Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 6. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power 1. Sezon)

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 6. bölümü, bizleri özlenen aksiyon dolu sahneleri, Orta Dünya lore’undan ince detayları ve bazı karakterlerin azalmak bir yana dursun, gitgide artmakta olan gizemleriyle karşıladı.

6. bölümün adı Udûn. Bu kelimeye çoğumuzun aşina olduğu yer belli. Yüzük Kardeşliği’nde Gandalf ve Balrog’un karşı karşıya geldikleri Khazad-dûm köprüsünde söylenmiş şu sözlerden bu kelimeyi hatırlıyoruz: “Kara ateş seni kurtarmaz Udûn alevi.” Bu bağlantı sebebiyle bir ihtimal bu bölümde Balrog görürüz diye düşündüm ama göremedik.

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 6. Bölüm İncelemesi

Udûn, Sindarin dilinde “Kara Çukur” ve “Cehennem” anlamına gelmektedir. Udûn kelimesinin Orta Dünya tarihinde ilk kullanıldığı yer, Melkor’un ilk yeraltı kalesi Utumno’dur. Udûn, bu kalenin diğer adıdır. Bu bölümde Utumno’ya gönderme bir sahne olsa da, bölüm adında kullanılmasının tek sebebi bu değil.

Udûn’dan kastedilen bir başka şey elbette ki Mordor’un içindeki vadi. Udûn vadisi Mordor’un Kuzeybatı’sında yer alır ve Ered Lithui, yani Kül Dağları ile Ephel Duath, yani Gölge Dağları arasında kalır. Hüküm Dağı’nın da olduğu Gorgoroth Düzlükleri bu bölgeden başlar.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm, Adar’ın toprağa alfirin tohumları ekmesiyle başlıyor. Bu gelenek, savaşa gitmeden önce uygulanan kadim bir Elf geleneği olarak aktarılmış. Melkor tarafından yozlaştırılmış bir Elf olmasına rağmen, Adar bu geleneği unutmamış.

Bu tohumları ekerken Quenya lisanında “ölüme karşı, yeni bir yaşam” diyor. Bu tohuma ve Orta Dünya tarihindeki önemine ilerleyen sahnelerde daha detaylı değineceğim.

Adar, Orklara yaptığı konuşmada bugüne kadar çektikleri sıkıntılardan bahsediyor. Ered Mithrin yani Gri Dağlar’dan, Ephel Arnen’e yani ileride Emyn Arnen olarak adlandırılacak ve Aragorn tarafından Faramir’e verilecek Güney Ithilien’deki bölgeye kadar hayatta kaldıklarını söylüyor.

Ork kalabalığı içerisinde Adar’a yemin eden Güneyli insanların da olduğunu görüyoruz. Adar Ostirith’e yapacakları saldırıda aralarından ölenlerin olacağını, ancak uzak diyarlardaki isimsiz köleler olarak değil, kendi yurtlarındaki kardeşler olarak öleceklerini söylüyor.

“Kardeşlik” gibi kavramlar orklar arasında pek görülmez. Orklar, acımasız, kötü ve herkese, her şeye karşı nefret dolu varlıklardır. Hatta öyle ki, kendilerinden bile nefret ederler. Kendilerine duydukları nefret yüzünden, uğradıkları kötü kaderin yaratıcısı Melkor’dan, diğer her şeyden daha fazla nefret ederler. Bu acımasız ve nefret dolu yaşam, etrafta saldıracak özgür halktan kimse yoksa, birbirleriyle kavga etmelerine dahi sebep olur.

Burada Kara lisanda geçen iki kelime dikkat çekiyor. Bunlardan ilki “Uruk”. Adar “Bu gece Uruk’un demir yumruğu uzatıp bu diyarı avcumuzun içine alacağız” diyor. Uruk kelimesi, Kara lisanda “Ork” anlamına gelmektedir.

Bir diğer kelime ise “Nampat”. Geçen bölümde bu kelimenin henüz deşifre edilmediğini söylemiştim. Dizi anekdotlarına göre bu kelime de Kara Lisan’da, “Ölüm” anlamına gelmektedir.

Kuleye doğru Nampat diyerek ilerleyen Ork bölüğünün beraberinde koç başıyla köprüye geldiğini görüyoruz. Buraya sığınan Güneyli insanların kuleyi gizli geçitler kullanarak boşalttığını ve Arondir’in burada tek başına tuzak kurduğunu görüyoruz. Geçen bölümün incelemesinde tahmin ettiğim gibi kule yıkılarak bir tuzak kuruldu ama asıl savunma burada yapılmadı. Kurulan tuzak, kaçan Güneyli halk ve Arondirli aksiyon sahnelerinin yanı sıra, Adar muhtemelen bu kısımda Waldreg’e planıyla ilgili kilit noktayı gösteriyor. Bununla ilgili diğer bir detayı ileriki sahnelerde anlatacağım.

Numenor gemilerine geldiğimizde Halbrand ve Isildur’un uyuyamadığını görüyoruz. Ahır temizliğinden sorumlu Isildur geçen bölümde adı geçen Berek’le ilgileniyor. Üstü kapalı bir biçimde bahsedilen Berek, meğerse bir atmış.

Elmanın tamamını atına vermek yerine denize fırlatarak israf eden Isildur’u da kınamadan geçmek istemiyorum. Hak ettin başına gelenleri.

Karayı ilk gören kişi olmak için güverteye çıkan Isildur’u Galadriel karşılıyor. Öğreniyoruz ki, Galadriel neredeyse 1 saattir karayı görüyormuş. Elflerin keskin gözlerini filmlerden de biliyorduk ama kitaplarda bu şekilde olduğunu vurgulamakta fayda var.

Yüzüklerin Efendisi, İki Kule – Rohan Süvarileri bölümünde şöyle geçer:

“Bakın!” diye bağırdı Legolas, üzerlerindeki soluk gökyüzünü işaret ederek, “İşte yine o kartal! Çok yüksekte. Şimdi uzaklaşıyor gibi, bu topraklardan geriye Kuzey’e. Çok hızlı gidiyor. Bakın!”

“Yo, benim gözlerim bile göremiyor onu sevgili Legolascığım,” dedi Aragorn. “Gerçekten de çok yüksekte olmalı.”

Bu sahnede ayrıca, Isildur, Anarion ve Eärien’in annesinin boğularak öldüğünü öğreniyoruz. Elendil belli ki genellikle Numenor’un Doğu’sundaki sularda ve Orta Dünya’dan uzakta kaptanlık yapmış. Güneşin denizden doğup, karadan batmasına alışmış, buna rağmen şafağa doğru yelken açarken gece yaklaşıyormuş gibi hissettiğini söylüyor. Bu durum elbette ki Numenor’un çöküşünün başladığına dair metaforik bir gönderme.

Miriel’in haritasından görüyoruz ki ileride yapılacak Pelargir limanının olduğu Büyük Nehir Anduin’in bir kolu üzerinden dağlara yanaşacaklar. Haritada kullanılan dil ise yüksek ihtimalle Numenorluların kullandığı dil Adûnaic, yani Batı’nın Lisanı.

Arondir’in Theo’nun kılıcını kırmaya çalıştığını görüyoruz, ancak bu uğraşında başarısız oluyor. Sauron henüz Melkor’un tarafına geçmeden önce cücelerin yaratıcısı Demirci Vala Aulë’nin bir maia’sıdır ve zanaatini ondan öğrenmiştir. Onun yaptığı bir kılıç Tirharad gibi bir köydeki basit aletler ve Arondir gibi zanaatçi olmayan bir Elf’in hünerleriyle yok edilemez.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Tirharad’ta savunma önlemlerinin alındığını ve savaşamayacak kadın, çocuk ve yaşlıların hanın içine yerleştirildiğini görüyoruz. Arondir burada daha küçük orduların daha büyük düşmanları yendiğine şahit olduğunu söylüyor. Arondir’in Beleriand’ta yaşamış bir Silvan Elf’i olduğunu düşünecek olursak, kastettiği çatışmalar Hithlum’da yapılan saldırılar olabilir.

1. Çağ’ın 462 yılında, Morgoth Angband’ın kuzeyınden Hithlum’a bir Ork ordusu gönderir. Başlangıçta sayıca az olan Kral Fingon’un yardımına Falathrim Elfleriyle beraber Cirdan yetişir ve savaş kazanılır. Önceki bölümlerde Adar Arondir’e nerede doğduğunu sorduğunda Beleriand’ta bir nehir ağzında doğduğunu söylemişti. Bu nehir Cirdan’ın yaşadığı Falas civarındaki Nenning nehri de olabilir gibi duruyor bu durumda.

Bronwyn Theo’yu hana sığınacak kişileri korumaya gönderiyor. Bu kısımda Theo çocukken karanlıktan korktuğu zamanlarda ona söylediği sözleri tekrarlatıyor. Bu sözlerin başlangıç kısmı, filmlerde Samwise Gamgee’nin Frodo’ya umut vermek için söylediği sözlerle büyük benzerlik taşıyor. Bu sözler Kralın Dönüşü kitabı, Gölge Diyarı bölümünde de şu şekilde geçer:

“Çünkü sonuç olarak Gölge’nin sadece küçük ve geçici bir şey olduğu düşüncesi berrak ve soğuk bir ışık hüzmesi gibi içini delmişti.”

Arondir ve Bronwyn’li bölümde yine Alfirin tohumlarını görüyoruz. Bu tohumların aslında ne olduğunu zaten biliyorsunuz, ancak onları farklı bir isimle tanıyorsunuz: Simbelmynë.

Simbelmynë, Edoras’taki Rohan Krallarının höyük mezarlarında bulunmasıyla bilinen kar beyazı bir çiçektir. En çok da Rohan’ın efsanevi kralı Miğfer Tokmakel’in ölümüyle özdeşleşmiştir. Tuor, Gondolin’e yaptığı yolculuk sırasında Elfçe “uilos” olarak bilinen bu çiçekleri görür. Ayrıca, Amon Anwar’ın zirvesinde yer alan Elendil’in mezarında da bu çiçeklerden vardır.

Elfler doğanın tüm güzelliklerine düşkündürler. Arondir de Güney Toprakları’ndaki görevinden önce bir bitki yetiştirici olduğundan bahsetmişti önceki bölümlerde. Bu kısımda Arondir’in bahsettiği, büyüyen şeylere ve onları yetiştirenlere göz kulak olan Vala ise, elbette ki Yavanna.

Kementári olarak da bilinen Yavanna, Demirci Aulë’nin eşi ve bitkilerin koruyucusudur. Yavanna’nın Eru’ya olan yakarışı sonucu “Ağaçların Çobanları” olarak bilinen Entler yaratılmıştır.

Daha önceki incelemelerimde dizinin ailenizle beraber izleyebileceğiniz bir dizi olduğunu belirtmiştim. Geçtiğimiz 6 bölümü düşünecek olursak, Arondir ve Bronwyn ilk kez öpüşerek romance’in dozunda ve yerinde olacağını göstermiş oldular. Açıkçası romance konusu çok vıcık vıcık olacak diye endişeliydim dizi öncesi ama aynı filmlerdeki Aragorn – Arwen aşkında olduğu gibi dozunda bıraktılar.

Köye yapılan saldırıda Tirharadlılar yakarak gönderdikleri yük arabalarıyla Orkları pusuya düşürüyorlar. Yendikleri Ork birliği içinde sadece Orklar yok, geçen bölüm Adar’a bağlılık yemini eden Güneyliler de var. Farkında olmadan bir nevi Akraba Kıyımı yaşanıyor yani.

Arondir’in dövüştüğü iri Ork’la ilgili, Ork-Troll kırması gibi bir şey olabilir mi tarzı sorular geldiği için belirtmem gerekiyor. Neredeyse insan boyunda olan Orklar, Tolkien tarafından kocaman olarak tasvir edilir. Bu durumda, yüksek ihtimalle bu Ork, normal Orklardan daha irice bir tür olan Yarı-ork olabilir. Bu tür, Goblin-adam olarak da bilinir ve Yüzük Savaşları esnasında Saruman tarafından kullanılmış Ork cinslerinden biridir. Yüzük Kardeşliği kitabında Bree kasabasında Frodo’yu gizlice gözetleyen kısık gözlü Güneyli yaratığın da bir Yarı-ork olduğu düşünülür.

Bu bölümdeki dövüş, Hobbit filmindeki Legolas ile Bolg arasındaki dövüşü anımsattı. Ancak, bu düello en başta kılıçlarla başlayıp sonra yumrukla devam etseydi daha etkileyici olabilirdi. Yine de izlerken baya geren ve güzel bir dövüş olmuş. Şiddet ve kan konusunda dizinin oldukça bonkör davrandığını da es geçmeyeyim.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Adar’ın asıl Ork birliği geldiğinde pek çok karakterin burada okla vurulduğunu görüyoruz. Dizi Covid salgını esnasında, Yeni Zelanda’nın çok sert kısıtlamalarıyla çekildiği için figüran sayısı konusunda ciddi sorunlar yaşamış, ancak bu sahnede vurulan karakterlerle en azından bağ kuracak sahnelere yer verilebilirmiş. Bronwyn’in “Tredwill” diye bağırarak yardıma koştuğu kısımda, o ana kadar bu adamın adını bile bilmiyorduk. Vurulan ve ölen figüranları daha fazla umursamamızı sağlayabilecek bazı diyaloglar, en azından bazı etkileşimler eklenebilirmiş. Örneğin, Tirharad’ın savunma planı yapılırken Bronwyn yerine Tredwill konuşma yapsaydı, bu karakterle daha bir bağ kurabilirdik.

Okla vurulan Bronwyn’in yarası alfirin tohumları ve yanan odun parçasıyla beraber dağlanıyor ve kanaması durduruluyor. Burada Athelasvari bir rol biçilmiş gibi duruyor bu çiçeğe. Lore’da bu çiçeğin iyileştirici yönüyle ilgili bir bilgi yok, ancak Tolkien’e Simbelmynë konusunda ilham kaynağı olmuş, bu çiçeğin gerçek dünyadaki karşılığı, Pulsatilla Vulgaris’in ağrı kesici ve antibiyotik etkisi varmış.

Bir yandan Numenorlu süvariler dört nala yetişmeye çalışırken, bir yandan da Adar Tirharadlıları kılıcı vermeleri için tehdit ediyor. Birer birer öldürdüğü kişilerden sonra sıra Bronwyn’e gelince Theo kılıcın yerini ele veriyor. Hatırlayacak olursanız Arondir kılıcın yerini kimseye, hatta Bronwyn’e bile söyleyemeceğini belirtmişti. Geri dönüp bunu dediği sahneye baktığımızda Theo’nun Arondir’i çaktırmadan izlediğini görüyoruz. Kılıcın yerini bu şekilde öğrenmiş.

Önceki bölümde Güney Toprakları’ndaki kritik konumları gösteren Halbrand sayesinde Numenorlu süvariler tam zamanında köye varıyor. Yerin sarsıldığını hisseden Adar, bu esnada Waldreg’e özel bir görev veriyor. Kılıcın sarılı olduğu kumaş parçasının içine bir balta yerleştirmiş ve kılıcı da Waldreg’e vermiş, sonradan öğreniyoruz.

Numenorluların varmasıyla beraber Tirharadlılar Orkları yeniyor ve Adar’ı esir alıyorlar. Aksiyon sahneleri önceliğim değilimdir ama buradaki sahnelerde göze çarpan güzel anlar var. Zincirlerle yapılan saldırı bunlardan biriydi mesela.

Valandil’in önceki bölümde Galadriel’den öğrendiği kılıç tekniğini uygularken görüyoruz. Bu da hoş bir detay olmuş.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Galadriel yine Elf reflekslerini konuşturuyor. Önce bir oktan kaçıyor ve ona saldıran Ork’un kellesini uçuyor. Sonra da, benzer şekilde bir mızraktan kaçıyor ve Adar’ın peşine düşüyor.

Burada Galadriel Arondir’le konuşmasında ona “Mahtar” diye sesleniyor, Quenya dilinde bu “savaşçı” demek. Hemen devamında çalan soundtrack’in adı da zaten “Nolwa Mahtar” yani “Cesur Savaşçı”. Theo, “o kim?” diye sorduğunda, Arondir “Kuzey ordularının komutanı, Galadriel” diye yanıtlıyor. Arondir’in birliğinin savaş bittiği için Güney Toprakları’ndan ayrılmaları emredildiğinde, Yüce Kral’a, yani Gil-galad’a bağlı olduğunu öğrenmiştik. Arondir, Galadriel’i bu sayede tanıyor.

Miriel’in Isildur’u savaşa gönderdiği kısmı onun savaşa katılmaya heveslendiğini görünce izin vermesi gibi yorumladım. Bakışlarındaki sabırsızlığı fark ediyor ve gitmesine müsaade ediyor gibi, ama burada kesilmiş bir sahne ve aralarında ekstra bir diyalog da olabilir. Sezon sonunda göreceğiz.

Isildur’un babasını kaybettiğini zannederek yanına koştuğu kısım, filmlerde yine Isildur’un Sauron tarafından öldürülen Elendil’in yanına koşması gibi olmuş.

Adar’ın peşine düştüğü kısımda, Galadriel’i çok tanıdık bir sözü atına söylerken duyuyoruz. Yüzüklerin Efendisi kitaplarında Glorfindel, filmlerinde ise Arwen aynı sözcüğü Asfaloth’a söylüyor. “Noro lim” yani Sindarin dilinde “hızlı koş”.

Güney Toprakları’nı çok iyi bilen Halbrand Adar’ın önünü kesiyor ve onu durduruyor. Bu kısımda at için endişeleneceğimi yönetmen sanki önceden hissetmiş olmalı, ata bir şey olmadığını gösteren çok tatlı bir ayağa kalkma sahnesi eklemiş. Bayıldım bu kısma.

Adar’ın sahte kılıca uzanmaya çalışması müthiş bir aldatmaca ve bu sayede uzunca süre kimse açıp kılıca bakmayı düşünmüyor bile. Halbrand Adar’ın eline mızrağı sapladığında görüyoruz ki, Orklar gibi Adar’ın da kanı siyah akmaya başlamış.

Halbrand’ın “beni hatırladın mı?” sorusuna “hayır” cevabı veren Adar’ın, ahırdaki sorgudan sonra Halbrand’a kim olduğunu sorması ve cevap alamaması yine yüksek dozda Sauron hissiyatı veren sahneler oldu. Ayrıca Halbrand’ın mızrak kullanıyor olması da şüpheleri artıran ufak bir detay.

Ancak şunu yine de unutmamak lazım, dizinin şimdiye kadarki hiçbir Amazon Original karakteri bir lore karakterine bağlanmadı. Son ana kadar tüm gizemi korumak istiyorlar belli ki, ama Halbrand da original bir karakter olarak kalmaya devam edebilir. Bu durumda belki de Sauron şu ana kadar hiç görmediğimiz bir karakter olarak kendini Eregion’da gösterir.

Isildur, Valandil ve Ontamo’nun bölge coğrafyasından konuştuğu kısımda, Isildur “dağları sevdim” diyor. Bu bir foreshadowing. Isildur tam olarak bu dağların batı yakasına Minas Ithil’i inşa edecek. Kardeşi Anarion ise hemen karşısındaki Ak Dağlar’a Minas Arnor’u kuracak. Bu iki şehri Yüzüklerin Efendisi’nden iki farklı isimle biliyorsunuz. Minas Ithil, 3. Çağ’da Cadı Kral tarafından ele geçirilince Minas Morgul adı verilen yer. Minas Anor da bu işgal sonrası adı değiştirilip Minas Tirith olarak anılan yer.

Ahırdaki sorgu kısmına geldiğimizde, kameranın eğikliği görsel olarak çok kritik bir vurgu. Adar tutsak olmasına rağmen, buradaki konuşmalarda hakimiyet tamamen onda. Bu yüzden kamera da onun olduğu tarafa doğru yatık duruyor.

Ayrıca, görüyoruz ki burada Adar’ın eldivenini de çıkarmışlar. Sol eli tahmin ettiğimiz gibi tahrip olmuş ama ne olduğu net belli değil.

Bu kısımda Galadriel ile Adar arasında çok kritik konuşmalar geçiyor. Bunlardan ilki, geçen bölüm incelemesinde bahsettiğim, Melkor tarafından kaçırılıp işkenceye maruz kalarak iradesi Melkor’a bağlanan Elfler mevzusu. Galadriel çocukken bunların hikayesini duyduğunu söylüyor. Burada bahsettiği Elfler elbette ki, Noldor’un İsyanı sonrası 1. Çağ’da Beleriand’ta Melkor tarafından işkence görmüş Elfler değil. Bunlar, Ağaçlar Çağı’nın 1050 yılında, Elfler Cuvienen gölünde uyandıktan sonra kaçırılan Elfler.

Ayrıca, Galadriel’in “Eziyet edilmiş. Çarpıtılmış. Yeni ve bozuk bir yaşam formuna dönüştürülmüş.” ifadeleri Yüzük Kardeşliği filminde Saruman’ın ilk Uruk-hai Lurtz’la konuşma anını anımsattı.

Burada, Galadriel “Moriondor” ifadesini kullanıyor Adar için. Bu Sindarin dilinde “Karanlığın Oğulları” anlamına gelmektedir. Mordor kelimesi de zaten, yine aynı dilde “Karanlık Diyar” anlamına gelir.

Galadriel, Adar’ın çocuklarını güneş ışığına çıkarmakla tehdit ettikten sonra, Adar 1. Çağ’ın sonunda Sauron’un yaptıklarını anlatıyor. Sauron’un Orta Dünya’yı iyileştirmeye ve kusursuz bir düzenle bir araya getirmeye kendini adadığını söylüyor.

Sauron, henüz Melkor’un yardımcısı değilken Mairon adıyla bilinir ve başlangıçta kötü değildir. Onun erdemi ve onu diğer Maiar’dan ayıran en belirgin özelliği düzene, planlamaya ve koordinasyona olan aşırı düşkünlüğüdür. Karışıklık ve kaostan nefret eder. Mairon’un düzen takıntısı zamanla dünyadaki diğer varlıklara olan sevgisini gölgelemeye başlar. Mükemmeliyetçiliği öyle bir saplantı haline gelir ki iradesine hükmeder ve tek amacı haline gelir. Bu saplantı yüzünden kendini Melkor’a kaptırır.

1. Çağ’ın sonunda Melkor mağlup olduktan sonra, Sauron Valar’ın gazabından korkarak göze hoş gelen bir form alır ve yaptığı kötülüklerden pişmanlık duyduğunu söyler. Eönwë Manwë tarafından yargılanması için Valinor’a dönmesini emreder. Ancak Sauron böyle bir aşağılanmaya katlanmak istemez ve kaçarak Orta Dünya’da saklanmaya başlar.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Adar’ın dediği gibi Sauron’un Orta Dünya’yı iyileştirmeye kalkması iyilik adına yapılmış bir eylem değil, onun düzene olan takıntısıyla alakalı bir durum.

Burada Adar, Sauron’un zanaati ile bedenin gücünü değil, bedene hükmedecek bir gücü yaratmaya ve görünmeyen dünyanın gücüne erişmeye çalıştığından bahsediyor.

Orta Dünya’nın da içinde bulunduğu Arda gezegenindeki her şey, Görünen ya da Görünmeyen dünyada yer alır. Görünmeyen dünya ne iyi, ne de kötüdür. Hem karanlık hem de aydınlık ruhsal varlıkları içerir. Valinor’da yaşamış olan Elfler ve Gandalf, Sauron gibi Maia’lar hem Görünen hem de Görünmeyen dünyada yer alır. Görünmeyen dünyadaki formları farklıdır ve Görünmeyen dünyadaki varlıkları görme ve etki etme yeteneklerine sahiptirler.

Tek Yüzük, takan kişiyi Görünmeyen varlıkları görebileceği şekilde tayf alemine kaydırır. Yüzüğü takan kişi görünmez gibi algılansa da, gerçekte Görünmeyen dünyadaki varlıklara görünür olur.

Ayrıca, Frodo’yu yaralayan Morgul bıçağı, onu kalıcı olarak Görünmeyen dünyaya getirme yeteneğine sahiptir. Kitaplarda Frodo yarası sebebiyle acı çekerken, Glorfindel’in gerçek aydınlık formunu bu sayede görür.

Sauron’un Utumno’nun kalıntıları olduğunu düşündüğümüz kalede, yani Udûn’da, Görünmeyen dünyayla alakalı deneyler yaptığını öğreniyoruz. Burada demirci maşası, Balrog figürü ve deneyler esnasında ölen Orkları görüyoruz.

Sauron’un Tek Yüzük’le elde edeceği gücün, bir nevi ilk denemelerini yapmaya çalıştığını düşünüyorum burada. Görünmeyen dünyanın gücüne hakim olma konusu bence Tek Yüzük’e ve Güç Yüzükleri’ne bağlanacak.

Adar bu kısımda çocuklarını Sauron’un arzuları için feda ettiğini söylüyor ve onu ikiye yararak öldürdüğünü iddia ediyor. Gücünden hiçbir şey yitirmemiş, biçim değiştirebilen bir Maia’ya Adar’ın kalıcı bir zarar verebilmesi elbette ki mümkün değil.

Ayrıca burada Adar, hepimizi Gizli Ateş’in efendisi yarattı diyor. Tabii ki yine akıllara Gandalf ve Balrog karşılaşmasındaki, “Ben Gizli Ateş’in hizmetkarıyım, Anor alevini kullanırım.” sözleri geliyor. Buradaki Gizli Ateş Eru’nun, yani kainatın yaratıcısının yaratma gücü.

Orkların özgür iradeleri vardır ancak başlarında Melkor veya Sauron, yani onları yöneten bir Karanlıklar Efendisi varken, efendilerinin iradesi altına girerler. Yani tam bağımsız bir iradeye sahip değillerdir.

Orklar Elflerin çarpıtılmış ve yozlaştırılmış taklitleridir. Tabiatları gereği tamamen kötücül varlıklar oldukları için bir orkun iyi olması mümkün değildir. Melkor onları yaratırken, tamamen kötü olacakları, iyiliğe ve iyi olan her şeye karşı nefret duyacakları şekilde yaratır. Asla iyileştirilemeyecek şekilde onları çarpıtır.

Bu yüzden Adar’ın Orkların da yüreği var ve yuvaya ihtiyaç duyuyorlar sözü Galadriel’e işleyebilecek bir söz değil. Ancak yine de Adar konuşmanın kontrolünü bir an olsun bile kaybetmiyor. Hatta, “Karanlık tarafından dönüştürülen, yaşayan tek Elf ben değilmişim. Morgoth’un varisini arayışın belki de aynadaki yansımana bakmanla son bulur.” diyerek Galadriel’in damarına basıyor.

Adar’ı öldürmek üzereyken Halbrand’ı durduran Galadriel’i, bu sefer Halbrand durduruyor.

Bu kısımda geçen konuşmalardan ötürü şu an için Adar karakteri, Maglor ya da Maeglin değil diyebiliriz. Yüksek ihtimalle 1. Çağ’da işkenceye maruz kalmış ve yozlaştırılmış Amazon Original bir Elf.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Galadriel ile Halbrand arasında geçen sahnede, Halbrand bugüne kadar geçmişinden kurtulamayacağını düşündüğünü, Galadriel’le beraber savaşma hissine tutunmayı ve hatta bu hissi kendi varlığına bağlamak istediğini söylüyor. Halbrand’tan yine Sauronvari laflar ve hissiyatlar. Galadriel de bunu hissettiğini söylüyor. Eğer Halbrand gerçekten Sauron çıkarsa, bu an Galadriel’in onun varlığını hissettiği ilk an olarak gözüküyor. Romantik bir sahne kesinlikle değil diyor ve tekrarlıyorum, diziye Galadriel’in eşi Celeborn dahil olacak önümüzdeki sezonlarda.

Miriel, Bronwyn ve Tirharad halkına Halbrand’ı takdim ediyor. Bu esnada Bronwyn Halbrand’ın taşıdığı kolyedeki simgeyi fark ediyor ve vaat edilen kral olduğunu anlıyor. Böylece Halbrand’ın Bronwyn’in eşi olma teorisi de geçersiz oluyor.

Halbrand Güney Toprakları’nın kralı olarak selamlandıktan sonra, Galadriel henüz sahte olduğunu bilmedikleri kılıcı Arondir’e veriyor. Tek Yüzük’ün eksikliğini çeken Gollum gibi kılıcın verdiği gücü özleyen Theo, bu hastalıklı histen kurtulabilsin diye Arondir kılıcı Theo’ya veriyor. Theo’dan bu kılıcı denize atmaları için Numenorlulara vermesini istiyor.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Kumaş parçasının içinden rastgele bir balta çıkıyor ve asıl kılıcın Waldreg’te olduğunu görüyoruz. Sauron heykelinin önünde aynı zamanda anahtar olan bu kılıcı kullanarak Ostirith’in ardındaki suları serbest bırakıyor. Tepelerden inen sular ister istemez burada akıllara Entlerin Isengard’taki barajı yıktığı anı getiriyor.

Anahtar görevi görmesi bu kılıcın pek çok işlevinden biri olsa gerek diye düşünüyorum. Yoksa sadece suları harekete geçirecek olsaydı, Ostirith’teki taşlar kırılarak da sular serbest bırakılabilirdi.

Bu esnada Isildur atı Berek’i sakinleştirmeye çalışıyor ama başarısız oluyor. Elendil ata Elfçe konuşarak sakinleştiriyor. Burası da filmlerde Edoras ahırlarında huysuzlanan Brego’yu Aragorn’un Elfçe konuşarak sakinleştirmesiyle hissiyat olarak baya benzer olmuş.

Elendil ve Isildur’un baba-oğul bağlarını kuvvetlendirdiği anda yer altı suları basınçla patlamaya başlıyor. Tutsak alınan Orkların Udûn diye tempo tuttuğunu duyuyoruz. Adar olacakları bildiği için ahırda eğilerek tünelleri dinlemeye başlıyor.

Geçen bölümde tahmin ettiğim gibi tüneller Orodruin’i harekete geçirmek için yapılmış. Bu kısımda Hüküm Dağı’nın doğuşuna şahitlik ediyoruz ve görsellik tek kelimeyle muhteşem.

Mordor ve Orodruin, Melkor tarafından Sauron için 1. Çağ’da şekillendirilmiş yerlerdir. Yani çok daha önceden yapılmış, ana bir planın yürürlüğe konuluşunu izliyoruz.

Bu gördüğünüz dağ Sauron tarafından Tek Yüzük’ün yapıldığı ve Frodo Baggins tarafından yok edildiği dağ. Orodruin dönem dönem aktif olan bir volkan olsa da, bilinen en büyük iki patlaması 2. Çağ’ın 3429 ve 3. Çağ’ın 2954 yıllarında olmuştur. O andan itibaren de, 3. Çağ’ın sonuna kadar düzensiz bir şekilde patlamış ve yükselen dumanlar Mordor civarını karanlığa gömmüştür.

Burada ufak bir parantez açmak istiyorum. Diziyi izlerken dizi izlediğini unutan ve izlediği her bölüme bitmiş birer hikaye gözüyle bakan arkadaşlarımız var.

Şunu unutmamakta fayda var. Bu, toplamda 50 saatlik bir serüven ve henüz sadece %12’sini izledik. Önceki bölümlerde tünellerin çok saçma olduğunu belirten yorumlar yapıldığını hatırlıyorum. Bu bölüm itibariyle tünellerin mantığı açıklandı. Şu an senaryo açığı ya da mantıksızlık olarak gördüğünüz diğer konular da zamanla açıklanacaktır. Açıklanmazsa da, elbette ki toxic bir şekilde değil, yapıcı bir şekilde eleştireceğiz. Çünkü Orta Dünya’yı seviyoruz ve bu evren için yapılan çalışmaların hep daha iyi olmasını istiyoruz.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Hüküm Dağı’na dönecek olursak, volkanik patlama sonrası yayılan, sıcak gazlardan beslenmiş kor halindeki kül ve lav parçalarının teknik adı piroklastik akıntıymış. Bu akıntılar ortalama olarak saatte 100 km hızda ve 200 ile 700 °C derece arası bir sıcaklıkta olurmuş. İlerledikçe hızı, yoğunluğu ve sıcaklığı azalırmış.

Bu esnada Theo’ya sesleniyorlar ama Theo kayıp. Ve Adar da serbest kalmış. Theo’nun kılıca ve güce duyduğu özlem, ayrıca çok manidar bir anda ortadan kaybolması sebebiyle Adar’ı serbest bırakmış gibi hissettirdi. Hatta belki de onunla beraber kaçmış bile olabilir.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm – Son Yorumlar

Güç Yüzükleri 6. Bölüm

Galadriel’in bu kısımda çakılıp kalmasını şok anı olarak yorumluyorum. Gelmekte olan bulut etkisini yitirse dahi, normal şartlar altında böyle bir felaketten başta Galadriel olmak üzere bölgede bulunan tüm canlıların zarar görmeden çıkması çok zor. Ancak bunun bir kurgu olduğunu da unutmamak lazım.

Çünkü sürekli aşırı gerçekçi bir yaklaşımda bulunmaya kalkarsak, Frodo ve Sam’in Hüküm Dağı’na hem sülfürik asit içeren zehirli gazlardan hem de aşırı yüksek sıcaklıktan ötürü girememesi lazım. Gollum’un yoğunluğu yüksek volkanik lavların içinde batması da imkansız. Kayaya çakılır gibi çakılması ve anında buharlaşması lazım normal şartlar altında. Bunların hepsi görsellik ve hikaye adına kurgulanmış sahnelerdir ve aşırı gerçekçi yaklaşımla tadı kaçar.

Güç Yüzükleri 6. Bölüm en akıcı ve seyir keyfi en yüksek bölümüydü dizinin şu ana kadar. Aksiyon ve üst düzey görsellik izlemeyi de özlemişiz bir Orta Dünya yapımında. Elbette ki bölümün başarısında tek bir hikayeye odaklanmasının payı da büyük.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: Rings of Power yani Güç Yüzükleri dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri 2. Sezon 5. Bölüm

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. Sezon 5. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power)

Güç Yüzükleri 2. Sezon 5. Bölüm: 5. bölümüyle beraber Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 2. sezonunda …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir