R’hllor
R’hllor; Işığın Efendisi, Ateşin Kalbi, Alevin ve Gölgenin Tanrısı olarak da bilinir. Kızıl Tanrı olarak anıldığı Westeros’ta çok az takipçisi olmasına rağmen Özgür Şehirler’de önde gelen tanrıdır ve uzak doğuda Asshai’ye kadar uzanır. Ateş Tanrısı’na inananların sembolü alev almış bir kalptir. Onlara göre R’hllor tek gerçek tanrıdır. Diğer dinler ile tanrılar, Eski Tanrılar, Yedi Tanrı, Boğulmuş Tanrı vb, derhal terk edilip tüm unsurları yakılması gereken şeytanlar ve yanlış idollerdir. Dinin temelindeki dualistik inanca göre yalnız iki tanrı vardır. Biri yaşamın ve ışığın tanrısı R’hllor iken öteki soğuğun ve ölümün tanrısı Diğer Büyük’tür. Ateşin Kalbi’ne inananlar onun tüm gücü elinde toplayan tanrı olduğunu düşünürler.
Dini Esaslar
R’hllor inancında tıpkı Yedi İnancı’nda olduğu gibi çeşitli kutsal kitaplar vardır. Bu kitaplara göre hareket eden kişilerin ortak duası ‘gece karanlık ve dehşet dolu’dur.
R’hllor’un dindarları her akşam tanrılarının şafağı getirmesi için ateş etrafında ayin yaparlar. Bu ayinlerde çeşitli şarkılar söyleyerek dua ederler. Kimi zaman ise duaların kabul olması için ateşte yakılarak kurbanlar verilir. Bu kurbanlarının ruhlarının ise Işığın Efendisi’ne ulaştığı ve huzura kavuştuğu iddia edilir.
Dövüş meydanında dövüşecek kişi R’hllor’un ona güç vermesi için karşılaşmadan önce dua eder. Gece karanlık ve dehşet dolu sözleri burada da kullanılır.
Yedi İnancı’ndaki Yedi Cehennem ve Yedi Cennet’in aksine bu dinde insanlar ölümden sonra yargılanarak birine gönderilmez. Cehennem hali hazırda yaşanılan dünyadır ve Işığın Efendisi yalnız kendine inanıp ibadet edenleri bu karanlıktan kurtararak kendi cennetine gönderecektir.
Dinde ateş ve ışık tanrılaştırılmış birer figürdür. Gölgeler ise bunlar tarafından oluşturulması nedeniyle kutsal sayılır. Ayrıca Ateşin Kalbi’nin hizmetkarları olan kimi Kızıl Rahibeler’e güçlü bir soydan gelmesi şartı ile gölge doğurma şansı verilmiştir. Bu gölgeler için harcanan kuvvet çok büyük olup birini öldürmek veya ona suikast düzenlemek için kullanılır.
R’hllor’a inanlar için onlar tarafından en kutsal sembollerden biri olarak kabul edilen ateş ile bağlantı çok önemlidir. Bazı rahipler veya rahibeler onlara verilen güç ile kimi zaman bir mum alevi kimi zaman meşale hatta şenlik ateşlerin de dahi gelecekte olacakları görebilmektedirler. Aynı zamanda iradesi kuvvetli biri de rahip veya rahibenin yardımıyla ateşin gölgelerinden sonuç çıkartabilir.
Rahipler ve İbadetler
R’hllor’un rahipleri kadın veya erkek olabilir. Kırmızı, uzun ve bol cübbeler ile elbiseler giydiklerinden dolayı Kızıl Rahipler/Rahibeler olarak adlandırılırlar. Kimi özel güçlere sahip olabilen bu kişiler Işığın Tanrısı’nın dinini yaymakla görevlidirler.
R’hllor’un rahipleri ve rahibeleri kendi aralarında geleneksel Valyria selamlaşmasını kullanırlar. Valar morghulis/Valar dohaeris (All men must die./All men must serve.) sözlerini karşılıklı söyleyerek birbirlerini esenlerler. Bu selamlaşma dinsel bir öğeden çok Kızıllar’ın sahip olduğu kültürel altyapıdan dolayı kullanılır.
Kızıl Rahipler ve Rahibeler her gece büyük şenlik ateşleri yakarak tanrılarına yalvarırlar. Ateşin etrafında dualar edip şarkılar söyleyerek yaptıkları ayinlere kimi zaman kurbanlar da dahil olur. Özellikle Işığın Efendisi’nden bir şey isteneceği zaman bir kurban (genellikle asil soydan gelen veya inanmayan) seçilir. İstenen şeyin karşılığında ise kişi yakılarak canı tanrıya armağan edilir.
Kimi dinlerin aksine R’hllor inancında bakirliği veya bakireliği bozmak günah değildir ve bu uğurda bir yemin vermezler. Bunun yanı sıra kimi rahibeler Işığın Tanrısı’nın lütfu ile güçlü bir soydan gelen gölgeler doğurabilirler. Bu gölgeler, özellikle asil bir kandan olduğunda, suikastçi olarak görev yapar ve talep edilen insanı öldürebilirler. Gece karanlığına karışıp kurbanın yanına sessizce sokularak karşı koyulma tehlikesi olmadan kişiyi öldürür ve tekrar karanlığa karışarak tanrılarına dönerler.
Işığın Tanrısı’nın ibadethaneleri Kızıl Tapınaklar olarak bilinir. Ailelerinin rahip veya rahibe olmalarını istedikleri çocuklar bu tapınaklara verilerek eğitim görür. Çocuklara dualar ezberletilir, ayinlerde yer verilir ve zamanla Işığın Tanrısı’nın erdemine mazhar olurlar. Tapınaklarda büyütülüp erişkinliğe ulaştıklarında ise tapınak fahişesi, savaşçı veya R’hllor’un Kölesi olmayı seçerler.
R’hllor’un rahipleri küçüklüklerinden beri iyi yetişmiş ve anlatılan her şeyi uygulamayı öğrenmişlerse zamanla bazı güçlere sahip olurlar. Targaryenlerin ejderhalarının gelişiyle yeniden canlanan, Işığın Tanrısı’nın ödüllendirdiği bu dindarların güçleri şunlardır:
Görüş:
Görüşe sahip olan rahipler ve rahibeler geleceği görme gücüne sahiptir. Ateşte oynaşan gölgelerden gelişecek olayları, kişinin gözlerinden geleceğini ve zihin gücüyle istediği kişinin kaderini görebilirler.
Ateşin Sihri:
Savaşacak olan bir rahibin Işığın Tanrısı’nı çağırmak için kullandığı sihirdir. Kendi kanının birkaç damlası ile kullandığı kılıç alevlenir. Dualarını duyan tanrılarının gelerek savaşçının kanını bizzat aleve dönüştürdüğüne inanılır.
Soğuk Direnci:
Bu dirence sahip olanlar normal insanları donduracak soğuklarda dahi üşümezler. Kürk, manto veya kalın eldivenlere gereksinim duymazlar. Vücut ısılarını istemedikleri sürece kaybetmezler.
Zehir Koruması:
Eğer bir rahip veya rahibe zehir korumasına sahipse zehirler ona etki etmez. Bir damlası bile insanı öldürebilecek zehrin tamamını içse de zarar görmez. Böcek ısırıkları, yılanlar gibi canlılardan geçecek zehirlere karşı da dirençlidir.
Diriltme:
Diriltme yeteneğine sahip olanlar ölenleri geri getirebilirler. Yalnızca yaşlılıktan dolayı gerçekleşen ecellere müdahale edemezler. Bu yetenek zamanla kazanılır fakat kimi rahip ve rahibelerin kontrolü dışında gerçekleştiği bilinmektedir. Genelde diriltmeyi başarsalar bile oluşan yara izlerini gideremezler. Diriltmek için “Tanrım! Işığını bu kuluna bahşet. Onu ölüm ve karanlıktan geri getir. Ateşi söndü, yeniden yak!”(Lord! Cast your light upon this man/woman, your servant. Bring him back from death and darkness. His flame has been extinguished, restore it!) sözleri söylenerek Işığın Efendisi yardıma çağrılır.
Bilinen Kızıl Rahipler ve Rahibeler şunlardır:
- • Benerro, Volantis’in Yüce Rahibi
- • Myr’li Thoros
- • Asshai’li Melisandre
- • Moqorro
Bilinen Kızıl Tapınaklar şuralardadır:
- • Pentos
- • Bravoos
- • Lys
- • Selhorys
- • Volantis
- • Eski Şehir
- • Dorne
R’hllor’un Köleleri
R’hllor’un Köleleri küçükken alınıp Kızıl Tapınaklar’dan birinde yetiştirilmiş kişilerdir. Tapınaklarda hizmet ederler ve ayinler yaparlar. Volantis’teki tapınaklarda yetiştirilenlerin alınlarına alev biçiminde dövme yapılır. Bu dövmeler onların R’hllor’un Kölesi olduklarını gösteren işaretlerdir. Volantis’in Yüce Rahibi Benerro’nun isimleri arasında dahi R’hllor’un Kölesi vardır.
R’hllor’un Köleleri inançlarında yetkinliğe ulaştıklarında Kızıl Rahip/Rahibe olabilirler, Ateşten El’e katılabilirler veya tapınak fahişesi olarak görev yapabilirler. Yaptıkları işlerin her biri kutsal sayılan işlerdir. Bu sayede R’hllor’a hizmet etmiş oldukları düşünülür. Eğer bir köle taciri kölelerden birini kaçıracak olursa bağlı bulunduğu tapınak onu geri almak için fidye öder.
Ateşten El
Ateşten El’in üyeleri Kızıl Tapınak’ta yetişmiş R’hllor’un köleleridir. Bu köleler savaşçı olmayı seçerek Ateşten El’e kendi istekleriyle katılmışlardır. Görevleri Volantis’teki Yüce Kızıl Tapınak’ı korumaktır. Sayıları tam olarak 1000’dir. Zaman içinde azalırsa yerine bekleyenler alınır fakat artması söz konusu değildir.
Ateşten El’in üyeleri şaşalı zırhlar ve turuncu bol elbiseler giyerler. Silahları mızraktır ve özel olarak yapıldığından alev almış gibi durmaktadır. Bu savaşçılar R’hllor uğruna savaştığından kutsaldır ve onun lütfuna mazhar olacaklardır. Savaşçılar “A new flame is kindled for every flame that gutters out.” sözlerini söyleyerek R’hllor’un fedailerinden olurlar.
Diğer Büyük
Diğer Büyük, Işığın ve Yaşamın Tanrısı R’hllor’un ebedi düşmanıdır. Dehşetin ve Gecenin Efendisi, Soğuğun Ruhu, Ölümün ve Korkunun Tanrısı olarak anılır. R’hllor inancında adı asla konuşulmaması gereken tanrı olarak bilinir.
Karanlığın, ölümün ve dehşetin tüm güçleri Diğer Büyük’e hizmet eder. R’hllor’un inananları tarafından Ötekiler’in (Ak Yürüyenler) onun Soğuk Çocukları olduğu düşünülmektedir. Kızıl Rahipler ve Rahibeler’e göre uyku bir çeşit ölüm halidir. Rüyalar ise herkesi kendi sonsuz gecesine sürüklemek isteyen Diğer Büyük’ün fısıltılarıdır.
Efsaneye göre dünyanın kaderi üzerine sonsuz bir savaşa girmiş olan Soğuğun Ruhu ve Ateşin Kalbi’nin bu mücadelesi Azor Ahai adlı bir savaşçının Işıkgetiren adlı kılıcıyla hayat bulup kayanın ejderhaları yükseldiğinde bitecektir.
R’hllor’un Efsanesi
Aegon’un karaya çıkışından sekiz bin yıl önce, henüz Andallar gelmeden… İlk İnsanlar ve Ormanın Çocukları barış ve refah içinde Westeros’ta hüküm sürmekteydi. Ağaç köylerinde doğayla adeta bir bütün olan Çocuklar ve uzun yıllar süren bir savaşın ardından Ormanın Çocuklarının Tanrıları’nı benimseyip kalelerine çekilen İlk İnsanlar… Huzur tüm kıtaya hakimdi. Lakin unutulan bir şey vardı, kış geliyordu.
Yavaş yavaş hava soğumaya ve mevsim kışa dönmeye başladı. İki ırk da yaşadıkları yerlerin derinliklerine çekildiler. Kışın kısa sürmesini diliyor ve daha şimdiden yazın özlemini çekiyorlardı. Bereketli ve barış dolu geçen bir yazın ardından herkes kışı kolay atlatacaklarından umutluydu. Ama hiç de öyle olmadı. Tüm umutların söneceği ve ölümün kol gezeceği bir kış onları bekliyordu.
Sonunda karanlık tüm dünyanın üstüne çökmüştü. Rüzgarın uluması kesilmiyor, kar gittikçe artıyordu. Bebekler doğuyor, büyüyor ve ölüyordu karanlıkta. Ne krallar dayanabildi kalelerinde ne de Çocuklar karşı koyabildi doğaya büyüleri ile. Yanaklarında donarken anaların yaşları, sırf acı çekmesin diye boğdular kendi elleriyle çocuklarını. Tüm bu acıların üzerine daha önce hiç vuku bulmamış bir hadise yaşandı bir de. Ölüm küçük büyük herkesi sardı ve Ötekiler, Soğuğun Çocukları harekete geçti.
Ak Yürüyenler ilk defa geldiler kuzeyin diyarlarından. Soğuk, ölümcül, görüntüsü dahi korku veren silahları vardı. Buz mavisi gözlerini birinin üzerine diktiler mi kişinin eli ayağı tutuluyor, dehşete kapılıyordu. Merhametsizce yağdırdılar gazaplarını hem İnsanlar’ın hem Çocuklar’ın üzerine. Ölümün buz gibi elleri çaldı her bir kapıyı ve yıkıp geçti en dayanıklı duvarları. Damarlarında sıcak kan akan her canlıya besledikleri nefret ile yürüdüler sürekli. Öldürdüklerinin kanları ile beslediler ölü hizmetkarlarını. Kış hiç olmadığı gibiydi bu sefer…
İşte bu karanlık dehşetin ortasında Son Kahraman olarak anılacak Azor Ahai adında bir savaşçı seçildi Ateşin Kalbi, Soğuğun Düşmanı, Işığın Tanrısı tarafından. Bir kılıç yapacaktı bu savaşçı elleriyle ve def edecekti Soğuğun Ruhu’nun tüm güçlerini. Azor Ahai büyük bir şevk ile gizlilik içinde başladı çalışmaya.
Tam otuz gün ve otuz gece durmadan dövdü kılıcını hazır olana kadar. Bittiğini düşündüğünde suya soktu kılıcı ve bir anda ümidi uçup gitti. Kılıç kırıldı, umut söndü. Lakin pes etmedi Işığın Savaşçısı.
İkinci sefer tam elli gün ve elli gece çalıştı. Sonunda kılıç öncekinden kat kat iyi olmuştu. Bir aslan yakaladı ve kalbine soktu kılıcını hayvanın. Ve yine toz olup giden emeğiyle yüz yüze kaldı. Kılıç bir kez daha kırılmıştı. Her şeye rağmen pes etmemeliydi Son Kahraman.
Üçüncü ve son kez, yapması gerektiği şeyin sorumluluğunda ağırlaşan kalbiyle başladı çalışmaya. Yüz gün yüz gece kırpmadı gözünü. Her şey bittiğinde çağırdı biricik karısı Nissa Nissa’yı yanına. Güçlü bir kadındı o, bileğinden çok yüreği güçlü. Kılıcın tamamlanıp hazır olması için böyle bir ruhla bütünleşmesi gerektiğini biliyordu Azor Ahai. Çok sevdiği karısının kalbine sapladı kılıcını ve canının demirle bir olmasına şahit oldu. İşte şafağı getirecek kılıç hazırdı sonunda. Kaldırdı karısının kanıyla sulanmış kılıcını havaya ve oracıkta koydu ismini: Işıkgetiren !
Son Kahraman kılıcını da alarak yanına çıktı karanlığın bağrında dışarı. Amansız bir savaşın ortasındaki Çocuklar ve İnsanlar ile bağlantı kurdu. Işığın Lordu tarafından seçilmiş olduğunu ve şafağı getireceğini söyledi. Yeni bir liderleri vardı artık onların. Ateşin Oğlu’nun katılması ile aralarına güçlerini topladılar yeniden. İlk İnsanlar’ın çeliği, Çocuklar’ın büyüleri ve Kahramanların Kızıl Kılıcı ile sürdüler Daimi Kış Toprakları’na Ötekiler’i. Büyük kayıpların ardından Şafak Savaşı bitti ve kış toprakları terk etti.
R’hllor tarafından seçilmiş bir savaşçının yardımı ile zaferi kazanmış olsalar da kimse onun dinine geçmedi. Ormanın Tanrıları eski kudreti ile varlığını devam ettirdi. Denir ki Azor Ahai kuzeye sürdüğü dev örümcekler ve Ötekiler’in arasında sıkışıp kalmış. Işık Getiren ile kanının son damlasına kadar büyük bir mücadele veren Son Kahraman orada ölüme ruhunu teslim etmiş ve R’hllor onu daha büyük bir emel için saklamak üzere yanına alarak ruhunu kutsamış.
Diğer Büyük ile Işığın Efendisi arasında geçen bitmek tükenmek bilmeyen mücadelenin fiili etkisi böylece sona ermişti. Lakin Şafak Savaşı sadece güçlerinin sonsuz mücadelesinin bir yansımasıydı. Efsaneye göre Ak Yürüyenler tekrar harekete geçtiğinde Vaat Edilmiş Prens Azor Ahai yeniden doğacak. Ejderhanın kanından olacak bu prens, duman ve tuzun ortasında dünyaya gelecek. Prens erişkinliğe ulaşıp kayanın ejderhaları yükseldiğinde ise Kahramanların Kırmızı Kılıcı, Işıkgetiren’i çağırarak R’hllor adına soğuğun ve dehşetin tüm güçlerini yer ile yeksan edecek. Böylece Ateşin Kalbi ve Soğuğun Ruhu arasındaki ebedi savaş sona erecek.