Bir önceki yazımızda Sauron’un Tek Yüzük’ü ele geçirebildiği senaryoları paylaşmıştık. Bu yazıda da “Sauron Tek Yüzük’ü Ele Geçirse Neler Olurdu?” sorusuna yanıtlar arayacağız.
Önceki yazıda paylaştığımız senaryolardan beşincisi, yani Yüzük’ü Hüküm Dağı’nda ele geçirmesi üzerinden yazacağız bu hikayeyi. Keyifli okumalar.
Frodo’nun Yüzük’ü Sahiplenmesi
Frodo, Gollum’un saldırısından sonra son bir güç bulup Hüküm Dağı’na girdi. Sam ise sonunda Gollum’la ilgilenebilecekti. Kılıcıyla Gollum’a doğru bir hamle yaptı. Fakat Gollum kıpırdamadı kendisini savunmak yerine Sam’e yalvarmaya başladı. Sam bir an için Gollum’a acıyıp duraksasa da kararını çoktan vermişti ve kendini zorlayarak da olsa kılıcını savurup Gollum’u katletti.
Gollum’u öldürdükten hemen sonra ani bir pişmanlık hissetti minik hobbit. Ama bunu düşünecek vakti yoktu. Beyi Dağ’a tek başına girmişti ve Sam’in beyine yardım etmesi gerekiyordu.
Dağ’a girdiğinde, Frodo karşısında uçurumun tam kıyısında durdu. Frodo’nun sözleri Sam’in beyinden daha önce hiç duymadığı kadar güçlü ve netti:
“Buraya yapmak için geldiğim şeyi yapmaktan vazgeçiyorum. Artık yüzüğün taşıyıcısı değil efendisiyim. Yüzük benimdir!” Bunu söyleyerek Yüzük’ü parmağına geçirdi.
Tam bu sırada tahtında düşmanının en önemli komutanlarını yenmenin verdiği korkunç zevkle oturan ve tüm dikkatini Kara Kapılar önündeki savaşa veren Sauron, aniden Yüzük’ü kendi diyarının kalbinde hissetti. Asıl tehlikenin Kara Kapıların önündeki düşman kuvvetleri değil de Hüküm Dağı’nda olduğunu fark etti. Tüm iradesini ve dikkatini Yüzük’ün olduğu yere çevirdi. Kartallarla mücadele eden Nazgul, savaş alanını terk ederek hızlı bir şekilde Hüküm Dağı’na doğru yol almaya başladı.
Sam beyine engel olmak istiyordu. Fakat Frodo’yu göremiyordu bile. Ne yapacağını bilemiyordu. Sadece bazı anlar Frodo’nun sesini duyuyor gibi oluyor; ama söylediklerini anlayamıyordu. “Birazdan gelecekler ve her şey bitecek.” diye düşündü minik hobbit. Kısa bir süre sonra Nazgul’un korkutucu çığlığıyla irkildi. Saklanacak bir yeri yoktu. Zaten saklanmaya niyeti de yoktu. Buradan kurtuluşunun olmadığını biliyordu.
Sauron Yüzük’ü Ele Geçirir
Tam o sırada kapıdan içeriye Nazguller girdi. İçlerinden biri boşluğa doğru elini kaldırdı ve havaya saldırdı. Nazgul’un havayı tutan elleri arasında bir anda Frodo belirdi. Genç Hobbit amansızca çırpınıyor, kendini yakalayan ve Yüzük’ü alan Nazgul’e saldırıyordu. Yeni sahiplendiği yüzüğü geri almak için Frodo ne kadar çaba sarfettiyse de başarılı olamadı. İki Nazgul’un daha yardıma gelmesiyle Yüzük Taşıyıcısı zaptedildi. Sam olanları izliyor, fakat yaşadığı şoktan ve içine düştüğü ümitsizlikten dolayı bir şey yapamıyordu. Öylece kalakalmıştı. Frodo Hüküm Dağı’ndan dışarı çıkartılırken geri kalan Nazguller Sam’in üzerine yürümeye başlamıştı.
Sam artık sonunun geldiğini biliyordu ama hiç olmazsa belki bir tanesini öldürebilirim diye düşünerek beyinin kılıcı Sting’i tayflara doğru savurdu. Fakat Mordor’da bir Nazgul’e karşı bir elf kılıcı bile işe yaramazdı. Sam’in “Shire! Frodo!” naraları üstüne çöken Nazgul’ün karanlığında boğuldu. Böylece minik hobbitin sonu geldi. Ama o ölürken bile kendinden çok beyine üzülüyordu. Beyinin işkenceyle öldürüleceğini bilmek onu kahrediyordu. İçinde bulunduğu büyük sonunu anlatan şarkıları ve öyküleri duyamadan hayata gözlerini yumdu Cesur Samwise.
Nazgul, Yüzük’ü ve Frodo’yu Barad-Dur’a, efendilerinin huzuruna getirdi. Sauron, tüm dünyayı karanlığa boğacak silahına sonunda kavuşmuştu. Artık Orta Dünya’ya hükmetmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştı. Ama ilk işi Frodo ve kapısının önündeki düşmanlarla ilgilenmek olacaktı. Özellikle Frodo için yıllar sürecek korkunç bir işkence planlamıştı.
Kara Kapılar’da Katliam
Sauron’un iradesi Kara Kapılar’dan çekilince Gandalf bir tepenin üzerinde berrak bir sesle bağırmıştı: “Dayanın Batının İnsanları! Hüküm saati geldi!” Ancak zaman geçmesine rağmen Sauron’un varlığını hissetmeye devam ediyordu ve bu da ona bir şeylerin ters gittiğini düşündürüyordu. Bu sırada orklar ve karanlığın hizmetkarları üzerlerindeki korkuyu yavaş yavaş atmaya başlamış, tekrar saldırmaya geçmişti.
Çatışmalar yeniden alevlenmişken olabilecek en kötü şeyi hissetti Gandalf: Sauron Yüzük’ü ele geçirmişti. Gandalf hemen kendi yüzüğü Narya’yı parmağından çıkardı. Çünkü Sauron, üç elf yüzüğünü taşıyanların düşüncelerine girebiliyor, o yüzüklerin gücüyle yapılmış her şeyi yok edebiliyordu. Gandalf’ın tüm ümitleri yok olmuştu. Yüzük Taşıyıcısı görevinde başarısız olmuştu. Yüzüğü ele geçiren Sauron’un iradesini tüm gücüyle Kara Kapılar’a çevirmesiyle birlikte orklar ve troller yeni bir güçle saldırmaya, Doğudölleri ve karanlığın hizmetindeki diğer insanlar coşkuyla zafer çığlıkları atmaya başladı. Batının İnsanlarıysa sinmiş, korkudan yerlerinde zar zor durur hale gelmişti.
Savaş alanının karmaşasında Aragorn ve Gandalf bir araya geldi. Her şeyin bittiğinin farkındalardı, buradan çıkışları yoktu. Ancak yine de son bir direniş için askerleri bir arada tutmaya, onlara cesaret vermeye çalışsalar da başarılı olamadılar. Çünkü Karanlıklar Efendisi’nin iradesi çok korkunçtu. Üstüne tekrar savaş alanına gelen Nazgullerin de etkisiyle Batının İnsanlarının hiç umudu kalmamıştı. Havadaki kartalları efendilerinin gücüyle sindiren tayfların her bir çığlığı, yerde savaşan insan ordularının kalbine korkudan birer hançer gibi saplanıyordu. Aragorn, Gandalf, Eomer, Legolas, Gimli, Merry ve Pippin katledildi. Gondor ve Rohan kuvvetleri kısa süre içinde dağıtıldı, Kara Kapılar önünde katledilmiş bedenlerden başka bir şey kalmamıştı.
Cair Andros, Anorien, Pelargir, Dol Amroth gibi çeşitli yerlerde bulunan Gondor halkı kötü haberi aldıktan sonra hızla Minas Tirith’e çekilmeye başladı. Minas Tirith’te Vekilharç Faramir, mümkün olan en iyi savunmayı hazırlamaya çalıştı. Geriye kalan güney Gondor bölgelerindeki halkı örgütleyip beklemekten başka yapacak bir şeyleri kalmamıştı.
Gondor Cephesi
Sauron, bir an önce Minas Tirith’e tekrar saldırmayı planlıyordu. Çünkü Gondor daha 10 gün önce savaştan çıkmıştı ve yeniden toparlanmalarına imkan yoktu. Üstelik tüm komutanları ve Kralları da ölmüştü. Ama bir yandan da saldırısının mükemmel olmasını, yıkımın çok büyük olmasını istiyordu. Bu nedenle mevcut ordularıyla tekrar bir kuşatma başlatıp, o kuşatmayı oluşturacağı yeni ordularıyla beslemeyi planladı.
Minas Tirith’te, Pelennor Çayırları Savaşından sonra yeni bir kuşatma böylece başlamış oldu.
Gondor’da Son Savaş
Başlarda şehir dayanıyordu, ilk savaşa göre sayıca daha iyi bir durumdalardı. Üstelik orklar da daha azdı. Ama yine de Cümle Kapısı’nın yıkılmış olması, dışarıdan gelecek olan bir desteğin olmaması ve daha güçlü olan Yüzük Tayfları gibi sebepler şehri savunmayı zorlaştırıyordu. Hem bu Sauron’un planıydı. Amacı zaten bu orduyla şehri almak değil, insanları oyalamaktı.
Aylarca süren kuşatma sonunda insanların sayısı azalıyor ancak orklar hiç bitmiyordu. Cümle Kapısından içeri akın eden orklara karşı artık tutunacak doğru düzgün birlik kalmamıştı. Sağ kalanların gücü vecesareti azaldıkça Ak Şehrin katları tek tek düşmeye başladı. Sauron’un oluşturduğu yeni kuvvetler de şehre geldikçe katliam büyüdü. Orklar insanları acımasızca katlediyor, cesetleri yakıyor, silahsızları yakalayıp esir alıyor ve bunu hayatta kalan Gondorluların gözü önünde yapıyordu.
Böylece Mordor’a karşı durabilecek tek kale olan Minas Tirith düştü. Faramir, Gondor’un son Vekilharcı ve komutanları, şehrin üst katlarında yanında kalan az sayıdaki kişiyle beraber dağlara açılan anıt mezarlara doğru çekildiler. Dağ geçitlerinde orkları atlatmayı başarıp şehri kaybetmek pahasına da olsa Gondor’un geri kalanında Sauron’a karşı verilecek gerilla savaşını örgütlemek üzere Güney Gondor’a dağıldılar.
Sauron Gondor’un yok oluşunu kendi gözleriyle görmek istiyordu. Bu nedenle uzun yıllar sonra ilk defa tahtından çıkıp savaş meydanına geldi. Korkunç zırhı içindeki görüntüsünü görenler tir tir titriyordu. Tüm azametiyle Minas Tirith’in en üst katına çıktı ve Ak Ağaç’ı elleriyle bizzat yaktı.
Harad ve Umbar insanları Sauron’a hep itaat etmiş, her dediğini yapmışlardı. Bu nedenle Sauron Gondor topraklarını ödül olarak onlara bırakmıştı. Güneyli insanlarla Gondor’daki son vatansever gerilla güçleri arasında yıllar boyunca sürecek olan çatışmalar böylece başlayacaktı. En büyük ve en önemli düşmanının adeta belini kıran Sauron, gözünü Orta Dünya’nın geri kalanına dikti. Mordor’daki çukurlar hiç durmadan çalışıyor, kuzeye ve batıya saldırırken kullanılacak ordular ve silahlar hazırlanıyordu. Gölge bu sefer sadece Gondor’la sınırlı kalmayacaktı.
Cüceler Direniyor
Cüceler Yüzük Savaşı sırasında Vadi İnsanlarıyla beraber kuzeyde direniyordu. Rhun tarafından gelen Doğudölleriyle ve karanlık güçlerle savaşmış, Erebor’da son son savunma hattını kurmuşlardı. Kuşatma devam ederken kuzeye Sauron’un yüzüğü ele geçirdiği ve insanların yenildiği haberi gelince Yalnız Dağ’ın içindeki cüce kralı Thorin Taşmiğfer ve Vadi Kralı II. Bard son bir güçle kapılardan dışarı bir yarma harekatı başlattılar. Düşmanı Göl Kasaba’ya kadar sürmeyi başardılar. Bu esnada Karanlıklar Efendisi’nin kazandığı haberini alan doğudaki diğer kabileler de örgütlenmiş ve kuzeydeki hısımlarının yanında Sauron’un bayrağı altında savaşmak üzere toplanmışlardı. Vadi İttifakı, doğudan gelen bu taze kuvvetlere karşı tutunamadı, Yalnız Dağ’a geri çekilmek zorunda kaldı. Doğudölleri, Vadi insanlarına olan nefretlerini Göl Kasaba’yı yakarak gösterdi.
Kuzeydeki dağlarda cüceler ve Vadi halkından geri kalanlar dağların içinde savunmaya çekilmişti. Zaman zaman dağlardaki gizli geçitlerinden dışarı çıkıp Sauron’un güçlerine karşı hızlı saldırılar yaparak geri çekiliyorlardı. Doğudölleri bu sürpriz saldırılara bir çare bulamamıştı, dağların içine girme çabaları da sonuçsuz kalıyordu. Kuşatma bir çıkmaza girmiş, taraflardan hiçbiri kesin bir avantaj elde edemiyordu. Bu durum Sauron’un Minas Tirith’i almasına ve gözlerinin Orta Dünya’nın kuzeyine çevirmesine kadar sürecekti.
Rhovanion’un Kaderi
Gondor’daki en büyük düşmanını yok eden Sauron, kuzeydeki cücelerle ilgilenmek üzere cücelerin eski düşmanlarını kullanabileceğini düşündü. Elçilerini kuzeye, Kuruyan Çalılar’da hala varlığını sürdüren ejderhaları bulmaya yolladı. Smaug’un görkemine erişeni kalmamış olsa da buradaki ejderler de cüce hazinelerinin ve güneydeki verimli toprakların hayalini kuruyordu. Sauron’un sözleriyle kolayca ikna olup güneye, cücelerin üzerine doğru ilerlediler. Dağları kuşatan Doğudöllerini umursamadan cüce madenlerine saldırılar düzenlediler. Ateş üfleyemeyen soğuk ejderlerden oluşan bu birlik, kısa sürede doğuluların başaramadığını başarıp cücelere ciddi zararlar vermeyi başardı.
Erebor Kuşatması’nın sonunu ise daha da kuzeydeki mağarasından çıkıp gelen bir Urulóki getirdi. Ateşten nefesiyle dağın girişini yakıp kavurdu, içeri en önden dalıp arkasından gelen soğuk ejderlerle beraber kalan son cüceleri de yok etti. Sauron’un buraları fethetmek için yolladığı doğulular bile dağlara korkudan yaklaşamaz oldu. Böylece kuzeyde vahşi ejderlerin hükmü başladı.
Kuzeyde cücelerle ilgilenmeyi Doğudölleri ve ejderlere bırakan Sauron, elflerle ilgilenmek üzere bölük bölük ork ve troll’ü ilk olarak Kuyutorman’a gönderdi. Orman elfleri direnmeye çalışsa da bozgun kaçınılmazdı. Elflerin sayısı azdı, yılların yorgunluğu ve kederiyle zayıf düşmüşlerdi. Kuyutorman’ı diğer fetihlerine göre çok daha kolay alan Sauron, burayı yönetmesi için Khamul’u yeniden komutaya getirdi. Dol Guldur’u tekrar kuran Nazgul, mahzenlerde gizlenmiş eski karanlık büyüleri Sauron’un gücüyle tüm ormana yayarak Kuyutorman’ı dev örümcekler, vampir yarasalar ve hatta kurtadamlarla dolu bir kabus haline getirdi. Anduin Vadilerinde yaşayan Beorn halkı da bu yıkımdan nasibini aldı, Puslu Dağlardaki orklar ve Kuyutorman’ın kabus yaratıkları arasında kısa sürede yok oldular.
Rohan ve Fangorn’da Kıyım
Gondor’da işleri biten Mordor ordularının bir kısmı Rohan’a ulaşmıştı. Sırasıyla Edoras, Batıağıl ve diğer Rohan şehirlerini yağmalamış, yakıp yıkmışlardı. İnsanların yine bir kısmını öldürmüş, bir kısmını da esir almışlardı. Kalan son Rohirrim, Erkenbrand önderliğinde Miğfer Dibi’ne çekilip direnebildikleri kadar direnmeyi amaçlıyordu. Ancak bir önceki savaşta surda gedik açılmıştı. Miğfer Dibi fazla dayanamadan düştü. Calenardhon ovası Rohan kanına doydu.
Isengard’ın yok oluşundaki entlerin katkısını öğrenen Sauron, Fangorn Ormanı’nı komple yakmaya karar vermişti. Entler ve Huornlar, Karanlıklar Efendisi’nin ordularına çok büyük zararlar verse sonu gelmeyen ork birlikleri sayesinde orman parça parça ateşe verildi. Haftalar içinde Fangorn’un kadim ormanlarından geriye kül ve dumandan başka bir şey kalmadı.
Fangorn’daki iş bittikten ve Rohan tamamen Sauron’un kontrolüne geçtikten sonra Isengard’ın inşası da yeniden başlamıştı. Yapımı tamamlandıktan sonra oranın başına Sauron’un Ağzı geçecekti ve Orthanc’tan efendisinin iradesini yayacaktı.
Angmar’ın Yükselişi
Rhovanion topraklarını tamamen kontrolü altına alan Sauron, gözünü Eriador’a diktiğinde bu bölgeyi iki farklı cepheden fethetmeye karar verdi. Kuzeyde cücelerle olan işini tamamlayan Sauron’un kuvvetleri yönlerini Sisli Dağlar’a çevirdi. Burada ayrık şekilde yaşayan ork kasabalarını dolaşıp hepsini Sauron’un iradesi altında topladılar. Buradaki orkların büyük kısmı kuzeye, Gundabad’a aktarıldı. Buradan da dağları aşıp batıya dönerek kuzeydeki dağlara yerleştiler.
Carn Dum tekrar karanlık güçlerin kontrolü altına alındı. Kalenin donmuş zindanlarında uyuyan güçler harekete geçti. Eski yeminler tekrarlandı. Sauron’un baş komutanı Cadı-Kral, Yüzüğün gücüyle eski evinde yeniden uyandı. En korkutucu generaline yeniden kavuşan Sauron, Eriador’u ve kuzeydeki elfleri yok etme görevini Cadı-Kral’a verdi. Angmar’ın yeniden doğuşunun ardından orklar Eriador’a akınlar düzenlemeye başladı. Kalan insan yerleşkeleri bir bir imha edildi. Angmar Krallığı yeniden kuruldu ve Cadı-Kral, Eriador’u Sauron adına fethetmeye başladı.
Elfler Orta Dünya’yı Terk Ediyor
Kuyutorman fethedilmişti, Lothlorien ve Ayrıkvadi’de de işler kötüye gidiyordu. Bu iki elf diyarı güç yüzüklerinin gücüyle yapılmıştı. Sauron Tek Yüzük’ü ele geçirdiğinde bu güçlerin kendisi ve bu güçlerle yapılan her şey onun kontrolüne girecekti. Bu nedenle Elrond ve Galadriel Sauron Yüzük’ü takar takmaz durumu fark edip kendi yüzükleri olan Nenya ve Vilya’yı çıkardılar. Artık Lorien ve Ayrıkvadi’yi yüzüklerin gücüyle tutma şansları yoktu. Sauron bu topraklara ulaşmadan Valinor’a gitmeye karar verdiler. Arwen, Aragorn’un ölümünün Orta Dünya’da kalıp ölmeyi seçmişti, babasının tüm ısrarlarına rağmen batıya gitmeyi reddetti. Ayrıkvadi’de kaçınılmaz sonunu beklemeye başladı.
Elf halkının büyük çoğunluğu Valinor’a gitmeye karar vermişti. Ancak bir kısmı Orta Dünya’da kalıp Sauron’a karşı durmayı seçti. Lorien Beyi Celeborn ve Glorfindel bunlardan ikisiydi. Elf beyleri kalan halklarını örgütleyip son savunmalarını yapmak için hazırlandılar. Lorien için Dol Guldur ve Isengard’daki Mordor orduları, Ayrıkvadi içinse yeniden kurulan Angmar’daki Cadı-Kral’ın orduları yola çıkmıştı. Sauron’un en büyük düşmanları elfler, geçmişteki güçlerinin onda birine bile sahip değildi. Sona kalan elflerin direnişi kahramanca olsa da karanlığın güçleri önüne çıkan her elfi katletti. Ayrıkvadi’de bulunan Bilbo Baggins, kırmızı kitabında hayal ettiği mutlu sonu göremeden bir orkun paslı palası ile tanışıp Ayrıkvadi’de ölen tek hobbit oldu.
Shire Ölüyor
Angmar orduları artık yönünü Shire’a, Sauron’un yok etmeyi en çok istediği yere çevirmişti. Sauron, Tek Yüzük’ü ondan alıkoyanlar hobbitler olduğu için Shire’dan ve hobbitlerden daha fazla nefret ediyordu. Cadı-Kral ve güçleri etrafı yakıp yıkarak Shire’a doğru yürürken yeşil ve güzel hiçbir şey bırakmadılar. Fornost ve etrafındaki yerleşkeler, Fırtınatepesi, Erdiyarı ve Bree tek tek ele geçirildi.
Tüm bunlar olurken, yıkılan Isengard’dan kaçan Saruman ve adamları çoktan Shire’ı ele geçirmiş, hobbitleri sindirmişti. Sharkey adını alan Saruman biraz sesini çıkaranı hapse attırıyor, kendi küçük diktatörlüğünde hobbitlere neredeyse işkence ediyordu. Kötü insanlardan ve melez orklardan oluşturduğu kuvvetleriyle çevre kasabalara da korku saçmaya başlamıştı.
Cadı-Kral ve Angmar kuvvetleri Shire’a geldiklerinde Saruman’ın kontrolündeki bir kasabayla karşılaşmayı beklemiyordu. Saruman’ın kaderi için Karanlık Efendisi’ne danışan Cadı-Kral, Shire’ı kuşatıp Mordor’dan geleceği söylenene elçileri beklemeye koyuldu. Bu sırada etraftaki hobbit kasabalarını yağmaladılar, yakaladıkları hobbitleri esir alıp köle yaptılar. Sonunda Sauron’dan gelen cevap şaşırtıcı olmuştu. Morannon’daki savaşta Gandalf’ı öldürdükten sonra ele geçirdiği Narya’yı Saruman’a hediye edilmesi için göndermişti Sauron.
Eski düşmanının yok edildiğini gören ve Sauron’un takdirini kazandığı için sevinen Saruman, büyük bir keyifle hediyesini kabul etti. Ancak işler görüldüğü gibi değildi. Narya’yı eline geçiren Sauron, bu elf yüzüğünü de karanlık büyüleriyle kendi yüzüğüne bağlamıştı. Böylece Saruman da aynı yüzük tayfları gibi Sauron’un iradesine bağlı bir hizmetkar haline gelecekti. Saruman’ı da kendi hizmetine alan Sauron, güçlerinin bir kısmını burada bırakıp Cadı-Kral’a batıya yürümesini emretti.
Angmardan yayılan orklar, Cadı-Kral’ın komutasında Gri Liman’lara girdiler. Gemici Cirdan ve yanında kalan birkaç elf, hala gemiler yaparak soydaşlarının Valinor’a kaçmasına yardım etmeye kendini adamıştı. Cirdan’ın karşısına Cadı Kral çıktı ve geçmiş günlerinin intikamını alırcasına Orta Dünya’da kalan son elfi de katletti.
Gri Limanların da düşmesiyle Orta Dünya’daki tüm yerleşim yerleri ya ele geçirilmiş ya da yok edilmişti. Sauron böylece Orta Dünya’nın tek hakimi olmuştu.
Orta Dünya’nın Hakimi Sauron
Aradan geçen yılların ardından, Orta Dünya’da özgür kimse kalmamıştı. Sadece Sauron’un köleleri vardı. Sadece Erdiyarı hududunda bir yerde, Yaşlı Orman civarında orkların sürekli ölmesi Cadı-Kral’ın dikkatini çekmişti. Casusların yaptığı araştırmalar sonucunda Cadı-Kral, burada güçlü bir varlığın yaşadığını öğrendi. Efendisi Sauron’dan aldığı emirle bu Yaşlı Orman’ı da kuşatma altına aldı. Yaşlı Orman orkların geçişine bir türlü izin vermiyordu. Ormana giren orklardan hiçbir haber alınamıyor, içeri giren casuslardan da bir kısmı ya kimliğini unutmuş olarak ya da hiçbir şey görmediklerini söyleyerek geri geliyordu.
En sonunda Sauron bizzat kendi gelmeye karar verdi. Yüzüğünün ve kendisinin tüm iradesini kullanarak ormana meydan okudu. İçeriden bir yanıt gelmeyince ordularıyla beraber içeri girdi. Ağaçların arasında bir kulübe görene kadar ilerlediler. Kapının önünde mavi ceketli ve şapkalı, sakallı bir adam oturuyordu. Sauron, adamın karşısına doğru yürürken yıllardır Orta Dünya’da duyulmayan neşeli bir şarkı duyuldu:
Lay lom! Lay la lom! Gongu çal da gel!
Gongu çal! Zıpla gel! Söğütler içinden!
Tom Bom, şen Tom, Tom Bombadil!
Tüm azametine ve gücüne rağmen Sauron, bu garip yaşlı adamdan çekinecek miydi? İyice yaklaşıp adamın karşısına dikildi, konuştuğunda sesi tüm ormanı doldurdu:
“Kimsin sen? Önümde diz çök yaşlı ahmak!”
Tom gülümsedi ve cevap verdi:
“Hı ne? Daha benim adımı öğrenmedin mi? Tek cevap o. Sen bana söyle, sen kimsin, böyle tek başına sen olarak, isimsiz? Ama sen gençsin, ben ise yaşlıyım. Ben neyim biliyor musun, en yaşlı olanım. Lafıma mim koyun dostlarım: Tom, nehir ile ağaçlar henüz yokken buradaydı; Tom ilk yağmur damlasıyla ilk meşe palamudunu hatırlıyor. O Büyük Ahali’den önce patikalar açtı ve Küçük Ahali’nin gelişini gördü. O, Krallardan, mezarlardan ve Höyüklü Kişiler’den önce de buradaydı. Denizler eğrilmeden elfler batıya geçtiklerinde, Tom çoktan burada vardı. Yıldızlar altındaki karanlığı, korkunun bilinmediği zamanları gördü o. Karanlıklar Efendisi Dışarı’dan gelmeden önceki zamanları.”
Daha sonra duraksayıp Sauron’un korkunç yüzüne dikti gözlerini. “Senin Efendinden de önceki zamanları.”
—
Sauron Yüzük’ü ele geçirse olabilecekleri yazdık. Siz de görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz. Keyifli okumalar!
Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!
Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.
Kitabın gerçekte de bu şekilde bir son ile bittiğini düşündüm bir an içinde, ne kadar acımasız bir son olurmuş öyle.
Valla VPN aslinda filmin boyle bitmesini istemistim ama bunu omuduktan sonra iyiki boyle bitmemis
(Bu arada bu konuyla ilgili video yapacam😃😃)
Bu konunun videosu yapım aşamasında bizim youtube kanalımızda. Bu açıdan içeriğimizi izinsiz kullanmama adına kendi özgün senaryonuzu üretirseniz memnun oluruz.
Biz videoyu çekmiyor olsaydık da izin almanız gerekiyordu, gelecek için bilgilendirme mesajı olsun sizin için.
ah sauron reis kazansaydın
içim ürperdi resmen, ama bir yandan da hoşuma gitti. :D
Tom Bombadil ilk doğanlardan olup gücü ve iradesi sınırsızdır. maialar ve valar bile anlam verememiştir. Bir Söylentiye göre ungoliant’dan bile çok çok güçlüdür. Ancak kendine saldırıldığı zaman saldırır ve bir hobit uşağı kadar saf ve temizdir. Sauronun ve uşaklarının gücü tomu öldürmeye yetmezdi.
Tolkien’in (Gandalf üzerinden yaptığı), Yüzük emanet edilmesi durumunda Tom Bombadil’in ilk olduğu gibi son olurdu yorumu belirleyici etken yazıdaki. Ki o durumda Sauron Tek Yüzük’e sahip bile değil.
O malum konuşmada ki (Gandalfın ağızından) bu durumu ve yüzüğü anlayamayacağını ve onu unutacağını söylemiştir. Sonu olacağı ibaresi buradan gelmektedir (tabi bu öznel bir görüş). Tom herşeyden önce orta dünyada olduğu gibi herşeyden sonra da orta dünyada olacağı söylenir. Kudretini sadece Eru anlayabilirmiş. Hakkında kehanet bile yazılamayan anlaması güç olan bir karakterdir kendisi. Lakin Elflerden bile önce direk Eru tarafından nehirlerden ağaçlardan ve tüm canlılardan önce orta dünyaya yerleştirilmiştir. Fanların ve Tolkien’in arkadaşlarının görüşü Eru’nun ortadünyayı yaratırken kendisinden yardım aldığıdır. Öznel olarak yorum katmak gerekirse Elflerin bile hayretle baktığı, maiaların çekindiği ve saflığın, temizliğin simgesi olan bu karakterin Melkor tarafından kirletilmiş bir uşak tarafından alt edilebileceğini düşünmüyorum.
Sauron’u Melkor ile karıştırmışsınız. Lakin okuduğum kadarıyla Sauron yok etmekten çok hükmetmek ile ilgileniyor. Yüzük’ü ele geçirse tüm Orta Dünya halklarını Melkor gibi yok etmektense herkesin kendisine itaat etmesini ister.
Sauron Melkor’a göre daha çok hükmetmek ile ilgilenen bir Ainu, evet. Ama şöyle de bir durum var; Sauron Gondor’dan ve varisinden hem çekiniyor hem de intikam duygusu var. Bu nedenle Gondor’u bitirmek ister. Bunu Pelennor Savaşı’nda görüyoruz zaten. Aynı şekilde elflerin de ileride sorun olmaması için, güçleri azalsa bile bitirmek isteyecektir. Keza Saruman yoluyla Rohan’ı da bitirmek istiyor, çocuklara kadar.
Zaten yazıda diğer ırkları da yok etme yoluna gitmiyor. Kitaptaki Sauron’un yaptıklarına uygun bir şekilde kurguladım yazıyı yazarken. Hükmetmek istiyor ama hükmetmeyi kimseyi öldürmeden yapamazsın.