Galadriel’in Aynası

 

Galadriel'in Aynası

Galadriel’in Aynası

Dallanıp budaklanmış bir ağaç gibi yontulmuş olan alçak bir kaide üzerinde gümüşten bir tas şeklindeki nesnedir. Yanında da gümüş bir ibrik bulunur. Galadriel bu ibrikle tasın içine yakında akan pınarın suyunu koyar ve sonra da üzerine üflerdi ve böylece uzayda ve zamanda görüş yolculuğuyla geçmişte olmuş olayları, şimdiki zamanda olan olayları, gelecekte olacak olan veya olması muhtemel olan olayları görebilirdi.

Ayna Caras Galadhon’un güney yamaçlarında, yüksek çalılarla çevrilmiş kapalı yeşil bir bahçedeki çukurda bulunuyordu. Buraya uzun bir merdivenle iniliyordu. Burası da yeşildi ve yukarıdan buraya pınar suyu akmaktaydı.

Geniş, sığ ve gümüş tas şeklindeki ‘Ayna’ ona bakan kişiye suyun yüzeyinde görüntüler göstererek çalışırdı. Galadriel; Ayna’ya hükmediyordu ve o neyi görmek veya göstermek isterse ayna onu gösteriyordu. Ayrıca Galadriel aynaya bakan diğer kişilere, onlar ne görmek isterlerse onu gösterme gücüne de sahipti. Bunun da ötesinde Ayna kendi de görüntüler gösterebilirdi ve içlerinde en aydınlatıcı (yararlı) görüntüler de bunlardı.

Üçüncü Çağ’ın 3019. yılında Şubat ayının 14. günü Galadriel Frodo’yu Ayna’nın yanına götürdü. Ayna’nın yanındaki gümüş ibriği alarak pınarın suyundan aldı ve Galadriel tası derenin suyuyla ağzına kadar doldurup üzerine üfledi, su tekrar durulduğunda nihayet konuştu:

“İşte Galadriel’in Aynası,” dedi. “Sizi buraya eğer dilerseniz Ayna’ya bakasınız diye getirdim.” Hava çok durgun, çukur karanlık, yanındaki elf hanım uzun boylu ve solgundu. “Neye bakacağız ve ne göreceğiz?” diye sordu hayretle dolan Frodo.

“Ayna’nın pek çok şeyi meydana çıkarmasını sağlayabilirim bir buyruğumla,” diye cevap verdi Galadriel. “ve kimilerine görmek istedikleri şeyleri de gösterebilirim. Lâkin ayna beklenmedik şeyler de gösterir ve bunlar ekseriya bizim görmek istediklerimizden daha acayip ve daha faydalı şeyler olurlar, işi Ayna’ya bırakırsanız, ne göreceğinizi bilemem. Çünkü Ayna, olmuş, olan ve olabilecek şeyleri gösterir. Lâkin en bilgeler bile bunlardan hangisini gördüğünü anlayamaz bazen. Bakmak istiyor musunuz?” Frodo cevap vermedi.

“Ya siz?” dedi Galadriel, Sam’e dönerek. “Çünkü bu sizin halkınızın sihir diyebileceği türden bir şey sanırım; gerçi tam olarak neyi kastettiklerini bilemiyorum; galiba Düşman’ın aldatmacaları için de aynı kelimeyi kullanıyorlar. Lâkin böyle demek isterseniz, işte bu Galadriel’in sihri. Elflerin sihirini görmek istediğinizi söylememiş miydiniz?”

“Söylemiştim,” dedi Sam, korku ile merak arasında bir hisle biraz titreyerek. “Ben bir yol bakıvereyim, Hanım, müsaade edersen.”

“Evde neler olup bitiyor, baksam fena mı,” diye de fısıldadı Frodo’ya. “Ayrılalı çok uzun zaman olmuş gibi geliyor. Gerçi, ya sırf yıldız ya da anlamayacağım bir şeyler görürüm ya herhal.”

“Herhal,” dedi Hanım sevgi dolu bir kahkahayla. “Lâkin geliniz, bakıp nasibinizdekini göreceksiniz. Suya dokunmayın!”

Ayna

Sam kaidenin ayağına tırmanarak tasın üzerine eğildi. Su sert ve karanlık görünüyordu, içinde yıldızlar yansımaktaydı.

“Dedim ya, bir tek yıldızlar var.”

Sonra birden nefesi kesilir gibi oldu, çünkü yıldızlar sönmüştü. Karanlık bir perde açılmış gibi Ayna önce griye döndü, sonra berraklaştı. Güneş parlıyor, ağaçların dalları rüzgârda sallanıp dalgalanıyordu. Fakat daha Sam ne gördüğüne karar veremeden ışık soldu; bu sefer sanki Frodo’nun büyük karanlık bir uçurumun dibinde, solgun bir yüzle derin derin uyuduğunu görüyordu. Sonra kendisini loş bir geçit boyunca ilerlerken ve sonu olmayan, dönen merdivenlere tırmanırken görür gibi oldu. Birden, telaşla bir şeyler aramakta olduğu doğdu içine, ama aradığı neydi bilemiyordu. Görüntü bir rüya gibi bulandı, geriye döndü, yeniden ağaçlar belirdi. Fakat bu kez o kadar sık değillerdi ve neler olduğunu görebiliyordu: Ağaçlar rüzgârla dalgalanmıyordu, devriliyor, yere düşüyorlardı.

“Hop! Şu Ted Kumlukişi’ye bak hele, üstüne vazifeymiş gibi ağaçları kesip duruyor. O ağaçların kesim vakti gelmediydi: Burası, Subaşı yoluna gölge veren, Değirmen’in ardındaki ağaçlıklar. Şu Ted’e elim yetişeydi de ben de onu bir devirivereydim!”

Fakat o sırada, artık Eski Değirmen’in de yok olmuş olduğunu fark etti; değirmenin yerine kocaman kırmızı kiremitli bir bina dikilmişti. Bir kalabalık, harıl harıl çalışmaktaydı. Az ileride uzun, kırmızı bir baca vardı. Ayna’nın yüzeyine siyah dumanlar yayılıyor gibiydi.

“Shire’da bir şeytanlıklar dönüyor. Elrond, Bay Merry’yi geri göndermek istediğinde yerden göğe haklıymış.”

Sonra aniden bir çığlık atarak geriye sıçradı.

“Burada kalamam, eve dönmeliyim. Çıkınsaçması Sıraevleri’ni yıkmışlar; bak, zavallı ihtiyar babalık üç parça eşyasını el arabasına doldurmuş Tepe’den aşağı iniyor. Eve gitmeliyim!”

“Eve tek başına gidemezsiniz, Ayna’ya bakmadan önce beyiniz olmadan eve gitmeyi istememiştiniz, halbuki Shire’da kötü şeyler olabileceğini o zaman da biliyordunuz. Unutmayın, Ayna çok şey gösterir ve bunların bir kısmı henüz olmamış şeylerdir. Kimi de hiç yaşanmaz, yeter ki görüntüleri görenler olanları engellemek için yoldan sapmasın. Ayna ne yapmak gerektiği konusunda tehlikeli bir rehberdir”

Sam yere oturup başını elleri arasına aldı.

“Keşke buraya hiç gelmeseydim; artık başka tılsım mılsım görmek de istemiyorum,”

Bir süre sonra, sanki göz yaşlarıyla savaşırmış gibi boğuk bir sesle yeniden konuştu.

“Yok! Ya Bay Frodo ile birlikte uzun yoldan dönerim eve; ya da hiç dönmem. Ama er geç yolum eve çıkar umarım. Eğer gördüklerim doğru çıkarsa, birilerinin başı fena halde yanacak!”

Galadriel Sam’a sevgi dolu bir tebessümle baktı ve sonra Frodo’ya döndü:

“Siz artık bakmak istiyor musunuz Frodo? Elf tılsımı görmeyi arzu etmiyordunuz, halinizden memnundunuz.”

“Bakmamı tavsiye eder misiniz?”

“Hayır, ne öyle yapın, ne böyle yapın diye öğüt vermem ben. Danışılacak bir kişi değilim. Bir şey öğrenebilirsiniz; gördüğünüz şey hayır da olabilir şer de, bu sizin için kârlı da olabilir, yararsız da. Görmek hem iyidir hem de tehlikeli. Yine de Frodo, benim fikrimce sizde bu riski göze alacak kadar cesaret ve bilgelik var, yoksa sizi buraya getirmezdim. Nasıl dilerseniz öyle yapın!”

“Bakacağım.”

Ve kaideye tırmanarak karanlık suyun üzerine eğildi. Ayna hemen netleşti; loş bir ülke gördü. Uzakta, soluk bir göğe doğru kara kara dağlar yükseliyordu. Kurşuni bir yol kıvrıla dolana uzanıp ufka karışıyordu. Uzaktan, yoldan biri gelmekteydi; başta silik ve küçük, ama yaklaştıkça büyüyüp belirginleşen bir siluet. Frodo birdenbire bu siluetin kendisine Gandalf ı hatırlattığını fark etti. Neredeyse büyücünün ismini haykıracaktı ama derken bu siluetin gri değil beyaz giysili olduğunu fark etti; alacakaranlıkta hafifçe parlayan bir beyaz. Elinde de beyaz bir asa vardı. Başı o kadar eğikti ki yüzü görülmüyordu ve yavaş yavaş yolun kavisini dönerek Ayna’nın görüntüsünden çıktı. Frodo’nun aklına bir kuşku girmişti: Gandalf’ın yıllar önce yaptığı uzun yolculuklardan birinin görüntüsü müydü bu, yoksa Saruman mıydı?

Ayna

Görüntü değişti. Az ve öz ama çok net bir biçimde, odasında huzursuzca yürüyen Bilbo’nun görüntüsü çarptı gözüne. Masa karmakarışık kâğıtlarla doluydu; pencerelere yağmur çarpıyordu.

Sonra bir duraksama oldu, bu duraksamayı Frodo’nun kendisinin de karıştığı büyük bir tarihin parçaları olduğunu her nasılsa hissettiği, çabuk çabuk geçen bir sürü sahne izledi. Sis dağıldı ve o güne kadar hiç görmediği ama hemen tanıdığı bir manzara çıktı karşısına: Deniz.

Karanlık çöktü. Deniz büyük bir fırtınayla kabararak hiddetlendi. Sonra karanlık bulutlara gömülmekte olan kan kırmızısı güneşe karşı, yırtılmış yelkenleriyle Batı’dan çıkmış gelen büyük bir geminin siyah silueti belirdi. Ardından, kalabalık bir şehirden akan geniş bir nehir gördü. Sonra yedi kulesi olan beyaz bir hisar. Sonra tekrar siyah yelkenleri olan bir gemi; fakat artık yeniden sabah olmuştu ve su ışıl ısıldı; üstüne beyaz bir ağaç işlenmiş bir sancak güneşte parlıyordu. Savaş ve yangını hatırlatan bir duman yükseldi, güneş cayır cayır bir kırmızıyla yeniden battı, hava kararıp gri bir pusa dönüştü ve pusun içine doğru ışıl ışıl küçük bir gemi geçti gitti. Gemi yok oldu ve Frodo bir iç geçirerek çekilmeye hazırlandı.

Fakat birdenbire Ayna, sanki görüntü dünyasında bir delik açılmış da Frodo boşluğa bakıyormuş gibi tamamen karardı. Kara çukurda, yavaş yavaş büyüyerek neredeyse tüm Ayna’yı kaplayan tek bir Göz belirdi. O kadar korkunçtu ki, Frodo bağıramadan ve gözlerini ayıramadan, mıhlanmış gibi kalakaldı. Göz, ateş ile çevrelenmişti fakat kendisi camla kaplı gibiydi, bir kedinin uyanık ve dikkatli gözü kadar sarıydı, ve gözbebeğinin uzunlamasına ince siyahlığı bir çukura, hiçliğe bakan bir pencereye açılıyordu.

Sonra göz, bir o yanı, bir bu yanı tarayarak dönmeye başladı ve Frodo dehşetle, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir kesinlikle, gözün aradığı binbir şey arasında kendisinin de bulunduğunu hissetti. Fakat aynı zamanda onun kendisini göremeyeceğini de biliyordu. Kendisi istemedikçe, henüz göremeyeceğini. Boynundaki zincirinde duran Yüzük ağırlaşmaya başladı, büyük bir taştan daha da ağır oldu, Frodo’nun başı aşağıya doğru çekildi. Ayna sanki ısınmaya başlamıştı, sudan buhar lüleleri yükseliyordu. Frodo öne doğru kaymaktaydı.

“Sakın suya dokunmayın!”

Görüntü karardı, Frodo kendini gümüş tasta pırıldayan serin yıldızlara bakarken buldu. Tir tir titreyerek geriye indi ve Hanım’a baktı.

“Son gördüğünüz şeyin ne olduğunu biliyorum, çünkü aynı şey benim de zihnimde mevcut. Korkmayın! Lâkin, Lothlorien Ülkesinin Düşman’a karşı, sadece ağaçlar arasında şarkılar söylemekle ve hatta elf yaylarının ince oklarıyla korunuyor ve muhafaza ediliyor olduğunu da zannetmeyin. Size diyorum ki Frodo, şu anda sizinle konuşurken dahi Karanlıklar Efendisi’ni sezebiliyor, aklından geçenleri biliyorum; en azından elfleri ilgilendiren bütün düşüncelerini biliyorum. O ise hiç durmadan beni ve düşüncelerimi görebilmek için uğraşmakta. Lâkin kapı hâlâ kapalı!”

Frodo Lorien’den ayrılmadan önce Galadriel ona bir şişe vermişti ve bunu hazırlarken Ayna’nın suyuyla doldurmuştu. İşte Ayna’nın hikayesi de bu kadar.

Kaynakça
Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği; Metis Yayınları


Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Güç Yüzükleri İlk 2 Bölüm Detaylı İncelemesi

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri İlk 2 Bölüm Detaylı İncelemesi (The Rings of Power 1. Sezon)

5 yıl süren uzun bekleyiş sona erdi ve Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri 1. sezonunun ilk …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir