Yeşil Ejderha
Subaşı’ndaki hana verilen isimdir. Yeşil Ejderha Subaşı’ndaki Hobbitköy’e en yakın binaydı. Büyük Doğu Yolu’nun bir kısmı olan Subaşı Yolu’nun üzerine kurulmuştu. Hobbitler burada bira içerler ve dedikodu yaparlardı.
Üçüncü Çağ, 27 Nisan 2941’de Thorin ve Kafilesi Bilbo’yu burada beklediler ve buradan yola çıktılar.
3018’in Nisan ayında bir gece Sam Gamgee ve Değirmenci’nin oğlu Ted Kumlukişi Yeşil Ejderha’da konuştular. Sam Shire’da olan garipliklerden bahsediyor Ted ise onu haksız çıkartmaya çalışıyordu.
Frodo’nun ellinci yaşının ilkbaharında, bir akşam Subaşı’ndaki Yeşil Ejderha’da geçen konuşmadan anlaşılacağı gibi, hobbitlerin çoğu gülüp geçse de Shire’ın o ferah fasur göbeğinde bile söylentiler duyulmuştu.
Sam Gamgee ateşe yakın bir köşede oturuyordu, karşısında da değirmencinin oğlu Ted Kumlukişi vardı; çevredeki birkaç köylü hobbit de onların konuşmalarını dinlemekteydi.
“Bu günlerde tuhaf şeyler duy uluyor doğrusu,” dedi Sam.
“Ya,” dedi Ted, “dinlerse duyar, tabii. Ama canım ocak başı hikâyeleri ve çocuk masalları duymak isterse, evde de dinleyebilirim.”
“Ona ne şüphe,” dedi Sam, altta kalmayarak, “ama bana soracak olursan onların bazılarında da tahmininden fazla gerçek payı var. Hem bu hikâyeler nasıl doğmuş? Ejderhaları ele alalım mesela.”
“Yok, sağ olasın,” dedi Ted, “almayayım. Küçükkene de onlardan söz edildiğini duyardım, ama tutup da şimdi onlara inanmanın bir âlemi yok. Subaşında bir tek Ejderha var, o da Yeşil,” diye ekledi, herkesi kahkahalarla güldürmeyi başararak.
“Tamam,” dedi diğerleriyle birlikte gülen Sam. “Peki, ya şu Ağaç Adamlara, ya da istersen dev de onlara, onlara ne buyrulur? Koca bir ağaçtan daha büyük bir tanesinin, pek öyle uzun bir zaman önce de değil üstelik, Kuzey Avlakları’nın ardında göründüğünü söylüyorlar.”
“Kim söylüyor?”
“Mesela kuzenim Hal. Kendisi Yukantepe’deki Bay Boffin’in yanında çalışır ve avlanmak için Kuzeydirhem’e gider. O bir tane görmüş.”
“Belki de gördüm demiştir. Senin Hal habire bir şeyler gördüm deyip duruyor; belki de olmayan şeyleri görüyordur.”
“Fakat bu anlattığı karaağaç kadar büyükmüş ve yürüyormuş; bir adım attı mı da, en azından yedi metre gidiyormuş.”
“Öyleyse adım falan atmıyordur. Seninkinin gördüğü, zaten karaağaçtır garanti.”
“Ama bu yürüyormuş diyorum sana; hem Kuzey Avlaklar’da karaağaç yok ki.”
“Öyleyse Hal de görmüş olamaz,” dedi Ted. Gülüşmeler ve alkışlar duyuldu: Dinleyiciler Ted’in bir puan aldığını düşünüyor olmalıydılar
“Her neyse, fark etmez,” dedi Sam, “sırf bizim Halfast değil, başkalarının da Shire’dan geçen tuhaf tuhaf tipler gördüğünü inkâr edemezsin ya – geçen diyorum, dikkatini çekerim: Bir de sınırlardan geri çevrilenler var. Hudutçulara daha önce hiç bu kadar çok iş çıkmamıştı.”
“Ve dediklerine göre elfler de batıya doğru ilerliyorlarmış. Onların limanlara, ta Ak Kuleler’den öteye gittiklerini söylüyorlar,” dedi
Sam, kolunu müphem uzaklıklara doğru sallayarak: Ne o, ne de diğerleri, Shire’ın batı sınırlarının ilerisindeki eski kulelerden sonra Deniz’in ne kadar uzakta olduğunu bilmiyordu. Fakat o yönde çok uzaklarda bir yerde Gri Limanlar’ın olduğu ve elf gemilerinin zaman zaman bir daha dönmemecesine oradan yelken açtığı, eskiden beri anlatılırdı.
“Deniz’in üzerinde yelken yelken gidiyorlar; Batı’ya gidip bizi terk ediyorlar,” dedi Sam. Bu sözleri ağırbaşlı ve ciddi bir ifadeyle, adeta bir nâme gibi mırıldanmıştı. Ama Ted güldü.
“Eh, bu da yeni bir şey sayılmaz, tabii eğer eski masallara inanıyorsan. Bu seni veya beni neden ilgilendirir, anlayamıyorum. Buyursunlar gitsinler! Ama bahse girerim sen onların gittiğini görmedin; Shire’da başka gören de olmamıştır.
3019’da Hobbitler Shire’a döndüklerinde Hanın pencerelerinin kırıldığını ve bakımsız kaldığını gördüler.Altı kötü görünüşlü adam Hanın önünde duruyordu ve Hobbitleri karşıladılar ve onları sorguladılar. Ama Hobbitler onlara kılıçlarıyla karşılılık verince Hobbitköy’e kaçtılar.
Fakat Subaşı köyündeki evlerin ve çukurların hepsi kapalıydı ve onları karşılayan olmamıştı. Buna çok hayret ettiler fakat kısa bir süre sonra bunun nedenini anladılar. Hobbitköy tarafındaki son ev olan, artık cansız, kırık pencereli Yeşil Ejderha’ya vardıklarında yarım düzine çirkin insanın han duvarına aylakça dayanmış olduklarını gördüler; bunlar kısık gözlü, soluk yüzlü adamlardı.
“Tıpkı Bree’deki Bili Eyrelti’nin arkadaşı gibi,” dedi Sam.
“Isengard’da gördüklerimiz gibi,” diye mırıldandı Merry.
Vicdansız serserilerin ellerinde sopalan, bellerinde boruları vardı fakat görüldüğü kadarıyla başka silahları yoktu. Yolcular yaklaşırken onlar da duvardan ayrılarak yolu kestiler.
“Nereye gittiğinizi zannediyorsunuz’!” dedi biri. İçlerinden en irisi ve en kötü görünüşlüsü. “Sizin için yol burada bitiyor. Üstelik o kıymetli Emniyet Şifleri nerede?”
“Güzel güzel geliyorlar,” dedi Merry. “Belki biraz ayaklan ağrıyordur. Onları burada beklemeye söz verdik ”
“Hah, demedim mi?” dedi vicdansız serseri arkadaşlanna. “Sharkey’ye o ufak ahmaklara güvenmenin bir yararı olmadığını söylemiştim. Bizimkilerden göndermek lazımdı.”
“İyi de bu neyi değiştirecekti, acaba”” dedi Merry. “Biz bu memlekette yol kesen eşkiyaya pek alışık değilizdir ama nasıl başa çıkacağımızı da biliriz.”
“Yol kesen eşkiya ha?” dedi adam. “Yani siz bu telden öteceksiniz ha? Çabuk değiştirin yoksa ben değiştiririm. Siz minikler pek bir kibirli olmaya başladınız. Patron’un yufka yüreğine fazla güvenmeyin. Artık Sharkey geldi ve o da Sharkey ne derse onu yapar.”
“Peki ne diyecekmiş?” dedi Frodo sessizce.
“Bu ülke uyandırılıp, düzene girmeyi bekliyor,” dedi serseri, “ve Sharkey bunu başaracak; bunu da zorla yapabilir, eğer mecbur ederseniz. Sizin daha büyük bir Patron’a ihtiyacınız var. Ve yıl çıkmadan da daha iyi biri gelecek başınıza, eğer biraz daha sorun çıkarsa. O zaman alırsınız dersinizi, sizi minik sıçan halkı sizi.”
“Demek öyle! Sizin planlarınızı duyduğuma memnun oldum,” dedi Frodo. “Ben de tam Bay Lotho’yu ziyaret edecektim, belki bunları duymak onun da ilgisini çeker.”
Vicdansız serseriler güldü. “Lotho’ymuş! O zaten biliyor. Hiç merak etmeyin O, Sharkey ne derse onu yapar. Çünkü eğer patronlardan biri sorun çıkaracak olursa yerine yenisini getiriveririz. Anladınız mı? Ve eğer minik ahali istenmediği yere girmeye çalışırsa, yaptığı yaramazlığın cezasını veriveririz. Anladınız mı?”
“Evet, anladım,” dedi Frodo. “Ama tek bir şey var, gördüğüm kadarıyla siz burada zamanın ve havadislerin gerisinde kalmışsınız. Güney’den ayrıldığınızdan beri çok şeyler oldu. Sizin devriniz kapandı artık; diğer vicdansız serserilerin devri de öyle. Karanlık Kule düştü ve artık Gondor’da bir Kral var. Sonra Isengard ortadan kaldınldı; sizin şu kıymetli efendiniz de artık yabanellerde bir dilenci. Buraya gelirken yolda karşılaştık Yeşil Yoldan artık Kralın habercileri geçecek Isengard’ın kabadayıları değil.
Adam ona bakarak sırıttı. “Yabanellerde dilenciymiş!” diye alay etti. “Öyle mi ha? Atın atın minik baykuşlarım atın, ama bu bizim, sizin uzun zamandır aylaklık ettiğiniz bu minik şişko ülkede yaşamamıza engel olmaz Sonra,” -parmaklarını Frodonun suratının önünde şıklattı- “Kral’ın habercileriymiş! Hava alırlar! Karşıma çıkacak olurlarsa, gereken dikkati gösteririm onlara.”
Bu kadarı Pippin için fazlaydı Aklı Cormallen Kırları’na gitti; şimdi de burada kısık gözlü bir rezil, Yüzük Taşıyıcısına minik baykuş diyordu. Pelerinini geri savurdu, kılıcını çekip çıkarttı ve midillisini ileri doğru sürerken üzerindeki Gondor’un gümüş ve samur renkleri parladı.
‘Ben Kral’ın bir habercisiyim,’ dedi Sizler Kral’ın arkadaşı ve Batı’nın en şanlı adamıyla konuşuyorsunuz. Sen zalim, vicdansız ahmağın tekisin. Yolun üzerine diz çöküp af dile yoksa bu trol katilini sana saplarım!’
Kılıç, batıya dönen güneşte parladı. Merry ile Sam de kılıçlarını çektiler ve Pippin’i desteklemek için midillilerini sürdüler, fakat Frodo kıpırdamadı. Serseriler gerilediler Bree Ülkesi’nin köylülerini korkutup dehşete düşmüş hobbitlere kabadayılık etmekti onların bütün işi. Parlak kılıçlı ve asık yüzlü korkusuz hobbitler onlar için çok hayret vericiydi. Ve bu yeni gelenlerin sesinde şimdiye kadar duymamış oldukları bir tını vardı. Korkuyla ürpermelerine neden oluyordu.
Gidin! dedi Merry. Eğer bu köyü bir daha rahatsız edecek olursanız pişman olursunuz ‘ Üç hobbit ilerledi, bunun üzerine serseriler dönerek Hobbitköy Yolu’na doğru kaçtılar ama kaçarken de borularını öttürdüler.
Ertesi gün Hobbitler Subaşı Savaşı’nda vicdansızları yendiler.
Kaynakça
1) Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği; Metis Yayınları
2) Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü; Metis Yayınları
Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!
Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.