Theoden

 

theoden

Theoden Künye:

Irk: İnsan
Dil: Rohirric, Sindarin ve Westron
Cinsiyeti: Erkek
Soy: Rohanlı İnsan- Eorl Hanedanı
Ebeveynleri: Kral Thengel ve Lossarnachlı Morwen
Kardeşleri: Theodwyn
Eşi ve Çocukları: Elfhild; Theodred
Doğum Tarihi: 3.Çağ 2948
Hüküm Yılları: 3.Çağ 2980 – 3019
Ölüm Tarihi: 3.Çağ 3019
İkamet Ettiği Yerler: Gondor, Edoras
Silahları: Kılıcı Herugrim
Diğer İsimler: Thoeden Ednew
Taşıdığı Ünvanlar: Altın Konak’ın Lordu, Rohirrim Lordu, Rohan Kralı

Theoden’in Doğumu ve Gençliği

Thengel’in en büyük çocuğu olan Theoden 3. Çağ 2948’de Gondor’da doğmuştur. Annesi Lossarnachlı Morwen, babası ise Thengel’dir. Babasının ölümünden sonra 3. Çağ 2980’de Rohan Kralı olmuştur. Theoden Elflerin “Sindarin”, İnsanların “Westron” ve kendi halkının konuştuğu “Rohirric” dilini iyi bilmekteydi.

Theoden’in karısı Elfhild’den bir oğlu vardır. Oğlunun adı ise Theodred’dir. Theoden kız kardeşi Theodwyn ile birlikte Edoras’ta yaşamışlardır. Theodwyn’in 2991 yılında oğlu Eomer, 2995 yılında ise kızları Eowyn doğmuştur. Ancak Eomund’un ölmesine(3002) dayanamamış kendisi de kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiştir.

Kız kardeşi ve onun kocasının ölümünden sonra, Theoden yeğenleri Eomer ve Eowyn’i yanına almış ve oğlu Theodred’ten ayırmamıştır.

Yüzük Savaşlarının yapıldığı yıllarda, Theoden Rohan’ a yaklaşık 30 yıldır hükmediyordu. Yaşlanmış ve yorulmuştu. (32 Yaşında kral olmuştu ve Yüzük Savaşları sırasında 60’lı yaşlardaydı.) Baş Danışmanı Grima Solucandil iddiaya göre Ak Saruman için Kralı zehirlemeye başlamıştır. Grima’nın Saruman adına çalıştığı kesin olmakla birlikte zehirlediğine dair net bir kanıt bulunmamakta. Saruman Isengard’a ilk yerleştiği dönemler Rohanlılara dostça davranıyordu. Fakat Theoden’den birkaç nesil önce tutumunu değiştirmeye başlamıştı.

Yüzük savaşlarının son yıllarında, Grima’nın Kral üstündeki etkisi oldukça artmıştır. Saruman’ın Orkları ve Kışkırttığı Dunlandlılar Rohan topraklarında serbestçe dolaşıyordu. Tüm bunların üstüne Oğlu Theodred’in 1. İsen Geçitleri Muharebesinde ölmesi ona vurulan en büyük darbe olmuştur. Saruman’ın Orkları ve Kışkırttığı Dunlandlılar Rohan topraklarında serbestçe dolaşıyordu.

Theoden Gandalf Tarafından Kurtarılıyor

Theoden

Gandalf’ın Altın Konak’a Gelişi

Saruman’ın Theoden üstündeki etkisine son veren Ak Gandalf olmuştur.

Ak Büyücü Altın Konak’a ilk geldiğinde Theoden onu hoş karşılamamıştı:

“Seni selamlıyorum,” dedi; “belki de seni hoş karşılamamızı umuyorsundur. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, senin burada nasıl karşılanacağın konusunda kuşkular var Efendi Gandalf. Sen hep felaket tellalı oldun. Sorunlar seni kargalar gibi kovalıyor, ne kadar sık gelirsen o kadar kötü oluyor. Seni kandıracak değilim: Gölgeyele’nin sürücüsüz geri döndüğünü duyduğumda atın geri döndüğüne sevindim ama binicisinin olmayışına sevindiğim kadar değil; ve gözcüler senin sonunda uzaktaki yuvana gittiğini söylediğinde yas tutmadım.

Ama uzaktan gelen haberlerin pek azı gerçek olur. İşte yine çıkageldin! Ve seninle birlikte, belli ki, her zamankinden daha büyük bir felaket geliyor. Neden seni hoş karşılayayım Gandalf Felakettellalı? Bunu de bana.” Tekrar yavaş yavaş tahtına oturdu.

Fakat Gandalf onun sözlerini büyük bir sakinlikle karşıladı. Theoden’in yanında duran Grima ise Gandalf’ın aleyhinde konuşmaya devam ediyordu. Fakat Gandalf şöyle dedi:

Arifler bildikleri kadar konuşur Gâlmod oğlu Grima. Akılsız bir solucan olmuşsun. O yüzden sesini kes ve çatallı dilini dişlerinin gerisinde tut. Yıldırımlar düşünceye kadar bir uşakla ağız dalaşına girmek için geçmedim ateş ile ölümden.

Theoden Saruman’ın Etkisinden Kurtuluyor

Bu sözlerin ardından Gandalf asasını kaldırdı:

Bir gök gürültüsü sesi duyuldu. Güneş doğuya bakan pencerelerden silinmişti; bütün divanhane aniden gece gibi karardı. Ateş için için yanan korlara dönüştü. Sadece kararmış ocağın önünde bembeyaz ve upuzun duran Gandalf görünebiliyordu.
Karanlıkta Solucandil’in sesinin tısladığını duydular: “Size asasını içeri sokmasına izin vermemenizi söylememiş miydim efendim? O salak Hama bize sadakatsizlik etti!” Bir yıldırım çatıyı yarmış gibi bir şimşek çaktı. Sonra her şey sessizleşti. Solucandil yüzükoyun yere uzanmıştı.

“Şimdi Thengel oğlu Theoden, -bana kulak verecek misin?” dedi Gandalf. “Yardım istiyor musun?” Asasını kaldırarak yukarda ki bir pencereyi işaret etti. Orada karanlık açılıyor gibi oldu ve aralıktan yukarda, uzakta bir parça parlak gökyüzü göründü. “Her şey karanlık değil. Cesaretini topla Yurt Hükümdarı; çünkü daha iyi bir yardım bulamazsın. Ümitsizlik içinde olanlara verilecek öğüdüm yok. Yine de sana öğütler verip, sözler söyleyebilirim. Dinleyecek misin bunları? Bunlar bütün kulaklar için değildir. Kapılarının önüne gelip etrafa bakmanı istiyorum. Çok uzun zamandır gölgelerde oturdun, sapkın masalları, çarpıtılmış fısıltıları dinledin.”

Theoden yavaşça tahtından indi. Divanhanede yeniden soluk bir ışık belirmeye başladı. Kadın aceleyle kralın yanına gidip koluna girdi; yaşlı adam sendeleyen adımlarla yükseltiden indi ve yavaş yavaş divanhaneden geçti. Solucandil hâlâ yerde yatıyordu. Kapılara vardılar; Gandalf kapıları çaldı.

“Açın!” diye bağırdı. “Yurt Hükümdarı geliyor!”

Theoden Miğfer Dibine Çekiliyor

Gandalf Kral’a düşmana karşılamasını ve Halkının Dunharrow sığınağına götürülmesini önermişti. . Çünkü Edoras saldırıya açıktı halkı orada kalsaydı bir katliama uğraması işten bile değildi. Ancak Kral Dunharrow’a gitmeyi reddetmiş askerleri ile birlikte cenge gitmeyi seçmiştir.

Ancak Onlar İsen geçitlerine varamadan bir askerden Erkenbrand’ın Geçitlerden püskürtüldüğü ve Miğfer Dibi’ne çekildiği haberini aldılar:

Theoden: Ben buradayım dedi haberciye. Eorloğullarının son ordusu ileri sürdü atlarını. Cenk görmeden geri dönmezler.

Haberci: Adamın yüzü hayret ve mutlulukla aydınlandı. Kendine çeki düzen verdi. Sonra çentikli kılıcını krala sunarak diz çöktü. “Emredin hükümdarım!” diye bağırdı. “Beni bağışlayın! Düşünmüştüm ki…”

Theoden: Benim kar kış altında yaşlı bir ağaç gibi, Tekev’de iki büklüm olduğumu düşünmüştün. Sen atını cenge sürdüğünde öyle idi. Ama batı yeli dallan silkeledi,” dedi Theoden. “Bu adama yeni bir at verin! Sürün atlarınızı Erkenbrand’a yardım etmeye!

Theoden konuşurken Gandalf atını ileri sürüp Isengard’a doğru baktı ve Theoden’e şöyle dedi:

Gandalf: “Sür atını Theoden!” dedi. “Miğfer Dibi’ne sür atını! Isen Geçitleri’ne gitme ve ovada oyalanma! Bir süre sizden ayrılmam gerekecek. “Gölgeyele ile ben çok acil bir işe gidiyoruz.”

Aragorn’a, Eomer’e ve kralın maiyetine dönerek şöyle bağırdı: “Ben geri dönünceye kadar Yurt’un Hükümdarı’na iyi bakın. Miğfer Dibi’nde beni bekleyin! Elveda!”

Gandalf Gölgeyele ile çok hızlı bir şekilde uzaklaşmış. Theoden de onun öğüdünü tutup Miğfer Dibine gitmişti.

Miğfer Dibi Savaşı

Theoden

Kuşatma Başlıyor

Onlar hala vadideyken borular duyulmuş bir öncü hızla geri gelmişti. Kurt binicilerinin artık vadide olduklarını, isen Geçitleri’nden güneye doğru bir Isengard ordusunun aceleyle Miğfer Dibi’ne doğru geldiklerini bildirdi.

“Gandalf’ı hiç gördünüz mü?” diye sordu Theoden.

Öncü: “Evet, beyim. Birçoğumuz, çimen üzerindeki yel gibi, düzlükte oraya buraya gidip gelen bir at üzerinde, beyazlar içinde yaşlı bir adam gördük. Bazıları onun Saruman olduğunu düşündü. Gece çökmeden önce Isengard’a doğru gittiği söyleniyor. Bazıları daha önce Solucandil’in de görüldüğünü söylüyor, yanında bir grup ork ile kuzeye doğru gidiyormuş.”

Theoden: “Gandalfa rastlarsa Solucandil için hoş olmaz,” dedi Theoden. “Bununla beraber şimdi hem yeni, hem eski, her iki danışmanımı da özlüyorum. Fakat bu sıkışık durumda, Erkenbrand orada olsun olmasın Miğfer Kapısı’na doğru ilerlemekten başka şansımız yok Gandalf’ın da söylemiş olduğu gibi. Kuzey’den gelen ordunun büyüklüğü belli mi?”

Öncü: “Çok büyük,” dedi öncü. “Kaçan adam, düşmanı çift görürmüş; ama yine de ben cesur yürekli adamlarla konuştum. Düşmanın ana gücünün, bizim burada sahip olduğumuz gücün birkaç katı olduğundan kuşku yok.”

Eomer: “O halde tez olalım,” dedi Eomer. “Kale ile aramızdaki düşmanları yarıp gecelim. Miğfer Dibi’nde birçok kişinin saklanabileceği yüzlerce mağara var; oradan da gizli yollar tepelerin üzerine çıkıyor.”

Theoden: “Gizli yollara güvenme,” dedi kral. “Saruman uzun zamandır bu topraklarda casusluk yapıp duruyor. Yine de orada daha uzun süre dayanabiliriz. Haydi gidelim!”

Oraya vardıklarında çok az sayıda ork buldular karşılarında. Ancak asıl ordu hemen arkalarındaydı. Miğfer Dibi her ne kadar korunaklı bir kale olsa da surunda oldukça büyük bir gedik vardı.

Kral Theoden Miğfer Dibi kapılarında iken

Eomer: “Yurt Hükümdarı Miğfer Kapısı’na sürüyor atını,” diye cevap verdi Eomer. “Konuşan Eomund oğlu Eomer’dir.”

Gözcü: “Bu umutların ötesinde bir haber,” dedi gözcü. “Tez olasınız! Düşman hemen ardınızda.”

Ordu gedikten geçerek üst kısımdaki çimenlik bayırda durdu. Erkenbrand’ın Miğfer Kapısı’nı korumak için pek çok adam bırakmış olduğunu ve o zamandan bu zamana birçok kişinin de buraya kaçtığını öğlendiler memnuniyetle.

“Bin kadar piyademiz var,” dedi Sur’u koruyanların başındaki ihtiyar Gamling “Ama çoğunun başından çokça kış geçmiştir benim gibi, ya da çok az kış, şuradaki oğlumun oğlu gibi. Erkenbrand’dan ne haber? Dün, onun Batıağıl’ın en iyi Süvarileri’yle beriye çekildiği haberi geldi bize. Ama daha buraya varmadı.”

Eomer: “Korkarım daha gelemeyecek,” dedi Eomer. “Öncülerimiz onun hakkında hiç haber toplayamadılar ve düşman arkamızdaki bütün vadiyi dolduruyor.”

Theoden: “Umarım kaçmıştır,” dedi Theoden. “Kudretli bir adamdı. Onda Miğfer Balyozel’in bahadırlığı yeniden yaşam bulmuştu. Ama onu burada bekleyemeyiz. Artık bütün gücümüzü surların ötesine çekmeliyiz. Yeterince tedarikli misiniz? Biz yanımızda çok az erzak getirdik, çünkü açık cenge sürmüştük atlarımızı, bir yeri kuşatmaya değil.”

Gamling: “Arkamızda, Miğfer Dibi’nin mağaralarında Batıağıl’ı budununun üç bölümü var, yaşlısı genci, kadını çocuğu,” dedi Gamling. “Ama çokça yiyecek, bir sürü hayvan ve yemleri de orada toplandı.”

Eomer: “Bu çok iyi,” dedi Eomer. “Vadide bırakılan her şeyi ya yakıyorlar, ya da mahvediyorlar.”

Gamling: “Eğer mallarımıza el koymak için Miğfer Kapısı’na gelecek olurlarsa, bunu pahalıya ödeyecekler,” dedi Gamling

Rohan Ordusu Hazırlanıyor

Ordu içeri girer girmez hazırlıklar başladı. Atlar bu savaşta işe yaramayacağından nöbetçiler tarafından Miğfer Dibi’nin derinliklerine götürüldü. Eomer elindeki askerlerin büyük bir bölümünü Dip Surları’na, Surların kulesine ve gerisine dizdi. Çünkü buraları savunmak daha zordu.

Dip Surları’nın yüksekliği 20 ayak kadardı ve kalınlığı dört adamın yan yana rahat bir şekilde yürüyebileceği şekildeydi.

Saldırı Başlıyor

Zaman ilerliyor, Isengard orduları vadi de sessiz bir şekilde ilerliyordu. Aniden Sur’dan savaş sesleri; bağırtılar, çığlıklar gelmeye başladı. Ardından Batıağıl artçıları dörtnala geldiler.

”Düşman kapıda!” dediler. “Elimizde ki son oka kadar harcadık ve Sur’u ork cesetleri ile doldurduk. Fakat bu onları fazla alıkoyamaz. Daha şimdiden karınca sürüsü gibi birçok noktadan tepeye tırmanma başladılar bile. Ama onlara meşale taşımamaları gerektiğini öğrettik.”

Saat gece yarısını geçtikten sonra Pirinç borular öttü. Düşman saldırıya başladı ve beraberinde büyük bir ok yağmuru da Koçbaşları ile geliyorlardı. Ancak koçbaşı taşırken ölen her Orkun yerini 2 ork daha dolduruyordu.

Aragorn: “Haydi!” dedi Aragorn “Birlikte kılıçlarımızı çekme vakti geldi!”

Anduril üç kez düşmanı kaleden uzaklaştırmıştı. Fakat Rohan ordusu yorgun düşmüştü. Savaş tüm gece boyunca devam etti Rohan müdafileri yavaş yavaş geri çekiliyorlardı.

Theoden Önderliğinde Rohirrim Karşı Saldırıya Çıkıyor

Şafakta Miğfer Dibi’nin büyük borusu üttü.

O sesi duyan herkes titredi. Orkların çoğu yerlere atlayıp kulaklarını kapattılar. Ancak surda adamlar merak içinde dinliyorlardı, çünkü yankı bitmemişti. Boru sesleri daha fazla kuvvetle vadiyi dolduruyordu. Boru sesleri daha yakından gelmeye başlamıştı, adeta birbirlerine cevap veriyorlardı.

“Miğfer!” “Miğfer!” diye bağırdı süvariler. “Miğfer uyandı ve savaşmak için geri geliyor! Theoden Kral Miğfer için geliyor!”

Ve bu bağırışla kral geldi. Atı kar gibi beyazdı, kalkanı altındandı ve mızrağı uzundu. Sağ yanında Aragorn vardı, Elendil’in varisi; onun arkasından Genç Eorl Hanedanı’ndan beyler geliyordu. Gökyüzü ışıkla aydınlandı. Gece uzaklaştı.

“İleri Eorloğulları!” Bir nara ve büyük bir gürültüyle saldırdılar. Kapılardan aşağıya coşarak aktılar, geçitten süpürüp geçtiler ve Isengard orduları arasından, otlar arasındaki yel gibi geçip gittiler. Arkalarında, Miğfer Dibi’nden, mağaralardan çıkan ve düşmanı süren adamların naraları duyuluyordu. Kaya’da bırakılan bütün adamlar akmaya başladı. Ve tepelerde çalınan boru sesleri durmadan yankılandı.

Atlarını sürmeye devam etti kral ile yoldaşları. Önlerindeki komutanlar ve savaşçılar ya düşüyor, ya kaçıyordu. Ne ork, ne insan karşı durabildi onlara. Arkaları Süvariler’in kılıçlarına ve mızraklarına yüzleri de vadiye dönmüştü. Bağırıştılar, ağlaştılar, çünkü günün yükselmesiyle hem korkuya hem de büyük bir hayrete kapılmışlardı.

Böyle çıktı Kral Theoden Miğfer Kapısı’ndan ve yolunu Hendek’e doğru yararak açtı. Grup orada durdu. Etraflarındaki ışık parlaklaştı. Güneşin mızrak gibi ışıklan doğu tepeleri üzerinde alevlendi ve mızraklarının üzerinde oynaştı. Fakat onlar atlarının üzerinde sessizce oturdular ve Miğfer Dibi Koyağı’na baktılar.

Manzara değişmişti. Daha önceleri yeşil vadinin olduğu yerde, durmadan yükselen tepeleri örten çimenlik yamaçlarda, artık bir orman yükseliyordu.

Gandalf ve Erkenbrand Yardıma Geliyor

Orada, aniden tepenin sırtından bir atlı belirdi; beyazlara bürünmüştü, doğan güneşte parlıyordu. Daha alçak tepelerde borular çalıyordu. Onun gerisinde, yamaçtan aşağıya aceleyle inen bin kadar piyade vardı; kılıçları da ellerindeydi. Tam ortalarında uzun boylu ve güçlü bir adam yürüyordu iri adımlarla. Kalkanı kırmızıydı. Vadinin kenarına gelince, büyük siyah bir boruyu dudaklarına götürdü ve gür bir sesle üfledi.

“Erkenbrand!” diye bağırdı Süvariler. “Erkenbrand!” “Ak Süvari’ye bakın!” diye bağırdı Aragorn. “Gandalf yine geldi!” “Mithrandir, Mithrandir!” dedi Legolas. “Bu gerçekten de büyücülük! Haydi! Büyü bozulmadan şu ormana bir bakmak istiyorum.”

Savaşın Sonu

Isengard orduları gürledi, bir o yana bir bu yana savrulup, korkudan korkuya yönelerek. Kralın grubu Hendek’teki gedikten saldırdı. Batıağıl’ın efendisi Erkenbrand tepelerden sıçradı. Aşağı sıçradı Gölgeyele, dağlarda kendinden emin adımlarla sıçrayan bir ceylan gibi. Ak Süvari tepelerine indi, onun gelişinin yarattığı dehşet düşmanı çıldırtmıştı. Vahşi adamlar onun önüne yüzükoyun kapandılar. Orklar dönerek bağrıştılar ve hem kılıçlarını, hem mızraklarını fırlatıp attılar. Gitgide artan bir rüzgâr önündeki kara bir duman gibi kaçtılar. Bağıra çağıra ağaçların kucak açmış gölgeleri altına girdiler ve o gölgeden hiçbiri canlı olarak çıkmadı bir daha.

Böylece bitti Isengard’ın mağlup olduğu Miğfer Dibi Muharebesi.

Theoden Atını Isengard’a Sürüyor

Gandalf Theoden’e Isengard’a gitmeyi teklif etti:

“Evet,” dedi Gandalf. “Isengard’a geri döneceğim, isteyen benimle gelebilir. Orada garip şeylere tanık olabiliriz.”

“Ama Yurt’ta yeterli sayıda insan yok; hatta herkes bir araya toplansa, yaralar ve yorgunluklar onarılsa bile, Saruman’ın kalesine saldıracak kadar adam yok,” dedi Theoden.

“Yine de Isengard’a gidiyorum ben,” dedi Gandalf. “Burada çok oyalanmayacağım. Yolum artık doğu tarafına. Edoras’ta bekleyin beni, ay küçülmeye başlamadan!”

“Hayır!” dedi Theoden. “Şafaktan önceki karanlık saatte kuşku duymuştum, ama artık ayrılmayacağız. Seninle geleceğim, eğer öğüdün bu ise.”

“Saruman ile konuşmak istiyorum artık bir an önce,” dedi Gandalf. “Ve size büyük bir zarar verdiğine göre sizin de orada olmanız doğru olurdu. Fakat ne zaman yola çıkabilirsiniz ve ne hızla sürebilirsiniz atlarınızı?”

“Adamlarım savaştan yoruldu,” dedi kral; “ben de yorgunum. Çok uzun yoldan sürdüm geldim atımı ve çok az uyudum. Heyhat! Yaşlılığım yalancıktan değil, sadece Solucandil’in fısıltılarına bağlı da değil. Hiçbir hekimin hatta Gandalf’ın bile iyileştiremeyeceği bir illet.”

“O halde bırakalım benimle gelecekler şimdi dinlensin,” dedi Gandalf. “Akşamın gölgesi altında yolculuk yaparız. Böylesi daha iyi; çünkü bütün geliş gidişlerinizin gizli olması benim öğüdümdür bundan böyle. Fakat yanınızda gelmesi için çok sayıda adama emir vermeyin Theoden. Düşmanla müzakere yapmaya gidiyoruz, savaşa değil.”

Bunun üzerine Isengard’a doğru yola çıktılar. Isengard’da onları bir sürpriz bekliyordu. Isengard’ın boşalmasını fırsat bilen entler intikam için Isengard’a saldırmıştı. Entler İsen nehrini tutan barajı yıkıp Isengard’ı su içine Saruman’ı da kulesine hapsetmişlerdi. Bir süre sonra Miğfer Dibinden gelen heyet Isengard’a varır.

Theoden Hobbit Merry ile Tanışıyor

Isengard’a girerken grubu Pippin ve Merry karşılamıştı. Theoden genç hobbitleri çok sevmişti. Halkı arasında anlatılan eksi hikayelerde kuzeyde bir yerde oyuklarda yaşayan küçük adamlardan bahsedilirdi. Fakat pipo otunu hiç duymamıştı. Hobbitler ona pipo otu tarihini ve otun bulucusu olan Tobold Boruüfler’i anlatmaya başlamıştı. Fakat Gandalf Theoden’i uyardı. Bu hobbitler savaşı umursamadan oturup saatlerce konuşabilirlerdi. Fakat Kral ve Hobbitler daha sonra ot bilimi üzerine konuşmak için sözleştiler.

Saruman ile Müzakere

Gandalf Orthanc’ın kapısının önünde durarak asasıyla vurmaya başladı. Kapı içi boş bir sesle gümbürdedi. “Saruman, Saruman!” diye seslendi yüksek, emreden bir sesle. “Saruman ortaya çık!”

Bir süre sonra Saruman geldi. Başlarda müşfik bir tonla konuşuyordu. Sesinin insanları etkilemeye yarayan özelliğini sonuna kadar kullanıyordu. Fakat Theoden’e ittfak kabul ettiğinde umduğu cevabı alamadı:

“Barış yapacağız,” dedi Theoden sonunda boğuk bir sesle, kendini zorlayarak. Süvarilerin bir kısmı memnuniyetle bağırdı. Theoden elini kaldırdı. “Evet, barış yapacağız,” dedi bu kez berrak bir sesle, “barış yapacağız, sen ve senin bütün yaptıkların -ve bizi teslim etmeye çalıştığın karanlık efendinin bütün yaptıkları- yok olduktan sonra.

“Sen bir yalancısın Saruman ve insanların yüreklerini çürüten birisin. Bana elini uzatıyorsun ama ben yalnızca Mordor’un pençesinin bir parmağını görüyorum. Kıyıcı ve soğuk! Senin benimle yaptığın cenk hakça olsaydı bile -ki değildi, çünkü on kere daha akıllı olsaydın bile beni ve benim olanı kendi çıkarın için dilediğin biçimde yönetmeye hiç hakkın yok- öyle olsaydı bile Batıağıl’daki meşalelere ve orada ölmüş yatan çocuklara ne demeli?

Öldükten sonra Hâma’nın bedenini Boruşehir’in kapıları önünde parçaladılar. Pencerene kurulan bir darağacından sallanıp da kargalarının eğlencesi olduğun zaman, seninle ve Orthanc ile bir barış yapacağım. Eorl Hanedanı’ndan sana gelecek iyilik bu kadar. Ulu atalarımın önemsiz bir evladıyım ama senin parmaklarını yalamama gerek yok. Başka yere dön. Ama korkarım sesin büyüsünü yitirdi.”

Saruman’ın sesinden sonra krallarının sesi süvarilere çok kart ve kaba gelmişti.

Saruman’ın Asası Kırılıyor

Fakat Saruman sinirlenmişti:

“Darağaçları ile kargalarmış!” diye tısladı; herkes bu korkunç değişim karşısında ürperdi. “Bunak! Eorl’un konağı, içinde eşkıyaların pis kokular içinde içtiği, veletlerin itlerle yerde yuvarlandığı yer değil de ne? Kendileri uzun zamandır darağacından kaçıp duruyorlar. Fakat ilmik geliyor, yavaş yavaş daralıyor ama sonunda sıkı ve sert kavrayacak. Kolaysa asın da görelim!” Yavaş yavaş kendisine hâkim olmaya başladıkça sesi değişti.

“Neden seninle konuşma sabrını gösterdim bilmiyorum. Çünkü ne sana, ne de senin şu dörtnala koşturup duran, ilerlerken değil kaçarken hızlı giden minik takımına ihtiyacım yok Theoden Atterbiyecisi. Çok zaman önce senin faziletin ve aklının ötesinde bir devlet sundum sana. Sonra tekrar sundum ki senin yanlış yere sürüklediklerin, açık açık önlerindeki yolları görebilsinler. Yüksekten atıp, iyi niyetimi suistimal ediyorsun. Öyle olsun. Kulübelerinize geri dönün!

“Fakat sen Gandalf! Utancını fark ederek en azından senin için üzülüyorum. Sen nasıl oluyor da böyle bir gruba tahammül edebiliyorsun? Çünkü sen mağrur birisin Gandalf soylu bir zekâya, hem derine hem uzağa bakabilen gözlere sahip olduğun için buna da hakkın var. Şimdi de benim öğüdümü dinlemeyecek misin?”

Theoden Saruman’ın sözleri üzerine Gandalf’ın onları terk edeceğini, kuleye çıkacağını ve Saruman ile iş birliği yapacağını düşündü. Fakat şöyle dedi Gandalf:

“Saruman, Saruman!” dedi Gandalf hâlâ gülerek. “Saruman hayatının yolunu kaybetmişsin sen. Kralın soytarısı olarak kazanmalıydın ekmeğini; danışmanlarının taklitlerini yaptığında kırbacı da hak ederdin ya. Aman aman!” diyerek durdu daha bir neşelenerek.

Bu konuşmadan sonra Gandalf Saruman’ın asasını kırdı ve onu yendi. Aynı anda kuleden atılan Palantir onu ıska geçmişti.

Rohan Savaşa Hazırlanıyor

Theoden

Isengard’dan dönerken Isen Sığlıklarında bir grup atlı ile karşılaştılar. Başta bunun Saruman’ın son bir numarasını olduğunu sandılar. Fakat atlılar Aragorn’un arkadaşlarıydı.

Rohan savaşa hazırlanıyordu ancak vakit dardı. Aragorn ve akrabaları Dunharrow sığınağının girişinde ki Ölülerin Yolundan gideceklerdi. Rohirrim bütün gücünü topluyordu. Aragorn hakkı olan Palantir’ e bakmış ve Güneyden gelen bir tehlike görmüştü ve hesaplarına göre şehir 10 gün içinde düşebilirdi.

Dunharrow’da Gondor’un ulağı Hirgon elinde kızıl ok ile Kral’ın karşısına çıkar ve bir an önce yardıma gelmelerini rica eder. Theoden Hirgon’a bir hafta sonra Pelennor’da altı bin mızraklı bulacağını söyler. Ve toplanma işi daha da hız kazanır. Böylece altı bin rohan süvarisi yola çıkmıştır…

Rohirrim Druadan Ormanında

Rohan yola çıkmıştır. Fakat Anorien dolaylarında yol düşman tarafından kapatılmıştır. Rohirrim o gece Druadan ormanında kamp kurar. Druadan ormanındaki Vahşi İnsanların (Druedain) şefi Theoden’e yardım teklif eder. Eğer teklifini kabul ederse Rohan ordusunu gizli yollardan Minas Tirith’e geçirecektir.

Kısa bir diyalogdan sonra Theoden şef Ghan-buri-Ghan’a şöyle cevap verir:

Theoden: Önerinizi kabul edeceğiz, çünkü bir ordu düşmanı geride bıraksak da ne fark eder? Eğer Taş Şehir düşecek olursa, bizim de dönüşümüz olmaz. Fakat şehir kurtulursa o zaman ork ordularının kendiliğinden yolu kesilmiş olacak. Eğer sadık biriysen Ghan-buri-Ghân, o zaman sana zengin armağanlar veririz ve sonsuza kadar Yurt’un dostluğunu kazanırsın.”

Ghan-buri-Ghan: Ölü adamlar yaşayanların dostu olamaz ve onlara armağan veremez. Ama eğer karanlıktan sonra yaşarsan Vahşi İnsanları ormanlarda rahat bırak ve bir daha onları hayvan gibi avlama. Ghân-buri-Ghân seni tuzağa çekmeyecek. O kendi de At Adamlar’ın babasıyla birlikte gidecek; eğer sizi yanlış yere götürürse, onu öldürün.

Böylece Rohirrim ordusu Anorien’deki savaşmamış Mordor ordusu fark etmeden Rammas Echor’a ulaşır.

Pelennor Çayırları Savaşı

Theoden

Theoden’in Konuşması

Kral ordusunu dizmiş şehrin yarı çaresiz halini izliyordu. Fakat birden daha önce oradakilerin hiçbir faniden duymadıkları bir berraklık ile bağırdı:

Kral Theoden: Uyanın, uyanın, Theoden’in Süvarileri!
Kötülükler kapımızda: Ateş ve katliam!
Mızrak savrulacak, kalkan parçalanacak,
Kılıç günü geldi, kızıl gün geldi, daha güneş doğmadan!
Sürün atlarınızı, sürün! Haydi Gondor’a!

Bu sözleri ile birlikte sancaktarından büyük bir boru aldı ve onu öyle bir güçle üflediki boru parçalara ayrıldı. Onunla birlikte orduda ki tüm borular aynı anda şakımaya başladı. O anda Rohan’ın borularının üflenmesi ovada bir fırtına, dağlarda bir gök gürültüsü gibiydi.

Kral Theoden: Sürün atlarnızı, sürün! Haydi Gondor’a!

Kralın seslenmesiyle atı Karyele koşmaya başladı. Arkasından sancağı deli gibi dalgalanıyordu. Kral’ın arkasından hanedanının süvarileri şimşek gibi çaktı. Atçanların ilk bölümü sahildeki köpük köpük dalga gibi kükrediler fakat Theoden’e yetişemediler. Atının üstünde dünya gençken olan Valar savaşında ki Muhteşem Orome’ye benziyordu.

Rohirrim bir yandan savaşıyor diğer yandan şarkı söylüyorlardı, savaşın keyfini çıkarmaya başlamışlardı. Söyledikleri şarkının korkunç sesi Pelennor’dan şehire kadar ulaştı.

Daha sonra Kral Theoden Haradrim atlılarının Kara Yılan simgeli sancağını gördü ve küçük bir grupla onlara saldırdı. Hasımları daha kalabalıktı ama Rohanlılar mızraklarını hünerli kullanıyorlardı. Theoden Kara Yılan’ı bizzat düşürdü.

Theoden’in Ölümü

Witch King’in Sonu

Mordor ordularını yöneten Yüzüktayfı, Nazgul Efendisi Cümlekapısından dışarı çıkarak kayboldu. Kral orkları yardı. Fakat Güneyde Haradrim’in ana gücünü fark etti. Atlıları liderlerinin etrafında toplanıyordu. Rohirrim’e saldırmaya hazırlanıyordu Kral onlar fark etti:

Kral Theoden: Buraya!, Buraya! Kalkın Eorloğulları! Korkmayın Karanlıktan!

Kral sözlerini bitirdiğinde Karyele dehşetle şaha kalktı. Boşluğa tekmeler savurup yana doğru düştü ve Kral Karyele’nin altında kaldı. Karyele’yi kara bir ok yarıp geçmişti!

Koca gölge krala doğru yaklaşmaya başlıyordu. Uçan bir hayvana biniyordu. Eğer bir kuş ise dünya üzerin de ki tüm kuşlardan büyük ve tüysüzdü üstünde kara pelerini, kocaman bir taç taşıyordu. Nazgul efendisi karanlık geçmeden bineğini çağırmış ve tekrar geri dönmüştü.

Ancak Theoden bütünüyle yalnız değildi. Yanında ordusunun cesur silahşörleri ölü olarak yatıyordu. Yaşayanların küheylanları Nazgul efendisine dayanamamış ve hemen oradan uzaklaşmışlardı.

Orada kalan 2 kişi vardı. İkisi de savaşa gizli gizli gelmişti, genç Saklımiğfer (Eowyn) ve arkasında savaşa gelmesi izin verilmeyen Merry.

Eowyn: “Yıkıl karşımdan leş kargalarının başı, iğrenç yaratık! Ölüleri rahat bırak!”

Eowyn kanatlı yaratığı öldürdü. Daha sonra Merry’nin yardımı ile Nazgul Efendisinin de sonunu getirdi.

Theoden ve Merry’nin Vedası

Karyele can çekişirken yuvarlanarak kralın üzerinden kalkmıştı; ama yine de sahibinin felaketine neden olmuştu.
Bunun üzerine Merry eğilerek öpmek için kralın elini kaldırdı ve Theoden gözlerini açtı; gözleri berraktı ve zorlanarak da olsa sakin bir sesle konuştu.

“Elveda Efendi Holbytla!” dedi. “Bedenim kırıldı. Atalarıma gidiyorum. Ve artık, onların o kudretli topluluklarında bile utanmayacağım. Kara yılanı düşürdüm. Ümitsiz bir sabah, mutlu bir gün ve altın bir gün batımı!”
Merry konuşamadı, yine gözyaşlarına boğulmuştu. “Affet beni beyim,” dedi sonunda, “emirlerine uymadıysam ve seninle ayrılırken ağlamaktan başka bir hizmet sunamadıysam sana…”

Yaşlı kral gülümsedi. “Üzülme! Affedildin. Yürekli kişilere dizgin vurulamaz. Artık kutlu bir yaşamın olsun; ağzında piponla huzur içinde otururken beni hatırla! Artık seninle Tekev’de oturamayacağım söz vermiş olduğum gibi. Veya senin ot bilimini dinleyemeyeceğim.” Gözlerini kapattı, Merry onun yanında boynunu eğerek selama durdu.

Sonra kral yeniden konuştu. “Eomer nerede? Çünkü gözlerim kararıyor, gitmeden önce onu görmek isterim. Benden sonra kral o olmalı. Sonra Eowyn’e de haber yollamak istiyorum. O, benim ondan ayrılmamı istememişti, artık onu göremeyeceğim, benim için kızımdan da üstündü.”
“Beyim, beyim,” diye başladı Merry kekeleyerek, “o…” fakat tam o anda büyük bir gürültü koptu; etraflarında borular, borazanlar ötüp duruyordu.

Merry etrafına bakındı: Savaşı ve yanındaki bütün dünyayı unutmuştu; aslında kısacık bir süre önce olduğu halde kralın düştüğü yere atını süreli saatler geçmiş gibi geliyordu ona. Fakat şimdi, çok yakında başlayacak büyük bir çarpışmanın tam ortasında yakalanma tehlikesi içinde olduklarını gördü. Fakat uzun bir süre içinden ot içmek gelmeyecekti.

Theoden’in Cenazesi

Theoden

Eomer aceleyle sürdü atını; yanında hanedandan hayatta kalan silahşörler de vardı ve artık atlarına hâkim olabiliyorlardı. Kötü hayvanın orada yatan leşine hayretle bakakaldılar; küheylanlar yakınına gitmiyordu.

Fakat Eomer eyerinden atladı; kralın yanma gelip sessizce durduğunda üzerine bir keder ve yeis çökmüştü.
Sonra silahşörlerden biri kralın sancağını orada ölmüş yatan bayraktar Guthlâf in elinden alarak havaya kaldırdı. Theoden gözlerini yavaş yavaş açtı. Sancağı görerek onun Eomer’e verilmesi gerektiğini anlattı işaretle.

Theoden: “Selam sana Yurt’un Kralı!” dedi. “Şimdi zafere sür atını! Eowyn’e benim için veda et!”

Ve böylece öldü, Eowyn’in yanında yatmakta olduğunu bilmeden.

Yakında olanlar ağlamaya başladılar şöyle haykırarak: “Theoden Kral! Theoden Kral!”

Fakat Eomer onlara şöyle dedi:

“Yas tutmayın çok! Kudretliydi ölen,
şanına yakışır oldu sonu. Höyüğü yükseldiğinde
ağlayacak kadınlar ardından. Şimdi cenk çağırıyor bizi!”

Yine de kendisi de ağlıyordu konuşurken. “Silahşörleri burada kalsın,” dedi, “ve çatışma üzerinden geçmesin diye bedenini şan ile alandan taşısınlar! Evet, burada yatan kralın diğer adamlarını da.”

Kral ve Eowyn şehre taşındı. Ancak Karyele içinde öldüğü yerde bir mezar açıldı ve taşına şunlar yazıldı.

Sadık bir hizmetkardı ama efendisinin felaketi oldu yine de Tezayağın tayı, hızlı Karyele.

Theoden’in bedeni Sauron’un yenilene kadar Minas Tirith’de, taht odasında kaldı. Gondor Kralı’nın tahta çıkmasından sonra ebedi istirahatgahı Edoras’a götürülmüştür.

Ve böyle biter Ulu Thengel oğlu Theoden’in hikayesi…

Mundburg Höyükleri Şarkısı

Savaştan çok sonra Rohanlı bir ozan, kahramanca canını verenleri şöyle anar:

Tepelerde çınlayan boruları duyduk,
Güney krallığında parlıyordu kılıçlar.
Küheylanlar sabah rüzgârı gibi 
Daldı Stoningland’a. Cenk oldu.
Orada düştü Başkomutan Theoden, 
kudretli Thengel oğlu, dönmedi bir daha
altın saraylarına ve Kuzey kırlarındaki
yeşil otlaklara.

Harding ve Guthldf,
Dûnhere ve Deonvine, yiğit Grimbold
Herefara ve Herubrand, Horn ve Fastred
dövüşüp düştüler orada, o uzak ülkede:
Mundburg Höyükleri altında, küfler içinde
yatıyorlar şimdi yoldaşları Gondor beyleriyle
Ne zarif Hirluin dönebildi deniz kıyısındaki tepelere,
ne de yaşlı Forlong döndü zaferle Arnach’a,
ülkesinin çiçekli vadilerine; Derufin ve Duilin,
uzun boylu okçular, dönemediler kara sulara,
dağların gölgesindeki Morthond göllerine.
Beyler ve erler kabul ettiler sabah vakti
ve gün sonunda ölümü. Uzun zamandır uyurlar şimdi
Ulu Nehir kıyısında, Gondor’un çimenleri altında.
Şimdi gözyaşları gibi, parlayan gümüş gibi akan su, 
O gün kıpkızıl güdüyordu:
Günbatımıyla alevlenmişti kana boyalı köpükler;
İşaret kuleleri gibi yanıyordu dağlar akşam vakti;
Rammas Echor’a al al düşüyordu çiğ.

Eğer Orta Dünya hayranıysanız, bizi TwitterInstagram ve Facebook üzerinden takip etmeyi unutmayın!

Yüzüklerin Efendisi dizisiyle ilgili son haberleri takip etmek için portalımıza, Orta Dünya ile ilgili tartışmalara katılmak için de forumumuza mutlaka bir göz atın.

YouTube ve Twitch kanallarımıza da bekleriz.

 

 

Mutlaka Okuyun!

lembas

Lembas (Elf Yol Ekmeği)

“Bir seferde az yiyin, ve sadece gerektiğinde; çünkü bunlar, diğer her şey başarısız olduğunda size …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir