Yeminle CGI değil, gerçek bak, valla!
Hepimiz, başarısız film CGI’lerinin hayatımızı ne kadar kötü etkilediğini biliyoruz. Jurrassic World mesela… Serinin en kötü CGI kullanılan filmi unvanı olmakla beraber, filmin en güzel taraflarından biri olan animasyonu, bir çizgifilmvari filme dönüştürmek uğruna mahvetmişlerdi.
Ama güzel haberlerimiz de var: Son zamanlarda sinemaları vuran ve gişe hasılatının dibine vuran filmlerden tutun, en eski hit filmlerden bazılarına kadar; CGI bir kenara atıldı ve gerçek dünyadan malzemeler kullanılmaya başlandı. Dilerseniz gelin bunlardan en beğendiğimiz birkaç tanesine bakalım:
#5. The Force Awakens Setinde Bir Sürü Şey İnşa Edildi.
Bir seri filminin devamı olmanın dezavantajına sahip olarak, The Force Awakens sinemaya oldukça riskli bir giriş yaptı. Ama şanslarına, CGI başarısından beklenti zaten o kadar düşüktü ki, tek yapmaları gereken gerçek mekanlar, gerçek eşyalar ve ‘gerçek canavarlar’ kullanmaktı. Onlar da tam olarak bunu yaptılar.
Şuna bakın. İnanılmaz değil mi? “Luggabeast” adında gerçekten yürüyen bir yaratık inşa ettiler resmen:
Ama asıl olay sevimli robotumuz BB-8’in yapımıydı. Robotik teknoloji, kuklacılık ve dijital efektlerle yapılan şu inanılmaz şeye bakın:
Farklı sahnelerde kullanılmak üzere farklı sayıda BB-8 yapıldı. Bir tanesi aktörler tarafından yürütülen, bir tanesi kendi kendine sabit kalabilen, bir tanesi kuklacılar tarafından kontrol edilen ve bir tanesi de, buraya dikkat, tamamen kendi kendine çalışan full fonksiyonlu bir droid! Ve anlamadığımız bir nedenden dolayı, belli efektleri kullanmaktan kaçınarak, Rey’in yemeği gibi bazı şeyleri de CGI’sız yaptılar:
Rey’in yiyecek tozu ve suyla karıştırılıp kendiliğinden büyüyen ekmeğini farketmişsinizdir. Bunu CGI ile yapmak yerine, efekt ekibi suyla birleştiğinde kendiliğinden şişebilen, havası alınmış bir madde yaptılar. Bu 3 aylık tasarımı çekmesi 10 saniye, filmin en gereksiz bu sahnesini izlemek ise 2 saniye aldı.
Finn’in oturduğu o Dejarik masasını hatırladınız mı? İşte oradaki yaratıklar sizi stop-motion tekniğinin en eskilerine götürüyor ve orijinal model oyuncaklarla çekiliyor:
… yaratıkların 3D yazdırılmış halleri …
…Ve sonra da orijinal animasyoncu Phil Tippett çağırılarak efektler yaptırılıyor. Bu da “Çekil kenara, George Lucas” demenin ve eski bir dostu oyuncaklarıyla oynamaya çağırmanın en güzel yolu.
#4. Spectre Çılgın Dublörleriyle Dünya Rekoru Kırdı
Bond serisinin hala sinemanın altın filmlerinden biri olmasının sebebi, tüm serilerde yaşanan tüm aksiyonun tamamen gerçek olması. Bu yüzden Spectre’nin Ölüler Günü adlı açılış sahnesinde ve Meksika’nın üzerine düşen helikopterle cebelleşme sahnesinde, buldukları çözüm 1,500 tane ekstra dublör bulup, onları canavar gibi giydirip sonra da üzerlerine bir helikopter düşürüp kaçışmalarını sağlamaktı.
Bu resmen havadan gelen bir yumruk gibiydi ve bunun arkasında da dublör pilot Chuck Aaron vardı. Aaron, bir fırtınanın içinde küçücük bir uçağı havada tutmaya çalışan bir adam kadar sorumluydu.
Çünkü yer çekimi… Özellikle iş Bond’un çatıda koşturma sahnesine geldiğinde Daniel Craig kenarda yürüyor ve tam bir karizma gibi görünüyordu.
Daha sonra da binanın replikasını yerle bir ettiler. Çünkü mimari…
Anladığımız kadarıyla, bu aksiyon setin tamamında bağımlılık haline gelmişti. Bu yüzden de Bond’un bir uçakla alp dağlarında taklalar attığı sahnede, gerçek dışı hiçbir şey kullanmadılar.
Çarpışmayı gerçekleştirmek için dublör ekibi devasa bir vinç inşa ettiler ve tepeden aşağı çelik bir halatla öbür taraftaki ağaçların oraya sarkıttılar. Sonra bu izleri gizleyerek, uçağın her çarptığında daha da hızlanıyormuş gibi görünmesini sağladılar.
Sonra da gözleri kör edici beyaz bir ışık patlatarak uçağın gövdesi düşmeden önce kaçmasını sağladılar..
Bunu da bir nitrojen bombası patlatarak başardılar. İşte biz de yine bir ‘CGI da neymiş’ durumuyla karşı karşıya kaldık. Ve böylesi uğraşların sonucunda, film patlama sahneleriyle Guinness Rekorlar Kitabına girmeyi başardı.
#3. Quentin Tarantino Zorunda Kalmadıkça CGI Kullanmaz
Abartılı şiddeti ve ırkçı karakterlerin yanında, Tarantino tam bir Michael Bay diyebiliriz. Zira iki yönetmen de zorunda kalmadıkça CGI’dan kaçınırlar.
Aşağıda Kill Bill’den birkaç resim görüyorsunuz. Protezlerin, mankenlerin, dublörlerin ve yaklaşık 378 litre sahte kanın kullandığı dövüş sahneleri…
Ancak bu kızıl buz dağının yalnızca görünen yüzü. The Expendables’ta kan sahnelerinde CGI kullanılırken, Django Unchained sınırsız dinamit fitili kullanımıyla rekor kırmıştı.
Bilmeyenler için söyleyelim; dinamit fitili bir aktörün bedeninin hemen yanında kontrollü olarak patlatılan ve sanki silahla vurulmuş gibi bir etki yaratarak poşetlerce kanın dökülmesini sağlayan bir araçtır. Yani vuruş ne kadar büyük olursa, vücutlarını kaplayan kan da o kadar fazla olur.
Yeri gelmişken; Dr. Shultz’ın KKK üyeleri etrafındayken yapılması planlanan patlamada da, Tarantino CGI kullanmamakta kararlıydı..
Çünkü film yapımcılığı gamsızlık ve soğukkanlılık gerektirir. Özellikle Hateful Eight’te yer alan buz gibi soğuktan sıcacık şöminenin yanına geçilen sahnede, oyuncuların ağzından çıkan duman konusu.. Diğer yönetmenler Titanikte kullanılan nefesler gibi CGI kullanmayı tercih ederken, Tarantino tıpkı Exorcist’te yaptığı gibi klasik yöntemle tüm odayı soğutmayı tercih etti.
Peki Death Proof’taki bu eski usul dublör kullanımıyla ve 70mm’lik çekimle yapılan bu ölümcül kazalara ne diyorsunuz:
Evet! Tarantino SFX ekibine, sahte kemikleri ve sahte etleri olan ekstra gerçekçi mankenler yaptırdı…
…sonra da onları bir arabanın içine doldurup parçalarını teker teker öldürdü. Buradaki asıl amaç vücut organlarının parça parça ayrıldığını göstermekti.
#2. Chloe Grace Moretz 8 Yaşından Beri Kendi Dublörlüğünü Yapıyor
18 yaşındaki Chloe Grace Moretz şimdiye kadar bir süper kahramanı, bir kurtadamı, bir vampiri, Carrie’yi, bir Martin Scorsese karakterini ve küçük deniz kızını canlandırdı. Ayrıca bir Muppet filminde, bir Denzel Washington aksiyon filminde ve inanılmaz bir korku filminde oynadı. Ve bu yalnızca sizin bildiğiniz yönü. Siz onu aynı zamanda The Amityville Horror filminde terkedilmiş bir evin çatısında tek başına turan 8 yaşındaki bir kız çocuğu olarak da hatırlayabilirsiniz.
Filmdeki ilk görünüşünde, bu vasat film setinin yönetmeni ve yapımcısı tarafından bir vincin üzerine koyularak bir evin çatısına böyle çıkarıldı.
Bu anı her yönüyle çekmeye çalışan kamera arkası videoda, Michael Bay’in yüz ifadesi ‘ben ne yaptım’ der gibi bakarken de yakalanmış:
Ve bu genç oyuncu için yalnızca başlangıçtı. 11 yaşında Kick-Ass filminin çekimlerine başladı ve yine tüm sahnelerini kendi çekti.
Nicolas Cage Hit Girl’e kurşungeçirmez yelekle nasıl kurşun yendiğini gösterirken Moretz yerde kablolar içinde yatıyordu. Peki Hit Girl’in bir arabanın arka tekerliğini kaldırdığı sahneye ne diyorsunuz? Ona nasıl araba kullanılacağını öğrettiler!
İnanılmaz! Bu kız bir kelebek bıçağının nasıl kullanıldığını bile biliyor. Kesinlikle Keanu Reeves’in kız versiyonu. Son filminden çıktığında, kim bilir ne hareketler yaptıktan sonra, koltuk değnekleriyle birlikteydi. Ve yalnızca 18 yaşındaydı! Bu hızla giderse, yaklaşık 10 yıl sonra muhtemelen tek rakibi dinazorlar olacak.
#1. Mad Max: Fury Road!
Hepiniz bu filmin geleceğini biliyordunuz. Fury Road sinemaları vurduğundan beri, film hakkında duyduğumuz tek şey gerçek film dublörlerinin CGI ile nasıl savaştıklarıydı. Dilerseniz gelin Mad Max setinin yaşadığı tüm bu heyecanlı sahnelere birlikte tanık olalım. Hadi Tom Hardy’nin neredeyse öldüğü sahneden başlayalım:
Burada aktörü tamamen hızlı giden bir araçta çöl zeminine santimlik bir uzaklıkta sallandırdılar. Ne olduğunu tahmin etmek zor değil yani.
Yalnızca Tom Hardy’nin kafasını yerden santim uzaklıklarla sallandırmakla kalmadılar, bunu 7 yaşındaki oğlunun gözleri önünde yaptılar. Kablo koparsa ne olacağını sorduğunda, yönetmen George Miller Hardy Jr.’a babasının “tekerleklerin altında kalacağını” söyledi ve küçük çocuğun kabuslarına kabus ekledi.
Bu da büyük ihtimalle tüm filmdeki en basit dublör sahnesiydi. Cirque du Soleil sirkinin eğitimli Çinli akrobatları kamera etraflarında saatte 100 mil ile dönerken bu direklerde asılı kaldılar.
Her direkteki dublör, diğer tüm ses ekibiyle temas kurabilsin diye kulaklık taktılar ve Miller’ın yalnızca bilgisayarla yapmayı hayal edebileceği sahneler gerçek insanlarla çekildi.
Bu, Max’in arabasının zıvanadan çıktığı sahneden bir an. Bu sahne, arabanın altına yerleştirilen nitrojenle güçlendirilmiş metalik bir bıçak yardımıyla çekildi.
Bu göz alıcı kaza için Guy Norris’e teşekkür edebilirsiniz. Kendisi Road Warrior’da orijinal bir dublördü ve Fury Road’da da denetleme koordinatörüydü. Bu tarz kaza sahneleri olmasa, bu film yüzeysel bir film olarak adlandırılacaktı. İşte bu yüzden, War Rig’e saldırmaları için bu efsanevi motorculara ihtiyaçları vardı. Bunları Avustralya’nın en deli motor sürücülerinden seçtiler ve aylarca eğitimden geçirdiler.
Ve bir araçtan diğerine atlama zamanı geldiğinde, bu dublör makinistlerin en iyisi olduğundan emin olabilirsiniz.
Vay canına, bu tehlikeli gözüküyor, ama bunun kadar değil…
Bu 1000 litrelik alev alan yakıtla dolu kamyon, uzaktan kontrol ediliyordu tabi ki. Ne yazık ki War Rig Valhalla’ya çarparken başka türlü bir lüksleri yoktu…
Evet işte bunların hepsi gerçek dublörlerle yapıldı. Eğer hala içinizde CGI’ya karşı büyük bir nefret varsa… bırakın öyle kalsın. Çünkü istenince ‘yapılabiliyor’ olduğunu işte bu kanıtlarla görüyoruz.
Özellikle bizlerin son zamanlarda çok çektiği bu CGI kullanımıyla, daha doğrusu ‘yanlış’ CGI kullanımıyla ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın.
Kaynak: cracked.com