Elladan ve Elrohir

elladan ve elrohir

Irk: Elf
Dil: Sindarin, Westron
Cinsiyetleri: Erkek
Soy: Sindar-Noldorin
Doğum Tarihleri: 3.Çağ 130
Ölüm Tarihleri: Bilinmiyor
İkamet Ettikleri Yer: Ayrıkvadi
Ebeveynleri: Elrond ve Celebrian

Doğumları ve gençlikleri

Elrond’un oğulları. Elladan ve Elrohir ikizlerdi ve Üçüncü Çağ’ın 130’uncu yılında dünyaya gelmişlerdi. İki kardeş birbirine çok benzerlerdi; ikisi de uzun, siyah saçlı, gri gözlü ve asil yüzlüydü. Anneleri Celebrian küçük kız kardeşleri Arwen’di. Babaları Elrond bir Peredhil’di yani hem Elf hem insan kanı taşıyordu. Ve Elrond’a istediği soyu seçme hakkı verilmişti o da Elf olmayı seçmişti. Çocukları da aynı seçimi yapmıştı.

2509 yılında anneleri Celebrian Kızılboynuz’da Orklar tarafından yakalanmıştı. Elladan Elrohir annelerini kurtarmış ama kadına kötü muamele edilmiş ve işkence görmüştü. Bu yüzden sonraki yıl Orta-Dünya’yı terk etti ve Ölümsüz Topraklar’a yelken açtı.

Elladan ve Elrohir annelerinin Ork’ların elinde nasıl işkence gördüğünü asla unutmadı ve yıllarca Ork avlarına katıldılar. Elladan ile Elrohir çoğunlukla Kuzey İnsanları ve Elrond’un üvey oğlu ve Dunedain Reisi olan Aragorn ile birlikte at sürdüler.

Yüzük Savaşı

3018 yılının Ekim Ayı’nda Elrond’un Divanı’ndan sonra Elladan ve Elrohir Aragorn ile beraber Nazguller’e ne olduğunu anlamak için Brunien Nehrini araştırdılar. Elladan ve Elrohir daha sonra da Divan’da görüşülen konuları ve alınan kararları Galadriel’e iletmek için Lothlorien’e gittiler.

Galadriel Aragorn’un akrabalarına ihtiyaç duyduğunu hissetmiş ve Halbarad önderliğinde 30 kolcuyu Ayıkvadi üzerinden güneye yollamıştı. Elladan ve Elrohir’de onlara katılmıştı, çünkü Sauron’a karşı yapılan savaşta yer almak istiyorlardı.

Gri Bölük 3019 yılının 6 Mart’ında Isen Nehri yakınlarında günün erken saatlerinde Aragorn’u bulmuştu.

Eomer: ”Durun, Durun! Rohan’da at sürenlerde kim?”

Bunun üzerine atlarını aniden durdurdular. Onlarla konuşmak üzere gelen adam on adım kala durdu. Sonra berrak sesi gürledi.

Halbarad: ”Rohan mı? Rohan mı dediniz? Bu duyması hoş bir sözcük. Çok uzak yerlerden beri burayı arıyorduk.”

Eomer: ”Buldunuz ya. Burası Kral Theoden’in yurdudur. Kimse ondan izinsiz at süremez. Kimsiniz siz?”

Halbarad: ”Ben Halbarad Dunadan, Kuzeyli Kolculardanım. Arathorn oğlu Aragorn diye birini arıyoruz.”

Aragorn: ”Onu buldunuz. Halbarad! Böyle bir şey olabileceğini hayal dahi edemezdim.”

Süvariler tekrar yola koyulmuşlardı. Aragorn bir süre Dunedain ile sürdü atını; Kuzey’den ve Güney’den gelen haberler hakkında konuşurken Elrond’un oğlu Elrohir;

Elrohir: ”Sana babamın sözlerini getirdim; Günler kısaldı. Eğer acelen var ise Ölülerin Yolunu hatırla.”

Kral Miğfer Dibi’ne vardıktan kısa bir süre sonra büyük bir bölük asker toplanmıştı. Birçoğu daha şimdiden atlarını eyerlemişti. Eli silah tutan herkes Minas Tirith’e gidecekti. Yakın zamanda 1000 üzerinde mızraklı ve 500 kişilik Batıağıl’lı asker onlara katılacaktı.

Aragorn: ”Beyim, izninizle kendim ve akrabalarım için yeni bir plan uygulamak istiyorum. Biz kendi yolumuza gitmeliyiz. Doğuya giden en kestirme yoldan gideceğim, Ölülerin Yolunu izleyeceğim.”

Theoden: ”Eğer gerçekten öyle bir yol var ise kapıları Dunharrow’dadır. Ama canlı bir kişi bile oradan geçemez.”

Aragorn: ”O yolu tutacağım, ne olursa olsun. Fakat emin olun ki, Mordor’un bütün orduları aramıza girse de hala savaşta karşılaşma ihtimalimiz var.”

Theoden: ”Nasıl dilersen öyle yap Aragorn beyim. Bu ayrılık beni üzüyor ve gücüm bununla azalıyor ama bir an önce ayrılmam gerek. Hoşça kal!”

Aragorn: ”Elveda hükümdarım. Elveda Merry! Seni emin ellere bırakıyorum ama Legolas ve Gimli avlarını benimle sürdürecekler umarım; ama seni unutmayacağız.”

İşte böyle ayrıldı Yurt Hükümdarı Theoden ile Aragorn ve bir daha birbirlerini hiç görmeyeceklerdi.

Birlikte Kent’e geri döndüler. Aragorn bir süre sessizce oturdu, diğerleri de konuşmasını bekledi.

Legolas: ”Konuş da seni rahatlatalım; gölgeyi silk at üzerinden!”

Aragorn: ”Benim için Borukent savaşından daha çetin bir mücadele. Orthanc Taşı’na baktım dostlarım.”

Gimli: ”Ona herhangi bir şey söyledin mi? Gandalf dahi onunla karşı karşıya gelmekten korkuyordu.”

Aragorn: ”Kiminle konuştuğunu unutuyorsun. Edoras’ın kapısında sıfatımın tamamını beyan edişimi duymadın mı? Yo Gimli, Yo dostlarım ben taşın sahibiyim hukuken; taşı kullanmaya hem hakkım hem gücüm var. Ve gücüm ucu ucuna yetti. Evet, Efendi Gimli beni gördü; ama sizin beni gördüğünüzden farklı bir biçimde; Sauron İsildur’un ve Elendil’in kılıcını unutamamıştı. Ve şimdi onun büyük planlarını gerçekleştirmesinin arifesinde İsildur’un varisi ortaya çıkıyor. Henüz hiçbir şey den korkmayacak kadar yüce bir kudrete sahip değil; hayır şüphe durmadan kemiriyor onu. Bakın dostlarım Taş’a hâkim olduğum zaman bir çok şey öğrendim. Güney’den Gondor’a gelen beklenmedik bir tehlike gördüm. Eğer hızla karşılanmazsa on gün geçmeden Minas Tirith düşecektir. Ve beni her şey kaybedilmeden ulaştırabilecek tek yer Ölülerin Yolu.”

Toprakların üzerinde bir gölge var,
Batıya uzatmış karanlık kanatlarını.
Kule sarsılıyor; kıyamet yaklaşıyor
Kralların mezarlarına. Ölüler uyanıyor.
Yeminlerini bozanların saati geldi:
Erech Taşı’nda duracak yeniden
Ve duyacaklar tepelerde yankılanan boru sesini
Kimin borusu? Kim çağıracak onları
Gri alacakaranlıktan? Unutulmuş insanları?
Bağlılık yemini ettikleri kişinin varisi
Zaruret karşısında, gelecek Kuzey’den
Kapı’dan geçerek girecek Ölüler Yolu’na.

Aragorn: ”Haydi! ”Erech Taşı’na!” Ölülerin Yolu’nu arıyorum Benimle gelenler gelsin!”

Elladan, Elrohir, Kolcular, Aragorn, Legolas ve Gimli Ölüler Yolu’na doğru yola çıktılar ve 8 Mart’ta oraya vardılar.

Aragorn Dunharrow’dan meşaleler almıştı yanına şimdi de önde bir tanesini kaldırmış gidiyordu. Elladan da başka bir meşale ile arkasından gidiyordu. Gimli ise en arkada tökezleye tökezleye onlara yetişmeye çalışıyordu. Meşalelerin soluk alevinden başka hiçbir şey görülmüyordu. Fakat bölük durduğunda sanki etrafta bitmek tükenmek bilmeyen fısıltılar, şimdiye kadar hiç duyulmamış bir dildeki sözcüklerden mırıltılar duyuluyordu.

Aragorn bir süre daha ilerledikten sonra durdu. Önünde kudretli bir adamın kemikleri vardı. Parmak kemikleri hala duvardaki çatlakları kavramış haldeydi. Aragorn onu ellemedi ama fakat uzun bir süre sessizce baktıktan sonra derin bir nefes aldı. Arkasına döndü ve fısıldaşan karanlıkla konuştu;

Ölülerin Yolu

Elladan ve Elrohir

Aragorn: Hazinelerinizi ve sırlarınızı Lanetli Yıllar içinde saklayın saklayabildiğinizce! Sadece hız istiyoruz biz. Bırakın geçelim sonra gelin! Sizi Erech Taşı’na çağırıyorum.”

Bölük yeniden at bindi ve sıra halinde ilerlemeye devam ettiler. Arkalarından Elladan geliyordu. Bölüğün sonuncu adamıydı, ama aşağı inen yolu tutan son kişi değildi.

Legolas: ”Ölüler izliyor. İnsan ve at suretleri görüyorum; ince bulut şeritlerine benzeyen sancaklar ve sisli bir gecede kışın çıplak kalmış çalılıklarına benzeyen mızraklar. Ölüler izliyor.”

Elladan: ‘‘Evet, Ölüler arkadan geliyor. Çağırıldılar.’’

Bölük Taş’a vardı ve gecenin karanlığında durdu. Sonra Elrohir Aragorn’a gümüş bir boru verdi. Aragorn boruyu üfledi ve yakında duranlar cevap olarak çok uzaklardaki derin mağaralardan bir yankı gibi bir sürü boru sesi duydukları izlenimine kapıldılar. Aragorn attan inip Taş’ın yanında durdu ve haykırdı.

Aragorn: ‘‘Yeminlerini bozanlar, neden geldiniz?’’

Ve gecenin içinden bir ses geldi;

Ölüler: ‘‘Yeminimizi yerine getirip huzur bulmak için’’

Aragorn: ‘‘Sonunda zaman geldi çattı. Şimdi Anduin üzerindeki Pelargir’e gidiyorum ve sizde peşimden geleceksiniz. Ve ne zaman Sauron’un hizmetkârları temizlenecek o zaman yemininizi yerine getirdiniz sayacağım. O zaman huzur bulup sonsuza kadar ayrılabilirsiniz. Çünkü ben İsildur’un Gondor’a bıraktığı varis Elessar’ım.’’

Bunu söyledikten sonra Halbarad’ın getirdiği koca sancağı açmasını buyurdu. Sancak simsiyahtı; üzerinde bir nişan varsa bile gizlenmişti. Ve bölük o gece taşın yanında konakladı ama çok az uyuyabildiler.

Şafak söktüğünde Aragorn hemen kalktı ve Bölük’ü aralarında kendisi hariç hiçbirinin daha önce görmedikleri bir hız ve yorgunluk dolu bir yolculuğa çıktılar.

Dört gün üç gecelik bir yolculuktan sonra Gri Bölük ve Ölüler Ordusu Lamedon’a varmışlardı. Geldiklerinde Lamedon halkını nehir yukarı gelmiş olan Umbar ve Harad’ın zalim halkı ile nehir geçitlerini korumak için çekişiyorlardı. Fakat Gri Bölüğün ve Ölüler Kralının geldiğini gören Umbar ve Harad’lılar kaçmıştı. Lamedon’un Hükümdarı Angbor ise Gri Ordu geçip gittikten sonra geleceğini söyledi.

Gri Bölük büyük bir hızla Lebennin ovasını geçtiler. Pelargir’e vardıklarında Pelargir’de Umbar’ın ana filosu duruyordu: Elli büyük gemi ve sayısız küçük tekne. Peşine düştükleri düşmanın çoğu limanlara onlardan önce varmışlardı ve korkularını da yanlarında götürmüşlerdi gemilerin bazıları Nehir’den aşağı doğru kaçıp uzak sahile varmak için yola koyuldu; küçük teknelerin çoğu tutuşturuldu. Fakat artık kıyıya kadar kovalanmış olan Haradrim sıkışıp kalmış ve çaresizlik içinde deliye dönmüşlerdi, lakin Gri Bölüğe baktıklarında güldüler çünkü hâlâ çok büyük bir orduydular.

Aragorn: ”Şimdi gelin! Kara Taş’ın adına çağırıyorum sizi!”

Ve aniden, en arkada kalmış olan Gölge Ordu gri bir sel gibi geldi ve önündeki her şeyi süpürdü. Uzaktan çığlıklar, belli belirsiz öten borular ve bir mırıltı, sanki uzaktaki sayısız sesten geliyormuş gibi bir mırıltı duydum: Çok eskiden kalma unutulmuş bir muharebenin yankısı gibi. Soluk kılıçlar çekildi; bu kılıçların hâlâ işe yarayıp yaramadıklarını bilinmez, ama önemi yoktu çünkü Ölüler’in artık korkudan başka bir silaha ihtiyaçları yoktu. Kimse onlara karşı koyamazdı.

Kıyıdaki bütün gemilere çıktılar; sonra suyun üzerinden açıkta demirli olan gemilere gittiler; gemiciler, küreklere zincirlenmiş köleler hariç, korkudan delirmiş gibi güvertelerden aşağı atlıyorlardı. Kaçan düşmanlarımız arasından umursamazca yürüdüler, onları yapraklar gibi sürükledik kıyıya varıncaya kadar. Sonra kalan her büyük gemi için Aragorn bir Dunedain yolladı, onlar gemide bulunan tutsakları avuttular; korkularını bir yana atmalarını, artık özgür olduklarını söylediler.

Aragorn: “‘Şimdi Isildur’un Varisi’nin sözlerini dinleyin! Sözünüzü yerine getirdiniz. Dönün artık ve vadiyi bir daha hiç rahatsız etmeyin! Ayrılın ve huzur bulun!”

Bunun üzerine Ölülerin Kralı ordunun önüne çıktı, mızrağını kırarak yere attı. Sonra eğilerek selam verdi ve arkasını döndü; bütün gri ordu hızla hareket ederek anı bir rüzgârla dağılan gri bir sis gibi yok oldu.

Pelennor Çayırları Savaşı

Elladan ve Elrohir

Günler sonra Anduin’i geçip Pelennor Çayırlıkları’na varmışlardı. Pelargir’deki savaştan ele geçirdikleri Umbar gemileriyle limana yaklaştıklarından, gelişleri Rohan ordusunda büyük bir paniğe yol açmıştı. O sırada Rohirrim’i savaş alanında yöneten Eomer limana doğru baktığında bir şey gördü hiç görmeyi ummadığı bir şeyi; en öndeki gemide bir bayrak açılmıştı, Ak Ağaç çiçek açmıştı bayrakta Gondor için ve etrafında Yedi Yıldız vardı ve üzerinde bir taç, yani Elendil’in sayısız yıldır hiçbir hükümdarın kullanmadığı nişanı. Ve yıldızlar güneş ışığında alev alevdi. Çünkü Elrond’un kızı Arwen tarafından değerli taşlarla işlenmişti. İşte böyle varmıştı İsildur’un varisi Arathorn oğlu Aragorn Ölülerin Yolu’nda geçerek Gondor’a ulaşmıştı. Bu olay Mordor orklarını da büyük bir korkuya düşürmüştü.

Kendi gemilerinin düşmanla dolu olması onlara sonlarının yakın olduğunu hatırlatmıştı. Batı’nın Alevi Anduril tekrar Minas Tirith’e dönmüştü. Ne kadar Aragorn’un gelişi büyük bir umut getirse de hala önlerinde büyük bir savaş vardı. Güneyli adamlar güçlü savaşçılardı. Gün bitene kadar savaşmayı başarmışlardı ama nihayetinde onlarında sonu gelmişti.

18 Mart’ta Batı’nın Ordusu yola çıktı. Elladan ve Elrohir Kolcular ve Dol Amroth Şövalyeleriyle birlikte Mordor’a at sürdü. İki kardeş Morannon Savaşın’da ön saflarda savaştılar ve Yüzüğün yok olup Sauron’un düşüşüne şahit oldular.

Elladan Elrohir Arwen

Dördüncü Çağ

Elladan ve Elrohir 8 Nisan’da Cormallen Kırları’ndaki zafer kutlamasına katıldılar. Mayıs’ın 8’inde yani Aragorn’un taç giyişinden bir hafta sonra Elladan ve Elrohir Minas Tirith’ten ayrılıp kuzeye at sürdüler. Elladan ve Elrohir Yaz-ortası gününde Minas Tirith’e döndüler ve kız kardeşleri Arwen ile Aragorn’un düğününe katıldılar. İki kardeş Rohan Kral’ı Theoden’in Edoras’taki cenazesine katıldılar ve 14 Ağustos’ta kız kardeşleri ile vedalaşıp oradan ayrıldılar.

Elrond 3021 yılında Orta-Dünya’dan ayrılıp Ölümsüz Diyar’a yelken açtı ama oğulları Elladan ve Elrohir yıllarca Ayrıkvadi’de yaşadı. Sonları bilinmez.


Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri İlk 2 Bölüm Detaylı İncelemesi

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri İlk 2 Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power 1. Sezon)

5 yıl süren uzun bekleyiş sona erdi ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 1. sezonunun ilk …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir