Feanor

Feanor

Feanor Künye

Irk: Elf
Cinsiyeti: Erkek
Kültür: Noldor
Doğum Tarihi: Ağaçların Yılları 1169
Ebeveynleri: Finwe ve Miriel
Kardeşleri: Fingolfin ve Finarfin
Diğer İsimler: Curufinwe
Ünvanı: Noldor’un Yüksek Kralı

Eşi ve Çocukları: Nerdanel. Maedhros, Maglor, Celegorm, Caranthir, Curufin, Amrod ve Amras

Denir ki; kadim zamanlarda yaşamış olan ve Valar’ın bile yeteneğine hayret ettiği bir Elf vardı. Tüm Elfler içinde en yetenekli zanaatkâr oydu. Belki de Elf ırkının bütün açılardan en üstünü oydu. Pek çok muhteşem ve olağanüstü şey yapmıştı; Palantíri gibi. Lakin onun en büyük zanaatı Silmaril denilen mücevherlerdi. Bu mücevherlerin içine Valinor’un Ağaçları’nın ışığını işlemişti. Valar da dâhil kimse bunu nasıl yaptığını bilmiyordu. Hatta onlar bile aynılarını yapamazdı. Sonraları eylemleri, bir halkın hatta tüm Orta Dünya’nın geleceğini derinden etkileyecek olan Elfin adı Fëanor’du.

Feanor’un Çocukluğu ve Gençliği

Feanor’un Çocukluğu

Babası en yüce üç Elf’ten biri ve aynı zamanda Noldor’un Yüce Kralı olan Finwë idi. Annesinin adı ise Míriel Serindë idi. Ağaçlar’ın Devri’nin 1169. yılında; Tuna zirvesindeki Tirion’un Kralı Finwë’nin en büyük oğlu doğdu Eldamar’da. Adı Curufinwë olsa da, annesi ona Ateş’in Ruhu, Fëanor dedi Ve Noldor’un bütün hikâyelerinde ondan böyle bahsedildi.

Annesi Míriel, dokuma ve iğne işindeki üstün yeteneği sayesinde ‘Serindë’ adını kazanmıştı. Çünkü Noldor içinde elleri onun kadar zarafete yatkın olanı yoktu. Finwë ve Míriel’in aşkı yüce ve pırıltılıydı, çünkü Mutluluk Devri’ni yaşayan Kutlu Ülke’de başladı. Lakin Míriel oğlu Fëanor’u dünyaya getirirken hem bedenen hem de ruhen tükenip gitti. Hatta yaşamın yükünden azat edilmeyi diledi. Ve oğluna isim verdiği vakit Finwë’ye şunu söyledi:

Miriel: “Başka çocuk doğurmayacağım asla, çünkü pek çok çocuğun yaşamına yetecek denli güç ve kuvvet Fëanor’a gitti.”

Finwë bu karardan dolayı çok kederlendi, çünkü Noldor daha gencecikti ve saadet dolu Aman’a pek çok çocuk getirme arzusundaydı. Bu nedenle şöyle söyledi:

Finwe: “Bunun şifası Aman’da bulunmaz mı hiç? Burada tüm bezginlikler ve yorgunluklar geçip gider.”

Miriel’in Ölümü

Lakin Míriel daha da eriyip gidince, Manwë’den öğüt istedi; Manwë de Míriel’i, bakması için Lórien’deki Irmo’ya teslim etti. Ayrılırlarken Finwë(ayrılığın kısa süreceğini düşünüyordu) üzgündü, çünkü annenin oğlundan ayrılıp, en azından çocukluk günlerini kaçırması kötü talih getirecek gibiydi.

Miriel: “Bu gerçekten üzücü, eğer halim olsa ağlardım. Ama ne bunun için, ne de bundan sonra olacaklar için suçlama beni sakın.”

Demişti Míriel ve sonra Lórien bahçelerine gidip uykuya yattı, ama uyur gibi görünse de aslında ruhu bedenini terk edip sessiz sedasız Mandos’un salonlarına yol almıştı.[Ağaçların Yılları (A.Y.) 1170] Estë’nin bakireleri koruyup kolladılar Míriel’in bedenini, solup çürümeden kaldı böylece, ama ruhu asla geri dönmedi. Finwë kederli bir hayata gömüldü, sık sık Lórien bahçelerine gidip, gümüşi söğütler altında sevdiğinin yanına oturarak, birer birer adlarıyla seslendi ona. Ama bütün bunlar beyhudeydi; Finwë, Kutlu Ülke’de bir başına neşeden ve sevinçten uzak kaldı. Bir süre sonra da Lórien’e gelmeyi tamamen bıraktı.

Feanor’un Gençliği

Ondan sonra tüm sevgisini oğluna adadı ve Fëanor sanki içini yakıp tutuşturan gizli bir ateş varmışçasına hızla büyüyüp serpildi. Uzun boylu, yakışıklı, sözcük kullanmada yetenekli, delici parlak bakışlı, kuzguni siyah saçlıydı. Tüm amaçlarının peşinden hırs ve inançla giderdi. Nasihatle yolundan döndüğü az olurdu, lakin bunu zorla yapabilende hiç olmadı. Çok zeki ve yetenekliydi. Büyüdükçe Noldor’un en zekisi ve en maharetlisi oldu. Gençliğinde, Rúmil’in yarattığı sistemi genişleterek, sonradan Eldar’ın ilelebet kullanacağı ve kendi adıyla anılan bir alfabe yarattı.(Ağaçların Yılı ile 1250) Buna Fëanorian denildi ya da bilinen adıyla Tengwar.

Ayrıca, Noldor içinde, maharetini kullanıp, cevherleri yeryüzündeki halinden daha muhteşem ve parlak yapmanın yolunu da o keşfetti. Fëanor’un ilk işlediği cevherler beyaz ve renksizdi. Ama yıldız ışığına tutulduklarında, Helluin’den bile parlak mavi ve gümüşi alevler saçmaya başlıyorlardı. Benzer taşları kullanarak suyu ve rüzgârı geçirmeyen, temiz mavi ışık saçan lambalar icat etti. Bunlara Fëanorian Lambaları denildi. Feanor başka kristallerle de uğraştı, öyle ki, Manwë’nin kartallarının gözüne sahipmişçesine uzaktaki şeyleri küçük ama berrak bir şekilde gösterebilen, kırılamaz kristal küreler meydana getirdi. Bunlara da Gören Taşlar (Palantiri) dediler. Çok nadir olurdu Fëanor’un ellerinin ve zihninin dinlenmeye çekilmesi.

Feanor’un Nerdanel ile Evlenişi ve Çocukları

Feanor daha çok gençken, Aulë’nin gözdesi olan büyük demir ustası Mahtan’ın kızı Nerdanel ile evlendi ve Mahtan’dan, metali ve taşı işlemeye dair çeşit çeşit şey öğrendi. Nerdanel de gayet kendinden emin biriydi tıpkı Fëanor gibi, lakin o daha sabırlıydı ve zihinlere hükmetmek yerine onları kavramayı arzulardı. Fëanor ile Nerdanel’in yedi oğlu oldu. İsimleri; Maedhros, Maglor, Celegorm, Caranthir, Curufin ile ikizler Amrod ve Amras. Annelerin mizacı bazılarına miras kaldıysa da, hepsine değil. İlk başta Fëanor’un yüreğinin ateşi arttığında bu tutkuyu zorla bastırdı Nerdanel. Fakat sonradan Fëanor’un yaptıkları Nerdanel’i kederlendirdi ve birbirlerinden uzaklaştılar.

Finwe’nin Indis ile Evliliği

1185 yılında Finwë, Vanyar Elf’i olan Güzel Indis ile evlendi. Yüce Kral Ingwë’nin yakınlarından biriydi Indis. Altın saçlı, uzun boylu ve her bakımdan farklıydı Míriel’den. Finwë büyük bir aşkla sevdi onu ve yeniden hoş oldu yüreği. Lakin Míriel’in gölgesi asla terk etmedi Finwë’nin evini de kalbini de, sevdiği herkesin arasında en fazla Fëanor’un düşüncelerinde yer aldı.

Babasının düğününü hiç hoş karşılamadı Fëanor ve ne Indis’e ne de sonradan doğacak olan kardeşi Fingolfin(doğum 1190) ile kardeşi Finarfin’e(doğum 1230) içten bir sevgi besledi. Ayrıca üç de kız kardeşi oldu; Findis(Finwë ve Indis’in ilk çocuğudur), Irimë(Finwë ve Indis’in üçüncü çocuğudur) ve Faniel.( Finwë ve Indis’in en son çocuğudur)

Fëanor Aman’ın topraklarını arşınlayarak onlardan ayrı yaşadı. En sonunda Aman’ın batısındaki kıyılara yerleşti. Buradan sık sık Aulë’yi ziyarete giderdi. Sonra zevk aldığı işler ve bilgilerle uğraşarak kendisini meşgul etti.

Sonradan meydana gelen ve Fëanor’un başını çektiği o kötü olaylarda, Finwë’nin hanesindeki o kırılmanın etkisini görüyor ve eğer Finwë yaşadığı kayıp karşısında dayanıklı olsa ve oğluna babalık etmekle yetinse, Fëanor’un başka bir yol izleyeceği ve bütün felaketlerin de önlenmiş olacağı düşünülüyordu. Çünkü Finwë’nin evindeki keder ve kargaşa bütün Noldor Elflerinin hafızalarına kazınacak derecede önemliydi. Lakin Indis’in çocukları güçlü ve ihtişamlıydılar; onların çocukları da. Ve eğer onlar yaşamamış olsalardı Eldar tarihi daha kısa sürerdi.

Melkor’un Valar Tarafından Affedilişi

Fëanor ve Noldor’un zanaatkârları hep birlikte, işlerinin ve emeklerinin bir sonu olduğunu düşünmeksizin çalışırlarken ve Indis’in oğulları büyüyüp serpilirlerken bile, Valinor’un Parlak Devri sonuna yaklaşıyordu. Çünkü Melkor, Valar’ın hükmü gereğince, üç çağ boyunca Mandos’ta bir başına hapis kaldı ve tamamladı. Manwë’nin söz verdiği gibi, bir kez daha Valar’ın tahtları önüne getirildi. Onların ihtişamına ve huzuruna baktıkça kalbinde kıskançlık yer etti. Sonra Valar’ın ayakları dibinde oturan Ilúvatar Çocuklarına baktı ve içi nefretle doldu; parlak mücevherlere gözü kaydı ve onlara sahip olma hırsı doğdu içinde. Ama düşüncelerini gizleyip intikamını başka bahara bıraktı.

Moroth Manwe’nin ayaklarına kapandı ve iyi olacağına dair yeminler edip af diledi. Nienna onu destekledi; yalnız Mandos sessizdi.

Ardından Manwë onu affetti (A.Y. 1400), lakin şimdilik yalnızca Valmar sınırlarında yaşamasına izin verildi. Bu süreçte Melkor’un yaptığı her şey hoş görünüyor ve ondan yardım dileyen Elfler hep yarar görüyordu. Sonraları bütün ülkeyi özgürce dolaşmasına izin verildi. Manwë onun içindeki kötülüğün iyileştiği kanaatine varıyordu, çünkü Manwë’nin içinde hiç kötülük yoktu ve kötülük nedir bilmiyordu. Başlangıçta Ilúvatar’ın düşüncelerinde Melkor’un kendisiyle eşit olduğunu hatırlıyordu ve Melkor’un yüreğinin derinliklerini göremiyordu; sevgi denen şeyin onun yüreğinden ilelebet çıkıp gittiğini fark etmemişti. Ama Ulmo kanmadı bu hallere; Tulkas da düşmanı Melkor’u her gördüğünde yumruklarını sıkıyordu. Çünkü öfkelenmesi gibi unutması da uzun zaman alırdı. Yine de Manwë’nin hükmüne itaat ettiler. Zira isyana karşı düzeni savunanların isyan etmeleri söz konusu olamazdı.

Melkor’un Valinor’da Dolaşmaya Başlaması

Melkor en çok Eldar’dan nefret ediyordu şimdi, çünkü onlar hem güzel ve neşelilerdi, hem de Melkor onlarda Valar’ın yükselişi ile kendisinin çöküşünün sebebini görüyordu. Bu hislerle sahte sevgi oyunlarına devam etti. Hep onlarla dost olmaya çalışıyor ve bütün ilmini önlerine seriyordu. Vanyar ona pek yanaşmıyordu, Teleri’yi ise o umursamıyordu. Noldor ise onun ilminden keyif alıyordu.

Melkor sonradan, Fëanor’un kendisinden gizlice pek çok şey öğrendiğini yaydı etrafa, ama hırsı ve hasedi ona yalan söyletiyordu. Çünkü Eldalië içinde hiçbiri ona Morgoth adını vermiş olan Finwë oğlu Fëanor kadar nefret etmemişti ondan. Fëanor, Melkor’un, Valar’ın başına ördüğü kötülük ağlarına tutulmuş olmasına rağmen, ne onunla dostluk etti, ne de bir kez bile öğüdünü dinledi. Çünkü Fëanor’a yol gösteren yalnızca kalbinde yanıp duran ve bütün benliğini saran ateşti. Daima hızla ve yalnız başına çalışırdı Feanor. Aman halkından yalnızca eşi Nerdanel’in öğüdünü almıştı; başka ne büyük ne de küçük kimsenin sözünü dinlememişti.

Feanor Silmarilleri Yapıyor

1449 yılına gelindiğinde kudretinin zirvesine varan Fëanor’un zihnini yepyeni bir fikir doldurdu; belkide yaklaşan feci akıbete dair bir önbilginin gölgesi vurmuştu üzerine. Kafasında tasarlayıp durduğu şey, Kutlu Ülke’nin ihtişamının, yani Ağaçların ışığının sonsuza dek sönmez tükenmez şekilde nasıl korunabileceğiydi. Ardından uzun ve zorlu bir uğraşa girişti Feanor. İlmini, kuvvetini ve zekâ dolu maharetini bir araya getirip Silmarilleri çıkardı ortaya.

NOT: Bir hikayeye göre ona bu konuda ilham veren şey Galadriel’in parlak ve muhteşem saçlarıydı. Fëanor ondan bir tutam veya tel istediyse de Galadriel bunu reddetti. (Bitmemiş Öyküler Kitabı, sayfa 230)

Üç büyük mücevher biçimindeydiler. Fakat Güneş yaratılmadan evvel ölüp, şimdilerde Bekleyiş Salonlarında oturan ve kendi soyundan olanların arasına artık karışmayan Fëanor’un döneceği Son gelip çatmadan bunların hangi maddeden yapıldığı bilinmeyecek. Elmas kristalleri gibi görünüyorlardı ama adamanttan sağlamdılar; Arda Krallığı’nda onları kıracak ve ya zarar verebilecek darbeyi vuracak bir güç yoktu. Elfler için beden ne demekse, Silmariller içinde bu kristaller aynı önemdeydiler. İçlerinde yanan ateşin evi, onların bir parçası, ama bir yandan parçalarının hepsi birden, yaşamının ta kendisiydi. Fëanor, Silmarillerin içlerinde yanan ateşi Ağaçların ışıklarını birbirine harmanlayarak yarattı; onların ışığını yaşatıyorlardı içlerinde.

Ağaçlar artık sönüp parlamasalar da. İşte bu yüzden Silmariller en derin mahzenlerdeki karanlıkta bile yıldızlar gibi parlıyorlardı. Aslında canlı varlıklar oldukları için ışıktan haz alıyor ve üzerlerine vuran ışığı, eskisinden daha güzel renklerle yansıtıyorlardı. Fëanor üç Silmarili tamamladığında 1450 yılıydı.

The_three_Silmarils

Feanor Silmarilleri Aman’da Yaşayanlara Gösteriyor

Aman’ın tüm sakinleri Silmarillere hayranlıkla baktılar, hayrete ve zevke boğuldular. Varda Silmarilleri kutsadı, ebediyete kadar onlara ne bir ölümlü beden, ne kirli eller, ne de kötücül varlıklar dokunamasın ve dokunan kavrulup solsun diye. Mandos Arda’nın, toprağın, suyun ve havanın yazgısının onların içinde kalacağı haberini verdi gaipten. Fëanor’un yüreği, kendi elleriyle yaptığı bu şeylere bir çırpıda bağlanıverdi.

Melkor, Silmarillere sahip olma tutkusuna kapıldı, öyle bir tutkuydu ki bu zihnindeki parıltıları kalbini yakıp kavuran bir ateşe dönüştü. İşte ondan sonra Fëanor’u yok etmenin ve Valar ile Elflerin arasındaki dostluğu bitirmenin derdine düştü. Lakin bütün emellerini sinsice gizledi. Birçok yalan yaydı ve kötülük tohumları ekti ve bunlar ilk başta yavaş olsa da Noldor arasında yayıldı gitti.

Melkor’un Noldor Arasında Fitne Sokmaya Başlaması

Pek çoğunun kendisine meylettiğini görünce aralarında daha sık dolanmaya başladı. Hoş sözler arasına kötücül fikirlerini öyle bir yerleştirdi ki dinleyenler onları kendi fikri sandılar. Yüreklerine, Doğu’da güçlü ve özgürce kendi iradeleri ile yönetebilecekleri ülkelere dair hayaller gösterdi. Valar onları kıskandığı ve gelişip kontrollerinden çıkacağı korkusuyla Aman’a getirdiklerine dair dedikodular çıkardı.

Ayrıca o günlerde Valar, İnsanların gelişinin yakın olduğunu biliyordu ve Elflere bahsetmedikleri için Elflerin haberi yoktu. Ama Melkor bu fırsat bilip bir yalan daha yaydı. Manwë onlar yerine İnsanları Orta Dünya’nın tahtına oturtmak için Elfleri Aman da tutuyordu güya. Ve daha pek çok yalan söyledi. Çoğu da bu sözlere inandı.

Böylece daha Valar farkına varmadan Valinor’un huzuru zehre bulandı. Noldor, sahip oldukları ve öğrendiklerin pek çoğunun Valar’ın hediyesi olduğunu unuttu. Fëanor’un sabırsız kalbinde özgürlük ve daha geniş topraklara dair yeni bir tutku alevi her zamankinden büyük bir şiddete parıldadı. Melkor bunlara gizlice gülüp seviniyordu, çünkü her şeyden çok Fëanordan nefret ediyor ve Silmarillere sahip olmak istiyordu. Lakin Fëanor büyük şölenlerde bunları boynuna taksa da diğer zamanlarda Tirion’daki hazinesinin derinlerinde koruyordu onları. Fëanor, Silmarilleri cimrilikle sevmeye başladığı ve babası ve oğulları dışında herkesten esirgediği için, içlerindeki ışığın kendisine ait olmadığını iyiden iyiye unutmuştu.

Feanor ve Fingolfin Arasındaki Çekişme

Aman’da herkesin saygı ile önlerinde eğildiği Finwë’nin büyük oğulları Fëanor ve Fingolfin yüce prenslerdi, lakin sahip oldukları haklar ve mal mülk yüzünden kibre ve kıskançlığa kapılıp gitmişlerdi. Ardından Melkor yalanlar yaymaya devam etti ve sonunda Fëanor’un kulağına şu yalanlar çalındı: Güya Fingolfin ve oğulları; Finwë ve Fëanor’un hâkimiyetine el koyup, onların yerine geçmek için entrikalar hazırlıyorlardı. Bir de Valar’ın izniyle oluyordu tüm bunlar, çünkü Silmariller kendi korumalarına bırakılmayıp Tirion’da tutulduğu için hoşnutsuzlardı. Fingolfin ve Finarfin’e ise şu sözler söylendi:

“Aman dikkat! Míriel’in kibirli oğlunun, Indis’in oğullarına karşı sevgisi daima kıt olmuştur. Şimdi büyüyüp güçlendi ve babasını kendi tarafına çekti. Çok sürmez, en yakın zamanda sizi Túna’dan ötelere sürecektir.”

Ve Melkor yalanların meyvesini verdiğini ve Noldor arasında kibrin ve kızgınlığın kol gezdiğini görünce bu kez silahlar hakkında konuştu. Herkes bu uyarıya yalnız kendisinin sahip olduğunu sanarak, demir atölyelerinde kılıçlar, mızraklar, baltalar ve zırhlar yapmaya başladılar. Artık aileler birbiriyle çekişip duruyordu. Ama şimdilik silahlardan haber yoktu. Fëanor, Melkor’un bile bilmediği bir demirhane yaptı ve burada demiri tavlayıp kendisine ve oğullarına korkunç kılıçlar ve kırmızı sorguçlu yüksek miğferler hazırladı. Mahtan ise, Fëanor’a, Aulë’den öğrendiği metal işlemeye dair tüm ilmini aktardığı güne lanetler okudu.

Böylece Melkor yalan dolanla ve yanlış öğütlerle Noldor’un yüreklerinde bir çatışma ateşi yaktı ve onların kavgası sonunda Valinor’un parlak günleri sona erdi. Eski ihtişamın akşamı gelip çattı. Çünkü Fëanor, Valinor’dan ayrılıp Orta Dünya’ya yeniden dönebileceğini ve onun peşinden gittikleri takdirde Noldor’u esaretten kurtarabileceğini haykırarak, Valar’a karşı açık açık isyankâr sözler etmeye başladı.

Feanor Fingolfin’e Kılıç Çekiyor

Bunun üzerine huzursuzluğun iyice artmasıyla Finwë sıkıntıya düşüp reislerini divana çağırdı. Fakat Fingolfin hışımla evine gelerek şunları söyledi:

Fingolfin: “Kralım ve babam, pek yerinde bir biçimde Ateşin Ruhu adını almış kardeşimiz Curufinwë’nin kibrini zapt etmeyecek misiniz? O kim oluyor da, kral kendisiymiş gibi halkımız adına konuşuyor? Uzun süre evvel Quendi’nin karşısına geçip, Valar’ın Aman’a gelmemiz için yaptığı çağrıyı kabul etmelerini emreden sizdiniz. Orta Dünya’nın tehlikeleri içinden Eldamar’ın ışığına doğru uzanan zorlu yol boyunca Noldor’u sürükleyen sizdiniz Şimdi eğer bundan pişmanlık duymuyorsanız, en azından iki oğlunuzu sözlerinizle ödüllendirmeniz lazım geliyor.”

Ama Fingolfin sözlerini tamamlayamadan Fëanor koca adımlarla odaya girdi; tepeden tırnağa silahlıydı:

Feanor: “İşte böyle, tam da tahmin ettiğim gibi. Üvey kardeşim, her meselede olduğu gibi bunda da babamı yanına alıp benim önüme geçecektir.”

Sonra Fingolfin’e dönüp kılıcını çekti ve bağırdı:
Feanor: “Çekil git karşımdan ve ait olduğun yerine dön.”

Fingolfin, Finwë’nin önünde eğildi ve Fëanor’a bir bakış dahi atmadan odadan çıktı. Ama Fëanor peşi sıra çıktı. Kralın evinin kapısında yolunu kesip parlak kılıcının ucunu Fingolfin’in göğsüne dayayıverdi.

Feanor: “Bak üvey kardeşim! Bu kılıcın ucu senin dilinden keskindir. Yerimi ve babamın sevgisini de zorla elimden almayı hele bir dene; o vakit belki Noldor halkı, esirlerin efendisi olmaya hevesli birinden kurtulur!”

Finwë’nin evi Mindon’un dibindeki büyük meydanda bulunduğu için, bu sözler pek çok kişinin kulağına gitti, fakat Fingolfin yine cevap vermedi ve kalabalığın içinden sessizce geçip kardeşi Finarfin’i aramaya gitti.

Feanor Valar Tarafından Yargılanıyor

Esasında Noldor arasındaki huzursuzluk Valar’dan gizlenmemişti, ama tohumları karanlıkta ekilmişti. Bu yüzden, tüm Noldor kibre bulandıkları halde inadı ve küstahlığıyla meşhur Fëanor, onlar aleyhinde sözler söylediği için hoşnutsuzluğun elebaşı diye bellendi. Valar, Eldar’ı topraklarında kalmakta ve gitmekte hür olmaları şartıyla getirmişlerdi. Ayrılışları çılgınlık olarak görseler bile onları yollarından döndüremezlerdi. Fakat Fëanor’un yaptıklarının göz yumulur hali kalmamıştı. Ettiği lafların ve giriştiği işlerin hesabını versin diye Valmar’ın kapısında huzurlarına çıkmaya çağırdılar onu.

Hüküm Çemberi’nde Mandos’un huzurunda duran Fëanor’a sorulan tüm soruları cevaplaması emredildi. Nihayet mesele açıklığa kavuştu ve Melkor’un başlarına açtığı bela ortaya döküldü; bunun üzerine Tulkas derhal divanı terk etti ve onu tekrar yargılanması için getirmeyi gitti. Fakat Fëanor suçsuz ve günahsız bulunmadı. Çünkü Valinor’un huzurunu bozup, soyundan gelene kılıç çekmişti ve Mandos şöyle söyledi:

Mandos: “Esaretten bahsediyordun. Eğer esaretse bu, kaçıp gidemezsin, çünkü Manwë yalnız Aman’ın değil, tüm Arda diyarının Kralı’dır. Ve senin bu yaptıkların ister Aman’da ister başka yerde, meşru değildir. Bu yüzden işte bu hükme uğradın: On iki yıl boyunca, tehdidin ağzından çıktığı yerden, Tirion’dan ayrı kalacaksın. Bu süre zarfında düşün taşın, kim olduğunu, ne olduğunu hatırla. Diğerleri de seni affederler ise, o vakitten sonra bu mesele kapanıp nihayete kavuşmuş olacak.”

Sonra Fingolfin söz aldı ve, “Ağabeyimi affedeceğim,” dedi. Fakat Fëanor tek bir söz söylemedi; Valar’ın huzurunda öylece dikildi. Ardından dönüp çıktı divandan ve sonra da Valmar’ı terk etti. Böylece 12 yıl sürgüne mahkûm edildi.

Feanor Sürgünde

Onunla birlikte yedi oğlu da gitti sürgüne karısı ise kaldı ama Finwë, Fëanor ile gitti; kuzey taraflarındaki tepelerde sağlam bir yurt ve hazine edindiler ve Formenos’ta bin bir çeşit cevher ile silah istiflediler; Silmariller ise demirden bir bölmeye kaldırıldı. Kral Finwë de, oğlu Fëanor’a duyduğu sevgi yüzünden çıkıp buraya geldi ve Tirion’da Noldor’un başına Fingolfin geçti. Fëanor kendi yapıp ettikleri bütün bu olaylara çanak tuttuysa da neticede Melkor’un tohumlarını ektiği husumet sürüp gitti ve uzun bir müddet boyunca Fingolfin’in ve Fëanor’un oğulları arasında baki kaldı.

Feanor Melkor’u Kapısından Kovuyor

Melkor aniden 1492 yılında Formenos’ta belirdi ve Fëanor’u yeniden kışkırtmaya çalıştı, sahte bir dostluk gösterisine başladı ve şunları dedi:

Melkor: “Bak bütün sözlerim nasıl da doğru çıktı ve sen nasıl adaletsizce sürüldün diyarından. Fakat Fëanor’un yüreği özgür ve Tirion’da söylediği kadar cesursa hala, yardım edeceğim ona ve daracık topraklardan çıkarıp uzaklara götüreceğim. Ben de bir Vala değil miyim? Elbette öyleyim, hatta o Valimar’da kibirle oturup duranlardan bile fazla ve Arda halklarının en maharetlisi ve yüreklisi olan Noldor’un daima dostu oldum.”

Fëanor’un yüreği ise, Mandos’un huzurundaki o aşağılamadan dolayı hala kapkaraydı. Kaçışında yardım edip edemeyeceğini kafasında tartıp durdu bir süre. Melkor onun tereddüt ettiğini görünce şöyle dedi:

Melkor: “Burası sağlam bir yer, iyi de korunuyor, ama Valar ülkesinin hiçbir köşesindeki hiçbir hazinede Silmarillerin güvende olacaklarını zannetme!”

Ama işte hilesi amacını aştı bu kez ve sözleri fazla derine dokundu. Onun tasarladığından harlı bir alevi ateşledi; Fëanor, Melkor’un Silmarilleri istediğinin farkına vardı. Ateş saçan gözleriyle iyilik maskesini yakıp kavurdu ve zihnindeki giz perdesini delip geçti. Ardından nefreti öfkesine galip geldi Fëanor’un, lanetler savurarak şu sözlerle gitmesini söyledi ona:

“Defol git kapımdan, seni Mandos’un hapishane kargası seni!”

Ve Eä’da yaşayanların en kudretlisinin yüzüne çarptı evinin kapılarını. Melkor utanç içinde çekip gitti, çünkü kendi başı da beladaydı ve henüz intikam saatinin geldiği yoktu. Ama kalbi öfkeyle kararmıştı. Finwë müthiş bir korkuya kapılıp Manwë’ye ulaklar yolladı.

Feanor ve Fingolfin Barışıyor

Manwë, Noldor arasında baş göstermiş olan kötülüğe şifa bulmayı kafasına koymuştu ve prensler arasındaki derdin kederin bir kenara bırakılıp Düşman’ın yalanlarının hafızalardan silinmesi için herkes Manwë’nin evine davet edilmişti. (1495)

Ainur’un hepsi geldi şölene, ve birlikte şarkılar söyleyip dans ettiler. O gün bomboş kaldı Valmar sokakları ve Tirion’un merdivenlerde çıt çıkmadı. Sadece dağların öte tarafındaki Teleri şarkılar söylüyordu denizin kıyısında. Çünkü ne mevsimler ne de zaman pek umurlarında değildi onların ve Arda hükümdarlarının meselelerine ya da henüz onlara dokunmamış olan Valinor üzerindeki gölgeye hiç akıllarını yormuyorlardı.

Manwë’nin tasarladığı şölenin tadını kaçıran tek bir şey oldu. Manwë’nin sadece Fëanor’a gelmesini emrettiği için, o da yalnız başına geldi. Finwë onunla birlikte gelmedi, Formenoslu diğer Noldor da. Şöyle söylemişti çünkü Finwë:

“Oğlum Fëanor’un Tirion’a gidememe cezası sürdükçe, ben de el çekiyorum krallıktan ve görüşmüyorum kendi halkımla.”

Ve Fëanor geldi, ama ne şölen giysileri içindeydi, ne de takılara bezenmişti. Onları Silmarillerin görüntüsünden mahrum etti ve Formenos’taki demir bölmede kilitli bıraktı. Yine de Manwë’nin tahtı önünde karşı karşıya geldi Fingolfin’le ve barıştı, sözde; Fingolfin ise kılıcın kınından çıkmasının lafını bile etmedi. Fingolfin elini uzatıp şunları dedi: “Söz verdiğimi şimdi yapıyorum ve yaşadığımız tatsızlığı unutuyorum.”

Fëanor sessizce uzanıp tuttu elini, ama Fingolfin sözlerini sürdürdü:

Fingolfin: “Kan bağıyla üvey, yürek bağıyla öz kardeşin olacağım. Sen rehberim olacaksın, ben peşin sıra geleceğim. Hiçbir keder ayırmasın bizi.”

“Duydum sözlerini,” dedi Fëanor. “Öyle olsun.”

Fakat ikisi de sözlerinin taşıyabileceği anlamdan habersizdi.

Valinor’un Kararışı

Melkor ve Ungoliant Ağaçları Yok Ediyor

Derler ki Fëanor ve Fingolfin henüz Manwë’nin huzurunda iken, her iki Ağacın da ışıldadığı bir anda birbirine karıştı ışıklar ve sessiz Valmar şehri gümüş ve altın rengi bir parıltıya boğuldu. Tam o saatte Melkor ve Ungoliant ağaçları yok etti. Orda öylece oturup olanları tartarlarken Karanlık altındaki Valar’dan, Yavanna söz alıp şunları söyledi:

Yavanna: “Ağaçların Işığı sönüp gitti ve artık sadece Fëanor’un Silmarillerinde yaşıyor. O ne kadar da öngörülü imiş! Ilúvatar’ın maiyetindekiler arasında en kudretli olanların bile bir kez, tek bir kez başarıp tamamlayabildikleri işler vardır. İşte ben de, Ağaçların Işığını yarattım ve Eä içinde bir kez daha yapamam aynısını. Yine de o ışığın bir huzmesi bile yeter bana, kökleri çürüyüp yok olmadan evvel Ağaçlara yaşamlarını geri vermem için; sonra da aldığımız yarayı iyileştirip Melkor belasını def ederiz.”

Valar Feanor’dan Silmarilleri İstiyor

Onun ardından Manwë konuştu:

Manwe: “Duyuyor musun, Finwë oğlu Fëanor, Yavanna’nın kelamını? İstediği şeyi verecek misin?”

Uzun bir sessizlik oldu ve Fëanor ağzını açıp da tek bir laf bile etmedi. Sonunda Tulkas bağırdı:

Tulkas: “Konuşsana, hey Noldo, evet ya da hayır! Üstelik kim esirgeyecek ki Yavanna’dan ışığı? Silmariller zaten onun yarattığı ışıktan bir parça değiller mi?”

Fakat Aulë lafa karıştı ve şöyle söyledi:

Aule: “Dur Acele etme! Senin sandığından daha büyük bir şey istiyoruz ondan. Rahat bırakalım onu bir süre.”

Fakat sonunda Fëanor konuştu ve acı acı haykırdı:

Feanor: “İster sıradan küçük bir varlık, ister kudretli bir varlık olsun, her ikisi içinde tek bir kez başarılabilecek bazı fiiller vardır ve yürekleri bu işle huzur bulacaktır. Evet, çıkarabilirim mücevherlerimi ortaya ama asla benzerlerini yapmayacağım ve eğer kırmam icap ederse onları, kalbimi de kıracağım ve Eldar içinde ilk katledilen olacağım.”

“İlk değil,” dedi Mandos ama sözlerini anlamadılar.

Finwe’nin Ölümü

Fëanor karanlıkta düşüncelerine dalıp gitmişken yeniden sessizlik çöktü etrafa. Etrafı düşmanlarla çevrilmiş gibi hissediyordu ve Melkor’un sözleri çınladı kulaklarında; “Ama o da bir Vala değil mi,” diye geçti aklından “anlamaz mı yüreklerinden geçeni? Evet, ancak bir hırsız foyasını meydana çıkarır diğer hırsızların!” sonra da bağırıp çağırarak şunları söyledi:

Feanor: “Kendi kararım ve irademe kulak verdim ve yapmayacağım bunu. Ama eğer Valar zorla yaptırırsa bunu bana, Melkor’un da onların soyundan geldiğini görmüş olacağım.”

Sonra Mandos dedi ki: “Konuştun.” Ve Nienna kalkıp Ezellohar tırmandı ve gri başlığını arkaya atıp gözyaşlarıyla Ungoliant’ın yaptığı kiri çirkefi boydan boya yıkadı. Bu sırada Formenos’tan ulak geldi Melkor’un Finwë’yi katledip Silmarilleri çaldığı haberi geldi.
Bunun üzerine Fëanor fırladı ve elini Manwë’nin önünde kaldırıp Melkor’u lanetledi, ona Morgoth dedi, Dünya’nın Kara Düşmanı yani. Bundan sonra Eldar arasında hep bu söylendi onun için. Fëanor, evinde olsa katledilse bile daha faydalı olacağını düşünüyordu ve lanetler savurmaya devam ederek Hüküm Çember’inden ayrıldı. Babası Silmarillerden bile daha değerliydi onun için.

Feanor’un Yemini

Feanor Noldor’a Konuşuyor

Babasının ölümünün ardından Feanor Tirion’a geldi, böylece Valar’ın cezasına başkaldırmıştı. O gece hiddetinden ve hırsından öfke dolu bir konuşma yaptı. Öfkesi Morgoth’un üzerineydi ama söylediklerinin neredeyse tamamı Morgoth’un yalanlarından geliyordu. Acısı aklını başından almıştı. Ve Finwë öldüğünden Noldor Krallığı’nda hak iddia ediyor ve Valar hükümlerini hor görüyordu:

Feanor: “Neden, ey Noldor halkı, neden bizi ve hatta kendi ülkesini bile düşmandan koruyamayan garezli Valar’a hizmet emliymişiz? Hem, şimdi düşmanları olan, onlarla aynı soydan gelmiyor mu? Bundan böyle intikam saatidir benim için ama öyle olmasaydı da babamın katilinin ve hazinemin hırsızının sülalesiyle aynı topraklar üzerinde yaşamazdım. Zaten bu yiğit halkın tek yiğidi ben değilim. Hepiniz birden Kralınızı kaybetmediniz mi? Dağlarla denizler arasındaki bu daracık topraklarda hapsolmuşken, kaybetmediğimiz ne kaldı geride?”

“Uzun ve zorlu bir yol olsa da, sonu hayırlı olacak! Tutsaklığa veda edin! Acizlere veda edin! Hazinelerinize veda edin! Daha çok şey yapacağız! Yolculuk rahat geçecek, fakat kılıçlarınızda takın belinize! Çünkü Oromë’nin ayak bastığından ötesine gideceğiz ve Tulkas’tan çok dayanacağız: Takibi bırakmayacağız asla. Dünya’nın sonuna kadar kovalayacağız Morgoth’u! Savaş ve ölümsüz bir nefret olacak onun için. Ama fetihlerimizi yapıp Silmarilleri geri aldığımızda, pirupak ışığın efendileri ve Arda’nın güzelliği ile saadetinin hâkimleri biz, ama yalnız biz olacağız. Başka hiçbir ırk kovamayacak bizi oradan!”

Feanor ve Oğulları Yemin Ediyor

Feanor sonra korkunç bir ant içti. Yedi oğlu da hep birden onun etrafına atılıp aynı yemini ettiler ve kılıçları, meşalelerin göz kamaştıran ışığında kan kırmızısı parıldadı. Yeminlerini bozmayacaklarına Iluvatar adına söz verdiler ve bozarsak eğer, kavlimizi, Ebedi Karanlığa gömülelim dediler. Mänwe’yi, Varda’yı ve kutlu Taniquetil Dağı’nı şahit gösterip, ister Vala, ister Iblis, Elf yahut henüz doğmamış İnsan, küçük büyük, hayırlı veya belalı, günlerin sonuna dek, zamanın doğuracağı her cinsten varlığı, Silmarillerin tekini bile ellerine almaları, çalmaları yahut da saklamaları durumunda, Dünya’nın sonuna dek intikam ve nefret hisleriyle takip edeceklerine ant içtiler.

Jenny_Dolfen_-_The_Oath_of_Feanor

Manwe’nin Habercisi Noldor’u Uyarıyor

Tam borular çalınıp da Fëanor Tirion kapılarından geçtiği sırada, nihayet Manwë’nin ulağı geldi ve şunları iletti:

Manwë’nin Habercisi: “Fëanor’un çılgınlığına karşılık tek bir sözüm var! Çıkmayın yola! Zaman kötülük zamanı ve bu yol sizi, tahmin dahi etmediğiniz acılara sürükleyecek. Valar, bu macerada size asla yardımda bulunmayacak, ama engel de olmayacak, çünkü biliniz ki tıpkı serbestçe geldiniz gibi serbestçe çekip gideceksiniz. Ama Finwë’nin oğlu Fëanor, seni kendi yeminin sürgün etti. Melkor’un yalanlarını acılar çekerek çıkarıp atacaksın aklından. O bir Vala, sen değilsin. Çıkıp da beyhude yere yeminler, çünkü Eru diye hitap ettiğin yaratıcı, seni şimdikinden katbekat güçlü kılmış olsaydı bile, Eä sınırları içinde, ne şimdi ne de hiçbir zaman Valar’ın birini bile alt edemezsin sen.”

Feanor Manwe’nin Sözlerinden Korkmuyor

Buna karşı güldü Fëanor ve haberciye değil halka dönerek konuştu:

Feanor: “Demek öyle! O halde, bu yiğit halk, Krallarının varisini, yanında oğullarından başkası olmaksızın sürgüne gönderecek ve kendi köleliğine geri dönecek. Ama benimle gelecek olan varsa eğer, soruyorum ona: İçine doğuyor mu keder ve elem? Zaten Aman’da gördük biz keder dediğini. Aman’da saadet içindeyken acılara gömüldük. Tam tersini deneyeceğiz şimdi: Kederden geçireceğiz yolumuzu neşeye kavuşmak için, en azından özgürlüğe ulaşacağız.”

Ve haberciye dönüp bağırdı:

Feanor: “Arda’nın Yüce Kralı Súlimo Manwë’ye şöyle söyle: Fëanor, Morgoth’u alt edemeyecek dahi olsa, ona saldırmak için daha fazla beklemeyecek ve acılar içinde kıvranarak boş yere harcamayacak ömrünü. Ve belki de Eru senin bildiğinden daha büyük bir ateş yakmıştır benim gönlümde. Valar’ın düşmanına en azından böyle bir darbe indirdiğimi, Hüküm Çemberi’indeki en kudretliler bile duymak isteyecektir. Evet, nihayetinde onlar da peşimden gelecekler benim. Elveda!”

Bu sözlerin üzerine Manwe’nin habercisi bile Feanor’a saygıyla eğildi.

Elflerin Akraba Kıyımı

Fëanor, Melkor’un Orta-Dünya’ya kaçtığını öğrenince büyük kafilesini kuzeyden geçiremeyeceğini anladı. Ve tek yolun gemilerle denizi aşmak olduğunu gördü. Lakin bu kadar büyük bir filoyu inşa etmek hem çok zaman hem de büyük bir emek isterdi. Üstelik bu zanaatta beceri gösteren tek bir Noldor bile yoktu. Bu yüzden, Noldor’a daima dostluk etmiş olan Teleri’yi aralarına katılmaları için ikna etmeye karar verdi. Çıkardığı isyanla Valinor’un saadetini daha da bozacağını ve Melkor’a açtığı savaşta gücünün böylece artacağını kuruyordu aklında. Bu yüzden telaşla Alqualondë’ye doğru ilerledi ve daha evvel Tirion’da konuşmuş olduğunu gibi seslendi Teleri’ye.

Ama Fëanor’un söyleyebileceği hiçbir şey onları harekete geçirmiyordu. Akrabaları olan halkın ve kadim dostlarının gidişi gerçekten kederle doldurmuştu yüreklerini. Fakat onlara yardım etmek yerine, onları bu yaptıklarından vazgeçirmek isterlerdi. Üstelik Valar’ın hükmüne karşı çıkarak onlara gemilerini ödünç vermeye de, yapımına yardım etmeye de niyetleri yoktu. Teleri’ye gelince, ne Eldamar kıyılarından başka bir yurt, ne de Alqualondë Prensi Olwë’den başka efendiyi arzuluyorlardı. Olwë ise, bir an olsun Melkor’a kulak vermemiş, buyur etmemişti topraklarına. Hala Ulmo ile Valar içinde kudretli olanlarının Melkor’un yarattığı acılara çare bulacaklarına ve her gecenin bir sabahı olduğuna inanıyordu.

Teleri Gemilerini Noldor’a Vermeyi Reddediyor

İşte o anda, gecikmekten korkan Fëanor büyük bir öfkeye kapıldı ve hararetli bir tartışmaya girdi Olwë ile. Ama Olwë bunların üzerine şu cevabı verdi:

Olwe: “Dostluğunuzu reddettiğimiz yok bizim. Lakin bir dostu çılgınlığından ötürü azarlamak da bir dostun ödevidir. Ve Noldor bize kucak açıp da yardımlarını sunduklarında başka türlü konuşmuştun sen: Aman topraklarında sonsuza dek yaşayacaktık birlikte, evleri yan yana dizili kardeşler olarak. Ama beyaz gemilerimize gelince: Onları bize siz vermediniz. Bu zanaatı Noldor’dan değil, Denizlerin Efendilerinden öğrendik; gemilerimizin beyaz gövdelerini ellerimizle işledik, beyaz yelkenlerimizi ise eşlerimiz ve kızlarımız elleriyle dokudular. Bu yüzden hiçbir yol ya da hiçbir dostluk için onları vermeyiz de, satmayız da. Çünkü bak, sana söylüyorum Finwë’nin oğlu Fëanor, mücevherler Noldor için ne demekse, bizim gözümüzde bu gemilerin yeri aynıdır: Kalplerimizin mahsulüdür onlar, yeniden yapamayız yani onların benzerlerini.”

Fëanor, Olwë’nin cevabını dinledikten sonra, halkı toplanana kadar Alqualondë sınırlarının ötesinde karanlık düşüncelere dalarak oturdu. Gücünün yeterli olduğuna kanaat getirince, Kuğuların Limanı’na gitti ve orada demirlenmiş duran gemilere adamlarını gönderip zorla onları karadan uzaklaştırmaya başladı.

Noldor Teleri Elflerini Katlediyor

Fakat Teleri karşı koydular ve pek çok Noldor’u denize döktüler. Ardından kılıçlar çekildi ve gemilerin güvertelerinde ve limanın ışıklarla aydınlatılmış rıhtımları ve payandalarında ve hatta yüksen girişin kemerinin üzerinde bile şiddetli bir savaş yapıldı. Teleri, Fëanor halkını üç kez püskürttü. Ve ger iki tarafta çok büyük kayıp verdi. Ama Noldor’un öncü kolunun imdadına Fingolfin’in öncü topluluğu ile Fingon yetişti.  Fingolfin isteksizde olsa, halkın çoğu gitmek istediğinden ve Fëanor’a sadakat yemin ettiği için onu izledi. Onun önderlik ettiği topluluk daha kalabalıktı.

Bu yolculukta Fingolfin’in oğulları Fingon, Turgon ve kızı Aradhel de vardı. Fingolfin’in kardeşi Finarfin isteksizce de olsa oda geldi ve oğulları Finrod, Orodreth, Angrod, Aegnor ve kızı Galadriel’de katıldı.) Bir çarpışmanın gerçekleştiğini ve akrabalarının yenildiğini görüp, kargaşanın nedenini falan öğrenmeden öne atıldılar; bazıları ise Teleri’nin, Valar’ın emri üzerine, Noldor’un yolunu kesmeye çabaladıklarını düşünmüşlerdi. Tüm Noldor savaşa katılmıştı, lakin Olwë’nin kızı Earwen, Finarfin’in karısıydı ve Finarfin tüm olanlardan büyük keder duymuştu. Onun çocukları savaşa katılmadılar ve hatta denir ki Galadriel Teleri’ye yardım etmiştir.

Sonunda Teleri yenilgiye uğratıldı ve Alqualondë’de yaşayan denizcilerin büyük bölümü haince katledildi. Çünkü hem Noldor halkı öfkeye ve umutsuzluğa kapılmış, hem de büyük çoğunluğu incecik yaylardan başka bir şey taşımayan Teleri halkı güçsüz kalmışlardı. Çatışmadan sonra Noldor gemileri alıp uzaklaştılar ve küreklerini becerebildiklerince yerleştirip kıyı boyundan kuzeye kürek çektiler.

Noldor Gemilere Biniyor

Olwë ise, Ulmo’nun hizmetkârı Kıyıların Efendisi Ossë’yi yardıma çağırdı. Fakat Ossë gelmedi, çünkü Valar, Noldor’un kaçışının kaba güçle engellenmesine izin vermemişlerdi. Fakat Uinen(Ulmo’nun bir başka hizmetkârı Maia, Ossë’nin eşi) Teleri denizcileri için gözyaşı döktü ve deniz katillerin karşısında öyle bir kabardı ki gemilerin pek çoğu harap oldu ve içlerindekilerde boğuldu. Lakin her şeye rağmen Noldor’un büyük kısmı kaçtı ve fırtına dindiği zaman bazıları gemilerle bazıları da karadan devam ettiler. Fakat onlar ilerledikçe yol daha da uzuyor, daha da korkunçlaşıyordu. Hadsiz hesapsız karanlık içinde uzunca bir süre yürüdükten sonra, soğuk ve dağlık Araman çöllerinden geçip nihayet Korunaklı Ülke’nin kuzey sınırına vardılar. Burada aniden, bir kayanın üzerine dikilmiş duran ve aşağıdaki sahile doğru bakan bir karaltı gördüler.

Mandos’un Laneti

Mandos idi bu gelen. Sonra Noldor yüksek bir ses duydular, yüksek olduğu kadar etkileyici ve ürkütücü bir ses; onlara durup dinlemelerini emrediyordu. Ardından hepsi taş kesildiler ve Noldor’un Hükmü diye anılan laneti duydular. Söylenenlerin pek çoğu, Noldor’un başlarına gelene dek anlamadıkları acıları, karanlık bir dille haber veriyordu; ne kalabilecek, ne Valar’ın affını yahut hükmünü isteyebileceklerdi; anladıkları kadarıyla lanet buydu.

Mandos: “Sayısız gözyaşı dökeceksiniz, Valar size karşı öyle bir duvar örecek ve sizi öyle bir dışarıda bırakacak ki, ağıtlarınızın yankısı bile aşamayacak dağları. Batıdan doğunun en uç noktasına dek, Valar’ın gazabı Fëanor Hanedanı’nın üzerine çökecek ve onların takipçisi olan herkes de uğrayacak bu akıbete. Ettikleri Yemin önüne katacak onları yanlış yola sürükleyecek ve daima peşinden gitmeye ant içtikleri hazinelerinden ayrı koyacak. İyi başlayan her şey felakete dönüşecek ve akrabanın akrabaya ihaneti ve ihanet korkusu yol açacak bunlara. Bundan böyle ebediyen Yoksun Bırakılanlar olacaklar.

Kendi soyunuzdan gelenlerin kanını haksızca döküp Aman topraklarını lekelediniz. Kanın karşılında kan verecekseniz ve Aman’ın ötesinde Ölüm’ün gölgesine yerleşeceksiniz. Eru kaderinize Eä’da ölmeyi yazmadıysa ve hiçbir hastalık kılınıza bile dokunamasa da, katledilerek alınabilir canınız alınacaktır da. Silahla, azapla yahut kederle; sonra da yersiz yurtsuz ruhlarınız Mandos’a gelecek. Uzun bir müddet kalacaksınız orada ve bedenlerinizin hasretini çekeceksiniz. Katlettiğiniz bütün o canlar sizin adınıza yalvarsalar da pek az merhamet göreceksiniz. Ve dünya büyük bir yüke dönüşecek. Orta-Dünya’da kalıp Mandos’a dönmeyenleri bezdirecek ve bunlar tükendikçe tükenecekler, artlarından gelen genç ırkın önünde pişmanlık gölgeleri olacaklar. Valar konuştu!”

Feanor Valar’ın Hükmünden Korkmuyor

Pek çoğu korku ile sinse de, Fëanor kalbini daha da katılaştırdı ve şöyle söyledi:

Feanor: “Biz bir yemin ettik ve basit bir yemin değildi bu. Bu yemine sadık kalınacak. Pek çok kötülüğün ve bir o kadar da ihanetin tehdidiyle yüzleştik, ama söylenmeyen tek şey kaldı bize: Korkaklıktan, namertlerden veya namertlerin korkusundan zarar gelmeyecek bize. Bu yüzden diyorum ki, biz yolumuza devam edeceğiz ve şu hükmü de ben ekliyorum: Yapacağımız her şey, Arda’nın son günlerine kadar şarkılara konu olacak.”

O anda Finarfin içinde keder ve Feanor’a öfkeyle geri döndü. Pek çok kişi de onu izledi. Valinor’a dönene dek acı içinde yürüdüler. Lakin Fingolfin gidemedi.

Noldor Helcaraxe’a Varıyor

1497 yılında Nihayet Noldor, Arda’nın kuzey ucuna ulaştılar ve denizde süzülen ilk buz parçalarını görünce Helcaraxë’ye pek bir yolları kalmadığını anladılar. Doğuya kıvrılan Aman toprakları ile Endor’un batıya uzanan doğu kıyıları arasından Kuşatan Deniz’in buz gibi suları ile Belegaer’in dalgalarının bir olup aktığı daracık bir boğaz uzanıyordu; burası nefes kesen soğuğun uçsuz bucaksız sisi ve pusuyla, bir de denizin akıntıları, buz tepelerinin çarpışmaları ve derinlere gömülmüş buzların gıcırtıları ile doluydu. Böylesi bir yerdi Helcaraxë ve o zamana dek Valar ile Ungoliant dışında kimse buraya ayak basacak kadar gözü pek çıkmamıştı.

Feanor Teleri Gemilerini Yakıyor

Noldor burada durdu ve Orta Dünya’ya nasıl geçebileceklerini tartışmaya başladılar. Orta Dünya’ya gemi ile geçmeye karar verdiler. Fakat gemilerin sayısı az olduğu için önce Fëanor’a bağlı grup geçti Orta-Dünya’ya. Fakat karaya çıkar çıkmaz Fingon’un dostu olan büyük oğul Maedhros, Fëanor’a şöyle dedi:

Maedhros: “Peki, şimdi hangi gemilerle kürekçileri geri gönderip, ilk kimi getirteceksin buraya? Yiğit Fingon’u mu yoksa?”

Fëanor çıldırmış gibi kahkaha attı ve bağırdı:

Feanor: “Hiçbirini ve hiç kimseyi! Arkamda bıraktıklarımı artık kayıptan saymıyorum; zaten gereksiz yük olduklarını gördük işte yol boyu. Adıma lanetler okuyanları ve hala da lanetleyenleri bırakalım gitsinler, ahlaya vahlaya dönsünler Valar’ın kafeslerine! Yakın şu gemileri!”

Bu sözler üzerine Maedhros sadece kenara çekildi, ama Fëanor Teleri’nin ak gemilerini ateşe verdirdi. Ve böylece, Drengist Körfezi’nin ağzında, Losgar denen o yerde, denizler üzerinde süzülmüş olan en güzel gemiler, parlak ve ürkütücü alevler tarafından yutularak küle döndü. Fingolfin’le halkı bulutların altında kızıl kızıl parlayan ışığı ta uzaktan gördü ve ihanete uğradıklarını anladı. Bu, Akraba Kıyımı’nın ve Noldor’un Hükmü’nün ilk meyvesiydi.

Fingolfin Önderliğindeki Noldor’un Helcarexe’dan Geçişi

Bunun üzerine Fingolfin, Fëanor’un kendisini Araman’da ölüme terk ettiğini ya da utanç içinde Valinor’a geri dönmek zorunda bıraktığını fark edip kedere boğuldu, ama artık, o ana dek olmadığı kadar çok istiyordu Orta Dünya’ya gidip Fëanor’la yeniden karşılaşmayı. Ve Fingolfin’le halkı uzun bir müddet sefalet çekerek yürüdü, ama karşılarına çıkan zorluklar kahramanlıkları ve metanetlerini arttırdı, çünkü onlar kudretli bir halktı; Ilúvatar Eru’nun ilk ölümsüz çocuklarıydılar; Kutlu Ülke’den yeni gelmişlerdi ve yeryüzünün bezginliği işlememişti içlerine henüz.

Kalplerinde yanıp duran ateş tazecikti; başlarında Fingolfin’le oğulları ve Finrod ve Galadriel ile kuzeyin en zorlu taraflarına doğru ilerleme cesaretinin gösterdiler ve sonunda Helcaraxë’nin dehşetine ve zalim buzdağlarına dayanmanın başka bir yolunu bulamadılar. Bu umutsuz yolculuk, cesaret ve keder hususunda Noldor’un giriştikleri belki de en zorlu işti. Bu yol üzerinde Turgon’un eşi Elenwë kayboldu ve başka pek çok Noldor ölüp gitti; Fingolfin tüm badireleri atlatıp sayıca azalan topluluğunu nihayet Öte Topraklara çıkardı. Kalplerinde Fëanor ve oğullarına duydukları bir sevgi kırıntısıyla, sonunda peşine düştüler ve ayın ilk yükselişinde borularını üflediler.

Valar’ın Toplantısı

Bu sırada Valar karanlıkta oturmuş planlar yapıyorlardı. Aslında Ağaçların ölümüne bile Fëanor’un yoldan çıkmasına üzüldükleri kadar üzülmediler. Çünkü Fëanor yiğitlik, dayanıklılık, güzellik, kavrayış, beceri, güç ve zekâsıyla ve bedeniyle zihninin her bir parçasıyla Ilúvatar Çocukları’nın güçlüsüydü. Gözbebeğiydi ve içinde parlak bir alev titrerdi. Kendisine bahşedilmiş olanlarla Arda’nın şanına şan katacak o işleri yapmış olsaydı eğer, belki sadece Manwë’nin, ancak bazı bakımlardan akıl sır erdirebileceği neticeler çıkacaktı ortaya. Fëanor’un habercilere verdiği cevapları duyan Manwë ağladı ve başını öne eğdi. Fakat Fëanor’un son sözünde, Noldor’un şarkıda üstüne düşeni yapmak için elinden geleceğini söylediğini hatırladı. Ve başını kaldırarak şöyle dedi:

Manwe: “Öyle olacak! Bedeli ne olursa olsun bu şarkılar için ödemeye değer. Bedel de başka türlü olamazdı zaten. Bu yüzden, daha Eru bize anlatırken daha önce akla hayale gelmedik bir güzellik getirilip sunulacak Eä’ya ve kötülük de iyiliğe dönüşecek.”

Ama Mandos dedi ki: “Yine de kötülük baki olacak. Çok geçmeden Fëanor bana gelecek.”

Dagor-nuin-Giliath

Fëanor, Drengist Körfezi’ne çıkıp Hithlum topraklarına geçti ve Mithrim gölüne vardılar. Gölün kuzeyindeki bölgede ordugâhlarını kurdular. Daha onlar kampı doğru düzgün kurmaya ve savunmaya fırsat bulamadan, Morgoth’un ordusu onlara saldırdı. Böylece İkinci Beleriand Savaşı yaşanmış oldu. Ay henüz donmadığından savaşa Dagor-nuin- Giliath dendi, yani Yıldızlar Altında Savaş. Noldor sayıca az olmalarına ve gafil avlanmalarına rağmen çabuk kazandılar muharebeyi. Çünkü gözlerindeki aman ışığı henüz sönmemişti. Sonra Orkları Mithrim’in dışına kovaladılar. Güneyde Cirdan’ı Falas Limanlarında kuşatan diğer Morgoth ordusu da yardımlarına geldi. Lakin Noldor onlarıda yok etti. Çünkü Celegorm’un saldırıdan haberi olmuştu. Neticede Morgoth’un Beleriand fethi için hazır ettiği ordulardan geri dönebilenlerin sayısı bir avuç yaprağı geçmeyecek kadardı.

Balroglar Feanor’u Öldürüyor

Biraz geç haberi olsa da, Morgoth’u çok neşelendiren bir sebep vardı. Çünkü düşmanına duyduğu öfkeden gözü dönen Fëanor durup dinlenmeden, Morgoth’a ulaşmak için Ork ordusundan griye kalanların peşine takıldı; kılıcını savururken kahkalar atıyor, Valar’ın gazabını ve yolun her türlü güçlüğünü göğüslediği için övünç duyuyordu. Bir de intikamın yaklaştığını hissetmek sevindirmişti onu. Oysa ne Angband’ı ne de Morgoth’un hazırladığı savunma kuvvetini biliyordu. Gerçi bilse bile yılacak değildi, çünkü aklını kaçırmış gibiydi ve öfkesinin esiri olmuştu. Böylece ordusuyla arayı açtıkça açtı. Sonra Balroglar çıkageldi Angband’dan.

Böylece Fëanor birkaç arkadaşıyla kuşatıldı. Uzun müddet dövüştü ve ateşlerle kıskıvrak sarıldığı ve yara bere içinde olmasına rağmen metanetini yitirmedi. Lakin Balrogların Efendisi Gothmog çıkageldi. Sonunda Gothmog, Fëanor’u yere çaldı. Eğer o anda oğulları gelmemiş olsaydı oracıkta ölürdü. Balroglar geri çekildiler.

Fëanor’u Mithrim’e geri götürürlerken Eithel Sirion civarında Fëanor onları durdurdu. Yaraları ölümcüldü, vaktinin geldiğini anlamıştı. Ered Wethrin’in yamaçlarından etrafa bakarken, dünya gözüyle gördüğü son şey Thangorodrim’in tepeleri olmuştu. Ölüm anında içine dolan bir sezgiyle, Noldor’un gücünün asla onları alaşağı edemeyeceğini bildi. Yine de Morgoth’a üç kez lanet okudu ve oğullarına yeminlerini tutup öcünü almalarını vasiyet etti. Böylece son nefesini verdi, ama ne bedeni toprağa gömüldü ne de bir mezarı oldu. Çünkü ruhunun aleviyle bedeni küle döndü ve duman olup süzüldü. Onunkine benzer ölüm ne görüldü ne duyuldu. Ne de ruhu terk etti Mandos’un salonlarını. İşte böyle geldi Noldor’un en güçlüsünün sonu.

Dagor Dagorath

Söylenene göre Dagor Dagorath’dan sonra Silmariller havadan, sudan ve topraktan geri dönecekler. Ve Feanor onları kendi elleriyle Valar’a verecek…

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Tulkas

“Böylece, öfkesi güçlü bir rüzgar gibi eserek önündeki bulut ve karanlığı dağıtan Güçlü Tulkas geldi.” …

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir