Druedain

Druedain

Druedain

Haleth halkı diğer insanlara göre farklıydı, yabancı bir dil konuşuyorlardı ve Eldar’ın müttefiki olmalarına rağmen ayrı bir halk olarak yaşıyorlardı. Kendi dillerine çok bağlı olsalar da Eldar ve diğer insanlarla iletişim kurmak için Sindarin (çoğu duraksaya duraksaya konuşuyordu) öğrendiler. Kendilerine yeni gelen örf ve adetleri çok fazla benimsemediler ve Eldar ve Atani’ye garip gelen birçok geleneklerini muhafaza ettiler. Korkusuz savaşçılar ve sadık müttefikler olarak görünmelerine rağmen kendi sınırlarnın dışına çok az asker yolladılar. Çünkü asıl kaygıları kendi ormanlarını korumaktı ve bu nedenle uzmanlık alanları ormanlarda yapılan savaşlardı. Ormanlar için özel eğitim almış orklar bile sınırlarının yanına yaklaşamıyordu. Bilinen ilginç geleneklerinden biri ise savaşçılarının çoğunun kadın olmasıydı.

Tüm geleneklerin içinde en ilginci ise aralarındaki, Beleriand’daki Eldar’ın ve Atani’nin daha önce görmediği cinsten, huzurdu. Çok fazla değillerdi ve küçük kabileler olarak ayrı, ama aynı grubun üyeleri gibi dostluk içinde yaşıyorlardı. Kendilerine drûg diyorlardı. Bodur olmalarına rağmen genişlerdi, ağır kalçaları ve kısa ve ince bacakları vardı; geniş yüzleri derin gözlere sahipti ve kocaman kaşları vardı ve bu ayrımdan dolayı gururlanan bir kaçı hariç kaşlarının aşağısında saç çıkmazdı. Yüz hatları genellikle duygusuzdu; uyanık gözlerinin hareketleri ise yakın mesafeye gelen kadar gözlemlenemezdi, gözleri çok siyahtı öyle ki göz bebekleri ayırt edilemiyordu.

Sesleri derindi ve gırtlaktan konuşuyorlardı, ama gülüşleri zengindi ve Elf ya da insan, her duyanı güldürüyordu çünkü gülüşleri kötülükle zehirlenmemişti. Barış zamanında çalışırken sıklıkla gülüyor veya diğer insanlar şarkı söylerken onlara katılıyorlardı. Buna rağmen acımasız düşmanlardı ve bir kere sinirlendiklerinde sakinleşmeleri bir hayli zaman alıyordu. Çok sessiz savaşırlardı ve orklara karşı aldıkları zaferlerle bile övünmezlerdi.

Druedain

Eldar onlara Druedain diyordu ve Atani’nin bir parçası sayıyorlardı. Kısa yaşıyorlardı ve her zaman sayıları azdı, orklara karşı yaptıkları savaşlardaki kayıpları onlar için her zaman ağır oluyordu ve bu orklara karşı olan nefretlerini arttırıyordu. Yakaladıkları orkları işkenceyle öldürüyorlardı. Morgoth, Beleriand’daki tüm elf ve insan kalelerini yok ettiğinde sayılarının çok azaldığı ve bazılarının (çoğunlukla kadın ve çocuk) Sirion Ağzı’ndaki son sığınağa geldiği söylenir.

Druedain iz sürme konusunda oldukça yeteneklidirler ve yaşayan tüm canlıların izini sürebilirler. Dostlarına bu zanaatlarını öğretebildikleri kadar öğrettiler, yine de öğrencileri onlarla eş değer değildi çünkü Druedain onların kokularını kullanıyordu. Bir orkun kokusunu, bir insanın duyabileceğinden daha uzak mesafeden alabilir ve sudan geçse bile haftalarca takip edebilirlerdi. Doğa hakkındaki bilgileri neredeyse elflerinkine eşitti. Yeni bir bölgeye taşındıklarında orada yetişen her şeyi kısa süre içinde öğrendikleri ve onlara yeni olan şeylere isim verdikleri söylenir.

Diğer Atani gibi Druedain da Eldar ile karşılaşana kadar herhangi bir yazı formu kullanmıyordu, ama Elfler’in rünleri ve el yazısı onlar tarafından hiçbir zaman öğrenilmedi. Beleriand’a gelmeden önce, Atani’nin metaller ve demircilik konusunda bilgileri olmasına rağmen, uzun bir zaman boyunca kesme ve parçalama işlemleri için çakıl taşı kullandılar, çünkü metal işlemek o dönem için pahalıydı. Ama Beleriand’da Eldar’ın yardımıyla ve Ered Lindon ile olan ticari ilişkiler sayesinde bu tür malzemeler daha yaygın hale geldi ve Druedain ağaç ve taş oymacılığı konusunda büyük bir beceri gösterdi.

Boyacılık konusunda bilgileri eskiye dayanır. Bitkilerden elde ettikleri boyalarla, ağaçların ve düz taşların üzerine resim ve desen çizerler hatta ağaçlardan boyamaya uygun yüz şekilleri yaparlardı. Daha keskin ve güçlü aletlerle bu yeteneklerini geliştirdiler ve insanların ve yaratıkların şekillerini yapmak konusunda ustalaştılar öyle ki en yeteneklileri bu şekilleri yaşıyormuş gibi gösterebilirdi. Kendi şekillerini de yaptılar ve bunları geçitlerin girişine veya yollardaki dönemeçlere yerleştirdiler.

Druedain

… Yolun her dönemecinde, bir insana benzetilerek yontulmuş, kocaman, koca elli ve ayaklı, bağdaş kurup oturmuş kütük gibi kolları şişman göbeğinin üzerinde kavuşmuş, diklemesine büyük bir kaya bulunuyordu. Bazıları yılların yıpratmasıyla, sadece göz çukurlarında hala gelip geçenlere hüzünle bakan kara birer delik hariç, bütün yüz hatlarını kaybetmişlerdi. Süvariler onlara pek bakmıyordu bile. Koncolos diyorlardı ve pek umursamıyorlardı: Artık hiçbir güç, hiçbir dehşet yansıtmıyorlardı; fakat Merry onlara, alacakaranlıkta kederli kederli yükselirken hayranlıkla ve neredeyse acımaya benzer bir duyguyla bakıyordu…

Druedain bu taşlara “gözleyen-taş” derdi. Bunların en dikkate değer olanları Teiglin Kavşakları’nda bulunuyordu. Her birinin bir Drúadan’ı temsil ettiği bu kayalar ölü bir orkun üzerine çömelmişti ve heykeller normal bir Drúadan’dan daha büyüktü. Bu kayalar orklara hakaret etmekle kalmıyordu; orklar bu kayaların Oghor-hai ‘nin(ork dilinde Druedain) nefretiyle dolu olduğuna inanıyorlardı ve bu taşlara dokunmaya cüret edemezlerdi.


Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Elfler ve Cüceler Yüzük Savaşı’nda Neredeydi?

Elfler ve Cüceler Yüzük Savaşı’nda Neredeydi? Herkese merhaba, bu konumuzda, Yüzük Savaşı sırasında elfler ve …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir