EW dergisi, Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisinin perde arkasına dair ipuçları içeren, oyuncu ve yapımcıların röportajlarından kesitler de yer alan bir yazı yayınladı. Geçtiğimiz gün bir video ile bugün çıkacağı duyurulan içeriği sizler için Türkçe’ye çevirdik.
Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri Dizisinin Perde Arkası
Yüzüklerin Efendisi: #GüçYüzükleri dizisinin karakterleri @EW dergisi tarafından tanıtıldı.
Röportajlar ve dizinin perde arkası az sonra Türkçe olarak Orta Dünya websitesinde. pic.twitter.com/EE3L5aPReg
— Orta Dünya (@OrtaDunyaCom) August 2, 2022
Dolaşan herkes kaybolmaz – özellikle de Yüzüklerin Efendisi Güç Yüzükleri’nin setinde. Amazon Prime Video 2017’de J.R.R. Tolkien’in efsanevi fantezi dünyasında geçecek yeni bir dizi planladığını açıkladığından beri, dizi Frodo’nun Kıyamet Dağı’na yolculuğu kadar gizlilik gerektiren milyar dolarlık bir girişim olarak gizlilik içinde yürütülüyordu. Oyuncu kadrosu bile karanlıkta bırakıldı, birçoğunun ne için seçmelere katıldıklarından bile haberi yoktu. Çekimlere başlamak üzere Yeni Zelanda’ya vardıklarında projenin tüm boyutlarının farkına vardılar. Bu gizlilik, oyuncuların diğer çekim yerlerini ziyaret etmelerinin genellikle yasak olduğu sete kadar devam etti. Başka bir deyişle, eğer sivri kulaklarınız yoksa, elflerin parıldayan altın krallığı Lindon’a girme şansınız yoktu. Benzer şekilde, Khazad-dûm’un büyük mağaralarının kapıları da cüceler dışında herkese kapalıydı.
Yine de bu durum, Orta Dünya’ya bir göz atma arzusuyla yanıp tutuşan birkaç oyuncunun ara sıra gizlice bakmasına engel olmadı. Arondir’i canlandıran Ismael Cruz Córdova, “Bir nevi gizli saklıyolardı ama ben pek çok sete gizlice girmeyi başardım,” diye itiraf ediyor. “Sadece şapkamı indiriyor, bir maske takıyor ve kimliğimi arkasına döndürüyordum.”
“Çok azar işittim” diye ekliyor Galadriel’in oyuncusu Morfydd Clark ve deniz kıyısındaki Númenor krallığında dolaşırken pazar tezgahlarına ve ağır tütsü kokusuna hayran kaldığını hatırlıyor. “Her şeye dokunmaktan ve bakmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Sürekli ‘İnsanlar bunları bu hale getirmek için saatlerini harcadı, siz sadece bakmalısınız’ diye hatırlamak zorunda kaldım. Ama dokunmak istiyorsunuz!”
Şimdi, yıllar süren gizliliğin ardından, izleyiciler de nihayet Orta Dünya’yı ziyaret etme şansına sahip olacaklar. Güç Yüzükleri 2 Eylül’de Prime Video’da başlıyor ve hem eski hayranlarını kazanmayı hem de Tolkien’in epik dünyasını yeni nesillere tanıtmayı hedefliyor. JD Payne ve Patrick McKay tarafından hazırlanan dizi, mevcut bir Tolkien kitabının birebir uyarlaması değil. Bunun yerine, Yüzüklerin Efendisi eklerinde anlatılan Orta Dünya tarihinin bir dönemi olan İkinci Çağ’da geçiyor. Dizi, hobbitler Frodo ve Sam’in doğmasından binlerce yıl önce geçiyor ve Sauron’un güce yükselişini ve o aşina olduğumuz Tek Yüzük’ün dövülmesini konu alacak.
McKay, “Bunu sadece adı Yüzüklerin Efendisi olduğu ve insanlar bugünlerde devam filmleri çektiği için yapmıyoruz,” diye açıklıyor. “Bu hikâyenin bu kadar büyük ölçekte anlatılmayı hak eden gerçekten iyi bir hikâye olduğunu düşünmeseydik, hayatımızın dört yılını, 7/24 bu işe vermezdik.”
Hem de ne ölçekte. Muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en pahalı dizi olan Güç Yüzükleri için Payne ve McKay beş sezonluk bir hikaye planı hazırladılar. (EW Haziran ayında yapımcılarla görüştüğünde, 2. sezon için mekan arayışına başlamışlardı bile). Bu, 2017’de rakiplerini geride bırakarak Tolkien Vakfı’yla dokuz haneli bir anlaşma yapan Amazon için iddialı bir girişim. Netflix ve HBO gibi eğlence sektörünün devleri fantastik televizyon alanında Westeros büyüklüğünde bir boşluğu doldurmak için yarışırken, Amazon’un Tolkien’e yönelmesi belki de şaşırtıcı değil. Hayranlar onlarca yıldır Orta Dünya’yı tutkuyla takip ediyor, öyleyse neden son yüzyılda yazılan neredeyse her fantastik hikayeye ilham veren efsanevi profesörün kendisine dönmeyelim?
Yine de, prestijle birlikte baskı da beraberinde geliyor – dizinin yapımcıları ve oyuncuları bunun farkında olduklarını söylüyorlar.
Elf kralı Gil-galad’ı canlandıran Benjamin Walker, ” Hayranların bağlılığını ve Tolkien’in hak ettiği saygıyı bilen biri olarak, Yüzüklerin Efendisi setine gelişigüzel giren bir oyuncu için endişelenirdim” diyor. “Elflerin kralı olmanın sıradan bir yanı yok. Hayranların bunu sevmesine bayılıyorum. Bu Tolkien ailesine kabul edilmek bizim için bir ayrıcalık, bu yüzden baskı iyi bir şey.”
Amazon’un Tolkien Vakfı ile anlaşmasının ardından, internet yayıncılığı devi kısa süre içinde Orta Dünya’da geçecek yeni bir dizi için projeler toplamaya başladı. (Fikirlerden biri, genç Aragorn’a odaklanan bir prequel dizisiydi.) Sonunda showrunner pozisyonu, o sırada en çok Star Trek serisindeki referanssız çalışmalarıyla tanınan iki yazara, Payne ve McKay’e gitti. Yaptıkları işlerin listesi çok uzun değil ama iki çocukluk arkadaşı da uzun süredir Tolkien takıntılı ve İkinci Çağ’da geçen destansı, beş sezonluk bir destan için yaptıkları sunumla Amazon yöneticilerini kazandılar.
İki uzun boylu, sırık gibi, sarışın adam “aynı beyni paylaştıkları” konusunda şakalaşmayı seviyorlar ve sık sık birbirlerinin cümlelerini tamamlıyorlar. EW, bu yazın başlarında Payne ve McKay ile Zoom aracılığıyla bir araya geldiğinde, ikilinin Númenór mimarisi üzerine kafa yorarken ve zaman zaman kusursuz Elfçe konuşurken duydukları şevk bulaşıcıydı. Yine de, bazı uzun süreli Tolkien okurlarının şüpheci olabileceğinin farkındalar. Kendileri de birer hayran olarak, görevlerinin ağırlığını ve sorumluluğunu anlıyorlar. Payne, “Bu ikimizin de hayatındaki en büyük duygusal iniş çıkışlardan biri oldu,” diyor. “Hayatımızın en büyük kişisel anlarından biriydi.”
Bazen bu kişisel ve profesyonel anlar çakışıyordu. Walker, Payne’le erken bir telefon görüşmesini hatırlıyor; Payne ona ilk olarak görkemli elf lideri Gil-galad’ı oynamasını teklif etmiş. “Arka planda bir tür hoparlör sesi duyabiliyordum,” diye hatırlıyor Walker. “Ona sordum, ‘JD, neredesin dostum? Neler oluyor?” “Hastanedeyim” dedi. Yeni bir bebeğimiz oldu’ dedi. Ve bana bu işi teklif ediyor!”
“Bu işi çok önemsiyoruz ve doğru yapmak istiyoruz ve bunun pek çok insan için ne anlama geldiğini biliyoruz,” diye ekliyor Payne. “Bu sadece başka bir işi kapmak için yaptığınız bir iş değil. Bu, sonsuza dek mirasınızın bir parçası olacağını bildiğiniz bir iş.”
Tolkien Orta Dünya tarihi hakkında kapsamlı yazılar yazmış, özellikle Üçüncü Çağ (Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi’nin geçtiği dönem) ve Birinci Çağ (Silmarillion’da anlattığı dönem) üzerinde yoğunlaşmıştır. Profesör ana hatları çizmiş olsa da – Sauron’un yeniden ortaya çıkışı, güç yüzüklerinin dövülmesi, Númenor’un yükselişi ve düşüşü – İkinci Çağ çok daha gizemlidir ve birçok soruyu da cevapsız bırakmıştır. McKay ve Payne uzun zamandır bu döneme hayranlık duyuyorlardı ve kendilerini dönemin büyük, dünyanın kaderini belirleyen hikaye anlatımı ile küçük ölçekli insan dramasının birleşimine kapılmış buldular. Amaçlarının diziye mucitler olarak değil, arkeologlar olarak yaklaşmak ve Tolkien’in eserindeki ipuçlarını ve ayrıntıları bir araya getirerek dizinin anlatısını oluşturmak olduğunu söylüyorlar.
Güç Yüzükleri, aralarında Elfler, Cüceler, İnsanlar ve Kılayaklar’ın da bulunduğu 22 oyuncu kadrosuna sahiptir. (Kılayaklar, hobbitlerin erken dönem göçebe öncülleridir. Hâlâ ufak tefek, kıllı ayaklı buçukluklardır ama henüz Shire’a yerleşmemişlerdir). Clark’ın ölümsüz elfi Galadriel (Peter Jackson filmlerinde Cate Blanchett tarafından canlandırıldı) veya Robert Aramayo’nun Elrond’u (filmlerde Hugo Weaving tarafından canlandırıldı) gibi bazı Yüzüklerin Efendisi karakterleri İkinci Çağ’da önemli bir rol oynar. Aragorn’un atası Isildur (Maxim Baldry), yaşlanınca Sauron’un elinden yüzüğü kesecek olan genç Númenorlu denizci ya da Celebrimbor (Charles Edwards), o meşhur güç yüzüklerini döven efsanevi elf zanaatkâr gibi isimler Yüzüklerin Efendisi hayranlarına tanıdık gelecektir. Diğer karakterler ise Orta Dünya’nın her köşesini ete kemiğe büründürmek için yaratılmış tamamen yeni karakterler.
McKay şöyle açıklıyor: “Tolkien’in bir repliği ya da referansı olduğunda, bundan bütün bir karakter ve bir ark ortaya çıkabiliyordu. Bu diziyi ortaya çıkarırken aldığımız keyfin bir parçası da buydu. Tolkien’in içinde petrol olduğunu bildiğimiz devasa bir arazisi varmış gibi hissettik ve toprağa her vurduğumuzda bir gayzer fışkıracaktı.”
Dizi başladığında, Orta Dünya nispeten huzurlu bir dönemdedir. Elfler ve müttefiklerinin Morgoth ve çırağı Sauron’u yenmelerinin üzerinden yüzyıllar geçmiştir ve Yüce Kral Gil-galad (Walker) artık Lindon’da elfleri yönetmektedir. Moria olarak da bildiğimiz cüce diyarı Khazad-dûm’da, Prens Durin IV (Owain Arthur) ve karısı Disa (Sophia Nomvete) gibi liderler, Gandalf’ın bir gün bir Balrog’la yüzleşeceği terk edilmiş maden olmaktan yıllar önce, hareketli bir yeraltı uygarlığını yönetiyorlar. Denizin çok ötesinde, insanoğlu yıllarca Númenor’un gösterişli ada krallığını inşa etmekle uğraşmış, şimdi de kraliçe naibi Míriel (Cynthia Addai-Robinson) tarafından yönetilmektedir.
Ancak Galadriel gibi bazıları, bir gölgenin Orta Dünya’ya geri dönmesinden korkmaktadır. Sauron’un zalimliğinin yankıları, özellikle insan Bronwyn (Nazanin Boniadi) ve elf Arondir’in (Córdova) havada tuhaf bir şeyler sezdiği Güney Toprakları gibi yerlerde hâlâ büyüktür. Sir Lenny Henry’nin canlandırdığı Sadoc Burrows’un önderliğindeki göçebe Kılayaklar bile bir şeylerin ters gittiğini fark eder ve buçukluklardan ikisi (Megan Richards ve Markella Kavenagh tarafından canlandırılan) yanan bir meteorun enkazında gizemli bir şekilde beliren tuhaf, isimsiz bir yabancıyla (Daniel Weyman) karşılaşır.
McKay şöyle açıklıyor: “Bunun daha önce uyarlanmış olanlardan yeterince farklı, ama biraz tanıdık gelecek kadar da bağlantıları olan harika bir epik olduğunu hissettik. İlk günden beri parolamız buydu: farklı ama tanıdık bir şey yapmak ve kendi başına büyük, destansı ve harika olmasını ümit etmek.”
Her gerçek Tolkien hayranı bilir ki, eğer uzun ve potansiyel olarak tehlikeli bir yolculuğa çıkıyorsanız, bir yol arkadaşlığıyla seyahat etmek her zaman yalnız gitmekten daha iyidir. Neyse ki Güç Yüzükleri oyuncuları birbirlerine hemen yoldaş oldular. Dünyanın dört bir yanından gelen oyuncuların büyük bir kısmı sahne ya da ekran tecrübesine sahip, ancak Güç Yüzükleri kadar büyük bir işin üstesinden gelen çok az kişi var. Birçoğu Yeni Zelanda’ya taşınmak için arkadaşlarını ve ailelerini geride bırakmak zorunda kaldı ve pandemi 2020’de çekimlere birkaç ay ara verdiğinde bir araya geldiler.
İnsan şifacı ve bekar bir anne olan Bronwyn’i canlandıran Nazanin Boniadi, “Bu bir kardeşlik oldu” diyor. “Birbirimize yaslanmak zorunda kaldık. Başka kimsemiz yoktu. Bir adadaydık, destek mekanizmalarımızdan [yakınlarını kastediyor] uzaktaydık, salgının ortasındaydık. Dünyanın dört bir yanındaki pek çok insan o anda sevdiklerinden ayrı kalmanın ne demek olduğunu anlayabiliyordu. Eğer bir yerde sıkışıp kalacaksanız, bu Yeni Zelanda olsun. Birbirimize sırtımızı çok dayamak zorunda kaldık ve bir nevi birbirimizin destek sistemi haline geldik.”
Kraliçe naibi Míriel rolünde Númenor’u yöneten Cynthia Addai-Robinson ise şunları ekliyor: “Birbirimizin yanında olmak zorundaydık ki bu diğer saha odaklı işlerden farklıydı. Aslında bu koruyucu fanusla ve elimizdeki göreve odaklanmaya çalışmakla ilgiliydi. Kimsenin kim olduğunu ve ne olduğunu bilmediği o ilk sezonu sadece bir kez yaşarsınız. İleride daha farklı olacak ve aynı hissiyatı vermeyecek. Gerçekten özel bir zaman ve gerçekten özel bir yerdi.”
Cüce prensesi Disa’yı canlandıran Sophia Nomvete, oyuncu arkadaşlarıyla ne kadar çabuk sıkı sıkıya bağlı bir aile oluşturduklarına şaşırmış. Aktris rolü kaptığını kızını doğurduktan birkaç gün sonra öğrenmiş ve Yeni Zelanda’ya vardığında, rol arkadaşları hemen bebek bakıcılığı yapmaya gönüllü olmuşlar, böylece o ve kocası ara sıra randevu gecesi geçirebilmişler. İngiliz aktris, ” Kızımı herkes büyüttü ve herkesi tanıyordu,” diye açıklıyor. “İnsanlar bebek bezlerini nasıl değiştireceklerini öğreniyorlardı. Bu inanılmazdı.” Aramayo gülerek ekliyor: “Bebek bakıcılığı yapabildiğime inanamıyorum ama görünüşe göre yapabiliyorum.” (Elfler ve cüceler arasındaki rekabet görünüşe göre çocuk bakımına kadar uzanmıyor).
Oyuncular sette kendilerini araştırma ve hazırlığa verdiler. Aramayo gibi bazıları için bu, Tolkien’in metnini incelemek ve tıpkı Elrond gibi karmaşık bilgileri ezberlemek anlamına geliyordu. Aramayo, bilge elf karakteri için “Eğer bizim ekibimizde olsaydı, her şeyi bilen kişi o olurdu” diyor. ” Bir loremaster görevi görürdü. Ben de kendimi olabildiğince bu hikayeleri öğrenmeye adadım. Şimdi tüm küçük ayrıntılar için çılgınca bir tutkum var. Her okuduğumda bana çok farklı geliyor.”
Diğerleri yeni beceriler edindi. Çevik bir elfi canlandırmak için Córdova wushu, kung fu ve capoeira gibi çeşitli dövüş sanatları eğitimi alırken, Boniadi şifacı rolüne hazırlanmak için bahçıvanlık ve parfüm atölyelerine katıldı. Nomvete, ekrandaki kocası Owain Arthur ve diğer cüce oyuncular demirciliği ve silah dövmeyi öğrendiler. Clark, Halbrand adlı gizemli bir insan kazazedeyi canlandıran Charlie Vickers’la birlikte karmaşık bir su altı sekansına hazırlanmak zorunda kaldığında, her ikisi de haftalarca antrenman yaparak her seferinde dakikalarca nefeslerini tutmayı öğrendiler.
Her aktörün kendine özgü bir mücadelesi vardı: Bazıları Blanchett ya da Weaving gibi ikonik oyuncuların izinden gitmek zorundaydı. (Clark çocukken, Blanchett’in filmlerdeki uzun, sarı Galadriel saçlarını taklit etmeye çalışmak için başına bir tişört bağlayarak kılık değiştirme oyunu oynadığını belirtiyor). Diğerleri ikonik Tolkien karakterlerini ilk kez ekrana getirmenin yükünü taşırken, birkaçı da tamamen yeni yaratımların üstesinden gelmek zorunda kaldı.
Ancak McKay ve Payne her bir oyuncu üyesini kendi görüş ve önerilerini paylaşmaya teşvik etti ve EW bu yazın başlarında Zoom aracılığıyla birkaç oyuncuyla konuştuğunda, setin ne kadar işbirlikçi hissettirdiğine şaşırdıklarını söylediler. “Neredeyse gerilla film yapımı gibi,” diye açıklıyor Vickers. “İşbirliği yapma şeklimizle zaman zaman küçük bir bağımsız filmdeymişsiniz gibi hissedebiliyorsunuz.”
Clark gülerek araya giriyor: “Ama aynı zamanda, sanırım çoğumuz [büyük] bir stüdyo tarafından yapılmış hiçbir şeyde yer almadık.” “Yani gerçekten karşılaştırabileceğimiz bir şey yoktu.”
Dizi ayrıca Orta Dünya’nın daha çeşitliliği olan bir versiyonunu da sunuyor. Güç Yüzükleri, ekranda tasvir edilen ilk kadın cücelerin yanı sıra elfleri, cüceleri, Kılayakları ve daha fazlasını canlandıran birçok farklı siyahi vb. oyuncuyu da içerecek. Oyunculardan bazıları, oyuncu seçimleri bir dönüm noktası olsa da, çeşitliliğin her zaman Tolkien’in eserlerinin bir teması olduğunu ve genellikle karakterlerin farklı geçmişlerine rağmen zorluklar karşısında birleştiklerini anlattığını belirtiyor.
Córdova gibi oyuncular için Güç Yüzükleri’nde rol almak uzun zamandır kurdukları bir hayali gerçekleştiriyor. Porto Rikolu aktör “küçüklüğümden beri bir elf olmak istediğini” söylüyor ve çocukken hayali bir yayı doğrultarak etrafta zıpladığını hatırlıyor. “Bu gerçekten hayalini kurduğum bir şeydi ama öte yandan biraz acı veren bir şeydi çünkü bana benzeyen elfler yoktu” diyor. “Bu fırsatın ortaya çıktığı ana kadar kişisel ama uzak bir hayal haline geldi. Ben de şiddetle peşinden gittim.”
İran doğumlu İngiliz oyuncu Boniadi, “Bu dublör oyuncu seçimi değildi,” diye ekliyor. “Bu bir simgeleştirme ya da geçmiş rollerde alışık olduğumuz pek çok şey değil. Her bir kişi, etnik kökenine ve ırkına bakılmaksızın bu roller için en iyi kişiler oldukları için seçildi. Ve ben bunu çok güçlendirici buluyorum.
Tıpkı Tolkien’in yazılarında olduğu gibi, dizi de aksiyon, macera, keder, mizah ve elbette dostluğu harmanlayarak zor bir ton dengesi kurmayı amaçlıyor. Payne ve McKay, Tolkien’in hikaye anlatımının kapsamına her zaman hayran olduklarını söylüyorlar ve Güç Yüzükleri de hem büyük, efsanevi krallara hem de küçük, görünüşte önemsiz buçukluklara eşit ekran süresi ayırarak aynı şeyi yapmayı amaçlıyor.
Yine de, tüm bu hikâye hatları hokkabazlık yapmak için oldukça fazla. The Rings of Power’ın beş sezonluk bir planı olabilir ama dizinin sekiz bölümlük ilk sezonu başarılı olmazsa planlar pek bir şey ifade etmez. Oyuncular ve yaratıcı ekip, dizi bu sonbaharda prömiyerini yaptığında, hem yeni başlayanları hem de Stephen Colbert seviyesindeki sıkı hayranları kazanmak zorunda olduğunu biliyor. (Late Show sunucusu ve ünlü Tolkien hayranı, dizinin San Diego Comic-Con panelini yönetti ve izleyicilerin Eärendil telaffuzlarını düzeltip “The Fall of Gil-galad” bölümünü ezberden okudu).
Addai-Robinson, “[Bu dönemi] kurmaya ve tanıtmaya çalışıyoruz,” diyor. “Bu bilgileri çok iyi bilen insanların yanı sıra bu dünyalara ve bu hikayelere yeni olan insanlarla da muhatabız. Bu iki kitleyi de tatmin etmek çok büyük bir görev.”
Yine de oyuncular ve yaratıcı ekip, izleyicilerin Orta Dünya tasvirlerini kendileri kadar büyülü bulacaklarını umuyor. Birkaç oyuncu filmin Comic-Con fragmanını ilk kez izlediğinde EW oradaydı ve üç buçuk dakikalık klip sona erdiğinde birçoğunun yanaklarında gözyaşları parlıyordu.
Córdova, ” İzleyeceğim için çok heyecanlıyım ama bu noktada bu bir şovdan daha fazlası,” diyor. “Hayatımı değiştiren bir deneyimdi. Sanırım herkes adına konuşuyorum, belli tipte insanlar olarak girdik ve tamamen farklı insanlar olarak çıktık.” Ya da elfler, Kılayaklar ve cüceler.
Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!
The Rings of Power (Güç Yüzükleri) dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.
YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.
KAYNAK: EW: Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri Dizisinin Perde Arkası (EW Özel Haberi)