviri & Güçleri
Tek Yüzük fiziki olarak diğer hiçbir Güç Yüzüğü‘ne benzemezdi. Üzerinde hiçbir işleme ya da mücevher yoktu. Boyutu taşıyıcısına göre değişirdi. Yüzük ilk bakıldığında tamamen düz görünür ama ateşle beslenince iç ve dış tarafında yazılar belirirdi. Yüzüğün üzerindeki yazı Tengwar fontundaydı ama Kara Dil’de yazılmıştı.
Üzerinde şöyle yazardı:
Ash nazg durbatulûk, ash nazg gimbatul Ash nazg thrakatulûk agh burzum-ishi krimpatul.
(Hepsine hükmedecek tek bir yüzük, hepsini o bulacak, karanlıkta bir araya getirip birbirine bağlayacak.)
Sauron Tek Yüzüğü taktığında diğer Güç Yüzüklerini takan kişilerin düşüncelerine hükmedebilirdi. Diğer tüm Güç Yüzüklerinin kaderi Tek Yüzüğe bağlıydı o var oldukça varlıklarını sürdürürlerdi çünkü Güç Yüzüklerini Elfler yapmış ama nasıl yapılacağını Sauron öğretmişti. Hatta bu bağlılık Sauron’un elinin bile değmemiş olduğu Celebrimbor’un Üç Yüzüğü içinde geçerliydi.
Sauron Dokuz Güç Yüzüğü’nü İnsanlara vermiş ve o yüzükleri takan insanlar Sauron’un kölesi olmuş ve zamanla Yüzüktayfları, Nazgul adını almıştı. Yedi Güç Yüzüğünü alan Cüceler Sauron’a karşı koymayı başarmış ama zamanla daha aç gözü oldular ve Yüzükleri altın kazanmada kullanmayı denediler. Üç Yüzük Elfler tarafından saklandı ve onlar Sauron Tek Yüzüğü takarken asla Yüzüklerini kullanmadılar.
Diğer Yüzüklerin güçleri de Tek Yüzük’e bağlıydı. Tek’in yok olması diğer Güç Yüzükleriyle yapılmış veya onların güçlerine dayanmış olan her şeyin yok olmasına sebep olacaktı.
Sauron Tek Yüzük’ü yaparken gücünün büyük bir kısmını Yüzük’e aktarmış çünkü diğer Güç Yüzükleri’ne hükmedebilmesi Tek’in onlardan daha kudretli olması gerekiyordu. Isildur’un söylediklerine göre Tek Yüzük’ü Sauron’un elinden kesilip alındığında Sauron rüzgârdaki bir kum tanesi gibi yok olmuştu. Ama Sauron’un kaderi de Tek Yüzük’ün varlığına bağlıydı ve Yüzük ondan çok uzakta olmasına rağmen onun kudretiyle tekrar ayağa kalkmıştı.
Eğer Tek Yüzük yok edilseydi, Sauron’da gücünün çoğunu ona aktardığı için yok olacak ve bir daha asla bir gölge olmaktan ileriye gidemeyecekti. Ama Yüzüğün yok edilme ihtimali çok düşüktü. Çünkü Tek Yüzük doğal yollardan yok edilmezdi. Tek Yüzüğe bir çekiçle ya da baltayla vursan onu fırına bile atsana üzerinde ufacık bir iz bile bırakamazdın. Ejderha ateşi bazı Güç Yüzüklerini yok edecek güce sahipti ama Kara Ancalagon bile Tek Yüzüğü yok edecek hararete sahip değildi. Tek Yüzüğü yok etmenin tek yolu yapıldığı yer olan Hüküm Dağı’nın alevlerine atmaktı.
Sauron asla ve asla Tek Yüzük’ü elinde tutan birinin onu yok etmek isteyeceğine inanmıyordu. Çünkü Tek Yüzük’ün özelliği buydu onu elinde tutan kişi bir daha asla ondan ayrılmak istemezdi. Hem Isildur hem Frodo Tek Yüzüğü yok etme şansını ele geçirmiş ama ikisi de yapamamıştı.
Yüzük kendisini kimin taşıyacağına kendisi karar verirdi. Yüzük gerçek sahibine dönmek için taşıyıcısını terk edebilirdi. Tek Yüzük Isildur’un eline geçtikten sonra Isildur Arnor’a dönerken Ferah Çayırlar Felaketi yaşanmış burada Yüzük Isildur’un parmağından çıkmış ve Isildur Ork oklarıyla can vermişti. Sauron yeni yeni güçlenmeye başladığı zamanlarda ise başka gözlerden uzak olmak için Gollum’u seçmişti. Cadı-Kral Frodo’ya yaklaştığında Yüzük onu takması için zorlamış ve Frodo Yüzüğü takarak Cadı-Kral tarafından görünür hale gelmişti.
Yüzüğün başka akılları çelme gücü büyüktü. Smeagol Yüzüğü arkadaşı Deagol’un elinde gördüğü zaman onu öldürmüş, Yüzük kaybolduğunda ise onu bulmak için yaklaşık 500 yıl boyunca saklandığı mağaradan çıkmıştı. Boromir Frodo’dan Yüzüğü almak için ona saldırmayı denemişti. Bilbo Baggins’in 60 yıl boyunca Yüzüğü elinde tuttuktan sonra onu bırakabilmesi takdire şayan bir olaydı ama yıllar sonra onu tekrar gördüğünde yine onu almaya çalışmıştı. Gandalf bile Tek’in cazibesine direnemeyeceğini bildiği için onu almaktan korkmuştur.
Yüzük başlangıçta kötülük için yapılmıştı. Onunla iyilik için yapılan herhangi bir şey bile en sonunda kötüye meylederdi. Büyük güce sahip bir kişi Yüzüğü kullanarak Sauron’u devirebilirdi, ama böyle bir şey yapan kişi yinede Yüzüğün gücüne maruz kalacak ve sadece Karanlık Lord isim değiştirmiş olacaktır.
Gandalf muhtemelen Üçüncü Çağ’da Tek Yüzük’ü kullanıp Sauron’un yerini alacak güce sahip tek kişiydi. Çünkü Gandalf’da Sauron’da Maia’ydı. Yinede Gandalf Yüzüğü alsa bile nihayetinde Yüzük tek bir kişiye sadakat duyardı o da Sauron’du.
Galadriel, Elrond ya da Aragorn’da kudretli kişilerdi ama Tek Yüzük ellerinde olsa bile Sauron’a karşı koyabilecek güce sahip değillerdi. Aragorn büyük ihtimalle atası ve kendisinden daha kudretli Isildur gibi Yüzüğü yok etmeyi reddetmeyi seçerdi. Galadriel Frodo ona Yüzüğü sununca Sauron’un yerini alabileceğini ve bir Kara Kraliçe olabileceğini düşünmüştü ama burada Yüzük onu kandırmış olabilir. Çünkü Galadriel ne kadar çok kudretli olsa da bir Ainur (Kutsal Olan) değil bir Noldor Elfiydi.
Yinede yanında güçlü bir ordu ve Yüzüğü kullanan bir kişi Sauron’a meydan okuyacak güçte olabilirdi. En azından Boromir Yüzüğü alırsa bunu başarabileceğini düşünüyordu.
Bu zamanda bir savaşçı, büyük bir lider neler başarmazdı? Aragorn neler başarmazdı? Veya o bunu reddediyorsa, neden Boromir almasın? Yüzük bana da komuta gücü verir. Mordor’un ordularını nasıl da dağıtırdım, bütün askerler koşup sancağım altında toplanırdı!”
Boromir gittikçe sesini yükselterek bir ileri bir geri yürüyüp duruyordu. Neredeyse Frodo’nun varlığını bile unutmuş, surlardan, silahlardan, askerlerin silah altına alınmasından dem vurmaktaydı; sonra büyük ittifaklar ve kazanılacak şanlı zaferler hakkında planlar yaptı; Mordor’u yıktı, kendi kudretli bir kral oldu, yardımsever ve bilge bir kral.
Yüzük Kardeşliği; Kardeşlik Dağılıyor syf.476
Boromir gerçekten Yüzük’ü alıp Sauron’u alaşağı etse bile yardımsever ve akıllı bir kral değil bir tiran olacaktı.
Yüzük taşıyıcısının yeteneklerini yüceltir ve taşıyıcısının kişisel gücüne göre güç verirdi. Örneğin Smeagol sinsi bir kişi ve iyi bir hırsız olmuş ve Yüzüğün gücüyle görme yetisi ve kulakları keskinleşmişti.
Tek Yüzüğü takan kişi Gölge Diyara geçer ve Dış Dünya’dan gözlere görünmez olurdu. Sadece dikkatli gözler gün ışığında takan kişinin gölgesini görebilirdi. Ama Nazguller Tek’i takan kişiyi görebilirlerdi çünkü onlar zaten Gölge Diyarda yaşardı ve Yüzük-taşıyıcısı da onları gerçek formlarında görürdü; Frodo’nun Nazgul’leri Gözcü Kulesinde gördüğü gibi.
Nazgul ve Sauron Tek Yüzüğü hissedebilirdi. Sauron ilk olarak Amon Hen’de sonrada Hüküm Dağı’nda Tek’i ve Frodo’yu hissetmişti. Yine Sam Gamgee Mordor sınırlarında Tek’i kullandığında Sauron onu hissetmişti.
Dünya değişti, zamanın tek bir anı bir saatlik düşünce ile doluydu. Hemen, görüş kabiliyeti azaldığı halde işitme kabiliyetinin arttığını fark etti ama Shelob’un ininde olduğunun tam tersi bir şekilde. Etrafındaki her şey artık karanlık değil belirsizdi; kendisi de gri puslu bir dünyada minik, sert, siyah bir kaya gibi tek başına dururken, sol elini ağırlığıyla yere çeken Yüzük sıcak altından bir küre gibiydi. Kendini hiç de görünmez hissetmiyordu, aksine korkunç ve benzersiz bir biçimde görünür hissediyordu; bir yerlerde bir Göz’ün onu aradığını biliyordu.
İki Kule; Efendi Samwise’ın Seçimi syf.395
Sam aynı zamanda Kara Lisan’da olan konuşmaları da anlamaya başlamıştı bu da Yüzüğün güçlerinden biriydi. Ama herkes Tek Yüzük tarafından görünmez hale getirilmezdi. Sauıron Tek’i takarken Elendil ve Gil-Galad’la savaşmış ve Isildur onun parmağından Yüzüğü kesmeyi başarmıştı. Bu görünmez olmanın tam olarak neyden kaynaklandığı bilinmez. Sauron’un Yüzüğün yapıcısı ve Tek sahibi olduğu ya da Maia olduğu için olabilir. Mesela Tom Bombadil Yüzüğü taktığında Gölge Diyar’a geçmemiş ve görünür kalmıştı. Yine Tom Yüzüğü taktığında Frodo’yu görebilmişti.
Yüzük onu taşıyanların ömürlerini de uzatırdı ama onlar hiç bir zaman kendilerini rahat hissetmez hep yorgun hissederlerdi. Smeagol’un geldiği Hobbit soyu yaklaşık 100 yıl yaşardı ama o Tek Yüzüğün gücüyle yaklaşık 600 yıl hayatta kalmıştı. Yüzük Bilbo’nun da yaşamını uzatmış 111 yaşındayken hala Yüzüğü bulduğu yaş olan 50 yaşındaki gibi görünüyordu. Bilbo Tek Yüzüğü bıraktığında ise çok hızlı bir şekilde yaşlanmaya başlamıştı.
Yüzük en sonunda Taşıyıcısının aklını da tüketirdi. Hobbitler bu etkiye karşı çok daha dirençliydi ama onlarda sonunda etkilenirdi. Örneğin Smeagol Yüzüğü çok uzun bir süre taşımasına rağmen hala beyninin küçük bir köşesinde kendine ait bir kısım vardı. Bilbo Baggins gibi iyi huylu bir Hobbit bile Gandalf Yüzüğü bırakmasını söyleyince çok sinirlenmişti.
Eğer bir ölümlü sürekli olarak Yüzüğü takarsa en sonunda o da solardı ve Gölge Diyara geçerdi. O zaman Sauron onu tam anlamıyla görür ve Taşıyıcı Yüzüğü ona götürürdü.
Tek Yüzük Tarihi
Sauron İkinci Çağda tekrar gücünü toplamaya başlamış ve Orta Dünya’yı kontrol etmenin yollarını aramaya başlamıştı. 1200 yılında Sauron Valar’ın bir temsilcisi gibi davranmış ve Eregion’a gitmişti. Sauron, Celebrimbor ve diğer Elflere demirciliğin inceliklerini öğretmiş ve 1500 yılında Güç Yüzükleri yapılmaya başlanmıştı. İnsanların Dokuz ve Cücelerin Yedi Yüzüğü de içlerinde olmak üzere pek çok yüzük bu zamanda yapılmıştı. Üç Yüzük Sauron’un eli değmeden üretilmiş ama yinede onun öğretilerine göre yapılmıştı.
1600 yılında Sauron Hüküm Dağının ateşlerinde Tek Yüzüğü yapmıştı. Yüzük yapıldığında eline aldı ve şöyle dedi: “Hepsine hükmedecek tek bir yüzük, hepsini o bulacak, karanlıkta bir araya getirip birbirine bağlayacak.” Elfler onu duymuş ve aldatıldıklarını anlamışlardı. Elfler hemen Yüzüklerini çıkardı ve Sauron onları kontrolü altına alamadı.
Sauron buna çok sinirlenmiş ve 1693 yılında Güç Yüzüklerini ele geçirmek için Elflere savaş açmıştı. Üç Yüzük gizlenmiş Galadriel Nenya’yı, Gil-galad Narya ve Vilya’yı almıştı. Ve Elfler Sauron Tek Yüzüğü takarken Üçler’i kullanmayacaklarına yemin ettiler.
Sauron’un kuvvetleri 1697 yılında Eregion’u ele geçirmişti. Dokuz Yüzük ele geçirilmiş, Sauron Celebrimbor’a işkence yaparak Cücelerin Yedi Yüzüğünün yerini öğrenmişti. Sadece biri daha önce Khazad-dum Lordu III. Durin’e verilmişti Sauron diğerlerini ele geçirdi. Ama Celebrimbor tüm işkencelere rağmen Üçler’in yerini söylemediği için Sauron tarafından katledildi.
Sauron’un ordusu Lindon’da Gil-Galad ve Kral Tar-Minastir’in yolladığı Numenor ordusu tarafından Gwathlo muharebesinde mağlup edilmiş ve Sauron 1703 yılında Mordor’a dönmüştü.
Sauron Dokuz Yüzüğü büyük krallar ve büyücüler olmak vaadiyle İnsanlara vermişti. Ama o yüzükleri takan insanlar Sauron’un kölesi olmuş ve zamanla Yüzüktayfları, Nazgul adını almıştı.
Cüce-Evi’nin altı büyük lideri de Sauron’dan Yüzüklerini almıştı. Yedinci Yüzük ise Durin’in Evi’nin Kralınındı. Cüceler Yedi Yüzüğü de altın bulmakta kullanmıştı. Yedi Yüzük Sauron’un planladığı gibi Cüceleri etkilememişti. Cüceler Aule tarafından yaratıldığı için zihnen ve bedenen güçlüydüler ve Sauron’un umduğu gibi solup Tayf haline gelmediler. Sauron onları etki altına alamadığı için çok sinirlenmiş ve Cüceler’den Üç tane Güç Yüzüğünü almayı başarmıştı. Diğer Dört Yüzükte Ejderler tarafından yok edilmişti.
Tek Yüzüğü kullanmak Sauron’un gücünü arttırıyordu. Kendini Dünyanın Lordu ilan etmişti ve hâkimiyet alanını genişletti özellikle Doğu’daki ve Güney’deki adamların üzerinde. İkinci Çağın bu dönemi Karanlık Yıllar olarak bilindi ve Orta-Dünya’nın insanlarının pek çoğu korku içinde yaşadılar ve köleleştirildiler. Elfler Lindon’un Kuzey Batısında varlıklarını devam ettirdiler ama pek çok Elf Ölümsüz Topraklara kaçtı.
3262 yılında Ar-Pharazon komutasında Numenor ordusu Sauron meydan okumak için Mordor’a geldiler. Nûmenoreanların gücü ve görkemi öyle büyüktü ki Sauron’un hiçbir hizmetkârları onlara karşı dayanamazdı. Ar-Pharazon haberciler göndererek Sauron’a huzuruna gelip sadakat yemini etmesini emretti. Sauron geldi. Hatta güçlü kulesi Barad-dûr’dan kalkıp geldi, savaşa hiç yeltenmedi.
Çünkü Deniz’in Kralı’nın kudretinin ve görkeminin söylenenlerin üzerinde olduğunu anlamıştı, en kudretli hizmetkârlarına bile onlara karşı koyabilmeleri konusunda güvenemezdi; Dúnedain hakkındaki istekleri için henüz zamanın gelmediğini görmüşü. Güç iş yaramadığında, hilekârlığına başvurarak kazanacak kadar becerikli ve kurnazdı. Böylece, huzurunda boyun eğerek dilini yumuşattı ve insanlar söylediklerinin adilliğine ve bilgeliğine hayran kaldı.
Ama Ar-Pharazôn tamamen kanmamıştı, aklına Sauron’un ve içtiği sadakat andının daha iyi korunabilmesi için onun ve Orta Dünya’daki tüm hizmetkârlarının rehine olarak yaşamak üzere Númenór’a götürülmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu Sauron’un razı olduğu bir tutsaklıktı, gizli düşüncelerinde bunu memnunlukla kabul ediyordu çünkü bu durum aslında onun arzularına uyuyordu. Sauron denizi aşıp Númenór diyarına baktı, görkemli günlerini yaşayan Armenelos şehrini şaşkınlıkla seyretti; ama kalbi kıskançlık ve nefretle daha da doldu.
Sauron yanında Tek Yüzük’le Numenor’a gelmiş ve onun sayesinde Numenorlular’ın aklını çelmeyi başarmıştı. Sauron İnsanlar’daki ölüm korkusunu körüklemiş ve Ar-Pharazon’a eğer Ölümsüz Toprakları ele geçirirse kendisinde ölümsüz olacağını söylemişti. Numenor Ölümsüz Topraklara vardığında Eru Numenor ordusunu ve adasını yok etmiş ve burada Sauron’un vücudu da yok olmuştu ama ruhu kurtulmuş ve 3320 yılında Tek Yüzük’le Mordor’a geri dönmüştü.
Sauron Yüzük’ü kullanarak kendine yeni bir şekil vermişti ve Sauron’un görünüşüne Elf ve İnsanların en güçlüleri bile zor dayanabilirdi. Sauron, doğudaki ve güneydeki hizmetkârlarını bir araya getirerek eski gücünü yeniden oluşturmuş ve Orta-Dünya’ya egemen olmak için yaptığı planlara devam etmişti. Numenor’un yıkılışından kurtulanlar ise Orta-Dünya’ya gelmiş ve Elendil komutasında kendi krallıklarını kurmuşlardı. Sauron 3429 yılında Gondor’a saldırmıştı.
Elendil ve Gil-Galad Son İttifak’ı kurmuşlar 3434 yılında Son İttifak Savaşı başlamış ve Sauron’un ordusu mağlup olmuştu. 3441 yılında Sauron’un savaş alanına gelmiş ve Elendil ile Gil-Galad’a savaşmış onları öldürmüş ama kendisi de yere yıkılmıştı.
Isildur, kırılmış Narsil’in kabza parçasıyla Hükmeden Yüzük’ü Sauron’un elinden keserek aldı. Artık Sauron için yenilgi zamanı gelmişti, bedenini terk etti ve ruhu uçarak uzaklara kaçtı, ıssız yerlere saklandı. İsildur Elrond ve Cirdan’ın öğütlerine rağmen Tek Yüzüğü yok etmeyi reddetmişti. Çünkü hiç kimse gönüllü bir şekilde Yüzükten ayrılmayı kabul etmezdi.
Yüzük yok edilmediği için Sauron da yok olmamış ve ruhu doğuya kaçmıştı. Ve Orada yeniden gücünü inşa etmeye başlamıştı. Ama Yüzük olmadan fiziki bir şekil alamazdı.
Üçüncü Çağ’ın 2. yılında Isildur ve adamları Arnor’a yolculuk yaparken Tek Yüzük’ün çektiği Orklar(ne kadar Orklar bunu bilmese de) Isildur’a saldırmış, Ferah Çayırlar Felaketi diye anılan savaşta Isildur ve üç oğlu da olmak üzere adamlarının pek çoğu katledilmişti. Isildur Orkların saldırısı başladığında Yüzüğü kendine saklayarak yanlış yaptığını fark etmiş ve Yüzüğü Üçler’in Taşıyıcılarına emanet etmeye karar vermişti ve kaçmak için Tek’i takmış ve tıpkı ilk eline aldığında olduğu gibi Yüzük ona acı vermişti. Isildur Anduin’i geçmeyi denemiş ama Yüzük parmağından çıkmış ve Orklar onu oklarıyla öldürmüştü.
Yüzük Anduin’e düşmüş ve neredeyse tüm hatıralardan silinerek 2,500 yıl boyunca gizli kalmıştı. Sauron Yüzük kendisinden uzakta olmasına rağmen onun gücüyle tekrar yükselmiş ve 1050 yılında Güney Kuyutorman’da Dol Guldur’u inşa etmişti.
Sauron’un eski gücüne kavuşması için mutlaka Yüzüğü bulması gerekiyordu. Ve Yüzük’te sahibine dönmek istiyordu. 2463 yılında bir Hobbit olan Deagol tarafından balık tutarken bulunmuştu. Smeagol onu Deagol’un elinde görünce kendisi için istemişti. Deagol’a onu doğum günü hediyesi olarak istediğini söylemiş Deagol onu reddedince onu öldürmüş ve Yüzüğü almıştı.
Smeagol Yüzüğü kullanarak hırsızlık yapmaya başlamıştı. İlerleyen zamanlarda Güneş’e olan nefreti yüzünden kaçmış ve ona Gollum lakabını kazandıran garip sesler çıkarmaya başlamıştı. Zamanla insanlar ondan korkmaya başlamış o da evini terketmişti.
Gollum Yüzüğüyle 2470 yılında Dumanlı Dağlar’a gitti. Orada Tek Yüzüğün ona verdiği yaşam gücüyle yaklaşık 500 yıl yaşadı. Yüzük onu soldurmamıştı çünkü o güçlü bir Hobbit soyundan geliyor ve karanlıkta ona fazla ihtiyaç duymuyordu. Ama yinede Yüzük tarafından aklı zehirlenmişti. Gollum ona acı vermesine rağmen ondan ayrılmayı asla kabul etmedi. Önce Yüzüğü saklamayı denedi ama Yüzük elinin altında olmadığı sürece rahat edemiyordu. Yüzüğü taşımak Gollum büyük bir eziyet oluyor ve acı veriyordu ama Yüzük kendisi ayrılmak istemediği sürece onu terk edemezdi.
2939 yılına kadar Sauron Isildur’un ölümünün ayrıntılarını öğrenmiş ve hizmetkârlarını Yüzüğü bulmaları için Ferah Çayırlara yollamıştı.
Ak Büyücü Saruman’da Yüzüğü arzuluyordu. Saruman Ak Divan’dakilere yalan söylemiş ve Yüzüğün Denizde kaybolduğunu söylemişti. Gandalf’ın Dol Guldur’a saldırma teklifini reddetmiş çünkü Yüzüğün yakında Sauron’a yerini belli edeceğini düşünmüş ve böylece Yüzüğü alabileceğini planlıyordu. Ama zamanla Sauron’un ondan habersiz Yüzüğü bulabileceğinden korkmuş ve 2941 yılında Dol Guldur’a saldırmayı kabul etmişti.
Yüzük aynı yıl sahibinin çağrılarını duymuş ve Gollum’u o Ork avlarken onu terk etmişti. Ama Yüzüğü onun umduğu gibi bulan bir Ork değildi. Daha yüce bir güç araya girmiş ve Yüzüğü bulan Shire’lı Bilbo Baggins olmuştu.
Ama Gollum Yüzüğü hissetmiş ve tüneller boyunca Bilbo’yu takip etmişti. Bilbo Gollum peşindeyken Yüzüğü yanlışlıkla takmış ve görünmez olmuştu. Bilbo istese Gollum’u öldürebilirdi ama ona merhamet gösterdi. Bilbo onu Gollum gibi cinayet işleyerek ele geçirmediği için Yüzüğün kötücül gücü ona o kadar etki etmemişti.
Yinede Bilbo Yüzüğü gücünden hiç etkilenmemiş değildi. Yüzüğü nasıl bulduğunu Thorin’in Kafilesindekilere söylememiş ısrar edilince de yalan söylemişti. Kendi kendine Yüzüğü Gollum’la yaptığı Bilmece Oyunun ödülü olarak görüyordu. Gandalf ona inanmamış ve gerçek hikâyeyi anlatması için ona baskı yapmıştı.
Bilbo Shire’a dönmüş ve 60 yıl boyunca Yüzüğü taşımıştı. Bilbo bu süre zarfında hiç yaşlanmamıştı. Ama kendini daha güçsüz hissediyor ve kendini ” Ekmeğe sürülmüş bir tereyağına” benzetiyordu. Ve zamanla Yüzüğe daha çok bağlanmıştı sürekli onu cebinde taşıyordu. Bazı zamanlarda Yüzüğü ona kötü kötü bakan bir Göz gibi görüyordu.
3001 yılında Bilbo Baggins Shire’ı terk etmeye ve Yüzüğü Frodo Baggins’e verme kararı almıştı. Ama ayrılma zamanı geldiğinde Bilbo Yüzüğü bırakmak istememişti. Gandalf onu bırakması gerektiğini söyleyince sinirlenmiş ve reddetmişti. Gandalf hiçbir Güç Yüzüğünün önemsiz olmadığını söylemiş ve Bilbo’nun Yüzük’ten fazlasıyla etkilenmesinin endişe verici olduğunu söylemişti. Sonunda Bilbo Gandalf’ın da yardımıyla Yüzüğü bırakmış ve bıraktığı anda da kendini daha iyi hissetmişti.
Gandalf Frodo’ya Yüzüğü kullanmamasını ve gizli tutmasını söylemişti. Çünkü Gandalf Bilbo’nun Güç Yüzüğünün Tek Yüzük olmasından korkuyordu. Bu yüzden Gollum’u bulmak için Kuzeyin Kolcularından biri olan Aragorn’dan yardım istedi.
Gollum 2944 yılında Yüzüğü bulmak için Dumanlı Dağlar’ı terk etmişti. Bilbo’nun Shire’da yaşadığını biliyordu. Yüzüğün Gollum’da onu terk etmesine rağmen derin etkiler bırakmıştı, işte bu etkiler Gollum’u Sauron’un gücünü oluşturmakta olduğu Mordor’a çekmişti. 3017 yılında Gollum yakalanmış ve Shire ile Bilbo Baggins’in ismini söyletene kadar işkence yapılmıştı. Ama Gollum Shire’ın yeri hakkında Sauron’u kandırmayı başarmıştı.
Sauron Gollum’un kendini Yüzüğe götüreceğini umarak onu serbest bırakmıştı. Ama 1 Şubat’ta Aragorn Gollum’u yakalamış ve sorguya çekmek için Kuyutorman’a götürmüştü. Gandalf bu sırada Minas Tirith Arşivlerinde Isildur’un yazdığı bir yazıdan Yüzüğün ısıtıldığında üstünde yazılar belirdiğini öğrenmişti. Gollum’dan da Yüzüğün Isildur’un düşmüş olduğu Ferah Çayırlar’da bulduğunu öğrenmişti. Şimdi tek soru Bilbo’nun Yüzüğü’nün gerçekten Tek Yüzük olup olmadığıydı.
3018’in Nisan Ayında Gandalf Shire’a dönmüştü. Yüzük Frodo’ya geçeli 17 yıl olmuş ve o da amcası Bilbo gibi hiç yaşlanmamıştı. Frodo Yüzüğü bir zincirde cebinde taşıyordu.
Gandalf Çıkın Çıkmazı’nda Yüzük’ü test etmişti. Ve korktuğu şey başına gelmiş Yüzük’te yazılar belirmişti. Frodo Gandalf’a Yüzüğü ona vermeyi teklif etmiş ama Gandalf onu reddetmiş eğer Yüzüğü alırsa Karanlıklar Efendisi Sauron gibi olacağını söylemişti. Ve Frodo önündeki tehlikeleri bilmesine rağmen Yüzüğü Shire’dan götürmeye gönüllü olmuştu.
Frodo ve yoldaşları 23 Eylül’de Çıkın Çıkmazı’ndan ayrılmış ve Sauron’un gönderdiği Nazgul’lerde onların peşine düşmüştü. Frodo henüz Shire sınırları içindeyken Nazgul’ler iki kez Yüzük’ü takması için onu zorlamış ama Frodo kendine hâkim olmayı başarmıştı.
Yolculuklarında Hobbitler Yüzüğün etkilemediği Tom Bombadil’le tanışmışlardı. Frodo Yüzüğü takıp gözden kaybolduğunda Tom Bombadil onu görmüş ve Yüzüğü kendisi taktığında da gözden kaybolmamıştı.
Frodo Baggins ve arkadaşları Höyükler’de Nazgul Lordu tarafından uyandırılmış bir Höyüklü Kişi tarafından yakalanmıştı. Frodo Yüzük’ü takmak için tekrar zorlanmış ve yine kendini tutmayı başarmıştı. Ve Hobbitler Tom Bombadil tarafından kurtarılmışlardı.
Bree’deki Sıçrayan Midilli Hanın’da Frodo yanlışlıkla Yüzüğü takmış ve koca bir kalabalığın ortasında gözden kaybolmuştu. Bu olaya Bill Ferny ve Şaşı Gözlü Güneyli Bill Eyrelti’de şahit olmuş ve olanları Nazgul’e söylemişti. Aragorn’da olayı görenler arasındaydı ve Frodo’ya yardım teklif etmişti. Geceleyin Nazguller Hana saldırmış ama Hobbitler kurtulmuş ve şafak vakti Aragorn’la birlikte Bree’yi terk etmişlerdi.
6 Ekim’de Nazgul’ler Amon Sul’de onları yakalamıştı. Ve burada Yüzüğe daha fazla karşı koyamamış ve onu takmıştı. Yüzüğü taktığında Gölge Diyara geçmiş Nazgul’ler onu o da Nazgul’lerin gerçek halini görmüştü hepsinin beyaz yüzleri vardı. Frodo onlara karşı koymayı başarmış ve Elbereth’in adını anıp kılıcını Nazgul Lordu’nun ayağına saplamıştı. Nazgul Lordu Morgul Bıçağını Frodo’nun kalbine saplamayı denemiş ama kılıç omzuna denk gelmişti. Bu sırada Aragorn yardıma yetişmiş ve elindeki alevlere bürünmüş odunlarla onları uzaklaştırmıştı. Nazgul’ler tekrar saldırmamıştı çünkü Frodo’nun bir süre sonra Gölge Diyar’a geçeceğini biliyorlardı.
Nazguller Bruinen Irmağına kadar Frodo’yu takip etmişlerdi. Frodo Nazgul’lere doğru dönmüş ve kılıcını çekerek onlarla savaşmaya karar vermişti. Tam bu sırada Elrond nehri uyandırmış ve Nazgul’ler Nehrin sularında kaybolmuştu.
Bilbo hala Ayrıkvadi’de yaşamaktaydı. Bazenleri geri dönüp Yüzüğü’nü geri almayı düşünüyordu. Ve Frodo oraya geldiğinde Yüzüğü tekrar görmeyi istediğini söylemiş ve elini yavaşça Yüzüğe uzatmıştı. Ama Frodo daha hızlı davranmış ve Yüzüğü geri çekmişti. Kederle ve hayretle fark etti ki, artık Bilbo’yu görmüyordu karşısında; aralarına bir gölge düşmüş gibiydi ve bu gölgenin ardında aç yüzü ve kemikli arsız elleriyle buruş kırış küçük bir yaratık görür gibiydi, içinden ona vurmak geliyordu.
Etraflarındaki müzik ve şarkı sesleri adeta söndü, bir sessizlik çöktü. Bilbo çabucak Frodo’nun yüzüne baktı ve elini gözleri önünden geçirdi. “Şimdi anlıyorum,” dedi. “Kaldır onu! Üzgünüm: Bu yükü yüklendiğin için üzgünüm: Her şey için üzgünüm.
Yüzük Kardeşliği; Nice Buluşmalar syf.282
25 Ekim’de Elrond Yüzüğün ne yapılacağını tartışmak için Divan’ı toplamıştı. Divana Gondor Vekilharcı Denethor’un oğlu Boromir’de katılmıştı. Boromir ve kardeşi Faramir Isildur’un Felaketi ile ilgili bir rüya görmüş ve akıl danışmak için Ayrıkvadi’ye gelmişti. Divan Boromir’e Isildur’un Felaketinin Sauron’un Tek Yüzüğü olduğunu söylemişti. Aynı zamanda Divan’da Gollum’un kaçışından ve Saruman’ın hainliğinden bahsedilmişti.
Yüzük’le ne yapılacağına dair bir kaç öneri sunulmuştu; İlki Yüzüğü Tom Bombadil’e vermekti.
…”Höyüklü Kişiler’i farklı farklı isimlerle tanırız; Yaşlı Orman hakkında da pek çok hikâye anlatılır: Artık bir tek en kuzey hudut kısmı kalmış durumda. Vaktiyle sincaplar şimdi ki Shire’dan İsengard’ın batısındaki Garpeli’ne kadar daldan dala sıçrayarak gidebilirdi. O topraklardan bir kez geçip yabani ve tuhaf nice şey tanımıştım. Lâkin Bombadil’i unutmuşum, tabii eğer o zamanlar ormanlarda ve dağlarda dolaşan kişiyle aynı zat ise; o zaman bile yaşlılardan yaşlıydı. Eskiden ismi bu değildi. Ona İarwain Ben-adar diyorduk, yani en yaşlı ve babasız olan. Fakat o günden bu yana diğer halklar da nice isimler takmıştır ona: Cüceler Forn der, Kuzeyli insanlar Orald der, başka isimleri de vardır. Garip bir mahlûktur, ama belki onu da Divan’a çağırmalıydım.”
“Gelmezdi,” dedi Gandalf.
“Gene de haber yollayıp yardımını isteyemez miyiz?” diye sordu Erestor. “Anlaşılan, Yüzük’e bile hükmü geçiyor.”
“Hayır, tam öyle denemez,” dedi Gandalf.” Yüzük’ün onun üzerinde hükmü yok demek daha doğru olur. O kendi kendinin efendisidir. Fakat Yüzük’ü ne değiştirebilir, ne de diğerleri üzerindeki gücünü kırabilir. Ve artık, belki de günlerin değişmesini bekleyerek, kendi tespit ettiği sınırlar içinde küçük bir bölgeye çekilmiş durumda; bu sınırları ondan başkası göremez, o da sınırlarından dışarı adım atmaz.”
“Fakat o sınırlar içinde hiçbir şeyden korkusu yok anlaşılan,” dedi Erestor. “Yüzük’ü, sonsuza kadar zararsız bir şekilde orada alıkoyamaz mı?”
“Hayır,” dedi Gandalf, “isteyerek yapmaz bunu. Eğer dünyadaki bütün özgür halklar ona yalvarırsa bunu kabul edebilir, ama gerekliliğini anlayamaz. Ve eğer Yüzük ona verilecek olsa kısa bir süre sonra unutur onu, hatta fırlatır atar. Bu tür şeyler onun aklında hiç kalmaz. Katiyen güvenilir bir koruyucu olamazdı; bu bile yeterince bir cevap sayılır.”
“Zaten her halükârda,” dedi Glorfindel, “Yüzük’ü ona yollamak sadece şer gününü ertelemek olurdu. O çok uzakta. Artık Yüzük’ü casuslara görünüp sezilmeden ona geri götüremeyiz. Götürebilsek bile Yüzüklerin Efendisi eninde sonunda saklandığı yeri öğrenip bütün gücünü oraya yönlendirir. Bombadil bu güce tek başına karşı koyabilir mi? Zannetmiyorum. Sanırım sonunda, eğer tüm diğer yerler ele geçerse Bombadil de düşer, ilk olduğu gibi Son olur ve o zaman Gece gelir.”
Yüzük Kardeşliği; Elrond’un Divanı syf. 322- 323
İkinci Teklif ise Yüzük’ü Deniz’e atmaktı.
…”O halde,” dedi Glorfindel, “gelin onu derinlere atıp Saruman’ın yalanlarını doğru çıkartalım. Çünkü artık besbelli ki, daha Divan’dayken yoldan çıkmış o meğerse. Yüzük’ün sonsuza kadar kayıplara karışmış olmadığını biliyormuş fakat bizim böyle zannetmemizi istemiş; çünkü onu kendisi için arzulamaya başlamış. Lâkin çok zaman yalanlarda da bir gerçek gizlidir: Deniz’de emniyette olur Yüzük.”
“Sonsuza kadar emniyette olmaz,” dedi Gandalf. “Derin sularda bir sürü şey vardır; denizlerle karalar değişebilir. Hem, bizim görevimiz burada sadece bir mevsimi veya birkaç insan ömrü kadar zamanı, ya da dünyanın geçmekte olan bir çağını düşünmek değil. Biz bu tehlikeye bir son aramalıyız, bunu başaracağımıza dair bir umudumuz olmasa da.”
Yüzük Kardeşliği; Elrond’un Divanı syf. 323- 324
Boromir de Yüzük’ü Sauron’a karşı kullanmayı teklif etmişti.
…”Bütün bunları anlayamıyorum,” dedi Boromir. “Saruman bir hain, ama fikrinde bir irfan payı yok mu? Neden habire saklamaktan ve yok etmekten söz ediyorsunuz? Bu ihtiyaç anımızda Âli Yüzük’ün bize hizmet etmek için elimize geçtiğini neden düşünmeyelim? Hürler’in Hür Hükümdarları onu kullanınca mutlaka Düşman’ı yeneceklerdir. Kanaatime göre onun en çok korktuğu da bu.
“Gondor’un insanları yüreklidir, asla teslim olmazlar; amma yenilebilirler. Mertlik önce kuvvet, sonra da silah ister. Eğer anlattığınız kadar gücü varsa, Yüzük silahınız olsun. Onu alıp zafere yürüyün!”
“Heyhat, olamaz,” dedi Elrond. “Hükmeden Yüzük’ü kullanamayız. Bunu artık çok iyi biliyoruz. Yüzük Sauron’a ait, sadece onun tarafından yapılmış ve tamamiyle kötüdür. O çok güçlüdür Boromir, öyle her isteyen değil, ancak zaten büyük bir kudrete sahip olanlar kullanabilir. Lâkin onlar için daha da ölümcül bir tehlike arz etmektedir. Uyandırdığı arzu bile yüreği bozar. Saruman’ı düşünün. Arifler’den biri Mordor Hükümdarı’nı bu Yüzük ile, kendi usullerini kullanarak alt ederse, Sauron’un tahtına yerleşir ve böylece yeni bir Karanlıklar Efendisi doğmuş olurdu.
Yüzük’ün yok edilmesi biraz da bu yüzden elzem: Dünya üzerinde kaldığı sürece, Arifler için dahi bir tehlike olacaktır. Çünkü ilk başta hiçbir şey kötü değildir. Sauron bile değildi. Ben onu gizlemek için almaktan dahi korkuyorum. Kullanmak için hiç almam.”
“Ben de almam,” dedi Gandalf.
Boromir onlara kuşkuyla baktı fakat boynunu eğdi. “Öyle olsun,” dedi. “O halde Gondor’da elimizdeki silahlara güvenmek zorundayız. Ve en azından, Arifler bu Yüzük’ü korurken biz de dövüşmeye devam ederiz.
Yüzük Kardeşliği; Elrond’un Divanı syf.324
Yapılabilecek tek bir şey vardı o da Yüzüğü yapıldığı ve yok edilebileceği tek yer olan Hüküm Dağı’na atmaktı. Frodo Yüzüğü alıp Mordor’a gitmeyi teklif etmişti.
Elrond gözlerini kaldırarak ona baktı; bu bakışın ani keskinliğiyle yüreğine işlediğini hissetti Frodo. “Eğer duyduklarımın hepsini doğru anladıysam,” dedi, “zannımca bu iş için siz tayin edilmişsiniz Frodo; siz bir yol bulamazsanız kimse bulamaz. Şimdi Shire halkının zamanı, sakin tarlalarından kalkıp Ulular’ın kulelerini ve düşüncelerini sarsacaklar. Arifler arasından kim öngörebilirdi bunu? Ya da, eğer arif iseler, vakti gelmeden bilmeyi ne diye umsunlar?
“Lâkin ağır bir yüktür bu. Öyle ağır ki, kimse başkasına yükleyemez. Ben bu yükü size vermiyorum. Lâkin rızanızla alırsanız, seçiminizin doğru olduğunu söyleyebilirim; eskinin bütün kudretli elf dostları Hador, Hurin, Türin ve bizzat Beren bir araya gelse, sizin yeriniz onların yanı olurdu.”
Yüzük Kardeşliği; Elrond’un Divanı syf.329
Frodo sekiz yoldaşıyla yola çıkmaya karar vermişti; Sam Gamgee, Merry Brandybuck, Pippin Took, Aragorn, Boromir, Legolas, Gimli ve Gandalf. Yüzük Kardeşliği 25 Aralık 3018’de yola çıkmıştı.
3019 yılının Ocak ayında Kardeşlik Moria’ya girmişti ve Gollum’da peşlerindeydi. Frodo Yüzük Taşıyıcısı olduğundan önlerinde ve arkalarında uzanan tehlikeleri hissetmişti. Suyun Bekçisi ve Mazarbul Odasındaki Ork Şefi diğer Kardeşlik üyeleriyle hiç uğraşmamış direk ona saldırmışlardı. Gandalf Balrog’la savaşmış ve birlikte Dipsiz Kuyu’ya düşmüşlerdi böylece Kardeşlik dağılmaya başlamıştı.
Kardeşlik Lothlorien’e doğru devam etmişlerdi. Onları Üçler’in taşıyıcısından biri olan Galadriel karşılamıştı. Frodo Galadriel’in parmağında Nenya’yı görmüş ama Sam görememişti. Frodo Galadriel’in Aynası’na baktığında Sauron’un Gözü’nü görmüştü. Ve gördüğü anda da Yüzük ağırlaşmaya başlamıştı. Ama en sonunda kendini onun etkisinden kurtarmayı başarmıştı.
“Hem irfan sahibi, hem korkusuz, hem zarifsiniz Galadriel Hanım” dedi Frodo. “Eğer isterseniz Tek Yüzük’ü size veririm. Bu benim için fazla büyük bir mesele.”
Ani ve berrak bir kahkaha attı Galadriel. “Galadriel Hanım irfan sahibi olabilir,” dedi, “yine de burada, nezaket konusunda kendi dengine rast geldi, ilk karşılaşmamızda gönlünüzü sınamamın öcünü çok kibarca aldınız. Keskin bir gözle görüyorsunuz artık. Gönlümün, bana sunduğunuz şeyi çok fazla arzuladığını inkâr etmiyorum. Çünkü uzun yıllar boyunca Ali Yüzük benim elime geçse ne yapardım diye düşünmüştüm ve işte! Yüzük avucuma düştü. Sauron ister kalsın ister yenilsin, çok uzun zaman önce tertip edilmiş olan şer çok değişik şekillerde işlemeye devam eder. Eğer yüzüğü konuğumdan zorla veya korkutarak alsaydım, bu tam da onun Yüzük’ünün tesirine yaraşacak soylu bir hareket olurdu, değil mi?
“Ama şimdi, nihayet Önümde işte. Yüzüğü bana kendi rızanızla vereceksiniz! Karanlıklar Efendisi’nin yerine bir Ece oturtacaksınız. Ve ben karanlık da olmayacağım, Gündüz ve Gece gibi çok güzel ve korkunç olacağım! Deniz gibi, Güneş gibi, Dağ’daki Kar gibi zarif! Fırtına ve Şimşek gibi korkunç! Dünyanın temellerinden daha güçlü. Herkes beni sevecek ve önümde çaresiz kalacak!”
Elini kaldırdı; takmakta olduğu yüzükten sadece onu aydınlatıp, geri kalan her şeyi karanlıkta bırakan büyük bir ışık çaktı. Frodo’nun önünde, artık ölçülemeyecek derecede uzun boylu, dayanılmayacak kadar güzel, korkunç ve tapılacak biri gibi duruyordu. Sonra indirdi elini; ışık soldu, tekrar güldü aniden. Ve o ne! Küçülmüştü Sadece beyazlara bürünmüş, kibar sesi yumuşak ve hüzünlü, ince bir elf kadınıydı.
“Sınavı geçtim,” dedi. “Gücüm zayıflayacak, Batı’ya gideceğim ve Galadriel olarak kalacağım.”
Yüzük Kardeşliği; Galadriel’in Aynası syf.438
Kardeşlik Amon Hen’e doğru yolculuk etti burada direk olarak Mordor’a mı gideceklerine ya da Minas Tirith’e mi gideceklerine karar vereceklerdi. Boromir burada Yüzüğü alıp Minas Tirith’e gitmeyi denemişti. Yüzüğü alıp Sauron’u yenebileceğini düşünmüştü. İlk olarak Frodo’yu rızasıyla Yüzüğü vermesini sağlamaya çalışmış ama bu işe yaramayınca ona saldırmıştı.
Frodo burada Yüzüğü takmış ve Sauron’un Gözü tarafından fark edilmişti. Yüzük Frodo’yu Sauron’a gözükmesi için zorladı. Bu sırada Gandalf çok uzaklardan bunu hissetmiş ve onun da yardımıyla Frodo Yüzüğü çıkarmayı başarmıştı. Frodo Mordor’a tek başına gitmeye karar vermiş ama Sam Gamgee’de ona katılmıştı.
Bu sırada Isengard’lı Uruk-Hai’ler diğer Kardeşlik üyelerine saldırmıştı. Saruman Hobbit’lerin yakalanması diğerlerinin öldürülmesi emrini vermişti çünkü Hobbit’lerden birinin Yüzük’ü taşıdığını biliyordu. Uruk-Hai’ler Merry ve Pippin’i yakalamış onları korumaya çalışan Boromir’i öldürmüşlerdi. Pippin daha sonra Yüzük yanındaymış gibi davranarak bir Ork’u kandırmış daha sonrada Merry ile kaçmayı başarmışlardı.
29 Şubat’ta Frodo ve Sam kendilerini izleyen Gollum’u yakalamışlardı. Frodo’da Bilbo gibi Gollum’a acımış ve onu öldürmemişti.
…”Smeagol,” dedi Gollum aniden açık bir şekilde, gözlerini sonuna kadar açıp, gözlerinde garip bir ışıkla Frodo’ya bakarak.”Smegol Kıymetli üserine yemin edecek.”
Frodo ayağa kalktı ve bir kez daha Sam onun sözleri ve sert sesiyle hayretlere düştü. “Kıymetli üzerine mi? Buna nasıl cesaret edebilirsin?” dedi. “Düşün!
Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini karanlıkta birbirine bağlayacak. Yeminini buna bağlar mısın Smeagol? Bu seni bağlar. Ama bu senden çok daha güvenilmez bir şey. Sözlerini çevirebilir. Dikkat et!”Gollum sindi. “Kıymetli üserine, Kıymetli üserine!” diye tekrarladı.
“Peki ne için yemin ediyorsun?” diye sordu Frodo.
“Çok çok iyi olmak için,” dedi Gollüm. Sonra Frodo’nun ayaklarına doğru emekleyerek önünde süründü, kaba bir sesle fısıldıyordu: Bir titreme tuttu Gollum’u, sanki sözler her kemiğini korku ile sarsarmış gibi. “Smeagol onu, Onun almasına hiç hiç bir saman isin vermeyeceğine yemin eder. Hiçbir saman! Smeagol onu koruyacak. Ama Kıymetli üserine yemin etmeli.”
“Hayır! Onun üzerine olmaz,” dedi Frodo, sert bir acıma duygusuyla ona yukarıdan bakarken. “Senin bütün arzun, elinden gelirse, onu görmek, ona dokunmak; ama bunun seni çıldırtacağını da biliyorsun. Onu eline alarak yemin edemezsin. Eğer kabul edersen görmeden, yine de onun üzerine yemin et. Çünkü onun nerede olduğunu biliyorsun. Evet, biliyorsun Smeagol. Tam önünde.”
Bir an için Sam’e sanki beyi büyümüş, Gollüm da küçülmüş gibi geldi: Uzun, sert bir gölge, yüceliğini gri bir bulut ile gizleyen kudretli bir hükümdar; ayaklarında da sızlanan minik bir köpek. Yine de bir şekilde ikisi akrabaydı sanki yabancı değil: Birbirlerinin akıllarına uzanabiliyorlardı. Gollüm doğrularak Frodo’ya elleriyle dokunmaya, yaltaklanarak dizlerine sarılmaya çabaladı.
“Çök! Yere çök!” dedi Frodo. “Şimdi yeminini et!” “Söss verisiyorus, evet sös veriyorum!” dedi Gollum. “Kıymetli’nin efendisine hismet edeceğim, iyi yürekli efendi, iyi yürekli Smeagol, Gollum Gollum!” Aniden yeniden ağlayıp bileğini ısırmaya başladı.
İki Kule;Smeagol’un Ehlilleştirilmesi syf.255-256
Frodo Mordor’a yaklaşan her adımda Yüzük daha çok ağırlaşıyor ve Sauron’un Gözü’nü daha çok hissediyordu. Gollum ise yeniden Yüzüğü arzulamaya başlamış ve kendisiyle sözünü tutup tutmamak üzerine tartışmıştı. Smeagol’dan kalan küçük bir parça Frodo’ya zarar vermek istemiyordu, ama en sonunda Gollum baskın çıkmış ve Gollum Yüzüğü almaya karar vermişti ve Hobbitleri tuzağa düşerecek bir plan yaptı.
Hobbitler Kara Kapılar varmış ama Mordor’a bu şekilde giremeyeceklerini anlamışlardı. Ve Gollum onlara Cirith Ungol yolunu önermişti. Frodo bunu kabul etmiş ama Gollum’un Yüzük’ün peşinde olduğunu anladığını söylemişti.
7 Mart’ta Hobbitler Boromir’in kardeşi Faramir tarafından yakalanmışlardı. Faramir Frodo’nun Tek Yüzüğü taşıdığını öğrenmiş ama korkmamasını söylemişti.
”Fakat artık korkma! Ben bu şeyi almak istemem, şurada yol kenarında olsa bile almam. Minas Tirith’te taş taş üstünde kalmayacak olsa ve şehir kendi iyiliği ve benim şerefim için, sadece ben, ancak Karanlıklar Efendisi’nin silahını kullanarak kurtulabilecek olsam bile almam. Hayır, böyle zaferler istemiyorum Drogo oğlu Frodo.”
İki Kule; Batı’daki Pencere syf.319
Faramir’in yanından ayrıldıktan sonra Hobbitler ve Gollum Morgul Vadisi’ne gelmişti bu sırada Minas Morgul’dan Nazgul Lordu komutasında büyük bir ordu yola çıkmıştı. Sauron’un öncelikli planı Gondor’u ele geçirmekti. Pippin’i ve Aragorn’u Palantir’de görmüş ve Yüzüğü onların elinde sanmıştı. Sauron Aragorn’un Yüzüğü kullanarak kendisiyle savaşacağını düşünüyordu. Çünkü herhangi birisinin Yüzüğü yok etmek amacıyla Mordor’a geleceğini düşünmüyordu.
Frodo Nazgul Lord’unun yanından geçerken yine Yüzük’ü takma dürtüsü onu zorlamış ama yine kendini tutmayı başarmıştı. Gollum onları Vadi’nin yukarı tarafındaki Cirith Ungol Merdiven’lerine götürmüştü. Sabah olduğunda ise Gollum Hobbit’leri Shelob’un İni’ne götürdü.
Frodo Shelob tarafından sokulmuş ve kaskatı kesilip yere yıkılmıştı. Sam Frodo’nun öldüğünü sanmış ve küçük bir iç mücadelesinden sonra Yüzüğü almanın en doğru şey olduğuna karar vermişti. O sırada bir Ork grubu oraya yaklaşmış ve Sam’de Yüzüğü takmıştı. Sam Kara Dil’deki konuşmaları anlamış ve Frodo’nun hayatta olduğunu öğrenmişti. Orklar Frodo’yla birlikte Cirith Ungol Kulesine gitmiş Sam’de onları izlemişti.
Sam Yüzüğü çıkarmış ama Cirith Ungol’a tekrar girerken takmak zorunda kalmıştı. Sam Mordor’a girdiğinde Yüzük, Efendisine yaklaştığı için Taşıyıcı’sı için her adımda daha ağır bir yük oluyordu. Sam o anda parmağında Yüzük olmamasına rağmen Yüzük onu etkilemiş ve bir an için kendini Sauron’la savaşabilecek kudrette görmüştü. Ama Sam’in Hobbit güdüleri baskın çıkmış ve bunun Sauron’a Yüzük’ü götürmek için bir oyun olduğunu anlamıştı.
Sam Cirith Ungol Kulesi’ne girmiş ve Frodo’yu bulmuştu. Frodo yerde çırılçıplak ve kanlar içinde yatıyordu ancak görülüyordu ki, onu perişan eden şey fiziksel acılarından çok Yüzük’ün gitmiş olduğu düşüncesi ve bu sebepten içine düştüğü umutsuzluktu. Sam, Frodo’ya Yüzük’ün kaybolmadığını ve kendisinde olduğunu söyleyince, Frodo sertçe onu Sam’den aldı. Ancak sonradan yaptığından pişman oldu. Bu olay, Sam’in, Yüzük’ün Frodo üzerinde gitgide artan gücünü fark etmesini sağladı.
Frodo ve Sam’in Mordor Yolculuğu 15 Mart’ta başlamıştı. Hüküm Dağı’na yolculuklarında Gölge Diyarı’ndan geçerlerken, Frodo yüzüğün ağırlığını ve taşıdığı yükün aklını giderek tükettiğini hissediyordu.
25 Mart’ta Hüküm Dağı’nın eteklerine vardıklarında, Frodo yürüyemez hale gelmiş ve Sam onu sırtlayıp Hüküm Dağı’na tırmanmaya başlamıştı.
Yükü altında soluk soluğa kalan Sam dirsekten döndü; tam dönerken de gözünün ucuyla kayalıktan düşen bir şeyi fark etti, sanki o geçerken devrilmiş küçük siyah bir kayaymış gibi. Ani bir yük bindi Sam’in üzerine ve hâlâ beyinin ellerini tutmakta olan ellerinin dış yüzlerini parçalayarak yere kapaklandı. O zaman düşenin ne olduğunu anladı, çünkü yattığı yerden, nefret dolu bir ses işitti üzerinden.
“Hayırsıs bey!” diye tısladı ses. “Hayırsıs bey bisi kandırıyor; bisi kandırıyor Smeagol, gollum. O taraftan gitmemeli. Kıymetli’yi incitmemeli. Onu Smeagol’e ver, evett, bise ver! Onu bise ver!”
Çılgın bir güçle doğrularak kalktı Sam. Hemen kılıcını çekti; fakat hiçbir şey yapamazdı. Gollum ile Frodo birbirlerine kenetlenmişlerdi. Gollum efendisinin üstünü başını parçalıyor, zincire ve Yüzük’e ulaşmaya çalışıyordu. Bu belki de Frodo’nun yüreğinde ve iradesinde sönmekte olan korları alevlendirebilecek tek şeydi: Hazinesini ondan zorla almak için yapılan bir saldırı, bir girişim. Sam’i, hatta aynı zamanda Gollum’u hayrette bırakan ani bir hiddetle karşı koymaya başladı.
Gene de, eğer Gollum değişmeden kalmış olsaydı olaylar çok daha değişik cereyan edebilirdi; fakat hangi korkunç patikaları, yalnız, aç ve susuz, kendisini yiyip bitiren bir arzu ve korkunç bir korkuyla geçtiyse, bunlar onun üzerinde keder verici izler bırakmıştı. Bir deri bir kemik, açlıktan ölmek üzere olan, yabani görünüşlü bir şey olmuştu. Gözlerinde çılgınca bir ışık alevleniyordu ama kötülüğü artık o eski etkili gücüyle boy ölçüşemezdi. Frodo onu yere devirdi ve titreyerek ayağa kalktı.
“Yere yat!” dedi nefes nefese, elini göğsünde sıkarak, öyle ki deri gömleğinin altından Yüzük’ü tutmuş oluyordu. “Yere, seni sürüngen seni, çekil yolumdan! Artık sonun geldi. Artık ne bana ihanet edebilirsin ne de beni öldürebilirsin.”
Sonra aniden, tıpkı Emyn Muil’in eteğinde olduğu gibi, Sam bu iki rakibi başka bir gözle gördü, iki büklüm olmuş bir cisim, olsa olsa bir canlının zavallı gölgesi, tamamen mahvolmuş ve yenilmiş bir yaratık ama yine de korkunç bir şehvet ve öfkeyle dolu ve onun önünde sert, artık acımayı bırakmış, beyazlara bürünmüş ama göğsünde ateşten bir halka tutan bir cisim. Ateşin içinden emreden bir ses konuşuyordu.
“Git ve beni bir daha rahatsız etme! Eğer bir daha bana dokunacak olursan kendini Kıyamet Ateşi’ne atmış olacaksın.”
İki büklüm olan cisim geriledi, kırpışan gözlerinde dehşet vardı, ama aynı zamanda da doymak bilmez bir arzu.
Sonra görüntü geçti ve Sam ayakta duran Frodo’yu gördü, eli göğsünde, nefes nefese, Gollum da ayaklarının dibindeydi, kocaman elleri ve dizleri üzerinde.
“Dikkat et!” diye bağırdı Sam. “Sıçrayacak!” ileri doğru bir adım attı, kılıcını savurarak.
“Çabuk Bey!” dedi nefes nefese. “Devam et! Devam et! Kaybedecek zaman yok. Ben onu hallederim. Devam et!”
Frodo ona, sanki çok uzakta biriymiş gibi baktı. “Evet, benim devam etmem lazım,” dedi. “Hoşça kal Sam! Sonuna vardık artık. Hüküm Dağı’nda hüküm verilecek. Hoşça kal!” Döndü ve yoluna devam etti yavaş yavaş ama dimdik yürüyerek, tırmanan patikadan yukarı.
“Evet!” dedi Sam. “”Sonunda seninle ilgilenebileceğim!” Dövüş için çekilmiş kılıcıyla ileri fırladı. Fakat Gollum yerinden sıçramadı. Yüzükoyun yere kapaklanarak zırıldamaya başladı.
“Bisi öldürme,” diye ağladı. “Bisi o piss, merhametsis çelikle öldürme! Bırak yaşayalım, evet, birasçık daha yaşayalım. Bitti, bitti! Bittik. Ve Kıymetli gittiğinde de öleceğis, evet, ölüp tos olacağıs.” Yolun küllerini uzun etsiz parmaklarıyla avuçladı. “Toss!” diye tısladı.
Sam’in eli duraksadı. Aklı hiddet ve kötülüğün anısıyla kızgınlık doluydu. Bu hain, katil yaratığı öldürmekle adil davranmış olurdu, hem haklıydı hem de Gollum bunu yüzlerce kez hak etmişti; ayrıca yapılması gereken yegâne emniyetli şey gibi görünüyordu bu. Fakat gönlünde, derinlerde bir yerde bir şey onu alıkoydu: Tozlar içinde yatan, meyus, mahvolmuş, tamamen sefil bu yaratığa vuramadı. Kendisi de, kısa bir süre önce Yüzük’ü takmıştı ve artık Gollum’un Yüzük’e esir olmuş, bir daha yaşamı boyunca huzur ve rahat bulamayacak olan kurumuş aklıyla bedeninin ıstırabını az da olsa tahmin edebiliyordu. Fakat Sam’in hissettiklerini açıklayabilecek hiç sözü yoktu.
“Öff lanet olasıca, leş kokulu şey!” dedi. “Git! Defol! Sana tekme atabileceğim sürece güvenmeyeceğim; ama git. Yoksa senin canını acıtacağım, evet hem de bu pis, merhametsiz çelikle.”
Gollüm dört ayağı üzerinde doğruldu, birkaç adım geriledi, sonra döndü ve tam Sam ona tekme atmak için nişan aldığında patikadan aşağıya kaçmaya başladı. Sam bir daha onu aklına getirmedi. Aniden beyini hatırladı. Yukarı, patikaya doğru baktı ama onu göremedi. Elinden geldiğince hızla yoldan yukarı tırmandı. Eğer geriye dönüp baksaydı, Gollum’un dönmüş olduğunu ve gözlerinde vahşi bir delilik ışığı parlayarak kayalar arasında sinsi bir gölge gibi, hızlı hızlı ama temkinle arkasından yaklaştığını görebilirdi.
Patika yukarı çıkmaya devam ediyordu. Kısa bir süre sonra yeniden döndü ve doğuya doğru ilerleyen son bir uzantıdan sonra koninin yüzeyi boyunca uzanan bir kesmeden geçerek Dağ’ın yan tarafındaki karanlık bir kapıya, yani Sammath Naur’a vardı. Çok uzaklarda, artık Güney’e doğru yükselmekte olan güneş, dumanları ve pusu parçalayarak meşum meşum parlıyordu, donuk kızıl, göz karartan bir disk gibi; fakat tüm Mordor, Dağ’ın çevresinde ölü, sessiz, gölgeler içinde korkunç bir darbe bekleyen topraklar gibi uzanıyordu.
Sam açık ağzın yanına gelerek içeri baktı içerisi karanlık ve sıcaktı; derinden gelen bir gümbürtü havayı titretiyordu. “Frodo! Beyim!” diye seslendi. Hiç cevap yoktu. Bir an için durdu, kalbi çılgın korkularla atıyordu, sonra içeri daldı. Onu bir gölge takip etti. İlk başta hiçbir şey göremedi. Bu büyük ihtiyaç anında bir kez daha Galadriel’in şişeciğini çıkarttı fakat şişecik soğuk ve titrek elleri arasında soluktu ve boğucu karanlığa hiç ışık saçamıyordu.
Sauron’un diyarının tam kalbine, eski kudretinin Orta Dünya’daki en büyük ocaklarına gelmişti; tüm diğer güçler burada ona boyun eğerdi. Korka korka karanlığa doğru birkaç tereddütlü adım attı, sonra aniden yukarı doğru sıçrayan kızıl bir şimşek yükseldi ve yüksek kara çatıya çarptı. O zaman Sam Dağ’ın tüten konisine doğru giden uzun bir mağara veya tünelde bulunduğunu gördü. Fakat kısa bir mesafe ileride zemini ve her iki yandaki duvarları koca yarıklarla yarılmıştı ve buralardan, bir yükselen bir alçalıp kararan kızıl bir parlaklık geliyordu; bütün bu süre zarfında aşağıda bir mırıltı ve zonklayıp çalışan koca makineleri çağrıştıran bir hareketlilik vardı.
Işık yine yukarı fırladı: orada, uçurumun kıyısında, tam Kıyamet Çatlağı’nda duruyordu Frodo, parlaklığa karşı simsiyah, gergin, dik ama sanki taşa dönmüş gibi.
“Bey!” diye bağırdı Sam.
O zaman Frodo kıpırdayarak net bir sesle konuştu, aslında Sam’in o güne kadar onun kullandığını hiç duymadığı netlikte ve güçte bir sesle; ses Hüküm Dağı’nın zonklamasını ve kargaşasını bastırıyor, tavanda ve duvarlarda çınlıyordu.
“Geldim,” dedi. “Ama şimdi buraya yapmak için geldiğim şeyi yapma yolunu seçmiyorum. Bu işi yapmayacağım. Yüzük benimdir!” Ve aniden yüzüğü parmağına takarak Sam’in gözleri önünden kaybolup gitti. Sam’in nefesi kesildi ama çığlık atacak zamanı olmadı çünkü aynı anda birçok şey birden oldu.
Bir şey Sam’e arkadan çılgınca çarptı, ayakları yerden kesilmiş, yana savrulmuş ve kara bir cisim üzerinden atlarken başını taşlı zemine çarpmıştı. Kıpırdamadan olduğu yerde uzanıp kaldı ve bir süre her şey karardı.
Ve uzaklarda, tam Frodo onun diyarının tam kalbinde, Sammath Naur’da Yüzük’ü takıp onun kendisine ait olduğunu iddia ederken Barad-dûr’daki güç sarsılmış ve Kule temelinden o mağrur ve sert tepesine kadar sallanmıştı. Karanlıklar Efendisi aniden onun varlığından haberdar oluverdi ve Göz’ü bütün gölgeleri parçalayarak ova üzerinden kendi yapmış olduğu kapıya baktı; ahmaklığının büyüklüğü, gözleri kör eden bir şimşek gibi gözleri önüne seriliverdi; sonunda düşmanlarının oyunları bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine gazabı yakıp yok eden bir alev gibi parladı ama korkusu da engin, kara bir duman gibi onu boğmak için yükseldi.
Çünkü kendisi için en büyük tehlikenin ne olduğunu, sonunun nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu anlamıştı. Aklı tüm tedbirlerinden, korku ve hamlık ağlarından, tüm harp hilelerinden, savaşlardan arınıverdi, bütün diyarı boyunca bir titremedir aldı, esirleri sindi, orduları durdu, idaresiz kalan, amaçları kalmayan komutanları tereddüt ederek ümitsizliğe kapıldılar. Çünkü unutulmuşlardı Onları kullanan Güç’ün bütün aklı ve amacı artık inanılmaz bir kuvvetle Dağ’a çevrilmişti Çağrısı üzerine kulakları yırtan bir çığlık ve son, çaresiz bir hızla, rüzgârdan da hızlı uçtu Nazgûl, yanı Yuzuktayfları, kanatlarının fırtınasıyla güneye, Hüküm Dağı’na doğru fırladılar.
Sam ayağa kalktı. Başı donuyor, başından sızan kan gözlerine damlıyordu. El yordamıyla ilerledi ve sonra çok garip ve çok korkunç bir şey gördü. Gollum, tam dipsiz çukurun kenarında görünmeyen bir düşmanla deliler gibi dövüşüyordu. Bir ileri bir geri sallanıp duruyordu ve bazen uçurumun kenarına o kadar yaklaşıyordu ki neredeyse içine düşecek gibi oluyor, bazen kendini geriye çekiyor, yere düşüyor, ayağa kalkıp yeniden düşüyordu. Ve bütün bu zaman zarfında hep tıslıyor ama ağzından hiç söz çıkmıyordu.
Aşağıdaki ateşler hiddetle uyandı, al ışık alevlendi ve bütün mağara büyük bir parlaklık ve sıcaklıkla doldu. Sam aniden Gollumun uzun ellerinin ağzına doğru gittiğini gördü, beyaz köpek dişleri pırıldadı ve ısırarak çat diye kapandı. Frodo bir çığlık attı, işte oradaydı, tam uçurumun kenarında yere diz çökmüştü. Fakat Gollum çıldırmış gibi dans ederek, içinde hâlâ bir parmağın durduğu yüzüğü havada tutuyordu Artık Yüzük, sanki canlı ateşte yem yapılmış gibi parlıyordu.
“Kıymetli, kıymetli, kıymetli!” diye bağırdı Gollum “Kıymetlim! Ah benim Kıymetlim!” Ve bunları söylerken tam gözlerini kaldırmış ödülünü zevkle seyrediyordu ki adımını çok ileri attı, tökezledi, bir an için uçurumun kenarında bir ileri bir geri sallandı ve bir çığlık atarak düştü. Derinlerden son bir “Kıymetlim!” feryadı yükseldi, Gollum yok olmuştu.
Bir gümbürtü ve muazzam bir kargaşanın sesi duyuldu. Alevler sıçrayarak tavanı yaladı. Zonklama büyük bir gurultu halinde yükseldi ve Dağ sallandı Sam Frodo’ya koşarak onu kaldırdı ve kapıya taşıdı. Orada, Mordor ovalarının çok yükseğindeki Sammath Naur’un karanlık eşiğinde, üzerine öyle bir hayret ve dehşet çöktü ki her şeyi unutarak kalakaldı ve taşa donmuş biri gibi etrafı seyretmeye başladı.
Dönen bir bulutun kısa görüntüsü gelip geçti gözlerinden, bulutun tam ortasında, ölçülemeyecek kadar derin çukurlar üzerindeki muazzam bir dağ kaidesine oturmuş dağlar kadar yüksek kuleler, burçlar vardı, koca salonlar, zindanlar, uçurumlar kadar dik gözsüz hapishaneler, çelikten ve sert taşlardan açılmış kapılar. Sonra hepsi geçti gitti Kuleler yıkıldı, dağlar kaydı, duvarlar ufalandı ve kendi yıkılırken, geniş duman girdapları ve fışkıran buharlar, kabaran bir dalga gibi devrilinceye ve azgın tepesi kıvrılıp toprağa doğru köpürerek dökülünceye kadar dalgalar halinde yükseldi, yükseldi ve sonra, son olarak aradaki milleri aşarak, kulakları sağır eden bir çatırtı ve gümbürtü halını alıncaya kadar yükselen bir uğultu sesi geldi, yer sarsıldı, ova kabardı, çatladı ve Orodruin dönmeye başladı.
Yarılmış zirvesinden ateşler püskürdü Gökler gök gürültüsüyle patlayıp, şimşeklerle dağlandı. Şaklayarak inen bir kırbaç gibi kara bir yağmur sağanağı inmeye başladı. Ve fırtınanın tam ortasına, bütün diğer sesleri yırtan bir çığlıkla, bulutları parçalayıp yana atan Nazgûl indi, alevlenmiş bir yıldırım gibi fırlayarak, tepenin ve göğün alevli yıkıntılarına yakalanıp çatırdadılar, soldular ve söndüler.
“Komutanlar Mordor ülkesine doğru bakarken, onlara öyle geldi ki sanki bulutun kasvetinin üzerine kapkara, koskoca gölgeden bir suret yükseldi; kopkoyu, şimşeklerle taçlanmış, bütün gökyüzünü dolduran bir suret. Dünyanın üzerinde bir dev gibi yükseldi ve onlara doğru tehditkâr bir kol uzattı, korkunç ama aciz: Çünkü onların üzerine uzanırken büyük bir rüzgar onu alarak savurdu ve gölge geçip gitti; sonra bir sessizlik çöktü.”
Kralın Dönüşü; Hüküm Dağı syf.244- 249
Böylece Yüzük yok edilmiş ve Sauron son kez ve tamamen yenilmişti. İnsanların Dokuz Yüzüğü ve Yedilerin kalanları da Modor yıkılırken yok olmuştu. Üçler hala duruyordu ama herhangi bir güçleri kalmamıştı ve onların gücüyle yapılmış ve var olan her şeyde yok olacaktı.
Frodo sırtından bu ağır yük kalkmış olmasına rağmen en derinlerinde hala Yüzük’ün kaybına üzülüyordu. Yüzük kendisindeyken kendini çok daha güçlü hissediyordu o yokken her şey boştu. 21 Eylül 3021’de Frodo ve Bilbo Orta-Dünya’yı terk edip Ölümsüz Topraklar’a varmıştı daha sonra da Sam onlara katılmıştı ve Sam’de gittiğinde Orta-Dünya’da Yüzük-Taşıyıcılarından kimse kalmamış…
Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!
Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.