Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 5. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power 1. Sezon)

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 5. bölümüyle 8 bölümlük sezonun 2. yarısına başlamış olduk. Bölümde görsel olarak muhteşem olduğu kadar tartışmalı bir konsept bizi karşıladı. Kitaplarda da yer alan Elflerin solması konsepti, mithril ve silmariller ilginç bir biçimde harmanlanmış. 5. bölüm incelemesi başlıyor.

5. bölümün adı “Partings”, yani “Ayrılıklar”. Bölümün adı tek bir yerden değil, bu bölüm işlenen tüm konulardan geliyor. Hobbitleri hayatta kalabilmek için bir noktadan diğerine göç ederken, Numenorluları gönüllerden oluşan donanmalarıyla Ada’dan ayrılırken, Güneyli insanları farklı görüşler neticesinde ikiye bölünürken ve Elflerle görüşmek için Lindon’a gelen IV. Durin’i de buradan ayrılırken görüyoruz.

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 5. Bölüm İncelemesi

Bölüm Hobbitlerle başlıyor. Gördüğümüz coğrafya Rohan topraklarını çok anımsatıyor, çünkü bulundukları yer Anduin nehrinin doğu yakasında kalan Boz Topraklar. İlk sezon çekimleri de zaten Yeni Zelanda’da yapıldığı için, bu sahneler muhtemelen aynı bölgede çekilmiş. Filmlerde Aragorn’un “Elf gözlerin neler görüyor Legolas?” diye seslendiği yerdeki coğrafyaya çok benziyor.

Nori ile Meteor man arasında geçen konuşmada Kılayaklar’ın göç rotasını öğreniyoruz. Burada bahsi geçen ve kışı geçirdikleri Yaşlı Orman’ın, Tom Bombadil’in yaşadığı Yaşlı Orman olma ihtimali yok denecek kadar az. Birincisi, Boz Topraklar’a olan uzaklığı sebebiyle. İkincisi ise, kışı geçirme açısından Tom Bombadil’in olduğu Yaşlı Orman’ın enlemsel olarak daha Kuzey’de yer alması sebebiyle. Nori’nin bahsettiği Yaşlı Orman yakınlardaki Fangorn ormanı ya da Kuyutorman, yani o dönemki adıyla Yeşilorman olabilir.

Ayrıca, bu kısımda Yabancı’nın yavaş yavaş konuşmayı öğrendiğini görüyoruz. Öğrendiği bazı kelimeler var ve Nori de bunları düzeltiyor. Burada kritik olan kelime “Peril” yani “tehlike”. Ateşböceklerini öldürdüğü için Yabancı kendini de bir tehlike olarak görüyor. Önceki bölümlerde Nori meteoru bulmasının özel bir sebebi olduğunu ve bu yabancının önemli bir varlık olduğuna inandığını söylemişti. Bu sebepten Nori, “Sen iyi birisin ve bize yardım etmeye geldin” diyerek yabancıya telkinde bulunuyor. Yabancı da “ben iyiyim” diyerek bu telkini tekrarlıyor. Bu kısımlar iyice Gandalf ya da iyi bir büyücü hissiyatı verse de ilerleyen kısımlarda bunun aksi yönde sahneler de var. İlgili kısma gelince daha detaylı değineceğim.

Hobbitlerin göç ettiği ve Poppy’nin bu esnada şarkısını dinlediğimiz kısımda, harita önemli lokasyonlar görüyoruz. Göç ettikleri bölge ileride Argonath heykelinin yapılacağı Anduin nehri yakınları. Yüzük Kardeşliği’nin dağıldığı Parth Galen, Amon Hen de burada. Ayrıca Boromir’in cesedinin bir kayıkla uğurlandığı Rauros Şelaleleri de bu civarda.

Poppy’nin söylediği şarkının sözlerindeyse bazı önemli göndermeler var. Bunlardan en önemlisi “wandering day” yani “gezginlik günü”.

Hobbitler Eriador’da Shire adı verilen bölgeye yerleşmeden önce yüzyıllar boyunca göç ederler. 3. Çağ’da Dol Guldur’da büyüyen tehdit sebebiyle bulundukları yerden huzursuzluk duymaya başlarlar ve Batı’ya göç ederler. Gezginlik günleri, Hobbitlerin Doğu’nun vahşi topraklarında ve Anduin nehri civarlarında geçirdikleri zamanlara atıfta bulunmak için kullandıkları bir terimdir.

Bir başka gönderme ise “her gezgin yitirmemiştir yolunu” ifadesi. Bu satır Bilbo Baggins tarafından Aragorn için yazılmış şiire bir atıftır. Bu şiir Gandalf tarafından Aragorn’u tanıyabilmesi için Frodo Baggins’e bir mektupta yazılmış ve Sıçrayan Midilli Hanı’nın Hancısı Arpadam Kaymakpürüzü’ne emanet edilmiştir. Bu yüzden şarkıdaki bu kısımda yabancının gösterilmesi yine bir Gandalf hissiyatı yaratmak için yapılmış. Ayrıca, Bilbo Baggins sanki eski Hobbit şiir ve şarkılarından esinlenerek Aragorn şiirini yazmış gibi de bir hissiyat veriyor bu bağlantı.

Yabancının yine gökyüzünü gözlemlediği kısımda aya odaklanılması, akıllara Aydaki Adam’ı getiriyor. Aydaki adam Hobbit halk hikayelerinde ve şarkılarında var olan ve ayda yaşayan bir karakterdir. Elf irfanına göre bu karakterin kökeni Maia Tilion’a dayanmaktadır. Meteor man’in olabileceği karakterlerden biri gibi gözükse de Tilion ayı taşıdığı için yeryüzüne inemez.

Meteorun düştüğü alana geçiş yaptığımızdaysa, buraya 3 gizemli kişinin geldiğini görüyoruz. Zaten bu esnada çalan müziğin adı da “The Mystics”, yani “Gizemliler”. IMDB’ye göre bu karakterler “The Nomad”, “The Dweller” ve “The Ascetic”, yani “Göçebe”, “Sakin” ve “Münzevi”.

Bu kişiler kültistler, yani tarikat mensupları. 2. Çağ’da Doğu’da ve Güney’de kötülük tekrar yükselmeye başladığı zamanlarda bazı insanlar Sauron’a ve Melkor’a tapınmaya başlarlar. Bu insanlar karanlığın insanlarıdır ve Haradrim, Variag, Kara Numenorlu, Dunlandlı ve Doğulu soylarından gelirler.

Gelen kişilerden meteorun düştüğü alanı inceleyen ve elinde asası olan kişi bir büyücü gibi duruyor. Orta Dünya’da büyü ve büyünün sınırları, Tolkien tarafından açıkça tanımlanmamıştır ve bağlamına göre çeşitli anlamlara gelebilir. Tolkien külliyatında insan büyücülerin olduğu hikayeler mevcuttur. Örneğin 3. Çağ’da geçen Cadı Kral ve Angmar hikayesinde insan büyücüler vardır. Cadı Kral da adından anlaşılacağı üzere bir büyücüdür ve fiziksel dünya üzerinde güçleri vardır.

Tepede kalan 2 kişiden biri miğferi ve zırhı sebebiyle asker gibi duruyor. Göğsünün üzerinde Sauron’un gözünü çağrıştıran bir göz simgesi var. Diğeri ise bir rahibe görünümünde ve elinde tuttuğu objenin arkasında Meteor man’in ateşböcekleriyle çizdiği takım yıldızının şekli gözüküyor.

Bu kişiler belli ki yabancının peşine düşmüşler. Şu an için onun yandaşları mı yoksa düşmanları mı anlamak için çok erken. Çünkü meteor man iyi mi yoksa kötü mü o bile hala belli değil.

Adar karakterine geldiğimizde, Orkların tünelleri tamamladığını ve saldırıya geçmeye hazır olduklarını öğreniyoruz. Theo’nun kılıcının Ostirith’te olduğunu bilmelerine rağmen bu tünelleri tamamladıklarına göre belli ki bu tünellerin başka bir amacı var.

En sade yaklaşımla bölgede rahatlıkla kritik yerlere erişmek ve güneşten korunmak için yapmışlardır. Çünkü dizi yine bu kısımda Orkların güneşe olan duyarlılıklarını görsel olarak vurguluyor.

Daha iddialı bir tahminde bulunacak olursam, Orodruin’in yani Hüküm Dağı’nın patlamasıyla alakalı bir şeyler yapıyorlar. Yüzüklerin Efendisi’ndeki haliyle bildiğimiz Mordor’da da zaten güneş Hüküm Dağı’ndan yükselen dumanlarla karartılılyor.

Adar’ın 1. Çağ’dan hangi Elf olduğu hala belli olmasa da, Melkor tarafından işkence görmüş Elflerden biridir.

Silmarillion’un Beleriand’ın Yıkılışına ve Fingolfin’in Ölümüne Dair bölümünde der ki:

“Noldor’un ihanetiyle ilgili olarak asıl korkuları Angband’da köle edilmiş olan akrabalarıydı. Çünkü Morgoth bunların bazısına özgürlüğünü verir gibi yapıp kötülüğüne alet etmişti; oysa artık bu kölelerin iradeleri ona bağlıydı ve yine onun yanına dönmek üzere salınmışlardı.”

Adar’ın “güneşin sıcaklığını bilen yanım da yok olacak” cümlesiyle demek istediği Orta Dünya’yı karanlığa boğmak. Bunu özleyeceğim derken güneşi kastediyor, yoksa kendisiyle ilgili bir şey değildir bu.

Güneylilerin sığındığı Ostirith’e geldiğimizdeyse, halkın bölündüğünü görüyoruz. Bir tarafta onurlu bir şekilde savaşmak ve kendilerini savunmak isteyenler, diğer taraftaysa Sauron’a bağlılık yemini edip hayatta kalmak isteyenler. Bronwyn atalarının zayıflığına bir son verip onurlu bir şekilde savaşmaya çağırırken, Waldreg atalarının boyun eğerek hayatta kaldıklarını söylüyor ve halkın ciddi bir kısmını beraberinde götürüyor. Bu kişilerin arasında Theo’nun yakın arkadaşı Rowan da var. Önceki bölümde kılıcı ve Sauron’u Theo’ya anlatan Waldreg, Theo’yu da özellikle çağırmasına rağmen, o Ostirth’te kalmayı tercih ediyor.

Doğuluların ataları 1. Çağ’da Maedhros Birliği’nin bir parçasıydı ve Sayısız Gözyaşı Savaşı’na katıldılar. Savaşta Ulfang Hanedanı, Fëanor’un oğullarına ve Edain soyundan gelen insanlara ihanet ederek Melkor tarafına katıldı. Eski müttefiklerine arkadan saldırarak büyük zararlar verdiler. Doğuluların ihanetiyle savaş Maedhros Birliği’nin mutlak yenilgisiyle sonuçlandı. Elflerin yürekleri bu insanlara soğudu ve Edain soyu dışındaki insanlardan uzaklaştılar.

Numenor’a geldiğimizde, şehrin yarısının Güney Toprakları’na yardıma gitmek için gönüllü olduğunu ama kısıtlı sayıda kişinin seçildiğini öğreniyoruz. Isildur da orduya alınmayanlardan biri. Elendil, Deniz Muhafızları’ndan atıldığı ve hiçbir şeyi umursamadığı için oğluna kızgın.

Elendil’in kızı Eärien ise geçen bölümden tahmin ettiğim gibi Pharazon’un görüşlerinden fazlasıyla etkilenmiş ve çoktan Pharazon’un etki alanı içine girmiş. Galadriel’e yardım edilerek Orta Dünya’ya gidilmemesi gerektiğini düşünüyor. Bunun için de Pharazon’un oğlu Kemen’i, bu konuda daha baskıcı olması konusunda ikna etmeye çalışıyor.

Halbrand’ın Numenor ocaklarında çalıştığını ve çok estetik kılıçlar yaptığını görüyoruz. Bu karakter adına Sauron hissiyatı veren sahnelerden biri daha. Ayrıca omzunda demirciler loncasının nişanını görüyoruz. Zindanlarda Galadriel’in planını anlatması karşılığı bu nişanı Pharazon’dan almış, bunu daha sonra Galadriel’le yaptığı konuşmadan da öğreniyoruz.

Galadriel, Miriel ve Pharazon’dan oluşan bir divana davet ediliyor Halbrand. Burada Mordor’daki konumlar ve Ostirith kulesiyle ilgili bilgiler veriyor.

Miriel, Halbrand’ın onlarla geleceğini zannettiği için karaya çıktıkları zaman Güneylilerin de yanlarında savaşacağını varsayıyor. Ancak, Halbrand Galadriel’e Güney Toprakları’na dönmek istemediğini ve tacı giyecek başka birisini bulmasını söylüyor. Burada Numenor’un 500 gönüllü bulduğunu ve 5 gemiyle gideceğini öğreniyoruz.

Önceki videoda da dediğim gibi Numenor bir Ada Krallığı olmasına rağmen henüz herhangi bir tehditle karşı karşıya gelmiş ya da herhangi bir şeye meydan okuyor değil. Bu yüzden henüz devasa bir donanması yok. 2. Çağ’daki büyük olayların sırası gelince bu zaten fazlasıyla olacak. Ayrıca, mevcut Numenor ordusu ve kaynaklarını bir Elf’in isteği üzerine kullanmak tepki çekebileceği için gönüllüler kullanılmış olabilir, bu yüzden gemi ve askerler kısıtlı sayıda.

Hobbitlere geri döndüğümüzde kasvetli bir ormandan geçtiklerini görüyoruz. Taşayak Geçidi kapalı olmalı deniyor, ancak ne bu ismin ne de haritada geçen diğer isimlerin bilinen Orta Dünya haritalarında yeri var. Kılayaklar’ın uydurduğu isimler olmalı. Ormanın içinde eski medeniyetlerden kalma bir heykelin başı var. Hobbitlerin göç bölgesi, Alacakaranlık İnsanları olarak bilinen Doğuluların atalarının eskiden yaşadığı bölgelerden birisi. Bu heykel de yüksek ihtimalle onlardan kalma bir heykel.

Kılayaklar’ın göç ederken güçlü olanların hayatta kaldığı bir felsefeyi benimsediğini önceki bölümlerde öğrenmiştik. Malva, Meteor man’i uğursuzluk olarak görüyor. Sadoc’tan Brandyfoot ailesinin karavanının tekerleklerini almasını ve onları geride bırakmasını istiyor.

Hobbitlerin hepsi sanıldığı gibi tamamen ponçik ve sevgi yumağı varlıklar değildir. Lotho Torbaköylü-Baggins Isengard’tan gelen insanlar ve Saruman’la iş birliği yapmış, Shire Belediye Başkanı Will Nebzeayak’ı hapse attırmış ve kendini Şef ilan etmiştir. Hobbitköy’ün değirmencisi Ted Kumlukişi de Saruman’ın adamlarıyla beraber hareket etmiş, Shire’daki ağaçların katledilmesinde rol oynamış, alaycı ve açgözlü bir Hobbittir. Smeagol Tek Yüzük’ün etkisiyle dahi olsa, en yakın arkadaşını öldürmüş, sonra büyükannesinin köyünde yüzük sayesinde gizlice diğer Hobbitlerin sırlarını dinleyerek dedikodular yapmıştır. En sonunda büyükannesi tarafından bu köyden sürülmüştür. Bilbo Baggins, Erebor macerası için Shire’dan ayrıldıktan sonra evi ve eşyaları Hobbitler tarafından yağmalanmıştır. Kaşıklarını çalan Lobelia Torbaköylü-Baggins ise Çıkın Çıkmazı’na sahip olabilmek için Bilbo’nun öleceği anı dört gözle bekler. Bilbo varisi olarak Frodo’yu belirleyince ise çılgına döner.

Yani Hobbitler’de de diğer ırklarda olduğu gibi iyi ve kötü karakterli kişiler vardır.

Bir sonraki sahnede Malva’yı yiyecek olarak mantar toplarken görüyoruz. Hobbitlerin, İnsanların en tamahkar beğenilerini bile aşacak kadar mantara düşkün olduklarını belirtmeden geçmeyeyim. Yüzüklerin Efendisi’nde de zaten bu yanlarını görmüştük.

Kurtların civarda olduğunu keşfeden Nori ve Poppy, Malva’ya haber verirken kurtların saldırısına uğruyorlar. Meteor man yardımlarına yetişiyor ve yere vurarak bir şok dalgasıyla kurtları savuşturuyor. Devamında kolunda bir çürüme görüyoruz. Bu çürüme darbeden kaynaklı bir çürüme gibi gözükse de, başka sebeplerden de olabilir.

Büyücüler güçlerini kanalize etmek için asa kullanırlar. Meteor man bu büyüyü yaparken bir asası olmadığı için kolu zarar görmüş olabilir.

Elendil’in eğittiği Numenorlu gönüllülerin kılıç talimine Galadriel de katılıyor. Elf çevikliğini ve dövüş becerilerini gördüğümüz kısımdaki aksiyon ve müziği ben çok beğendim. Genelde bu tarz sahneleri sadece Karayip Korsanları’nda falan severim ama burdaki koreografi de çok güzeldi. Takıldığım tek şey kılıç talimi yapılırken tahta kılıç kullanılmamaları.

Bir Noldor Elfi olan Galadriel savaşamaz saçmalığı hala kaldı mı bilmiyorum ama bu konuda çok sayıda olan kitap alıntısından kısa bir tanesini paylaşayım:

History of Middle-earth – Morgoth’s Ring kitabında şöyle geçer:

“İkinci ordunun savaşa katılımını anlatan pasajdan kenar notu: ‘Finrod ve Galadriel, Alqualondë’yi savunmak için Fëanor’a karşı savaştı.’

Isildur’un yakın arkadaşı Valandil Galadriel’e temas etmeyi ve teğmenlik terfisini kapmayı başarıyor. Burada Halbrand’ın kılıçla yaptığı hareketler Galadriel’in de dikkatinden kaçmıyor. Sauron hissiyatı verme çabaları devam etse de ben bu karakterin hala Nazgûl’den biri olacağını umuyor ve öyle düşünmek istiyorum.

Pharazon ve Kemen’in tartıştığı sahneye geldiğimizde, Pharazon’un Míriel’in Orta Dünya’ya gitmesinden memnun olduğunu öğreniyoruz. Bu girişimi yalnızca Númenor’daki etki alanını genişletmeye yönelik değilmiş. Halbrand aracılığıyla Orta Dünya’daki nüfuzunu da artırmayı planlıyor. Lore’a göre bu zaman diliminde Númenor’un Orta Dünya’da limanlar kurmuş, kolonileşmeler yapmış olması lazımdı. Belli ki zaman sıkıştırması sebebiyle Pharazon’un döneminde bunları yapacaklar.

Pharazôn, Míriel’in kuzeni ve Tar-Palantir’in yeğenidir. Númenor’da yasalar, kralın en büyük çocuğunun, cinsiyet gözetilmeksizin vâris olacağını beyan eder. Bu yüzden Pharazon şu an için yalnızca danışman konumundadır.

Tar-Palantir ile Miriel sahnesine geldiğimizde, Elf dostu olan Tar-Palantir Miriel’e Orta Dünya’ya gitmemesini öğütlüyor. Önceki videoda da değindiğim gibi Tar-Palantir’in ismi “İleri görüşlü” anlamına gelmektedir. Miriel giderse, halkı zaten etkisi alan Pharazon’un belki de Numenor’da yapabileceği şeylerden çekiniyordur.

Nori kolundan yaralı Meteor man’e yardıma geldiğinde, yabancının bir çeşit iyileşme büyüsüyle buz kompresi yaptığını görüyoruz. Önce “Cala” diyor, yani Quenya dilinde “ışık”. Sonra “Envinyata” diye tekrarlıyor, bu da “yenilenme” ve “iyileşme” demek. Bu esnada yabancının koluna dokunan Nori, zar zor kendini kurtarıyor. Sahnenin başında diğer Hobbitlerin de yabancıyı benimsemesinden oldukça mutlu olan Nori’nin gördüğü zarardan sonra korkarak uzaklaştığını görüyoruz. Yabancıya tekrar güven duyması zaman alacak gibi duruyor.

Lindon’a geldiğimizde Elflerin Cüceleri konuk ettiğini görüyoruz, ancak IV. Durin ve Gil-galad arasında karşılıklı bir atışma var. Cüceleri yaratan Vala, Demirci Aule’nin gözleri gibi alev alev yanan Cüce ocaklarının sebebini soruyor Gil-galad. Elrond’u Mithril’in varlığından şüphelendiği için Celebrimbor’la göndermiş, onu anlıyoruz. Durin’se soruya cevap vermeyip odağı masanın yapıldığı taşa çeviriyor. Bu taşın derinlerden çıkarılan ve cücelerin ölülerini onurlandırmak için mezarlarda ve anıtlarda kullandıkları özel bir taş olduğunu söylüyor. Gil-galad da bunun üzerine masayı hediye ediyor.

Elrond ve Gil-galad baş başa kaldığında Hithaeglir’in Kökleri Şarkısı’nı öğreniyoruz. Öncelikle bu lore’dan bir öykü değil. Ancak dizi içinde de zaten Elrond bunun çoğu kişi tarafından uydurma kabul edilen bir hikaye olduğunu söylüyor. Yani bu hikaye dizide de aslında doğru değil, yalnızca bir efsane. Buradaki anlatımsa aslında metaforik bir anlatım.

Öncelikle Hithaeglir, altında Khazad-dûm madenlerinin bulunduğu Dumanlı Dağlar’ın Sindarin dilindeki karşılığı.

Bu efsaneye göre, Dumanlı Dağlar’ın yüksek zirvelerinde bir savaş yapılmaktadır. Onur veya görev uğruna değil. Bir ağaç uğruna. Kimileri, kayıp Silmarillerden sonuncusunun içinde gizlendiğini iddia eder. Bir tarafında Valar’ın Kralı Manwë kadar saf bir kalbe sahip Elf bir savaşçı cenk eder. Ağacı korumak için tüm ışığını üzerine saçar. Öte yandaysa Morgoth’un Balrog’u ağacı yok etmek için tüm nefretini ağaca yönlendirir. Bitmek bilmeyen düellonun ortasında ağacın üzerine bir şimşek düşer. Çarpışmalarından ortaya bir güç doğar. İyilik kadar saf, aynı zamanda kötülük kadar şiddetli ve boyun eğmez ışıktan bir güç.

Buraya Hegel diyalektiğiyle yaklaşırsak, iyiliğin ve kötülüğün, tez ve anti tezin çatışmasından doğan sentezin sonucu Mithril olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada zıtlıklar vurgulanmamakta; aksine zıtlıkların birlikteliğine ve tamamlayıcılığına vurgu bulunmaktadır. Mithril’in bir tür yaratılış mitini anlatan ve görselleştiren bu sahnede, onun bu oluşum doğası itibariyle iyi şeylere de kötü şeylere de vesile olması bu yüzdendir belki de.

Buradaki tek ağacın da Valinor’da yok edilen iki ağaç Laurelin ve Telperion’a bariz bir gönderme olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle, Silmariller ve Feanor’un yemini sonucu yaşananlar Orta Dünya’nın bütün Çağ’larına etki etmiştir. Ancak Silmaril’lerin 3’ünün de akıbeti bellidir. Biri Earendil ile beraber yıldız olmuştur. Diğer ikisiyse yaptıklarından ötürü artık Silmarillere layık olmayan Feanor’un oğullarına ızdırap vermiştir. Birini Maglor denize fırlatmış, diğeriniyse Maedhros kendisiyle birlikte bir ateş çukuruna atmıştır. Bu efsanede geçen Silmaril, toprakta yer alması sebebiyle yüksek ihtimalle Maedros’un Silmaril’idir.

Bir Balrog’la savaşan ve onu öldüren Elf savaşçı deyince de akıllara gelen iki isim var. Bunlardan ilk Pınarların Lordu Ecthelion’dur. Balrogların Efendisi Gothmog ile savaşır ve karşılıklı olarak birbirlerini öldürürler. Diğeriyse Elf Beyi Glorfindel’dir, Gondolin’in Düşüşü sonrası bir kayanın zirvesinde bir Balrog ile tek başına savaşır. Her ikisi de uçuruma düştükten sonra ölürler. Ölmeden önce yaptığı cesurca eylemler sebebiyle yeniden hayata döndürülür ve 2. Çağ’da Orta Dünya’ya geri gönderilir. Dizide önümüzdeki sezonlarda Glorfindel’i görme ihtimalimiz çok yüksek.

Gil-galad burada Elflerdeki solmayı savaştan uzaklaşarak ve hatta Galadriel’i göndererek çözmeye çalıştıklarını anlatıyor. Ama çabaları bir işe yaramamış. Eldar’ın ışığı solmaya devam etmiş. Mithril gibi başka çözümler aramalarının da sebebi bu. Buna Elrond’un Durin’le olan sahnesi gelince detaylı olarak değineceğim.

Burada Orta Dünya’nın en önemli temalarından biri olan umutla alakalı Gil-galad çok güzel bir söz söylüyor: “Umut çok cılızken bile asla az değildir. Bütün duyular uyurken, önce umudun gözü açılır ve en son onun gözü kapanır.”

Elfler gemilere binip bu solma durumundan elbette ki kaçabilir ve Valinor’a gidebilirler, ancak Orta Dünya’yı kaderine terk etmek istemiyorlar.

Bu arada, kenarda gözüken ayna da ileride Galadriel tarafından kullanılabilir. Lothlorien’deki Galadriel’in aynasını baya bir anımsatıyor.

Gil-galad’la konuşmasından sonra, Elrond’un babası Earendil’den bir onay beklercesine yıldızlara baktığını görüyoruz. Hemen devamında gelen sahnede ise zaten direkt Earendil’in heykeline geçiş yapılıyor. Heykelin alnında yer alan Silmaril detayını da atlamamak lazım.

Çıkacakları sefer öncesi bir handa eğlenen Numenorluların arasında Isildur’un arkadaşlarını görüyoruz. Isildur, önceki bölüm kavga ettiği ve bu bölüm teğmen ünvanı alan Valandil’den özür dilemesine rağmen yine de Orta Dünya’ya gidebilmek için arkadaşını ikna edemiyor.

Bu sebepten gemilerden birine saklanan Isidur, babası Pharazon’u ikna edemeyen Kemen’le gemileri sabote etme girişimi esnasında karşılaşıyor. Kazara düşen fenerden çıkan yangın ve patlamadan son anda kurtuluyorlar. Burada belki kamera açısı sebebiyle dikkatlerden kaçabilir, Isildur’un kenara çekildiğini ama Kemen’in kaçamadığını ve kancanın darbesiyle bayıldığını görüyoruz. İkisi de iskeleye çıkınca birbirinin sırrını açığa vurmuyor Elendil’in yanında.

Bu saldırı sonrası Pharazon seferi ertelemeye çalışıyor. Daha fazla kişinin katılabilmesi ve halkın çoğunun onayının alınabilmesi için bunun gerekli olduğunu savunuyor. Pharazon Numenor’un eli Orta Dünya’ya da uzansın diye bu seferin başarılı olmasını istiyor. Haklı olsa gerek en sonda 3 gemi görüyoruz yalnızca.

Elrond ve Celebrimbor’un Lindon’daki konuşmalarından anlıyoruz ki, Celebrimbor mithril’den haberdarmış. Elrond böylece Durin’e verdiği yemini bozmamış.

Celebrimbor burada mithril’in ışığının asla solmadığından ve her bir Elf’i Valar’ın ışığına doyuracak miktarları içerdiğinden bahsediyor. Mithril’in lore’a göre böyle bir özelliği yoktur. Silmaril’lerle ya da Valinor’un ışığıyla da bir alakası yoktur.

Mithril’e bir origin hikayesi uydurmak için böyle yapmışlar gibi ancak bu konu bir şekilde güç yüzüklerine de bağlanacakmış gibi geliyor bana. Güç Yüzüğü Nenya mithril’den yapılma bir yüzüktür. Elf yüzükleri iyileştirmek, korumak, anlamak ve güzel şeyler yaratmak için yapılmış yüzüklerdir. Mithril’in gücünü bu şekilde kullanarak konuya bağlarlar gibi geliyor.

Annatar da belki Elflerin bu zaafından faydalanarak onları Güç Yüzüğü yapmaya ikna edebilir. Tıpkı Halbrand’ın geçen bölüm dediği gibi “karşısındaki kişinin en çok korktuğu şeyi aşıp korkuları üzerinde hakimiyet kurmasına yardım et ki, bu sayede o kişi üzerinde hakimiyet kurabil.”

Celebrimbor, Elrond’un babasını çok seviyor olsa gerek, yine Earendil konusu açılıyor. Valar’ı yardım etmeye ikna etmek için yelken açmasından bahsediyor. Elrond’un annesinin, yani Elwing’in gitmemesi için yalvarmasına rağmen, bu görevi başarabilecek tek kişi olduğu için Earendil’in gittiğini söylüyor.

Buradaki kritik bilgi Denizci Earendil’in o esnada bir Elf değil, ölümlü bir ölümlü olması. Silmarillion’da Earendil’in Valinor’a çıktığı ilk an şöyle aktarılır: “Ve ilk canlı İnsan, Eärendil, ölümsüz kıyıya yanaştı ve orada Elwing’le ve diğerleriyle konuştu.”

Daha sonraları kendisine tercih hakkı verildiği zaman Elwing’in isteğiyle Earendil de Elf olmayı seçer. Bu Peredhel, yani Yarı Elf soyuna verilen bir ayrıcalıktır.

Halbrand’In yerleri mi temizliyor yoksa metaforik olarak pisliği mi yayıyor belli olmayan sahnesi de bir Sauron göndermesi olabilir ya da belki de dizi yapımcıları artık bize kafayı yedirtti.

Galadriel Halbrand’ı ikna etmek için geldiğinde bir kez daha Elf çevikliğini gösteren ve gözlerden kaçabilecek bir an görüyoruz. Halbrand’ın kazara düşürdüğü hançeri Galadriel yere düşmeden yakalayıp yerine koyuyor. Ufak bir an belki ama Elf hissiyatı arayanları tatmin edebilecek bir detay.

Galadriel’in Finrod’un ölümünden bahsederken, Sauron’un hizmetkarları tarafından öldürüldü demesi Beren ve Luthien hikayesine sadık kaldıklarını gösteren bir detay. Zaten Finrod’un bedeninde kurtadam pençesi izleri de vardı. Yani, Tol-in-Gaurhoth’ta Beren’i korurken bir kurtadam tarafından öldürüldüğü kesinleşmiş oldu.

Waldreg ve Güneylilerin Adar’a boyun eğmeye geldiğini gördüğümüz kısımda, Waldreg Sauron’a sadakatini sunduğunda Adar’ın sinirlendiğini görüyoruz. Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi, Adar Sauron değil ama Melkor’un bir hizmetkarı. Ancak Sauron’u kendine rakip olarak görüyor ve zamanı gelince ona meydan okuyacak. İkinci ihtimalse, Adar Sauron ama bu ismin kullanılmasından hoşnut değil. Çünkü Sauron Quenya dilinde “tiksinilen” anlamına gelmektedir ve bu isim Elfler tarafından hakaret olarak kullanılır.

Theo bulduğu kılıcın kabzasını Arondir’e göstermeye karar veriyor. Ostirith’in Gözetleme Kulesi, Morgoth’a hizmet eden insanlar tarafından inşa edilmiş bir yer ve Arondir bu yüzden kılıcın olduğu heykeli bulundukları yeri daha önce görmüş. Heykel Sauron’u anımsatsa da kim olduğu tam net değil, heykeldeki kılıçsa bir insanın karnına saplanmış durumda. Arondir bu kılıcın Güneyli insanların atalarını köleleştirmek için bir anahtar olduğunu söylüyor. Waldreg’se bu kılıcın bir güç olduğunu söylemişti. Bu yüzden Adar’ın tanrısallaşma düşüncesine bir araç olarak bu kılıcı kullanacağını tahmin ediyorum. Bu yüzden bu kılıcın peşinde.

Önümüzdeki bölümde Ostirith’te bir savunma izleyeceğimiz kesinleşti gibi, hatta bu kuleyi yıkarak belki de Orkların ilerlemesini yavaşlatacaklar.

Orklar kuleye doğru adım adım Nampat diyerek ilerliyorlar. Nampat Kara Lisan’dan bir sözcük ve Yüzük şiirinden durbat-uluk, thrakat-uluk, krimpat-ul gibi kelimeleri fonetik olarak çağrıştırmak üzere düzenlenmiş. Anlamı henüz deşifre edilmiş değil.

Elf masasının Lindon’dan götürüldüğünü gördüğümüz kısımda, Durin’in ciddiyetiyle Elfleri ve Gil-galad’ı troll’lediğini anlıyoruz. Disa yıllardır yeni bir masa istiyordu diyor. Dizide bu tarz komedi öğeleri genelde Durin’den çıkıyor ve bunlar bence son derece keyifli anlar.

Bu kısımda Elrond, Elf’lerin Orta Dünya’daki varlıklarını sürdürebilmeleri adına mithril’in ne kadar vahim olduğunu vurguluyor. Ya Orta Dünya’yı terk etmek zorundalar ya da solup gidecekler. Bu lore açısından kısmen doğru.

Elf halkından herhangi bir kişi, bedensel bir ölümle ölmez ya da Orta Dünya’dan deniz yoluyla ayrılmazsa eninde sonunda solup gider. Fëa’ları yani ruhları bedenlerini tükettiğinde ve o beden yalnızca ruhun bir anısı haline geldiğinde, Elflerde solma meydana gelir.

Dizide bu solma durumu muhtemelen zaman sıkıştırması sebebiyle hızlandırılmış ve Elflerin kaderi mithril’den elde edilecek ışığa bağlanmış. Bu biraz garip bir durum olsa da, buna çok benzer bir durumu, lore’da olmamasına rağmen Peter Jackson da filmlerinde ele almıştı.

Hatırlayacak olursanız, Mordor’dan yayılan kötülük sebebiyle Akşam Yıldızı’nın ışığı sönüyor ve Sauron’un gücü arttıkça Arwen’in gücü azalıyordu. Arwen’in hayatı tamamen Yüzük’ün kaderine bağlanmıştı. Bu hikaye de bir adaptasyondur ve kitaplarda yoktur. Aragorn’a ekstra savaşma motivasyonu yüklesin diye eklenmiştir.

Mithril konusu nasıl işlenecek önümüzdeki bölümlerde göreceğiz, bakalım nasıl bağlayacaklar.

Bölümün sonuna geldiğimizde Numenorlu gönüllüleri adadan uğurlanırken görüyoruz. Halbrand Galadriel’in sözlerinden etkilenerek katılmaya karar vermiş. Kemen’in olumlu sözleri sebebiyle de Elendil ikna olmuş. Ahır temizliğinden de sorumlu olsa, Isildur Orta Dünya’ya gelenler arasında.

Burada Galadriel’i Elf zırhıyla görüyoruz. Bu önceden giydiği, eski zırhı değil. San Diego Comic-con’da bu zırhın bir Elf yadigarı olduğu ve Numenor’da hediye olarak verileceği söyleniyordu. Ama veriliş anını göremedik. Bu kısmı bir 15 saniye gösterebilirlerdi. Ya kesilmiş sahnelerde olacak ya da 6. bölümde bahsi geçecek bir şekilde diye düşünüyorum.

Numenor donanması ve ordusunun henüz çok gelişmiş durumda olmadığını söylemiştim önceki sahnelerde, ama patlayan 2 gemi yerine yenisini koyamaması da olmamış. En azından planlandığı gibi 5 gemiyle gitmeleri lazımdı bence.

5. bölüm için şunu söyleyebilirim genel olarak. Çok cesurca kararlar alınmış hikaye açısından. Bunları güzel bağlayıp kendi içinde tutarlı şeyler yazmışlarsa enfes bir adaptasyon çıkar. Bu sezonun olay örgüsünün tamamen belli olmasına da zaten 3 bölüm kaldı.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: Rings of Power yani Güç Yüzükleri dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri 2. Sezonunda Höyüklü Kişiler Geliyor!

Güç Yüzükleri 2. Sezonunda Höyüklü Kişiler Geliyor!

Güç Yüzükleri  dizisinin 2. Sezonunda Höyüklü Kişiler geliyor! Orta Dünya’da her zaman hepsine hükmedecek bir …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir