Nargothrond

 

Nargothrond

Nargothrond

Nargothrond: J.R.R. Tolkien’in yarattığı Orta Dünya’da bir şehir adıdır. Nargothrond “Narog nehri üzerindeki büyük yer altı kalesi” anlamına gelmektedir, cüceler “Nulukkhizdin” olarak adlandırmıştır. Felagund Finrod tarafından Birinci çağın 102. yılında kurulmuştur.

Nargothrond Fikri Ortaya Çıkıyor

Bir seferinde Finrod ve kız kardeşi Galadriel, Doriath’daki akrabaları Thingol’ün misafiri olmuşlar. Finrod, Menegroth’un gücü ve haşmeti karşısında, hazineleri, silah depoları, birçok sütunla süslü taş salonları karşısında hayranlıkla dolmuş; yüreğine tepelerin altında gizli ve derin bir yerde, daima korunan kapılar ardına geniş salonlar inşa etme isteği düsmüş. Bu yüzden rüyalarını anlatarak, Thingol’e yüreğini açmış; Thingol ona Narog Nehri’nin derin boğazını ve sarp batı kıyısındaki Yüce Faroth’un altındaki mağaraları anlatmış ve ayrılırken yanına, henüz pek az kişinin bildiği o yerlere götürecek rehberler vermiş. Böylece Finrod, Narog Mağaraları’na gelip orada Menegroth tarzında derin salonlar ve silah depoları inşa etmeye başlamış ve bu kaleye Nargothrond denmiş…

Peki Nargothrond Nasıl Kuruldu?

Narog’un batı yakasında, Taur-en-Faroth yaylalarında, Birici Çağın başlarında, Morgoth’un güçlerine karşı korunaklı bir yer arayan Finrod tarafından, Doriath’daki Menegroth (Bin Mağara) ilham alınarak kuruldu. Bu muazzam mağara sisteminin eski sahipleri Noegyth Nibin yani Bodur Cüceler idi. Ancak Finrod’un halkı tarafından bu bölgeden sürülmüşlerdir. Diğer cüceler, Ered Luin’in taş ustaları, Noldor’a mağaraları büyütmekte, aşılması zor ve saklanılabilir bir müstahkem mevki yaratmakta yardım ettiler. Sadece nehir kıyısı boyunca uzanan dar bir patikayla ulaşılabilecek şekilde yapıldı. Geç tarihlere kadar üzerine köprü kurulmadı. Ama ileride Turin’in gelmesiyle bir köprü kurulacaktır.

…Bu iş sırasında Finrod, Mavi Dağlar’ın Cüceleri’nden yardım almış; ve onlar iyi bir biçimde ödüllendirilmiş, çünkü Tirion’dan ayrılırken Finrod’un yanında tüm Noldor prenslerinden daha fazla hazine varmış. Ve o günlerde onun için. Cücelerin Eski Günler’deki eserlerinin en ünlüsü olan Cücelerin Gerdanlığı, Nauglamır yaratılmış. İçine Valinor’un sayısız değerli taşı işlenmiş altın bir gerdanlık; ama içinde öyle bir güç varmış ki takanın üzerinde ketenden bir ip gibi hafif ve hangi boynu kavrarsa daima zarif ve hoş dururmuş.

Finrod, Nargothrond’da yanına halkının çoğunu alarak yurdunu kurmus ve ona Cüce dilinde Mağara Yontucusu, Felagund, denmiş; ölene dek bu ismi taşımış. Ama Narog Nehri’nin yanındaki mağaralara ilk yerleşen Felagund Finrod değildi.

Kaleye İsmini Veren Narog Nehri ve Kale Coğrafyası

Bölgenin ortasından kaleye adını veren Narog Nehri geçer, doğusunda ise ilham alınan kalenin bulunduğu Doriath bulunur. Kuzeyde Brethil Ormanları yayılmıştır. Nenning Nehrinin ağzında kurulmuş Eglarest Şehri de Kalenin güneybatısında kalır. Kalenin kuzeyindeki topraklar da ülkenin bir parçası olarak düşünüldü ve Nargothrond halkı kuzeydeki bu çayırları ya da diğer adıyla Talath Dirnen’i (Korunmuş Topraklar) aralıksız izledi. Ve bu toprakları da yönetimleri altına aldılar.

…Ve Sirion’u kuzeyden güneye izleyerek; Batı Beleriand’ın sağında Sirion ve Teiglin nehirleri arasında Brethil ormanı vardı, ardından Teiglin ve Narog arasında Nargothrond diyarı uzanıyordu. Dorlomin’in güneyindeki Ivrin şelalelerinden doğan Narog Nehri, seksen fersah kadar akarak Söğüt Diyarı’nda, Nan-tathren, Sirion’a katılıyordu. Nan-tathren’in güneyinde çok az insanın yaşadığı, sayısız çiçekle dolu bir çayırlık vardı; ötesindeyse Sirion ağızlarının civarında bataklıklar ve sazlıklar uzanıyordu, deltasının kumluklarında deniz kuşları dışında hiçbir canlı yoktu. Ama Nargothrond diyarı aynı zamanda Narog’un batısında Eglarest’te denize ulaşan Nenning Nehri’ne kadar uzanıyordu; Finrod, Sirion ve Deniz arasındaki tüm Beleriand Elflerinin Yüce Efendisi oldu…

Ve Nargothrond Tamamlanıyor 

Birinci Çağ’ın 102.yılında: Nargothrond’un yapımı tamamen bitmişti, (Turgon hâlâ Vinyamar konaklarında yaşıyordu) ve Finarfın oğullan orada bir ziyafet için toplandı; Galadriel, Doriath’dan gelip bir süre için Nargothrond’da yaşadı…

Nargothrond Lordu Finrod’un Beor Halkını Buluşu

Nargothrond

Noldor’un Beleriand’a gelişinin ardından üç yüzyıldan fazla zaman geçmişti ve Uzun Barış günlerinde Nargothrond’un efendisi Felagund Finrod, Sirion’un doğusuna yolculuğa çıkarak Feanor oğullan Maglor ve Maedhros ile avlandı. Ay kovalamaktan sıkılınca uzaklarda parıldadığını gördüğü Ered Lindon’a doğru tek başına gitti; ve Cüce Yolu’ndan ilerleyerek Sam Athrad sığlığında Gelion’u aştı, Ascar’ın doğudaki sularının üzerinden güneye dönerek Ossiriand’ın kuzeyine geldi.

Dağların etekleri arasında bir vadide, Thalos’un kaynaklarının aşağısında gece vakti ışıklar gördü, uzaklardan gelen şarkı sesleri duydu. Çok şaşırdı, çünkü o topraklardaki Yesil Elfler ne ateş yakar, ne de geceleri şarkı söylerdi. Önce Kuzey ittifakından gelen bir Ork akını olmasından korktu, ama yaklaştıkça böyle olmadığını anladı; çünkü şarkı söyleyenler onun daha önce hiç duymadığı, Cücelere veya Orklara ait olmayan bir dil kullanıyordu. Felagund ağaçların karanlık gölgelerinde sessizce durup aşağıdaki kampa baktığında garip bir halk gördü.

Onlar, zamanla Yaşlı Beor diye bilinen İnsan reisinin akrabaları ve takipçilerinin bir bölümüydü. Doğu’nun dışında gezindikleri birçok yaşamın ardından onları, Beleriand’a giren ilk İnsan ırkını. Mavi Dağ-lar’dan geçirmişti; şarkı söylüyorlardı, mutluydular, tüm tehlikeleri geride bırakıp korkunun olmadığı bir yere geldiklerine inanıyorlardı. Felagund, uzun süre izledi ve yüreğinde onlar için sevgi duydu; ama tümü uykuya dalana dek ağaçların arasında saklandı. Sonra uyuyan insanların arasına inip kimse dikkat etmediği için sönmüş ateşlerinin yanına oturdu; ve Beor’un bir kenara bıraktığı kaba bir arpı alarak İnsan kulaklarının duymadığı bir müzik çaldı; çünkü yabanellerdeki Karanlık Elfler dışında henüz onlara sanat öğretenler yoktu.

…İnsanlar, böylece Eldar içinden ilk tanıştıkları kişiyi, Kral Felagund’u, kendi dillerinde Bilgelik, Nom, diye isimlendirdiler. Onun halkınaysa Bilgeler, Nomin, dediler. Aslında ilk başlarda, Felagund’un Batı’da, uzaklarda yaşadıklarına dair söylentiler duydukları, Valar’dan olduğuna inanmışlardı; ve (kimilerinin dediğine göre) yolculuğa çıkmalarının nedeni buydu. Fealgund onların arasında yaşadı, onlara gerçek bilgiyi öğretti; onu sevdiler, efendileri olarak kabul ettiler ve sonrasında Finarfin hanedanına daima sadık kaldılar.

Beor, Nargothrond’ da

Finrod, Beor halkını bulup onlarla bilgeliğini paylaştıktan sonra Beor halkı onu efendileri yapar. İnsanların uyandığını öğrenen Morgoth, nifak tohumları saçmaya başlar ve İnsanlara, Eldar aleyhinde söylentiler yayar. Amacı Eldar ile İnsanları birbirlerine kırdırmaktır. Bu amaç yavaş yavaş hedefine ulaşıyor görünse de hiçbir zaman kesin olarak gerçekleşemez çünkü İnsanların sayısı azdır ve Eldar’ın gelişen gücü Morgoth’u Orta Dünya’dan geri çekilmeye zorlar…

İnsanların sayılarının giderek artması Ossiriand’lı Yeşil Elfleri tedirgin eder, onlara göre insanlar “barışı bozacak yabancılar” dır çünkü İnsanlar ağaç kesip hayvan avlıyorlardır. Bu yüzden İnsanları topraklarında istemezler ve Finrod a haber yollayıp İnsanların geri dönmelerini talep ederler.

Ondan sonra Beor, Felagund’un tavsiyesiyle halkının tüm gezgin ailelerini ve akrabaları toplayıp Gelion üzerinden geçerek Arnrod ve Amras topraklarından, Doriath sınırları yakınındaki Nan Elmoth’un güneyine ve Celon’un doğu kıyılarına yerleştiler; o toprakların adı zamanla Karargâh, Estolad, oldu. Bir yıl sonra Felagund, ülkesine dönmek istedi, Beor da onunla gelmek için izin istedi; ve yaşamı boyunca Nargothrond Kralı’nın hizmetinde kaldı. Beor adını böylece aldı, adı daha önce Balan’dı; Beor kendi halkının dilinde ‘Kul’ anlamındaydı…

Felagund’un ayrılısından kısa süre sonra Beor’un bahsettiği diğer İnsanlar da Beleriand’a geldi. Önce Haladin geldi; ama Yesil Elflerin düsmanlığıyla karsılasınca kuzeye dönüp, Feanor oğlu Caranthir’in ülkesi Thargelion’a yerlestiler; orada bir süre barıs içindeydiler, Caranthir halkı onlara pek az önem verecekti. Sonraki sene Marach halkını dağların üzerinden geçirdi; düzenli topluluklar halinde ilerleyen uzun boylu, savasçı bir halktılar ve Ossiriand’lı Elfler kendilerini gizlediler, yollarını kesmediler. Beor’un halkının yesil ve bereketli bir diyarda yasadığını duyan Marach, Cüce Yolu’ndan asağı inip güneydeki topraklara, Beor oğlu Baran’ın yerlestiği yerin doğusu ve güneyine yerlesti; bu halklar arasında güçlü bir dostluk vardı….

Ani Alev Savaşında Nargothrond

Savaşa, Finrod Felagund komutasında birliklerle katılan Nargothrond ordusu, Serech Bataklıklarında Morgoth un kuvvetleri tarafından pusuya düşürüldü. Finrod ölecek ya da esir alınacaktı ama Dorthonion soyundan gelen Barahir in müdahalesiyle Elf Lordu ağır kayıplara rağmen kurtarıldı. Barahir in sadakati ve cesaretine karşılık olarak Finrod, Barahir ve ailesine dostluk yemini etti ve yüzüğünü Barahir’e hediye etti.

Nargothrond Hükümdarı Değişiyor, Lord Felagund Silmaril Peşinde

Silmariller, Morgoth tarafından gaspedilmiş ve Demir Taca yerleştirilmiştir. Angband a kapalı mücevherler, Balroglar, sayısız askerler, uçsuz duvarlarla çevrilidir. Ve Beren der ki;

“Böyle küçük bir değere, Elf kralları kızlarını satıyor: değerli taşlara ve beceriyle yaratılan şeylere. Ama eğer isteğin buysa Thingol, yerine getireceğim. Yeniden karşılaştığımızda elim Demir Taç’tan alınma bir Silmaril’i tutacak; sen Barahir oğlu Beren’e son kez bakmadan.”

Beren, Nargothrond’da

Nargothrond

Leithian Destanı’nda Beren’in engellenmeden Doriath’dan geçtiği, sonunda Alacakaranlık Gölleri bölgesine, Sirion Bataklıkları’na ulaştığı söylenir; ve Thingol’un ülkesini terk ederek, nehrin büyük gürültüyle yeraltına daldığı Sirion Çağlayanlan’nın yukarısındaki tepelere tırmandı. Oradan batıya doğru bakıp tepelere çöken sis ve yağmurun içinden Sirion ile Narog arasında uzanan Korunan Düzlük’ü, Talath Dirnen, gördü; ve ötesinde uzakta, Nargothrond’un üzerinde yükselen Tauren Faroth’un dağlık yerlerini seçti. Umutsuz ve plansız olarak ayaklarını oraya doğru yöneltti.

Nargothrond’ lu Elfler düzlüğü aralıksız gözetlemekteydi; sınırlarının üzerindeki her tepe saklı kulelerle taçlanmış, ormanların ve çayırların her yanında okçular büyük beceriyle gizlenmişti. Okları sağlam ve öldürücüydü, hiçbir sey arzularının dısında oraya sokulamazdı. Bu yüzden, yolun üzerindeki Beren çok geçmeden fark edilmişti ve ölümü yakındı. Ama o, tehlikenin farkında olarak Felagund’un yüzüğünü daima yukarıda tuttu; gizlenen avcılar yüzünden hiçbir canlı görememesine rağmen izlendiğini hissedip, sık sık yüksek sesle bağırdı: “Ben Felagund’un dostu Barahir’in oğlu Beren’im. Beni Kral’a götürün!”

Bu yüzden avcılar onu öldürmedi ama yolunu keserek durmasını emrettiler. Kötü durumda, yabani görünüşlü ve yol yorgunuydu gerçi îma yüzüğü gördüklerinde önünde eğildiler; yolları anlaşılmasın diye geceleri ilerleyerek onu kuzeye ve batıya doğru götürdüler. Çünkü o zamanlar Nargothrond’un kapılarının önünde, Narog’un hızlı akıntının üzerinde bir sığlık ya da köprü yoktu; ama ilerde kuzeye doğru, Ginglith’in Narog’la birlestiği yerde akış daha yavaştı ve Elfler oradan geçip yeniden güneye yönelerek, Beren’i ay ışığı altında gizli salonlarının karanlık kapılarına götürdüler.

Beren, böylece Kral Felagund Finrod’un huzuruna vardı; ve Kral, Beor’un ya da Barahir’in soyundan olduğunu hatırlamak için yüzüğe gerek duymadan onu tanıdı. Kapalı kapıların ardında oturdular ve Beren, Barahir’in ölümünü, Doriath’da basına gelen her seyi anlattı; Lûthien ile olan mutluluklarını hatırlayarak ağladı. Felagund, hikâyesini şaşkınlık ve endişeyle dinledi; Galadriel’e önceden söylediği gibi, uzun zaman önce ettiği yeminin ölümünü getireceğini anladı. Sonra yüreğinin ağırlığı içinde Beren’e konuştu. “Thingol’ün ölmeni arzuladığı açık; ama görülüyor ki bu hüküm amacını asmakta ve Feanor’un Yemini yeniden is basında.

Çünkü Silmaril’ler, bir nefret yeminiyle lanetlendi ve onları arzuyla anan uyuşukluk içindeki biri bile büyük bir güçle doluyor; ve Feanor oğulları, kendilerinden başka herhangi birinin, bir Silmaril’i elde etmesine ya da sahiplenmesine katlanmaktansa tüm Elf krallıklarını harabeye çevireceklerdir, çünkü Yemin onları buna mecbur ediyor. Ve şimdi Celegorm ile Curufin benim salonlarımda yaşıyor; ve ben, Finarfın oğlu. Kral olmama rağmen, onlar ülkemde güç topladılar, kendi halklarından bir çok kisiyi yönetiyorlar. Ne zaman ihtiyacım olsa bana karşı dostluk gösterdiler ama korkarım, isteğini öğrenirlerse sana ne sevgi ne de merhamet gösterecekler. Ancak kendi yeminim de sürüyor; ve böylece hepimiz tuzağa düşürülüyoruz.”

Celegorm ile Curufin Söz Alıyor

Söz konusu Silmariller olunca ortam gerilir. Ve Kral Felagund, Barahir’in yaptıklarını ve yeminini hatırlatarak halkının önünde konuşur; gerektiğinde Barahir’in oğluna yardım etmek zorunda olduğunu ve reislerinin yardımını aradığını açıklar.

O zaman Celegorm kalabalığın arasından ayağa kalkıp kılıcını çekerek bağırdı: “Eğer o, bir Silmaril’i ele geçirir ya da bulup saklarsa, dost ya da düsman olsun ya da Morgoth’un şeytanı, Elf ya da İnsanoğlu veya Arda’da yasayan bir canlı, ne yasa, ne sevgi, ne cehennemin ittifakı, ne Valar’ın gücü ne de herhangi bir büyücülük onu Feanor oğullarının nefretinden koruyacaktır. Çünkü Silmariller’i biz, tek başımıza istiyoruz, dünya sona erene dek.” Uzun zaman önce Tirion’da Noldor’u ayaklanmaya tahrik eden babasının sözleri kadar etkili, birçok söz söyledi.

Celegorm’un ardından Curufin daha tatlı ama aynı etkililikte sözlerle Elfler’in akıllarında bir savaş görüntüsü ve Nargothrond’un yıkımını uyandırarak konuştu. Yüreklerine öyle güçlü bir korku yerlestirdi ki Turin döneminin sonrasına dek o ülkeden bir Elf asla açık savasa gitmeyecekti; ama gizlice ve pusu kurarak, büyücülükle ve zehirli kargılarla, akrabalık bağlarını unutarak tüm yabancıların pesine düstüler. Böylece eskinin Elfleri’nin yiğitliğinden, özgürlüğünden ayrıldılar ve ülkelerinin üzerine bir karanlık çöktü.”

Ve işte Felagund bu arayışta yalnız kalır, tacını fırlatır ve der ki;

“Bana sadakat yeminlerinizi bozabilirsiniz ama ben yeminimi korumalıyım. Ancak lanetimizin gölgesinin henüz üzerine çökmediği birileri varsa, en azından beni izleyecek birkaç kisi bulacak ve kapıdan atılan bir dilenci gibi gitmeyeceğim.”

Ardından yanındaki on kişiden Edrahil tacı yerden alıp, ondan ülkeyi yönetmesi için halefini seçmesini ister. Felagund ise tacı kardeşi Orodrethe verir, artık Nargothrond’un yeni hükümdarı Orodreth’tir. Celegorm ve Curufin ise şimdilik suskundur…

Felagund, Sauronla Karşı Karşıya

Felagund, tahtı kardeşine bıraktıktan sonra Beren ve 10 kadar adamıyla Nargothronddan yola çıkmıştır. Gölgeli Dağların civarında bir orc kampına rastlarlar, gece olunca kampı basıp orc eşyalarını ele geçirerek orc kılıına girerler. Ama Sauron birşeyler olduğunu hisseder ve hizmetkarlarını yollar…

Böylece Sauron ve Felagund’un ünlü mücadelesi gerçeklesti. Çünkü Felagund gücün sarkılarında Sauron ile uğraştı ve Kral’ın gücü çok büyüktü; ama Sauron da, Leithian Destanı’nda anlatıldığı gibi üstattı:

“Bir sarkı söyledi büyücülüğe dair,
İhanete, sırrı çözmeye, açığa çıkarmaya dair
Kesfedici, örtüyü kaldırıcı, ele verici.
Felagund orada birden etkilendi
Dayanmaya dair bir sarkıyla cevap verdi,
Karlı koymaya, güce karp savasmaya.
Sırların korunmasına, kale gibi güçlülüğe,
Kırılmaz güvene, kaçqa ve özgürlüğe;
Değimime ve suret değistirmeye dair,
Bozulan kapanlara ve acılan tuzaklara dair,
Zindanın açtlqına, kırılan zincire dair.
Sarkıları etkilenerek ilerleyip geriledi.
Dönerek ve dehsetlenerek, sanki hep güçlendi
Felagund savastı, sarkı söyleyip yükseldi,
Elf ülkelerinden sözcüklerine


Topladığı tüm kudret ve sihirle.
Kulların tatlı ötüslerini duydular
Uzaklarda, Nargothrond’ta.
Deniz’in iç çekicinin ötesinde.
Kumsalda, Batı dünyastntn ötesinde,
Elfyurdu’nun inci kumsallarında
Sonra kasvet kazandı; karanlıkı
Valinor’da kızıl kanların döküldü
Deniz’in kıyısında, Noldor’un katlettiği
Köpüksürücüler ve çalınarak sürüklendi-
Ak yelkenlere bürünmüs ak gemileri
ısıklı limanlarından. Rüzgârlar ağlıyor.
Kurtlar uluyor. Kargalar uçuyor.
Denizin ağızlarında buzlar mırıldanıyor.
Anghand’da kederli esirler yas tutuyor.
Gökler gürlüyor, ateşler yanıyor
Ve Finrod tahtın önünde yıkılıyor.”

Sonra Sauron onların gizliliklerini açığa çıkardı, huzurunda çıplak korku içinde durdular. Soyları açığa çıkmasına rağmen Sauron isimlerini ya da amaçlarını kesfedemedi. Karanlık, sessiz ve derin bir çukura atarak, biri gerçeği söylemedikçe, onları zalimce öldürmekle tehdit etti. Ara sıra karanlıkta parlayan iki göz gördüler ve bir kurtadam, yoldaslardan birini yuttu; ama hiçbiri efendilerine ihanet etmedi.

Nargothrond Karmaşa İçinde

Orodreth, Feanor, Celegorm ve Curufin i tahttan uzaklaştırarak Nargothrond’un tartışmasız Lordu olur.

Nargothrond’da bir karmaşa vardı. Şimdi Sauron’un adasında esir olan bir sürü Elf dönmüştü; öyle bir yaygara yükseldi ki Celegorm’un hiçbir sözü yatıştıramadı. Feanor oğullarının cesaret edemediği şeye, bir kızın cesaret ettiğini söyleyerek kralları Felagund’un ölümü için yasa büründüler; birçoğu Celegorm’u ve Curufin’i yöneten şeyin korkudan çok hainlik olduğunu kavradı. Bu yüzden Nargothrond halkının yürekleri onların hâkimiyetinden kurtulup yeniden Finarfın hanedanına yöneldi; Orodreth’e boyun eğdiler.

Ama o, bazılarının arzuladığı gibi kardeşlerin katledilmesine izin vermeyecekti; çünkü akraba kanının akrabalar tarafından dökülmesi Mandos’un lanetini üzerlerine daha da yakınlastıracaktı. Ancak toprakları içinde Celegorm ve Curufin için ne yiyecek ne de barınma sağlayacaktı ve bundan sonra Nargothrond ile Feanor oğulları arasında çok az sevgi olacağına yemin etti. “Öyle olsun!” dedi Celegorm, gözlerinde bir tehdit parıltısı vardı; ama Curufin gülümsedi.

Sonra atlarına binip yapabilirlerse akrabalarını bulmak için doğuya hızla at sürdüler. Ama kimse onlarla gitmeyecekti, kendi halklarından olanlar bile; çünkü herkes kardeşlerin üzerine lanetin yayıldığını, kötülüğün onları izlediğini anlamıştı. Curufin oğlu Celebrimbor babasının yaptıklarını reddederek Nargothrond’da kaldı; ama Huan hâlâ efendisi Celegorm’un atını izledi. Kuzeye doğru at sürdüler, hızla Dimbar’dan geçip Doriath’ın kuzey sınırları boyunca ilerleyerek kardeşleri Maedhros’un yasadığı Himring’e en çabuk yolu bulmayı tasarlamışlardı; hızlı olurlarsa engelleri asacaklarını umdular, Nan Dungortheb ve Dehşet Dağları’nın tehdidinden sakınıldığı için yol Doriath’ın sınırlarının yakınından geçiyordu..”

Turin’in Gelişi

Nargothrond

…Gwindor, Anglachel’i onun ellerine bıraktı, Tûrin kılıcın ağır, keskin ve güçlü olduğunu anladı; ama gövdesi kararıp sönmüş, ağzı körelmişti. Sonra Gwindor dedi ki: “Bu tuhaf bir kılıç, Orta Dünya’da gördüklerimden farklı. Senin yaptığın gibi Beleg için yas tutuyor. Ama rahat ol; çünkü Finarfın hanedanına ait Nargothrond’a dönüyorum ve benimle geleceksin, iyileştirilip yenileneceksin.”…

…Sonra ayağa kalktılar, Eithel Ivrin’den ayrılarak Narog kıyıları boyunca güneye doğru ilerlediler, Elf nöbetçileri tarafından yakalanıp esir olarak gizli kaleye getirilene dek. Böylece Tûrin, Nargothrond’a geldi. Kendi halkı önce, evinden genç ve güçlü olarak ayrılıp, döndüğünde çektiği acılar ve sıkıntılar yüzünden, yaşlı ölümlü İnsanlardan biri gibi gözüken Gwindor’u tanıyamadı; ama Kral Orodreth’in kızı Finduilas onu tanıyıp hoş karsıladı, çünkü Nirnaeth’ten önce onu sevmişti, Gwindor onun güzelliğini öylesine sevmişti ki onu Ivrin’in gölcüklerinin üzerindeki günesin parlaklığı anlamına gelen Faelivrin diye isimlendirmişti.

Gwindor’un hatırı için Tûrin’in onunla birlikte Nargothrond’a girmesine izin verildi, orada onurlandırılarak yasadı. Ama Gwindor tam onun adını söylerken, Tûrin engelleyerek, “Ben (Kadersizin oğlu Kanı lekelenmiş anlamında) Umarth oğlu Agarwaen’im, ormanlarda yaşayan bir avcıyım” dedi, Nargothrond Elfleri artık onu daha fazla sorgulamadı. Zaman içinde Turin, Orodreth’ın himayesi altında yükseldi ve nerdeyse herkes tarafından sevildi.

Nargothrond’un Sonu Köprüden Olacak – Tumhalad Savaşı ve Yağma

Finrod tarafından kurulmasından beri Nargothrond Elfleri, Morgotha karşı gizli bir savaşı benimsemişlerdi. Düşmanlarını meydan savaşlarına nazaran tuzaklarla ve vur kaçlarla karşılarlardı ki Turin gelene kadar.

Turin, Nargothrond’da yaşamaya başladıktan sonra buradaki Elfler’i, uzun süren gizliliklerini bozmaya ve Morgoth ile hizmetkârlarına açıkça saldırmaya ikna etti.

Orodreth’e göre farklı bir strateji öngören Turin, düşmana karşı açık bir savaş verilmesini istedi ve Narog üzerine bir köprü yaptırdı.

Bu çılgınca bir strateji idi. Yüzyıllarca aranmasına rağmen Morgoth tarafından bulunamayan Nargothrond, sadece açığa çıkmakla kalmadı, köprünün yapılmasıyla birlikte kalenin savunması da işe yaramaz hale getirildi. Bu gelişmelerin üzerine Glaurung bir Orc ordusuyla Angband’dan şehri ele geçirmek için yola çıktı.

Nargothrond ordusu, Glaurung’u karşılamak için kalenin biraz birkaç mil ötesindeki Tumhalad Meydanına hareket etti. Ordu bozguna uğratılmıştı ve şehirde kalan Elfler, ordunun yerine karşılarında köprülerini geçip kaleye akın eden Ejderhayı ve Ork Ordusunu buldular. İçinde Orodreth’in kız kardeşi olan Finduilas’ın da bulunduğu kale halkı, esir alındı ve sonrasında kuzeye sürüldüler. (Talan Tarihi: Birinci Çağın 495. Yılı)

…Şimdi Ay’ın göklere yükselişinin ardından dört yüz doksan beş yıl geçmişti, yılın başlangıcında Gelmir ve Arminas adlı iki Elf Nargothrond’a geldi; Angrod’un halkındandılar ama Dagor Bragollach’ın ardından güneye Gemi yapımcısı Cırdan’ın yanına yerleşmişlerdi. Uzun yolculuklarından, Orkların ve kötü yaratıkların Ered Weth-rin’in etekleri altında ve Sirion Geçiti’nde toplandığından bahsettiler; ve ayrıca Ulmo’nun, Cırdan’ı büyük tehlikenin Nargothrond’a yaklastığı konusunda uyardığını anlattılar. “Suların Efendisi’nin sözlerini işitin!” dediler Kral’a. “Böyle konustu Gemi yapımcısı Cîrdan’a: ‘Kuzey’in Kötülüğü Sirion’un kaynaklarını kirletti, kudretim akan suların parmaklarından geri çekiliyor. Ama daha kötü bir şey olmak üzere, bu yüzden Nargothrond Efendisi’ne söyleyin ki:

Kalesinin kapılarını kapatıp etrafta gezinmesin. Sürünerek yaklaşan kötülük kapıyı bulamasın diye saltanatınızın taşlarını gürültülü nehre atın.’ Orodreth, habercilerin karanlık sözleriyle tedirgin olmuştu ama. Turin bu öğütleri asla önemsemeyecekti; en azından büyük köprünün yıkılmasına izin vermeyecekti; çünkü gururlu ve boyun eğmez bir hale gelmişti, istediği her şeyi emredecekti. Sonra çok geçmeden Brethil Efendisi Handir katledildi, çünkü Orklar ülkesini istila etmiş ve Handir onlarla savaşmıştı; ama Brethil İnsanları yenilip ormanlarına çekildiler. O yılın güzünde, zamanının gelmesini bekleyen Morgoth uzun süredir hazırladığı büyük ordusunu Narog halkının üstüne salıverdi ve Urulöki Glaurung, Anfauglith üzerinden geçerek Sirion’un kuzey vadilerine geldi, oralarda büyük kötülükler yaptı.

Ered Wethrin’in gölgesi altındaki Eithel Ivrin’i kirletti, ardından Nargothrond diyarına geçerek Narog ve Teiglin arasındaki Korunan Düzlük’ü, Talath Dirnen, yaktı. Sonra Nargothrond savaşçıları ilerlediler, Tûrin o gün uzun ve korkunç görünüyordu, Orodreth’in sağında at sürerken ordunun cesareti arttı. Ama Morgoth’un ordusu gözcülerin söylediğinden daha uzaktaydı ve cüce-maskesiyle korunan Tûrin dışında kimse Glaurung’ün ilerleyişine karsı koyamadı; Orklar, Elfleri Ginglith ve Narog arasındaki Tumhalad’a döndürüp sıkıştırarak hapsettiler. O gün Nargothrond’un tüm saltanatı ve ordusu yok oldu; Orodreth savasşn ön cephesinde katledildi, Guilin oğlu Gwindor ise ölümcül yaralanmıştı. Ama Tûrin onun yardımına geldiğinde herkes önünden kaçıştı; Gwindor’u taşıyarak kalabalıktan sıyrılıp bir ormana girdi, onu çimene yatırdı.

Sonra Gwindor Tûrin’e dedi ki: “Taşıyışımı, taşıyışınla ödedin! Ama benim ki kadersiz, seninkiyse değersiz; çünkü bedenim iyileşebilmenin ötesinde zarar gördü ve Orta Dünya’dan ayrılmalıyım. Seni sevmeme rağmen Hûrin’in oğlu, hâlâ seni Orklardan kurtardığım güne pişmanım. Ama cesaretin ve gururun yüzünden hâlâ sevgiye, hayata sahibim, Nargothrond bir süre daha dayanır. Şimdi eğer beni seviyorsan, beni bırak! Hızla Nargothrond’a git ve Finduilas’ı kurtar. Sana son olarak sunu söylüyorum: o, tek başına senin ve kadersizliğin arasında duruyor. Eğer onu bırakmazsan, kadersizliğin seni bulamayacak. Elveda!”

Orc ordusunun talanına Turin ve Tumhalad Savaşı’ndan sağ çıkan birkaç kişi geç yetişti. Ejderin görülmesiyle birlikte Turini’n arkadaşları hemen kaçtı ama Turin, Glaurung’un Ejderha Büyüsünün etkisi altında kaldı ve esir alınan arkadaşlarının sürülmesine izleyici olarak kalınmaya zorlandı. Glaurung Turin’i serbest bıraktıktan sonra kötülerin buna sebep olduğu bilinciyle bu yakılıp yıkılan evini izlemeye başladı.

Sonra Turin yolda karsılastığı kalabalığı bir araya toplayarak: hızla Nargothrond’a döndü; onlar giderken yapraklar şiddetli bir rüzgârla: ağaçlardan döküldü, çünkü güz korkunç bir kışa dönüsüyordu. Ama Ork ordusu ve Ejder Glaurung onların önündeydi, nöbetçi olarak bırakılanlar Tumhalad’da neler olduğunu fark etmeden aniden ortaya çıktılar. O gün Narog’un üzerindeki köprü bir bela olduğunu kanıtladı; çünkü büyük ve güçlü olarak inşa edilmisti, çabucak yıkılamazdı; düşman rahatça derin nehri aştı ve Glaurung, Felagund Kapıları’na olanca atesiyle yüklenip yıkarak içeri geçti. Turin ulaştığında Nargothrond’un korkunç yağmalanısı nerdeyse tamamlanmıştı.

Orklar ordulardan kalan herkesi katletmiş ya da uzaklara sürüklemişti, o anda bile büyük salonlar ve odalar yağmalanıyor ve yok ediliyordu; yanmamış ya da katledilmemiş kadınlar ve kızlar, Morgoth’un esaratine götürülecek köleler olarak kapıların önündeki taraçalarda sürüler halinde toplanmıştı. Bu yıkım ve felaketin üzerine Tûrin geldi, kimse ona karsı koyamazdı; ya da koyamayacaktı, önündeki hepsini yere devirip köprüden geçerek kölelere doğru ilerledi.

Ve şimdi tek başına ayakta durdu, çünkü onun peşinden gelen birkaç kişi de kaçmıştı. Ama o anda Glaurung yıkılan kapılardan çıkıp, Tûrin ile köprü arasına geldi. Sonra içindeki kötü ruhla aniden konustu: “Selam, Hûrin’in oğlu. İyi ki karsılastık!” Sonra Tûrin ona uzun adımlarla yürüdü, Gurthang’ın keskin kenarları bir alev gibi parıldadı; ama Glaurung onun darbesini karsılayıp iblis gözlerini kocaman açarak Tûrin’e baktı. Tûrin kılıcını kaldırırken korkusuzca baktı onlara; hemen ejderin kapaksız gözlerinin donduran büyüsüne kapılıp kıpırdayamadan kalakaldı. Uzun bir süre taştan oyulmus biri gibi durdu; Nargothrond kapılarının önünde ikisi yalnız ve sessiz kaldı.

Glaurung, Tûrin’le alay ederek yeniden konustu, dedi ki: “Her tarafın kötülük oldu, Hûrin’in oğlu. Nankör bir evlatlık, haydut, arkadaş katili, sevgi hırsızı, Nargothrond’un gaspedicisi, aptal cesaretine sahip reis ve soyunu terk eden. Annen ve kız kardesin Dor-lomin’de esaret altında yoksulluk ve sıkıntı içinde yasıyor. Sense bir prens gibi giydiriliyorsun ama onlar yırtık pırtık giysiler içinde çalısıyorlar; seni özlüyorlar ama buna aldırmadın.

Baban böyle bir oğlu olduğunu öğrenirse mutlu olabilir; öğrendiğinde olacak.” Tûrin, Glaurung’un büyüsü altında sözlerini dinleyip kötülük tarafından biçimsizlestirilmis bir aynada kendini gördü, gördüğünden iğrendi. Aklın iskencesi altında ejderin gözleri tarafından tutulup kımıldayamazken, Orklar kümeler haline getirdikleri esirleri Tûrin’in yakınından geçerek uzaklastılar ve köprüyü geçtiler. Aralarında Finduilas da vardı, giderken Tûrin’e bağırdı; ama kızın bağrışları ve esirlerin feryatları kuzeye giden yol üzerinde kaybolana dek Glaurung, Tûrin’i serbest bırakmadı, Tûrin aklından çıkmayacak o sese karsı kulaklarını tıkayamadı. Sonra Glaurung aniden bakısını çözerek bekledi; Tûrin korkunç bir düşten uyanır gibi yavas yavas kımıldadı. Kendine geldiğinde bir haykırışla ejderin üzerine saldırdı.

Ama Glaurung güldü ve dedi ki: “Katledilmek istiyorsan, seni memnuniyetle öldüreceğim. Ama bunun Morwen ve Nienor’a çok az yardımı dokunur. Elf kadının feryatlarına hiç dikkat etmedin. Kan bağından da mı mahrum olmak istiyorsun?” Ama Tûrin kılıcını geri çekerek ejderin gözlerine saldırdı, Glaurung geriye bükülerek hızla kule gibi yükseldi ve dedi ki: “Yoo! En azından cesaretin var, hem de karşılaştığım herkesten fazla. Kendi payıma düsmanlarımızın yiğitliğine saygı göstermediğimizi söyleyenler yalan söylüyor. Bak sşmdi! Sana özgürlüğünü veriyorum. Akrabalarının yanına git, eğer yapabilirsen. Haydi git! Eğer bu günlerin hikâyesini yazacak bir Elf ya da İnsan kalırsa, bu armağanı reddedersen mutlaka seni küçük göreceklerdir.”

nargothrond

O zaman Tûrin, ejderin gözleriyle aklı karısmıs sekilde, sanki merhameti bilen bir düşmanla müzakereye girisir gibi Glaurung’un sözlerine inandı; dönüp hızla köprüyü geçerek gitti. Ama o giderken Glaurung arkasından seslendi, korkunç bir sesle dedi ki: “Şimdi hızla Dor-lomin’e git, Hurin oğlu! Belki Orklar bir kez daha önüne geçer. Eğer Finduilas için oyalanırsan, Morwen”i asla yeniden görmeyeceksin, kız kardeşin Nienor’u da; ve onlar seni lanetleyecek.” Tûrin kuzey yolu boyunca uzaklaştı ve Glaurung bir kez daha güldü, çünkü Efendisinin onu gönderme amacım başarmıstı.

Sonra kendi zevkiyle ilgilendi ve şiddetli aleviyle etrafındaki her şeyi yaktı. Yağmayla uğrasan Orklara ileriye yürüyüs emri verip uzaklara gönderdi ve son değerli seye dek talan etmekten onları mahrum etti. Sonra köprüyü yıkarak Narog’un köpürerek akan sularına attı; böylece tehlikeden uzak bir sekilde, Felagund’un tüm zenginliklerini, birikimlerini bir araya toplayıp yığdı ve en derindeki salonda onların üzerine serilip bir süre dinlendi.

Tûrin, Narog ve Teiglin arasındaki artık terk edilmiş topraklardan geçerek kuzeye doğru uzayan yollar boyunca hızla ilerledi ve Korkunç Kış onu karşılamak için indi, o yıl kar güz geçmeden önce düşmüştü, baharsa hem geç gelecekti hem de soğuk. Ormanlardan, tepelerden adını çağıran Finduilas’ın çığlıklarını duyar gibiydi ve acısı çok büyüktü; ama Glaurung’un yalanlarıyla yüreği kızgınlaşmıştı, sürekli olarak Orkların Hûrin’in evini yaktığını, Morwen ve Nienor’a işkence ettiklerini düşünerek, başka yöne sapmadan devam etti.

Nargothrond’un Yağmalanışı Doriath’ta Duyulur

Şimdi Doriath’a Nargothrond’la ilgili yeni haberler ulastı, bozgun ve yağmadan kaçan. Korkunç Kış’ta yabanda yasamayı basaran kimileri sonunda bir barınak arayarak Thingol’e ulastı ve sınır muhafızları onları Kral’a götürdü. Kimileri tüm düşmanın kuzeye çekildiğini, diğerleri Glaurung’un hâlâ Felagund’un salonlarında oturduğunu söyledi; kimileri Mormegil’in katledildiğini, diğerleri ejderin büyüsü altına girip taşa dönüsmüş biri gibi hâlâ orada yasadığını söyledi. Ama hepsi, Narogthrond’da birçok kişinin Mormegil’in Dor-lomin’li Hurin oğlu Turin’den baskası olmadığını öğrendiğini söyledi.

O zaman Morwen’in aklı başından gitti. Melian’ın öğüdünü dinlemeyerek oğlunu aramak için tek basına yabana at sürdü. Bu yüzden Thingol, onu bulup korumaları ve gerçek haberleri öğrenmeleri için Mablung’u ve birçok güçlü sınır muhafızını gönderdi; Nienor’a orada kalması emredildi. Ancak soyunun korkusuzluğuna o da sahipti; uğursuz bir saatte, Morwen’in kızının da kendiyle birlikte tehlikeye gideceğini anladığında döneceği umuduna kapılan Nienor, kendisini Thingol’un halkından biri gibi gizleyerek, kadersiz yolculuğuna doğru at sürdü.

Sirion’un kıyıları yakınında Morwen’i buldular ve Mablung, Menegroth’a dönmesini rica etti; ama o ölmeye çok yakındı ve ikna edilemeyecekti. O zaman Nienor’un onların yanına geldi, Morwen’in emrine rağmen dönmeyecekti; Mablung çaresizce onları Alacakaranlık Gölleri’ndeki gizli teknelere getirdi ve Sirion’u astılar. Amon Ethir’e ulastılar. Orada Mablung, Morwen ve kızının etrafına süvarilerden bir koruma yerleştirdi ve daha ileri gitmelerini yasakladı. Ve o, izcileriyle birlikte yapabildikleri kadar gizlice, tepeden asağıya, hiçbir düsman izi görmeyerek Narog’a indi.

Ama Glaurung onların yaptığı her şeyin farkındaydı, öfkenin kızgınlığı içinde ileri atılıp nehire uzandı; nehirden devasa bir duman ve pis koku yükseldi ki Mablung ile yanındakiler körlesip kayboldular. O zaman Glaurung, Narog üzerinden doğuya geçti. Amon Ethir üzerindeki nöbetçiler Ejderin saldırısını görerek Morwen ve Nienor’u alıp tüm hızlarıyla doğuya doğru kaçmaya çalıstılar; ama rüzgâr üzerlerine solgun sisler tasıdı ve atları ejderin leş kokusuyla delirip yönetilemez hale gelerek sağa sola kaçıstı, bir bölümü ağaçlara çarpıp ölene, diğerleri uzaklara yayılana dek. Hanımlar böylece kayboldu ve doğrusu Morwen hakkında hiçbir kesin haber asla Doriath’a ulasamadı.

Ama Nienor atından düsüp yaralanmıs olarak Mablung’u beklemek üzere Amon Ethir’e dönmeyi başardı, böylece dumanın üstündeki günışığına ulaştı; batıya bakarak, kafası tepenin üzerinde yatan Glaurung’un gözlerine dik dik baktı. Kızın iradesi bir süre onunla savaştı ama Glaurung gücünü ortaya koyup onun kim olduğunu öğrenerek onu gözlerine bakmaya zorladı, üzerine tam karanlık ve unutkanlık büyüsü gönderdi, öyle ki başına gelen hiçbir şeyi, ne adını ne de baska bir seyin adını hatırlayamadı; günler boyunca ne duyabildi ne görebildi ne de kendi iradesiyle kımıldayabildi. Sonra Glaurung, onu Amon Ethir üzerinde tek basına bırakıp Nargothrond’a döndü.

Glaurung, Turin tarafından katledilene kadar burayı in olarak kullandı, sonrasında Bodur Cücelerin sonuncusu Mîm mağaralar üzerinde hak iddia etti ancak o da Turin’in babası Húrin tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra Nargothrond tamamen terk edilmiş olarak kaldı ve kayıtlı tarihin dışına çıktı. Beleriand’ın batışıyla birlikte Nargothrond da yok oldu.

Kaynakça

Silmarillion; İthaki Yayınları


Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

Mutlaka Okuyun!

Tulkas

“Böylece, öfkesi güçlü bir rüzgar gibi eserek önündeki bulut ve karanlığı dağıtan Güçlü Tulkas geldi.” …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir