Eowyn

Eowyn

Eowyn Künye:

Irk: İnsan

Dil: Rohirric, Westron

Cinsiyeti: Kadın

Soy: Rohirrim- Eorl Hanedanı

Ebeveynleri: Eomund ve Theodwyn

Kardeşi: Eomer

Eşi ve Çocukları: Faramir; Elboron

Doğum Tarihi: 3.Çağ 2995

Ölüm Tarihi: Bilinmiyor

İkamet Ettiği Yerler: Rohan, Ithilien

Diğer İsimler: Saklımiğfer, Rohan’ın Ak Hanımı

Taşıdığı Ünvanlar: Rohan’ın Muhafızkızı, Ithilien Leydisi, Emyn Arnen Leydisi

Eowyn’in Doğumu ve Gençliği

Eowyn
THE LORD OF THE RINGS: THE RETURN OF THE KING, Miranda Otto, 2003, (c) New Line/courtesy Everett Collection

Eowyn, Rohan Kralı Theoden’in yeğenidir, çok cesurdur. Uzun yıllar boyunca Theoden’in yanında kalmıştır ki Saruman Theoden’in zihnini hükmü altına aldığında da Eowyn onun yanındaydı. Onunla sürekli ilgilendi.

Eowyn 2995 yılında doğdu. Annesi Theodwyn, Theoden’in kız kardeşidir. Babası Eomund Rohan’ın generaliydi. 3002 yılında, doğuya yaptığı bir sefer sırasında bir ork tarafından öldürüldü. Daha sonra Eomund’un ölümü üzerine Theodwyn hastalandı ve kısa bir süre içinde o da vefat etti.

Böylece 7 yaşındaki Eowyn ve 11 yaşındaki ağabeyi Eomer öksüz kaldılar. Bunun üzerine onlara Theoden elini uzattı. Onları yanına alarak büyüttü. İkisi de Theoden’in oğlu Theodred ile kardeş gibi büyüdüler.

Eowyn çok güzel bir kadın oldu. Gözleri gri, saçları ipeğimsi bir sarı renkti. Ata binmeyi ve kılıç kullanmayı öğrendi. Rohan halkı onu çok seviyordu Özellikle bir erkekmiş gibi olan gücü ve korkusuzluğu onları çok etkiliyordu. İnatçılığı ve zarafeti ona anneannesinden kalan bir mirastı.

Theoden’in hastalığı

3014 yılında Theoden nedeni bilinmeyen bir hastalığa yakalandı. Bu nedenle gücü ve cesareti yitip bitti. Bu durumundayken Solucandil ona ne derse yapıyordu. Fakat Solucandil’in o topraklarda gözü olan Saruman’ın ajanı olduğu bilinmiyordu. Saruman güçlü bir büyücüydü ve yavaş yavaş Theoden’in zihnini hakimiyeti altına alıyordu. Solucandil’in de yardımıyla Theoden’i saf dışı ederek Rohan’ı zayıflatmayı başardılar. Aslında Solucandil uzun bir zamandır Eowyn’i arzuluyordu ve ona, Theoden’i indirirlerse istediğini alacağı konusunda vaatler verilmişti. Bu nedenden dolayı Saruman’a hizmet etti.

Dayısı, Eowyn’in gözleri önünde eriyip yitiyordu. Çaresizce ve zayıf bir umutla sürekli dayısını iyileştirmek için çabaladı, didindi.

Yüzük Savaşları

Saruman Theodred’i öldürmek için bir ordu topladı. Ve Fords of Isen’da yapılan savaş sırasında, kralın tek oğlu Theodred’i öldürdü. (25 Şubat 3019’da)

2 Martta Eowyn Altın Konakta beklerken, Gandalf, Aragorn geldiler. Gandalf Balrog’la yaptığı savaştan sonra yeniden geri dönmüştü ve artık Saruman’ın “Ak”lık görevine o sahipti. (Eğer bir büyücü Ak olarak nitelendiriliyorsa diğer büyücülerden oluşan konseyin başkanıdır demektir. Bu göreve ilk olarak Gandalf seçilmişti ama bu görevi herhangi bir yerde sabit olarak ikamet etmek istemediği için kabul etmemişti. Bunun üzerine Saruman Ak büyücü olmuştur.) Bu gücü sayesinde Theoden’in zihnine hükmeden Saruman’ı def etti. Ardından Theoden’in kapıldığı “nedeni bilinmeyen” hastalığı bitti ve kendine geldi. Bunun ardından Grima Altın Konaktan ve Rohan topraklarından sürüldü.

Miğfer Dibi Savaşı

Böylece Eowyn Aragorn’la karşılaşmış oldu ve Aragorn’a karşı hisler beslemeye başladı. Fakat Aragorn’un Eowyn için böyle düşünceleri yoktu. Ama Eowyn’in içinde hep bir ümit vardı.

Miğfer Dibi savaşı kazanıldıktan sonra Sauron’un yeni bir ordu ile Gondor’a, Minas Trith’e saldıracağını öğrenen Theoden, Gondor’un yardımına gitmek için ordusuyla beraber yola çıktı. Dunharrow’da Beyaz Dağların eteklerinde gece kamp kurdular. O sırada Aragorn, Eowyn’e veda edip Ölüler’in Yolu’nu tutmuştu.

Eowyn, Aragorn’dan karşılık bulamamıştı. Bu nedenle hayata dair tüm ümidi bitmişti. Böylece o da savaşa gitme kararı almıştı.

Minas Tirith Savaşı

Eowyn

Sonraki sabah Eowyn bir Rohirrim gibi giyindi ve savaşa gitmek için hazırlandı. Ama tek değildi. Onunla beraber Merry de savaşa gidecekti. İkisi de birer Rohirrim gibi giyindiler, silah kuşandılar. Ama Merry onun kimliğini bilmiyordu. Çünkü Eowyn kendisini Saklımiğfer diye tanıtmıştı. Daha sonra Rohan ordusunun arasına karışarak Minas Tirith’e yardım için savaşmaya gittiler.

Savaş alanına açılan tepeye vardıkları anda gördükleri manzara dudak uçuklatan cinsten bir manzaradır. Fakat onlar oraya öleceklerini bile bile gelmişlerdi. Zaten Theoden’in Eowyn’i Rohan’ın başına getirmesi bunu bize gösteriyor. Çünkü o; kendisinin ve Eomer’in o savaşta öleceğinden neredeyse emindi.

Eowyn Witch King’i öldürüyor

Eowyn

Eowyn savaş meydanında hiçbir erkeğin öldüremeyeceği rivayet edilen Angmar’ın Cadı Kralı ile çarpıştı. Ve Merry’nin de yardımıyla da olsa onu alt ettiler. Daha sonra Savaş bittiğinde Minas Tirith’te tedavi edildi. Böylece Nazgul lordu öldü. Ama Theoden de ölmüştü. Hem de yanı başında Eowyn’in yattığını bilmeden…

Kitaptaki anlatım:

Fakat o da ne! Aniden haşmetinin tam ortasında kralın altın kalkanı karardı. Yeni doğan sabaha gökyüzünden bir leke düştü. Etrafına karanlık çöktü. Atlar gerileyerek kişnedi. Eyerlerinden yere düşen adamlar yerde süründüler.

“Buraya! Buraya!” diye bağırdı Theoden. “Kalkın Eorloğulları! Korkmayın karanlıktan!” Fakat dehşetle çıldıran Karyele şaha kalktı, boşluğa tekmeler savurup büyük bir çığlıkla yana düştü: Kara bir ok delip geçmişti onu. Kral atın altında kaldı.

Koca gölge, düşen bir bulut gibi alçaldı. Ve bakın hele! Bu kanatlı bir yaratıktı: Eğer bir kuş idiyse, o zaman bütün diğer kuşlardan daha büyük ve çıplaktı, ne tüyü ne dikeni vardı ve geniş kanatlan da boynuzlu parmaklar arasına gerilmiş deriden ağlara benziyordu; çok pis kokuyordu. Belki de daha eski bir dünyanın yaratığıydı; cinsi Ay’ın altında unutulmuş soğuk dağlarda eyleşmiş, bu günlere kadar gelebilmiş ve iğrenç yuvasında, şerre meyilli bu zamansız son yavrusunu yetiştirmişti. Karanlıklar Efendisi onu almış, sonunda uçan bütün diğer şeylerin çok ötesinde büyüyünceye kadar kötü etlerle beslemişti; sonra da onu hizmetkârlarına binek olarak vermişti. Alçaldı, alçaldı, sonra parmaklı ağını katlayarak çatlak bir çığlık attı, Karyele’nin bedeni üzerine kondu, pençelerini batırıp uzun ve çıplak boynunu uzattı.

Witch King geliyor

Üzerinde bir şekil oturuyordu, siyah pelerinli, kocaman ve tehditkâr. Çelikten bir taç taşıyordu fakat cübbesiyle, tacın kenar arasında, gözlerinin ölümcül pırıltısından başka hiçbir şey görünmüyordu: Nazgûl Efendisi. Havaya dönmüş, karanlık bozulmadan önce bineğini çağırmış ve sonra tekrar geri dönmüştü, etrafa felaket saçarak, ümidi ümitsizliğe, zaferi ölüme çevirerek. Kocaman kara bir topuz kullanıyordu.

Fakat Theoden tamamen yüzüstü bırakılmamıştı. Hanedanından olan silahşörler ya etrafında katledilmiş olarak yatıyordu ya da çıldıran küheylanları gemi azıya alıp onları uzaklara taşımışlardı. Yine de hâlâ orada duran biri vardı: Genç Saklımiğfer, sadakati korkusuna baskın çıkmış, ağlıyordu çünkü beyini babası gibi severdi. Bütün saldırı boyunca Merry onun arkasında hiç yaralanmadan taşınmıştı, ta ki Gölge gelinceye kadar. O zaman Yeltay içine düştüğü dehşetle onları atmış şimdi de ovada deliler gibi koşturuyordu. Merry afallamış bir hayvan gibi emeklemeye başladı; üzerinde öyle büyük bir dehşet vardı ki etrafı göremiyor, midesi bulanıyordu.

“Kralın adamı! Kralın adamı!” diye haykırıyordu içerden kalbi. “Onun yanında kalmalısın. Sizi babam sayıyorum, demiştin ona.” Fakat iradesi hiç cevap vermedi, bedeni titredi. Gözlerini açıp, yukarı bakmaya cesaret edemedi.

Merry Eowyn’i görüyor

Sonra aklına düşmüş karanlığın arasından Saklımiğfer’in sesini duyduğunu sandı. Ama o anda ses bir tuhaf gelmişti, tanıdığı başka bir sesi çağrıştırıyordu.

“Yıkıl karşımdan leş kargalarının başı, iğrenç yaratık! Ölüleri rahat bırak!”

Soğuk bir ses cevap verdi: “Nazgûl ile avının arasına girme! Yoksa seni sıran geldiğinde öldürmem. Alır, bütün karanlıkların gerisinde etlerinin yenip bitirileceği, kuruyarak büzüşen aklının Kapaksız Göz önünde çıplak bırakılacağı feryat evlerine taşırım.”

Bir kılıç sakırdadı kınından çekilirken. “Ne istersen onu yap; ama buna engel olacağım eğer elimden gelirse.”

“Engel olmak mı? Seni ahmak seni. Hiçbir ölümlü adam bana engel olamaz!”

Sonra Merry, o saatte duyduğu seslerin en garibini duydu. Sanki Saklımiğfer gülüyordu; berrak sesi çeliğin şakırtısı gibiydi. “Ama adam değilim ki ben! Karşında bir kadın var! Eomund’un kızı Eowyn’ im ben. Sen benim ile beyim, hısmım arasında duruyorsun. Yıkıl, eğer ölümsüz değilsen! Yoksa canlı da olsan, kara bir ölmemiş de olsan biçerim seni, eğer ona dokunursan.”

Witch King’in tereddütü

Kanatlı yaratık kıza doğru bir çığlık attı ama Yüzüktayfı hiç cevap vermedi; sessizdi, sanki ani bir kuşku duyarmış gibi. Bir an için hayretin ta kendisi baskın çıktı Merry’nin korkusuna. Gözlerini açtı ve birden karanlık kalkıverdi gözleri üzerinden. Orada, ondan birkaç adım ileride koca hayvan oturuyordu ve etrafındaki her şey karanlık gibiydi; üzerinde Nazgûl Efendisi ümitsizliğin gölgesi gibi yükseliyordu. Biraz sol tarafta, yüzü onlara dönük Merry’nin Saklımiğfer dediği kişi duruyordu. Fakat kendini gizlediği miğfer düşmüştü başından; bağından kurtulmuş parlak saçları soluk altın ışıltısıyla omuzlarında pırıldıyordu. Deniz gibi gri olan gözleri sert ve insafsızdı; yine de yanaklarında gözyaşları vardı. Elinde bir kılıç vardı; kalkanını düşmanının gözlerinin dehşetine karşı kaldırmıştı.

Eowyn idi bu; hem de Saklımiğfer. Çünkü Merry’nin aklında,Dunharrow’dan ayrılırken gördüğü yüzün anısı şimşek gibi çaktı: Hiç umudu olmadan, ölümü aramaya giden birinin yüzü. Gönlünü acıma duygusu ve büyük bir merak aldı ve aniden soyunun o yavaş tutuşan cesareti uyandı. Ellerini sıktı. Bu kadar zarif, bu kadar umutsuz olan bu kız ölmemeliydi! En azından tek başına, yardım görmeden ölmeyecekti.

Merry’nin cesareti

Düşmanın yüzü ona dönük değildi ama o hâlâ, ya o ölümcül gözler üzerine düşerse korkusuyla hareket etmeye pek cesaret edemiyordu. Yavaş yavaş yan tarafa doğru emeklemeye başladı. Fakat kuşku ve garazla tüm dikkatini önünde duran kadına vermiş olan Kara Komutan, ona çamur içinde debelenen bir solucandan fazla bir önem vermedi.

Aniden koca hayvan iğrenç kanatlarını çırptı; yaratıktan rüzgâr pis kokuluydu. Tekrar havaya sıçradı ve sonra hızla, çığlık atarak gagası ve pençeleriyle saldırarak Eowyn’in üzerine inmeye başladı. Yine de ürkmedi Rohirrim’in kızı, kralların çocuğu, ince ama çelik bir bıçak gibi, zarif ama korkunç Eowyn. Hızla bir darbe indirdi, ustaca ve ölümcül. Uzanmış boynu ikiye ayırdı ve kesilen kelle bir taş gibi düştü. Koskoca şekil çarpıp yıkılırken geriye doğru sıçradı, geniş kanatlar gerildi; toprağa çöktü; onun düşüşüyle gölge geçip gitti. Kızın etrafına ışıklar döküldü ve saçı güneş ışığında parladı.

Yıkıntı içinden Kara Süvari uzun boyuyla doğruldu, tehdit edercesine, kızın üzerinde yükseldi. Kulakları zehrin kendisiymişçesine ısıran bir nefret haykırışıyla topuzunu indirdi. Kızın kalkanı bin parçaya bölündü, kolu da kırılmıştı; tökezlenip dizleri üzerine düştü. Kara Süvari üzerine bir bulut gibi eğildi, gözleri pırıldıyordu; topuzunu öldürmek için kaldırdı.

Witch King’in ölümü

Fakat aniden o da can acısından bağırarak ileriye doğru tökezledi; darbesi boşa gitti ve yere savruldu. Merry’nin kılıcı onu arkadan vurmuştu, kara pelerinini yırtıp zırhlı yeleğinin altına girerek o koca dizinin arkasındaki kirişi parçalamıştı.

“Eowyn! Eowyn!” diye bağırdı Merry. Kız sendeleyerek, bütün çabasıyla ve son gücüyle kılıcını taç ile pelerin arasına indirdi, o koca omuzlar önünde eğilmişken. Kılıç kıvılcımlar saçarak paramparça oldu. Taç, bir takırtıyla yuvarlandı gitti. Eowyn öne, düşmanının üzerine devrildi. Ama o da ne! Pelerin ve zırhlı yelek boştu. Artık biçim-sizce yırtılmış ve atılmış bir halde uzanıyordu yerde; derken tüyler ürpertici bir çığlık yükseldi, tiz bir uluma sesi halinde azalarak rüzgârla birlikte geçip gitti; ölüp giden bedensiz, ince ses yutulup yok oldu ve bu dünyanın o çağında bir daha da hiç duyulmadı.

Theoden ölüyor

Oracıkta, ölenlerin ortasında duruyordu hobbit Meriadoc, gün ışığındaki bir baykuş gibi gözlerini kırpıştıra kırpıştıra, çünkü gözyaşları kör etmişti onu; buğular arasından, orada uzanmış hiç kıpırdamadan yatmakta olan Eowyn’in zarif saçlarına baktı; sonra zaferinin tam ortasında düşmüş olan kralın yüzüne de baktı. Çünkü Karyele can çekişirken yuvarlanarak kralın üzerinden kalkmıştı; ama yine de sahibinin felaketine neden olmuştu.

Bunun üzerine Merry eğilerek öpmek için kralın elini kaldırdı ve o da ne! Theoden gözlerini açtı; gözleri berraktı ve zorlanarak da olsa sakin bir sesle konuştu.

“Elveda Efendi Hobbit!” dedi. “Bedenim kırıldı. Atalarıma gidiyorum. Ve artık, onların o kudretli topluluklarında bile utanmayacağım. Kara yılanı düşürdüm. Ümitsiz bir sabah, mutlu bir gün ve altın bir gün batımı!”

Merry konuşamadı, yine gözyaşlarına boğulmuştu. “Affet beni beyim,” dedi sonunda, “emirlerine uymadıysam ve seninle ayrılırken ağlamaktan başka bir hizmet sunamadıysam sana…”

Theoden Eowny’i görmüyor

Yaşlı kral gülümsedi. “Üzülme! Affedildin. Yürekli kişilere dizgin vurulamaz. Artık kutlu bir yaşamın olsun; ağzında piponla huzur içinde otururken beni hatırla! Artık seninle Tekev’de oturamayacağım söz vermiş olduğum gibi veya senin ot bilimini dinleyemeyeceğim.” Gözlerini kapattı, Merry onun yanında boynunu eğerek selama durdu. Sonra kral yeniden konuştu. “Eomer nerede? Çünkü gözlerim kararıyor, gitmeden önce onu görmek isterim. Benden sonra kral o olmalı. Sonra Eowyn’e de haber yollamak istiyorum. O, benim ondan ayrılmamı istememişti, artık onu göremeyeceğim, benim için kızımdan da üstündü.”

“Beyim, beyim,” diye başladı Merry kekeleyerek, “o…” fakat tam o anda büyük bir gürültü koptu; etraflarında borular, borazanlar ötüp duruyordu. Merry etrafına bakındı: Savaşı ve yanındaki bütün dünyayı unutmuştu; aslında kısacık bir süre önce olduğu halde kralın düştüğü yere atını süreli saatler geçmiş gibi geliyordu ona. Fakat şimdi, çok yakında başlayacak büyük bir çarpışmanın tam ortasında yakalanma tehlikesi içinde olduklarını gördü.

Savaşın devamı

Düşmanın yeni güçleri Nehir’deki yoldan büyük bir hızla ilerliyor, surların altından da Morgul alayları geliyordu; güney yönünden önde atlılar, arkada piyadeler Haradlılar geliyor, bunların arkasında da üzerlerinde savaş kuleleriyle mumcuların koca sırtlan yükseliyordu. Fakat kuzeyden Eomer’in ak sorgucu, tekrar bir araya getirip kumanda ettiği koca Rohirrim cephesinin başını çekiyordu; Şehir’deki bütün insan gücü dışarı çıkmıştı, Dol Amroth’un gümüş kuğusu öncüler tarafından taşınıyor ve düşmanı Cümle Kapısı’ndan sürüyordu.

Eowyn’in iyileşmesi

Eowyn

Eowyn, Minastirith’te tedavi edildi. Ama sağlığının yerine gelmesine rağmen hala mutsuzdu. Çünkü aklı dayısının ölümüne ve Aragorn’un Kara Kapılar’a savaşmaya gidişine takılıp kalmıştı. Bu yüzden bir türlü gülemiyordu. Daha sonra Gondor’un yeni vekilharcı Faramir’den savaşa katılmak için izin istedi. Ama Faramir ona bahçeden dışarıya çıkmamasını öğütledi. Ve ona mükemmel savaştığını söyledi. Ayrıca tekrar geri döneceklerini söyleyerek rahatlatmaya çalıştı.

Eowyn Faramir ile birlikte şehirde kaldılar. Ardından Aragorn’un taç giyme törenine katıldılar. Daha sonra Eomer Rohan’a döndü, bunca savaş yüzünden Rohan halkı çok zarar görmüştü.  Theoden’in cenaze törenini yapıldı. Ardından Eomer yeni kral ilan edildi, Faramir ile Eowyn evlendiler. Daha sonra ayrılırken Eowyn Merry’e bir Rohan borusu armağan etti.

Faramir Dördüncü Çağ’ın 82’inci yılında vefat etti. Ancak Eowyn’in ne zaman öldüğü bilinmiyor.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

entler

Entler

Yaşlı gözlere garip bir bakış, bir çeşit uyanıklık geldi; derin kuyular örtüldü. “Ham, şimdi,” diye …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir