Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 7. Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power 1. Sezon)

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 7. bölümü, sezon finali öncesi çözülmesini beklediğimiz gizemleri açıklamadığı gibi, bunların yanına başka soru işaretleri de ekledi. Aksiyon dolu 6. bölümden sonra, büyük beklentilerle izlediğimiz bölümde bir şeyler oldu ama hikaye neredeyse hiç ilerlemedi. Final öncesi bir bölüme göre oldukça zayıftı ve tüm umutlar, beklentiler ve endişeler sezon finaline kaldı.

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 7. Bölüm İncelemesi

7. bölümün adı “The Eye”, yani “Göz”. Bölümün adını duyduğumuz anda pek çoğumuzun aklına gelen ilk şey, elbette ki Sauron’un Gözü oldu. Sauron’un Gözü filmlerde Barad-dûr’un tepesinde fiziksel bir göz olarak gösterilmiştir. Sanki Sauron yüzüğünü kaybedince bir göze dönüşmüş gibi. Ancak kitaplardaki göz yalnızca bir metafordur. Sauron’un Gözü, Tek Yüzük’ün kaybolmasının ardından Karanlıklar Efendisi Sauron’un sembolü olmuştur. Bu sembol, onun keskin bir algıyla sürekli tetikte olduğunu vurgulamak için benimsenmiş ve hizmetkarlarının sancakları, zırhları ve silahlarında sergilenmiştir.

Ancak bölümün adının Sauron’un Gözü’yle bir ilgisi yoktu. Sauron’la alakalı bir şeyler görme beklentisine soktu sadece.

Bölüm adıyla bağdaştırabileceğimiz sahnelerin başında, Galadriel’in gözü geliyor. Bunun dışında, Miriel’in kısmi körlüğü ve kültistlerin aksesuarlarındaki göz simgeleri de bölümün adıyla alakalı olabilir.

6. bölümün sonunda küller arasında bıraktığımız Galadriel’le başlıyor 7. bölüm. Aşırı bir yakın çekimle açılan gözünü tersten görüyoruz Galadriel’in. Gözünde bir sis perdesi ve alevlerin yansıması var. Bu bölümde Galadriel’in karakter gelişimi açısından çok kritik gelişmeler olduğu için, bu sahnenin karakterin bakış açısının değişimiyle ilgili metaforik bir anlatım olduğunu düşünüyorum. İlerleyen sahnelerde anlatacağım.

Tirharad kasabasının alevler ve küller arasında kaldığını, yaralıların ve kaotik bir ortamın olduğunu görüyoruz. Burasının küçük bir kasaba olduğunu önceki bölümlerde görmüştük. Piroklastik akıntı esnasında kaçıştıklarını gördük ve yoğun bir kül var havada, ama bu kadar küçük bir alanda nasıl ayrı düştüklerini göstermesi lazımdı. Belki farklı zamanlarda bilinçleri yerine gelmiştir ama bunu izleyiciye daha iyi aktarması gerekirdi.

Baktığımızda bu alanda 5 ayrı grup var: Galadriel ve Theo; Miriel, Isildur ve Valandil; Elendil ve diğer Numenorlular; Arondir, Bronwyn ve Güneyliler; ve son olarak Adar, Waldreg ve Orklar.

Bir de tabii nerede olduğu ve ne yaptığı belli olmayan Halbrand var.

6. bölümün sonunda Theo ortalıklarda gözükmeyince, Adar’ı o serbest bırakmış olabilir diye tahmin etmiştim, ancak o bırakmamış gibi duruyor. Bölümün ilerleyen anlarında Theo bu sefer de iyi bir karakter olacak hissiyatı verdi. Bu karakterle ilgili tahmin yürütmeyi askıya alıyorum bu yüzden. Sonunda Gollum gibi bir şey çıkacak herhalde.

Ayrıca burada Galadriel ve Theo’nun kimseye yardım etmeden yola koyulması garip olmuş.

Geçen bölüm “bir ömre yetecek kadar savaş gördüm” diyen Ontamo’nun öldüğünü görüyoruz. Isildur, Valandil ve Miriel kazazedelere yardım ederken, Miriel burada korneasına sıçrayan kıvılcımlar sebebiyle kısmi körlük yaşamaya başlıyor. 5. bölümde babası Tar-Palantir “Orta Dünya’ya gitme. Orada seni bekleyen tek şey karanlık.” demişti. Bu öngörü sadece Sauron’la ilgili değilmiş belli ki. Kehanetleriyle bilinen Tar-Palantir, ileri görüşlü anlamına gelen ismini boşuna almadığını göstermiş oldu.

Isildur’unsa çöken çatının altında kaldığını görüyoruz. Burada Valandil’in “Isildur!” diye bağırması, ister istemez akıllara Elrond’un yüzüğü yok etmesi için Isildur’a seslendiği anı getirdi.

Göçlerinin önemli bir aşamasını tamamlayan Kılayaklar, meyve bahçelerinin olduğu koruya ulaşmayı başarıyorlar. Ancak burası konumu itibariyle Hüküm Dağı’na çok yakın olduğu için bazı lav parçaları buraya da ulaşmış ve koruya zarar vermiş.

İlk Çağ’ın 455 yılındaki Ani Alev Savaşı’nda Melkor’un Anfauglith üzerine gönderdiği alev nehirlerini Ered Wethrin dağlarının durdurması gibi, piroklastik akıntıyı da kuzeydeki ve batıdaki Mordor dağlar durdurmuş. Bu yüzden duman bulutu daha fazla yayılamamış.

5. bölümde gösterdikleri göç rotaları ve Hüküm Dağı’na yakınlık da göz önüne alınınca burasının Kuzey Ithilien olma ihtimali yüksek. Sadoc, Stranger karakterine Yeşilorman’ı tarif ederken kayalıklara dikkat et diyor. Bu bölgeyle Yeşilorman arasında Emyn Muil kayalıkları var. Kuzey Ithilien, filmlerde Faramir’in Frodo ve Sam’i bulduğu ve Henneth Annun ile Yasak Havuz’un bulunduğu bölge.

Bir diğer ihtimal, burası Rhûn denizi civarındaki Dorwinion bölgesine yakın bir yer. Bu bölge koruları ve üzüm bağlarıyla meşhur, verimli bir bölge. Bu bölgeye yakın kayalıklar da mevcut, ancak burası Kuzey Ithilien’e göre biraz daha uzak bir bölge.

Sadoc bu kısımda, atalarından öğrendiği bir bilgiyi aktarıyor. Yeni bir kötülük kendini gösterdiğinde güneydeki dağların ateş kayaları tükürebildiğinden bahsediyor ve bu esnada Yabancı’ya bakış atıyorlar. Ancak onun kötülüğün kaynağı olduğunu düşündüklerini sanmıyorum, çünkü Hobbitler arasında ona büyük bir güven oluşmuş.

Yabancı, zarar görmüş koruyu görünce yine iyileştirici gücünü kullanıyor. Burada iyileşme ve yenilenme anlamına gelen ve daha önce kendi kolu için kullandığı “Envinyata” sözcüğünü tekrarlıyor. Yabancının hem burada doğayla kurduğu bağ, hem de sonraki sahnelerde Sadoc tarafından Kuyutorman yani 2. Çağ’daki adıyla Yeşilorman’a yönlendirilmesi sebebiyle, ilk defa yoğun bir biçimde Radagast hissiyatı verdi.

Aslen Aiwendil olarak bilinen Boz Radagast, Sauron’a karşı verilen mücadelede Valar tarafından Orta Dünya’ya gönderilmiştir. Istari’den, yani büyücülerden biridir. Yetişen şeylerden sorumlu Yavanna’nın bir Maia’sıdır. Hayvanlarla güçlü bir bağı vardır. Orta Dünya’da, Kuyutorman’ın Batı taraflarındaki Rhosgobel’de, Büyük Nehir Anduin üzerindeki Ferah Çayırları yakınlarında yaşamıştır.

Bu esnada Sadoc’la Malva arasında ilginç bir konuşma geçiyor. Malva, “Ne mırıldanıyor? Ağaçlar konuşmaz ki” diyor. Sadoc ise “Bazıları konuşur” diyerek karşılık veriyor. Buradan Hobbit’lerin bazılarının yakınlardaki Boz Topraklar’da ve Fangorn Ormanı’nda yaşayan Ent’lerden haberdar olduğunu anlıyoruz.

Yüzüklerin Efendisi’nden de hatırlayacağımız gibi, Yaşlı Orman sınırındaki Erdiyarı’nda yaşayan Merry de Ent’lerle ilgili fikir sahibiydi. Hatta Ağaçsakal’ı gördüğü zaman onu “ağaçların ve ormanın çobanı“ diyerek tanımlıyordu, ki Ent’lerin birebir işlevi de budur.

Dilly ve Nori’nin tamamen kendi hataları sonucu dalın altında kalması ve devamında Yabancı’ya atılan ters bakışlar sebebiyle, bir Hobbitsever olarak ben bile rahatsız oldum. Yabancının hiçbir kabahati yok, oyna devam.

Bu bölümde şunu belirtmeden geçmek istemiyorum. Hikaye anlatımında bazı şeyler kendini çok fazla tekrar ediyor. Yabancı karakterinin iyi bir şeyler yapmaya çalışırken istemeden etrafına zarar vermesini zaten işlediniz. Tekrar tekrar aynı şeyi göstermenin bir manası yok.

Elrond ve cüceler kısmına geldiğimizde, Elrond’un mithril karşılığında 5 asır boyunca cücelerin tüm tahıl, et ve kereste ihtiyaçlarını karşılamayı vaat ettiğini görüyoruz. Cüceler buna şüpheci bir biçimde yaklaşıyorlar. Cüce dili Khuzdul’u kullanarak aralarında konuşuyorlar. Elrond ise konuştuklarını anlayıp karşılık verdiğinde, 3. Durin taş-dilinden biraz anlıyor olmasını etkileyici buluyor.

Khuzdul, Cücelerin yaratıcısı Demirci Aulë tarafından tasarlanmış bir dildir. Diğer dillerden, özellikle de Elflerin dillerinden çok farklıdır. Diğer ırkların pek azı bu dili öğrenmeyi başarır. Cüceler ketum varlıklar olsa da, Khuzdul’u yakın arkadaşlarına öğretme konusunda isteksiz değildirler. Ancak bu dil öğrenilmesi çok zor bir dildir.

Elrond, 3. Durin’in yardımını isterken sıradan bir Elf olarak değil, Elrond Yarı-elf olarak bu sözü verdiğini söylüyor. Elrond, önceki bölümlerde de vurgulandığı gibi Denizci Eärendil ve Ak Elwing’in çocuğudur. Ayrıca Beren, Luthien, Huor, Turgon gibi efsanevi ataları vardır. Gil-galad’ın elçisidir ve henüz kurmamış olsa da bu Çağ’da Ayrıkvadi’yi kuracaktır. Kısacası, sözünün büyük bir ağırlığı vardır.

3. Durin oğluyla baş başa kaldığında, cücelerin yaradılışında taş ve ateş olduğunu söylüyor. Taş süregelmek isterken, ateş her şeyin bir gün küle döneceğini bilirmiş.

Cüceler, Aulë tarafından Morgoth’un kötülüklerine dayanıklı olacak şekilde çok güçlü olarak yaratılır. Diğer tüm ırklardan daha sert, ketum ve inatçıdırlar. Düşmanlıklarında da, sadakatlerinde de çok kararlıdırlar. Ateşe, Elfler veya İnsanlardan çok daha dayanıklıdırlar. Hastalık nedir bilmezler.

Bahsedilen taş cüceler için hröa, yani bedeni simgeler. Maddi evrenin bir parçası olduğu için zamanın yıpratıcı etkisine açıktır ve bu nedenle zamanın akışına direnir. Ateş ise onların fëa, yani ruhunu simgeler. Bu ruh Eru’dan gelen gizli ateştir.

3. Durin’in, karanlığın ötesindeki derinliklere inmeme ve desteksiz yerleri kazmama konusundaki kararlılığını görüyoruz, ki bu konuda çok haklı olduğunu biliyoruz.

Öte yandan, bu karakter lore’a göre Cücelere verilecek 7 yüzükten birini Sauron ya da Celebrimbor’dan alacak. Mithril konusundaki fikri ya bu şekilde değişecek ya da belki de dizide bu karakteri öldürecekler ve oğlu mithril kazılarına başlayacak.

3. Durin burada, Elflerin kaderi çağlar önce belirlendi derken Mandos’un hükmünü kastediyor.

Noldor’un Kıyameti olarak da bilinen Mandos’un hükmü, Valar’ın Noldor Elfleri üzerindeki hükmüdür. Valar’a karşı isyan eden ve akrabaları olan masum Falmari Elflerini katleden Noldor Elfleri üzerindeki hükümdür. Pek çok Elf bu hüküm yüzünden ölmüş ve büyük acılar çekmiştir. Öfke Savaşı sonrası af dileyerek Valinor’a dönen Elfler olduysa da bazıları Orta Dünya’da kalmayı tercih etmiştir. Orta Dünya’da kalan Elfler solmaya başlamış ve buna engel olmak için çareyi Güç Yüzükleri’nde aramışlardır.

3. Durin bu yazgıya karşı gelmenin Cücelerin ve hatta tüm Orta Dünya’nın sonu olabileceğini düşünüyor. 3. Durin bu kehanetin varlığını atalarından öğrenmiş olabilir.

Durin, Disa ve Elrond’un olduğu kısımda, Mithril’in bozulmuş yaprağı iyileştirdiğini görüyoruz. Kitaplarda, Elflerin solmasının çözümü Güç Yüzükleri’yle Ayrıkvadi ve Lothlorien gibi yerleri güzelleştirerek denenmiştir. Dizide mithril’e böyle bir rol yüklediklerine göre sadece Galadriel’in yüzüğü Nenya değil, belki de bütün Güç Yüzükleri mithril ile yapılacak. Silmaril ve mithril bağlantısının hala bir efsaneden ibaret olduğunu ve gerçek çıkmacağını düşünüyorum. Belki de Finrod’un çocuk Galadriel’e dediği gibi, bu ışık yalnızca bir yanılsama, çünkü Elflerin her türlü Valinor’a gitmeleri gerekecek. Mithril’in ışığı gerçek çıksa bile kalıcı bir çözüm değil. Ancak her halükarda, mithril’de yapılan bu değişiklikler lore’a uygun değil.

Galadriel ve Theo’lu kısımlara geldiğimizde, bu bölüm Galadriel’in 3. Çağ’dan alışkın olduğumuz bilge, olgun ve dingin haline daha yakın olduğunu görüyoruz.

Bitmemiş Öyküler – Galadriel ve Celeborn’un Öyküsü bölümünde şöyle der:

“(Galadriel’in) çocukluk yıllarından bu yana başkalarının zihnini okumak gibi hayret verici bir özelliği vardı; karşısındaki hakkında hüküm verirken merhametli ve anlayışlı davranır, iyi niyetini kimseden esirgemezdi… Fëanor hariç.”

Theo’ya verdiği öğütlerde ve yaklaşımında dizide ilk defa Galadriel’in bu yanını görme imkanı bulduk. Dizinin şu ana kadarki bence en zayıf bölümü olmasına rağmen Galadriel’in en iyi bölümüydü bu yüzden.

– Karanlık eylemlere “güzel” demek yüreği karartır. Kötülüğün içimizde filizlenmesine yer hazırlar. Her savaş hem içeriden hem de dışarıdan verilir.
– Bilinmeyenler üzerine varsayımlarda bulunmak zihne zulmeder.

Gibi ifadelerinin yanı sıra; “Bu günün yükünü omuzlarında taşıma, sonra bu yükü bırakmak istediğinde zorlanabilirsin.” sözüyle de kendi mücadelesinin onu getirdiği noktayı vurguluyor. Bu bölüm aslında kim olduğunu ve mücadelesinin onu neye dönüştürdüğünü sorguladığı bölüm olmuş.

“Kılıcım olmadan kim olurum ki?” diyen Galadriel’in de kılıcını Theo’ya vermesi de bu açıdan karakter gelişimi adına sembolik bir an.

Theo, Galadriel’e bir yakınını öldürdüler mi diye sorduğunda, ilk önce beklenen ismi söylüyor ve abisi Finrod’tan bahsediyor. Ondan sonraysa, dizide ilk kez eşi Celeborn’un adını duyuyoruz.

Celeborn, Thingol’ün kardeşi Elmo’nun torunu olan Doriath’lı bir Sindarin prensidir. 1. Çağ’ın başlarında Finrod ve Galadriel, Thingol’ün konukları olarak Doriath’a gelirler. Celeborn ve Galadriel Doriath’ta tanışır, aşık olur ve kısa bir süre sonra da evlenirler.

Galadriel, Celeborn’un bir savaşa gittiğinden ve geri dönmediğinden bahsediyor. Yüksek ihtimalle bu savaş Beleriand’ın sulara gömülmesine neden olan Öfke Savaşı. Celeborn’un olmadığı bir hikayede kızları Celebrian da olamaz. Bu durumda Celebrian Elrond’la evlenemez. Çocukları Arwen, Elrohir ve Elladan olamaz. Arwen ile Aragorn evlenemez ve hikaye komple bu durumdan etkilenir.

Bu yüzden, Celeborn’un hikayeden çıkarıldığını hiç düşünmüyorum. Muhtemelen yalnızca kayıp ya da tutsak ve ileriki sezonlarda ortaya çıkacak. Hatta belki de efsanede Balrog’la savaştığı söylenen Elf Celeborn’dur ve Mandos’un Salonları’nda reenkarne olup geri gönderilir.

Celeborn değişikliğini muhtemelen Galadriel solo olarak maceralara atılabilsin diye yapılmışlar. Ancak böyle bir değişikliğe ya da bir açıklamaya bence hiç gerek yoktu. Celeborn zaten kitaplarda da Galadriel’in gerisinde duran bir Elf.

Bu yüzden sonradan hikayeye dahil etmekle uğraşmak yerine, Lindon’da Gil-galad’la bırakabilirlermiş bu karakteri. Hatta, Bitmemiş Öyküler’de Celebrian ile Galadriel’in Celeborn’u aradıkları bir hikaye var. Celeborn’u bulmak için Ayrıkvadi’ye gidiyorlar ve Celebrian ile Elrond orda tanışıyor. Bu hikayeden de faydalanabilirlermiş.

Bir çiçek bahçesinde Galadriel dans ederken Celeborn onu görmüş ve öyle tanışmışlar. Bu tanışma biçimi doğrudan Beren ile Luthien’in tanışmasına bir gönderme.

Devamında Orkların geldiği ve Galadriel ile Theo’nun ağaç gövdesi altında saklandıkları sahnyse, bariz bir biçimde filmlerde Hobbit’lerin Shire’dan ayrılırken Nazgûl’den saklandıkları sahneyi anımsattı. Buradaki Ork’un üzerindeyse Numenor zırhı var. Felaket esnasında öldürdüğü bir Numenorlu’dan yağmalamış.

Elendil kazazedeleri Numenor kampına yönlendirdiği kısımda, Miriel ve Valandil’le bir araya geliyor. Bu kısımda Isildur’un kaybıyla yüzleşiyor ama bunu sorumluluk sahibi bir komutan olarak son ana kadar bastırdığını görüyoruz. Elendil’in bu kısımda Isildur’un nerede olduğunu sorduğu sahneyle, filmlerde Théoden’in oğlu Theodred’i sorduğu sahne arasındaki paralellik de gözlerden kaçmıyor.

Bu esnada Elendil Miriel’in görme kaybı yaşadığını önüne çıkan daldan kaçmayınca ve “dumandan çıkmamıza daha ne kadar var” diye sorunca fark ediyor.

Yabancı Sadoc tarafından bir yıldız haritasıyla beraber Yeşilorman’a gönderiliyor. Yola çıkmadan önce Nori Yabancı’ya bir elma veriyor. Elmanın bir cennetten kovulma metaforu olup olmadığını muhtemelen önümüzdeki bölümde anlayacağız.

Elrond ve 4. Durin’in gizlice mithril madenini kazdığı kısımda öğreniyoruz ki, Elrond Durin’le yaptığı taş kırma yarışını bilerek kaybetmiş. Tabii sonradan nefesim kesilmişti de diyor, belki de yalnızca şakalaşmak için açtı bu konuyu. Ayrıca, burada ketum olduklarını bildiğimiz Cücelerin yalnızca kendi aralarında kullandıkları gizli isimleri olduğunu öğreniyoruz. Durin tam kendi gizli ismini söyleyecekken, Elrond bunu mithril damarını bulduktan sonrasına saklamasını söylüyor.

Asıl ismi sanki Narvi çıkacakmış gibi bir hissiyat uyandırdı burada. Narvi, ihtişamının zirvesindeki Khazad-dûm’da yaşamış Cüce bir zanaatkardır. Eregion’lu Elf lordu Celebrimbor ile dostluk kurmuştur. Birlikte Khazad-dûm’un Batı Kapısını, yani Durin’in Kapılarını yapmışlardır. Narvi hiçbir zaman Khazad-dûm’un hükümdarı olmamıştır, ancak bu ismi hikayeye bu şekilde bağlayacaklarmış gibi bir hissiyat oluştu bende.

3. Durin’e yakalanan Elrond sınır dışı ediliyor, elinde bir mithril parçası olduğunu görüyoruz. 4. Durin’se baba-oğul konuşması için 3. Durin tarafından kenara çekiliyor. Bölümün en güzel kısımları yine Cücelerden geliyor. 3. Durin’in oyunculuğunun çok iyi olduğunu vurgulamadan geçmek istemiyorum. 4. Durin’in “Elrond öz annemin karnından çıkmış kadar benim gözümde kardeşim” demesine 3. Durin çok sinirleniyor.
4. Durin’in boyunluğunu söküp atıyor. Bu çok büyük bir hakaret.

Boyunluğun üzerinde Khuzdûl dilinde “Durin the Deathless” yazıyor, yani Ölümsüz Durin. Bu ünvan bir Cüce’ye verebileceğiniz en büyük ünvanlardan biridir. Cücelerin 7 babasının en yaşlısı, Ölümsüz Durin’in reenkarne olmuş halisin sen dediğin kişiden bunu geri almak çok büyük bir aşağılama. Ayrıca bu hareketle 3. Durin varisinden vazgeçiyor olabilir.

Yabancı’nın elinin değdiği topraklara bolluk bereket gelmiş. Hobbitler erzak toplarken su almaya giden Poppy bir ayak izi fark edip kaçıyor. Bu ayak izi Yabancı’nın izini süren Kültist’lere aitmiş. Yabancı’nın iyileştirdiği ağacı buluyorlar ve tam peşinden gidecekken Nori onlara sesleniyor. Nori’nin Peregrin Took’un atası olduğunu düşünüyorum artık. Hiç gereği yokken ortalığı karıştırdı durduk yere.

Büyücü olan Kültist burada Nori’nin saçından bir tel alıyor. Bu saç telini önümüzdeki bölümde muhtemelen Nori’nin görünümünü almak ve Yabancı’yı kandırmak için kullanacak.

Hobbitler Nori’yi korumaya geliyor ve büyücü Largo’nun meşalesindeki ateşle tüm Hobbit karavanlarını yakıyor. Kültistlerin bu bölümdeki hikayesi burada bitiyor. Bu karakterlerle ilgili bir şeyler bu bölümde netleşir diye bekledim. Ne yazık ki, bunların da hikayesi son bölüme kaldı.

Mordor’un dışındaki Numenor kampına geldiğimizde Isildur’un atı Berek’in buraya getirildiğini görüyoruz. Son derece huzursuz ve Elendil bile ona sakinleştiremiyor. Bu yüzden atı salmaya karar veriyorlar. Filmlerde Brego’nun salındıktan sonra Aragorn’u bulması gibi, Berek’in de Isildur’u bulup kurtaracağını düşünüyorum. Isildur yaşıyor mu gizemi de son derece gereksiz olmuş, çok iyi biliyoruz ki yaşıyor.

Elendil’in Isildur’u kaybetmenin acısıyla pişmanlıklar yaşadığını görüyoruz. Elf’i bulup, Numenor’a getirdiği, Isildur’un savaşa katılmasına müsaade ettiği için çok pişman.

Galadriel ve Theo kampa vardığında, dizi 2. kez Bronwyn’in öldüğünü düşündürtmeye çalışıyor bize. Ancak Bronwyn ve Arondir’in hayatta olduklarını görüyoruz. Bu tarz bir sahne yerine, bir anne olarak oğlunu geride bırakmamak için mücadele ettiğini ve ısrarla Theo’yu aramasını izlemeyi tercih ederdim. Bu şekilde oğlunu terk edip gitmiş gibi olmuş.

Galadriel, Miriel’in huzuruna çıktığında Elendil’in yaşanan kayıplar sebebiyle bir an önce bu topraklardan ayrılmayı istediğini görüyoruz. Görev bilinciyle kederini bastırmaya gayret ediyor. Numenor’un çöküşünden sonra Elendil, bu topraklarda Dúnedain Krallıkları olarak da bilinen Sürgündeki Diyarları kuracak. İlk Yüce Kral olacak ve oğullarıyla Gondor ve Arnor’u yönetecek.

Miriel ise başlattığı bu keşif gezisinin arkasında duruyor ve sarsılmaz bir kararlılığa sahip. Numenorlular ve Elfler bu yeni düşmana karşı beraber savaşacaklar.

Kılayaklar’a geri döndüğümüzde, Kültist’lerin saldırısından toparlanmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bu kısımda Largo’nun Hobbitlere yaptığı konuşma, Bilbo’nun “Yol Hiç Bitmez Uzar Gider” şarkısına bir gönderme. Hobbit hissiyatı verme açısından bu paralellik hoş olmuş.

Yol hiç bitmez, uzar gider,
Başladığı kapıdan. Az gittik uz gittik ama,
Gücüm yettikçe yola devam. Bacaklarım yorulsa da,
Yürürüm varana dek anayola. Yollarla işler birleşir orada,
Bilmem yolculuk sonra ne yana.

Largo’nun konuşmasından ilham alan Nori, Yabancı’yı bu tehlikeli varlıklara karşı yalnız bırakmak istemiyor. Ona haber vermek ve yardım etmek istiyor. Bunun üzerine Meteor Man Kardeşliği kuruluyor.Nori’ye Poppy, Marigold ve Sadoc eşlik ediyor.

Güneylilerin Anduin nehri kıyısındaki eski bir Numenor kolonisine sığınacağını öğreniyoruz. Gidecekleri yer Pelargir.

3. Çağ’da Pelargir, Büyük Nehir Anduin üzerindeki büyük bir Gondor limanıdır. Yüzük Savaşları esnasında bu liman Umbarlı korsanlar tarafından işgal edilmiş ve Aragorn ile Ölü Ordusu tarafından buradan sürülmüşlerdir.

Ayrıca, Güneylilerin bu bölgeye göç etmeleri, eğer Halbrand Sauron çıkmazsa, Halbrand’ın Ölülerin Kralı çıkma ihtimalini artıran bir gelişme. Güneyliler de zaman içerisinde Yeminbozanlar, yani Dağların Adamları olacak böyle olursa.

Numenor kampına geri döndüğümüzde Halbrand’ı yaralı olarak buluyoruz. Halbrand’ın kolyesindeki simge burada duvar halısında da var, ona ayrılmış bir çadırda yatıyor.

Halbrand’ın yarası volkanik patlamadan kaynaklı bir yaralanma değil. Halbrand bir silahla yaralanmış ve yol kenarında bulmuşlar. Yarası iltihaplanmış ve Elf ilacına ihtiyacı var. Bu yüzden atla Eregion’a doğru yol alıyorlar.

Bu kısım bölümün en kötü aktarılmış kısmı olabilir. Elf ilacına ihtiyaç duyacak kadar kötü ama atla gidebilecek kadar iyi. Galadriel Halbrand’ın yarasına da çok yüzeysel bir şekilde bakıyor. Buraları çok daha iyi aktarabilirlerdi izleyiciye.

Halbrand yüksek ihtimalle patlama sonrası Adar ya da Waldreg ile karşılaştı ve o meşhur kılıçla yaralandı. Morgul bıçağı yarası gibi bir yarası var ve bu yüzden Elf ilacına ihtiyaç duyuyor. Önümüzdeki bölüm bir flashback ile anlatılabilir eğer durum böyleyse.

Bir diğer ihtimalse, Halbrand Sauron ve bu yarayı Galadriel onu Elflere götürsün diye kendi oluşturdu. Eğer bu şekildeyse de çok zorlama oluyor. Çünkü Galadriel’in sağ çıkacağını ve hatta onu bir Elf şehrine götüreceğini tahmin edemez.

Bu ihtimali azaltan bir detay, Halbrand’ın “Bu toprakları terk edip yanmasına izin vermeyeceğim.” ifadesi.

Sonuç olarak Halbrand Eregion’a, yani Celebrimbor’un yanına gidiyor ve Sauron gizemi final bölümüne taşınıyor.

Şu ana kadar Halbrand karakterine Sauron olabilecek vasıflar yüklediler. Yetenekli bir demirci ve düzeni seviyor, 4’e 1 kendini savunabilecek kadar güçlü ve iyi bir savaşçı, ağzı laf yapıyor ve manipülasyon konusunda çok iyi, hediyeler veriyor ve el çabukluğu var, ayrıca mızrak da kullanıyor.

Eğer Halbrand Sauron çıkacaksa, Büyük Deniz’deki salda ne işi olduğunu iyi açıklamaları lazım. Sauron, yürekleri okuyabilen Galadriel’e karşı bile kendini gizleyebilecek vasıflara sahip bir Maia. Bunların hepsini iyi aktarmaları lazım izleyiciye eğer Halbrand’ı Annatar yapacaklarsa.

Ancak ben yine de bu karakterin Amazon Original bir karakter kalıp Nazgûl ya da Ölülerin Kralı’na dönüşmesini izlemeyi tercih ederim.

Khazad-dûm’a geldiğimizde, Disa eşi 4. Durin’e destek veriyor. İleride kral olacağını ve mithril’in asıl sahiplerinin kendileri olduğunu söylüyor. Burada 4. Durin’in bir erkek kardeşinin olduğunu da öğreniyoruz. İlerleyen sezonlarda muhtemelen bu karakteri de dahil edecekler. Belki de 3. Durin, 4. Durin’den çıkardığı boyunluğu ve tahtın varisi olmak hakkını kimliği henüz belirsiz bu kardeşe verecek.

3. Durin’in mithril madenini mühürlettiğini görüyoruz. Yaprağı attıktan sonra burada gözüken Balrog, Durin’in Felaketi ve Khazad-dûm’un Moria olmasına sebebiyet veren Balrog. Bir yaprakla uyandığına göre, uykusu baya hafifmiş ama. Ancak ben burada nihai uyanışını gerçekleştirdiğini kesinlikle düşünmüyorum. Bu kadar erken uyanması son derece yersiz ve zamansız olur. Seyirciyi heyecanlandırmak üzere yapılmış bir sahnedir umarım. Ancak bizi heyecanlandırmak için sadece yaprağın yanması ve gölgelerin içinden alevlerin gözükmesi yeterli olurdu.

Teaser trailer’da Balrog’u gördüğümde ne kadar heyecanlandıysam, bu sahnede de tam tersi heyecanlanamadım. Şimdi ne oldu yani? Uyandı, geri mi yatacak?

Geri yatmazsa sıkıntı daha büyük, çünkü Durin’in Felaketi 3. Çağ’a kadar uyanmıyor lore’a göre ve onun uyanması pek çok şeyi tetikliyor. Khazad-dûm Cücelerinin Erebor’a yerleşmesi, Smaug’un Yalnız Dağ’ı ele geçirmesi ve daha nice olay bu olaydan tetikleniyor.

Güney Toprakları’na geldiğimizde Adar, Waldreg ve orkları görüyoruz. Adar artık güneş olmadığı için Orklara pelerinlerini ve miğferlerini çıkarmalarını söylüyor. Burasının adının artık Güney Toprakları olmadığını söylüyor ve ilk kez ufukta Hüküm Dağı’nın da gözüktüğü bir biçimde çorak topraklarıyla Mordor’u görüyoruz.

Bir zamanlar yeşil ve güzel olan bu toprakların dönüşümü bende burukluğa neden olsa da, burada yaptıkları geçiş çok zayıf kalmış. Powerpoint sunumu efektleri gibi olmuş. Vermek istedikleri hissiyatı bu bölgeden zoom out yapıp haritaya geçerek ve harita üzerinden bölgenin adını değiştirerek daha etkileyici bir biçimde verebilirlermiş. Ya da belki de sadece Adar’ın sesinden “Mordor” sözcüğünü duysaydık o da olurdu.

7. bölüm şu ana kadarki bölümler arasında beni en az memnun eden bölüm oldu. 8 bölümlük bir dizide böyle bir bölüm yapma lüksünüz yok. 20 bölümlük bir dizi olsa bu tarz ara bölümler kabul edilebilir.

Ama sezon finali öncesi, özellikle de ortada bunca gizem varken böyle bir 7. bölüm zayıf kalmış. Senaryodaki gizemler için “aman son dakikaya kadar açığa vurmayalım” demişler, bu da hikaye anlatımına zarar vermiş. Sauron gizemi başlarda keyifli olsa da, bütün sezona yayılmasına gerek yokmuş. Final bölümünde umuyorum ki, biriktirdikleri bunca gizemi izleyiciyi memnun edecek şekilde çözerler.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

The Lord of the Rings: Rings of Power yani Güç Yüzükleri dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri 2. Sezonu Tamamen Kötülerle İlgili

Güç Yüzükleri 2. Sezonu “Tamamen Kötülerle İlgili”

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisinin yapımcıları 2. sezonun “tamamen kötülerle ilgili” olduğunu ve herkesin sağ …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir