Peregrin Took, Pippin Kimdir?

 

Peregrin Took

Pippin Künye:

Irkı: Hobbit
Doğum Tarihi: Üçüncü Çağ, Yıl 2990
Ölüm Tarihi: Dördüncü Çağ, Yıl 64
Yaşadığı Yer: Tıkışkazası
Ebeveynleri: Paladin Took, Eglantine Banks
Kardeşleri: 3 kızkardeş, Pearl, Pimpernel ve Pervinca
Eşi: Elmas Took
Çocukları: Faramir Took

Pippin, Sam ve Frodo Yola Çıkıyorlar

Peregrin Took, yani Pippin Üçüncü Çağ’ın 2990. yılında ailesinin tek erkek çocuğu olarak doğdu. 3 kız kardeşi olan Pippin’in babası Paladin, Tıkışkazası bölgesinin ve Shire’ın reisiydi.

İlerleyen zamanlarda Bilbo’nun davetinden sonra, uzaktan kuzeni olan Frodo ve yakın arkadaşı olan Merry ile daha fazla vakit geçirmeye başladı. Frodo’nun her geçen yıl daha da içine kapanması ve gizemli halleri Pippin ve Merry’yi korkutuyordu. Bu nedenle Sam’le beraber bir suç arkadaşlığı kurmuşlardı. Sam, Gandalf’ın ziyaretlerinde Frodo ile konuşmalarını gizlice dinleyip, Pippin ve Merry’ye söylüyor, beraber durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Amaçları Frodo’nun yalnız başına hareket etmesini veya yanlış bir şey yapmasını engellemekti.

Frodo bu suç arkadaşlığından habersiz, Gandalf’ın öğütleriyle gitme planları yapıyordu. Ayrıkvadi’ye gidecekti, bu nedenle yolunun üstü olduğundan tüm Shire’a Erdiyarı’na yerleşeceğini, oraya geri döndüğünü duyurmuştu. Suç arkadaşlığından haberi olmadığı için bir tek Sam’in gerçek niyetini bildiğini sanıyordu.  Merry Erdiyarı’nda Frodo’ya bir ev ayarlamış, onların gelişini bekliyordu. Böylelikle sonunda sonbaharda Frodo, Pippin ve Sam Shire’dan ayrıldılar.

Kara Süvari ile İlk Karşılaşma

Pippin

Yolculukları pek keyifli geçmiyordu. İlk gün buldukları bir köknar ağacının altında uyudular. Bu üç hobbit için de olağan bir durum değildi ve bu durumdan hiç hoşnut değillerdi. Ertesi gün kahvaltılarını yaptıktan sonra tekrar yola koyulmuşlardı. Pippin yine yorulmuştu ve dinlenmek için grubu durduğunda arkalarından gelen bir midilli veya at sesi duydular. Frodo, ilk başta gelenin Gandalf olabileceğini düşünse de içinden bir his, saklanması gerektiğini söylüyordu. Pippin ve Sam’e belli etmemek için ise, saklanalım, eğer gelen Gandalf ise onu korkuturuz diye bahane üretti.

Frodo saklandığı yerden gelen atlıyı gördü, siyah bir atın üstünde, boydan boya siyah bir pelerine sarılmış bir silüet vardı. Bir süre orada etrafı koklayan yabancı atını sürerek devam etti. Pippin ve Sam başlarını bile kaldırmamış, hiçbir şey görmemişlerdi. Üçünün de içi huzursuzlukla dolmuştu. Yolculuklarının kalanını daha gizli sürdürmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Böylece yolda görünmeden, ağaçların arasından yürümeye başladılar.

Bir süre daha ilerlemişlerdi. Karanlık çöktüğünde bir şeyler yemek ve dinlenmek için durdular. Fakat bir kez daha bir nal sesi duymuşlardı. Hemen saklandılar, tahmin ettikleri gibi gelen yine bir Kara Süvariydi. Frodo’nun içine kuvvetli bir şekilde Yüzük’ü takma arzusu gelmişti, Kara Süvari ise etrafı koklayarak ona doğru ilerliyordu. Fakat tam o anda kahkaha sesleri gelmeye başladı.

Hobbitler Gildor ve Elf Halkının Yanında

Gelenler elflerdi, Orta Dünya’yı terk etmek için Gri Limanlar’a doğru yürüyen elfler. Üç hobbit onların geçmesini izlemeye başladı. Derken son geçen elf birden onlara döndü ve Frodo’yu selamladı. Onları selamlayan, grubun lideri Finrod Hanedanından Gildor Inglorion’du. O sırada lafa atlayan Pippin elflere Kara Süvarilerin ne olduğunu sordu. Hobbitlerin karşılarına Kara Süvarilerin çıktığını öğrenen elfler, bir geceliğine hobbitleri yanlarına alarak misafir ettiler.

Pippin çok aç olmasına rağmen daha sonraları yediği yemekleri pek hatırlayamadı. Çünkü elflerin yüzlerindeki ışık ve o son derece çeşitli, son derece güzel sesler aklını öylesine başından almıştı. Bir çeşit hayal görüyor gibiydi. Daha sonra hep beraber oturup konuşmaya başladılar. O sırada Pippin’in uykusu gelmiş, hemen Frodo’nun yanında uykuya dalmıştı. Daha sonra Frodo, Gildor ile planları hakkında uzun uzun konuşup, ondan nasihat aldı. Kara Süvarilerin ne olduğunu tam olarak öğrenemese de düşmanın uşakları olduğunu ve onlardan uzak durması gerektiğini öğrenmişti. Bir süre daha konuştuktan sonra onun da uykusu gelmiş ve uyumuştu.

Çiftçi Tırtıl

Uyandıklarında elfler gitmişti. Kahvaltılarını yaptıktan sonra yola koyulmak için hazırlandılar. Frodo doğrudan, engebeli orman arazisinden gideceğini söylemişti. Böylelikle Kara Süvariler karşılarına çıkmadan Erdiyarı’na ulaşmayı umuyordu. Bu Pippin’i rahatsız etmişti. Hem geçmeleri gereken engebeli, dikenli bir yol vardı, hem de Shire’ın en iyi biralarının olduğu Altın Tünek’ten geçme ihtimalleri kalmıyordu. Ama yapacak başka bir şey yoktu, Frodo’yla gidecekti.

Böylelikle zor bir patikadan yollarına devam ettiler. Bir tepeden aşağı inmişlerdi ki ilk engel ile karşılaştılar. Tam önlerinde bir dere uzanıyordu. Islanmadan, berelenmeden geçmelerine imkan yoktu. Hepsi geri dönmeyi düşünüyordu ki, indikleri tepenin başında bir Kara Süvari gördüler. Ucu ucuna kurtulmuşlardı, artık o yoldan devam etmek dışında bir çareleri yoktu.

Birkaç mil daha ilerledikten sonra bir tarla girişine ulaştılar. Pippin hemen hatırlamıştı burayı. Çiftçi Tırtıl’ın tarlası. Onun evine sığınmak güzel bir fikir olabilirdi, zaten Çiftçi Tırtıl da Merry’nin arkadaşıydı ve Pippin’i tanıyordu. Böylece kapısını çaldılar. Tırtıl Pippin’i hemen tanıdı. Pippin arkadaşlarını tanıttı ancak Baggins ismini duyunca irkilmişti çiftçi. Çünkü onlardan önce Kara Süvari gelmiş ve Baggins ismini sormuştu ona. Böylelikle içeri davet etti grubu.

Tırtıl’dan aldıkları haberler hobbitlerin iyice tedirgin olmalarına sebep olmuştu. Ancak iyi de bir haberi vardı, akşam yemekten sonra bir yük arabasıyla hobbitleri Erdiyarı’na götürmeyi teklif etmişti. Hobbitler büyük bir minnettarlıkla kabul etmişti bu teklifi. Yemekten sonra hep beraber yola çıktılar. Sonunda Erdiyarı Şat’ına ulaştıklarında önlerinden nal sesleri gelmeye başlamıştı yine. Ama bu sefer gelen Merry idi. Sonunda ulaşmışlardı Erdiyarı’na. Çiftçi Tırtıl, Bayan Tırtıl’ın Frodo için hazırladığı mantar dolu sepeti Frodo’ya verip evine döndü.

Frodo, Pippin ve Sam Çukurçay’a Varıyor

Frodo’nun yeni evine vardılar. Önce banyo yapıp sonra tekrar bi akşam yemeği yediler. Daha sonra Pippin tüm başlarından geçeni detaylıca Merry’ye anlattı. Frodo ise arkadaşlarına ayrılması gerektiğini nasıl söyleyeceğini düşünüyordu, ama bir şekilde lafa giremiyordu. En sonunda Merry planladığı her şeyi bildiklerini söyleyerek rahatlattı onu. Bunu duyan Frodo şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi. Pippin aslında sandığı kadar dikkatli olmadığını söyleyinde Frodo iyice telaşlandı. Tüm Shire’ın ayrılışından haberdar olduğunu zannetti. Ama Merry sadece kendileri tarafından bilindiğini söyleyerek rahatlattı onu. Sonunda Frodo onu durdurmaya çalışmamalarını söylediğindeyse şöyle dedi Pippin:

“Anlamıyorsun!” dedi Pippin. “Senin gitmen gerekiyor o yüzden bizim de gitmemiz gerekiyor. Merry ile ben seninle geliyoruz. Sam harika bir heriftir, seni kurtarmak için bir ejderhanın ağzından içeri atlayabilir; tabii bu arada ayakları birbirine dolanıp yeri de öpebilir, o başka. Fakat bu tehlikeli serüveninde tek yoldaştan fazlasına ihtiyacın var.”

Yüzük Kardeşliği

Böylelikle Merry, Frodo’nun şaşkınlıktan küçük dilini yuttuğu bir çok şey daha anlattı. Yüzük’ü biliyordu. Son zamanlarda Frodo hakkındaki bilgileri Sam’den öğrenmişlerdi ve ne olursa olsun Frodo ile birlikte gideceklerdi. Merry durumdan haberdar olduğu için daha diğerleri gelmeden 6 tane midilli ayarlamış, midillilere eşyaları paketlemişti. Yani baya başarılı bir suç ortaklığı kurmuşlardı. Gidişlerinin geç duyulmasını sağlamak için gizlice gidecekleri ve bunun için tek yol, çoğu hobbitin korktuğu ve girmek istemeyeceği Yaşlı Orman’dı. Ertesi sabah gün ışır ışımaz yola koyulacaklardı.

Frodo, Merry, Pippin ve Sam Yaşlı Ormanda

Pippin

Yaşlı Orman çok ürkütücü bir yerdi. Hakkında Merry’nin inanmadığı bir sürü hikaye olmasına rağmen Merry’nin inandıkları bile yeterince kötüydü. Ağaçlar hareket ediyor, birbirleriyle anlaşılmayan bir lisanda konuşuyor, yabancılardan hoşlanmıyorlardı. Gündüz vakitleri bir şey yapmasalar da işler gece olunca daha da kötüleşiyordu. Böylelikle Yaşlı Orman içinde ilerlemeye başladı hobbitler.

Akşam olduğunda artık kaybolmuşlardı. İzledikleri patika onları doğrudan ormanın merkezine, Gündüzsefası’na getirmişti. Birden hobbitlerin hepsine bir uyku çöktü. Her ne kadar uyumak istemeseler de bastıran uykuya karşı koyamıyorlardı. Sonunda Merry ve Pippin bir söğüt ağacının altına kıvrılarak yattılar. Frodo ise uyanık kalmak için yüzünü yıkamaya gitti. O sırada Sam bir terslik olduğunu, bu durumun normal olmadığını seziyordu. Daha sonra Frodo’ya bakmak için gittiğinde Frodo’nun suya battığını ve çırpınmadığını gördü. Hemen yetişip sudan zor da olsa çıkardı Frodo’yu. Frodo tepesindeki ağacın onu suya ittiğini söyledi ve hemen diğer hobbitlere bakmaya gittiler. Ulu söğüt ağacı Merry ve Pippin’i yarıklardan içeri hapsetmişti. Hobbitler çaresizce arkadaşlarını kurtarmaya çalışıyordu ama hiçbir faydası olmuyordu. Fakat o sırada Frodo neden yaptığını bilmeyerek “imdat imdat” diye bağırmaya başladı.

O sırada bir cevap duydu, birisi bir şarkı söylüyordu. Gelen Tom Bombadil’di. Hobbitler koşup ondan yardım istediler. Tom Bombadil, söğüt ağacının başına giderek ona bazı şarkılar söyleyerek hobbitleri bırakmasını istedi ve hemen itaat etti söğüt ağacı. Hobbitleri hapsettiği yerden çıkardı.

Daha sonra Tom onları evine davet etti. Eve vardıklarında eşi Altınyemiş çoktan sofrayı hazırlamıştı. Hobbitler şaşırdılar. Ormanın ortasında böylesine tuhaf bir çiftin ne aradığını merak ediyorlardı. Ama Tom tepelerin ve ağaçların efendisiydi. O Yaşlı Orman’a aitti, Yaşlı Orman da ona.

Tom Bombadil’in Evi

Beraber güzel bir yemek yediler ve gece kötü şeylerden daha fazla bahsetmek istemediler. Daha sonra uykuya dalan dört hobbit de farklı farklı rüyalar gördü. Pippin hoş rüyalar içinde yatıyordu; fakat rüyalarında bir değişme oldu, yana dönerek inledi. Sonra birdenbire uyandı, ya da uyandığını zannetti. Ama karanlıkta onu rüyasında rahatsız eden sesi hala duyabiliyordu: Pıtpıt, gıcırt. Rüzgarda dalgalanan dalların, duvarı ve pencereyi çizen ağaç parmaklarının sesine benziyordu bu gürültü: Gırç, gırç, gırç.

Evin yakınında söğüt ağacı olup olmadığını merak etti; sonra birdenbire sanki söğüdün içindeymiş de, yine gülmekte olan o korkunç sesin kahkahasını dinliyormuş gibi bir duyguya kapıldı. Doğrulup oturdu, ellerinin altında çöken yumuşak yastıkları hissetti ve içi rahatlayarak tekrar yattı. Kulaklarında bazı sözler yankılanıyor gibiydi: “Hiçbir şeyden korkma! Yarın sabaha kadar huzur içinde ol! Gecenin seslerine kulak asma!” Sonra tekrar uykuya daldı.

Ertesi günü de orada geçirdiler. Tom onlara birçok hikaye anlattı. Ama daha önemlisi, onlar hakkında da epey bir bilgisi vardı. Hobbitler büyülenmiş gibi sessiz bir şekilde dinliyorlardı Tom’u. Fakat Tom kurnazca sorular soruyordu ve Frodo Gandalf’a bile anlatamadığı korkularını, düşüncelerini Tom’la paylaşıyordu.

Daha sonra konuşmalarının ortasında Tom Frodo’dan Yüzük’ü göstermesini istedi. Frodo yine anlam veremediği bi şekilde hemen çıkarıp Yüzük’ü Tom’a verdi. Tom Yüzük’ü bir süre inceledikten sonra birden parmağına geçiriverdi. Daha sonra bütün hobbitler şaşkınlık içinde kaldılar, çünkü Tom ortadan kaybolmamıştı. Frodo daha sonra emin olmak için Yüzük’ü taktı, hobbitler göremiyordu, Yüzük kendi yüzüğüydü ancak Tom onu hala görebiliyordu.

Höyük Yaylalarında Sis

Sonunda hobbitler Tom’un yanından ayrılmıştı. Onun tarif ettiği yoldan ilerliyorlardı. Tom, başları sıkıştığında söylemeleri için bir tekerleme ezberletmişti hobbitlere. Gün boyu ilerlediler, bir süre sonra Höyük Yaylaları’na ulaşmışlardı. Sıcak evlerinde bile hikayelerini dinlemek istemeyecekleri yere.. Bir dikili taş altında dinlenip bir şeyler yemeye karar verdiler.

Ama daha sonra hiç istemedikleri bir şey olmuştu. Bütün hobbitler birden, rahatsız bir şekilde uyandılar. Niyetleri kesinlikle uyumak değildi. Uyandıklarında hava kararmış, etraflarını yoğun bir sis sarmış ve bir tuzak gibi üstlerine doğru kapandığını hissediyorlardı.

En azından hala yolu hatırlıyorlardı, böylece midillilerine binerek doğru olduğunu düşündükleri yoldan devam ettiler. En önde Frodo olmak üzere tek sıra halinde gidiyorlardı, kaybolmamak için. Fakat bir süre sonra Frodo arkasına dönüp baktığında kimseyi göremedi. Diğerleri kaybolmuşlardı. Telaşla hobbitleri ararken korkudan yere düştü ve başını kaldırdığında karanlık bir gölge üzerinde eğilmişti, buz gibi temasıyla bilincini kaybetti Frodo.

Kendine geldiğinde hapsedildiğini anladı. Arkadaşları yanında uzanıyordu, hepsi de bembeyazdı. Artık sonunun geldiğini düşünüyordu. Fakat bu düşünce ona son bir cesaret vermişti. O sırada bir kol parmakları üzerinde yürüyüp, yanındaki Sam’e doğru ilerliyordu. En sonunda bütün cesaretini toplayarak yanındaki kılıcı yerde sürünen ele defalarca indirdi. En sonunda el kopmuştu. O sırada aklına Tom Bombadil ve onun ezberlettiği tekerleme geldi ve tekerlemeyi söylemeye başladı.

Bir süre sonra şapkası, tüyü müyü her şeyiyle gerçekten Tom gelmişti. Hobbitleri hapsoldukları yerden kurtardı. Daha sonra hobbitler kendilerine geldiler. Tom’un yaptıkları bununla sınırlı değildi, midillileri de bulmuştu. Biraz dinlendikten sonra Höyüklü Kişilerin kamalarını alarak tekrar yola koyuldular. Tom onlara Bree’deki Sıçrayan Midilli Hanı’na gitmelerini söylemişti.

Frodo, Merry, Sam ve Pippin Bree’de

Sıçrayan Midilli Hanı

Pippin

Yolcular sonunda Sıçrayan Midilli’ye ulaşmıştı. Hanın sahibi Arpadam Kaymakpürüzü, çok hızlı konuşan, aceleci birisiydi. Öyle ki hobbitlere göre sonsuza kadar konuşabilirdi. Yolcuları tam hobbitlere göre bir odaya yerleştirdi ve akşam yemeklerini getirdi. Frodo, Pippin ve Sam daha sonra büyük salona giderek orada kalabalıkla beraber oturmuşlardı. Merry ise bunun boğucu olacağını düşünerek onlara katılmamıştı.

Bree’li insanlar hobbitlere oldukça ilgi göstermişti. Üstüne bir de Frodo’nun yazacağı kitap için bilgi topladığını öğrendiklerinde bir sürü hikaye anlatmaya başlamışlardı. Pippin ise iyice rahatlamış, handakilere komik hikayeler anlatıyordu ve iyice ilgi odağı haline gelmişti.

O sırada bir adam Frodo’nun dikkatini çekmişti. Gecenin başından beri dikkatle hobbitleri dinliyor, kukuletası yüzünden yüzü de gölgelerde kalıyordu. Kaymakpürüzü’nden adamın bir kolcu olduğunu ve pek tekin biri olmadığını öğrenmişti. Bilinen ismi ise Yolgezer’di. Daha sonra Yolgezer, elinin ve başının bir hareketiyle Frodo’yu yanına çağırmıştı.

Yolgezer

Daha sonra Frodo Yolgezer’le sohbet ederken, Pippin kendini iyice kaptırmış Yaşlı Bilbo’nun partisini anlatmaya başlamıştı. Frodo, Pippin’in ağzından Yüzük’ü kaçırabileceği korkusuyla bir şeyler yapması gerektiğini düşünerek ortaya çıktı. Biraz konuşma yaptıktan sonra misafirlerin isteğiyle şarkı söylemeye başladı ve hoplaya zıplaya şarkı söylerken çok kötü bir şey oldu. Dengesini ayarlayamayıp bira fıçılarının üstüne düşmüştü ve tam izleyenler gülecekken her nasıl olduysa Yüzük Frodo’nun parmağına geçirip birden ortadan kaybolmuştu.

Bir masanın altına girerek Yüzük’ü çıkarttı parmağından ve yavaşça Yolgezer’in olduğu tarafa gitti. Daha sonra Yolgezer onunla önemli bir konuda konuşmak istediğini söyledi. Handakilere durumu açıkladıktan sonra Yolgezer’le beraber odaya çıktılar. Yolgezer, Frodo’ya bildiği şeylerin bir kısmını anlattı ve karşılığında onlardan kendisini yanına almalarını istedi. O sırada Kaymakpürüzü gelmişti, o da önemli bir şey anlatacaktı. Gandalf’ın 3 ay önce Frodo’ya göndermesi için bir mektup bıraktığını, ama yoğunluktan dolayı unuttuğunu söylüyordu.

Mektuptan sonra Frodo, Yolgezer’in Gandalf’ın dostu olduğuna ikna olmuştu. Gerçek adı da Aragorn’du. Aragorn onları sabah erkenden yola çıkartacak ve Fırtınabaşı’na götürmeye çalışacaktı. O sırada sonunda Merry gelmişti. O da ilginç şeyler anlatıyordu, bir Kara Süvari görmüştü. Böylece kendi odalarına gitmediler, düşman yerlerini öğrenmiş olduğu için.

Frodo, Sam, Merry, Pippin ve Yolgezer Ayrıkvadi Yolunda

Fırtınabaşında Saldırı

Ertesi sabah Grup yola koyulmuştu. 3 gün boyunca yabanda ilerlediler, üçüncü günün sonunda Titrersineksu Bataklığı’na ulaşmışlardı. Burada epey zorlandılar, çünkü titrersinekler resmen yiyordu onları. Ertesi gün biraz daha rahat olsa da yine de pek rahat sayılmazdı. Beşinci gün, sonunda Fırtınabaşı’nı gördüler. 1 hafta sonunda Fırtınabaşı’na varmışlardı. Orada üç gün önce Gandalf’ın orada olduğuna dair bir işaret görmüşlerdi. Bu da daha hızlı olmaları gerektiğini gösteriyordu ancak Ayrıkvadi’ye daha 2 haftalık yolları vardı.

Ancak o sırada ne yapacaklarını düşünürken, aniden aşağıda, uzaktaki Kara Süvarileri gördüler. Artık yapabilecekleri bir şey yoktu, devam edemezlerdi. Çünkü önleri uzun ve çıplak bir yoldu. Tek yapabilecekleri şey orada beklemekti. Öyle de yaptılar.

Sonunda gece olduğunda Kara Süvariler harekete geçmişti. Tepeye tırmanmışlar, grubun karşısına çıkmışlardı. Merry ve Pippin korkudan yüzlerini kapatıp yere yatmış, Sam de Frodo’nun yanına büzüşmüştü. Frodo’nun içinde inanılmaz bir Yüzük’ü takma dürtüsü vardı. Dayanmaya çalışmak acı veriyordu ona ve en sonunda dayanamayıp Yüzük’ü taktı. Kara Süvarileri pelerinlerinin altındaki halleriyle görüyordu. Üç tanesi ona doğru ilerliyordu, birden O Elbereth! Gilthoniel! diye haykırarak kılıcını bir Süvarinin ayağına sapladı.

Hemen o sırada da Süvari, zehirli kılıcını Frodo’nun omzuna saplamıştı. Fakat tam o anda Aragorn yetişmiş, Süvarilerin kaçmasını sağlamıştı.

Frodo kendine gelmişti ancak kuvvetli bir zehir taşıyan Morgul Bıçağıyla yaralanmıştı. Bu bıçağın özelliği, kurbanını yavaş yavaş gölge diyarına geçirmesiydi. Aragorn Athelas otuyla Frodo’nun yarasını yıkayarak etkisini geciktirmeye çalışıyordu.

Nehir Geçidine Kaçış

Yolculuklarının on ikinci gününde Bilbo’nun yıllardır hobbitlere anlattığı trollere rastladılar. Bu hikayeye her zaman şüpheyle yaklaşan, inanmayan Pippin gerçek olduğunu kendi gözleriyle görmüştü. Akşam vakti, arkalarından yaklaşan bir at sesi duydular. Korkuları yersizdi, gelen Elrond’un evinden Glorfindel’di. Dokuz gündür Frodo’yu arıyordu. Frodo’nun yarasını inceledikten sonra bir an önce Ayrıkvadi’ye yetişmesi gerektiğini anlamıştı. Bu nedenle kendi atı Asfaloth’a Frodo’yu bindirip, onu hızlı bir şekilde gönderecekti.

Geçit’e yaklaştıklarında Kara Süvariler onları yakalamıştı. Glorfindel’in komutuyla koşmaya başlayan Asfaloth, Frodo’yu büyük bir hızla Ayrıkvadi’ye doğru götürüyordu. Bruinen Nehri’ne vardıklarında Kara Süvariler adımını nehre attığında sular kabardı ve Süvarilerin üç tanesini yuttu. Fakat hemen sonra Frodo da bayıldı.

Yüzük Güneye Gidiyor

Elrond’un Divanı

Dört gün sonra Frodo kendisine gelmiş ve iyileşmişti. O gece Ayrıkvadi’de büyük bir ziyafet ve şölen vardı. Üstelik Bilbo da oradaydı. Ertesi gün, Elrond’un Divanı toplanmıştı. Divanda yaşanmış tüm meseleler, Yüzük hakkında her şey ve seçmeleri gereken yol uzun uzun tartışılmıştı. En sonunda Yüzük’ü yok etmeye karar verilmişti ve Frodo bu göreve talip olmuştu.

Onunla beraber Gandalf, Aragorn, elflerden Legolas, Gloin oğlu Gimli ve Minas Tirith’ten Boromir de Frodo’ya yardım edeceklerini söylemişti. Sam, divanı gizlice dinlemiş, Frodo’nun gideceğini öğrenince dayanamamış, ortaya atılıp Frodo’yu yalnız bırakmayacağını söylemiş ve o da Kardeşlik’in üyesi olmuştu.

Pippin ve Merry de Elrond’a Frodo ile gidebilmek için yalvardılar. Ancak Elrond özellikle Pippin’in gitmesini istemiyor, onun Shire’a dönerek halkını yaklaşan tehlikeye karşı uyarmasını istiyordu. Ancak Gandalf’ın da desteğiyle Pippin’in gitmesine razı oldu. Böylece düşmanın dokuz süvarisine karşı, dokuz kişilik Yüzük Kardeşliği kurulmuştu.

Caradhras’da Kar

Kardeşlik 25 aralık günü yolculuğuna başlamıştı. 15 günün sonunda, konakladıkları yerde Crebainlerin gözcülük yaptığını gördüler. Bu durumda Kızılboynuz Geçidi’nin de gözetlenebileceğini düşündüler. Fakat o an için ateş yakmak tehlikeliydi ve gece yolculuk yapmaları gerekecekti. Bunu öğrendiğinde Pippin epey rahatsız olmuştu. Ateş yakılmaması bir yana, sıcak bir şeyler yeme düşüncesi vardı ve o ihtimal de ortadan kalkmıştı.

Gandalf ve Aragorn, Caradhras’tan geçmeyi planlamışlardı. Sonunda Caradhras’a vardılar ve yolculuklarına o yol üzerinden devam ettiler. Ama yolculuk çok zor geçiyordu. Şiddetli kar yağışı ilerlemelerini engelliyordu. Hobbitler perişan haldeydi. Pippin Frodo ve Merry’e yaslanmış titriyor, bir an önce bu durumdan kurtulmak istiyordu. Yanlarına Boromir’in önerisiyle odun almışlardı.

Ama ancak yaşam ve ölüm arasında kalırlarsa ateş yakacaklardı ve şu an tam olarak bu iki seçimin arasındaydılar. Ancak odunlar ıslak olduğundan, bu fırtına ve karda kimse o ateşi yakamazdı, Gandalf dışında. Bu nedenle istemeyerek de olsa bir ateş yaktı büyü yardımıyla. Ateşin etkisiyle grubun keyfi yerine gelmişti.

Artık geri dönmek istiyorlardı, ama geride büyük bir kar kütlesi vardı. Böylece Aragorn ve Boromir, karların arasından bir yol açmak için gittiler. Daha sonra geri geldiklerinde bir yol açtıklarını, oradan gidebileceklerini söylemişlerdi. Ama hobbitlerin taşınması gerekiyordu. İlk olarak Boromir Pippin’i sırtına almıştı. Pippin, açılan yolu görünce Boromir’in gücüne hayran kalmıştı. Böyle böyle tüm grup sonunda kar kütlesini aşmıştı.

Grup, gece saldıran varg grubundan sonra Moria’ya gitme kararı almıştı.

Karanlıkta Yolculuk

Oldukça korkutucu bir isimdi Moria. İsimsiz bir tehlike söylentisi vardı. Bir de orklar tarafından istila edilmiş olma ihtimali. Ama artık gidebilecekleri tek yol orasıydı. Bir süre sonra Moria’nın duvarlarına ulaşmışlardı. Ancak kapı kapalıydı ve sadece parola söylendiğinde açılıyordu.

“Deyiver Dost ve öyle gir” Gandalf uzun süre kapıyı açacak parolayı düşündü, açma büyüleri denedi ancak kapı açılmıyordu. En sonunda buldu: tercüme “Dost deyiver, öyle gir” olarak yapılmalıydı. Bunun ardından dost kelimesinin elfçesi olan, Mellon der demez kapı büyük bir gürültüyle açıldı.

Fakat tam o sıra sudan çıkan dokungaçlı bir kol Frodo’yu yakalamıştı. Sam imdat çığlıkları atarak kılıcını o kola indirmişti, ama daha sonra yirmi kol birden çıktı. Zar zor içeri girebilmişlerdi, sudaki gözcü arkalarından kapıyı parçalayarak artık geri dönememelerini sağlamıştı. Moria’dan geçmekten başka seçenekleri kalmamıştı.

Bir süre sonra grup, üç kapının olduğu bir yere gelmişti. Gandalf burayı hiç hatırlamıyordu. Durdukları yerde geniş bir kuyuya benzer bir yarık vardı. Pippin o yarığın cazibesine kapılmış, dibine kadar gidip aşağıya bakmıştı. Daha sonra her nedense içine bir merak düşmüş, bulduğu bir taşı kuyudan aşağı atmıştı. Ses çok büyük bir gürültüye dönüşmüş, hemen ardından sanki cevap verir gibi başka sesler duyulmuştu. Gandalf bu nedenle Pippin’e epey kızmıştı. Sonra diğerleri uyurken gidecekleri yolu bulmuştu. Grubu uyandırıp yollarına devam ettiler.

Sonunda Mazarbul Odasına ulaşmışlardı. Burada Balin’in mezarını gördüler. Fakat o sırada grup saldırıya uğramıştı. Orklar çok kalabalıktı. Doğu kapısından kaçmaya hazırlandıkları sırada iri bir ork grubun ortasına dalarak koca mızrağını Frodo’ya sapladı. Ama Frodo yaşıyordu, üstelik iyiydi.

Khazad-dum Köprüsü

Böylece kaçmaya başladılar. Gandalf kapama büyüsü yapmak için geride kalmıştı, ama arkada başka güçlü bir varlık vardı ve Gandalf’ı neredeyse mahvediyordu. Sonunda tam güç bela köprüye ulaşmışlardı ki, düşmanlarının bir Balrog olduğunu gördüler. Gandalf grubu karşıya geçirmişti ve kendisi Balrog’u karşılamak için beklemişti. Asasını bir haykırışla yere vurdu ve köprü tam Balrog’un olduğu yerden kırıldı. Ama düşerken son anda kırbacını da savurmuştu. Gandalf’ın ayağına dolanarak onu da dipsiz karanlığa çekmişti.

Gandalf’ın düşmesiyle liderliği Aragorn ele almıştı. Onun yönetiminde grup madenlerden çıktı ve umutların ötesinde rüzgarı yüzlerinde hissettiler.

Lothlorien

Diğerlerini toparladıktan sonra Aragorn’un liderliğinde hızlıca Lothlorien’e doğru yola koyuldular. Akşam vakti ulaştılar Lothlorien sınırlarına. Lothlorien komutanlarından Haldir’le karşılaştılar. Bir süre konuştuktan sonra onları Caras Galadhon’a götürme kararı aldı Haldir. Ancak gitmeden önce, gece bir ork grubu sınırlara saldırdı ve hepsi öldürüldü.

Ertesi gün grup Caras Galadhon’a vardı ve orada Orman’ın Hanımı Leydi Galadriel ile tanıştılar. O gece huzur içinde uyudular. Böylece bir ay Lorien’de kaldılar. Ama artık yola tekrar koyulma vakti gelmişti. Celeborn onlara daha rahat yol almaları için kayık vereceğini söylemişti. Bir de erzak ve yolculuklarında çok işlerine yarayacak, lembas peksimetlerinden vermişti. Bununla beraber, yolcular hediyelerle donatılmıştı. Hepsine elf yapımı pelerinler verilmişti. Ayrıca Galadriel tek tek hediyeler de vermişti. Pippin ve Merry’ye altından bir kemer ve elf pelerinleri vermişti.

Amon Hen’de Saldırı

Lorien’den ayrıldıktan on gün sonra grup Amon-Hen’e ulaşmıştı. Artık bir karar alınması gerekiyordu. Yüzük Taşıyıcısı olduğu için, kararı Frodo verecekti. 1 saat yalnız kalıp düşünmek istedi. O sırada Boromir Frodo’nun peşinden gitmiş, Yüzük’ü ondan almaya çalışmıştı. Geri gelip olanları eksik bir şekilde anlatmıştı. Ama bu bile diğerlerinin telaşlanmasına yetmişti. Aragorn bir şey diyemeden tüm grup dağılarak Frodo’yu aramaya başladı.

Aragorn, Boromir’i Pippin ve Merry’yi koruması için göndermişti. Tam o sırada büyük bir ork grubu saldırmaya başlamıştı. Boromir borusunu öttürmüştü ve orklarla dövüşüyordu. Ama yirmiden fazla düşmanı öldürdüğü halde, vücuduna saplanan birkaç okla düşmüştü. Orklar Pippin ve Merry’yi yakalayarak bağladılar ve tutsak olarak aldılar.

Pippin ve Merry Orkların Elinde

Pippin

Pippin uyandığında elleri ve bacakları bağlı, yanında Merry’yle yatıyordu. Ortalık karanlıktı ve etrafında bir sürü ork vardı. Olanları hatırladı. Şimdi ise korkuyor, titriyor ve kendini hasta hissediyordu. Elrond’un sözünü dinleyip Shire’a geri dönmüş olmayı diliyordu. Zaten şu ana kadar Kardeşlik’e sadece yük olmuştu. Ama yine de Aragorn’un gelip kendilerini kurtarmasını umuyordu, buna hakkı olmadığını düşünse de.

Sonra acılarını az da olsa unutmak için orkları dinlemeye başladı. 3 farklı kabileden gelen orklar vardı. Isengard’ın Uruk’ları, Mordor’dan gelen orklar ve Moria’dan intikam için gelenler. Bu nedenle becerebildikleri kadar ortak dilde konuşuyorlardı. Nereye gidecekleri, tutsaklara ne olacağı hakkında tartışıyorlardı.

O sırada çıkan bir kargaşada bir ork cesedi Pippin’in tam yanına düşmüştü. Pippin hazır kendilerini gözetleyen biri yokken fırsattan yararlanarak ellerindeki ipi kesti ve gevşek bir bilezik yaptı kendine. Daha sonra ayaklarındaki ipleri çözdü orklar, onlardan koşmalarını bekliyorlardı. Yine durdukları bir sırada Pippin’in aklına bir fikir geldi: Hemen kendi izlerini bırakabilmek için sağ tarafa doğru koşmaya başladı. O sırada bir karışıklık oldu, Pippin pelerininin broşunu çözerek yere bıraktı. Amacı, Aragorn onları takip ediyorsa, izlerini görebilmesiydi.

Pippin ve Merry Orkların Elinden Kurtuluyorlar

Uzun bir süre daha yolculuk devam etti. En sonunda Rohan atlıları orkları yakalamıştı. Şimdi orklar çok daha hızlı, Pippin’i hayrete düşürecek kadar hızlı koşuyorlardı. En sonunda Fangorn ormanı yakınında sıkıştılar. Pippin, bu iğrenç orklarla birlikte öleceğini düşünüyordu. Fakat daha sonra Grishnak hobbitleri enselerinden yakalamıştı.

Bir yandan hobbitlerle konuşurken, diğer yandan parmaklarıyla hobbitleri yokluyordu. Pippin, Grishnak’ın Yüzük’ü bildiğini fark etti birden. Böylece sanki Yüzük üstündeymiş gibi yem attı. Numarasını yemiş gibi gözüken gulyabani heyecanlanmıştı. Fakat Pippin’in Yüzük’ü istiyorsa bacaklarını çözmesini söylemesi üzerine sinirlendi.

Grishnakh onları gözlerden uzak bir yere götürmüştü. Artık niyeti hobbitleri öldürmekti. Ancak kılıcını çektiği an, bir ok gelip elini parçalamış, ardından gelen bir süvari onu yere sermişti. Böylece hobbitler savaş alanının dışında kalmışlardı. Pippin ellerini daha önce çözmüş olduğundan tüm bağlarından kurtuldular. Ve ilk başta emekleye emekleye, daha sonra ayağa kalkarak hızla oradan uzaklaştılar. Önlerinde Fangorn Ormanı vardı ve şu an için ormanın tehlikeleri hakkında az çok bilgileri olsa da en emniyetli yer orasıydı.

Pippin ve Merry Fangorn’da

Fangor’un havası çok kasvetliydi. Hobbitler bu nedenle çok zor ilerliyorlardı. Hava almaya ihtiyaçları vardı. Bir süre ilerledikten sonra yüksek bir kaya gördüler. Temiz hava alma ümidiyle bin bir zorlukla kayanın tepesine çıktılar. Fakat tam o sırada Pippin Orman hakkında konuşurken arkalarından bir ses duyuldu. Sonra bir el onları döndürüp havaya kaldırdı. O an en olağandışı yüze bakıyorlardı. On dört ayak yüksekliğinde, insana, hatta trole benzeyen, hareket eden bir ağaç!

Daha sonra Ağaçsakal ve hobbitler, kendilerini tanıttılar. Gandalf’tan söz ettiler, hobbitler onun düştüğünü anlattılar. Daha sonra Ağaçsakal onları kendi evine getirdi. Burada ent suyu verdi. Hobbitler daha sonra görecekti ki, ent suyu sayesinde boyları uzuyordu. Böylece tarihteki en uzun hobbit oldular. Daha sonra hobbitler başlarından geçen tüm hikayeyi karışık bir sırayla anlattılar. Yüzük’ten hiç bahsetmediler tabii.

Ağaçsakal, Saruman konusunda bazı bilgiler verdi hobbitlere. Onun hakkında bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyordu, ancak entler her konuda olduğu gibi bu konuda da acele etmiyorlardı. Ama Pippin ve Merry’nin anlattıklarından sonra Ent Meclisi’ni toplamaya karar verdi.

Pippin-Took-pippin-took-12389239-960-403

Ertesi gün, Ağaçsakal hobbitleri uyandırdı ve Ent Meclisi için yola çıktılar. Sonunda entler toplanmıştı. Pippin, birbirine benzeyen entler görmeyi beklerken farklı farklı entler görerek şaşırmıştı. Hobbitler civarlarda dolanırken entler de toplantılarına başladılar.

Entler içindeki tek aceleci ent olan Tezmertek, hobbitlerle ilgileniyordu. Böylece Ent Meclisi başlayalı üçüncü gün olmuştu. Entler kararını vermiş, Isengard’a yürüyeceklerdi. Şarkılar söyleye söyleye Isengard’a doğru yola çıktılar.

Eski Dostların Buluşması

Daha sonra olanları hobbitler, Miğfer Dibi Savaşı’ndan sonra, Isengard’a gelen Yol Arkadaşlarına anlatmışlardı. Yol Arkadaşları, Rohan Hükümdarı Theoden ve Eomer’le birlikte gelmiş, karşılaşmaları büyük bir keyif vermişti herkese. Daha sonra diğerleri Ağaçsakal’la konuşmak için ayrılmış, Aragorn, Legolas ve Gimli ise hobbitlerin yanında kalmıştı. Beraber gidip Saruman’ın kilerinden güzel bir ziyafet çektiler.

Daha sonra başlarından geçen hikayeyi anlatmaya başladı hobbitler. Entlerin yürüyüşüne kadar olan kısmı anlattılar. Böylece Isengard Muharebesi’ni anlatmaya başladılar:

Saruman tüm ordusunu yolladıktan sonra entler saldırıya geçmişlerdi. Isengard kapısını Ağaçsakal ve bir düzine ent daha kolayca tuzla buz edip içeri girdiler. Kulesine dönmüş olan Saruman makinelerini çalıştırıp bir enti yakmıştı ama bu diğerlerini daha çok hiddetlendirmişti. Zaten ork okları entlerin kalın kabuklarını aşamıyordu. Ağaçsakal birkaç ok yedikten sonra iyice ısınmıştı, ve kendi deyimiyle “aceleci” davranıyordu.

Hiddetlenmiş bir ent korkunç bir şeydi, kayaları ekmek kırığı gibi parçalıyorlar, demiri tek darbede yamultuyorlardı. Entlerin daha bir “aceleyle” saldırmaya başlamalarıyla tüm Isengard kolayca ellerine geçmiş, Saruman kulesine hapsedilmişti. Fakat o anda Gandalf gelmiş, Pippin ve Merry hayretler içinde kalmıştı. Daha sonra Grima’dan, buldukları yiyceklerden, pipolardan bahsetti hobbitler ve böylece diğerlerinin yanına gittiler. Gandalf, son bir kez Saruman’la konuşmayı deneyecekti. Fakat hepsi onunla gitmek, Saruman’ı görmek istedi.

Pippin Palantir’e Bakıyor

Saruman’la olan görüşme pek iyi gitmemişti ancak tam ayrılacakları sırada Grima onlara bir şey fırlatmıştı. Pippin Grima’nın attığı şeyi sudan almıştı. Kapkara bir küre. Pippin bilmiyordu ama, elinde tuttuğu küre bir palantir, yani gören taştı. Gandalf hemen Pippin’in yanına gelerek, küreyi ondan aldı.

Grup tekrar yola koyulmuştu. Planları ilk olarak Miğfer Dibi’ne gitmekti. Gece uyumak için durduklarında Pippin epey rahatsızdı. Yerinde duramıyordu, Merry’ye Gandalf’ın bir şey anlatıp anlatmadığını soruyordu. En sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı: küreye tekrar bakmak istiyordu. Adeta büyüsüne kapılmıştı. Merry onu vazgeçirmeye çalışsa da kendine engel olamıyordu. Merry uyumuştu. Pippin de uyumaya çalışıyor ancak başaramıyordu. Aklı küredeydi.

En sonunda dayanamayıp kalktı. Gandalf’ın yanına gittiğinde Gandalf’ın gözlerinin açık olduğunu gördü ancak bir hareket yoktu. İyice yaklaşıp, Gandalf’ın küreyi sardığı kumaşı aldı, kumaşı bir taşla sararak Gandalf’ın elinin üstüne tekrar koydu. Daha sonra palantirle beraber uzaklaştı.

Küreye bakmaya başladı. İlk başlarda bir şey yoktu ancak küre daha sonra hareketlenmeye başladı. Kürenin içi tutuşmuş gibiydi. Bırakmaya çalışıyor ama bırakamıyor, git gide daha da iki büklüm oluyordu. En sonunda daha fazla dayanamayarak bir çığlık atarak geriye düştü ve kıpırdamadan öylece kaldı.

Bütün kamp ayaklanmıştı. Gandalf hemen Pippin’in kendine gelmesini sağlayarak ona neler olduğunu anlatmasını söyledi, emreder bir sesle. Sauron gelmiş, Pippin’i sorgulamıştı. Pippin bir şey anlatmadan kurtulmayı başarmıştı. Tuhaf ama talihliydiler. Eğer Sauron o an sorguya çekmiş olsaydı, Pippin bütün bildiklerini anlatırdı.

Gandalf tehlikenin boyutlarını daha iyi anlıyordu. Artık çok daha fazla acele etmeleri gerekecekti. Minas Tirith’i uyarmak için de, Pippin’i de alıp doğruca Minas Tirith’e gitmeye karar verdi.

Pippin Minas Tirith’de

Dört gün sonra Minas Tirith’e vardılar. Pippin hayallerinin çok ötesinde bir şehir görmüştü. Hiç soru sorulmadan, önleri kesilmeden, doğruca yedinci kata kadar çıktılar. Gandalf Pippin’e, mümkün oldukça az konuşmasını, Aragorn’dan ve Frodo’dan bahsetmemesini tembihlemişti. İlk önce Boromir’in ölüm haberini vereceklerdi.

İçeri girdiklerinde Denethor’un Boromir’in ölüm haberini çoktan almış olduğunu öğrendiler. Sonra, Denethor bir saat boyunca Pippin’i sorguya çekti. Pippin bir yandan bir saat boyunca konuşurken diğer yandan da Gandalf’ın istemeyeceği bir şey söylemekten korka korka geçirmişti sorguyu. Bir daha böyle iki korkunç yaşlı adamın arasında kalmak istemediğini düşünüyordu. Fakat daha sonra Boromir’in anısı için, Denethor’a sadakat sözü verdi ve bağlılık yemini etti.

Artık Hisar Muhafızı’ydı. Böylece Gondor askerlerinden Beregond Pippin’in yanına gönderildi. Beregond ona bilmesi gereken kuralları, parolaları öğretti. Pippin boş zamanını Beregond ve oğlu Bergil ile geçiriyordu.

Beregond ile sohbetleri sırasında, Vekilharcın oğlu Faramir’in geldiğini görmüşlerdi. Sonra diğer halkla beraber onu karşılamaya inmişlerdi. Fakat Faramir onu görünce çok şaşırmıştı. Daha sonra babasına rapor verirken, gördüğü ilk hobbitin Pippin olmadığını söylemişti. Gandalf ve Pippin bu habere çok sevinmişlerdi. Faramir, Frodo’yu görmüştü. Ancak olan biteni anlattıktan sonra Gandalf’ın yüzü, yerini sevinçten kedere bırakmıştı. Aldığı haberler pek iyi değildi.

Gondor Kuşatması

Sonunda Üçüncü Çağ’ın en büyük savaşı, Gondor Kuşatması başlamıştı. Denethor oğlu Faramir’i çok zor bir göreve göndermişti. Dol Amroth Prensi Imrahil, onu yaralı bir şekilde şehre getirmişti. Durumu kötüydü. Denethor oğlunun ölümünü kabullenmiş, iyileşmesi için bir şey yapmıyordu. Pippin’in Gandalf’a danışma önerisini de reddetmişti.

Faramir bir yere taşınmıştı, Pippin de onların arkasından gidiyordu. Denethor’un odun ve yağ getirilmesini istediğini duymuştu. Niyetini anlamıştı, Faramir’i diri diri yakacaktı. Hemen Gandalf’a haber vermeliydi. Böylece hisarı terk edip, savaş alanına inip Gandalf’ı bulmak için yola koyuldu. Yolda Beregond’u görüp olanları anlatıp, eğer Faramir’i seviyorsa çılgınca bir şey yapılmasına engel olması gerektiğini söyleyerek Gandalf’ı bulmaya gitmişti.

Gandalf’ı Cümle Kapısı’nda bulmuştu ancak tam o sıra Nazgul Efendisi atıyla kapıdan girmiş, Gandalf’la karşılıklı duruyorlardı. Pippin kıpırdayamadan kaldı öylece. Sonunda Nazgul Efendisi çekilmiş, Pippin hemen kalkıp Gandalf’a gidip Denethor’un çılgınlığını anlatmıştı. Gandalf hemen Pippin’i Gölgeyele’ye bindirerek Rath Dinnen’e doğru sürmüştü atını. Sonunda Faramir’in olduğu yere varmışlardı.

Gandalf yaşına göre beklenmeyecek bir atiklikle Faramir’i yattığı yerden kaldırmış, kapıya doğru taşımıştı. Daha sonra Denethor, elinde bir palantirle, bu savaşın kazanılamayacağını, Düşman’ın eninde sonunda galip geleceğini söyleyerek kendini ateşe atmıştı. Böyle gelmişti Gondor Vekilharcı Denethor’un sonu.

Bu sırada Savaş kazanılmıştı. Tam bir ümitsizlik anında önce Rohan atlıları, daha sonra Pelargir’den Aragorn arkasında bir orduyla gelmişti ve savaş bu şekilde kazanılmıştı. Theoden ölmüş, Eowyn ve Merry Nazgul Efendisi’ni yok etmişlerdi. Daha sonra Theoden’in cenazesi ve o sırada ölü olduğu düşünülen Eowyn şehre taşınıyordu.

Şifa Evleri

Merry de arkalarından gidiyordu fakat kimse ona dikkat etmiyordu. Artık üzerindeki Kara Nefesin etkisiyle iyice geride kalmış, git gide yürümekte zorlanıyordu. Fakat tam o sırada Pippin bulmuştu onu. Merry iyice bitkin düşmüş, Pippin de onu daha fazla taşıyamıyordu. Ne yapacağını düşünürken, Beregond’un oğlu Bergil’i gördü. Ona hemen Gandalf’ı bulup orada olduklarını söylemesini istedi. Gandalf kısa sürede gelip onları Şifa Evleri’ne götürmüştü. Faramir, Eowyn ve Merry orada yatıyorlardı.

Daha sonra Aragorn, onları iyileştirmek için şehre girdi. Athelas otunu kullanarak üçünü de ölümcül etkiden kurtardı.

Kara Kapı Savaşı

Daha sonra komutanlar Kara Kapılar’a yürüme kararı almıştı. Çünkü ancak böyle Frodo’ya bir şans yaratılabilirdi. Böylece iki gün sonra yedi bin kişilik bir orduyla Kapılar’a doğru yürümeye başladılar. Pippin, hobbitleri temsilen savaşa katılmıştı. Hem böylece Merry’nin yaptıklarına ulaşabileceğini düşünüyordu. Rahatsız edici bir haftalık yolculuktan sonra sonun Kara Kapılar’a varmışlardı. Sauron’un Ağzı, elçi olarak karşılarına çıkmış, onlara Frodo’nun Mithril’ini göstermişti. Herkes ümidini kaybetmişti, ancak artık yapacak bir şey yoktu.

Daha sonra savaş başlamış, orklar saldırıya geçmişti. Troller Pippin’in de bulunduğu ilk bölüğe saldırıyordu. Bir trol şefi Beregond’a vurmuş, Beregond yere düşmüştü. Tam trol şefi tekrar Beregond’u öldürmek için hamle yapacakken, Pippin kılıcını trole saplamış, onu devirmişti. Ancak Pippin’in üstüne devrilmişti.

Pippin: “Evet, tahmin ettiğim gibi bitti,” dedi düşüncesi çırpınıp giderken; aklı kaçıp gitmeden önce içinde biraz güldü, neredeyse neşeli gibiydi; tüm kuşkuları, endişeleri ve korkuyu artık en sonunda üzerinden attığı için. Sonra, tam bir unutkanlığa doğru kanat açıp giderken bazı sesler duydu; yukarlarda bir yerdeki unutulmuş dünyanın birinden gelen bağırtılara benziyordu:

“Kartallar geliyor! Kartallar geliyor!”

Pippin’in düşüncesi bir an için daha oyalandı “Bilbo'”dedi “Ama yo! Bu, onun hikâyesindeydi, çok önceleri. Bu ise benim hikâyem ve artık bitti. Hoşça kalın!” Ve düşüncesi çok uzaklara kaçıp gitti ve gözleri bir daha görmedi.

Fakat tam o sıralarda Frodo görevini tamamlamış, Yüzük yok olmuştu. Mordor’un orduları sinmiş, kendilerini öldürüyor, uçurumdan atıyor veya kaçıyorlardı. Son Savaş da böylece bitmişti. Pippin’i kurtaran ise Gimli olmuştu.

Nice Ayrılıklar

İki hafta sonra Frodo ve Sam uyanmış, Cormallen Kırları’nda büyük bir şenlik verilmişti. Orada dostlar tekrar buluşmuş, birbirlerine başlarından geçen olayları anlatmışlardı. Daha sonra orduyla beraber Minas Tirith’e dönmüşlerdi. Burada Aragorn sonunda layık olduğu mevkiye erişerek Kral olmuştu.

Sonunda ayrılık vakti gelmişti. Eomer’in Rohan’dan gelmesini bekliyorlardı. Böylece Theoden’in defni için tüm grup yola çıkacaktı. Daha sonra Eomer Rohan’dan geri geldi ve Aragorn dahil kardeşliğin tamamı Theoden’in defni için Rohan’a doğru yola çıktılar. Her gittikleri yerde grup git gide küçülüyordu.

Isengard’da Pippin ve Merry, Ağaçsakal’la son kez görüştüler ve vedalaştılar. En sonunda Ayrıkvadi’ye geldiler. Burada Bilbo’nun doğum günü kutlamalarına katıldılar ve birkaç gün daha geçirdiler. Artık dört hobbit de evlerine dönmek istiyordu. Böylece Ayrıkvadi’ye geldikten iki hafta sonra Gandalf’la beraber Shire’a doğru yola koyuldular.

Pippin

Grup Bree’ye vardı ve bu sefer Gandalf’la beraber Sıçrayan Midilli’ye gittiler. Hobbitler ilk defa bir şeylerin ters gittiğini Kaymakpürüzü’nden öğrendiler. Ama durumun beklediklerinden daha kötü olabileceğini düşünmüyorlardı. Aynı zamanda Sam midillisi Bill’in de burada olduğunu öğrenince çok mutlu oldu.

Grup ertesi gün Bree’den de ayrıldı. Ama bir veda daha olacaktı, Gandalf Doğu Yolunda hobbitlerden ayrılıp Tom Bombadil’in yanına gidecekti. Gandalf da ayrıldığında sonunda dört hobbit yolculuklarına başladıkları zaman gibi kendi başlarına kalmıştı.

Frodo, Sam, Merry ve Pippin Shire’ı Kurtarıyor

İlk sorun Erdiyarı girişinde olmuştu. Ama hobbitler rahat bir şekilde bu sorunu çözerek arkadaşlarından neler olup bittiğini detaylı bir şekilde öğrendiler ve geceyi Erdiyarı’nda geçirdiler.

Ertesi gün emniyet şifleri tarafından “tutuklanan” hobbitler yavaş ve rahat bir şekilde Hobbitköy’e doğru yol almaya başladılar. Hobbitköy’e vardıklarında durumun tahmin ettiklerinden çok daha kötü olduğunu gördüler. Yeşil Ejderha’da bir grup eşkıya önlerini kesti ancak hobbitler onların da üstesinden gelerek eşkıyaları oradan uzaklaştırdılar.

Ama daha kalabalık bir şekilde geri geleceklerini biliyorlardı. Bu nedenle tüm Shire’ı ayaklandırmaya başladılar. Tüm hobbitler zaten tek bir kıvılcım bekliyordu. Pippin hızlıca zaten eşkıyaların yaklaşamadığı Tıkışkazası’na gitmiş, ertesi gün oradan 100 tane Took ile gelmişti. Böylece birkaç hobbit dışında herkes isyana dahil oldu. Eşkıyaların toplanan hobbitlere saldırmasıyla Subaşı Savaşı yaşandı. Serserilerin çoğu öldü, kalanları da geri dönmemek üzere kaçtılar.

En sonunda Grup Çıkın Çıkmazı’na ulaştı. Burada Sharkey’in Saruman olduğunu anladılar. Artık hiçbir gücü kalmadığı için, adamları öldüğü ve kaçtığı için yapacak bir şeyi olmadığından Grima’yı da alarak gitmeye koyuldu. Ancak Grima Saruman’la gitmek istemedi. Saruman’ın ona vurması üzerine tüm nefretini ortaya çıkaran Grima boğazını keserek onu öldürdü ve kendisi de birkaç okla vurularak öldü. Artık Shire’daki tüm sorunlar da bitmişti. Kilitli Deliklerdeki herkesi çıkartıp tüm sistemi eski haline getirdiler.

Frodo, Gandalf ve Bilbo’nun Ayrılışı

Böylece her şey yerli yerine oturmuştu. Ancak 1421 yılında, Frodo, Gandalf, Bilbo ve Elrond’la birlikte Gri Limanlar’a gidip, oradan Ölümsüz Topraklar’a gitmeye karar vermişti. Gandalf, Merry ve Pippin’e de haber vermiş, Limanlarda karşılaşmışlardı. Gözyaşları içinde birbirlerine veda ettiler ve Frodo diğerleriyle beraber gemiyle uzaklaştı. Pippin, Merry ve Sam beraber Shire’a geri döndüler. Yolda hiç konuşmadılar ama ayrı ayrı birbirlerinden teselli buldular.

Sonraki Yılların Öyküsü (Shire Yıllarına Göre):

1427: Pippin ile Uzunayrıklı Elmas evlendi.
1430: Pippin’in oğlu, Faramir doğar.
1434: Pippin Reis olur. Kral Aragorn, Reis Pippin’i, Erdiyarı Hükümdarı Merry’yi ve Shire Belediye Başkanı Sam’i Kuzey Krallığı’nın Danışmanlığına getirir.
1436: Kral Aragorn bir süreliğine Kuzey’e gelir ve burada dostlarıyla buluşur.
1463: Pippin’in oğlu Faramir Took ve Sam’in kızı Altınbukle evlenirler.
1484: Merry ve Pippin, beraber Edoras’a gidip Kral Eomer’i ziyaret ederler. Shire’da bir daha onları gören olmaz. O sonbahar Eomer öldükten sonra Gondor’a giderler ve son yıllarını orada geçirirler. Öldüklerinde Rath Dinen’e, Gondor’un ulularının yanına gömülürler.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

sam frodo merry pippin dominic monaghan güç yüzükleri yüzüklerin efendisi

Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin Merry’si Dominic Monaghan Güç Yüzükleri dizisi hakkında düşüncelerini paylaştı

Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde Meriadoc Brandybuck karakterini canlandıran Dominic Monaghan, Moonhaven isimli yeni dizisi ve Moriarty: …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir