Gimli

Gimli

Künye:

Irk: Cüce
Dil: Khuzdul, Ortak Lisan
Cinsiyeti: Erkek
Kültür: Erebor Cüceleri
Doğum Tarihi: 3. Çağ 2876 – Mavi Dağlar
Ölüm Tarihi: 4. Çağ 120’de Orta Dünya’dan ayrıldı
İkamet Ettiği Yerler: Mavi Dağlar, Erebor

 

Gimli, Yalnız Dağ görevinde Bilbo’ya eşlik eden cücelerden Gloin’in oğludur. Aynı zamanda Dain II Demirayak’la da 3 göbekten akrabadır. Soylu kanı taşısa da krallığa vekalet edebilecek konumda değildir. Üçüncü Çağ’ın 2876’ıncı yılında Mavi Dağlar’da doğan Gimli, Ejderha Smaug’un ölümünden sonra 2941 yılında Erebor’a yerleşti. Gimli’nin babası Glóin, cüce Tharin’in ve daha sonra da Thorin’in yol arkadaşlarından biridir. Ayrıca babası Bilbo ile Yalnız Dağ’a yapılan bir sefere katılmıştır. Ancak Gimli daha genç olduğu için bu yolculukta yer alamamıştır.

3017 sıralarında, bir elçi Mordor topraklarından Yalnız Dağ’a geldi ve Bilbo’nun Tek Yüzüğü bulduğunu anlattı. Gloin ve Gimli Bilbo’yu uyarmak ve Elrond’tan tavsiye almak için Ayrıkvadi’ye yollandı. Ekim 3018’de Ayrıkvadi’ye vardılar. 25 Ekim’de Elrond’un Konseyi’ne katıldılar. Konseyde yüzüğün Mordor’a gidip yok edilmesi gerektiğine ve Frodo Baggins’in bu görev için gönüllü olacağına karar verildi. Gimli cüceleri temsil etmesi için Yüzük Kardeşliği’ne seçildi. 25 Aralık’ta Ayrıkvadi’yi terk ettikleri zaman Gimli demir halkalardan gömlek giyiyordu ve geniş bir balta taşıyordu.

Kardeşliğin içinde, değişik sebeplerden dolayı başlangıçta Legolas’la çatışır. Elfler ve Cüceler arasındaki Doriath’ın yıkılması sebebiyle var olan kin yüzünden ve Legolas’ın babası Thranduil’in , Gimli’nin babası Gloin’i geçmişte hapse atması yüzünden. (Yalnız Dağ görevi sırasında) Buna rağmen , Gimli ve Legolas zamanla dost olurlar ve birbirlerine saygı duymaya başlarlar.

Kardeşlik Kızılboynuz Geçidi’nde iken bir kar fırtınası dağlarda geçmelerini engelledi. Gimli’ye göre Caradhras acımasız bir üne sahipti ve onları geri dönmelerini tavsiye etti; fakat yolları karla kapandığından kendilerine bir tünel yapmak zorundaydılar.
Gandalf dağların altındaki Moria üzerinden geçişi önerdi. Gimli’nin bu öneriyi kabul etmesin deki bir önemli sebep de antik Cüce mekanını görme özlemi içindi. Kardeşlik kararı ne yazık ki warg saldırısına uğradığında verebildi. Gimli baltası ile warglar ile yiğitçe savaşmıştır ve sonrasında Moria’ya gitmeye karar verdiler.

Kardeşlik Moria’ya girmeye karar verdiğinde Gimli çok sevinir çünkü içeride kuzeni Balin’in yönettiği bir cüce kolonisinin yerleşmiş olduğunu ummaktadır.

Kardeşlik Batı Kapısı’na varıp şifreyi bulduktan sonra Madenler’e girdi. Gimli doğru yolu bulma konusunda Gandalf’a yardım edecek kadar hünerli değildi. Maden düşlediğinden de büyüktü. Ama o büyücünün yanında durdu ve cesaretini yitirmedi. Sonunda yüksek tavanlı, siyah parlak duvarlı, büyük salona geldiler. Gimli Cücegazuv’un ihtişamıyla alakalı şarkı söyledi. Ertesi gün Mazarbul Odası’nda, Kardeşlik akrabası Balin’in mezarını keşfetti. Mazarbul Kitabı’ndan Balin’in kolonisinin 5 yıl önce orklar tarafından öldürüldüğünü anlamıştılar. Gimli kitabı yanına aldı. Birden davullar çalmaya başladı. orklar odaya girdi. Kardeşlik’in savunması şiddetli oldu. Gimli Balin’in mezarına çıkan bir orkun bacaklarını kesti. Onüç ork öldürüldü gerisi geri çekildi. Sonra kardeşlik doğu kapısına doğru ilerledi. Ama Gimli Balin’in mezarında kaldı ta ki Legolas onu sürükleyene kadar.

Kardeşlik, kuzeni Balin’in mezarından orklarla dövüşerek çıktı. Bundan sonra Durin’in Felaketi ile karşılaştılar ve kaçmak mecburiyetinde kaldılar. Gandalf , Durin’in felaketiyle beraber karanlığa düşerken , kardeşlik Moria’dan dışarı yolunu buldu.

Moria’nın dışında, Gimli Frodo’yu Aynagöl sularını görmesi için yanına aldı. Durin’in Tacı’nın yıldızlarına baktılar. Kardeşlik Frodo’nun Moria’da aldığı yarayla ilgilenmek için durduğunda, Gimli, Frodo’ya Bilbo’nun verdiği Mithril’i görünce şok oldu. Bu muhteşem güzel ve değerli bir şeydi. Gimli Frodo’nun böyle bir korumaya sahip olduğunu öğrenince çok memnun oldu.

Lothlorien sınırlarına ilerleniyordu, Kardeşlik’ten Gimli’nin önerisi üzerine ağaç dallarına sığınmaya karar verdiler, ama Lothlorien’de sınır muhafızları vardı ve Elfler tarafından korunuyordu. Sonrasında ise kardeşliği yakaladılar ve Haldir, Gimli’yi ormana almakta tereddütlüydü. Frodo ve Legolas’ı sorguladıktan sonra ancak Legolas ve Aragorn’un kefilliğinde Lothlorien’e girmesine izin vereceğini ve Lorien’e giderken ise gözlerinin bağlı olacağına karar verdi. Bundan sonra olanlar kitapta şöyle anlatılır:

“Anlaştığımız gibi,burada Cüce Gimli’nin gözlerini bağlayacağım. Diğerleri Egladil’de sular arasındaki Açı’da bulunan yerleşim merkezimize yaklaşıncaya kadar daha bir süre serbestçe gidebilirler. Bu Gimli’nin hiç hoşuna gitmemişti. ’’Anlaşma benim rızam dışında yapılmış’’ dedi. ’’Dilenci veya mahkum gibi gözlerim bağlanarak yürümem. Ben casus değilim. Halkımın hiçbir zaman Düşman’ın uşaklarıyla bir alışverişi olmamıştır. Elflere de hiç kötülüğümüz dokunmamıştır. Legolas veya gruptaki diğer arkadaşlarımın size hıyanet etme ihtimali ne kadarsa, benimki de o kadardır ancak.’’

‘’Sizden kuşkum yok,’’dedi Haldir.’’Ama bu bizim kanunumuz. Kanunların uzmanı ben değilm ve kanunları bir yana bırakamam. Sizi Celebrant’ın bu yanına geçirmekle yeterince büyük bir iş yapmış oldum zaten.”

Gimli’nin dediği dedikti. Ayaklarını açıp sıkı sıkı basıt yere ve elini baltasının sapına koydu.’’Ya hür olarak ilerlerim’’dedi.’’ya da tek başıma yabanlıkta kurda kuşa yem olma pahasına geri döner sözüme güvenilen kendi topraklarımı ararım.” ’’Geriye gidemezsiniz.’’dedi Haldir sert bir biçimde. ’’Bu kadar ileriye geldikten sonra Bey ile Hanım’ın huzuruna çıkmanız lazım gelir. Sizi değerlendirip alıkoymak veya salıvermek hususunda irade bildirecekler. Nehirleri bir daha geçemezsiniz,arkanızda da artık aralarından geçmeniz mümkün olmayan gizli gözcüler var. Daha onları göremeden öldürülürsünüz.

Gimli baltasını kemerinden çıkardı. Haldir ile yoldaşı yaylarını gerdiler ‘’Kahrolası Cüceler ve dik kafaları!’’ dedi Legolas.”

Araya Aragorn girdi ve sonuçta herkesin gözünün bağlanmasına karar verildi. Cerin Amroth’a vardıklarında Haldir Gimli’nin gözbağını kaldırdı ve affını diledi; çünkü Galadriel ve Celeborn’dan mesaj gelmişti ‘’Cüce ve arkadaşları özgür bir şekilde yürümeli. ‘’

Gimli‘nin Elfler hakkında ki görüşleri Lothlorien’in Hanımı Galadriel’le tanıştığı anda değişti; bunun nedeni Yüce Hanım Gimli’nin kederlerine geleneksel cüce dilinden isimler kullanarak sempati göstermesidir.

Lothlorien’de kalırken, Legolas ve Gimli ağaçların arasında yürüyerek çok fazla zaman geçirdi. Böylece aralarında bir arkadaşlık doğdu.

16 Şubat’ta Lorien’i terk ettiler. Galadriel herkese ayrı ayrı hediyeler verdi. Gimli’nin ne almak istediğini sordu:

“Hiçbir şey hanımım, Galadhrim’in hanımını görmek yeterince büyük bir hediyeydi.” diye yanıtladı Gimli

“Duyun elfler! birdaha sakın cüceler hakkında açgözlü ve kaba demeyin! Yine de, Gloin oğlu Gimli benim sana verebileceğim bir şey mi arzuluyorsun ? Söyle, sen hediyesiz giden tek misafir olmamalısın.”

“Bir şey istemiyorum hanımım, (eğilebileceği kadar eğildi)Ama be-belki altınlardan mücevherlerden değerli olan saçınızdan bir tel olabilir. Aslında böyle bir hediye istemem ama benim arzularımı siz istediniz.”

Galadriel altın saçından üç tel kesti ve onları Gimli’ye verdi. Gimli’nin onları kristalin içinde saklayıp ‘’cüceler ve elfler arasındaki iyi niyet’’adına saklayacağını kim bile bilirdi ?
Galadriel dedi ki: “Sana kehanette bulunmuyorum, kehanetlerin hepsi şuan değersiz, bir elde karanlık diğer elde umut yatar. Umut yenik düşmezse, o zaman derim ki Gloin oğlu Gimli bu ellerinden altınlar aksın, ama o altınlar seni kontrolü altına almasın”

Gimli Galadriel

İlginçtir ki, Galadriel’e bu istek daha önce de 1 kez daha yapılmıştı. Gimli’den binlerce yıl önce , Noldor elflerinin en önemlilerinden Feanor tarafından.(Silmaril’lerin ilham kaynağı belki de Galadriel’in saçlarıydı..) Fakat o zaman Feanor’un isteğini reddeden Galadriel , Gimli ‘nin isteğini kabul etti.

Kardeşlik Lorien’den ayrıldıktan sonra Amon Hen’e gitti. Orada Saruman’ın birlikleri tarafından saldırıya uğradılar. Frodo ve Sam kardeşlikten ayrılarak kendi başlarına Mordor’a gitmek için yola çıktılar. Gimli burada Kardeşlik’e büyük yarar sağladı; ancak Boromir için geç kalmışlardı. Boromir Merry ve Pippin’i kurtarmak için kendi canını feda etmişti.Ugluk komutasındaki bir okçu birliği tarafından öldürülmüştü ve Merry ile Pippin kaçırılmıştı. Gimli,Legolas,Aragorn burada Boromir’i bir kayığa koyup Ulu Nehir’den aşağı yolladılar. Sonra Üç Avcı Merry ve Pippin’i kurtarmak için Uruklar’ı takibe başladılar. Üç Avcı Eomer komutasındaki Rohirrim birliği ile karşılaştılar. Gimli ve Eomer arasında ufak gerginlikler oldu.

Gimli’nin Galadriel’e olan sevgisi ve saygısı Rohanlı Eomer le ilk karşılaşmalarında kendisini gösterir. Eomer Galadriel hakkında kötü sözler söyleyince , Gimli ona sert sözlerle yanıt verir ve çatışma çıkmadan Aragorn’un yeniden araya girmesi gerekir. Aragorn ve Eomer konuşmalarını bitirdiği zaman Eomer onlara Külteri ve Tiz adında iki at ödünç verir.

Gimli Tiz’in arkasına oturdu. Legolas’ın arkasına yapıştı ta ki Fangorn’a gelene kadar. Kalan orkların yanmış hallerini gördüler, ama Hobbitler’den bir işaret yoktu. O gece ormanın su yolunda kamp yaptılar ve ilk nöbeti Gimli tuttu. Yaşlı bir adam gördü. Pelerini ve kapüşon vardı. Kamp ateşine doğru yaklaşıyordu. Aragorn onu kamp ateşinin yanına davet ettiyse de adam kayboldu ve atları kaçtı. Gimli bu yaşlı adamın Saruman olmasından şüphelendi. Ertesi gün Hobbitler’in izini ormana doğru takip ettiler.

Yaşlı bir adamla daha karşılaştılar. Gimli Saruman olduğundan korktu ve diğerlerinin de saldırmasını istedi. Gimli ona hobbitlerin yerini söylemezse şapkasında bir çizik açıcağını söyledi. Sonra yaşlı adam yüzünü gösterdi. Gandalf olduğunu anladılar. Gimli dizinin üstüne çöktü ama Gandalf ona kalkmasını söyledi. Hatası için onu suçlamadığını söyledi.

Gandalf hikayesini anlatıp Galadriel’den getirdiği mesajları ilettikten sonra Edoras’a gittiler. Gandalf Saruman’a karşı durmak için Theoden’i ikna etti ve savaş hazırlıkları başladı. Üç Avcı’ya Theoden savaş gereçleri hediye etti. Gimli ise Rohan demirciliği Cüce zırhlarına rakip olamayacağı için kendisine küçük bir kalkan seçti. Theoden o kalkanın küçükken kendisine ait olduğunu anlatır. Miğfer Dibi’ne doğru yola çıktıklarındaysa tanıştıklarında yaşadıkları gerginliğe rağmen Eomer Gimli’yi atına aldı ve birlikte at sürdüler.

Isengard’dan; Saruman tarafından silahlandırılmış vahşi Dunland Çobanları ile dev bir Uruk ordusu çıkarak, Miğfer Dibi’ne doğru yol alıyordu. Önlerine çıkan her şeyi katlediyorlar, yollarının üstünde bulunan yerleşim yerlerini de harabeye çeviriyorlardı. Ak Gandalf, süvarilerin sayısının yetersiz olduğunu bildiği için destek, takviye ve yardım ordusu çağırmaya gitti. Altın Konak Edoras’tan çıkan süvariler, Isengard’dan çıkan vahşi Dunland Çobanları ile dev bir Uruk ordusunun ilerisinde; tehlikeli bir yolculuk yaparak, Miğfer Dibi kalesine varmayı başarmışlardı.

Miğfer Dibi’nde bekleyen, Batıağıl’ın komutanı Erkenbrand tarafından görevlendirilmiş çok sayıda adam vardı, ama, sayıları yine de Isengard ordusu karşısında azdı; Isengard ordusu, Miğfer Dibi’nde duran Rohan ordusundan kat be kat daha kalabalıktı. Rohan ordusu, Kale’nin (Miğfer Dibi’nin) kapılarını daha da sağlamlaştırmış, surlarda bulunan kırık dökük yerleri de onararak suru daha da güçlendirmişti. Rohan ordusu, Miğfer Dibi’ne gelmeden önce Batıağıl’ın komutanı Erkenbrand, Kale’yi tamamen onararak, tamamen tamir ederek daha da güçlendirmiş ve daha da sağlamlaştırmıştı.

Gimli Ak Dağlar ve Miğfer Dibi’nden hoşlanmış ve bu ülkenin sağlam kemikleri olduğunu belirtmişti. Aynı zamanda soyundan yüz adama sahip olsa kaleyi yenilmez yapabileceğini de belirtmişti.

Isengard ordusu açılan gedikten Kale’nin içerisine doğru akın etti. Önlerine çıkan her canlıyı katlettiler. Rohan ordusu, kendilerinden sayıca kat be kat daha üstün olan Isengard ordusu’nun ısrarlı saldırıları karşısında daha fazla direnemedi.Kapıya koca koca koçbaşlarıyla saldırdılar.Eomer ve Aragorn kapıya destek için önüne geçtiler. Birçok ork’u biçtikten sonra diğerleri saldırmakta tereddüte düştüler. İşlerini bitirince Aragorn içeri girdi. Eomer de arkasından içeri girecekti ki ölü orkların arasından bir düzine kadar uruk ayağa kalkıp Eomer’e çelme taktılar.

Daha doğrulamadan üstüne atladılar; fakat o ana kadar hiç kimsenin dikkatini çekmemiş olan kara ve ufak bir şekil ileri doğru atılarak boğuk bir nara savurdu: “Baruk Khazad!Khazad ai-menu!” Bir balta savrularak ortalığı sildi süpürdü. İki ork kellesiz yere düştü. Kalanlar kaçtı.

Yan kapı yeniden kapatıldı. Demir kapı içerden sürgülendi ve arkasına taşlar yığıldı. İçeride her şey emniyete alındıktan sonra Eomer döndü: ’’Sağ olasın Gloin oğlu Gimli!’’ dedi. Saldırırken yanımızda olduğunu anlamamıştım. Ama genellikle beklenmedik konuklar en sağlam dost çıkarlar. Oraya nasıl geldin?

“Uykumu dağıtmak için sizi izledim” dedi Gimli:’’Ama baktımki dağlılar bana göre çok büyük,ben de bir taş üzerine oturup sizin kılıç oyunlarınızı seyredeyim dedim.”
‘’İki’’dedi Gimli baltasını okşayarak. Surların üzerindeki yerine geri dönmüştü.
‘’İki mi?’’dedi Legolas.’’Benim listem daha kabarık, ama artık kullanılmış ok aramam gerekecek,benimkilerin hepsi bitti de.Buna rağmen benim hikayem en azından yirmi kişilik.Ama bu da ormanda birkaç yaprak sayılır ancak.’’

Rohanlı adamlar yoruldu. Bütün okları bitmiş,bütün mıızrakları atılmıştı;Kılıçları çentilmiş,kalkanları yarılmıştı.Aragorn Eomer üç kez canlandırmıştı onları,üç kez Anduril düşmanı surlardan uzaklaştıran çılgın bir hamleyle şimşekler çaktırmıştı.

Gimli Miğfer Dibi Savaşı

Derken Miğfer Dibi’nin gerisinde bir yaygara yükseldi. Orklar fareler gibi ,derenin aktığı su yolundan sürünüp girmişlerdi. Orada uçurumların gölgesi altında toplanmışlar ve yukarıdaki taaruz en sıcak anına gelinceye ve savunmadaki adamların hemen hepsi surların tepesine koşuncaya kadar beklemişlerdi. Ondan sonra ileri atılmışlardı. Daha şimdiden birkaç tanesi Miğfer Dibi’nin ağzından geçmiş atların arasına girmişimuhafızlarla boğuşuyordu.

Gimli, uçurumlarda yankılanan hiddetli bir nara ile duvardan aşağı atladı. ’’Khazad!Khazad! Az sonra istemediği kadar iş vardı elinde.

Gimli: Orklar suru aştı. Haydi Legolas! İkimize de yetecek kadar var. Khazad ai-menu!

Umutların, ümitlerin bitip tükendiği anda Aragorn, Eomer, Gimli, Legolas, Theoden ile birkaç asker, o anda yapılması gereken şeyi yapmıştı: Borukent’in üflenen boruları eşliğinde, ahırlarda bulunan atlarının üstüne binerek, Isengard ordusunu karşılamıştılar. Şafak sökmüş, sabahın ilk ışıkları yeryüzüne varmıştı. Hiç beklenmedik bir anda; Batıağıl’ın yüksek rütbeli komutanlarından Erkenbrand ve beraberinde Ak Gandalf ile binden fazla atlı asker; Kral Theoden’e desteğe, yardıma gelmişti.

Böylece Miğfer Dibi Savaşı kazanılmış ve kaçan askerler Dip Vadisi’ni dolduran huornlar tarafından katledilmiş ve hiçbiri o ormandan sağ çıkamamıştı.

Daha sonra Gimli Aglarond’da ki Parıldayan Mağaralar’ı tarif eder ve Legolas’ı savaş bitince gezmeye davet eder. (Bu sözü savaş bittikten sonra yerine getirirler ve daha sonra beraber Fangorn’u gezerler)

Miğfer Dibi Muharebesi bitmiş savaşı Rohan kazanmıştı. Savaştan sonra Gandalf Saruman’la konuşmak üzere Isengard’a gideceğini söyledi. Bunun üzerine Legolas, Aragorn, Gimli, Theoden ve Theoden’in seçtiği askerlerle yola çıktılar.

Akşamüzeri kralın grubu ayrılmak için hazırlandı.Gömülme işi ancak o zaman başlayabilmişti; Theoden, Hama’nın kaybına çok hüzünlendi ve mezarına ilk toprağı o attı. “Saruman gerçekten bana ve bütün yurda büyük zarar verdi. Karşılaştığımızda bunu hatırlayacağım.”

Miğfer Dibi Muharebesi’nde birden bire ortaya çıkan ormanın kıyısına gelince dallardan kemer şeklinde bir açıklığın oluştuğunu gördüler. Gandalf atını burdan içeri sürdü ve diğerleri onu takip ettiler. Gimli ve Legolas aynı ata biniyorlardı. Gimli Gandalf’a yakın gitmek istiyordu çünkü ormandan korkmuştu.

Bir süre sessizce yol aldılar. Legolas sürekli etrafla ilgileniyordu. Gimli izin verseydi sık sık durup etrafı dinleyecekti.

Legolas: Şimdiye kadar gördüğüm en garip ağaçlar, üstelik kozalaktan tut, yaşlılıktan yıkılıp gidenine kadar birçok meşe ağacı görmüşümdür. Şimdi bunların arasında gezecek kadar boş vaktim olmasını isterdim: Sesleri var; belki zamanla düşüncelerini de anlamaya başlardım.

Gimli: Hayır,hayır!Onları kendi hallerine bırakalım! Onların düşüncelerini şimdiden tahmin edebiliyorum: İki ayaklı her şeye karşı duyulan bir nefret; ayrıca lisanları ezici ve boğucu.

Biraz konuştuktan sonra Legolas ve Gimli bir anlaşma yaparlar. Eğer her şey sona erdiğinde hala canlılarsa Gimli Legolas’la beraber Fangorn’u gezmeye gelecek; Legolas da Gimli’yle Parıldayan Mağaralar’ı gezmeye gelecekti.

Legolas: Beni etkiledin Gimli! Gel bir pazarlık yapalım, eğer ikimiz de önümüzde bizi bekleyen tehlikelerden kurtulursak sen Fangorn’u benimle birlikte ziyaret edeceksin, ben de seninle Miğfer Dibi’ni görmeye geleceğim.

Gimli: Bu benim pek de tercih edeceğim bir karşılık değil. Ama mağaralara geri gelip bu harikaları benimle paylaşmaya söz verirsen ben de Fangorn’a katlanırım.

Sonunda Isengard’a geldiklerinde taştan surun yıkılmış olduğunu gördüler. Her taraf su içindeydi ve her yerde moloz yığınları vardı. Kemerli kapıya biraz yaklaşınca yakındaki moloz yığınında iki minik şekli farkettiler.

Merry: Hoşgeldiniz beylerim Isengard’a! Biz kapı muhafızlarıyız. Saradoc oğlu Meriadoc’tur adım ve arkadaşım,ne yazık ki yorgunluğa yenilmiş olan arkadaşım ise Took sülalesinden Paladin oğlu Peregrin’dir. Lord Saruman içeride; fakat şu anda Solucandil adlı biriyle içeri kapatılmış durumda. Yoksa mutlaka böylesine saygıdeğer konukları karşılamak için kendi teşrif buyururdu.

Gandalf: Ona ne şüphe! Peki dikkatinizi tabaklardan ayırabildiğiniz zamanlarda yıkılmış kapılarını korumanızı ,gelen konukları karşılamanızı size Saruman mı söyledi?

Merry: Hayır iyi yürekli bayım, iş onun elinden çıktı. Bizim buyruklarımız Isengard’ın yönetimini ele alan Ağaçsakal tarafından verildi. Bana Rohan Hükümdarı’nı karşılamamı emretti. Ben de elimden gelenin en iyisini yaptım.

Gimli daha fazla dayanamayarak söze girdi;

Gimli: Peki ya yol arkadaşlarınız? Peki ya Legolas ve ben? Sizi reziller sizi, sizi yün ayaklı, yün kafalı kaçaklar sizi! Sayenizde iyi iz sürdük! Sizi kurtarmak için bataklıktan, ormandan, savaştan, ölümden geçtik de iki yüz fersah aştık. Bir de ne görelim! Siz burada ziyafet çekip,pipo içiyorsunuz! Pipo içiyorsunuz! Otu nereden buldunuz hainler! Çekiçler ve maşalar adına. Sevinç ve hiddet arasında öylesine bölündüm ki patlamazsam şaşarım.

Gandalf’ın Ağaçsakal ile konuşmasından,yemek yiyip pipo içtikten sonra Saruman ile konuşmak için Orthanc’ın yanına kadar geldiler.

Gimli: Ben geleceğim. Onu görüp,gerçekten sana benzeyip benzemediğini anlamak istiyorum.

Gandalf: İyi de nasıl öğreneceksin bunu Efendi Cüce? Saruman eğer işine gelirse sizin gözlerinize benim gibi görünebilir. Peki ya siz onun bütün kalpazanlıklarını anlayacak kadar zeki misiniz?

Orthanc kayası kapkaraydı ve sanki ıslakmış gibi parlıyordu. Entlerin bütün öfkesi taşın üstünde kalmış birkaç minik kıymıktan ibaretti. Doğu tarafında, iki duvarın kesiştiği yerde, topraktan çok yukarda büyük bir kapı vardı; bunun üzerinde de, demir parmaklıklarla çevrili bir balkona açılan kepenkli bir pencere.

Gandalf yukarı çıkacağını söylediğinde Theoden de onunla geleceğini bildirdi. Gandalf Aragorn’un da gelmesini istedi ve diğerleri merdivende durabilir dedi.

Gimli: Hayır! Legolas ile ikimiz daha yakından görmek istiyoruz. Burada bir tek bizler kendi türümüzü temsil ediyoruz. Biz de sizin peşinizden geleceğiz.

Saruman: İçinizden en az ikisini ismiyle tanıyorum. Gandalf’ı, buraya yardım veya nasihat aramaya geldiğini ümit etmeyecek kadar iyi tanıyorum. Ama siz, Rohan Yurt’unun Hükümdarı Theoden siz soylu nişanlarınızla, dahası Eorl Hanedanı’nın zarif simasıyla kendinizi hemen belli ediyorsunuz. Ah Üç kere şanlı Thengel’in şerefli oğlu! Neden daha önce ve dost olarak gelmediniz? Ne çok arzu etmiştim sizi, batı topraklarının en kudretli kralını görebilmeyi;

Özellikle de şu geçen yıllarda, sizi kuşatmış olan şu akılsızca ve kötü düşüncelerden korumak için! Çok mu geç artık yoksa? Rohan’lı adamların da katkısının bulunduğu, maruz kaldığım bu zararlara rağmen, sizi hâlâ koruyabilir, eğer seçtiğiniz bu yolda ilerlemeye devam ederseniz kaçınılmaz olan yıkımınızdan kurtarabilirim. Ben diyorum ki Theoden Kral: Barış yapıp dost olalım mı, siz ve ben? Hüküm bize ait.

Theoden bu sözler üzerine uzun süre düşündü. Ağzını açıp cevap vermeye çalıştı ama bir süre daha bekledi. En sonunda konuştu.

Theoden: Barış yapacağız. Evet, barış yapacağız, sen ve senin bütün yaptıkların ve bizi teslim etmeye çalıştığın karanlık efendinin bütün yaptıkları yok olduktan sonra. Sen bir yalancısın Saruman ve insanların yüreklerini çürüten birisin. Bana elini uzatıyorsun ama ben yalnızca Mordor’un pençesinin bir parmağını görüyorum. Kıyıcı ve soğuk! Senin benimle yaptığın cenk hakça olsaydı bile ki değildi, çünkü on kere daha akıllı olsaydın bile beni ve benim olanı kendi çıkarın için dilediğin biçimde yönetmeye hiç hakkın yok, öyle olsaydı bile Batıağılı’ndaki meşalelere ve orada ölmüş yatan çocuklara ne demeli?

Öldükten sonra Hâma’nın bedenini Boruşehir’in kapıları önünde parçaladılar. Pencerene kurulan bir darağacından sallanıp da kargalarının eğlencesi olduğun zaman, seninle ve Orthanc ile bir barış yapacağım. Eorl Hanedanı’ndan sana gelecek iyilik bu kadar. Ulu atalarımın önemsiz bir evladıyım ama senin parmaklarını yalamama gerek yok. Başka yere dön. Ama korkarım sesin büyüsünü yitirdi.

Saruman: “Neden seninle konuşma sabrını gösterdim bilmiyorum. Çünkü ne sana, ne de senin şu dörtnala koşturup duran, ilerlerken değil de kaçarken hızlı giden minik takımına ihtiyacım yok Theoden Atterbiyecisi. Çok zaman önce senin faziletin ve aklının ötesinde bir devlet sundum sana. Sonra tekrar sundum ki senin yanlış yere sürüklediklerin, açık açık önlerindeki yolları görebilsinler. Yüksekten atıp, iyi niyetimi suistimal ediyorsun. Öyle olsun. Kulübelerinize geri dönün!”

“Fakat sen Gandalf! Utancını fark ederek en azından senin için üzülüyorum. Sen nasıl oluyor da böyle bir gruba tahammül edebiliyorsun? Çünkü sen mağrur birisin Gandalf soylu bir zekâya, hem derine hem uzağa bakabilen gözlere sahip olduğun için buna da hakkın var. Şimdi de benim öğüdümü dinlemeyecek misin?”

Gandalf kıpırdanarak yukarı baktı.

Gandalf: Son karşılaşmamızda bana söylememiş olduğun ne var ? Ya da belki geri almak istediğin sözlerin vardır

Saruman: Geri almak mı? Ben senin iyliğin için sana öğüt vermeye gayret ettim ama sen dinlemedin bile. Çok gururlusun ve aslında kendine ait bir irfan kaynağın olduğu için nasihati da pek sevmiyorsun. Fakat o durumda sanınm, benim niyetlerime kasten yanlış manalar vererek, yanıldın. Seni ikna etme heyecanıyla sabrımı kaybettim korkarım. Ve hakikaten de buna çok pişmanım. Çünkü sana karşı bir kötü niyet taşımıyordum; hatta şimdi bile, karşıma vahşi ve cahil bir güruhla geri dönmüş olsan bile.

Nasıl taşıyabilirim ki? Her ikimiz de Orta Dünya’daki en mükemmel nizam olan, yüksek ve kadim bir nizamın üyeleri değil miyiz? Dostluğumuz her ikimizin de çıkarına olur. Hâlâ birlikte, dünyanın düzensizliğini iyileştirmek için birçok şeyin üstesinden gelebiliriz. Gel, birbirimizi anlayalım ve düşüncelerimizden bu düşük insanlan atalım! Bırakalım onlar bizim kararlanmızı beklesin! Çoğunluğun iyiliği için ben geçmişi düzeltmeye, seni kabul etmeye razıyım. Benimle istişare etmez misin? Yukarı gelmez misin?

Saruman son kozlarını oynarken okadar büyük bir güç sarfetmişti ki sesini duyan hiçkimse etkilenmeden edemedi.Hatta Theoden’in aklında Gandalf’ın onlara ihanet edeceği düşüncesi geldi.İki büyücünün yapacağı ittifaka hiçbir güç dayanamazdı. Derken Gandalf’ın gülen sesini duydular.

Gandalf: Saruman, Saruman! Saruman hayatının yolunu kaybetmişsin sen. Kralın soytarısı olarak kazanmalıydın ekmeğini; danışmanlarının taklitlerini yaptığında kırbacı da hak ederdin ya. Aman aman! Birbirimizi mi anlayacakmışız? Korkanm ben senin anlayış sınırının üzerisindeyim. Ama ben seni Saruman, artık çok iyi anlıyorum. Senin tahmin ettiğinden daha iyi hatırlıyorum senin tartışmalarını ve işlerini.

Seni son ziyaret ettiğimde Mordor’un gardiyanıydın ve beni de oraya yollayacaktın. Hayır, bacadan kaçmış olan konuk bir kez daha kapından girmeden iki kez düşünür.

Saruman: İnmez miymişim? Silahsız bir adam, kapısının dışındaki hırsızlarla konuşmaya iner mi? Seni buradan yeterince duyabiliyorum. Ben ahmak değilim ve sana güvenmiyorum Gandalf. Açık açık merdivenlerimde durmuyorlar ama vahşi orman şeytanlarının, senin emrinle nerelerde pusuya yattığını biliyorum.

Saruman tam parmaklıklardan geri çekilip içeri girecekti ki Gandalf bir kez daha seslendi.

Gandalf: Gitmen için sana izin vermedim. Daha sözümü bitilmedim. Sen bir ahmak olmuşsun Saruman, ama yine de acınacak durumdasın. Hâlâ ahmaklıktan ve kötülükten ayrılabilir, bir işe yarayabilirdin. Ama burada kalıp eski fesatlarının akıbetini didikleyip durmayı seçiyorsun. Kal o halde! Fakat seni uyarıyorum, bir daha kolay kolay dışarı çıkamazsın.

Doğunun kara elleri gelip seni çekmezse eğer. Saruman iyi bak, ben senin arkadan vurduğun Boz Gandalf değilim. Ben, ölümden geri dönen Ak Gandalf’ım. Senin artık hiç rengin yok; seni hem nizamımızdan hem de Divan’dan atıyorum.

Elini kaldırdı ve berrak bir sesle konuştu “Saruman asan kırıldı.” Tam o anda bir çatırdama sesi geldi ve Saruman’ın asası paramparça olarak elinden düştü.

Gandalf Saruman’ın asasını kırıp güçlerini elinden aldı. Gitmeye hazırlanıyorlardı ki tam o anda yukardan aşağıya ağır, parlak bir şey fırlatıldı. Saruman tam ayrılırken demir parmaklıkları sıyırarak Gandalf’ın başının yakınından geçti ve üzerinde durduğu basamağa çarptı. Merdiven parmaklığı çınladı. Basamak çatlayıp parıltılı kıvılcımlarla parçalandı; fakat topa bir şey olmamıştı: Top merdivenlerden aşağıya yuvarlandı, billur bir küre, karanlık ama ateşten bir yürekle parlayan bir küre. Bir su birikintisine doğru yuvarlanmaya başlayınca Pippin topun peşinden koşarak yakaladı.

Gandalf: Dur oğlum, onu ben alayım! Onu tutmanı söylememiştim sana. Bununla ben ilgilenirim. Bu, sanırım, Saruman’ın atmak için seçeceği şeylerden biri değildi.

Orthanc’tan gelebilecek başka bir tehlikeye karşı Saruman’ın görüş menzilinden çıktılar. Kemerli kapının yakınlarında Ağaçsakal gelerek onlara katıldı. Gruptaki herkesi tek tek süzdükten sonra Legolas’a döndü. Legolas Fangorn’u kenarından biraz gördüğünü ve çok sevdiğini, en kısa zamanda gezmek istediğini söyledi.

Ağaçsakal: Umarım dileğiniz yerine gelir, dağlar daha fazla ihtiyarlamadan.

Legolas: Eğer nasip olursa geleceğim. Bir arkadaşımla bir pazarlık yaptım, eğer her şey yolunda giderse Fangorn’u birlikte ziyaret edeceğiz – müsaadenizle.

Ağaçsakal: Sizinle gelen her elfin başımızın üzerinde yeri var.

Legolas: Bahsi geçen dostum bir elf değil. Ben buradaki Gloin’in oğlu Gimli’yi kastediyorum.

Gimli yerlere kadar eğildi. Sakalı yere süründü ve kemerinde duran baltası çözülüp takırtıyla yere düştü.

Ağaçsakal: Hum, hm! Bak şimdi, bir cüce, hem de balta taşıyor! Hum! Elflere karşı iyi niyetliyimdir; ama çok fazla şey istiyorsun. Bu ne tuhaf bir dostluk!
Legolas: Tuhaf görünebilir, fakat Gimli yaşadığı sürece Fangorn’a tek başıma gelmem. Onun baltası ağaçlar için değil, ork boyunları içindir Ey Fangorn, Fangorn’un Ormanı’nın Efendisi. Muharebe sırasında kırk iki tanesini biçti!

Isengard’dan çıktıktan sonra Miğfer Dibi’ne gittiler. Aragorn burada Palantir’i kullanarak Sauron’a kendini gösterdi. Bu,Sauron’un telaşlanmasını hatta korkmasını sağladı. Kırılan Kılıç’ın tekrar yapılmış olduğunu ve Isildur’un varisinin yeniden savaşa döndüğünü öğrenmişti. Bu yüzden daha hazırlıklarını tamamladan ani bir saldırı kararı aldı. Bu saldırı planlanmamış olsa bile Minas Tirith’i yerle bir edecek kadar büyüktü.

Bunun üzerine Aragorn çok eski ve büyük bir güç olan Ölüler’in Yolu’nu gitmeyi seçti.

Aragorn’la birlikte Legolas ve Gimli de Ölülerin Yolu’ndan gittiler. Bu üç kişinin dışında Kuzeyli Dunadain de gelmişlerdi. Ölüleri Erech Taşı’nda topladılar ve Aragorn onlara yeminlerini tutmaları için emir verdi; çünkü bu ölüler yıllar önce Isildur’a Sauron’la savaşmak için söz vermiş ama savaş zamanı geldiğinde dağlara kaçarak yeminlerini tutmamışlardı. Isildur bunun üstüne onları lanetledi ve yeminlerini tutmadıkları sürece mutlu olamayacaklarını söyledi.

Ölüler yeminlerini tuttular ve Umbar Korsanları’nı öldürüp gemileri ele geçirdiler. Aragorn en büyük gemiyi seçti ve ona bindi. Diğer adamlar da bütün teknelere doluşmuştu.

Tüm bunlar olup biterken Minas Tirith Kuşatması sürüyordu.

Savaşta Theoden öldürülmüştü. Bu sırada Aragorn savaş alanına vardı. Rohanlılar ve Gondorlular kara gemileri görünce büyük bir üzüntü duydular. Gemilere hız kazandıran rüzgara lanetler okudular ve çaresizce ölümü beklemeye başladılar. Tüm bu karmaşanın arasında en öndeki gemide bir bayrak açıldı. Ak ağaç çiçekler açmıştı bu bayrakta, etrafında yedi yıldız vardı ve üzerinde bir taç. Yani Elendil’in sayısız yıldır kullanılmayan nişanı. Nişan alev alev yanıyordu çünkü mithril ve altından yapılmıştı. İnce çizgileri vardı çünkü Elrond’un zarif kızı Arwen tarafından dokunmuştu.

Aragorn’un yanında onu yanlız bırakmayan dostları Legolas ve Gimli de gelmişti.

Savaşın ortasında Aragorn ve Eomer buluştular.

Aragorn: Aramızda Mordor’un bütün orduları olduğu halde böyle buluştuk. böyle söylememiş miydim?

Eomer: Öyle konuşmuştun. Fakat umut insanları genellikle kaldırır ve o zamanlar ben senin uzağı gören bir kişi olduğunu bilmiyordum. Yine de beklenmedik anda gelen bir yardım iki kere kutlu olsun; dostların karşılaşması daha önce hiç böyle neşe dolu olmamıştır. Çok da erken gelmedin arkadaşım. Çok kayıp ve üzüntüler geldi başımıza.”

Aragorn: O halde, haydi bunların öcünü alalım bu konuda konuşmadan önce!

Aragorn, Eomer ve Imrahil Şehir Cümlekapısı’na doğru geri sürdüler atlarını; artık yorgunluktan ne sevinecek, ne üzülecek durumdaydılar. Bu üçü hiç yara almamıştı; çünkü böyleydi onlann yazgıları ve bileklerinin gücü ile hüneri; gerçekten de çok az kişi onlara dayanabilmiş veya hiddetleri sırasında yüzlerine bakabilmişti; fakat diğerlerinin çoğu yaralanmış, sakatlanmış veya savaş alanında ölmüştü. Baltalar atından inmiş tek başına dövüşen Forlong’u biçmişti; okçularını canavarların gözlerini vurmaları için yönetirken mumaklar saldırınca hem Morthond’lu Duilin, hem de kardeşi çiğnenerek ölmüşlerdi.

Ne zarif Hirluin dönebilmişti Pinnath Gelin’e, ne Grimbold Grimslade’e, ne de bükülmez bilekli Halbarad Kuzey topraklarına. Ünü olmayan, isimsiz az insan göçmedi, ister komutan olsun, ister er; çünkü bu çok büyük bir savaştı ve bu savaşta bütün olup bitenleri anlatan hiçbir öykü yazılmamıştır daha. Sonradan, çok zaman sonra Rohan’da bir destancı Mundburg Höyükleri’nden söz etmiştir türküsünde.

Minas Tirith Savaşı’ndan sonra bir sonraki hamlelerini planlamak için bir toplantı düzenlendi. Bunun sonucunda Minas Tirith’in bir sonraki saldırıyı asla kaldıramayacağını düşündükleri için Sauron’un dikkatini çekmek ve Yüzük Taşıyıcısı’na bir şans verebilmek için Kara Kapılar’a saldırmaya karar verdiler.

Merry Minas Tirith Şifa Evleri’nde kaldı; çünkü kara nefes yüzünden hastalanmıştı.

Aragorn: Sen öyle bir yolculuğa çıkmak için uygun durumda değilsin. Fakat hiç utanma. Bu savaşta olmasan bile daha şimdiden çok büyük şeref kazandın zaten.

Altı bin tane adam Kara Kapılar’a doğru yola çıkmıştı. Bu adamların arasında hiç süvari yoktu çünkü atlar Mordor’da savaşmak için iyi değillerdi. Kara Kapılar’ın önü yeterince engebeli bir alandı.

Savaştan önce Gandalf, Aragorn, Legolas, Gimli, Eomer, Pippin Kara Kapılar’ın önüne bir müzakere yapmak için gittiler. Burada onları Sauron’un Ağzı karşıladı.

Sauron’un Ağzı: Bu ayaktakımı içinde benimle muhattap olabilecek biri var mı?Daha doğrusu beni anlayabilecek zekaya sahip biri var mı? En azından sen olamazsın Aragorn. Kral olabilmek için bir parça elf camından ve böyle bir kalabalıktan daha çok şey gerekir. Baksana,tepelerden gelen herhangi bir eşkiya bu kadar adam toplayabilir.

Aragorn bu sözler üzerine birşey söylemedi ama diğerinin bakışlarını yakaladı. Uzun süre baktıktan sonra Sauron’un Ağzı sindi.

Sauron’un Ağzı: Bana saldıramazsınız. Ben bir haberci ve elçiyim.

Gandalf: Bu tür kanunların geçtiği yerde elçilerin daha az küstahlık etmesi de adettendir. Ama kimse seni tehtit etmedi. Görevin bitinceye kadar bizden korkmana gerek yok.

Sauron’un Ağzı: Demek öyle! O halde sözcü sensin yaşlı aksakal? Zaman zaman senden ve hep güvenli bir mesafeden karıştırdığın haltlardan ve planlarından, gezintilerinden haber alıyorduk değil mi? Ama bu kez burnunu çok uzattın efendi Gandalf.

Nöbetçilere işaret etti ve onlar kara bir bohça getirdiler. Şaşkın bakışlar arasında önce Sam’in taşıdığı kısa kılıcı sonra elf broşu ve Frodo’nun giydiği Mithril zırh-yeleğini çıkardı.
Gandalf’ın yüzünde yenilmiş bir yaşlı adam ifadesi vardı. Sauron’un Ağzı efendilerinin şartlarını kabul ederlerse canlarının bağışlanacağını söyledi.

Gandalf: Şartlarınızı söyle!

Sauron’un Ağzı: Şartlar şunlar; Gondor’un kuru kalabalığı hiçbir şekilde Sauron’a karşı silahlanmayacak. Anduin’in gerisi Gondor’a bırakılacak ve iç işlerinde serbest olacaklar. Anduin’in batısı Sauron’a haraç verecek ve hunharca yıkılmış Isengard yeniden tamir edilecek. Burada Sauron’un varisi ikamet edecek.
Gandalf ani bir hareketle pelerinini savurup elçinin elindeki bohçayı aldı.

Gandalf: Bunları alacağız. Şartlarınıza gelirsek onları tamamen reddediyoruz. Elçilik görevin sona erdi şimdi çek git, ölümün yaklaşıyor.

Bunun üzerine elçi bir daha gülmedi. Birden geri çekildiler ve Kara Kapılar sonuna kadar açıldı. Önceden planlanmış gibi Mordor’un tüm orduları dışarı çıktılar. Altı bin kişilik batı ordusu yaklaşık altmış bin kişilik Mordor ordusuyla çevrelenmişti. Savaşta ön saflarda savaşan Pippin Beregond’u bir dağ devinden kurtarmıştı ve biraz da şansın yardımıyla şeflerini öldürmüştü; ama kendisi de leşin altında kaldı ve bayıldı. Onu ordan kurtaran Gimli olmuştu.

Savaş devam ederken Frodo yüzüğü dağa atmıştı ve Sauron’un kulesi temellerinden sarsıldı ve en sonunda yıkıldı. Artık Sauron’un devri sona ermişti.

Gimli-gimli-11402629-960-404

Yüzük Savaşları’ndan sonra Gimli Miğfer Dibi’nin altında bulunan Parıldayan Mağaralar’ın prensi oldu. Getirilen mithrillerle Minas Tirith cümlekapısını yeniden onardı.

Legolas’a verdiği sözü tutarak Fangorn’u onunla birlikte gezdi.

Merry ve Pippin de Minas Tirith’e gelip ölene kadar orda durdular.

Gandalf ve Yüzük Taşıyıcıları Ölümsüz Diyarlar’a yelken açtılar.

Aragorn öldükten sonra Legolas bir gemi yaptı. Anduin üzerinden denize çıktı ve ölümsüz topraklara doğru yelken açtı. Denir ki Cüce Gimli de onun yanındaymış ve o son gemi de gittiğinde Orta-Dünya’da Yüzük Kardeşliği’nden kimse kalmamış…

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

OrtaDunyaCom Orta Dünya t24 Söyleşi

OrtaDunyaCom Söyleşisi Yayınlandı. Orta Dünya’ya adanmış bir Türk ekip!

Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri’nin Londra’daki Dünya Prömiyerinde Orta Dünya topluluğumuzu temsil etme ve ilk iki …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir